66.-70. Kudsî Hadisler

 

26. HABER (66. HADÎS)

قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : يُخَاطِبُ أَهْلَ الْجَنَّةِ فِي كَلَامٍ يَقُولُ لَهُم : فَإِذَا تَجَلَّيْتُ لَكُمْ وَ كَشَفْتُ عَنْ وَجْهِي الْحُجُبَ فَاحْمَدُونِي وَادْخُلُوا إِلَى دَارِي غَيْرَ مَحْجُوبِِينَ عَنِّي بِسَلَامٍ آمِنِينَ
 
Azîz ve Celîl olan Allah, cennet ehline hitab ettiği bir sözün­de şöyle buyurur:
“Size tecellî ettiğim ve yüzümden perdeleri açtığım vakit Bana hamd ediniz!
Aramızda perde olmaksızın selâmet ve emniyet içinde Benim huzûruma giriniz!”
(Nakkâş’ın hadîsinden rivâyet ettim.)
 
 
 
 
27. HABER (67. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : يَا ابْنَ آدَمَ لَا تَخَافَنَّ مِنْ ذِي سُلْطًَانٍ مَا دَامَ سُلْطًَانِي بَاقِياً وَ سُلْطًَانِي بَاقِياٍ لَا يَنْفَدُ أَبَداً
 
Azîz ve Celîl olan Allah buyurur:
“Ey Âdem oğlu!
Mâdem ki Benim saltanatım devâm edecektir, sen herhangi bir saltanat sahibinden korkma!
Zîrâ Benim saltanatım devâmlıdır ve ebe­diyyen tükenmez.”
(Er-Rabbaî’den rivâyet ettim.)
 
 
 
 
28. HABER (68. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : يَا ابْنَ آدَمَ لَا تَأْمَنُ مَكْرِي حَتَّى تَجُوزَ عَلَى الصِّرَاطِ وَقَالَ اللّهُ تَعَلَى : فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
Azîz ve Celîl olan Allah buyurur:
“Ey Âdem oğlu!
Sırat’ı ge­çinceye kadar Benim hîlemden (mekr) emîn olamazsın!” Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah’ın hîlesinden ancak hüsran içinde­ki topluluk emîn olur.” (A’raf 7/99)
(Er-Rabbaî’den rivâyet ettim.)
 
أَفَأَمِنُوا مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
 
Allah’ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah’ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz.” (A’raf 7/99)
 
 
 
 
29. HABER (69. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ تَعَلَى فِيكَلَامٍ يَقُولُهُ لِأَهْلِ الْجَنَّةِ : رِدُوا عَلَيَّ وَ اجْلِسُوا حَوْلِي حَتَّى تَنْظُرُوا إِلَيَّ وَ تَرَوْنِي مِنْ قَرِيبٍ فَأُتْحؤفُكُمْ بِتثحَفِي وَأُجِيزُكُمْ بِجَوَاءِزِي وَأَحُفُّكُمْ بِنُوِرِي وَ أُغَشِّكُمْ بِجَمَالِي وَ أَهَبُ لَكُمْ مِنْ مُلْكِي
 
Cennet ehline söylediği bir sözde Allah Teâlâ şöyle buyu­rur:
“Bana geliniz, etrafımda oturunuz!
Nihâyet Bana bakınız ve Beni yakından görünüz!
Böylece Ben de size armağanlarımı vereyim!
İkramlarımla sizi mükafatlandırayım!
Sizi nûrumla kuşatayım!
Cemâlimle örteyim ve size mülkümden bağışta bu­lunayım!”
(Mevâkıfta Nakkâş’ın hadîsinden rivâyet ettim.)
 
 
 
 
30. HABER (70. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ تَعَلَى : إِنَّمَا أَتَقَبَّلُ الصَّلَاةَ مِمَّنْ تَوَاضَعَ بِهَا لِعَظَمَتِي وَلَمْ يَسْتَطِلْ عَلَى خَلْقِي وَلَمْ يَبِتْ مُصِرّاً عَلَى مَعْصِيَتِي وقَطَعَ نَهَارَهُ فِي ذِكْرِي ورَحِمَ الْمِسْكِينَ وابْنَ السَّبِيلِ وَالْأَرمَلَةَ ورَحِمَ الْمُصَابَ ذَالِكَ نُورُهُ كَنُورِ الشَّمْسِ أَكْلَؤُهُ بِعِزَّتِي وَ اسْتَحْفِؤظُهُ مَلَاءِكَتِي أَجْعَلُ لَهُ فِي الطُّلْمَةِ نُوراً وَفِي الْجَهَالَةِ عِلْماً وَ مَثَلثهُ فِي خَلْقِي كَمَثَلِ الْفِرْدَوْسِ فِي الْجَنَّةِ
 
Allah Teâlâ buyurur:
“Ben ancak şu vasıftaki kimsenin duâsını kabul ederim:
Duâsıyla Benim azametim karşısında tevâzû gösteren,
Yaratıklarım üzerinde üstünlük taslamayan,
Bana itâatsizlikte ısrar ederek gecelemeyen,
Gününü Benim zikrime tahsis eden,
Yoksula, yolcuya ve dul kadına acıyan,
Musîbete uğrayan merhamet eden kimse.
Böyle kimsenin ışığı güneş ışığı gibidir.
Ben, o kimseyi izzetimle korurum ve onu meleklerime emânet ederim. Kendisi için karanlıkta bir nûr, cehâlette bir ilim yaratırım.
Mahlûkatım içerisinde bu kimse­nin misâli cennetteki Firdevs’e benzer.”
(Bezzâr’ın Müsned’inden rivâyet ettim.)