Mecâzi ve Gerçek Aşk : LXVI – LXX

LXVI
 
 
Ey beni ayıplayan gel beni aşktan kurtar
Elinden gelmez ise söyleme fâsid haber
 
Ey beni âşığım diye ayıplayan!
Gel kolaysa beni aşktan kurtar!
Eğer elinden gelmez ise boşuna bana aşktan anlamzın bozguncu haberlerini söyleme!
 
Fâsid : Bozguncu. * Doğru olmayan. Bozuk. Müfsid. * Yanlış olan.
 
 
Hiç kimsene kendinen hâlden hâle gelmedi
Cümlemizin halini ma’şuk eder mukarrer
 
Hiç kimsler kendi kendine hâlden hâle gelmedi bu âlemde!
Cümlemizin hâlini ancak Yaratan Ma’şuk takdir eder!
 
Mukarrer  : Kararlaşmış. Takrir edilmiş. Karar verilmiş. Kat’i. Şek ve şüpheden beri olan. Muhakkak ve müsellem olan. Anlatılmış. Bildirilmiş.
 
Aşşıkların her hâli ma’şuk katında biter
Sözün var ona söyle benim arada ne’m var
 
İç Anadolu Aksaray şivesi ile Aşşıkların her hâli Ma’şuk katında biter!
Sözünü var-git O’na söyle!
Benim arada neyim var?
Ben kimim ki O’na karşı, O’nu savunayım!
 
 
Her kim aşk kadehinden içti ise bir cur’a
Ona ne yad ne biliş ona n’esrik ne humar
 
Her kim ki aşk kadehinden içti ise bir yudum
O kimseye ne yabancıdan ne biliş-tanıştan!
Ona ne sarhoştan ne sarhoşluk sersemliğinden!
 
Cur’a  : Tek yudum. Bir içimlik. Bir yudumluk.
Esrik : Sarhoş, mest. * Azgın, kızgın. * Zayıf, hasta, hâlsiz, dermansız, tâkatsiz.
Humar : Sarhoşluk veren ve haram olan içkiden sonra gelen baş ağrısı. * Sersemlik. * Bir şeyin acısı burnundan gelmesi.
 
 
Dost yüzünden nikabı her kim giderdi ise
Hicab kalmadı ona artık ne hayr ü ne şer
 
Dost yüzünden örtüyü her kim giderdi ise
Perde kalmadı ona artık !
Ne hayır  ne de şer!
El Zâhir (cc)’ya zuhur aynası olanlarda sadece Hakk görünür!
Bakanlar sadece kendini görür, arada ayna bile yoktur gördüğü!
 
Nikab : Yüz örtüsü, peçe, perde.
Hicab : Perde. Örtü. Hâil. * Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek. * Men’etmek. * Allah ile kul arasındaki perde. * Setretmek. Gizlemek.
 
 
Şeriat edebinden korkarım söylemeğe
Yokısa aydayıdım dahı ayrıksı haber
 
Şeriat edebinden korkarım söylemeğe
Yoksa söylesydim onların çokları şimdiki insanların Dost ile olmadığı ayrı düştüğünü derdim ki ümitsizlik bize gerekmez!
 
 
Dost kılıcından Yunus ölür ise gam değil
Dost göğünden uyanan ma’şuk burcundan doğar
 
Dost’un aşk kılıcından Yunus ölür ise gam değil!
Dost göğünden uyanan Ma’şuk burcundan doğar!
 
Burc : Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi. * Tek hisar kule, kale çıkıntısı. * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı.
 
 
LXVII
 
 
Ey aşıklar ey âşıklar
Mezhep ü din aşktır bana
Gördü gözüm dost yüzünü
Yas kamu düğündür bana
 
Ey âşıklar! Ey âşıklar!
Mezheb ve din aşktır bana!
Gördü gözüm Dost yüzünü!
Bütün yaslar-kederler düğündür bana!
 
 
Ey pâdişah ey pâdişah
Uş ben beni verdim sana
Genc ü hazînem kamusu
Sensin benim önden sona
 
Ey pâdişah! Ey pâdişah!
Artık şimdi ben, “Ben”i verdim Sana!
Definem de hazînem detümü Sensin benim önden sona!
 
Uş : İşte, şimdi. Çünkü. Ancak.
Genc : f. Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
 
 
Evvel dahı bu akl u can
Senin ile asl-ı mekân
Âhır yine sensin mekân
Uş varıram senden yana
 
Evvelinden beri bu akıl ve can
Senin iledir bu mekânın aslı
Sonunda yine Sensin mekân
Artık ben varıram Senden yana!
 
 
Senden sana varır yolum
Senden seni söyler dilim
İllâ sana ermez elim
Bu hikmete kaldım tana
 
Senden Sana varır yolum
Senden Seni söyler dilim
İllâ Sana ermez elim
Bu hikmete ben de şaştım kaldım!
 
 
Artık bana ben demeyem
Kimseneye sen demeyem
Bu kul o sultan demeyem
İşidenler kala tana
 
Artık bana ben demeyim
Hiç Kimselere “Sen!” demeyim
“Bu kul, o sultan!” demeyim
İşitenler beni kınayalar ki anlayamazlar hikmeti!
 
Ta’n : Hoş görmemek. Kötülemek. Birisinin ayıp ve kusurlarını beyan etmek. * Küfretmek. * Muhalifin iddialarını çürütmek. * Vurmak. * Duhul etmek, dâhil olmak, girmek.
 
 
Dost aşka ulaşalıdan
Dünya âhıret oldu bir
Ezel ebed sorar isen
Dün ile bugündür bana
 
Dost aşka ulaşalıdan beri
Dünya âhıret bir oldu bana!
Ezel-ebed sorar isen
Sanki dün ile bugün gibidir bana!
 
 
Artık bize ya solmaya
Hiç gönlümâz pas olmaya
Zira Hak’tan gelen avaz
Savulmaz düğündür bana
 
Artık bizim gönül gülümüz hiç solmaya
Hiç gönlümüz pastutmaya!
Zira Hakk’tan gelen avaz
İstamakle baştan savulmaz düğündür bana!
 
Âvâz : f. Sadâ, Yüksek ses. * şöhret.
 
 
Ben aşkından ayrılmayam
Dergâhından ırılmayam
Eğer benden gider isem
Senin ile varam bana
 
Ben aşkından ayrılmayım
Dergâhından başımı alıp gitmeyim!
Eğer benden gider isem Senin ile varam bana!
 
 
Ol dost beni veribidi var
Bu dünyâyı gör dedi
Geldim gördüm hoş
Ârâyiş seni seven kalmaz ana
 
Ol dost beni gönderdi de
“Bu dünyâyı gör!” dedi
Geldim, gördüm hoş bir oyun ve ğelence sahnesi!
Seni sevenler onda eğlenip kalmazlar!
 
Veribimek : Viribimek. Göndermek, irsal etmek.
Arayiş : f. Süs, zinet. * Süsleme.
 
وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
    “Ve mel hayatüd dünya illa leibüv ve lehv ve leddarul ahiratü hayrul lillezine yettekun e fe la ta’kilun : Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?” (En’âm 6/32)
 
 
Kullarına va’deyledi
Yarın uçmak verem dedi
Ol dostların sevindiği
Yarınım bugündür bana
 
Kullarına va’deyledi
Yarın cennet verem dedi
Ol dostların cennet diye sevindiği
Yarın elde edilecek cennet bu gündür bana!
 
 
Bu âh ile bu zar ile
Bu hikmeti kim ne bile
Bilse dahı gelmez dile
Tuttum yüzüm senden yana
 
Bu âh ile bu zâr ile
Bu hikmeti kim ne bile
Bilse dahi gelmez dile
Tuttum yüzüm Senden yana
 
 
Sensin bana cân ü cihan
Sensin bana genc-i nihan
Sendendürür assı ziyan
Ne iş gele benden bana
 
Sensin bana cân ve cihan
Sensin bana gizli hazine
Sendendir kâr ve kayıp
Ne iş gelirse başıma benden banadır.
 
Assı : fayda, kazanç, kâr.
 
وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
    “Ve ma esabeküm mim müsiybetin fe bima kesebet eydiküm ve ya’fu an kesir :
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şûrâ 42/30)
 
 
Yunus sana tuttu yüzün
Unuttu cümle kend’ özün
Cümle sana söyler sözün
Söz söyleten (sensin) bana
 
Yunus Sana tuttu yüzün
Unuttu cümle kendi özün
Cümle Sana söyler sözün
Söz söyleten Sensin bana!
 
 
LXVIII
 
 
Aşk eteğin tutmak gerek âkıbet zevâl olmaya
Aşktan okuyan (bir) elif kimseden suâl sormaya
 
Aşk eteğin tutmak gerek ki sonuçta her şeyi kaybediş olmaya!
Aşktan bir elif okuyan, kimseden soru sormaya!
 
Zevâl : Zâil olma, sona erme. * Gitmek. Yerinden ayrılıp gitmek.
 
 
Aşk dediğin duyar isen aşka candan uyar isen
Aşk yoluna candır fidî ana fidî mal olmaya
 
Aşkın ne dediğini duyar isen!
Aşka candan uyar isen!
Aşk yoluna fedâ edilecek tek şey candır
Aşka fedâ edilecek bir mal düşünülemez!
 
 
Fidî : Fedâ. Kurban. * Uğruna verme, gözden çıkarma
 
 
Asilzâdeler nişanın eğer bilmek diler isen
Özü oğlan da olursa sözünde vebâl olmaya
 
Asilzâdelerin nişanını eğer bilmek diler isen
Özü er oğlu erde olursa sözünde vebâl olmaya!
 
 
Âriflerden nişan budur her gönülde hâzır ola
Kendiyi teslim eyleye sözde kıyl ü kaal olmaya
 
Âriflerden nişan budur ki, her an Dost gönülde hâzır ola!
Kendini Dost’a teslim eyleye!
sözünde dedi-kodu olmaya!
 
 
Görmez misin sen arıyı her bir çiçekten bal eder
Sinek ile pervânenin yuvasında bal olmaya
 
Görmez misin sen arıyı?
Her bir çiçekten bal edinir.
Sinek ile pervânenin ise yuvasında bal olmaya!
 
 
Dürr ü cevher ister isen âriflere hizmet eyle
Câhil bin söz söyler ise ma’nîde miskal olmaya
 
İnci-cevher ister isen âriflere hizmet eyle!
Câhil bin söz söyler ise de mânâda arpa ağırlığı değeri olmaya!
 
Miskal : Yirmidört kıratlık (4,5 gr. kadar) bir ağırlık ölçüsü. (Bir kırat, beş normal arpa ağırlığında olup, bir dirhemin 1/14 üdür.)
 
 
Miskin Yunus zehr-i katil aşk elinde tiryak olur
İlm ü amel zühd ü tâat pes aşksız helâl olmaya
 
Miskin Yunus!
Ölüm zehri, aşk elinde panzehir olur!
İlm ve amel zühd ve tâat denilen ibadetler aşksız helâl olmaya!
 
Tiryak  : Panzehir. Zehirlenme veya hastalıklardan hemen şifâ bulmağa vesile olan ilâç.
 
 
LXIX
 
 
İki cihan zından ise
Gerek bana bostan ola
Artık bana ne gam gussa
Gün inayet dosttan ola
 
İki cihan zindan ise
Gerek bana bostan ola
Artık bana ne gam tasa
Gün ki yardım Dost’tan ola!
 
İnayet : Yardım, lütuf meded etmek. * Mühim bir işle karşılaşıp onunla meşgul olmak.
 
 
Varam ol dostu kul olam
Hem açılıban gül olam
Hem ötüp bülbül olam
Durağım gülistan ola
 
Varam ol Dost’a kul olam
Hem açılarak gül olam
Hem de ötüp bülbül olam
Durağım gülistan ola!
 
 
Dost yüzünü gördü gözüm
Erenlere toprak yüzüm
Söz anlayana bu sözüm
Gerek şekeristan ola
 
Dost yüzünü gördü gözüm
Erenlere toprak yüzüm
Söz anlayana bu sözüm
Gerek ki anlayana şekeristan ola!
 
 
Her da’vîden geçen kişi
Dosttan yana uçan kişi
Aşk  şerbetin içen kişi
Ne esrik ne mastan ola
 
Her davadan geçen kişi
Dost’tan yana uçan kişi
Aşk  şerbetin içen kişi
Ne sarhoş ne de mest ola!
 
Mastan : Mestan. (Mest. C.) f. Sarhoşlar. Mestler.
 
 
Sensiz iki cihan benim
Zından görünür gözüme
Senin aşkınla bilişen
Gerek hass’ül-hastan ola
 
Sensiz iki cihan benim
Zindan görünür gözüme
Senin aşkınla bilişen-tanışan
Gerektirir ki haslar hasından ola!
 
 
Aşka  doyamadı özüm
Keksizin söylerim sözüm
Yunus senin işbu sözün
Âlemler destan ola
 
Aşka  doyamadı özüm
İsteksiz olarak söylerim sözüm
Yunus senin işbu sözün
Âlemlere destan ola!
 
Kek : Dilek, istek.
 
 
LXX
 
 
Aşktan da’vâ kılan kişiş hiç anmaya hırs u hevâ
Aşk evine girenlere ayrık ve meyl u ne hevâ
 
Aşktan ve âşık olmaktan dava eden iddiacı kişi hırs u hevâyı
hiç anmaya!
Aşk evine girenlere ne başkasına meyil ve ne de başka hevâ-heves gerekmez!
 
Hevâ : İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
 
 
İzzet ü erkân kamusu bunlardır dünyâ sevgisi
Benim cevâbım sen ayıt aşka izzetimdir bahâ
 
İzzet ve erkândan bahsedenlerin söylediklerinin tümü de dünyâ sevgisi bunların!
Benim cevâbımı sensöyle ki benim için aşkın bedeli izzetimdir-şerefiimdir!
 
İzzet : Bir kimse zelil iken kavi ve kudret sahibi olmak. Ziyâdelik ve üstünlük. * Değer, kıymet. Kuvvet. Muhterem ve mu’teber olmak. * Bulunmaz derecede az olan şey.
Erkân : (Rükn. C.) Rükünler. Esaslar. Temeller. İleri gelen kimseler.
 
 
Dili ile aşk deyenler bilmezler aşk n’eylediğini
Aşktan haber ayıtmasın kim dünya izzetin seve
 
Dili ile aşk deyenler bilmezler ki aşk neler yapar!
Aşktan haber söylemesin kim ki dünya izzetini seviyorsa!
 
 
Her kim izzetten geçmedi âşıklık bühtandır ana
Geçemez dost döşeğine at u katır yahut deve
 
Her kim ki kendi izzetinden geçmedi ise âşıklık iftiradır onun için.
Geçemez Dost döşeğine at ve katır yahut deve!
 
Bühtan : İftira. Birisine yalandan bir şey isnad etme. Birisini suçlu gösterme. * Dalgınlık. * Medhûş ve mütehayyir olma.
 
 
Yunus’a âşık deyiben zinhar özenip gelmegil
Çok bezirgân pişman olur varıcağız uzun yola
 
Yunus’a âşık diyerek sakın özenip sen de gelme!
Çünkü bu aşk yolunda bir çok tüccar varıcağı uzun yolda pişman olmuştur!
 
Zinhar : Sakın, asla, olmasın!