XXXVII- EYLEDİ

Görün aşkı nice hayrân eyledi
Görün aşkı nice uryân eyledi
 
Görün Dost’un aşkı beni nasıl hayrân bıraktı!
Görün Dost’un aşkı beni nasıl üryân bıraktı!
 
 
Mahabbet âteşi yanar yürekde
Görün aşkı nice büryân eyledi
 
Muhabbet âteşi yanar yürekte
Görün Dost’un aşkı beni nasıl püryân-kebâb eyledi!
 
 
Atar münkir olan taşı cânıma
Görün aşkı nice nişân eyledi
 
Münkir-inkarcı olanlar taşını cânıma atar durular.
Görün Dost’un aşkı beni onlara nasıl nişân tahtası eyledi!
 
 
Zâhide vermedi zâkirin zevkin
Görün aşkı nice devrân eyledi
 
Zâhide-görüntüyle kulluk edene gerçek zikredici zâkirin zevkini vermedi.
Görün Dost’un aşkı beni nasıl devrânda döndürüp durmakta!
 
 
Bulunca gönülde genc-i nihânı
Görün aşkı nice vîrân eyledi
 
Bulunca gönülde gizli hazineyi
Görün Dost’un aşkı beni nasıl vîrâneye döndürdü!
 
 
Bir zerrece on sekiz bin âlemi
Görün aşkı nice seyrân eyledi
 
Sanki bir zerre gibiymişcesine on sekiz bin âlemi gezdirdi
Görün Dost’un aşkı beni nasıl seyrân ettirdi!
 
 
Cân gözün katrede yedi deryâyı
Görün aşkı nice ummân eyledi
 
Cân gözümün bir damla yaşında yedi deryâyı
Görün Dost’un aşkı beni nasıl ummân eyledi!
 
 
Hakk’ın tevhîdinin zâtın sıfâtın
Görün aşkı nice ayân eyledi
 
Hakk’ın Tevhîdinin Zâtını, Sıfâtını
Görün Dost’un aşkı bana nasıl âşikâr-belli eyledi!
 
 
Ârifin nutkunu hakke’l-yakînden
Görün aşkı nice irfân eyledi
 
Ârifin sözlerini hakke’l-yakînden duyurup
Görün Dost’un aşkı bana nasıl irfân öğretti!
 
 
Zâhidin korkusu tamu yerini
Görün aşkı nice bostân eyledi
 
Zâhidin korkup durduğu cehennemin yerini
bakın Dost’un aşkı bana nasıl bostân eyledi!
 
 
Cemâl-i bâğının âb-ı revânı
Görün aşkı nice reyhân eyledi
 
Cemâl-i bâğının hayat suyuyla
Görün Dost’un aşkı beni nasıl reyhân eyledi!
 
 
İçel’den cür’asın bezm-i elestin
Görün aşkı nice mestân eyledi
 
Bezm-i Elest’in kulluk emânetini kabul etme cür’asını içeliden beri
Görün Dost’un aşkı beni nasıl sarhoş bıraktı!
 
 
Olupdur vücûdum meye kârhâne
Görün aşkı nice dükkân eyledi
 
Vücûdum İlâhî aşk şarabına kârhâne olmuştur
Görün Dost’un aşkı beni nasıl dükkân eyledi!
 
 
Yedi iklîm dört köşenin hânıyım
Görün aşkı nice sultân eyledi
 
Yedi iklîm dört köşenin Hân’ıyım
Görün Dost’un aşkı beni nasıl Sultân eyledi!
 
 
Bu nefsin yediği inkâr aşını
Görün aşkı nice îmân eyledi
 
Bu nefsin yediği inkâr aşını
Görün Dost’un aşkı bana nasıl îmân eyledi!
 
 
Bu akl u bu nefsi cânı emrine
Görün aşkı nice fermân eyledi
 
Bu aklı, bu nefsi, bu cânı emriyle
Görün Dost’un aşkı bana nasıl fermân eyledi!
 
 
Unutdu iğvâsın hannâs u şeytân
Görün aşkı nice insân eyledi
 
Hannâs ve Şeytân’ın azdırmasını unutturacak kadar uzaklaştırınca
Görün Dost’un aşkı beni nasıl insân eyledi!
 
 
Bu derdin çâresi bulunmaz derler
Görün aşkı nice dermân eyledi
 
Bu derdin çâresi bulunmaz derler
Görün Dost’un aşkı bana nasıl dermân eyledi!
 
 
Ledünnî ilmini bildirmek içün
Görün aşkı nice erkân eyledi
 
Ledünnî ilmini bildirmek için
Görün Dost’un aşkı nasıl erkân-esaslar eyledi!
 
 
Bilmez Ümmî Sinan ağ u karayı
Görün aşkı nice fettân eyledi
 
Ümmî Sinan bilemez hâle geldi ak ve karayı
Görün Dost’un aşkı nasıl kulluk imtihanında fitneler koydu ortaya!
Fetene : Toprağa karışmış altın tozunu bir potaya-tavaya koyarak ateşe tutunca altın önce eridiği için eriri birleşir ve külçe halinde ayrılır topraktan.
Tasavvufta veya dinde ise insanın Hak-Hayr ile Bâtıl-Şerr tercihin yapması ve denenmesi de bir fitnedir.
Fitne kötülük anlamında kullanılmakta ise de aslında iyiyi-kötüyü ayırma işleminin ateşle yapılmasıdır.
 
 
Hannâs : (El-Hannâs) (Hunus. dan) Geri çekilerek veya büzülerek, sinerek fırsat bulunca vesvese vermek için dönüp gelen. Sinsi şeytan. Besmeleyi işitince kaçan, gaflete dalınca musallat olan şeytan. (Bak: Hunnes)
 
İğvâ : Ayartmak. Azdırmak. Baştan çıkarmak.
 
Fettân : Fitneci. Kurnaz. Fitne çıkaran. Karıştıran. * Hırsız. * Şeytan. * Altın eriten kuyumcu.