ŞEYTANIN HİKAYESi-2

 
YALAN:
 
“Bilmez misin Ya Muhammed!
Yalan ben­dendir ve ilk yalan söyleyen de benim!
Her kim yalan söylerse…
O benim dostumdur..
 
Her kim yalan yere yemin ederse…
O da be­nim sevgilimdir.
Bilmez misin Ya Muhammed! ben Âdam’e ve Havva’ya yalan yere Allah adına and içtim.
 
“Muhakkak, ben size nasihat ediyorum”   (A’raf 7/16)
 
Dedim…
Bunu yaparım; çünkü yalan yere ye­min gönlümün eğlencesidir.
 
NİKAH ÜZERİNE YEMİN ETMEK :
 
 
Her kim, talak üzerine yemin ederse…
Gü­nahkâr olacağından endişe edilir..
İsterse bir defa olsun.
İsterse doğru bir şey üzerine olsun.
Her kim, talakl ağzına alırsa ..
Taa, hakikat belli oluncaya kadar karısı ona haram olur.
Onlar bu hâlleri ile, kıyamete kadar meydana getirecek­leri çocuklar, hep zina çocuğu olur.
Ağza alman o talak kelimesi yüzünden, hep­si cehenneme girer.
 
 
NAMAZ:
 
“Ya Muhammed!
Namazı an bean tehir ede­ne gelince…
Onu da  anlatayım..
O, her ne zaman ki, namaza kalkmak ister;
Tutarım ona vesevse veririm.
Derim ki:
“Henüz vakit var.
Sen de meşgulsün.
Hele şimdilik işine bak. 
Sonra kılarsın!”
Böylece o:
Vaktinin dışında namazını kılar… .
 
Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır.
Şayet o kimse, beni mağldp ederse…
Ona insan şeytanlarından birini yollarım.     
Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar.
O, bunda da, beni mağlup ederse…
Bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım.
O na­mazın içinde iken:
“Sağa bak!.. Sola bak!..” derim..
O da, bakar..
O ki böyle yaptı…
Yü­zünü okşar alınandan öperim..
Bundan sonra ona:
“Sen, ebedi yaramaz bir iş yaptın!” derim.
Ve böylece onun huzurunu bozarım.
 
Sen de bilirsin ki Ya Muhammed!  
Her kim na­mazda, sağa ve sola çokca bakarsa,
Allah onun namazını kabul etmez.
Yüzüne atar.
Bunda da ona mağlup olursam.
Yalnız başı­na namaz kıldığı zaman yanına giderim.
Ve ona:
Çabuk çabuk kılmasını emrederim..
O da, başlar; namazını çabuk çabuk kılmaya..
Tıpkı horozun, ga­gası ile, yerden bir şeyler topladığı gibi…
 
Bu işi, ona yaptırmakta da, başarı kazana­mazsam;
Bu sefer cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım.
Orada onun başına bir gem takrım…
Başı­nı imamdan evvel secdeden ve rükû’dan kaldırırım..
İmamdan evvel de, secde ve rükû yaptırırım.
İşte…
O böyle yaptığı için, kıyamet günü,
Al­lah onun başını eşek başına çevirir.
O kimse, bunda da beni yenerse…
Bu defa, ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrede­rim..
Böylece o:
Beni tesbih edenlerden olur..
 
Ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam.
Bunda da, ona mağlup olursam..
Bu sefer ona tekrar giderim..
Namaz içinde iken burnuna üfle­rim..
Ben üfleyince, o esnemeye başlar.
Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına ka­pamazsa ..
Onun içine küçük bir şeytan girer,
Dün­ya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır.
 
İşte… bundan sonra o kimse:
Hep bize itaat eder.
Sözümüzü dinler.
Dediklerimizi yapar.
Şeytan bundan sonra, konuşmasına devam etti.
 
İşte… bundan sonra o kimse:
Hep bize itaat eder.
Sözümüzü dinler.
Dediklerimizi yapar.
 
Şeytan bundan sonra, konuşmasına devam etti:
“Sen, ümmetin hangi saadetinden ferah du­yarsın ki?…
Ben onlara, ne tuzaklar kurarım..ne tuzak­lar…
Miskinlerine, çâresizlerine ve zavallılarına gi­derim..
Namazı bırakmalarını emrederim.
Ve onla­ra derim ki:
“ Namaz size göre değil…
O, Allah’ın a fiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir..
Sonra da hastalara giderim:
“Namaz kılmayı bırak!”derim…
Çünkü Allah-ü Teâlâ:
 
“Hastalara zorluk yok…”   (Nûr 24/61)
 
Buyurdu..
İyi olduğun zaman çokça kılarsın.
Ve böylece o, namazını bırakır ..
Hatta küfre de gi­debilir.
Şayet o, hastalığında namazını terk ederek giderse..
Allah’ın huzuruna çıkarken,
Allah-ü Teâlâ’yı öfkeli bulur.       
 
Sonra şöyle dedi:
“ Ya Muhammed!
Eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun!..
Sonra .. eğer yalan varsa Allah’tan dile; be­ni kül eylesin!”
 
İblis bundan sonra, konuşmalarına devam et­ti ve şöyle dedi:
“Ya Muhammed! Sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun?
Hâlbuki ben onların altıda biri­ni dininden çıkardım.”
 
Bundan sonra ..
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz ona,
Yâni İblis’e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu..
O da bunlara Cevap verdi:
“Ya lâin, senin oturma arkadaşın kim?”
“ Faiz yiyen.”
“Dostun kim?”
“Zina eden.”
“Yatak arkadaşın kim?”
“Sarhoş.”
“Misafirin kim?”
“Hırsız.”
“Elçin kim?”
“Sihirbazlar.”
“Gözün -nûru nedir?”
“Karı boşamak.”
“Sevgilin kim?”
“ Cuma namazını bırakanlar.”
 
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz,
Bu defa  başka bir mevzuya geçti ve şöyle sordu:
Ya lâin, senin kalbini ne kırar?”
“Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi…”
“Peki, senin cismini ne eritir?”
“Tevbe edenlerin tevbesi.”
“Peki, ciğerini ne parçalar, ne çürütür?”
“Gece ve gündüz, Allah’a yapılan bol bol istiğfar.”
“Peki, yüzünü ne buruşturur?”
“Gizli sadaka”
“Peki, gözlerini kör eden nedir?”
“Gece namazı”
“Peki, başını eğdiren nedir?”
“Çokça kılınan cemaatle namaz.”
 
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz tekrar bir başka
Mevzu’a geçti ve şöyle sordu:
“Sana göre insanların en saadetlisi (!) kim­
dir?”
“Namazlarını bilerek kasden bırakanlar”
“Peki, sana göre insanların en şâkisi kim?”
“Cimriler.”
“Peki, seni işinden ne alıkoyar?”
“Ulema meclisleri.”
“Peki, yemeğini nasıl yersin?”
“Sol elimle ve parmaklarımın ucu ile.”
“Peki, sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman, Çocuklarını nerede gölgelen­dirirsin?”
“İnsanların tırnakları arasında .”
 
 
 
Açıklanan Kelimler :
 
Yalan : Kizb : Yalan. Yalan söyleme.
Küfr : Örtmek mânâsınadır. Kalbe âit bir sıfattır. Hak dini inkâr edip, hakkı inkâr edene ve gizleyene “kâfir” denilir. Kâfirliğin sıfatı küfürdür. * Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık. * Allaha (C.C.) yakışmıyan sıfatlar uydurmak. Müslümanlığa uymayan şeylere inanmak. * Nankörlük, dinsizlik, günah, kaba ve ayıp söz. (Bak: Kebâir – Kâfir)
Nikah : Evlenme. Şeriata uygun şekilde evlenme. * Resmi evlenme muâmelesi. (Bak: Mücâhede)
 
 
 
Bu Bölümde geçen Âyet-i Kerimeler:
 
قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ
İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”   (A’raf 7/16)
 
لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى أَنفُسِكُمْ أَن تَأْكُلُوا مِن بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُم مَّفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون
Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetleri böyle açıklar.”   (Nûr 24/61)