86.-90. Kudsî Hadisler

 

6. HADÎS (86. HADÎS)

رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ : إِنَّهُ أَتَانِي الْمُلْكُ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّ رَبَّكَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُوولُ أَمَايُرْضِيكَ أَنَّهُ لَا يُصَلِّي عَلَيْكَ أَحَدٌ إِلَّا صَلَّيْتُ عَلَيْهِ عَشْرًا وَلَا يُسَلِّؤمُ عَلَيْكَ أَحَدٌ إِلَّا سَلَّمْتُ عَلَيءهِ عَشْرًا
 
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur:
“Bir gün bana Melek (Cebrâil) gel­di ve şöyle dedi:
“Yâ Muhammed, Azîz ve Celîl olan Rabbin şöyle buyuruyor:
“Sana bir salevât getirene benim on rahmet etmem ve sana selâm edene on lütufta bulunmam seni memnun etmez mi?”
(Nesâî’nin tahrîcine göre:
Resûlullah bir gün yüzü sevinçli olduğu hâlde geldi.
“Sizi sevinçli görüyoruz” dedik.
Bunun üze­rine zikrettiğimiz hadîsi anlattı.)
(Nesâî K. Sehv, 47)
 
 
 
 
 
7. HADÎS (87. HADÎS)
 
رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ : إِنَّ اللّهَ خَلَقَ الْخَلْقَ حَتَّى إِذَا فَرَغَ مِنْهُمْ قَامَتْ الرَّحِمُ فَقَالَتْ هٰذَا مَقَامُ الْعَاءِذِ مِنَ الْقَطِيعَةِ قَالَ نَعَمْ أَمَا تَرْضَيْنَ أَنْ أَصِلَ مَنْ وَصَلَكِ وَلأَقْطَعَ مَنْ قَطَعَكِ قَالَتْ بَلَى قَالَ فَذَاكِ لَكَ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ اُقْرَأُوا إِنْشِءْتُمْ : فَهَلْعَسَيْتُمْ إِنْ تَوَلَّيْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ أُولَاءِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمْ اللّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَى أَبْصَارَهُمْ أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ امْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا
 
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Allah mahlûkatı yaratıp işi tamamladığı vakit akrabalık “er-Rahîm”* ayağa kalkıp:
“Yâ Rabbî! Burası akrabalık münasebetlerini kesmekten sana sığınanların makamıdır!” dedi.
Cenâb-ı Hak:
“Sen, akrabalığı göze­tenleri Benim de gözetmemden, seninle münasebeti kesenler­den Benim de alakayı kesmekliğimden hoşlanır mısın?” buyur­du. Akrabalık:
“Evet, hoşlanırım!” deyince,
Yüce Allah:
“Bu böyle­dir senin için!” buyurdu.
Bundan sonra Resûlullah isterseniz şu âyeti okuyunuz, bu­yurdu:
 
“Geri dönerseniz yer yüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden?
İşte Allah’ın lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlar­dır.
Bunlar Kur’ân’ı düşünmezler mi?
Yoksa kalbleri kilitli mi­dir?”   (Muhammed Sûresi, 47/22-24)
 
(Müslim, Birr, 16)
 
* “er-Rahîm”, kadınlarda, bebeğin içerisinde oluşup büyüdüğü
organdır.
“Rahîm” aynı zamanda akrabalık ve akrabalık sebebi demektir. Sıla-i rahîm, akrabaya iyilik mânâsına gelir.
Ayrıca “rahîm”, sevgi, merhamet, şefkat ve inceliği ve hatırlatır ve bu vasıflar kadınlığın hilkâtinde vardır.
İşte hadîste ev halkı, çoluk çocuk ve bütün akraba ve taallukat hakkında, rahîm rikkatine yaraşan ince ve çekici bir sevgi beslemek sûretiyle, yakınlar arasında ilgiyi ve iyi münâsebetleri devâm ettirmenin lüzûmu üzerinde durulur. (M. Demirci).
 
 
 
 
8. HADÎS (88. HADÎS)
 
رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ : قَالَ اللّهُ عَزَّ تَبَارَكَ تَعَالَى وَجَبَتْ مَحَبَّتِي لِلْمُتَحَايِّينَ فِي وَالْمُتَجَالِسِينَ فِيَّ وَالْمُتَبَاذِلِينَ فِيَّ وَالْمُتَزَاوِرِينَ فِيَّ
 
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Allah Tebâreke ve Teâlâ bu­yurdu ki:
“Benim için birbirini sevenler,
Benim yolumda birbi­riyle oturup kalkanlar,
Benim uğrumda birbirine ikramda bu­lunanlar ve
Benim için ziyaretleşenlere
Benim sevgim kesindir!”
(Mâlik, Muvatta’, eş-Şa’r, 16; Ahmed b. Hanbel, V, 229)
 
 
 
 
9. HADÎS (89. HADÎS)
 
رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ : إِنَّ اللّهَ إِذَا أَحَبَّ عَبْدًا دَعَا جِبْرِيلَ فَقَالَ إِنَِّي اُحِبُّ فُلَانًا فَأَحَبَّهُ جِبْرِيلُ ثُمَّ يُنَادِي فِي السَّمَاءِ فَيَقُولُ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ فُلَانًا فَأَحَبَّهُ فَيُحِبُّهُ أَهْلُ السًّمًاءِ قَالَ ثُمَّ يُوضَعُ لًهُ الْقَبُولُ إِنِّي اُبْغِضُ فُلَانًا فَضأَبْغِضْهُ فَيُبْغِضُهُ جِبْرِيلُ ثُمَّ يُنَادِي فِي أَهْلُ السًّمًاءِ إِنَّ اللّهَ يُبْغِضُ فُلَانًا فَأَبْغِضوهُ قَالَ فَيُبْغِضُنَهُ ثُمَّ تُوضَعُ لَهُ الْبَغْضَاءُ فِي الْأَرْضِ
 
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Allah bir kulu sevdiği za­man Cebrâil’i çağınr ve:
“Ben falanı seviyorum, onu sen de sev!” buyurur.
Cebrâil de onu sever, sonra da semâda şöyle seslenir:
“Allah falan kimseyi seviyor, onu siz de seviniz!”
Böylece gök ahâlîsi de onu severler.
Sonra yerdekilerin gönlüne o kimseyi sevme ve kabullenme duygusu konulur.
Allah bir kula buğzedip onu sevmeyince de Cebrâil’i çağırır ve:
“Ben falanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” buyurur.
Cebrâil de onu sevmez ve sonra gök halkı içinde şöyle seslenir:
“Al­lah falan kimseyi sevmiyor, onu siz de sevmeyiniz!”
Göktekiler de o kimseyi sevmezler.
Sonra yerdekilerin gönlüne o kimse hakkında bir buğz ve nefret konulur.”
(Müslim, Birr, 157)
 
 
 

10. HADÎS (90. HADÎS)

قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : أَذْنَبَ عَبْدٌ ذَنْبًا فَقَالَ اللّهُمَّ اغْفِرْلِي ذَنْبِي فَقَالَ تَبَارَكَ وَ تَعَلَى أَذْنَبَ عَبْدِي ذَنْبًا فَعَلِمَ أَنَّ لَهُ رَبًّا يَغْفِرُ الذَّنْبَ وَ يَأْخُذُ بِالذَّنْبِ ثُمَّ عَادَ فَأَذْنَبَ فَقَالَ أَيْ رَبِّ أَغْفِرْلِي ذَنْبِي فَقَالَ تَبَارَكَ وَ تَعَلَى عَبْدِي أَذْنَبَ ذَنْبًا فَعَلِمَ أَنَّ لَهُ رَبًّا يَغْفِرُ الذَّنْبَ وَ يَأْخُذُ بِالذَّنْبِ ثُمَّ عَادَ فَأَذْنَبَ فَقَالَ أَيْ رَبِّ أَغْفِرْلِي ذَنْبِي فَقَالَ تَبَارَكَ وَ تَعَلَى أَذْنَبَ عَبْدِي ذَنْبًا فَعَلِمَ أَنَّ لَهُ رَبًّا يَغْفِرُ الذَّنْبَ وَ يَأْخُذُ بِالذَّنْبِ أعْمَلْ مَا شِءْتَ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكَ
 
Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurur:
“Bir kul bir günah iş­ledi, arkasından:
“Allah’ım! Benim günahımı bağışla!” dedi.
Yüce Allah:
“Kulum bir günah işledi, fakat günahı bağışlayacak veya günah sebebiyle cezâlandıracak bir Rabbi olduğunu bildi!” bu­yurdu.
Sonra kul, tekrar dönüp günah işledi. Arkasından:
“Ey Rabbim! Benim günahımı bağışla!” diye yalvardı.
Yüce Allah yi­ne:
“Kulum bir günah işledi, fakat günahı bağışlayacak bir Rabbi olduğunu bildi!” buyurdu.
Sonra kul, tekrar dönüp günah işle­di. Arkasından:
“Ey Rabbim! Benim günahımı bağışla!” diye yal­vardı.
Yüce Allah bu sefer yine:
“Kulum bir günah işledi, fakat günahı bağışlayacak ve günah sebebiyle cezâlandıracak bir Rabbi olduğunu bildi!
Sen istediğini yap!
Ben seni muhakkak bağışladım!” buyurdu.”
(Müslim, Tevbe, 29)