
اللّٰهُمَّ إِلَيْكَ تَوَجَّهْتُ ، وَبِكَ اعْتَصَمْتُ ، اللّٰهُمَّ اكْفِنِي مَا أَهَمَّنِي وَمَا أَهتَمُّ بِهِ ، اللّٰهُمَّ زَوَّدْنِي التَّقْوَى ، وَ اغْفِرْ لِي ذَنْبِي ، وَ وَجَّهْنِي لِلخَيْرِ أَيْنَمَا تَوَجَّهتُ
: Allahümme ileyke teveccehtü, ve bike’tesamtü, Allahümme’kfinî mâ ehemmenî ve mâ ehemmü bihi, Allahümme zevvednî’t- tâkvâ, vegfir lî zenbî, ve vecchnî lilhayri eynemâ teveccehtü :
“Allah’ım! Sana yöneldim, Sana sığındım!
Allah’ım! Beni kederlendirip üzecek şeylerden kolla!
Allah’ım! Bana takvâ azığı lutf eyle!
Günahımı bağışla!
Her nereye yönelsem beni hayra yönelt!”
(İbnü’s- Sünnî, Amelü’- Yevm ve’l-Leyl-shf185)

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرؤنِينَ وَ إنَّا إلَى رَبَّنَا لَمُنْقَلِبُونَ ، الْحَمْدُ لِلَّهِ ، الْحَمْدُ لِلَّهِ الْحَمْدُ لِلَّهِ ، أللّٰهُ أكْبضرُ ، أللّٰهُ أكْبضرُ ، أللّٰهُ أكْبضرُ ، سُبْحَنَكَ إنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي ، فَاغْفِرْ لِي إنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إلاَّ أنْتَ
: Elhamdülillahi’l-lezî sahhara lenâ hâzâ vemâ künnâ lehu mükrunîne ve innâ ilâ Rabbenâ lemünkalibûne, Elhamdülillahi, Elhamdülillahi’lhamdülillahi, Allahuekberü, Allahuekberü, Allahuekberü, subhâneke innî zalemtü nefsî fegfir lî innehu lâ yegfirü’z-zünûbe illâ ente :
: “Bunları emrimize veren Allah’a hamd olsun; zaten bizim takatımız yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” (Zuhruf 43/13-14) Hamd olsun Allah’a! Hamd olsun Allah’a! En büyük Allah! En büyük Allah! En büyük Allah! Sen her türlü eksiklikten uzaksın, Allah’ım! Gerçekten zulmettim kendime! Beni bağışla! Senden gayrı yoktur günahları bağışlayan!”
(Tirmizî, 3443; Ebu Davûd, 2602; İbn Hibbân,2380, 2381; Hâkim, II-98)

اللّٰهُمَّ إنَّا نَسْألُكَ فِي سَفَرِنَا هَذَا الْبِرَّ وَ التَّقْوَى ، ,َ مِنَ الْعَمَلِ مَا تَرْضى ، اللّٰهُمَّ هَوِّنْ عَلَيْنَا سَفَرِنَا هَذَا ، وَ اطْوِ عَنَّا بُعْدَهُ ، اللّٰهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ ، ,َالْخَلِيفَةُ فِي الْأهلِ ، اللّٰهُمَّ إنِّي أعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ وَ كَآبَةِ الْمُنْقلَبِ ، وَ سُوءِ الْمَنْظَرِ فِي الْأهلِ وَ الْمَالِ
: Allahümme innâ neselüke fîseferinâ hâzâ’l- bere ve’t-tekvâ, mine’l- ameli mâ terdâ , Allahümme hevvin aleynâ seferinâ hâzâ, vetvi annâ bu’dehu, Allahümme ente’s-sâhibu fi’s- seferi, el halifetü fi’l-ehli, Allahümme innî eûzü bike min ve’sî’s- seferi ve kâbeti’l- münkalebi, ve sûi’l- menzari fi’l-ehli ve’l-mâli :
“Allah’ım! Bu yolculuğumuzda Senden hayır ve takvâ diler, bize Senin hoşnut olacağın işler yaptırmanı dileriz.
Allah’ım! Bize bu yolculuğumuzu kolaylaştır! Uzak yolumuzu yakınlaştır! Sen yolculukta arkadaş, geride kalan ailem için halifesin.
Allah’ım! Yolculuğun zorluklarından, dönülecek yerin tasasından, döndüğümde ailem ve malımda kötü manzarayla karşılaşmaktan Sana sığınırım!”

آيبُونَ تَاءِبُونَ عَابِدُونَ لِرَبّؤنَا حَامِدُون
: Âbûne tâibûne ağabeydûne lirabbünâ hâmidûne :
“Tevbekâr olarak, günahlarımızdan dönerek, Rabbimize kulluk ve O’na hamd ederek geri geldik.”
(Müslim, Hac, 1342; Tirmizî, 3444; Ebu Davûd, 2599)

اللّٰهُمَّ إنَّا أسْألُكَ مِنِْ خَيْرِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ خَيْرِ مَا جَمَعْتَ فِيهَا ، وَأعُوذُ بِكَ مِمَّا شَرِّهَا وَشَرَّ مَا جَمَعْتَ فِيهَا ، اللّٰهُمَّارْزُقْنَا جَنَهَا ، وَاُعِذْنَا مِنْ وَبَاهَا ، وَحَبَّبْنَا إلَى أهْلِهَا ، وَحَبَّبْ صَالِحِي أهْلِهَا إلَيْنَا
.
:Allahümme innâ eselüke min Hayri hâzihi’l- karyetii Hayri mâ cema’te fîhâ, ve eûzü bike mimmâ şerrihâ ve şerre mâ cema’te fîhâ , Allahümme’rzuknâ cenehâ, ve üiznâ min vebâhâ, ve habbebnâ ilâ ehihâ, s’alihî ehlihâ ileynâ :
“Allah’ım! Senden şu beldenin ve orada topladığın şeylerin hayırlısından istiyorum. Şu köyün şerrinden ve orada topladığın şeylerin şerrinden Sana sığınıyorum.
Allah’ım! Bu köyün rızkından bize tattır; bizi vebasından koru. Halkına bizi sevdir. Halkının Salih kullarını da bize sevdir.”
(İbnü’s- Sünnî, Amelü’- Yevm ve’l-Leyl-shf196)