Abdülgâni en Nablusî Hazretlerine ait çok kıymetli ve faziletli bir salâvâttır.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ Seyyidiinâ Muhammedin salâtekel kadimetel ezeliyyeteddâimetel bâkiyetel ebdiyyete Elleti salleytehâ fi hadrati ilmikel kadim Ellezi enzeltehü bi melâiketike fi hadrati kelâmikel kur’anil azim
Fekulte bilisânil Muhammediyyirrahim.
İnnallahe ve melaiketehu yesallüne alennebiyyi
Ve hâtabtenâ bihâ maasselâmi tetminen lil ikrâmi minke lena vel in’am
Fekulte yâ eyyuhellezine âmeni sallu aleyhi ve sellimu teslime
Fekultu imtisalen liemrike
Ve rağbeten fimâ indik emin ecrik
Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashabihi ecmain.
Salâten dâimeten bâkiyeten ila yevmiddin
Hatta necidha vikâyeten lena min nâril cahim
Ve musileten ilevvelineâ ve âhirina ma’şeral Mu’minine ila darinnaim
Ve rü’yeti cemâli vechikel kerim. Yâ azimu yâ Allah.
MÂNÂSI : Ey Rabbim, yüce kelâmın Kur’ân’ı Kerîm’de meleklerinle inzâl buyurduğun kadîm ilminde kendisiyle salât ettiğin o kadîm, ezelî, dâimî, bâkî ve ebedî salâtınla Seyyidimiz Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât ve selâm ediver!. O rahmet dolu Muhammedî olan ve hamd ettiren dille : “Allah ve melekleri, o nebiye salat ederler.” (Ahzâb/56) buyurmuştun. Bize, Kendi ikramını ve nimetlendirmeni tamamlasın diye selâmla birlikte bu şekilde hitâp edip : “Ey imân edenler, ona salat ve selâm edin.” (Ahzâb/56) buyurmuştun. Ben de emrine itâatle ve katındaki ecrini umarak diyorum ki : “Ey rabbim, Seyyidimiz Muhammed’e onun ailesine ve ashabına, bunların tümüne, din gününe kadar dâim ve bâki olacak bir şekilde salât ve selâm ediver ki bunu, o günde cehennem ateşinden bir koruyucu, başımızı ve sonumuzu, müminler topluluğuyla birlikte o nimet yurduna ve Kendi kerîm yüzünün cemâlini görmeye ulaştıran bir vasıta olarak bulalım; Ey azîm olan! Ey Allah!”