XXI
Bilenlere sormak gerek bu tendeki can neyimiş
Can hod Hakk’ın kudretidir damardaki kan neyimiş
Bu tendeki dirilik denilen Canın aslı ve kaynağı nedir diye bilenlere sormak gerek.
Can Hakk Teâlâ’nın dirilik kudretidir.
Damarlarda dolaşan ve her hücreyi besleyen kan nedir?
Fikir yumuş oğlanıdır endişe kaygu kânıdır
Bu âh u vah aşk donudur taht’ oturan han neyimiş
Fikir dediğimiz hizmet eridir, endişe ise kaygu ve tasanın kaynağı madenidir.
Bu ah ve vahlar ise aşkın elbisesidir.
Aşk Tahtına oturan han kimdir?
Yumuş : Hizmet.
Şükür onun birliğine yok iken uş var eyledi
Çünkü asıldan biz yoğuz mülk ü han ü man neyimiş
Şükür Hakk Teâlâ’nın birliğine olsun ki bizler yok iken var edip yarattı.
Çünkü aslında bizler Ressam değil resimleriz ve yoğuz.
O hâlde bu gözüken mal, mülk ev-bark ne imiş?
Uş : İşte, şimdi.
Han u man : (Hanmân) Ev. Bark. Ocak. Ehil ve iyal.
Çalap viribidi bizi var dünyâyı görün diye
Bu dünya hod bakıy değil mülke Süleyman neyimiş
Hakk Teâlâ bizi gönderdi ve varın yarattığım dünyayı görün.
Kaldı ki bu dünya ebedi kalıcı değil ve mülkte Süleyman (as) da ne imiş?
Viribimek: Göndermek, irsal etmek.
Sorun Taptuklu Yunus’a bu dünyâdan ne anladı
Bu dünyânın kararı yok sen neyimiş ben neyimiş
Hakk Eren Taptuk Hazretlerinin yetiştirdiği Yunus’a bu dünya malı olarak en sonunda ne kalacak sanki?
Bu her an değişen dünyada sen-ben yoktur.
Doğan ölür…
XXII
Gelin soralım canlara sûretinden n’oldu gider
Dün gün seninim der iken sebep neyi buldu gider
Gelin canlara soralım ki ne oldu da sûretlerini terk edip gittiler.
Bu can bedene durmadan ben seninleyim deyip dururken ne yi buldu da çekip gitmekte…
Aceb değil gider ise sûreti terk eder ise
Yanlış yalan gıybet değil dosttan haber geldi gider
Canın bedenden ayrılıp gitmesinde şaşılacak bir şey yok, çünkü Sünnetullah böyledir.
Hakk Teâlâ, kader-kazasını irade ve dilemesi içinde yaratır.
Böyle olacağı yalan-yanlış haber değil Dost’tan gelen Kur’â-ı Kerim bildirmektedir.
Hani onun mülk ü malı terk eylemiş cümlesini
Ol padişah dergâhına hemen amel aldı gider
Nerede ölenin malı-mülkü hepsini terk etmiş.
Yaratan Padişahın huzuruna gitmek en son işi oldu.
Öyle ki dost olmuş idi ol işler düzülmüş idi
Belli bilin can sûretin sakalına güldü gider
Can ile bedeni öyle dostlar idiler ki her işi birlikte yaparlardı.
Sonunda iyi bilin ki can, sûret yıkılırken sakalına gülmekte…
Eyler idi satı – pazar bir pul için gene bozar
Olmuş bu dünyadan bîzar yensiz gömlek giydi gider
İnsan bu, elbette bu âlemin içinde kurallarına uyup alıp-satacak ve bir pulu değerlidir.
Sonunda bu “Olsun!-Olmasın!” bazarından bıkmış ki artık yensiz göleğini giymiş gitmekte..
Bîzar : f. Bıkmış, usanmış, fütur getirmiş.* Bezginlik.
Bini değer bini gider buyruk böyle geldi meğer
Kim ola dünyâya doyar peymânesi doldu gider
İlâhî Buyruk böyle ki her doğan gitmektedir.
Kim doyduysa ecel bardağını içer gider.
Erte gece söyleşirler Hakk’ı bulalım deyiben
Yunus aydır miskin olan Hakk’ı bunda buldu gider
Yunus der ki; Sabah-akşam Hakk Teâlâ’ yı bulalım diyerek Hak Erenler sohbetinde miskinliğin sırrını öğrenenler sonunda o’nu buldular ve gittiler.
XXIII
Ma’n î eri bu yolda melûl olası değil
Ma’n î duyan gönüller hergiz ölesi değil
Mânâ Eri olan Erenler bu yolda hüzünlü ve kuşkulu değildirler.
Mânâ sesin alan gönüller asla ölecek değillerdir.
Melûl : Usanmış. Bıkmış. Bezmiş. * Mahzun.
Hergiz : f. Aslâ, kat’iyyen. Hiçbir suretle.
Ten fanidir can ölmez gidenler gene gelmez
Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil
Fâni olan beden-tendir, can-ruh ölmez. Bu âlemden giden sırasını savan geri gelemez.
Bendeni için yaşayan ve canları yaşarken ölüler zaten ölür. Ölmeden önce ölüp dirilenler ise ebedi diridir.
Gevher seven gönüller yüz bin yol eder ise
Hak’tan nasib olmasa nasîb olası değil
Gevher gibi kıymetli Erenler yolunu yüz bin kerre arşınlasalar da Hakk Teâlâ’ nın nasibi olursa olur.
Sakıngıl yârin gönlün sırçadır sımayasın
Sırça sındıktan geri bütün olası değil
Yârin otağı kıristal yapılı nârin gönlü kırmaktan sakın!
Camdan yapılı cisim kırıldıktan sonra tekrar eski hâline gelip de bütün olamaz.
Sımak : Kırmak.
Sınmak : Kırılmak.
Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen
Bin yıl anda durursa kendi dolası değil
Kaynağı Rahmetenlilâlemin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem olan Erenlerin aşk çeşmesine kalb bardağını götürenler, bin yıl da o arada beklese kendi kendine dolacak değildir.
Şol Hızır ile İlyas Ab-ı hay ât içtiler
Bu birkaç gün içinde bunlar ölesi değil
Meşhur meseldir Hızır ile İlyas Hayat Suyunu içmişler ölümsüzlüğe ermişler. Sanmak i bu gün yarın ölürler.
Âb-ı Hayat : Kan. Ebedî hayata sebep olan hayat suyu (diye tâbir edilen) bu kelime, edebiyatta : “çok güzel ifâde, lâtif söz, parlaklık, letâfet” mânalarında geçer. * Tas : Aşk-ı hakiki, aşk-ı ilâhi, ilm-i ledün, mârifetullah’tan kinayedir. Âb-ı Hızır, âb-ı hayvan, âb-ı beka gibi isimlerle de söylenir.
Hızır : İkinci tabaka-i hayat mertebesine mazhar olan ve Kur’an-ı Kerim tefsirlerinde ismi zikredilen bir zât-ı kerim.
İlyas : Benî İsrail peygamberlerinden olup, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen ve Tevrat’ta “Ella” diye mezkûr olan bir Peygamberin ism-i mübarekidir. M.Ö. 9. asırda yaşamış olup ondan sonra Elyesa (A.S.) Peygamber olmuştur. İlyâs (A.S.), zamanının hükümdarıyla çok mücadele etmiş, çok zaman mağaralarda yaşamış, çok mu’cizeler göstermiştir.
Yarattı Hak dünyâyı Peygamber dostluğuna
Dünyaya gelen gider bâkıy kalası değil
Hakk Teâlâ Bu dünyayı ezel âleminde muhabbet tohumu olan Habibullah Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ in Dostluğu uğruna yarattı.
Hakk Teâlâ’ nın kanunu o ki imkanla imtihan pazarına gelen alı-verir ve çeker gider.
Yunus gözün görürken yarağın eyle bugün
Gelmedi anda varan geri gelesi değil
Ey Yunus!
Bu gün gözün görürken vaktin var iken ebedi yolculuğun hazırlığını akıllı yap!
Bu yola çıkanlar bir daha gelmediler. Ve gelecek de değiller.
Yarağ : Yarayan, gerekeli şey. Silah.
XXIV
Kogıl ölüm endişesin âşıklar ölmez bâkıydir
Ölüm âşıkın nesidir çünkü nûr-ı ilâhidir
Bırak şu ölümden endişelenip durmayı artık!
Gerçek âşıklar ölecek değiller.
Aslının Nurullah olduğunu anlayan ve yaşayan gerçek âşıklar için ölüm ne demek?
Ölümden ne korkarsan çünki Hakk’a yararsın
Belki ebedi varırsın ölmek fâsitler işidir
Ölmek denilen şey Hakk Teâlâ’nın Haklığına şehâdetin sonucudur.
Hakka yarar hâle gelmektir, korkacak ne var?
Fâsit : Fâsid. Bozguncu. * Doğru olmayan. Bozuk. Müfsid. * Yanlış olan. * Fık: Aslen sahih olup, vasfen sahih olmayan. Yani, kendi nefsinde meşru’ iken gayr-i meşru’ bir şeye yakınlığı sebebiyle meşru’iyyetten çıkan şeydir. İbadet hususunda fâsid ile bâtıl aynı şeydir. Meçhul bir şeyi satmak gibi. (Bak: Bâtıl)
Nazar kıl bu gevhere bu gizli gence nûra
Nur kaçan yayıvara kendi nazargâhıdır
Âşıkta Nur-u İlâhî oluşun farkına varış dirilişin taa kendisidir.
Can denilen ve güzellikleri örten ve gizleyen Cenne fiilinden doğan can denilen “Ruh” un hüneridir.
Ruh ise Emr Âlemindendir.
Şah damarından da derinde ve yakınında olan Hakk Teâlâ nın, insan aklı ve nakille anlaşılması hazinesi kalb içinde Fuad, içinde sıır…
Bu nur nasıl kaybolup gidecek Sultanın kendi nazargâhıdır.
Akıl Hakk Teâlâ’ nın aynasıdır.
Ruhun ulaşım için öğretim yolu akıldır.
Nakli duyan ve uyan akıl kâmildir.
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً

Genc : f. Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
Kaalû belâ denmeden kendimde bile idik
Key anlagıl neydiğin bilişın kandağıdır
Henüz kâinat yok, insan nefisleri de yok ve Rububiyyet Tevhidine şehâdet alınmamışken de Ben Hakla Bende bileydim.
Çok iyi anlamalısın kim olduğunu insan olarak.
Yaratanla tanışıklığın nerden beridir iyice düşün!
Kaalû belâ : Cenab-ı Hak ruhları yaratıp, onlara Rabbiniz değil miyim, meâlinde: “Elestü Bi-Rabbiküm” buyurduğunda, ruhlar: “Evet Rabbimizsin” meâlindeki Kalu Belâ diye cevap verdiklerini bildiren Kur’andaki bir tâbirdir.
Bezm-i Elest : Cenab-ı Hak ruhları yarattığında “Ben Rabbiniz değil miyim? meâlinde: $ diye sorduğunda, ruhlar, $ “Evet Rabbimizsin” diye cevap vermeleri ânına “Elest meclisi” veya “Bezm-i elest” tabir edilir.
Kandağı : Kandığı. Nerdeki.
Ezel î biliş idik birliğe bitmiş idik
Mevcûdat düştü ırak vücud can yatağıdır
Allahu Zülcelâl var iken, hâşâ bir de yokluk yok idi ki yoktan var etsin!
Doğrusu: “Allahu Zülcelâl varından var etmiştir hiçbir şey yok iken!” demektir.
Biz ezelden Usta-eser bilişi idik.
Birlik Tevhidinde idik.
Gerçek “Vücûd”, Vâcibü’l-Vücûd sahibi olan Allahu Zülcelâl’e ait olan özel vücûddur.
Geçici, izafi ve imtihan için mevcud hâle gelenlerin görüntüsü yaratanın kurallarına bağlıdır.
Sünnetullah ise Yaratan Baki yaratılanlar fânidir.
Tüm canların El Hayy (cc) ile enter kollekte bağlandığı Allahu Zülcelâl’ in Vâcibü’l-Vücûduudur.
Her canlı kaderince ve kadarınca alır varlık gösterir, rolü biter tevhid sahnesinden ırak düşer…
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ

Bu ezeli pirliği ye cihanda dirliği
Ya (bu) gönül birliği can kudret budağıdır
İşte bu ezeli birliği ki : “Allahu Zülcelâl var idi!” sözü bile yok idi…
Ne zaman ki Allahu Zülcelâl iki cihanda bir düzen-dirlik diledi.
Kâmil bir mü’min kalbindeki öz tevhidi.
Kulunun kalbini kab edişi…
Diri Kâbelik keremi…
Bizim bizliğimizde tezahürü olan can, Kudretullah havlinin potansiyelliğini akıllarımıza sergilerken gözlerimiz zaten Azemtullahı seyredip durmaktadır dışarıda…
Ye cihan : İki cihan.
Yadlık yoktur bilene dirlik tutagelene
Bilelik söyleyene vuslat yolu kavidir
Kendini bilene Rabb’ ısına karşı yabancı yad el oluş yoktur.
Rububiyyet Tevhidi olan özünden O’nun sesini duyar ve birliğini yaşar şâhidi olur.
Biz Bileliğini Söyleye gelen Erenlere kavuşma yolu sağlam ve açıktır.
Kavi : Sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü. * Varlıklı, zengin, sâlih, emin, mutemed.
Hükmü revan mülküne ol işin kendi bile
Çün iş geldi hâsıla bu mülk varlık evidir
Bütün yaratıklarına hükmü geçen ve işini kendi bilen Allahu Zülcelâl bu âlemi var etti ve imtihan mülklerini herkes boşalttı kendisi ve mülkü devam etmekte…
Hâsıl : Peyda olan. Husule gelen. Çıkan, meydana gelen.
XXV
Ey pâdişah ey pâdişah her dem için düzedurur
Dünyâ onun bustanâdır sevdiğini üzedurur
Sistemi var eden Padişah Hakk Teâlâ, bir bağ- bahçe gibi düzenler vermekte ve sırası gelenleri bu âlemden çekip çıkarmaktadır.
Doğduğunda gülenler öldüğünde ağlarlar.
Yavuzluk eyleme sakın ecel sana senden yakın
Nicelerin aslın kökün yurd eyleyip bozadurur
Kötülük eyleme kendine iyi hazırlan ki ölüm burnuyun ucunda.
Nicelerin aslını-kökünü viran edip boş arazi gibi gelen geçenin konakladığı oba kurduğu yurt eylemektedir.
Yavuz : Kötü, kara.
Sen anda varırsın anda çok yarak eylegil bunda
Canlar bâkıy değil tende de birkaç gün gezedurur
Gün gelir sıran gelir ve o gümrük kapısına sen de yanaşırsın.
Hazırlığını ona göre yap!
Canlar geçici süre için tenlerde misafirdir.
Sanki birkaç günlük gezip-tozalım diye verilmiş..
Sorucu gelir yer yırtıp sorar Tangrı’n kimdir diye
İşbu canım onu duyup sünüklerim sızadurur
Sorucu Münker-Nekir melekleri yerleri yırtarak sorunu sormaya gelir.
“Tanrın kimdir?” sorusunu duyan kemiklerin sızlayacaktır.
Sünük : Kemik.
Sızamak : Sızlamak.
Münker-Nekir : Allah’ın (C.C.) râzı olmadığı şey. * İnkâr edilmiş olan. * Şeriatın kabâhat ve haram diye bildirdiği şey. Makbul ve müstehab olmayıp, günah ve kabahat olan. * Mezardaki suâl meleklerinden birisinin ismi. Diğerinin ise “Nekir” dir.
Ey Tanğrı’yı bir bilenler can Hakk’a kurban kılanlar
Ölü değildir bu canlar aşk gölünde yüzedurur
Sizler ey!
Tanrıyı bir bilenler, canlarını Hakk Teâlâ’ ya kurban kılanları ölüler sanmayın onlar canları Aşk Gölünde yüzen dirilerdir.
Ben gördüm erenler uçtu aşk kadehin dolu içti
Hak katında nazı geçti şöyle yüzü yere durur
Ben Erenleri yüzleri yerde Hakk Teâlâ’ ya niyaz ederken, aşk kadehi içerken, aşk semâsında uçarken ve Hakk katında nazları da geçerken gördüm hep..
Erenlerin kulu isen ölümün anadur Yunus
Nic’ erenler geldi geçti növbet şimdi bizedürür
Erenlere candan bağlı olanlar onlar gibi ölürler ki ölüp dirilirler.
Böylece nice erenler geldi-geçti nöbet bize de geldi-çattı hayırlısı…