Zühd ü Takvâ XXX – XXXV

XXX.
 
Sensin kerîm sensin rahîm Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emim Allah sana sundum elim
 
Sensin Kerîm Sensin Rahîm.
Allah sana açtım-uzattım elim
Senden başka yoktur çârem.
Allah sana açtım-uzattım elim
 
Em : İlaç, çâre.
 
Kerim : Her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inayet sâhibi. Şerefli ve izzetli. Muhterem, cömert, müsamahakâr. (Kur’an-ı Kerim tâbirindeki kerim; muazzez, mükerrem mânâsınadır. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime 27 defa geçer ve ancak iki defa Cenab-ı Hak hakkında kullanılmıştır.)
 
Rahim : (Rahmet. den) Rahmet edici, merhamet eyleyen. Rahmedici. Muhafaza eden, bağışlayan. Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi. (Kur’an-ı Kerim’de bu isim 220 defa zikredilir.)
 
 
 
Ecel geldi va’de erdi bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı Allah sana sundum elim
 
Ecel geldi bana verilen hayat süresi sona erdi.
Bu ömrümün kadehi doldu.
Kim var ki bu hayata gelip de ecel şerbetini içmeden kalabilen.
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
 
Va’de : Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi te’hir etmek, sonraya bırakmak için olan belli vakit. * Ecel.a’de : Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi te’hir etmek, sonraya bırakmak için olan belli vakit. * Ecel.
 
 
 
Gözlerim göğe süzüldü canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu Allah sana sundum elim
 
Gözlerim göğe dikildi.
Canım göğüsten üzüldü
Dilimin tetiği bozuldu
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
 
 
Uç biçildi kefen donum hazrete yönelttim yönüm
Aceb nice ola hâlim Allah sana sundum elim
 
 
Artık şimdi biçildi kefen donum
Hazreti Allah’a yönelttim yönüm
Aceb nasıl olur hâlim
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
 
 
Urdular suyum ılındı kavim kardaş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardaş Allah sana sundum elim
 
Ateşe koydular suyum ılındı
kavim kardaş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardaş
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
 
 
Geldi salacam sarılır dört yana selâ verilir
İl namazıma derilir Allah sana sundum elim
 
Geldi salacam sarılır
Dört yana selâ verilir
Eller namazıma toplanır
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
 
 
Salacamı götürdüler makberime yetirdiler
Halka olup oturdular Allah sana sundum elim
 
Salacamı götürdüler
Mezarıma ulaştırdılar
Halka olup oturdular
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
Makber : (C.: Mekabir) Mezar. Kabir.
 
 
 
Çün cenazeden şeştiler üstüme toprak aştılar
Hep koyubanı kaçtılar Allah sana sundum elim
 
Salacamdan çıkardılar
Üstüme toprak attılar
Hepsi bırakıp kaçtılar
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
Şeşmek : Çözmek, çıkarmak.
 
 
 
Yedi tamu sekiz uçmak her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çârşu Allah sana sundum elim
 
Yedi cehennem sekiz cennet
Her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çarşı
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
Tamu : Cehennem.
 
 
 
Geldi Münker ile Nekir her birisi sordu bir dil
İlâhi sen cevap vergil Allah sana sundum elim
 
Geldi Münker ile Nekir
Her birisi sordu bir dil
İlâhi sen cevap verdir
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
 
 
Görün acib oldu zaman gönülden eyleniz figan
Ölür çün anadan doğan Allah sana sundum elim
 
Görün garip oldu zaman
Gönülden eyleyiniz figan
Ölür, değil mi ki anadan doğan
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
Acib : Hayret veren. Şaşılacak şey.
 
Figan : f. Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
 
 
 
Yunus tap uzat bu sözü Allah’ına tutgıl yüzü
Didardan ayırma bizi Allah sana sundum elim
 
Yunus yeter uzatma bu sözü
Allah’ına devamlı tut yüzü
Didârdan ayırma bizi
Allah sana açtım-uzattım elim!
 
Tap : Yeter, kâfi. Yeter gelmek. Boyun eğmek.
 
Didâr : Yüz. Çehre.
 
 .
 
XXXI
 
İsrafil sûru urula yer gökyüzü değşirile
Harâb ola yaş u kuru cerh-i felek de yorula
 
İsrafil sûru vurula-üfürle, yer gökyüzü değiştirile
Harâb ola yaş ve kuru, çark-ı felek de yorula
 
Değşirmek : Değiştirmek.
 
Cerh-i felek : Çark-ı felek.Bir makine veya dolaba benzetilen gökyüzü. * Mc: Tâlih, baht. * Yakıldığı zaman dönerek ateşler püskürten bir çeşit donanma fişeği. * Bir nevi sarmaşıklı nebat çiçeği.
 
 
 
Kimsene kalmaya bunda fenâ ola hepsi sinde
Mikâil’in dükkânında şol hak terazi kurula
 
Kimsene kalmaya bu dünyada, yok ola hepsi mezarda
Mikâil’in dükkânında şu herkesin bildiği hak terazi kurula.
 
Mikâil : Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük Melek. Dört Büyük Melekten birisi. (Bak: Melâike)
 
 
 
Ayan ola çün cümle iş kurtulmaya yad u biliş
Gele fülân ibni fülân hep adı ile çağrıla
 
Ortya döküle önceden işlenen her iş, kurtulmaya tanımadık-yabancı veya  biliş-tanıdık.
Gele fülân ibni fülân-filan oğlu filan, hepsi adı ile çağrıla
 
Fülân ibni fülân : Fülân oğlu fülân.
 
 
 
Cümle halâyık hep bite yeryüzünü düpdüz tuta
Hükmeyleye Cebbâr-i vakt mahşer dapa hep sürüle
 
 
Cümle halk hepsi tükene, yeryüzünü düpdüz ede-bomboş tuta
Hükmeyleye Cebbâr-i vakt-vakte gücü yeten, mahşere yönelip hepsi de oraya sürüle.
 
Cebbâr : (Sıfat-ı İlahiyedendir) İstediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan. Büyüklük, azamet ve kudret sahibi. İmar eden Cenab-ı Hak. Kullarını ıslah edip tevbeye götüren Allah Teâlâ Hz.leri.
 
Dapa : Yönelip, yön alarak.
 
 
 
Kopa kıyâmetin hevli ikinci nefhanın kavli
Üçüncü nefha içinde yerlerin yüzü yarıla
 
Kopa kıyâmetin havli-henüz yaşnıp bilinmeyen gücü,
İnsanları mezardan kaldıracak olan Sûra ikinci üfürüş sözü yerine gel!
Üçüncü üfürş içindeyse yerlerin yüzü yarıla, bam başka ve o âleme mahsus bir âlem oluşa.
 
Hevl : Havl. Güç. Kuvvet. * Muhit, etraf. * Yıl, sene. * Tahavvül, inkılâb. * Geçmek. * Bir hâlden bir hâle dönmek. * Rücu etmek.
 
 
 
Çünkü gele sıddıyk zaif âşık(lara) yoktur hayıf
Yarınki mahşer gününde Yevme yeşfau kurula
 
Çünkü o gün gelen sıddık-zaif âşıklara korku yoktur
Yarınki mahşer gününde Yevme yeşfau: şefâat günü kurula
 
    “Ya’lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihi müşfikun : Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!” (Enbiyâ 21/28)
 
Yevme yeşfau : Şefâat edilecek gün
 
 
 
Yunus var yarağın eylen yol korkuludur key eğlen
Önünde katran denizi kıldan sırat da gerile
 
Yunus var azığını ve lazım olan şeyleri iyi hazırla,
Yol  pek korkuludur eğlenlenme buralarda.
Önünde katran denizinden başka kıldan ince kılıçtan keskin Sırat Köprüsü de gerilmiştir.
 
Key : Pek, şiddetli, çetin.
 
Yarağ : Yarayan, gerekli olan şey.
 
.
.
XXXII
 
Bir imâret göster bana kim sonu viran olmaya
Kazan şol malı kim senden dökülüp geri kalmaya
 
Bir mâmur olmuşköşk vs  göster bana ki sonu viran olmamış olsun.
Öyle bir malı kazan ki senden sonra dökülüp geri kalmasın.
Seninle de hasaplarını vermen sorumluluğu gitmesin.
 
İmâret : Emirlik. Beylik.
 
 
 
Dökülüp kalısar malın ayrıklar ala helâlin
Senden geri kalan malın sana assısı olmaya
 
Dökülüp kalacak malın,
Başkaları  ala helâlini-eşini.
Senden geri kalan malının ise  sana bir kârı olmaya…
 
Assı : Kâr, fayda.
 
 
 
Ol malı ki Halîli’dir hayırlara yelter seni
Ol mal ki ol Kaarûn’undur ıssı hiç rahat olmaya
 
Eğer malın Halîlî ise, hayırlara yöneltir seni
O mal ki o Kaarûn’un malı gibiyse sahib hiç rahat olmaya…
 
 
Halîli : Halilî. İbrahim Halilullah ve Halil-ür Rahman da denir. Peygamberlerden İshak ve İsmâil’in (A.S.) babasıdır. Yirmi sahifelik kitap kendisine nâzil olmuştur. Süryanice konuşurdu. Peygamberimizin de (A.S.V.) ceddi idi. Urfa’da doğduğu da rivayet edilir. Zamanın kralı Nemrud tarafından ateşe atılmak istendi, mu’cize olarak ateş onu yakmadı. En şiddetli zamanda dahi Allah’tan başka kimsenin dostluğunu kabul etmediğinden, sadece ondan meded beklediğinden kendisine Halilullah denilmiştir. Sonra Mısır’a ve Kenan iline gitti. Oğlu İsmail (A.S.) ile birlikte Kâbe-i Muazzama’yı yeniden inşa’ ettiler. Kudüs’te medfun’dur. Cömerdliğiyle meşhurdur.
 
Yeltemek : Meylettirmek.
 
Kaarûn : (A, uzun okunur) Peygamber Musâ (A.S.) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa’nın (A.S.) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
 
 
 
İsrâfil sûrunu ura dağlar tepeler sürüle
Bir karınca cevâbını bin Süleyman veremeye
 
İsrâfil sûrunu üfüre, dağlar tepeler sürüle
Bir karıncanın cevâbını bin Süleyman veremeye…
 
Süleyman (as) : Beni İsrail Peygamberlerindendir. Davud (A.S.) ın oğludur. Babasının vasiyyeti üzerine Beyt-ül Makdisi yedi senede inşa ettirdi. Kudüste büyük bir hükümet sarayı yaptırdı. Şark ve garb melikleri kendisine itaate geldiler. Kırk sene hem peygamberlik, hem padişahlık yaptı. Beni İsrailden Yahuda ve Bünyamin oğulları kendi hâkimiyeti altındaydılar. Diğer on kabile diğer İsrail Devletini teşkil ettiler. Yahuda Devleti Süleyman (A.S.) oğulları elinde ve merkezi Kudüs idi.
 
 
 
Bu dünya hep ıssız kala altını malı döküle
Sebil olubanı yata herkiz assı bulunmaya
 
Bu dünya hep ıssız kala altını malı döküle
Sebil olmuş olarak yata asla bir kârı bulunmaya
 
 
 
Hey Yunus Emre ölünce var yürü doğru yolunca
Dünyâsını terk edenler yarın hasrette olmaya
 
Hey Yunus Emre ölünce var yürü doğru yolunca
Dünyâsını terk edenler yarın hasrette olmaya
 
 
 
XXXIII
 
Çalap veribiye sana bir gün ecel serhengini
Gele görünce gözüne azdıra benzin rengini
 
Çalap Teâlâ sana bir gün ecel görevlisini göndere
Gelip de görününce gözüne, benzinin rengini attıra- azdıra…
 
Viribimek: Göndermek, irsal etmek.
 
Serheng: Çavuş, yasakçı.
 
 
 
Ayda sana emâneti issi diler tapşırayım
Ala senden emâneti ede seninle cengini
 
emânetin sahibi der ki sana : “Verdiğim emâneti geri teslim alayım!”
Senden emânetini alacaktır, seninle de can  cengini yapıp canını çıkaracaktır.
 
İs : Is. sahip, malik.
 
Tapşırmak : Teslim etmek.
 
 
 
Emâneti senden ala gövdeni kuru boş sala
Veballer boynunda kala nefsin ura külüngünü
 
Emâneti senden ala,
Gövdeni kuru boş sala-göndere
Veballer boynunda kala
Nefsinin ise külüng ile mezarını kaza!
 
Külüng : f. Taşçı kazması.
 
Vebal : Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. Doğru olmayan bir hareketin manevî mes’uliyeti.
 
 
 
Malın u varın ey paşa hısmın kavmin üleşe
İledeler seni haşa göresin sinin tengini
 
Ey Paşa!
Malını ve varlığını akrabaların kavmin paylaşa
Seni de götüreler topra eve,  göresin mezar taşını.
 
Haş : Kerpiç. Taş-tuğla.
 
Teng : Dar.
 
 
 
Seni sininde koyalar menzil mübârek diyeler
Üstüne tez tez yumalar dünyanın hâk-ü sengini
 
Seni mezarında koyalar, bu durak mübârek diyeler
Üstüne tez tez dünyanın taşını toprağını
 yumalar-kapatalar…
 
Hâk-ü seng : Toprak ve taş.
 
 
 
Karanı yerde olasın amelin ile kalasın
Çok ah edip söyleyesin peşîmanlığın nengini
 
Karanlık yerde olasın
Amelin ile kalasın
Çok ah edip söyleyesin pişmanlığının arını…
 
Neng : Ayıp utanılacak şey. Ar ve hayâ.
 
 
 
Yunus imdi tövbeye gel can sendeyken eyle amel
Aşk ile gel kuşanagör bu dervişlik palhengini
 
Yunus şimdi tövbeye gel!
Can sendeyken eyle amel
Bu dervişlik kuşağını aşk ile gel hemen kuşan!
 
Palheng : Palaheng. f. Yular, dizgin. * Av veya suçlu bağlanacak kement. * Kemer. * Tazı boynuna geçirilen ağaç halka.
 
 .
 
XXXIV
 
 
Evvel bize vâcib budur iyi hulk u amel gerek
İslâm adı konucağız yoldaşımız îman gerek
 
İlk önce bize en lazım olan iyi ahlâk  ve amel gerektir.
İslâm adımız konulduğuna göre yoldaşımız îman gerek…
 
Hulk : Ahlâk.
 
 
 
İsrâfil sûrun urunca cümle mahluk uyanınca
Soru hesap sorulunca Arap dili lisan gerek
 
İsrâfil sûrun vurunca-üfürünce, cümle mahluk uyanınca
Soru-hesap sorulunca Arap dili lisan gerek…
 
 
 
Gök perdelerin açalar iyi yavuzdan seçeler
Ol dem nereye kaçalar baş kurtarası yer gerek
 
Gök perdelerini açalar iyiyi yaramazdan seçeler
O zaman nereye kaçalar baş kurtaracak bir yer gerek…
 
 
 
Terezi kurup otralar sermâyemiz getireler
Ol siyâset meydanında bu tertipleri bil gerek
 
Terezi kurup tartalar, sermâyemiz getireler
O siyâset meydanında bu tertipleri-düzenlemeleri bilmen gerek…
 
Ortalar : Tartalar.
Siyaset : Memleket idare etme san’atı. Devlet idare tarzı. * Dünya ve âhirette necatlarına sebeb olacak bir yola, insanları irşad ile beşeriyetin salâhına çalışmak. * Diplomatlık. Politika. * Seyislik, at idare işleriyle uğraşma. (Bak: Hilafet)
 
 
 
Çağrışalar ata ana kardaş kardaştan ısana
Yalvaralar ol Sübhan’a niyaz kılası er gerek
 
Çağrışalar ata ana kardeş kardeşten usana
Yalvaralar ol Sübhan’a  yalvarcak-niyaz kılacak er gerek
 
 
 
Dügelinden bu aşk yakın Yunus hata kılma sakın
Aşktan nasip sunulunca cevap veresi hâl gerek
 
Her bir şeyden bu aşk yakın,
Yunus hata kılma sakın!
Aşktan nasip sunulunca cevap verecek hâl gerek…
 
Dügeli : Bütün, hepsi.
 
 
 
XXXV
 
 
Dünyaya gelen kişiler yola bile gelmek gerek
Ölümünü anıbanı dün ü gün ağlamak gerek
 
Dünyaya gelen kişiler, yola  yolun şartlarını bilmiş olarak gelmeleri gerek.
Ölümünü anaraktan dün ü günü-hiç durmadan ağlamaları gerek…
 
 
 
Bu dünya kahır evidir hem bâkıy değil fânidir
Aldanıban kalma buna tez tövbeye gelmek gerek
 
Bu dünya kahır evidir hem devamlı değil geçicidir
Aldanarak kalma bu dünyaya,
Tez tövbeye gelmek gerek…
 
 
Nedür(ür) dünya çokluğu eşkeredür(ür) yokluğu
Varlık sarayın hakıykat âhireti bilmek gerek .
 
Nedir ki dünya çokluğu,
Eşkeredir-âşikâr durur yokluğu
Varlık sarayını, hakikat âhireti bilmek gerek .
 
 
Gel imdi dur bu fâniden mahrum kalamdan bâkıyden
Taat kılıp bu dünyadan kul nasîb(in) almak gerek
 
Gel şimdi geridur bu yalan dünyadan
Mahrum kalmaktan  bâki-sonsuz âlemden
Kulluk edip bu dünyadan ektiğini biçerek o âlemdekul nasîbini alması gerek olan…
 
 
 
Korkar isen (sen) tamudan (gel) alçak olgıl kamudan
Ol günü ince sırattan kamular(la) geçmek gerek
 
Sen korkar isen cehennemden
O hâlde gel herkesten alçak gönüllü ol!
O kıyamet günü ince Sırat’tan herkeslerle geçmek gerek…
 
 
 
Geçip gitmek diler isen (ye) düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın malını Tanğrı için vermek gerek
 
Geçip gitmek diler isen
Derde düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın malını
Tanrı için vermek gerek…
 
 
 
Kazandığını veriben yoksulları hoş görüben
Hak hazretine varıban oddan o kurtulmak gerek
 
Kazandığını vererek
Yoksulları hoş görerek
Hakk Hazreti’ne vararak
O ateşten kurtulmak gerek…
 
 
 
Kur’an aydır ki “Vetteku” gene aydır ki “Tezraû”
Kihil olup oturma(gıl tez) tevbeye gelmek gerek
 
Kur’an der ki : “Vetteku”
Yine der ki : “Tezraû”
Elden ayaktan düşmüş gibi olup oturma
Tez tevbeye gelmek gerek…
 
Kihil : Kihal. (Kehl. C.) Kemâlini bulmuş kimseler. Kâmil insanlar. Olgunluk çağında bulunanlar.
 
    “Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey’ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü’hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun : Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.” (Bakara 2/48)
 
    “Kale tezraune seb’a sinine deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fi sümbülihi illa kalilem mimma te’külun : Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız.” (Yûsuf 12/47)
 
 
Yunus’un sözü şiirden amma aslı(dır) kitaptan
Hadis ile denene key (bilgi) sâdık olmak gerek
 
Yunus’un sözü şiirden amma aslıdır kitaptan-Kur’ân’dan
Hadis ile buyrulana çokça sâdık olmak gerek..