YUNUS EMRE’DE MELÂMET MİSKİNLİĞİ

Yunus Emre Hazretleri Melâmeti Fütüvvet coşkusuyla ve nasihat gayesiyle sırada halkın diliyle kullanan öz âşıklardandır.
Esen yelde, öten bülbülde ve cennette bile olsa coşan ırmaklar zikr-i daimi içindedir.
 
Her bir çiçek bin naz ile
Öğer Hakk’ı niyaz ile
Bu kuşlar hoş âvaz ile
Ol Padisahı zikreder…
 
Niçin ağlarsın bülbül hey!
 
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyü deyü!
 
Olduğu halde görünmeyene iman ve inanınca görünenle yaşamak ilâhî Aşkın meyvesi…
Keremkârlar korosunda aşk türküsü…
Çocukluğumuzun ilk çığlığı kulaklarımızda hiç susmayan…
 
Bedensel hayatın izâfi, geçici ve imtihan olduğunu bilen ve bildiren Yunus Baba:
 
Bu dünya bir lokmadır ağızda çiğnenmiş bil
Çiğnemişe ne durmak ha sen anı yuttun tut
 
Her nefes kim ayrılır ol kesedendir gider
Çün kese geri dolmaz sen anı tükettin tut
 
Yüzyıllar hoşluğuyla ömrün geçerse Yunus
Son ucu bir nefesdir sen anı unuttun tut…
 
 
Rasûlî rüşde erişi özünde yaşarken, gök yüzünde uçmak sananlara Melâmetin miskinlik dersini vermektedir:
 
Ben ayımı yerde gördüm, ne isterem gök yüzünde
Benim yüzüm yerde gerek, bana rahmet yerden yağar..
 
Erenlerin gönlünden gönlüne, elden ele, dilden dile geçen Hakk’ın Yolunu yürüyüşünü bir Anadolu köylüsü şivesi ve neşesinde sunarken:
 
Şu karşıki dağları
Meşeleri bağları
Sağlık safalık ile
Geçtik elhamdülillah
 
Kuruyduk yaş olduk
Ayag idik baş olduk
Kanatlandık kuş olduk
Uçtuk elhamdülillah
 
Vardığımız illere
Şol safa gönüllere
Baba Taptuk mânisin
Saçtık elhamdülillah
 
Beri gel barışalım
Yâd isen bilişelim
Atımız eğerlendi
Eştik elhamdülillah
 
Taptuk’un tapusunda
Kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik
Piştik elhamdülillah
 
 
Yersiz yurtsuz esen rüzgâr gibi ümidi ve ülküsü en tabandaki halkın Hakk’ı kimseler minnet etmeden kendi özünde bilmesi ve bulmasına hizmet olan Yunus Baba Hakk’ı Hakça sever ve sevdirir.
Çıkarsız çile çölünde inleyen ve tüm Erenleri sînesinde toplayan tekil sesini dinleyelim ve gönül suyu rahmetinde serinleyelim:
 
Ben bana zulm eyledim ettim günah
Neyledim nettim Sana ey Padişah
 
Nesne eksildi mi mülkünden Senin
Geçti mi hükmüm ye hükmünden Senin
 
Rızkını yeyip Seni aç mı kodum
Ye yeyüp öyününü muhtaç mı kodum
 
Hiç Yunus’dan degdi mi Sana ziyan
Sen bilirsin âşikâre vü nihan
 
Bir avuç topraga bunca kıyl ü kaal
Neye gerek ey Kerim-i Zülcelâl…
 
Baş eğişi baş kaldırı sanan şekilperest ahmaklara öğüt veren Yunus Baba:
 
Din ü iman bünyadı doğrulukla gerçeklik
Ol tamam olmayınca ne ile din çatarsın.
 
Dini kontrolüne alan Medrese karşısında Halkın tekkesi köyden köye gönülden gönüle taşıyan Yunus Baba:
 
Medrese müderrisi okumadılar bu dersi
Şöyle kaldılar âciz kim bilmediler ne babdır.
 
Biz tâliblerüz her dem ış sebakın okıduk
Çalap müderris bize ışk hod medresesidür
 
 Aşk Yolunu gösterir iken ise:
 
İlm ü ameli bırak küfr ü iman oda yak
Mansur’leyin enelhak dimeklüğe er gerek
 
Buyururken ilimden ne anladığını Resûlî edebe çağrıyla:
 
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır…
 
    Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : Kim nefsini bilirse kesinlikle Rabb’ini de bilir. ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)
 
 
Nitekim ben beni bildim
Yakın bil kim Hakk’ı buldum
Korkum anı buluncaydı
Şimdi korkudan kurtuldum…
 
Hayali bir Rabb düşüncesinden hakikat bir Hakk (cc) hayatına ulaşmanın şehâdetini şerh eder.
 
Muhammedî Melâmeti Erenler izinde ve özünde yetiştirip;
Bedeni terbiye
Nefsi tezkiye
Kalbi tasfiye
Ruhu tecliye
Şeriat-Tarikat-Mârifet-Hakikat sentezini bizzat her insan gibi ama bilinçli olarak yaşayan Yunus Baba:
 
Işk imandur bize gönül cemâat
Dost yüzü kıbledür dâimdür salât
 
İy âşıkan iy âşıkan
Işk mezhebi dindir bize
Gördi gözüm dost yüzüni
Yas kamu düğündür bana
 
Halvetlerde meşgul olam
Dâim açılam gül olam
Dost baında bülbül olam
Ötem hey dost deyi deyi!…
 
Fenâ fi’n-Nefs
Fenâ fi’ş-Şeyh
Fenâ fi’r-Resûl
Fenâ fillah
 
Kelimelerini içi boş iken gerçek sanan hayalcilerin tasavvuru karşısında Hakk Erenlerin tasavvufunu sergileyen Yunus Baba cümle cihana çağrı yapar:
 
Gelün tanışık idelüm kolun tutalım
Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz!..
 
Sen gerçek âşıksan dostun dostuna dost ol
Bu halde kalurısan dosta değil yaraşık…
 
Dizeleriyle de gerçek Dost olan El Velî (cc)’nun Habibi, örnek ve tek görevli Dostu, âlemlere rahmet Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Dostu olup Muhammedî Muhabbete iştirakı şart koşar.
Olmazsa olmazını ortaya koyar.
 
Melâmi miskinliği öyle yüceltir ki:
 
Bunda kendüzin gören olduru yolda kalan
Benüm bir karıncaya ulu nazarım vardur…
 
Aşk Yolunun benlikçilere kapalı ve gerçek âşıklar için karıncalarla beraber hacca gidiş yolu olduğunu uyarır…
 
Başkasında noksan aramayıp mükemmeli seyr yolunda kendisinin samimi eleştirisin Erence yapar:
 
Eya gönül açkıl gözün fikrün yavlak uzatmagıl
Bakkıl kendi dirligüne kimse aybın gözetmegil..
 
Sözün muhatabı aklı olan her insandır ve her insan baktığı yerdekini görmektedir ve kendince haklıdır.
Yunus Baba aşkını dillendirirken usludur :
 
Yetmiş iki milletin sözini ârif bilür
Miskin Yunus sözleri cümle usul değül mi?
 
Onsekiz bin âlem halkı cümle bir içinde
Kimse yok birden artuk söylenir bir içinde…
 
Canlı-cansız sonsuz resim ve bir-tek Rabbülâlemin Ressam…
Ruhuna rahmetler olsun Yunus Baba!…
 
 
XI yüzyılın sonlarında Anadolu’da Selçuklularının uygarlık ve hizmeti başlamış iken XII yüzyılla beraber şehzâdeler arsında taht kavgaları, kışkırtmalarla alevlenen iç isyanlar, haçlı seferleri, Bizans ve Ermeni saldırıları, ve en beteri Anadolu’yu kasıp kavuran Moğol istilası belâsı…
 
1243 Kösedağ yenilgisi ve Moğolları Sivas, kayseri ve Aksaray halkını kılıçtan geçirip kadın çocukları sürgünü…
 
Canından bezen halkın içinde ve her derdlinin yanında bir Hakk Âşığı Yunus Emre…
 
Güçlünün yanında otomatik yer alan Tarikat tellalları ve din adamı kisvesindeki çıkarcılar karşısında da Hakk Âşığı Yunus Emre…
 
Halk içinde Hakk (cc) ile Hakk Âşığı ve tesellinin tecellî ışığı Yunus Emre…
 
Türkmence yaşayan Türkçe söyleyen Hakk Âşığı Yunus Emre…
 
Dil Dervişi Yunus Baba’nın beşikteki aşk bebeklerine Hakça’ yı öğretip tüm Anadolu çocuklarını bir dilli kılan Erenlerin estetik sırrı sözde samimiyet açık yürekliliği…
 
Zâten Hazır ve Nazır olan Hakk (cc) huzurunda; her zaman, her yerde ve her hâlde Kulun Hazır ve Nazır olması miskinliği demek olan Melâmet Dervişliği..
Hakk’ın halkına Hakk adına ve hesabına; her zaman, her yerde ve her hâlde  kapısını, sofrasını ve yüreğini açık tutmak demek olan Fütüvvet Yiğitliği…
 
 
Nice çağlar boyunca Anadolu topraklarında, dağlarında bağlarında yersiz-yurtsuz rüzgâr gibi esmiş durmuştur.
Dinmeyen deli-velî rüzgâr hiç susmayacaktır İnşâallah!..
 
İçinde yaşadığımız devletlerin adaletsiz milletlerin merhametsiz olduğu bu çağda “insan” lığını unutanların, hayvanları bile hayrette bırakan cinayetleri ve insana verdikleri acılar için en etkili ilaçlardan birisi ve en önemlisi Hakk Âşığı Yunus Emre çeşmesinden fışkıran uyarı ve umuttur…
 
Derviş Yunus söyler sözün
Yaş doludur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selâm olsun…