
بِسْمِ ﷲِ ، تَوَكَّلْتُ عَلَى ﷲِ ، اللّٰهُمَّ إنِّي أعُوذُ بِكَ أنْ أَضِلَّ ، اوْ أُضِلَّ ، أوْ أَزِلَّ ، أوْ أُزَلَّ ، أوْ أَظْلِمَ أوْ أُظْلَمَ ، أوْ أَجْهَلَ أوْ يُجْهَلَ عَلَيَّ
: Bismillahi, tevekkeltü alâllahi, Allahümme innî eûzü bike en edille, ev udille, ev ezile, ev uzille, ev ezllimu, ev uzlimu, ev echele, ev yuchele aleyye :
“Allah’ın adıyla Allah’a tevekkül ettim. Allah’ım! Sapıklığa düşmekten veya düşürülmekten, ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, zulmetmekten veya zulme uğramaktan , cehâlete düşmekten veya câhil görülmekten Sana sığınırım!”
(Tirmizî, 3423; Ebu Davûd, 5094; İbn Mâce, 3884; Nesâî, VIII-285; İ. Ahmed VI-306)

بِسْمِ ﷲِ ، تَوَكَّلْتُ عَلَى ﷲ ، وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِللّهِ
: Bismillahi, tevekkeltü alâllahi, velâ havle velâ kuvvete illâ billahi :
“Allah’ın adıyla! Allah’a tevekkül ettim! Güç ve kuvvet ancak Allah’a aittir” derse kendisine : “Hidayete erdirildin, kifâyet olundun ve korundun!” denir ve şeytan ondan uzaklaştırılır” buyurdu.
(Enes b. Mâlik (ra)’dan; Ebu Davûd, 5095; İbni Hibbân, 2375 )

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي كَفَانِي ، وَآوَانِي ،وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أطْعَمَنِي وَ سَقَانِي ، الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي مَنَّ عَلَيَّ فَأَقْضَلَ ، أسْأَلُكَ أنْ تُجِيرَنِي مِنَ النَّار
: Elhamdülillahi’l-lezî kefânî, ve âvânî, ve’l-hamdülillahi’l-lezî etamenî ve sekaanî, e’l-hamdülillahi’l-lezî mene aleyye feefdale, eselüke en tücîranî mine’n-nâr:
“Beni koruyan ve sığındıran Allah’a hamd olsun! Beni yediren ve içiren v Bana iyilikte bulunan ve iyiliğini artıran Allah’a hamd olsun! Yâ Rabb! Senden beni cehennemden korumanı dilerim!”
( Ömer (ra)’dan, Ebu Davûd, 5058;Abdullah b. Amr b.As (ra)’dan, İbnü’s- Sünnî, Amelü’- Yevm ve’l-Leyl-shf 157)

اللّٰهُمَّ إنِّي أسْأَلُكَ خَيْرَ الْمَوْلَجِ ، وَ خَيْرَ الْمَخْرَجِ ، بِسْمِ ﷲِ وَلَجْنَا ، وَعَلَى ﷲِ رَبَّنَا تَوَكَّلْنَا
: Allahümme innî eselüke hayra’l- mevleci, ve hayra’l- mahraci, Bismillahi velecnâ, ve alâllahi Rabbenâ tevekkelnâ :
“Allah’ım! Senden girişin ve çıkışın hayırlısını isterim! Allah’ın adıyla girdik ve Rabb’ımız Allah’a tevekkül ettik!” desin, sonra ailesine selâm versin!”
(Ebu Mâlik el-Eşârî (ra)’dan; Ebu Davûd, 5096)

اللّٰهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُوراً ، وَ فِي لِسَانِي نُوراً ، وَ اجْعَلْ فِي سَمْعِي نُوراً ، وَ اجْعَلْ فِي بَصَرِي نُوراً ، وَ اجْعَلْ مِنْ خَلْفِي نُوراً ، وَ مِنْ أَمَمِي نُوراً ، وَ اجْعَلْ مِنْ فَوْقِي نُوراً ، وَ اجْعَلْ وَمِنْ تَحْتِي نُوراً ، اللّٰهُمَّ أَعْطِي نُوراً
: Allahümmec’al fî kalbî nuren, vefî lisânî nuren, vec’al fî sem’î nuren, vec’al fî basarî nuren, vec’al min halfî nuren, ve min emamî nuren, vec’al min fevkî nuren, vec’al vemin tahtî nuren, Allahümme a’tî nuren :
“Allah’ım!
Kalbimde bir nûr kıl!
Dilimde bir nûr kıl!
Kulağımda bir nûr kıl!
Gözümde bir nûr kıl!
Arkamda bir nûr kıl!
Önümde bir nûr kıl!
Üstümde bir nûr kıl!
Altımda bir nûr kıl!
Allah’ım! Bana bir nûr ver!..”
(Müslim, 765(191)

اللّٰهُمَّ إنِّي أسْأَلُكَ بِحَقِّ السَّاءِلِينَ عَلَيْكَ ، وَ بِحَقِّ مَمْشَايَ هَذَا إلَيْكَ ، فَإِنِّي لَمْ أَخْرُجْ بَطَراً وَلاَ أَشَراً ، وَلاَ رِيَاءً ، وَلاَ سُمْعَةً ، وَ إنَّمَا خَرَجْتُ أتَّقَاءَ سُخْطِكَ ، وَ إبْتِغَاءَ مَرْضَاتِكَ ، أسْأَلُكَ أنْ تُنْقِذَنِي مِنَ النَّارِ ، وَ أنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي ، فَإنَّهُ لاَ يَغْفِرَ الذُّنُوبَ إلاَّ أنْتَ
: Allahümme innî eselüke bihakki’s-sâilîne aleyke, ve bihakki memşâye hâzâ ileyke, feinnî lem ehruc betaran velâ eşaran, velâ riyâen, velâ sum’aten, ve innemâ haractü ittikaae suhtike, ve ibtigaae merdaatike, eselüke en tünkizenî mine’n- nari, ve en tegfira lî zünûbî, feinnehu lâyagfire’z-zünûbe illâ ente :
“Allah’ım! Senden isteyenler hakkı için, beni Sana götüren şu yol hakkı için istiyorum. Ben, taşkın bir şekilde, kibirlenerek, riyâkârlıkla, gösteriş olsun diye çıkmadım. Ancak gazabından sakınmak ve rızanı kazanmak için çıktım. Beni cehennemden kurtarmanı, günahlarımı bağışlamanı dilerim. Çünkü günahları bağışlayan ancak Sensin” diyen kimseye Allah, o kimse için istiğfar eden yetmiş bin melek vekil kılar ve namazını bitirinceye kadar Allah, yüzünü o kulundan çevirmez.”
(İbn Mâce,778; İ. Ahmed III-21)

أَعُوذُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ ، وَ بِوَجْهِهِ الْكَرِيمِ ، وَ سُلْطَضانِهِ ، مِنَ الشَّيْطَانِالرَّجِيمِ
: Eûzü billahi’l-azîmi, ve bivechihi’l-kerîmi, ve sultânihi’l- kadîmi, mine’ş-şeytâni’r-racîmi :
“Kovulmuş şeytandan yüce Allah’a, ulu Zâtına, ezelî hükümranlığına sığınırım!” buyururdu. O böyle buyurduğu zaman şeytan : “Günün geri kalanında benden korundun!” der.”
(Ebu Davûd, 466)

االلّٰهُمَّ افْتَحْ لِي أبْوَابَ رَحْمَتِكَ
: Allahümme’ftah lî ebvâbe rahmetike:
“Allah’ım! Bana rahmetinin kapılarını aç!” desin.
Çıktığında da:
اللّٰهُمَّ إنِّي أسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ
: Allahümme innî eselüke min fadlike :
“Allah’ım! Ben Senin fazlından istiyorum!” desin.
(Ebu Davûd, 465; İbn Mâce, 772; Müslim, 713)

اللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي ذُنُوبِي وَافْتَحْ لِي أبْوَابَ رَحْمَتِكَ
: Allahümme’gfir lî zünûbi ve’ftah lî ebvâbe rahmetike:
“Allah’ım! Günahlarımı bağışla ve bana rahmetinin kapılarını aç!” diye dua ederdi.

اللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي ذُنُوبِي وَافْتَحْ لِي أبْوَابَ فَضْلِكَ
: Allahümme’gfir lî zünûbi ve’ftah lî ebvâbe rahmetike:
“Allah’ım! Günahlarımı bağışla ve bana ihsanının kapılarını aç!” diye dua ederdi”
(Tirmizî, 314; İbn Mâce, 771; İ. Ahmed VI-282, 283)