XXXIX- BELLİDİR

Mest ü hayrân ister isen bak gözünden bellidir
Doğru kârbân ister isen sor izinden bellidir
 
Hayrân ve sarhoş görmek ister isen bak gözünden bellidir
Doğru kervân görmek ister isen sor izinden bellidir…
 
 
İmân Nûru berk urup yüzünden envârlar saçar
Kâmil insân ister isen benizinden bellidir
Nûr-ı imân berk urup-parlayıp yüzünden nûrlar saçar
Kâmil İnsânı görmek ister isen benzinden-yüzünden bellidir…
 
Sanasın kim her kelâmı la’l ü mercândır dizer
Ârife yâr olmağa dinle sözünden belidir
Sanasın ki her sözü lâl ve mercândır da dizer
Ârife yâr olmak için dinle sözünden belidir…
Şol kişinin aklı vardır ağzının dadın bilir
Elini şol işe sunmaz kim tozundan bellidir
 
Şol kişinin aklı vardır ve ağzının tadını bilir
Elini şol işe sunmaz ki o iş tozundan bellidir…
 
Ehl-i zerkin hîlesinden gâfil olma ki sakın
Yiyip içdiği harâmdır boğazından bellidir
 
Kötülük Ehlinin hîlesinden-tuzağından sakın gâfil olma ki
Yiyip içtiği harâmdır boğazından bellidir…
 
Ma’rifet kamışı dadın bilmeyenden kıl hazer
Dem be-dem yeşil kabın yir cevizinden bellidir
 
Ma’rifetin şeker kamışı tadını bilmeyenden kendini koru!
Durmadan yeşil tetir kabuğunu yediği cevizinden bellidir…
Cevizdeki dört katman:
1. Yeşil tetir acı kabuk kısmı.
2. Kuru-sert kabuk kısmı.
3. Acı zar kısmı.
4. lezzet ve hayy yüklü iç-öz kısmı.
Ehl-i küfrün kaç yanından sohbet etme fâriğ ol
Hakk’a bâtıldır diyiben garazından bellidir
Küfür Ehline rastlarsan kaç yanından, sohbetini terk et alâkanı kes!
Hakk’a bâtıldır dediği için dine kininden-garazından bellidir…
Her sözü bir zehr-i mârdır uğrasa bağrın biçer
Câhili söyletme hemân kör gözünden bellidir
 
Her sözü bir yılan zehridir içersen bağrını deler
Câhili söyletme boşuna ki o kör gözünden bellidir…
 
Cehl-i zulmet kaplamışdır müdde’înin kalbini
Hak kelâmı doğru gelmez genizinden bellidir
Cehâletin karanlığı benlik davacısının kalbini kaplamıştır.
Onlara Hak kelâmı doğru gelmez, konuşmaya kalkışsalar genzinden bellidir…
 
Aslı esfel toprağının balçığıdır münkirin
Açma râzın yokla gör evvel özinden bellidir
 
İnkarcını aslı-astarı Esfel-en alçaklık toprağının balçığıdır.
Açma sırrın ona, önce bir yokla, bak-gör ki o ilk önce özünden bellidir…
 
Âlim-i hâmil nasîhat ehli olan kişiler
Halkı Hakk’a da’vet eyler âvazından bellidir
 
İlim yüklü Âlim ve nasîhat ehli olan kişiler
Halkı Hakk’a da’vet eyler âvazından bellidir
 
Mest ü hayrân âşıkın yolunda kurbân eyle cân
Tut kulağın Hakk eşiğinde nâzından bellidir
 
Hakk’a mest ve hayran âşıkın yolunda canın kurbân eyle!
Hakk’ın eşiğinde tut kulağını ki eşik sahipleri ilâhi naz Ehlidirler!
Sen niyâza devam et!
 
 
Ehl-i kâlin kalbi çiğdir anın içün kan döker
Bir vilâyet nev-bahâr olsa yazından bellidir
 
Boş söz edici lafazanın kalbi çiğdir onun için o kimseler kan dökücülerdir.
Bir vilâyet ilk bahar olsa da yazından bellidir…
Değme kimse mansıb alıp erlik aşın yiyemez
Tâli’in tut kişinin gör yıldızından bellidir
 
Sıradan-rast gele kimse Erenler Derğahına mensub olup da onlarla beraber  Erlik Aşın yiyemez.
Bir kişinin talihini gör ki, tuttuğu baht yıldızından-burcundan  bellidir…
 
Bu Sinan Ümmî’yi tevhîd hâke yeksân eyledi
Esdiğince bâd-ı aşkın yol tozundan bellidir
 
Bu Sinan Ümmî’yi Tevhîd toprakla bir eyledi
Aşkın Yeli estiği zaman yolun tozundan bellidir bu…
 
 
Berk : Şimşek çakması. Parlama.* Yıldırım. * Zinetlenme, süslenme. * Tas: Tecelli-i İlâhiye ile kurbiyyete mazhariyyet. * Ahmak olmak.
 
Zehr-i mâr : Yılan zehri.
 
Müdde’î : İddia eden. İddiacı. Davacı. * Bir hükümde ayak direyen. Hak olduğunu veya herhangi hakkın zayi olduğunu dâvâ eden. * İnatçı, muannid.
 
Esfel : En sefil, çok sefil, en alçak, en aşağı, çok fenâ.
 
Hâmil : (Hâmile) Yüklü yüklenmiş. * Gebe. * Taşıyan, götüren. * Hâiz. * Mâlik, sahib. * Uhdesinde bir poliçe bulunan.
 
Âvaz : f. Sadâ, Yüksek ses. * şöhret.
 
Ehl-i kâlin : Boş söz ehli.
 
Mansıb : (Nasb. dan) Devlet hizmeti. * Memuriyet. * Bünyad. Merci’.
 
Tâli’i : Doğan. Tulu’ eden. * Kısmet, kader, baht.
 
Hâke yeksân : Toprakla bir olmuş olan.