39. VASİYET

 
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
 
Hayâ’lı ol! ALLAH’da hayâ’lıdır.
Hayâ’lı olanları sever.
Kıyamette; İslâmiyette ihtiyarlamış, saç, sakal ağartmış olanlardan, ALLAH hayâ eder.
Yâni, onları affeder, azap etmez.
Çünkü, Hayâ’nın mânası terketmek demektir.
“ALLAH, sivri sineği misâl getirmekten çekinmez” Âyetinde de bu mânâyadır.
Müşrikler, güya kendi akıllarınca, ALLAH büyüktür, sivri sinekle falan misâl vermez dediler.
Halbuki en büyüğünü yaratmakla en küçüğünü yaratmakta fark yoktur.
Belki sivri sineği fil sûretinde yaratmak daha acayibdir.
Hayâ’nın insanda yeri çoktur.
Hayâ bir san’attır ki menfaati, her şeyde, onu gösterene aitdir. Hayâ, utanacak bir şey yapmamak değildir.
Mü’min, her yerde, her hâlini gören ve bilendir.
ALLAH’ından utanır dünya ve âhirette kendini mahcup mevkiye düşürecek bir iş işlemez.
İşte bu hâl, Hayâ’dır.
“Hayâ imandandır” buyrulması, sahibini günahlardan men’ ettiği içindir.
Peygamberimiz:
“Hayânın hepsi hayırdır.
Hayâdan ancak hayır gelir.
 Utanmaya en lâyık olan da ALLAH’dır” buyurdular.
 
إِنَّ اللَّهَ لاَ يَسْتَحْيِي أَن يَضْرِبَ مَثَلاً مَّا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ فَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُواْ فَيَقُولُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَـذَا مَثَلاً يُضِلُّ بِهِ كَثِيراً وَيَهْدِي بِهِ كَثِيراً وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلاَّ الْفَاسِقِينَ
 
İnnellahe la yestahyi ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha, fe emmellezine amenu fe ya’lemune ennehül hakku mir rabbihim, ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela, yüdillü bihi kesirav ve yehdi bihi kesira, ve ma yüdillü bihi illel fasikiyn : Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır).” (Bakara 2/26)