Ben bana yâr olduğumca yârı agyâr bulmışam
Ban agyâr oldugumca anı ben Yâr bulmışam
Ben bana yâr olduğum sürece gerçek yârimi ağyâr bulmuşum.
“Ben! Ben!” deyip cihan aynasında hep kendimi görmekteyim!
Eşyanın hakikati sırrını silebilseydim Cihan aynası Can Camına dönüşecekti de o zaman gerçek Ben kim miş görecektim:
ِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

Ne zaman ki Muhammed aleyhisselâm sesinden bu âyeti duyup-uyunca ben geçici ve izafi benliğimin hiçliğini anladım da,
Ben bana ağyâr olduğum sürece O’nu ben bana Yâr bulmuşum…
Görmedim pervâne şem’e varan bir yâr olmaya
Şem’e yakın vardugumca özümi nâr bulmışam
Muhammedi Mum-Erenlerin ateş ocağına koşan bir pervâne-derviş görmedim ki aradığı Yâri bulmamış olsun!
Ben de o yüce ışığa yaklaştıkça özümün ateşe döndüğünü içimin yandığını ve ışıdığını yakinen yaşamaktayım!…
Bülbül iricek bahâra derdi artar dem be dem
Bülbülün artdukça derdi bağı gülzâr bulmışam
Aşkın kanunudur ilk bahar gelini başını gösterip de gül kokusu gelince bülbülün dili çözülür ve derdi dökülür cihana…
Bende Birlik bülbülü olarak ne zaman dayanılmaz derdlere düçâr olduysam o zaman gül bağının içinde buldum kendimi…
Ten muradın terk idendür cân muradın avlayan
Akl u cândan geçdüğümce sırdan esrâr bulmışam
Cânın-Ruhun emredilen muradını-kulluk kemâlâtı sırlarını avlayan, dünyaya dönük proğramlarla genellikle yüklenmiş ten-benden-dünya dileklerini terk edendir.
Ben ise akıldan da candan da Yani” Ben”den de geçtim zaman ancak sırlar içinden parmak izim gibi bana mahsus olan kendi hakikatimin sırrını bula bilmişim!!!…
Bunun için gerçek Erenler, Muhammed aleyhisselâm’ın adına, hesabına ve şerefine hasbî hizmet erleridirler!
Davulların sesine değil Dost’un sesine çağırırlar!..
Aşka ferman olmayanlar varlığından geçmedi
Kim ki aşka yâr olursa dân ber-dâr bulmışam
Muhammedî Tebliğ-i Kebîr’i duyup Aşkın Fermanını parmak iziyle imzalamayan ahmaklar kendi Benlik Varlıklarında geçemediler ve Buz gibi kaskatı ve zalımca kaldılar.
Kim ki göbeğinden attı da Aşk meydanına çıkdıysa onun da Benlik Başını, Dost’un Benlik Dâr Ağacı’nda asılmış sallanırken bulmuşum!
Zâhir ü bâtın kemâlât pâdişâhundur beyân
Bâtına geçdüm zâhirden sun’ı Settâr bulmışam
Kulluk Kemâlâtı Zâhirde ve Bâtında birliktedir ve bunu açıklayan Allah Teâlâ’dır.
“Lâ ilâhe” Zâhir ise “İllâ Allah” Bâtındır.
Ben ne zaman ki Erenler geçidiyle, Zâhirden Bâtına geçince El Settâr Celle Celâlihu’nun sırr san’atını gördüm-buldum!
Lâ dimez ehl-i hidâyet tevhîdün irfânına
Yâra vuslât buldugumca âh ile zâr bulmışam
Hakk Teâlâ’nın hidâyetine ulaşanlar, Tevhidin hakikatını elde etmek için erenlerin irfanını elde etmenin şart olduğu gerçeğine “lâ=hayır!” demezler.
Ateşe yaklaşan can gibi hevâ-heves varlığından soyunup Yâr’e yaklaşan nefsimin canı yanmakta ahım ve inlemem de o oranda artmaktadır.
Aşka fermân olduğum ayb olmasun anlayana
Dir Sinân Ümmî bu yolda ben azim-kâr bulmışam
Bu işten anlayan Ârifler için Aşk Yolunun rehberliğini yapışım ve fermanlarını açıklamam kınanmasın!
Gerçek Muhammedî Eren Sinân Ümmî der ki :
Ben bu yolda muhabbet ve merhametle Hasbî-Habibî hizmete kendimi azimli olmuşum!..
Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün
Şem’ : Mum, ışık.
Azim-kâr : Azimli