XXXV- EY GÖNÜL

Ey gönül bak kâinâta gör cihânın hâlini…
Âhir olmışdur semânun vadesi gözle bunı
 
Ey gönül bak kâinâta gör cihânın hâlini…
Gök yüzüne biçilen İlahî süre sona ermiş gibi  gözet-bekle!
Öylesine kötü işler işlenmekte ki…
 
 
Zirâ çok dürli alâmet zâhir uldı bir birin
Maşrık u mağrib arası geydi cehlün zulmini
 
Çünkü pek çok işaretler bir biri ardına ortaya çıkmaya başladı.
Batı ve doğu arası sanki cehâletin karanlığını giydi..
 
Fakîrün hâlin sorarsan pür-şikâyet Tanrı’dan
Hırs u nefsün igvâsıyla şeytân almış sabrını
 
Fakirlere hâllerini sorarsan, başlıyorlar Tanrı’dan şikayet etmeye.
Çünkü nefsinin hevesi, hevâsı ve hırsı ayartmış da şeytan elinden sabrını almış…
 
Hubb-ı dünyâ balçıgıyla yaptı hayrun kapısın
Kaplamışdur hırs u gaflet ağniyanun gönlini
 
Hayrın kapısını, dünya sevgisi balçığıyla örüp-kapattı.
Zenginlerin gönlünü artık gaflet ve dünya hırsı kaplamış durumda…
 
Âlimin ilmin sorarsan şöyledür bahsi müdâm
Ebced öğrense bir oglan satmak ister ilmini
 
Âlimin ilmin sorarsan, devamlı ayni şeylerin tekrarıdır ve satışıdır.
Küçük bir çocuk bile ebced hesabın öğrense pazara sürüp satmaya çalışıyor.
Âlimin ve  ilmin fazileti yere düşmüş durumda!…
 
 
Hırs-ı dünyânın elinden bak mürîdin cengine
Açmak isterler meşâyıh perdesinden sırrını
 
Şu Yalan dünyaya  açgözlülükle saldırması yüzünden mürîdin cengine bak!
Bu hâldeyken bir de Erenler Pîrlerinden sırlarlının perdesini açmalarını isterler boşuna!
 
 
Pîrlerin gönlünde yokdur hergiz ölüm korkusu
Sanki şol hubb-ı zamândır gözler isen kavlini
 
Pîrlerin gönlünde yoktur asla ölüm korkusu
Sanki onlar hubb-ı zamânın sevgi-muhabbet kaynaklarıdır.
Eğer sen ilk verdiğin Ezel Elest sözünü gözler-hatırlar isen bunun böyle olduğunu anlarsın!
 
 
Ne hatunlarda hayâ var ne kız-oğlanda edeb
Ne yiğitlerde kemâlât var göreler fi’ilini
 
Ne hanımlarda utanma var ne de kız-oğlanda edeb kaldı.
Ne de yetişkinlerde olgunluk var ki ne yaptıklarını görsünler!..
 
 
Mescidin kapılarına yapdı evler ankebût
Çün cemâat yok imâmun te’sîr eylemez ünü
 
Öyle bir âhir zaman geldik ki Mescidlerin kapılarına örümcekler ağ ördü – evler yaptı!
Çünkü var gözüken cemâat bile sanki yok veya uyuyorlar ki imamın sesi te’sir etmemektedir.
İmam ise uyuyor mu uyanık mı şüpheli!
 
 
Pâdişâhlar dürdi adlün defterin yakdı oda
Saçtılar begler hakîmler halka zulmün odını
 
Dünya Pâdişâhları, adaletin defterini dürüp ateşe attı-yaktı sanki!
Ve böylece Beyler-Hakîmler, halkın üstüne zulüm ateşi saçtılar…
 
 
Zulm ü gafletden cihân uş tutuşup par par yanar
Gussasından kimse bilmez kimsenin ahvâlini
 
Zulüm ve gafletten tüm cihân şimdi tutuşup par par yanmakta!
Kendi tasasından kimse bilmez kimsenin hâllerini…
 
 
Ârif olan bildi iblîs çerisinin cengini
Her kişinin üstüne kıldı havâle cehlini
 
Ancak Ârif olanlar bilebildi İblîs askerlerinin cengini!
Çünkü İblîs cehlini herkesin üstüne gönderdi!…
 
 
Fâil-i mutlakdır ol Hak kün fe-kân emrindedir
Her ne isterse kılar ol kimse yıkmaz hükmünü
 
Fiilerin mutlak yapanıdır neticede O Hakk Teâlâ!
“Kün feyekün!” yaratılan tüm kâinât O’nun emrindedir.
 
 
Lutf anındır kahr anındır derd anın dermân anın
Lutf içün kıldı havâle kullarına kahrını
 
 
Lütuf O’nundur kahr O’nundur derd O’nun dermân O’nun!
Lütfunu dilemeleri için kullarına kahrını göndermektedir!
 
 
Ey Sinân Ümmî  nazar kıl olma tevhidden cüdâ
Pâdişâhlar Pâdişâhı pek bilir ef’alini…
 
Ey Sinân Ümmî  sen nazar kıl-dikkat et ve tevhidden ayrı kalma!
Unutma ki Pâdişâhlar Pâdişâhı Allah Teâlâ işlerini pek iyi bilir!..
 
 
Alâmet : İz, nişân, işâret.
 
İgvâ : Ayartmak. Azdırmak. Baştan çıkarmak.
 
Ağniya : (Gani. C.) Zenginler, ganiler.
 
Ankebût : Örümcek.
 
Uş : İşte şimdi.
 
Gussa : Keder. Tasa. *Gam.
 
Bahs : Birşey hakkında etrafiyle söz söyleyip hakikatı araştırma. Konuşulan şey.
 
Müdâm : Devam eden. Sürekli. Dâim ve bâki olan. * Mübtelâ olan.
 
Ebced : Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime. Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfabesindeki harfleri içine alır. İbâredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu suretle gösterilmektedir.  (Ebced), (Hevvez), (Hutti), (Kelemen), (Sa’fes), (Kareşet), (Sehaz), (Dazig). Bu sekiz kelime bütün huruf-u hecâ denen yirmi sekiz harfi içine almış ve sıra ile eliften gayn harfine kadar, birden bine kadar her harfte aşağıdaki sıra ile gösterildiği gibi değerler verilmiştir. Elif: 1, Bâ: 2, Cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Ze: 7, Ha: 8, Tı: 9, Yâ: 10, Kef: 20, Lâm: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayn: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100 Rı: 200, Şın: 300, Te: 400, Se: 500 Hı: 600, Zel: 700, Dad: 800, Zı: 900, Gayn: 1000 Şimdiki Arabcada alfabe bu sırayı tutmuyorsa da harflerin rakam gibi kullanıldığı zaman, yine eski sıraya uymak için Ebced sırasını da devam ettirmişlerdir. Hem birbirine benzeyen harfler bu sırada dizilmiştir. Eskiden İslâmlarda matematik ve fizikte bu harflerin rakam yerine kullanıldıklarını biliyoruz.
 
Adl : Hakkaniyet. Adâlet üzere oluş. Cevr ve zulüm etmeyip nefislerde ve akıllarda istikameti kaim ve mâlum olan emir ve hâleti icra etmek. Doğruluk. * Her şeyi yerli yerince yapmak, beraber etmek. * Meyletmek.
 
Cüdâ : f. Ayrılık. Ayrılmış.
 
Ef’al : (Fiil. C.) Fiiller, işler, ameller.