Mecâzi ve Gerçek Aşk : LXI – LXV

LXI

 
Benim gönlüm gözüm aşktan doludur
Dilim söyler yârı yüzüm suludur
 
Benim gönlüm-gözüm aşktan doludur
Dilim söyler yâri, gözüm ağlar yüzüm suludur
 
 
Ödağacı gibi yanar vücûdum
Tütünüm görene seher yelidir
 
Yâr aşkıyla öd ağacı gibi yanar vücûdum
Tütünüm görenler ise seher yeli sanırlar…
 
 
Çukal cevşen aşkın oduna doymaz
Oku cana batar katı yalıdır
.
Benlik Zırhına bürünenlere aşkın ateşi kâr etmez! 
Acı oku cana batar ve keski alevli olsa da…
 
Çukal : Çokal. Eskiden savaşta atlara giydirilen zırhlı örtü ki bir çeşidini savaşçılar da giyerlerdi.
Cevşen : Zırh.
Od yalını : Alev.
 
 
Okurum şâhımı kendi dilimce
Şâhım aydır bana her gem gelidur
 
Okurum Şâh’ımın şevkini kendi dilim olan Erence
Şâhım bana dâima der ki: “Her an Bana gel-koş!”
 
 
Seni sevenlerin ola mı aklı
Bir dem uslu ise her dem delidir
 
Seni sevenlerin ola mı aklı?
Eğer bir an için uslu-akıllı görünseler de  her dem delidirler…
 
 
Yunus sen toprak ol eren yolunda
Erenler menzili arştan uludur
 
Ey Yunus sen toprak ol eren yolunda
Çünkü Erenlerin Aşk  Durağı-Makamı Arş’tan yücedir…
 
 
LXII
 
Aydıverem ne kıldığın benim ile ol dil-pezir
Her dem yeni şîve ile beni yeni kılar esir
 
Söyleyeyim ne yaptığın benim ile ol gönül alıcı güzelin
Her an yeni edalı söyleyiş ile beni yeniden esir eder!
 
Dil-pezir : Gönül alıcı, kabul edici.
Şive : Söyleyiş. Tarz. Ağız. Üslub. * Eda. Naz.
 
 
Her nereye bakar isem odur gözüme görünen
Ne havsala ola bende yahut ona lâyık basir
 
Her nereye bakarsam O’dur gözüme görünen
O’na karşı bende bana ait nasıl bir anlayış kalsın bende!
Yahut ona lâyık hakikatlara açık bir görüş!
 
Havsala : Zihnin bir şeyi kavrama derecesi. Anlayış. Akıl.
Basir : Basiret sâhibi ve anlayışlı olan. Hakikatları anlayan. En iyi ve en çok anlayışlı. Kalb gözü ile gören.
 
 
Nice ömrüm olur ise azadlığım muhâldürür
Seyyâdın elindedürür tuzağa tutulan nahcîr
 
Ömrüm ne kadar uzun olsada esirliğinden kurtulmam imkansızdır!
Avcının elinden kurtulamaz tuzağa tutulan av!
 
Seyyâd : Avcı, avcılık yapan.
Nahcîr  : f. Av hayvanı. Sayd. * Av yeri. * Yaban keçisi.
 
 
Âkılâna hoştur nefes niteliğin sorma onun
Nice nişan aydıverem ol misli yoktur bî nazîr
 
Âklı olğuluğa eren kişiye hoştur ve yeterlidir bir nefes-mânevî uyarı! Nasıllığın sorma onun!
Nice nişan-işaret deyiversem de O’nun-O Yâr’in bir misli yoktur! Benzersizdir O!
 
Akılâne : f. Akıllı kimseye yakışır surette, akıl ve idrakle.
Bî nazîr  : f. Benzeri olmayan. Nazirsiz.
 
 
Va’ de kesildi kamuya ki yârın göreler onu
Benim yârınım bugündür bunda göründü ol kadîr
 
İlâhî hüküm verildi-vâdedildi ki her kes yârın göreler O’nu!
Herkes bu âlemdeki zannınca ve ettiklerince hesab için!
Biz Erenelerin ve Benim ise yârınım bugündür bu âlemde göründü ol El Kadîr Celle Celâlihu!..
 
El Kadîr : Mukaddir. Muktedir. Kudreti mutlak olan ve her hususa muktedir olan. Nihayetsiz kudret sahibi. (Allah C.C.)
 
 
Yunus’un cümle bakımı gark oldu dost dîdârına
Hiç kalmadı onsuz ara dolu göründü cümle yir
 
Âşık Yunus her bakımdan gark oldu Dost dîdârına-cemâline!
Hiç kalmadı O’nsuz ara!
O’nunla dolu göründü cümle yer!
 
Didâr : f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre. * Görüş kuvveti, göz. * Açık, meydanda.
 
 
 
LXIII
 
Yandı yüreğim tutuştu
Bağrım ciğerim kebapdurur
Âşıkların şerbetleri
Bu derdime sebepdürür
 
Yandı yüreğim tutuştu
Bağrım ciğerim Kebâb oldu!
Âşıkların ilaç diye içirdikleri şerbetleri
Bu derdimin sebebi oldu!
 
 
Bir niceleri aşk düzer
Bir niceleri aşk bozar
Bir niceler esrik gezer
Öyle kim var harap durur
 
Bir nice kimseler vardır aşk düzer
Bir nice kimseler vardır aşk bozar
Bir nice kimseler vardır sarhoş gezer
Öyle Erenler de vardır ki harap olmuş hâlde dururlar!
 
 
Aşk ile çalındı kalem
Aşka esirdürür âlem
Âşıklar arasında
Cebrail dahı hicapdurur
 
İlk var edişte Aşk ile çalındı kalem
Onun için Aşka esir oldu âlem
Âşıkların Ma’şuklarıyla arasında
Cebrail dahi bir per
 
Hicap : Perde.
 
 
Medreseler müderrisi
Okumadılar bu dersi
Şöyle kaldılar âciz (kim)
Bilmediler ne hapdurur
 
Medreseler müderrisi
Üniversitelerdeki profösörler
Okumadılar bu aşk dersini
Öyle âciz-çâresiz kaldılar ki,
Bilmediler bu nasıl bir gaflet uykusudur ki herkesi uyutuyor!
 
Hab : Uyku, rüya.
 
 
Azâzil da’vi kıldı
Da’vîsi yalan oldu
Yalan da’vî kılanın
Pes cezası azapdurur
 
Bâtıla Hak elbisesi giydirip insanları azdırıp-kandırdığı için telbis kökünden İblis adını alan ana şeytan, Âdem aleyhisselamdan ben daha üstünüm davası kıldı Yaratanı Rabb’ısına karşı!
Bu davası İlâhi İrade gereği yalana çıktı!
Yalan dava güdenin ise sonunda karşılığı azabdır!
 
Azâzil  : Şeytan. (İblisin bir adı) Şerlerin temsilcisi.
Azab : Dünyada işlenen suç ve kabahate karşılık olarak âhirette çekilecek ceza. * Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem.
 
قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ
    “Kale ma meneake ella tescüde iz emartük kale ene hayrum minhhalakteni min nariv ve halaktehu min tiyn :
Allah buyurdu:
Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?
(İblis):
Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.” (A’raf 7/12)
 
 
Ölmez aşk bilişleri
Esrik meclis hoşları
Daim bunların işi
Çeng û şeş-tâ rebapdurur
 
Ölmez Erenlerin aşk bilişleri ölmez-hep diridir!
Onlar hep sarhoş meclis hoşlarıdırlar!
Bunların işleri devamlı olarak aşk sazlarını muhabbet makamlarında çalıp-oynamaktır!
 
Çeng : f. Pençe. * El. * Çalgı âletlerinden bir saz çeşidi. * Eğri büğrü.
Şeştâ : Şeştâr. Altı telli bir saz.
Rebap : Bir çeşit kemençe.
 
 
Yunus imdi miskin ol
Hem miskinlere kul ol
Zira miskin olanları
Arzulayan Çalap’durur
 
Ey Yunus!
Artık sen dünyaya karşı Muhammedî Miskin ol!
Hem de seni yetiştiren Usta Eren Miskinlere de kul-köle ol!
Zira miskin olanları Çalap Teâlâ arzulayıp durmaktadır el an!
 
 
                                                
LXIV
 
İşidin ey ulu kiçi
Size benim haberim var
Zihî devlet benim bugün
Kim şunun gibi yârim var
 
İşidin ey büyük-küçük!
Size benim haberim var!
En değerli-itibâr edilecek devlet benim bugün
Ki Şu’nun gibi yârim var!
 
Kiçi : Küçük.
Zihî : f. Ne güzel. Ne iyi. Aferin.
 
 
Yürür isem önümdesin
Söyler isem dilimdesin
Oturursam yanımdasın
Ayrıkta ne pazarım var
 
Ey Dost!
Yürür isem önümdesin
Söyler isem dilimdesin
Oturursam yanımdasın
Başkalarıyla ne alış-verişim var!
 
 
Ne yürüyem ne hod erem
Ne uzak sefere varam
Çünkü dostu bunda buldum
Ayrık neye seferim var
 
Niçin Seni aramak için yürüyeyim?
Niçin başım alıp gideyim?
Niçin Seni aramak için uzak sefere çıkayım?
Çünkü Dost’u burada buldum ben!
Başka yere ve başkalrına niçin seferim volun?
 
Hod : Kendi başına.
 
 
Irak yola bezirgânlar
Assı etmeğe giderler
Çün gevher elimdedür(ür)
De ayrık ne seferim var
 
Irak yollara tüccarlar
Kazanç-kâr elde etmeye giderler
Hakk’ın hazinesi benim elimde iken söyle bakalım,
Başka yerlere niçin hazine aramak için seyahatim olsun?
 
Bezirgân : (Bâzâr-gân) f. Tacir, tüccar, alışveriş eden esnaf.
 
 
Miskin Yunus’un (bu) canı
Şol dosta ulaşalıdan
Dem-be-dem artırır aşkı
Ulu yerden tımarım var
 
Miskin Yunus’un bu canı
Şu meşhur Dost’a ulaşalıdan beri
Durmadan artırır aşkımı
Çünkü Ulu yerden aşk kaynağım var!
 
Timar : f. Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet. * Sipâhiye verilen öşrü alınacak arazi. (Bak: Zeâmet)
 
 
                           
LXV
 
Ask makaami, âlîdir
Ask kadim ezelîdir
Ask sözünü söyleyen
Cümle kudret dilidir
 
Ask makamı yücedir
Ask evveli bilinmiyen bir keyfiyettir ezelîdir!
Ask sözünü Erence söyleyen
Cümle kudret dilidir!
 
 
Deyen ol işiden ol
Gören ol gösteren ol
Her sözü söyleyen ol
Sûret can menzilidir
 
Sözü söyleyenden, söyleyen O!
Sözü işitenden, işiten O!
Gören O! Gösteren O!
Her sözü söyleyen O!
İnsanlarda ve tüm Yaratılanlarda gözüken bu görüntü-Sûret aslında bir Can-Ruhun konduğu-indiği yerdir.
Halk, Hakk’a kab olmuştur!
 
Menzil : İnilen yer. Konulacak yer. * Yer. Dünya. Ev. * Mesafe.
 
 
Sûret söz kanda buldu
Söz ıssı kaçan oldu
Sûrete kendi geldi
Dil hikmetin yoludur
 
Yoksa, bu Resim olan Sûretler kendi başlarına söz söyleyebilmeyi nereden bulmuşlar?
Söz sahibi nasıl  olmuşlar?
Sûrete-Âdem aleyhisselâm’ın beden testisine dolan Ruh suyu O’ dur!
Tene gelen Can O’ndandır!
Erenlerin dili ise hikmetin tek yoludur!
Hakk’a giden yol Hakk Dostlarının kalbinden geçer Dervişim!
 
Kanda : Nerede.
Kaçan : Vatka ki, o zaman.
 
 
Bu bizim işretimiz
Oldur bu lezzetimiz
İçip esridigimiz
Aşk şerbeti gölüdür
 
Bu bizim aşk eğlencemiz
Sadece O’dur bizim lezzetimiz- gıdamız!
İçip sarhoş olduğumuz ise
Hiç bitmeyen Aşk Şerbeti gölüdür…
 
 
Onun ki dersin onun
Söyleyen ol söz onun
Ol bizimdir biz onun
Bu gayr tesbih dilidir
 
Gerçek olan O’nun ki sen de dersin O’nun!
Söyleyen O! Söz O’nun!
O bizimdir! Biz O’nun!  
Bundan başkası, mânâsına ermeden kelimleri tekrarlayarak çekilen bir tesbih dilidir!
 
Gayr : Diğer, başkası, mâadâ, âher, yabancı. (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)
 
 
Yunus sözünde yalan
Görmedi mü’min olan
Ömrün zulmete salan
Ma’rifet yoksuludur
 
Ey Yunus senin sözünde yalan
Görmedi mü’min olan
Ömrün karanlıklara salan
Ma’rifet yoksuludur!..
 
Zulmet : Karanlık. * Mc: Sıkıntı.
Mârifet : Bilme, bir şeyi cüz’i vecihle bilmek. * Hüner. Üstadlık. San’at. * Tuhaflık, garib hareket. * Vasıta, tavassut. * İlim ve fenlerle tahsil olunan mâlumat. İrfan kazanmak. (Bak: İrfân)