Mecâzi ve Gerçek Aşk : LI – LV

LI
 
İşitin ey yârenler
Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi
Misâli taşa benzer
.
İşitin ey yârenler! Dostlar!
Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi ise
Misâli taşa benzer…
 
 
Taş gönülde ne biter
Dilinde ağu tüter
Nice yumşak söylese
Sözü savaşa benzer
 
Taş gibi gönülde ne biter-yetişir?
Dilinde ağu-zehir tüter
Nice yumuşak da söylese
Sözü savaşa benzer…
 
Ağu : Zehir, sem.
 
 
Aşkı var gönlü yanar
Yumşanır muma döner
Taş gönüller kararmış
Sarp katı kışa benzer
 
Aşkı olanın gönlü aşk ateşiyle yanar
Yumşar da muma döner
Taş gönüller ise kararmış olup
Sarp-katı-sert geçen kışa benzer..
 
 
Ol sultan kapısında
Hazreti tapısında
Âşıkların yıldızı
Her dem çavuşa benzer
 
O sultan kapısında
Hazretin huzurunda
Âşıkların yıldızı,
Her dem çavuşa benzer…
 
Tapı : Huzur.
 
 
Geç Yunus endişeden
Gerekse bu pîşeden
Ere aşk gerek evvel
Ondan dervîşe benzer
 
Ey Yunus sen endişeden-kuruntudan vaz geç!
Gerekse bu işlerinden!
Er olana ilk önce aşk gerek
Ondan sonra dervîşe benzer…
 
Pîşe : İş, sanat.
 
 
Lll
 
Ey dost senin aşkın odu
Ciğerim bâre baş gelir
Aşkından yanar yüreğim
Yandığım bana hoş gelir
 
Ey Dost!
Senin aşkın ateşi ciğer acımımın başıdır.
Aşkından yanar yüreğim, yandığım bana hoş gelir.
 
Bâr : f. Yük. Zahmet. Eziyet. Sıkıntı. * Def’a. Kerre. * Yemiş, meyve. * Sebeb-i masraf ve ıztırab olan şey. Kale duvarı. * İzin.
 
 
Aşkın oduna yandığım
Ağlamak oldu güldüğüm
Dost sana zârı kıldığım
Münkirlere savaş gelir
 
Aşkın ateşine yandığım
Ağlamak oldu güldüğüm
Dost sana zârı kıldığım
İnkarcılara savaş gelir…
 
 
Söyler isem sözüm savaş
Söylemezsem ciğerim baş
Cihan doludurur kallâş
Her birinden bir taş gelir
 
Söyler isem sözüm savaş
Söylemezsem ciğerim baş
Cihan dopdolu kalleş-dönek
Her birinden bir taş gelir…
 
Kallâş : Kalleş. Hileci, dönek.
 
 
Gör nice taşlar atılır
Dost için başlar tutulur
Gelir gönüle banılır
Hâlimize haldaş gelir
 
Gör nice taşlar atılır
Dost için başlar tutulur
Gelir gönüle gömülür
Hâlimize hâldaş-hâlden bilir birisi gelir
 
Banılmak : Gömülmek.
 
 
Bizim halimizden bilen
Kimdir aşka münkir olan
Bizim sevdiğimiz Hak’tır
Bu halka göz ü kaş gelir
 
Bizim halimizden bilen
Kimdir aşka inkar edici olan
Bizim sevdiğimiz Hakk’tır
Bu halk için ise, göz-kaşı yerinde bir güzel hoş gelir
 
 
Nice nice salâtinler
Zebûn olur aşk elinde
Her kim bu yola düşerse
Ol bu yola yavaş gelir
 
Nice nice Sultanlar
Zebûn-köle olur aşk elinde
Her kim bu aşk yoluna düşerse
O kimse bu aşk yolunda yavaş gelir
 
Salâtin : (Sultan. C.) Sultanlar.
Zebûn : f. Zayıf, güçsüz, âciz. * Alışverişte aldanan.
 
 
Erenler buna kalmadı
Vardı yoluna durmadı
Hakk’ı gerçek sevenlere
Cümle âlem kardaş gelir
 
Erenler buna kalmalar, bu hâle düşmezler
Onlar aşk yoluna düşünce hızla ilerleyip durmazlar.
Hakk’ı gerçek sevenlere cümle âlem kardeş gelir…
 
 
Miskin Yunus bil özünü
Dosta açıp şol gözünü
Hangi burçtan bakar isen
Ol sultana güneş gelir
 
Miskin Yunus bil özünü!
Sadece Dost’a açıp gözünü
Hangi burçtan bakar isen
O Sultana  yalnızca o güneş gelir, başka doğan-batan yıldız vs. olamaz!
 
 
 
LIII
 
Kerem et bir beri bak nikab yüzünden bırak
Ayın on dördü müsün balkurur yüz ü yanak
 
Ey Yâr!
Kerem et bir beri bak!
Örtünü yüzünden bırak!
Ayın on dördü müsün Sen?
Parıldar durur yüz ve yanak!
 
Nikab : Yüz örtüsü, peçe, perde.
Balkımak : Parıldamak.
 
 
Şol ağzından keleci yüz bin şükrâne ile
Destur gelsin daşraya söylesin dil ü dudak
 
Şu güzel ağzından dökülen sözler
Yüz bin minnettârlık ile izin gelsin de Senden dışarıya-bizlere söylesin dil ve dudak!
 
Şükrâne : İyilik bilmek. Minnettarlık. Şükretme hâli.
Keleci : Söz, kelime.
 
 
Otuz iki mirvarı mercâna dizmiş gibi
Kıymetî dürden olmuş yaraşır inciden ak
 
Otuz iki inci gibi dişleri mercân gibi damağa dizmiş gibi,
Kıymeti-değeri inciden olmuş ki ona yaraşır ve inciden de ak!
 
Mirvar : İnci.
Mercan : Denizde geniş resif meydana getiren ve mercanlar takımının örneği olan hayvan ve bunun kalkerli yatağından çıkarılan çoğu kırmızı renkte ve ince dal şeklinde bir madde. Bu madde boncuk gibi süs eşyası olarak kullanılır. Mercanlar ancak 40 metre kadar derinlikte yaşayabilirler.
 
 
Sıfatın arılığı bulgur u nohut gibi
İki kaşın Ay alnın gencaya verir sebak
 
Sıfatın arılığı bulgur ve nohut gibi
İki kaşın Ay gibi alnın, yeni aya  ders vermekte!..
 
Gencay : Yeni ay.
Sebak : (C.: Esbâk) Ders.
 
 
Gören pervaneleyin nice oda düşmesin
Gözlerinin bakışı can alır iki çırak
 
Seni bu güzellikte gören pervane gibi olup da nasıl ateşe dalmasın!
Gözlerinin bir bakışı can alır!
Hem de bir bakışla iki aşk çırağının canını birden!..
 
 
Aşkın zemzemesinden âşık boynu zincirli
Azadlık istemez(ler) şöyle kaldılar tutsak
 
Aşkın avlayıcı nağmelerine inanan âşıkların boynu zincirli
Onlar öylesine mestler ki asla bu kölelikte kurtuluş istemezler!
Ve öylece kaldılar tutsak!
 
Zemzeme : Nağme, hoş ses. Uzun uzadıya gürleyerek seslenmek. Geniz ve boğaz ile ezgili ses çıkarmak. Yavaş yavaş geniz ve boğazdan ses çıkararak türkü veya şarkı söylemek. * Cemaat.
 
 
Hangi bir nesneni ki dil nice şerh eylesin
İlâhî sen beklegil yavuz gözlerden ırak
 
Hangi bir özelliğinini ki dil nasıl açıklayıp anlatsın!
İlâhî Sen bekle-koru kötü gözlerden ırak!
 
 
Boynun yuvuk boynundan hiç fark eyleyemedim
Gümâna veren beni küpeli iki kulak
 
Boynun kuğu boynundan hiç fark eyleyemedim
Beni şüpheye düşüren ise küpeli iki kulağın oluşu oldu!
 
 
Yunus Hak tecellîsin senin yüzünden gördü
Çâre yok ayrılmağa çün sende göründü Hak
 
Yunus Hakk’ın tecellîsini Senin yüzünden gördü!
Çâre yok ayrılmaya!
Değil mi ki Sende göründü Hakk!
 
 
LIV
 
İşidin ey yârenler
Kıymetli nesnedir aşk
Değmelere verilmez
Hürmetli nesnedir aşk
 
İşidin ey yârenler!
Kıymetli bir şeydir aşk!
Değme-sıradan şaylere verilmez-değişilmez
Hürmetli bir şeydir bu aşk!
 
 
Hem cefâdır hem safâ
Hamza’yı attı Kaf’a
Aşk iledir Mustafâ
Devletli nesnedir aşk
 
Hem cefâdır hem safâ
Hamza’yı attı Kaf Dağı’na
Aşk iledir Mustafâ (sav)
Devletli bir şeydir bu aşk!
 
 
Dağa düşer yer eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Cür’etli nesnedir aşk
 
Bu aşk dağa düşse yer eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Cür’etli bir şeydir bu aşk!
 
Cür’et : Yiğitlik, cesaret. Korkmayarak ileri atılmak.
 
 
Kime kim aşk vurdu ok
Gussa ile kaygı yok
Aşk iledir Mustafâ
Devletli nesnedir aşk
 
Kime ki aşk vurdu ok
Keder-tasa ile kaygı yok
Aşk iledir Mustafâ (sav)
Devletli bir şeydir bu aşk!
 
 
Denizleri kaynatır
Mevce gelir oynatır
Kayaları oynatır
Kuvvetli nesnedir aşk
 
Denizleri kaynatır
Dalgalandırır oynatır
Kayaları oynatır
Kuvvetli bir şeydir bu aşk!
 
 
Akılları şaşırır
Deryalara düşürür
Nice ciğer pişirir
Key odlu nesnedir aşk
 
Akılları şaşırır
Deryalara düşürür
Nice ciğer pişirir
Pek ateşli bir şeydir bu aşk!
 
 
Miskin Yunus neylesin
Derdin kime söylesin
Varsın dostu toylasın
Lezzetli nesnedir aşk
 
Miskin Yunus neylesin?
Derdin kime söylesin
Varsın Dost’u toylasın-ağırlasın
Lezzetli bir şeydir bu aşk!
 
 
 
LV
 
Ne söz keleci der isem dilim seni söyleyecek
Nerde yürürsem yürürüm senden yana kaçar dilek
 
Ne söz kelimesi der isem, dilim muhakkak Seni söyleyecek!
Nerde yürürsem yürürüyüm Senden yana kaçar dilekğim-arzum!
 
 
Haktır seni sevmezlere cânsız sûrettir der isem
Onun için canlılara senin gibi ma’şuk gerek
 
Hak sözdür Seni sevmezlere : “Cânsız sûrettir bunlar!” der isem
Onun için canlılara senin gibi ma’şuk gerek!
 
 
Söyledin cümle âleme henüz nikab içindesin
Bir dem perdesiz yürürsen iki cihan olur helâk
 
Sen sözünü söyledin cümle âleme!
Ancak hâlâ henüz örtü içinde-perde arkasındasın!
Oysa bir an perdesiz yürürsen iki cihan mahv olur!
 
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِين
    “Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin :
Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)
 
 
Div ü perî ins ü melek sever seni her mahlûkat
Hayran olup ileyinde durmuş durur hûr’u melek
 
Dev ve perî, insan ve melek sever Seni her mahlûkat!
Hayran olup huzurunda durmuş durur hûri melek!
 
İley :Huzur, ön, kat, yan. Kraşıtaraf.
 
 
Nuştur senin elin ile zehr-i kaatil içer isem
Bilmezim ne ma’nîsi var ol olur cânıma tiryak
 
Sanki şerbet gibi senin elin ile ölüm zehiri içer isem
Bu işin iç yüzünü-mânâsını bilmiyorum ama o içtiğim zehir cânıma bir panzehir olmaktadır!
 
Nuş : f. İçen, içici. * Tatlı şerbet gibi içilecek şey. * Zevk ve safâ.
Tiryak : Panzehir. Zehirlenme veya hastalıklardan hemen şifâ bulmağa vesile olan ilâç.
 
 
Ger şehd ü şekker yer isem sensiz ağudur cânıma
Çün canımın sensin dadı nerde bulam senden yeğrek
 
Eğer ben Sensiz bal ve şeker yer isem, ağıdır cânıma!
Çünkü canımın Sensin tadı!
Nerde bulam senden daha iyisini!
 
Şehd  : Bal. Gömeç balı, asel.
 
 
Yüz bin eğer cevr ü cefâ uğrar ise süratime
Hiç eksilmez şadiliğim cümlesin yur seni sevmek
 
Eğer yüzüm, yüz bin cevr ü cefâya uğrasa da,
Memnunluğum hiç eksilmez!
Çünkü cümlesini yıkar-yur Seni sevmek!
 
Cevr : (Cevir) Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm. * Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.
Şâd : f. Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
 
 
Ne var eğer Yunus dahı aşk içinde zerre ise
Aşk dadıyla kaaim durur yer ile gök çerh-i felek
 
Eğer Yunus dahi aşk içinde bir damla-zerre ise ne var bunda!
Aşk tadıyla ayakta durur yer ile gök çark-ı felek!..
 
Çerh : f. Çark. Dolap. * Felek. Talih.