6. HABER (46. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: إِنَّ عَبْدِي كَلَّ عَبْدِي الَّذِي يَذْكُرُنِي وَ هُوَ مَلَاقٍ قِرْنَهُ
Azîz ve Celîl olan Allah buyurur:
“Benim kulum, Benim has kulum savaş sahnesinde dengiyle karşı karşıya bulunduğu hâlde Beni zikr edendir.”
(Bunu, Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem)’a çıkan bir isnâd ile rivâyet ettim; Tirmizî’nin Müsned’inden tahrîc ettim.)
(Tirmizî, Deavât, 119)
7. HABER (47. HADÎS)
قَالَ اللّهُ تَعَالَى : يَابْنَ آدَمَ لَوْ رَاَيْتَ يَسِيرَ مَابَقِيَ مِنْ أَجَلِكَ لَزَهِدْيَ قِي طُولِ مَا تَرْجُو مِنْ أَمَلِكَ وقَصَّرَتَ مِنْ حِرْصِكَ وحِيَلِكَ وَابْتَغَيْتَ الزِّيَادَةَ وإِنَّمَا تَلْقَى النَّدَمَ لَوْ قَدْ زَلَّتْ بِكَ الْقَدَمُ وَ أَسْلَمَكَ الْأَهْلُ وَالْحَشَمُ وَانْصَرَفَ عَنْكَ الْحَبِيبُ أَسْلَمَكَ وَ الْقَرِيبُ فَلَا أَنْتَ إِلَى أَهْلِكَ عَاءِدٌ وَلَا فِي عَمَلِكَ زَاءِدٌ فَاعْمَلْ لِيَوْمِ الْقِيَامَةؤ يَوْمَ الْحَسْرَةِ وَالنَّدَامَةِ
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ey Âdem oğlu!
Ömründen geri kalan sürenin kısalığını bilseydin;
Beslediğin uzun emellerini terk ederdin!
İhtiras ve hîlelerini kısardın!
(İyiliklerini) artırmaya gayret ederdin!
Ne ki (ölüm anında);
Ayağın kaydığı,
Âilen ve hizmetindekiler seni terk ettiği,
Dostların senden yüz çevirdiği,
Ve yakınların senden uzaklaştığı zaman ancak pişmanlığa düşersin!
Fakat o zaman artık âilene dönemezsin, iyi amellerini arttıramazsın!
O hâlde şimdiden felâket ve pişmanlık günü olan kıyâmet için çalış!”
(Es-Suhufü’l-Münzele’de yer alan bu haberi Vehb b. Münebbih’ten rivâyet ettim.)
8. HABER (48. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: يَا أبْنَ آدَمَ إِنْ رَضِيتَ بِمَا قَسَمْتُ لَكَ أَرَحْتَ قَلْبَكَ وَبَدَنَكَ وَ أَنْتَ مَحْمثودٌ وَإِنْ لَمْ تَرْضَ بِمَا قَسَمْتُ لَكَ سَلَّطتُ عَلَيْكَ الدُّنْيَا حَتَّى تَرْكُضَ فِيهَا رَكْضَ الْوَحْشِ فِي الْبَرِّيَّةِ ثُمَّ وَعِزَّتؤي وَجَلَالِي لَا تَنَالُ إِلَّا مَا قَدَّرْتَ لَكَ وأَنْتَ مَذْمُومٌ
Azîz ve Celîl olan Allah buyuruyor:
“Ey Âdem oğlu!
Sana verdiğim şeye râzı olursan, kalben ve bedenen rahatlık içinde olursun, ayrıca övülürsün.
Şâyet sana verdiğim kısmete râzı olmazsan, senin başına dünyâyı musallat ederim;
O kadar ki, yabânî hayvanların çöllerde dolaşması gibi oradan oraya koşar durursun;
İzzetim ve Celâlime yemîn olsun ki, dünyâdan ancak senin için takdir ettiğim kadarını elde edebilirsin, hem de zemmedilmiş, aşağılanmış olursun!”
(Kâ’bü’l-Ahbâr’dan rivâyet ettim. er-Rabbaî Cüz’ünde bunu, Kâ’bü’l-Ahbâr’ın Tevrat’tan aldığını kaydeder.)
9. HABER (49. HADÎS)
يَقُولُ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ إِلَى أَهْلِ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا : سَلَامٌ عَلَيْكُمْ عِبَادِي مَرْحَباً بِكُمْ حَيَّتكُمْ اللّهُ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ
Azîz ve Celîl olan Allah cennet ehline, oraya girdikleri vakit şöyle buyuracak:
“Kullarım! Size selâm olsun, merhaba! Allah size hayat versin, size selâm olsun!”
(Nakkâş’ın Mevâkıfü’l-Kıyâme hadîsindeki bu ifâdelerini Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem)’a isnâd ederek rivâyet ettim)
* Bu haberin devâmı, 13, 15, 20, 26, 29, 38 numaralı haberlerde verilmiştir. Muhammed Valsan’ın yazdığı Giriş’e bakınız.
10. HABER (50. HADÎS)
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: يَابْنَ آدَمَ كُلِّ يُرِيدُكَ لَهُ وَأَنَا أُرِيدُكَ لَكَ وَأَنْتَ تَفِرُّ مِنِّي يَابْنَ آدَمَ مَا تُنِصِفُنِي
Azîz ve Celîl olan Allah buyuruyor:
“Ey Âdem oğlu!
Herkes seni kendisi için ister.
Ben ise seni senin için isterim.
Oysa sen Benden kaçıyorsun!
Ey Âdem oğlu! bana karşı hiç de âdil değilsin!”
(Kâ’bü’l-Ahbâr’dan rivâyet ettim. Rabbaî (rahımehullah)’ın Cüz’ünde mevcûd olup, onu Tevrat’tan naklettiğini söyler.)