XVI- DERVİŞLER

Dilde Hak’dan gayrı güftâr eylemez dervişler
Cânda aşkdan gayrı bir kâr eylemez dervişler
 
Dillerinde Hak’tan başka bir sözleri olmaz dervişlerin
Cânlarında aşktan başka bir kârları olmaz dervişlerin
 
 
Lâ mekândan geldiler evvel yine andan ahir
Konmaga bir mülke ikrâr eylemez dervişler
 
Dervişler mekansızlık âleminden geldiler yine de ona dönecekler.
Bu yalan dünyanın malına mülküne sahip çıkıp da kara vermezler dervişler.
 
 
Dünya vu ukbâ  hevâsın dem-be-dem medh eylemen
Hubbını kalbinden hiç var eylemez dervişler
 
Dünya ve Âhiret hevesinde olup mehdini etmezler.
Dünya sevgisini kalblerinde barındırmazlar dervişler.
 
 
Cân virüp cânânı bulmakdur murâd ancak hemân
Bunda bundan özge bâzâr eylemez dervişler
 
Onların tek muratları vardır ve Hakk’tr.
Bu âlemde başka bazar bilmez dervişler.
 
 
Zikr olınsa dost kanda gözlerden akar acı yaş
Sevmeğe Allah’ını âr eylemez dervişler
 
Ne zaman yanlarında Dost zikredilse gözlerinden acı göz yaşı dökerler.
Allah’ını sevmeğe ar etmez dervişler.
 
 
Mürşid-i Kâmil yüzinden seyr idüp dil-dârını
Hak bilür kim meyl-i agyâr eylemez dervişler
 
Onlar gerçek Mürşid-i Kâmillerinin yüzünde Hakk’ı seyrederler.
Hakk da bilir ki dervişler başkasına asla meyletmezler.
 
 
Yâr elinden yaralansa yanduğundan şâd olur
Gam çeküp ol derde tîmâr eylemez dervişler
 
Yâr elinden yaralansa da acısından yanmaz şen-şâdüman olurlar.
 Bundan dolayı gam çekip ol derde bir devâ aramaz dervişler.
 
 
Kanda varsa aşka uyar kalbi arşullâh olur
Hırsa virüp gönlini dâr eylemez dervişler
 
Ne zaman aşk uğrasa onlara kalbleri Arşullah olur.
Gönüllerini hırsa-aç gözlülüğe boğdurup da darlığa düşmez dervişler.
 
 
Döşeği sabrun tevekkül yasdugına söykenüp
Hak’dan âher kimseden câr eylemez dervişler
 
Sabır döşeğinin tevekkül yasdığına yaslanırlar.
Ve asla Hakk’tan başka kimseden bir şey istemezler dervişler.
 
 
Gelse kaçmaz kaçsa kovmaz cengi yok dünyâ ile
Nahnü kasemnâ’dan ikrâr eylemez dervişler
 
Dünya ile onların bir alış-veriş cenkleri yoktur.
Dünya onların üstlerine gelse kaçmazlar, kovsa kaçmazlar!
Nahnü kasemnâ’dan başka ikrâr eylemez dervişler.
 
    “E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynahüm meiyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa’na ba’dahüm fevka ba’din deracatil li yettehize ba’duhüm ba’dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrum mimma yecmeun : Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.” (Zuhruf 43/32)
 
 
Mâsivâ rengin koma dilden sakın Ümmî Sinân
Zât-ı Hak’dan gayrı efkâr eylemez dervişler
 
Zât-ı Hak’ın perdesi olan Mâsivâ rengi olan halkın yanıltıcılığını unutma!
Zât-ı Hak’tan başka fikirler taşımaz dervişler.
 
 
Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün
 
Güftâr : f. Sözler, lâkırdılar.
 
Ukbâ : Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. * Ceza.
 
Tîmâr : f. Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet.
 
Aher : Başka, diğer, gayrı.
 
Câr :  Cer. Dilenmek.
 
Nahnü kasemnâ : “Biz yemin ettik”
 
Efkâr : (Fikir. C.) Fikirler. Düşünceler.
 
İkrâr : Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek. Hakkı itiraf etmek. Karar vermek. Mukarrer kılmak. * Fık: Bir kimseye diğerinin kendisinde olan hakkını haber vermek.