11. HABER (51. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ لِأَنْعَمِ أَهْلِ الدُّنْيَا إِذَا صَبَغَهُ فِي النَّارِ صَبْغَةً : يَابْنَ آدَمَ هَلْ رَأَيْتَ خَيْراً قَطُّ هَلْ رَأَيْتَ نَعِيماً قَطُّ فَيَقُولُ لَا وَ اللّهِ يَارَبِّي وَيَقُولُ سُبْحَانَهُ لِأَبْأَسِ أَهْلِ الدُّنْيَا وَقَدْ صَبَغَهُ قِي الْجَنَّةِ صَبَغَةً يَابْنَ آدَمَ هَلْ رَأَيْتَ مَرَّ بِكَ شِدَّةٌ قَطُّ فَيَقُولُ لَا وَ اللّهِ يَارَبِّي مَا مَرَّ بِي بُؤْسٌ قَطُّ وَلَا رَأَيْتُ شِدَّةً قَطُّ
Azîz ve Celîl olan Allah, dünyâ ehlinden en çok nîmet ve refah sahibi bir kimseyi ateşe daldırıp çıkaracak ve şöyle buyuracak:
“Ey Âdemoğlu!
Sen herhangi bir iyilik, herhangi bir nîmet gördün mü?”
O kimse: “Hayır, vallâhi Yâ Rabbî!” diyecek.
Hak Teâlâ, dünyâda iken en çok sıkıntı ve meşekkate dûçâr birini cennete daldırıp çıkaracak ve:
“Ey Âdem oğlu herhangi bir sıkıntı gördün mü, herhangi bir zorlukla karşılaştın mı?” buyuracak.
Kul cevap verecek: “Hayır Yâ Rabbî! Ne bir sıkıntı gördüm, ne de aslâ herhangi bir zorlukla karşılaştım!”
(Senedli olarak rivâyet ettiğim bu hadîs Müslim’in Sahîh’inde mevcûttur.)
(Müslim, Münâfıkîn, 55)
12. HABER (52. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: يَابْنَ آدَمَ خَلَقْتُكَ مِنْ تُرَابِ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ وَلَمْ يُعْيِنِي خَلْقُكَ أَفَيُعْيِينِي رَغِيفٌ أَسُوقُهُ إِلَيْكَ فِي حِينٍ
Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyuruyor:
“Ey Âdem oğlu!
Seni topraktan, sonra da menîden yarattım.
Senin yaratılışın bana hiç de zor gelmedi.
Herhangi bir anda bir ekmeği sana ulaştırmak mı Bana zor gelecek?”
(Kâ’bü’l-Ahbâr’dan mevkûfen rivâyet ettim. er-Rabbaî’nin Cüz’ünde mevcûttur. Kâ’bü’l-Ahbâr, bu ibâreye Tevrat’ta rastladığını söyler)
13. HABER (53. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: سَلَامٌ عَلَيْكُمْ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ الْحَيِّ الْقَيُّمِ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ طَابَتْ لَكُمْ الْجَنَّةُ فَطَيِّبُوا أَنْفُسَكُمْ بِالنَّعِيمِ الْمُقِيمِ وَالْإِقْتِرَابِمِنَ الْكَرِيمِ وَالْخُلُودِ الدَّاءِمِ
Azîz ve Celîl olan Allah buyuruyor:
“Rahmân, Rahîm, Hayy ve Kayyûm olan Allah’tan size selâm olsun!
Mutlusunuz, cennete ebedi kalmak üzere girin, orası sizin için iyidir.
Sürekli nîmetlerin, Kerem Sahibi’ne yakınlığın ve devâmlı kalışın tadını çıkarınız.”
(Nakkâş’ın hadîsinden rivâyet ettim.)
14. HABER (54. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: يَابْنَ آدَمَ إِنِّي وَحَقِّي لَكَ مُحِبُّ فَبِحَقِّي عَلَيْكَ كُنْ لِي مُحِباًّ
Azîz ve Celîl olan Allah buyuruyor:
“Ey Âdemoğlu!
Muhakkak ki Ben şânımdan olarak seni severim.
Sen de üzerindeki hakkım sebebiyle Beni sev!”
(Kâ’bü’l-Ahbâr’dan mevkûf olarak rivâyet ettim.)
15. HABER (55. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: يُخَاطِبُ أَهْلَ الْجَنَّةِ : أَنْتُمْ الْمُؤْمِنُونَ وَ أَنَا اللّهُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ شَقَقْتُ لَكُمْ إِسْماً مِنْ أَسْمَاءِي لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَا أَنْتُمْتَحْزَنُونَ أَنْتُمْ أَوْلِيَاءِي وَ جِيرَانِي وَأَحْبَابِي وَأَصءفِيَتءِي وَ حَاصَّتِي وَ أَهْلُ مَحَبَّتِي وَفِي دَارِي
Azîz ve Celîl olan Allah, cennet ehline hitab ederek şöyle buyuracak:
“Sizler mü’minlersiniz.
Ben güvenlik veren (el Mü’min), görüp gözeten (el-Müheymin) Allah’ım! Sizin için isimlerimden bir isim ayırdım.*
Sizin için korku ve hüzün yoktur.
Siz Benim velîlerim (dostlarım), komşularım, sevdiklerim, asfiyam, seçkinlerim, muhabbet ehlimsiniz ve evimde oturuyorsunuz!”
(Mevâkıf’ta yer alan Nakkâş’ın hadîsinden rivâyet ettim.)
* El-Mü’min ismi kasdediliyor.