GAVSİYYE 2

 

İbadet ehli ise, ibadetleriyle mahcûbdurlar. Bunların ötesinde Benim bir milletim daha var ki, onların ne günah üzüntüleri, ne de taat ü ibadet kederleri olur.

Sonra Rabbim buyurdu:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Günahkarları fazilet ve iyiliğimle; kendini beğenenleri de adalet ve azabımla müjdele!

— Ey Gavs-ı Â’zam! İbadet ve taat ehli, Benim Naim sıfatımı zikretmekte; günah ehli de Benim Rahîm sıfatımı anmaktadır.

Ey Gavs-ı Â’zam! Ben, günahtan geçtiği zaman günahkar kimseye yakınım; taat ve ibadetini bıraktığı zaman itaatkar kimseye ise uzağım.

Ve Rabbim buyurdu:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Halk tabakasını yarattım, Benim güzelliğimin nuruna güç getiremediler. Bu nedenle kendimle onlar arasına zulmet perdesi gerdim.

Havâssı (seçkin kişileri) yarattım, onlar da Bana komşu olmaya güç yetiremediler. Bu nedenle ilahi nurlarımı kendimle onlar arasına perde yaptım.

— Ey Gavs-ı Â’zam! Arkadaş ve yâranına de ki: Onlardan kim Bana kavuşmak istiyorsa, Benden başka herşeyden sıyrılıp çıksın!

— Ey Gavs-ı Â’zam! Dünyanın iniş ve yokuşlarından, geçiş ve derbentlerinden çık ki, âhirete ulaşasın! Âhiretin de geçit ve derbentlerinden çık ki Bana kavuşasın!

Sonra yine Rabbim buyurdu:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Cisimlerden ve nefslerden çıkıp uzaklaş, sonra da kalblerden ve ruhlardan sıyrılıp çık ve sonra hüküm ve kaydından da çık ki, Bana kavuşasın!

Ve Ben, Rabbime sordum:

— Ey Rabbim! Hangi namaz sana daha çok yakındır?

Rabbim buyurdu:

— Şu namaz ki, içinde Benden başkası bulunmaz ve namaz kılan da, kıldığı o namazdan gâib bulunur.

Yine sordum:

— Hangi oruç Senin yanında daha üstündür?

— Şu oruç ki, onda Benden başkası yoktur ve o oruçlu da ondan gâib bulunur…

— Hangi ağlayış Senin katında daha makbuldür?

— Gülenlerin ağlaması.

— Hangi gülmek Senin katında daha üstündür?

— Ağlayanların gülmesi.

— Hangi tövbe Senin yanında daha faziletlidir?

— Günahdan korunmuşların tövbesi.

— Hangi korunma Senin katında daha iyidir?

— Tövbe edenlerin korunması.

Ve sonra Rabbim buyurdu:

— Ey Gavs-ı Â’zam! İlim sahibine Benim yanımda hiçbir yol yoktur; ancak imandan uzak bir ilmin yalnız başına sahibini Allah’a kavuşturamayacağını kabul ettikten sonra yol bulabilir. Çünkü imandan uzak bir şekilde o ilmi alıp o vaziyette kalırsa şeytanlaşır.

Yüce Rabbimi mâna âleminde gördüm ve kendisine sordum:

 

— Ey Rabbim! dedim, aşkın mânası nedir?

— Aşk, aşıkla maşuk arasında bir hicaptır.

Rabbim devamla buyurdu:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Tövbe etmek istediğin zaman, günah üzüntüsünü iç âleminden; korku ve tehlikeleri gönülden çıkarman gerekir. Bu takdirde Bana ulaşırsın! Aksi halde alay edenlerden, işi alaya alanlardan olursun.

Ey Gavs-ı Â’zam! Benim harîm-i ismetime girmek istediğin zaman, artık ne mülk ve melekûte ve ne de ceberûta iltifat etme. Çünkü mülk âlimin şeytanıdır; melekût ârifin şeytanıdır; ceberût vâkıfın şeytanıdır. Bunlardan birine razı olan kimse, Benim katımda koğulmuşlardan sayılır.

Ey Gavs-ı Â’zam! Mücâhede, müşâhededen bir denizdir. Bu denizin balıkları orada bekleyenlerdir. O halde müşâhede denizine girmek isteyen kimsenin, mücâhedeyi seçip beğenmesi gerekir. Çünkü mücâhede, müşâhedenin ayıdır.

Sonra Rabbim bana buyurdu ki:

— Ey Gavs-ı Â’zam! İstekliler için mücâhede lazımdır; Bana olan lüzumları gibi.

— Ey Gavs-ı Â’zam! Kullarımdan Bana en sevgili olan, anası – babası ve evlâdı bulunduğu halde kalbi Benimle meşgul bulunan kimsedir. O kadar ki, babası ölecek olursa onun için hiç bir üzüntü taşımaz. Evladı ölecek olursa, evlad üzüntüsü diye bir hali görülmez. İşte kulum bu mertebeye yükselince, artık o Benim yanımda babasız ve evladsızdır.

Ve Rabbim buyurdu:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Benim sevgim sebebiyle baba yokluğunun tadını hissetmeyen kimse, Vahdâniyet ve Ferdâniyet lezzetini bulamaz.

— Ey Gavs-ı Â’zam! Bir yerde Bana bakmak istediğin zaman, içinde Benden başkası bulunmayan bir gönül seç!

Dedim ki:

— Ya Rab! İlmin ilmi nedir?

— İlmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir, diye buyurdu ve sonra devam etti:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Gönlü mücâhedeye meyleden kula müjde olsun!… Gönlü şehvetlere meyleden kula da yazıklar olsun!

Gavs-ı Â’zam diyor ki:

— Rabbimden Mi’rac hakkında sordum. Rabbim buyurdu ki:

— Mi’rac, Benden başka her şeyden sıyrılıp yükselmektir. Böyle bir mi’racın kemâli yükselme ve huzurda sağa – sola iltifat etmemektedir.

Ve sonra Rabbim şöyle devam etti:

— Ey Gavs-ı Â’zam! Benim katımda Mİ’RAC’ı olmayan kimsenin namazı namaz sayılmaz. Namazdan mahrum olan kimse, Benim yanımda mi’racdan da mahrumdur.

Ve burada Azîz ve Celîl olan Allah’ın sebepleri kolaylaştırmasıyla GAVSİYYE, ki buna Mİ’RACİYYE de denir, tamamlandı.