18. VASİYET

 
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
 
Aziz kardeşim!
Büyüklenme!
Ve böyle bir sevdaya düşme!
Parmakla gösterilmeğe heves etme!
Seni kimse tanımazsa tanımasın.
ALLAH’ın seni bilmesi kâfi.
Eğer, halk içinde bir mevki sahibi olmuş isen, bu ALLAH’ın bir lütfudur.
Sana yakışan tevazu’dur.
Herkes gibi sen de topraktan yaratıldın.
O toprak senin anan’dır.
Anasına karşı kibirlenen âsi olur.
Anaya, babaya isyan haram’dır.
ALLAH seni yükselttikçe sen, küçül!
Riyâset peşinde olma.
Riyâset, kıyamette hüsran ve nedâmettir.
Riyâsete ehil olan, riyâset peşinde dolaşmayandır.
Mevki icabı eğer, çok hürmet görüyor ve çok hizmet ediyorlarsa, sen de Rabbine tevazu et.
“Yâ Rabb! Bu hürmetler hep mevki ve rütbeyedir beni mağrur etme!” diye yalvar.
Bil ki azlolunduğun gün, hiç birisi kalmaz…
 
 
 
Riyâset : Reislik. Bir işi idarede başta bulunmak. Başkanlık.
 
Ehil : Ehl : (Ehil) Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. * Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli anlamıyla ehil ve ehliyet İslâmiyette önemli bir husustur. Dinimiz, bize işleri ehline vermemizi emreder. Cemiyette işler, mevkiler, makamlar, görevler, ehline verilirse işler düzgün gider, sonuçtan herkes memnun olur. Eğer İslâma aykırı olarak ehliyet yerine eş, dost, adam kayırma, parti menfaati vs. bayağı, hasis düşüncelere yer verilirse ve işler ehliyetsizlere terkedilirse bundan herkes zarar görür.