
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي عَافَانِي مِمَّا ابْتَلاَكَ بِهِ ، وَفَضَّلَنِي عَلَى كَثِيرٍ مِمَّن خَلَقَ تَفْضِييلاً
: Elhamdülillahillezî âfânî mimma’btelâke bihi, ve faddalenî alâ kesîrin mimmen Halaka tafdilen :
“Seni uğrattığı dertten bana âfiyet veren ve beni yarattıklarının bir çoğundan bu şekilde üstün kılan Allah’a hamd olsun!” derse o dert onun başına ebediyyen gelmez”
(Tirmizî, 3431, 3432; İbni Mâce, 3892)

لاٰ إِلٰهَ لاّ اللّٰهُ الْعظِيمُ الْحَلِيمُ ، لاٰ إِلٰهَ لاّ اللّٰهُ رَبُّ الْعرْشِ الْعظِيمُ ، لاٰ إِلٰهَ لاّ اللّٰهُ رَبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعُ ، وَ رَبُّ الأرْضِ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمُ
: Lâ ilâhe illâ Allahu’l-azîmu’-l halîmu, Lâ ilâhe illâ Allahu’ rabbü’l-arşi’l- azîmü, Lâ ilâhe illâ Allahu’ rabbü’s- semâvâti’s- seb’u, ve rabbü’l- arşi’l- kerîmü :
: Yüce ve hilim sahib Allah’tan başka ilâh yoktur. Yüce Arş’ın Rabbi Allah’tan başka ilâh yoktur. Yedi kat göklerin, yer yüzünün ve . Yüce Arş’ın Rabbi Allah’tan başka ilâh yoktur.”
(Buharî, 11/122; Müslim, 2730)

بَا حَيُّ يَا قَيُّومُ بِرَحْمَتِكَ أسْتَغِيثُ
: Yâ Hayyu Yâ kayyumu birahmetike estegîsü :
: Yâ Hayy! Yâ Kayyum! Rahmetinle yardım istiyorum!”
(Tirmizî, 3522)

اللَّهُمَّ رَحْمَتَكَ ارْجُوى ، فَلاَ تَكِلْنِي إلٰي نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنِ ، وَ أصْلِحْ لِي شَاْنِي كُلَّهُ ، لاٰ إِلٰهَ لاّ اَنْتَ
: Allahümme rahmeteke ercû, felâ tekinlî ilâ nefsî tarfete ayni, ve aslih lî şe’nî küllehu, Lâ ilâhe illâ ente :
: Allah’ım! Rahmetini umarım. Beni bir an bile nefsime teslim etme! Benim bütün durumumu düzelt! . Senden başka ilâh yoktur!”
(Buharî,Edebü’l- Müfred, 701; İ. Ahmed V-42; Ebu Davud, 5090; İbn Hibbân, 2370)

اللّٰهُ رَبِّي لاٰ اُشْرِكُ بِهِ شَيْءاً
: Allahu rabbî lâ şerikü bihi şey’en :
: Allah Rabbimdir! O’na hiçbir şeyi ortak koşmam!” buyurdu.
Bir rivâyete göre ise bu söz yedi defa söylenir.
(Ebu Davûd, 1525; İbn Mâce 3882; Aişe (ra)’dan; İbn Hibbân, 2370)

اللَّهُمَّ إنِّي عَبْدِكَ ، اَبْنُ عَبْدِكَ ، اَبْنُ أُمَّتِكَ ، نَاصِيَتِي بِيَدِكَ ، مَاضٍ فِيَّ حُكْمُكَ ، عَدْلٌ فِيَّ قَضَاؤُكَ ، أسْأَلُكَ بِكُلِّ إسْمٍ هُوَ لَكَ سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسِكَ ، أوْ أنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ ، أوْ عَلَّمْتَهُ أحَداً مِنْ خَلْقِكَ ، أوْ اسْتَاْثَرْتَ بِهِ فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ أنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ الْعَظِيمِ رَبِيعَ قَلْبِي ، وَنُورَ صَدرِي ، وَجِلاءَ حُزْنِي ، وَذَهَابَ هَمِّي
: Allahümme innî abdüke, ebnü abdike, ebnü ümmetike nasiyetî biyedike, mâdin fiyye hukmüke, adlün fiyye kadaüke, eselüke bikülli ismin hüve leke semmeyte bihi nefsike, ev enzeltehu fî kitâbike, ev allemtehu ehaden min halkıke, ev este’serte bihi fî ilmi’l-gaybi ındeke en tec’ale’l- kur’âne’l-azîmi rabîa kalbî, ve nûra sadrî, ve cilâe hüznî,ve zehebe hemmî :
: Allah’ım! Ben Senin kulunum, senin kulunun oğluyum, ümmetinden biriyim. Kaderin Senin elinde. Benim hkakkımda Senin hükmün geçerli, tadir ettiğin adalettir.Yüce Zâtının işittiği, kitabında indirdiğin, yaratıklarından birine öğrettiğin veya gayb bilgisinde kendi tercih ettiğin isminle Senden dilekte bulunuyorum! Yüce Kur’ân’ı kalbimin baharı, gönlümün nuru ve üzüntümün cilâsı kıl! Üzüntümü gider!”
Bunu söyleyenden Allah üzüntü ve kederi gideriri, yerine sevinç getirir.” Buyurdu.
(İbn Mes’ud (ra)’dan; İ. Ahmed I-394, 452; İbn Hibbân, 2372)

لاٰ إِلٰهَ لاّ أنْتَ سُبْحَانَكَ إنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
: Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî küntü mine’z-zâlimine :
: Senden başka ilâh yoktur! Sen her kusurdan uzaksın! Ben zâlimlerden biri oldum!”
Müslüman biri bu duayı yaptığında duası kabul olunur.” Buyurdu.
(Tirmizî, 3500; İ. Ahmed I-170; Hâkim, I-505)

(İbnü’s- Sünnî, Amelü’- Yevm ve’l-Leyl-shf 111)

“Ey Ebu ümâme! Namaz vakti olmadığı hâlde mescide misin?” diye sordu.
Ebu ümâme : “Üzüntü ve borçlar beni ırakmıyor, Yâ Rasûlullah! (sallallahu aleyhi ve sellem)” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu : “Sana söylediğin takdirde Yüce Allah’ın üzüntünü kaldıracağı ve borcunu ödeme imkanı vereceği bir söz öğreteyim mi?” Ebu ümâme : “evet, öğret Yâ Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)” deyince Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu : “ Sabah ve akşam şunu söyle :
اللَّهُمَّ إنِّي أعُوذُ بِكَ مِنَ ألْهَمِّ وَالْحَزَنِ ، وَ أعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَ أعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَ الْبُخْلِ ، أعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدِّينِ وَ قَهْرِ الرِّخَالِ
: Allahümme innî eûzü bike mine’l-hemmi ve’l- hazeni, ve eûzü bike mine’l- aczi ve’l-keseli ve eûzü bike mine’l- cübni ve’l-buhli, eûzü bike min galebeti’d-dîni ve kahri’r- ricâli :
: Allah’ım! Üzüntü ve kederden, âcizlikten ve tembellikten, korkaklıktan ve cimrilikten, borca batmaktan ve insanların kahrından Sana sığınırım!”
Ebu ümâme şöyle diyor : “Bunu yaptım. Yüce Allah da üzüntümü giderdi, borcumu ödeme imkanı verdi.”
(İbn Abbas (ra)’dan Ebu Davûd, 1555; İbn Hibbân, 2380, 2381; Hâkim, II-98)

(Ebu Davud, 1518; İ. Ahmed, 2234; İbn Mâce, 3189)

(İ. Ahmed, Sünen’inde ayrıca Ubâde b. Sâmit(ra)’dan V-314,316; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat’ta Ebu ümâme(ra)’dan)