Mecâzi ve Gerçek Aşk : XCVI – C

XCVI

 
 
Kaçan ol dilber benim gözüme tudaş oldu
Ald’ usumu aklımı gönlüme yoldaş oldu
 
Ne zaman ki O Dilber benim gözüme ilişti
Aklımı aldı başımdan gönlüme yoldaş oldu…
 
Tudaş olmak : Rastlamak, gönül vermek.
 
 
Gönlüm aydır benim kulu canım aydır benim kulu
Hiç bilmezim kimindir ol ara yerde savaş oldu
 
Gönlüm-kalbim söyler: “Benim kulu!”
Canım-ruhum söyler: “Benim kulu!”
Hiç bilemedim kimindir O Dost!
Ara yerde savaş oldu…
 
 
Bu ikisi arasında bildim devlet benim imiş
Hiç danışıgım yok iken başım onunla hoş oldu
 
Bu ikisi arasında bildim ki devlet benim imiş
Hiç tanışıklığım yok iken başım onunla hoş oldu…
 
 
Her nereye bakar isem oldur gözüme tuş olan
Önüm ardım sağım solum ger yaz oldu ger kış oldu
 
Her nereye bakar isem O’dur gözüme rastlayan
Önüm ardım sağım solum eğer yaz oldu eğer kış oldu…
 
Tuş olmak : Rastlamak. Karşılaşı vermek.
 
 
Hızr u İlyas değil iken ölmez diriliğe sataştım
Hergiz yemez içmez iken içim dopdolu aş oldu
 
Hızır ve İlyas değil iken ben, ölmez diriliğe sataştım
Asla yemez-içmez iken içim dopdolu aş oldu…
 
Hızır : İkinci tabaka-i hayat mertebesine mazhar olan ve Kur’an-ı Kerim tefsirlerinde ismi zikredilen bir zât-ı kerim.
İlyas : Benî İsrail peygamberlerinden olup, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen ve Tevrat’ta “Ella” diye mezkûr olan bir Peygamberin ism-i mübarekidir. M.Ö. 9. asırda yaşamış olup ondan sonra Elyesa (A.S.) Peygamber olmuştur. İlyâs (A.S.), zamanının hükümdarıyla çok mücadele etmiş, çok zaman mağaralarda yaşamış, çok mu’cizeler göstermiştir. (Bak: Merâtib-i hayat)
Ab-ı Hayat : Kan. Ebedî hayata sebep olan hayat suyu (diye tâbir edilen) bu kelime, edebiyatta : “çok güzel ifâde, lâtif söz, parlaklık, letâfet” mânalarında geçer. * Tas : Aşk-ı hakiki, aşk-ı ilâhi, ilm-i ledün, mârifetullah’tan kinayedir. Âb-ı Hızır, âb-ı hayvan, âb-ı beka gibi isimlerle de söylenir.
 
 
Cümle alemin gönlünde vardır onun mahabbeti
Onu candan sevmeyenin bil kim imanı taş oldu
 
Cümle âlemin gönlünde vardır O’nun muhabbeti
O’nu candan sevmeyenin bil ki imanı taş oldu…
 
 
Senin aşkın odu meğer sıçramaya kimseneye
Bir zerre değdi Yunus’a cihan içinde fâş oldu
 
Ey Dost!
Senin aşkın ateşi meğer ki sıçramaya kimselere!
Bir zerre değdi Yunus’a cihan içinde meşhur oldu…
 
Fâş : Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan.
 
 
XCVII
 
 
Bencileyin gören kişi ben sevdiğimin yüzünü
Deli ola dağa düşe yavı kıla kend’ özünü
 
Benim gibi gören kişi, benim sevdiğimin yüzünü
Deli olup dağa düşer, kaybeder kendi özünü…
 
 
Ben nicesi diyebilsem cemali tertibin onun
Kim can dudağıdır tadam onun kılıcı tuzunu
 
Ben nasıl anlatabilsem bilmem O’nun güzelliğinin tuzağını
Ki can O’nun dudağıdır!
Tadına bakayım desem dudağının tuzu O’nun kılıcıdır!…
 
 
Her nereye varır ise ol şirin hulu dilberim
Yetmiş iki millete ol geçirir türlü nazını
 
Her nereye varır ise O şirin huylu Dilberim
Yetmiş iki millete O, geçirir türlü nazını…
 
Hulu : Huylu.
 
 
Kişi neyi sever ise dilinde sözü ol olur
Keksiz söyleyesim gelir daima onun sözünü
 
Kişi neyi sever ise dilinde sözü o olur
İstemesem de söyleyesim gelir dâima O’nun sözünü…
 
Kek : İstek, arzu
 
 
Kişi kendi keki ile dosta lâyık olmaz imiş
Mahabbet burcunda ol kor âşık(lar)ın yıldızını
 
Kişi kendi isteği ile Dost’a lâyık olmaz imiş
Muhabbet burcundan O doğdurur âşıkların yıldızını…
 
 
Dertsizlere benim sözüm benzer kaya yankısına
Haldaşı bilir kişinin gönlünde gizli râzını
 
Dertsizlere benim bu aşk sözüm, benzer kaya yankısına
Hâldaşı bilir kişinin gönlünde gizli sırrını…
 
 
Bu Yunus’un gördüğünü eğer Zühre göre idi
Çengini elden bırakıp unuta idi sâzını
 
Bu Yunus’un gördüğünü eğer Zühre göre idi
Çalğısını elden bırakıp unutur idi sâzını-sözünü…
 
 
 
XCVIII
 
 
Dosttan haber sorar isen
Güzâf değildir dost işi
Belli bilin hiç nesnedir
Bu cihânda dostsuz kişi
 
Dost’tan haber sorar isen
Beyhude-boşuna değildir dost işi
Belli bilin ki hiçbir şey değildir
Bu cihânda Dost’suz kişi…
 
Güzâf : f. Boş, bîhude. Lüzumsuz.
 
.
Her kim ki dost yüzün göre
Dost diye can(ını) vere
Ol vaktın ol dosta ere
Unuta cümle teşvişi
 
Her kim ki Dost yüzün göre
Dost diye canını vere
Ne zaman ki ol Dost’a kavuşa
Unuta cümle teşvişi-şunu bunu…
 
Teşvişi : Karıştırma. Karma karışık etme. Bulandırma.
 
 
Kim yol bulısardır ona
Ol kağırır ondan yana
Devlet erdi ondan bana
Hacet değil hümâ kuşu
 
Kim yol bulmak ister ise O’na
O çağırır O’ndan yana!
Devlet erdi O’ndan bana
Hacet değil hümâ kuşu başıma konmaya artık!..
 
Kâğırmak : Zorlamak. Mecbur etmek.
 
.
Dost işi aceb işdür(ür)
Can denize dalmışdur(ur)
Cansızlara bir düştürür
Gel yorasın sen bu düşü
 
Dost işi  bir şaşılacak iştir ki
Can  aşk denizine dalmış gibidir.
Cansızlara ise bu hâl bir düştür sanki!
Gel yorasın sen bu düşü…
 
 
Dost aşk(ın)dan âlem doldu
Her bir âşık ondan oldu
Aşksız biten çiçek soldu
Aşk iledir dostluk hoşu
.
 
Dost aşkıyla bu âlem doldu
Her bir âşık O’ndan oldu
Aşksız yetişen çiçek soldu
Aşk iledir Dostluk hoşu…
 
 
Nice diyeyim ben onu
Kabûl etmez yüz bin canı
Ona layık kıymet hani
Yoktur onun deni tuşu
 
Nice diyeyim ben O’nu
Kabûl etmez yüz bin canı
O’na lâyık kıymet-bedel hani, nerede?
Yoktur O’nun bir eksik-kötü tarafı…
 
Deni : (C.: Deniyyât) Soysuz, alçak, ahlâksız. * Dünyaya âit, fâni ve geçici. * Yakın, karib
Tuş : Taraf, yön, cihet, yol.
 
.
Aşkı süre âşık gerek
Ne olısar aşktan yeğrek
Aşktır yere göğe direk
Kalanı hep söz öküşü
 
Aşkı sürdürecek gerçek âşık gerek
Ne olacak aşktan daha değerli
Aşktır yere göğe direk
Geri kalanı hep söz çokluğu…
 
Yeğrek : Yeğ, daha iyi.
Öküş : çok, fazla, ziyade.
 
.
Yunus imdi sen ben iken
Âşıklara ne sen ne ben
Yokluktamış dostu seven
Komaz ayrıksı bakışı
 
Yunus!
Şimdi şu âlemde halk içinde dava: “Sen! Ben!” iken
Âşıklarda ise: “Ne sen, ne ben!..”
Yokluktaymış meğer Dost’u gerçek seven
Çünkü aşk barındırmaz Dost’tan başkasına bakışı…
 
 
 
XCIX
 
 
Ezelîden var idi canımda bu aşk oldu
Kimsey’ eşker etmedim bildim ki ol dost kodu
 
Ezelîden var idi ki canımda, bu aşk oldu bu gün
Kimseye âşikâr etmedim, bildim ki ol Dost bırakmış onu canıma…
 
Eşker : Aşikâr. f. Belli, meydanda, açık. Bedihi.
 
 
Dört kitabı okuyan bulmadı aşka çâre
Ne beyler ne sultanlar ne müderris ne kadı
 
Dört kitabı okuyan bulmadı aşka çâre
Ne beyler ne sultanlar ne müderris ne kadı…
 
 
Yer gök oynar ırılmaz yeller eser deprenmez
Âkıbet şol canın kim aşkın ola bünyâdı
 
Yer gök oynasa da ayrılıp gidemez
Yeller esse de deprenemez
Sonunda şöylesi canın ki,
Ey Dost Senin aşkın ola temeli…
 
 
Aşk anadan doğmadı kimseye kul olmadı
Hükmüne kıldı esir cümle biliş ü yadı
 
Aşk anadan doğmadı
Kimseye kul olmadı
Hükmüne kıldı esir
Cümle biliş ve yabancıyı..
 
 
Aşka mecnun olanlar assı ziyandan fârığ
Korkmaz ıssı soğuktan pes ne biliser odu
 
Aşka Mecnun olanlar kârdan zarardan el çeker
Korkmaz aşk sahibi soğuktan!
Pes nerden bilecek ateşi!…
 
Fârığ : İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş.
 
 
Ezelde benim fikrim Ene’l Hak idi zikrim
Henüz dahı doğmadan ol Mansûr-ı Bağdâdî
 
Taa Ezelde benim fikrim
Ene’l Hak idi zikrim
Henüz daha doğmadan ol Mansûr-ı Bağdâdî!..
 
 
Aşk çengine düşenin melamet olur canı
Onun için bed-namdır miskin Yunus’un adı
 
Aşkın çile cümbüşüne düşenin melâmet olur canı
Onun için bed-namdır miskin Yunus’un adı…
 
Bed-nam : fena, çirkin, yaramaz ün-şan-isim.
 
 
 
C
 
 
Ey yarenler aydamazam
Canım neye daldığını
Dil ile vasfedemezem
Gönlümü kim aldığını
 
Ey yârenler söylemezem
Canımın neye daldığını
Dil ile vasfedemem-sıfatlarını anlatamam
Gönlümü kimin aldığını…
 
 
Gönlüm dolu sığmaz dile
Âşıktır ol kim hal bile
Aşk nicesî verdi yele
Anlayamaz n’olduğunu
 
Gönlüm dolu sığmaz dile
Âşıktır ol ki, hâl bile
Aşk çoklarını verdi yele
Anlayamaz ne olduğunu…
 
 
Aşktan haber bilenlerin
Aşk derdile dolanların
Küfrü imân olanların
Ayıplaman güldüğünü
 
Aşktan haber bilenlerin
Aşk derdiyle dolanların
Küfrü, imân olanların
Ayıplaman güldüğünü…
 
 
Ağlamak gülmek âşıka
Dirilmek ölmek âşıka
Kahır ile lûtfu bir bilir
Bilmez melûl olduğunu
 
Ağlamak-gülmek birdir âşığa
Dirilmek-ölmek birdir âşığa
Kahır ile lûtfu bir bilir
Bilmez melûl olduğunu…
 
Melul : Usanmış. Bıkmış. Bezmiş. * Mahzun.
 
.
Aşk Yunus’u eyledi lâl
Yunus kanı aşka helâl
Koy vârın etsin pây-mâl
Görmesin ayrıldığını
 
Aşk Yunus’u eyledi dilsiz
Yunus kanı artık aşka helâl
Bırak vârını ayaklar altına alsın da
Görmesin başka varlık için Dost’tan ayrıldığını…
 
Lâl : Dilsiz.
Pây-mâl : (Pâyimal) f. Ayak altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş.