41.-45 Kudsî Hadisler

 
 
İKİNCİ BÖLÜM
 
Şimdi de isnâd zinciri olmaksızın, kırk kudsî hadîs daha zikrediyorum:
 
 
بِسْمْ اللّهِ الرَّحْمٰنِ الرّحِيمُرَبِّي يَسِّرْ بِبَرَكَةِ نَبِيِّكَ عَلَيْهِ السَّلَامُ

 
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
 
Yâ Rabbî!
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’ in bereketiyle kolaylaştır!
 
 
 
1. HABER (41. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ لِنَبِيِّهِ وَ خَلِيلِهِ إِبْرَاهِيمَ عَلَيْهِ السَّلَامُ : مَا هَاذَا الْوَجَلُ الشَّدِيدُ قَالَ فَقَالَ ِ إِبْرَاهِيمُ يَا رَبِّي وَكَيْفَ لَا أَوْجَلُ وَلَا أَكُونُ عَلَى وَجَلَ وَ آدَمُ أَبِي صَلَّى اللّهَ عَلَيْهِ السَّلَامْ كَانَ مَخَلُّهُ فِي الْقُرْبِ مِنْكَ خَلَقْتَهث بِيَدِكَ وَنَفَخْتض فِيهِ مِنْ رُوحِكَ وَ أَمَرْتَ الْمَلَاءِكَةَ بِالسُّجُودِ لَهُ فَبِمَعْصِيَةِ وَاحِدَةٍ أَخْرَجْتَهُ مِنْ جِوَارِكَ فَأَوْحَى اللّهُ إِلَيْهِ يَا ِ إِبْرَاهِيمُ أَمَّا عَلِمْتَ أَنْ مَعْصِيَةَ الْحَبِيبِ شَدِيدَةٌ
 
Azîz ve Celîl olan Allah, peygamberi ve dostu İbrahîm’e şöy­le buyurdu:
“Bu şiddetli korku niçindir?”
İbrahîm cevap verdi:
“Yâ Rabbî!
Nasıl korkmayayım ve deh­şet içinde olmayayım:
Babam Âdem (aleyhisselâm) ki yeri Senin yakının­daydı.
Onu Kendi elinle yarattın.
Ona Kendi Ruhundan üfledin.
Meleklere ona secde etmelerini emrettin!
Ve bir tek günahtan dolayı onu yanından uzaklaştırdın!”
Bunun üzerine Allah şöyle vahyetti:
“Ey İbrahîm, bilmez misin ki sevenin sevgiliye karşı itâatsizliği çok zor gelir?”
(İbrahîm b. Abdullah’tan mevkûfen naklettiğim bu haber, İsmail b. el-Herevî’nin Derecâtü’t-Tâibîn adlı kitabında­dır.)
 
 
 
2. HABER (42. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ تَعَالَى : يَا دَاوُودُ حَذِّرْ بَنِي إِسْرَءِيلَ أَكْلَ الشَّهَوَاتؤ فَإِنَّ الْقُلُوبَ الْمُعَلَّقَةُ بِالشَّهَوَاتِ عُقُولُهَا مَحْجُوبَةٌ عَنِّي
 
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey Dâvûd!
İsrâil oğullarına aşırı istek ve arzulardan sakınmalarını söyle!
Zîrâ aşırı istek ve arzulara bağlı olan kalblerin akılları (idrakleri) bana karşı ör­tülüdür, aramızda perde bulunur.”
(Ebû Ca’fer el-Cezerî’den mevkûfen, Herevî’nin Derecâtü’t-Tâibîn’inde yer alır.)
 
 
 
3. HABER (43. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ تَعَالَى : لِمُوسَى عَلَيْهِ السَّلَامُ وَقَدْ قَالَ يَا رَبِّي أَبَعِيدٌ أَنْتَ فَأُنَادِيكَ أَمْ قَرِيبٌ فَاُنَاجِيكَ فَقَالَ اللّهُ تَعَالَى لَهُ أَنَا جَلِيسُ مَنْ ذَكَرَنِي فَأَنَا مَعَهُ قَالَ فَأَيُّ الْعَمَلِ أَحَبُّ إِلَيْكَ يَا رَبِّي قَالَ تُكْثِرُ ذِكْرِي عَلَى كُلِّ حَالٍ
 
Mûsâ (aleyhisselâm) şöyle sordu:
“Yâ Rabbî
Sen uzak mısın ki Seni yüksek sesle çağırayım, yâhut yakın mısın ki alçak sesle Sana yalvarayım?”
Allah Teâlâ buyurdu:
“Ben, Beni zikredenin yakın dostu­yum ve onunla birlikteyim.”
Mûsâ sordu:
“Sana en sevimli gelen amel hangisidir Yâ Rabbî?”
Allah cevap verdi:
“Her hâl ve durumda Beni çok zik­retmendir!”
(Bunu Makburî’den adı geçen eserden mevkûf olarak rivâyet ettim.)
 
 
 
4. HABER (44. HADÎS)
 
قَالَ اللّهُ تَعَالَى : كَذَبَ مَنْ ادَّعَى مَحَبَّتِي ونَامَ عَنِّي أَلَيْسَ كَلُّ مُحِبٍّ يَطْلُبُ الْخَلْوَةَ بِحَبِيبِهِ أَنَا ذَا مُطَّلِعٍ عَلَى أَحْبَابِي وقَدْ مَثَّلُونِي بَيْنَ أُعْيُنِهِمْ وخَاطَبُو فِي عَلَى الْمُشَاهَدَةِ وكَلَّمُونِي بِحُضُورِي غَداً أَقَرُّ أَعْيُنَهُمْ فِي جَنَّاتِس
 
Allah Teâlâ buyurur:
“Beni sevdiğini iddiâ edip de, Benden gafil olan yalan söylemiştir.
Seven herkes, sevdiğiyle birlikte olmayı (hâlvet) istemez mi?
Ben nice sevenlerimi tanırım ki, Beni gözlerinin önünde temsîl ederler; görürcesine Bana hitab ederler ve huzûrumda Benimle konuşurlar.
Yarın onların göz­lerini cennetlerimde serinleteceğim.”
(Bunu Mufaddal’dan adı geçen eserden mevkûf olarak rivâyet ettim.)
 
 
 
5. HABER (45. HADÎS)
 
 
قَالَ اللّهُ تَعَالَى فِيمَنْ قَتَلَ نَفْسَهُ : بَادَرَنِي عَبْدِي بِنَفْسِهِ حَرَّمْتُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ
Allah Teâlâ, intihar eden kimse hakkında şöyle buyurur:
“Kulum kendi kendine (ölüme teşebbüs ederek) Benim önüme geçti.
Ben de ona cenneti haram kıldım!”
(Bunu Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem)’e çıkan bir isnâd ile rivâyet ettim. Müs­lim’in Sahîh’inde mevcûddur.)
(Buhârî, Enbiyâ, 50; Tecrîd terc. IX, 192)