ÜÇÜNCÜ BÖLÜM-1
BÂB-I SÂLİS
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
(Bu Bâb Şeri’âtun Makâmlarun Bayân Kılar)
( Bu bölüm Şeri’âtın Makâmların açıklar.)
Ve ammâ Şeri’âtun evvel makâmı îmân getürmekdür:
Şu bir gerçek ki Şeri’âtın İlk Makâmı iman etmek makamıdır.
Kavlu Tealâ:
Allah Teâlâ Buyruğu:
…… يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
“Ya eyyühellezine amenu aminu billahi ve rasulihi vel kitabillezi nezzele ala rasulihi vel kitabillezi enzele min kabl ve me yekfür billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusülihi vel yevmil ahiri fe kad dalle dalalem beiyda : Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyle sapıtmıştır.” (Nisa 4/136)
İkinci makâmı ilim öğrenmekdür:
Şeri’âtın İkinci Makâmı ilim öğrenmekdir:
Kavlu Tealâ:
Allah Teâlâ Buyruğu:
…… كُونُواْ رَبَّانِيِّينَ…
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ اللّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُواْ عِبَادًا لِّي مِن دُونِ اللّهِ وَلَـكِن كُونُواْ رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ
“Ma kane li beşerin ey yü’tiyehüllahül kitabe vel hukme ven nübüvvete sümme yekule lin nasi kun ibadel li min dunillahi ve lakin kunu rabbaniyyine bi ma küntüm tüallimunel kitabe ve bima küntüm tedrusun : Hiçbir insanın, Allah’ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah’ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.” (Âl-i İmrân 3/79)
Üçüncü makâm namâz kılmakdur ve zekât virmekdür ve oruç dutmaktur ve güci yiterse hacca varmakdur, ve hem gazâ eylemekdür ve hem nefîr-i ‘âm olıcak kaçmayıb karşu varmakdur ve hem canâbattan yunmakdur:
Şeri’âtın Üçüncü Makâmı:
Namaz kılmakdur,
Zekât vermekdir
Oruç tutmaktır
Gücü yeterse Hacca gitmektir
Gazâ-cihad eylemekdir ve hem de seferberlik olup düşmanla savaşıldığında kaçmayıp karşı varıp vuruşmaktır.
Ve hem cünüp olunduğunda yıkanıp-yunmakdır.
Gazâ : (C.: Gazevât) Din uğrunda kâfirlerle yapılan mücadele, muhârebe, düşmana kasdetmek. Cenketmek.
Nefîr-i ‘âm : Cemaat, topluluk. * Harp için seferber olan cemaat.
Kavlu Tealâ:
Allah Teâlâ Buyruğu:
…وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ
“Ve ekiymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiiyn : Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (Bakara 2/43)
“ Sûmû şehre ramazan..”
“Ramazan ayında oruç tutun!..”
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Şehru ramedanellezi ünzile fihil kur’anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan, fe men şehide minkümüş şehra felyesumh, ve em kane meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, yüridüllahü biküml yüsra ve la yüridu bi külüm usr, ve li tükmilül iddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun : Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara 2/185)
Kavlu Tealâ:
Allah Teâlâ Buyruğu:
…… وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً…
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّـنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
“Fihi ayatüm beyyinatüm mekamü ibrahim, ve men dehalehu kane amina, ve lillahi alen nasi hiccül beyti menistetaa ileyhi sebila, ve men kefera fe innellahe ğaniyyün anil alemin : Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir.” (Âl-i İmrân 3/97)
“Vel cihadu izâ kânennadîru âmmen.”
“Vel gaslu minel-cenâbeti min Küllihâ.”
“Umumen-herkes savaş için yerlerinden ayrılıp-çıkıldığında Cihad etmek.”
“ Cünüplüğün tümünden yıkanıp-temizlenmek Gusül etmek.”
(Denizli Nüshasında:
(Denizli Nüshasında:
Kavlu Tealâ:
Allah Teâlâ Buyruğu:
…… وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ…)
“…ve in küntüm cünüben fettahheru…. : ….. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın…..” (Mâide 5/6)
Dördüncü makâm halâl kesb kazanmakdur e hem ribâyı harâm bilmekdür:
Şeri’âtın Dördüncü Makâmı halâl mal kazanmakdır e hem faizi harâm bilmekdir:
Kavlu Tealâ:
Allah Teâlâ Buyruğu:
… … وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا…
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Ellezine ye’küluner riba la yekumune illa kema yekumüllezi yetehabbetuhüş şeytanü minel mess, zalike bi ennehüm kalu innemel bey’u mislür riba, ve ehalellahül bey’a ve harramer riba, fe min caehu mevizatüm mir rabbihi fenteha fe lehu ma selef, ve emruhu ilellah, ve men ade fe ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun : Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların «Alım-satım tıpkı faiz gibidir» demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.” (Bakara 2/275)