1- Akidesi

 

GAVS-I Â’ZAM (K.S.) HAZRETLERİNİN AKİDESİ

Hamd O Allah’a ki, nicelik ve niteliği O nitelemiş ve Kendisi nicelik ve nitelikten pak ve münezzeh kalmıştır. Zaman ve mekânı O yaratıp meydana getirmiş ve Kendisi zaman ve mekan kaydından pak kalıp izzet ve şerefini korumuştur. (İlmiyle, kudretiyle, rahmet ve inayetiyle) her şeyde mevcud olmuş ve fakat zarfiyetten münezzeh ve mukaddes kalmıştır. Her şeyin yanında hazır olmuş ve fakat bir şeyin yanında mekan tutmaktan çok yüce kalmıştır.

“Allah nerededir?” dersen O’nu mekanla talep etmiş olursun. “Allah nasıldır ve nicedir?” dersen O’nu nitelik ve nicelikle talep etmiş olursun. O’nun hakkında “Ne zaman?” dersen O’nu zaman kavramıyla kayıtlamış olursun! O’nun hakkında “Değil” tabirini kulllanırsan, O’nu varoluşluktan ta’til etmiş olursun. O’nun hakkında “Niçin” tabirini kullanacak olursan, melekûtiyet konusunda O’nunla çatışmış olursun. O’nu tenzih ederiz; öncelik O’na hastır, hiçbirşey O’nun önüne geçemez. Sonralık da O’na hastır; sonralığa ilhak edilemez. Benzerlikle kıyas olunmaz; hiçbir şekil yakınlığıyla nitelenemez. Eşlik ve çift’likle vasıflanmaz ve ayıplanmaz. Cisimlikle tanımlanmaz. O’nu tenzih ederiz, O’nun şanı yücedir; eğer O, bir şahıs olmuş olsaydı, kemiyeti bilinmiş olurdu. Cisim olmuş olsaydı, bir takım organlardan meydana gelmiş olurdu.

Putperestleri reddederek deriz ki: Allah Bir’dir; hiçbir şeye muhtaç değildir; bütün eşya O’na muhtaç bulunuyor, çünkü O SAMED’dir. O’nun dengi ve benzeri yoktur; O’na benzerlik koşanları reddederiz. Gizli, açık, karada, denizde, hayır olsun şer olsun hiçbir şey O’nun iradesi dışında hareket edemez, herşey O’nun yüksek iradesiyle hareket eder. Böylece Kaderiye Mezhebi mensuplarını reddediyoruz! O’nun yüksek kudreti hiçbir şeye benzemez; hikmetine bir son ve sınır olmaz; böylece Hüzeliy Mezhebi mensuplarını reddediyoruz. O’nun koymuş olduğu hukuk vacibdir. Delil ve hücceti doruğuna yükselmiştir. Hiç kimsenin O’nun üzerinde bir hakkı yoktur. Bu bakımdan hiç kimse O’ndan bir hak iddia edemez. Bununla Nezzamiyye Mezhebi mensuplarını reddediyoruz.

Allah ÂDİL’dir, hükümlerinde asla zulmetmez. SÂDIK’tır, haber verdiği hiçbir şeyde döneklik yapmaz. Öncesi olmayan bir söz ile konuşucudur. O’nun sözünün başka hiçbir yaratıcısı yoktur. KUR’AN’ı indirip en güzel konuşanları acze düşürmüş ve böylece Muradiye Mezhebinin hüccetlerini çürüğe çıkarmıştır. Rabbimiz ayıpları gizler; günahları bağışlar, tevbe edenlerin tevbesini kabul buyurur. Bir kişi günahına dönecek olursa, geçmişteki günahları (eğer tevbe edip bağışlanmışsa) tekrar dönmez. O, bağışladığı şeyi geri döndürmekten münezzehtir; haksızlık ve zulümden uzak, her türlü adaletsizlikten mukaddestir.

Biz inanıyoruz ki; ALLAH, mü’minlerin kalblerini biraraya getirip uyumlu kılmıştır. Kafirleri de sapıklıklarıyla başbaşa bırakıp aklı selim ve iradenin kapısını açık bırakmıştır. Bununla Hişamiyye Mezhebini reddediyoruz. Biz tasdik ediyoruz ki; bu ümmetin fasıkları, Yahudi, Hristiyan ve ateşperestlerden hayırlıdır. Bununla da Caferiye Mezhebini reddediyoruz. Ve biz ikrar ediyoruz ki O, hem Kendini hem başkasını görüyor ve O sesi duyuyor. En gizli hal ve düşünceleri görüyor, bununla Kabiyye Mezhebini reddediyoruz. Halkı (yaratıkları) en güzel fıtrat üzere yaratmıştır. Onları kabir çukurunun karanlığına birer fani olarak çevirmiş ve ilk yarattığı gibi onları tekrar diriltip hayata döndürecektir. Bununla Derhiyye Mezhebini reddediyoruz.

Hesap günü insanları ve diğer canlıları bir araya toplayacağı gün, dostlarına (Rahmet ve mağfiretle) tecelli eder. Dostları da O’nu dolunayı görür gibi görürler. O, o gün perde gerisinde kalmayacak. Mutezile’den rü’yeti inkar edenleri reddediyoruz.

O nasıl olur da dostlarına görünmez, perde gerisinde durup onları hesap alanında bekletir? Bu hususta O’nun Kadim ve ezeli va’dleri vardır. Va’dlerini mutlaka yerine getiricidir.

“Ey it’minane ermiş ruh, dön Rabbine, sen O’ndan razı, O senden razı olarak; haydi gir kullarımın içine, gir cennetime!”.

Sen cennetlerden huri nimetiyle hoşnut olacağını mı zannediyorsun? Cennet bahçelerinde sündüsten yapılmış bir giysiye kanaat getireceğini mi sanıyorsun? Mecnun Leylasız nasıl ferah bulup huzura kavuşabilir? Amber kokusunu almadan O’nu sevenler nasıl eğlenip rahat edebilirler? Bir takım cesedler ki, Ubudiyyet tahkikinde erimişlerdir. ALLAH katında yer almakla nasıl nimetlenmiş olmazlar? Karanlık gecelerde uykusuz kalmış bir takım gözler Allah ile ünsiyet müşahedesine erişince nasıl lezzet almazlar? Bir takım gönüller ki, sevgi sütleriyle gıdalanmışlar, nasıl olur da Rabbani şerbetle sulanmazlar? Bir takım ruh’lar ki, beden şehrinde hapsedilmişlerdir; nasıl olur da Kudsi bahçelerde gezip tozmazlar? Oranın yüce yerlerinde eğlenmezler. Oranın susuzluğu giderici sularından içmezler?

O günü nasıl tasvir edelim, aşırı derecede olan aşk ve şevki nasıl anlatalım? Aşıklar hakimi o gün arz-ı endam edecek, açıktan Kendini gösterecek ve bu davayı o halledip hükme bağlayacaktır.

O gün Mevlasının hitabına mazhar olan, tahıyyat ile söze başlayacak; Mevlâsı da onu cenneti Adn’e buyur edecek. Ama birtakım kimseler cennete girmek istemeyecek, Rablerinden başkasına bakmayacaklarına and verecekler ve O’ndan başkasına niyet bağlamayacaklar; Varlık âleminden hiçbirşeye razı olmayacaklar; Hem onların arzuları aşağı nesneler de olmayacak. Onlar hayatın lezzetinden ancak, övgüdeğer vuslatın hazzını almak için hicret etmişlerdi. Bu yüzden onlara ebedi rahatın kadehini sunucular şerbetler sunacak, öyle şerbetler ki hem katıksızdır, hem de yumuşak. Buna hasret olanlar üzerinde çevrilip açıktan açığa takdim edilince, sabah akşam onları çepeçevre kuşatınca, onların şadilik ve iştiyaklarını arttıracak, göz ve gönül doldurucu nurlarına doğru heveslerini çekecek. RABBİM senin HAK ismine and olsun ki Senin cemalini görmeyen bir göz her halde şaki’dir (bedbahttır). RABBİM kendi güzelliğinle Sen bütün aşıkları öldürdün. Sana olan gönül arzusu hakkı için Senin emrin altında bulunanlara merhamet ve şefkat et! Öyle gönüller ki, şevk ve istekle Sana yönelip eriyorlar. Sana olan aşkları sebebiyle onlarda bir bakiye kalmadı.

Şüphesiz ki RABBİM ben Senin aşkından yana bir vasiyet üzere bulunuyorum; Sana kavuştuğum gün asla umutsuzluktan endişe etmiyorum. YA İLAHİ! Senin atifetlerin hatalarımızı silsin! Red nasıl olabilir kardeşlerim? Seher vakitlerinde Rabbani anlar ve dakikalar vardır. Semavi işaretler, melekler âleminden nefhalar vardır!

Bu mesele ve önermenin doğruluğuna delil, kuşların ağaçlar üzerinde davudi nağmelerle ötmeleridir. Ayrıca bağ, bahçe aralarında kıvrıla kıvrıla akan suların çağlayan sesleri, esen rüzgarların dokunup raksettirdiği ağaç dallarının sündüs giysilere bürünerek çıkardığı gönül çekici nağmeleri de buna delildir.

Çünkü bunların, evet bu saydıklarımızın hepsi ALLAH’ın birliğini dile getirip ifade etmektedirler.

Haberiniz olsun ey muhabbet ehli! Şüphesiz ki Cenab-ı HAK seher vakti tecelli ederek şöyle seslenir: “Tevbe eden kimse var mıdır, onun tevbesini kabul edeyim; günahının bağışlanmasını arzu eden bir kimse var mıdır, onun bütün günahlarını bağışlayayım. Benden bir bağış isteyen var mıdır, ona nimet ve bağışlarımı bolca vereyim!”

Uyanık olun ki, ruh’lar kir ve pastan arınıp sâfileşince, olanca güzelliğiyle ışık saçar, aydınlık verir; bir nice hallerde başına gelen dert ve musibetler eşit bir doğrultuda ona çok kolay gelir. Hiç şüphe yok ki, o ruhların gözlerinden akan yaşların kokusu, manevi ufuklarda misk kokusu neşreder. Onlar (fena âleminde) bir takım ayrılıkların hasretine sabrettikleri için, yüksek mertebelerdeki vuslata hak kazanmışlardır. Yine onların sözlerinin ve haberlerinin sıhhati dostlar tabakasında senet ve rivayet kabul edilir. Onlar sualsiz uçup gittiler; ihtiyaçları yerine getirilir. Sevgi hediyesi, apaçık sabahlamıştır. Artık onun için güzel kafiyeler neredesiniz? Onların akidesi, Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli Mezheplerinin usulü üzere idi.

Allah bizi ve sizi dinde ayrılık getirip parçalanan, dağılan kimselerden korusun; ayrılığa düşenler, okun hedefi delip geçtiği gibi dinden öylece gelip geçtiler; üzerlerinde hiçbir eser görünmemektedir. Cenâb-ı HAK beni de, sizi de kendilerine cennette yüksek menziller verilen, altlarında ve üstlerinde ilahi feyzlerin eserleri görülen kullarından eylesin!

ALLAHIM, Rahmet ve atıfetini, halkın en şereflisi MUHAMMED’e ve O’nun hanedan ve arkadaşlarına indir! Onları saygı ve ta’zimin en şereflisine has kıl! Onları çokça ve ebediyen, ardarda, yeni yeni esenliğe her sabah ve her akşam mazhar eyle! Amin! Amin!