61.-65. Kudsî Hadisler

 
 
21. HABER (61. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : يَا ابْنَ آدَمَ لِي عَلَيْكَ فَرِيضَةٌ وَلَكَ عَلَيَّ رِزْقٌ إِنْ خُنْتَنِي فِي فَرِيضَتِي لَمْ أَخُنْكَ فِي رِزْقِكَ عَلَى مَا كَانَ مِنْكَ
 
Azîz ve Celîl olan Allah buyurur:
“Ey Âdem oğlu!
Benim se­nin üzerinde bir takım farzlarım vardır; ve senin rızkın da Ba­na âittir.
Şâyet farzlarımda Bana hâinlik edersen, senin bu hâline rağmen rızkını vermekte Ben sana hâinlik etmem!”
(Kâ’bü’l-Ahbâr’dan mevkûf olarak er-Rabbaî’nin Cüz’ünden rivâyet ettim.)
 
 
 
 
22. HABER (62. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : ابْنَ آدَمَ صَلِّ أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ فِي أَوَّلِ النَّهَارِ أَكْفِكَ آخِرَهُ
 
Azîz ve Celîl olan Allah buyurur:
“Âdem oğlu!
Günün baş­langıcında dört rekat namazı kıl, sonunu Ben sana yetiriveririm!”
(Veya günün sonuna kadar seni korurum!)”
(Bunu Nesâî’nin (rahîmehullah) kitabından müsned olarak rivâyet ettim.)
(Tirmizî, Salât, 346)
 
 
 
 
23. HABER (63. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : ابْنَ آدَمَ أَنِّيتُعْجؤزءنِي وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ مِثْلِ هَاذِهِ حَتَّى إِذَا سَوَّيْتُكَ وَعَدَلْتُكَ وَعَدضلْنُكَ مَشِيتَ بَيْنَ يَدَيْكَ وَلِالْلأَرْضِ مِنْكَ وَءِيدٌ يَعْنِي صَوْتاً ثُمَّ جَمَعْتَ وضمَنضعْتَ حَتَّى إِذَا بَلَغْتَ التَّرَاقِي قُلْتَ لأَتَصَدَّقُ وَأَنَّى أَوَانُ صَدَقَةٌ
 
Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurur:
“Âdem oğlu!
Benim kudretimi nasıl inkâr edebiliyorsun?
Hâlbuki seni işte şu (top­rağa veya tükrüğe) benzer şeyden yarattım!
Sana ölçülü ve düzgün bir biçim verince ayak üstü yürüdün.
Senin çalımlı yü­rüyüşünden arz neredeyse inliyor.
Sonra mal biriktirdin ve sakladın vermedin.
Nihâyet ölüme yaklaşınca:
“Tasadduk ede­cektim!” diyorsun.
Heyhât! Nerede sadaka vakti!”
(Esed b. Mûsâ’nın hadîsinden rivâyet ettim.)
(İbn Mâce, Vesâyâ, 4; Ahmed b. Hanbel, IV, 1210)
 
 
 
 
24. HABER (64. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : إِذَا أَحْدَثَ عَبْدِي وَلَمْ يَتَوَضَّأْ فَقَدْ جَفَانِي وَإِذَا تَوَضَّأَ وَلَمْ يُصَلِّ فَقَدْ جَفَانِي وإِذَا صَلَّى وَلَمْ يَدْعُونِي فَقَدْ جَفَانِي وَإِذَا دَعَنِي وَلَمْ أُجِبْهُ فَقَدْ جَفَوْتُهُ وَلَسْتُ بِرَبٍّ جًَافٍ
 
Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurur:
“Kulum büyük ab­dest bozup da abdest almadığı vakit, Bana cefâ etmiş olur.
Ab­dest alıp da namaz kılmadığı vakit Bana cefâ etmiş olur.
Na­maz kılıp da Bana duâ etmediği vakit, Bana cefâ etmiş olur.
Ba­na duâ edip de, Ben ona icâbet etmediğim vakit, kendisine cefâ etmiş olurum; oysa Ben cefâ edici bir Rabb değilim!”
(Bu haberi, İbnü’l-Cerrâh diye bilinen Abdullah b. Haneş el-Kinânî’den merfû olarak rivâyet ettim.)
 
 
 
 
25. HABER (65. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ : يَا ابْنَ آدَمَ لَا تَخَافَنَّ فَوْتَ الرِّزْقِ مَا دَامَتء خَزَاءِنِي مَمْلُوءَةً لَا تَنْفَدُ أَبَداً
 
Azîz ve Celîl olan Allah buyurur:
“Ey Âdem oğlu!
Mâdemki Benim ebediyyen tükenmez olan hazinelerim dolu olarak kalacaktır, rızkının elden gideceğine dâir korkun olmasın!”
(Er-Rabbaî’nin Cüz’ünden rivâyet ettim.)
 
“er-Rabbaî” nisbesi taşıyan çeşitli şahıslardan sâdece Ebû Bekr Muhammed b. Süleyman b. Yusûf b. Ya’kûb er-Rabbaî (374/985)’nin “Cüz’ü” vardır ve kendisi “sika”dır.
Bkz. Zehebî, Siyerü A’lâmin  Nübelâ, XVI, 339.
İbn Arabî’nin, Cüz’ünden 8 hadîs aldığı Rabbaî bu şahıs olmalıdır.
(M. Demirci).