27. VASİYET

 
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
 
Dinine faideli olan kimselerle arkadaş ol!
İlmiyle, ameliyle, güzel huylarıyle seçilmiş kimselerin sohbeti insana fayda verir.
Tenha yerlerde Kur’ân okumak, ALLAH ile olmaktır.
Kur’ân okumak en büyük zikirdir.
Kur’ân okuyanlar, ALLAH’ın has kullarıdır.
Kur’ânda ALLAH’ın güzel isimleri vardır.
Onlar ALLAH’ın ahlâkını bildirir.
Sen de onlarla ahlaklanmağa çalış!
ALLAH’ı zikreden insanların içine karışıp da, onlardan olmayan bir kişi, ALLAH’ın rahmetine kavuştu.
Artık sen düşün; ALLAH ile, ALLAH’ın kitabı ile olanlar, ne kadar rahmetine gark olur.
İyi dost, misk satan gibidir.
Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir.
Kötü arkadaş da, körük çeken gibidir.
Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
İyi olduğunu zannettiğin kimseyi, kötülerle düşüp kalktığını görürsen, iyi zannettiğin kimseye kötü zanda bulunmada şöyle de:
“Benim kötü ve şerli gördüğüm adamlar iyi adamlarmış ki, iyi kimse ile düşüp kalkıyorlar. Ben, onlara su’i zanda hata etmişim!” de!
Yâni, münasebeti hayır’da gör, şerde görme!

ALLAH-ü Zül Celâl, hüsnü zandan dolayı kıyamette kimseye suâl sormayacaktır.
Amma, su’-i zanda sorgu var.
İnsanların, en çok gaflete düştükleri yer burasıdır.
ALLAH’ı zikredenin hayatı muttasıldır.
Ölümle sona ermez.
O daima diridir.
Harb şehidlerinden daha üstün bir hayata ermiştir.
Zikredenle etmeyenin benzeri, ölü ile diri’dir.
Zikreden diri, zikretmeyen ölüdür…
 
Faide : fayda.
 
Suâl : soru.
 
Su’-i zann : Kötü zanna sahib olma, başkasının hareketini kötü zannetme.
 
Muttasıl : Bitşik. Aralıksız. Fâsılasız. Hiç durmadan. İttisâl eden, ulaşan, kavuşan.