ŞEYTANIN HİKAYESi-3

 
 
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bundan sonra, bir başka mevzuyu sordu.
İblis de cevap verdi:
“Rabb’ından neler taleb ettin?”
“On şey taleb ettim.”
“Nedir onlar, ya lâin?”
“Şunlardır:
 
1) Allah’tan diledim ki, beni Âdemoğulları­nın malına ve evladına ortak ede…
Bu, ortaklık ta­lebimi yerine getirdi.
Ki bu:
 
“Onlara ortak ol… Mallarına ve çocuklarına Onlara vaad et Hâlbuki şeytan onlara en çok gurur vaad eder…”   (İsrâ 17/64 )
 
Âyet-i Celilesi ile sabittir.
Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim, Faiz ve haram karışan yemekten de yerim.
 
Şeytandan Allah’a sığınılmayan malın da ortağıyım.
 
Cinsi münasebet anında;
Allah’a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim.
 
…Ve o birleşmeden hasıl olan çocuk, bize ita­at eder..
Sözümüzü dinler.
Her kim hayvana binerken,
Helâl yola gitmeyi değil de, aksini isteyerek binerse,
Ben de onunla beraber binerim.
Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum.
 
Bu da Âyet-i Kerîme ile sabittir Allah-ü Teâlâ bana şu emri ve:
 
“Onlar üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çıkart…”   (İsrâ 17/64 )
 
2) Allah-ü Teâlâ’dan diledim ki:
Bana bir ev vere.
Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev olarak verdi.
 
3) Diledim ki; bana bir mescid vere.
Pazar yerlerini bana birer mescid yaptı.
 
4) Benim için bir okuma kitabı vermesini is­tedim.
Şiirleri bana okuma kitabı yaptı.
 
5) İstedim ki; benim için bir ezan vere.
Mez­murları verdi.
 
6) Diledim ki; bana bir yatak arkadaşı ve­re ..
 Sarhoşları verdi.
 
7) Diledim ki; bana yardımcılar vere.
Bu­nun için de Kaderiye mensuplarını verdi.
 
 
8) İstedim ki; bana kardeşler vere.
Mallarını boş yere israf edenleri verdi.
Bir de masiyet yolu­na para harcayanları.
Bunlar da şu Âyet-i Kerîme ile sabittir:
 
“O kimseler ki; mallarını boş yere harcar­lar ..Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır.”    (İsrâ 17/27)
 
Bir ara Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle bu­yurdu:
“Eğer söylediklerini, Allah’ın kitabındaki
Âyetlerle isbat etmeseydin. Seni tasdik etmezdim.”
Bundan sonra İblis devam etti:
 
9) Ya Muhammed!
Allah’tan diledim ki,
Âdemoğullarını ben göreyim; ama onlar beni gö­remeyeler..
Bu dileğimi de yerine getirdi.
        
10) Diledim ki; Âdemoğullarının kan mecralarını bana yol yapa, bu da oldu.
Böylece ben, onlar arasında akıp giderim…
Ge­zerim…
Hem nasıl istersem…
Bütün bu isteklerimi verdi.
“Hepsi sana verildi.” buyurdu…
Ve ben bu hâllerimle iftihar ede­rim.

 

 
Sonra ..
Şunu da ekleyeyim ki; benimle be­raber olanlar, seninle beraber olanlarda daha  çok­tur.
İşte…
Böylece kıyamete kadar,
Âdemoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar…

 

 
Bundan sonra İblis şöyle anlattı:
“Benim bir oğlum vardır..
Adı: ATEME’­dir..
Bir kul, yatsı namazını kılmadan uyursa ..
Gi­der; onun kulağına bevleder…
Eğer böyle olmasaydı;
İmkan yok, insanlar,
namazlarını edâ etmeden uyuyamazlardı.
 
Benim bir oğlum daha vardır ki;
Onun adı da: MÜTEKAZİ’dir.
Bunun vazifesi de;
Yapılan giz­li amelleri yaymaya çalışmaktır.
Mesela: Bir kul, gizli bir taat işlerse…
Ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa .. MÜTEKAZİ onu dürter…
En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya mueaffak olur.
Böylece:
Allah-ü Teâlâ o amel sahibinin yüz sevabının doksan dokuzunu imha eder…
Biri ka­lır.
Çünkü, bir kulun yaptığı gizli bir amel için
tam yüz sevap verilir.
 
Sonra ..
Benim bir oğlum daha vardır ki;
Onun adı da KÜHAYL’dir .
Bunun işi de insanların gözlerini sürmelemektir..
Bilhassa, ulema meclisinde ve hatip hutbe okur­ken.
Bu sürme onların gözüne çekildi mi uyuklamaya başlarlar.
Ulemanın sözlerini işitemezler..
Böylece, hiç cevap alamazlar.
 
 
Bundan sonra İblis şöyle anlattı:
“Hangi kadın olursa olsun..
Onun kalktı­ğı yere şeytan oturur.
 
Sonra ..
Her kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur…
Ve onu, bakanlara güzel gösterir.
Sonra o kadına bazı emirler verir Mesela:
“Elini kolunu dışarı çıkar, göster.” der..
O da, bu emri tutar…
Elini, kolunu açar, gösterir..
Bundan sonra, o kadının hayâ perdesini tırnakları ile yırtar.
 
 
İblis, bundan sonra;
Resûlullah (s.a.v) Efendi­mize kendi durumunu anlatmaya başladı:
 
“Ya Muhammed!
Bir kimseyi dalâlete sü­rüklemek için elimde bir imkan yoktur.
Ben, ancak vesvese veririm ve bir şeyi güzel gösteririm… o kadar.
Eğer dalâlete sürüklemek elimde olsaydı; yer­ yüzünde:
“ Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah’ın resûlüdür.”
Diyen herkesi, oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım..
Hepsini dalâlete düşürürdüm.
Nasıl ki, senin elinde de, hidayet nevinden bir şey yoktur..
Sen ancak Allah’ın resûlüsün.
Ve teb­liğe memursun.
Şayet hidayet elinde olsaydı; yer yüzünde tek kâfir bırakmazdın.
Sen, Allah’ın halkı üzerinde bir hüccetsin…
Ben de, kendisi için ezelde şekavet yazılan kimse­lere bir sebebim.
Şaid olan kimse, taa, ana karnında iken said­dir.
Şâki olan da, yine ana karnında iken şâkidir.
Saadet ehli kılan Allah..
Şekâvet ehli kılan da Allah.
 
Bundan sonra ..
Resûlullah (s.a.v) efendimiz şu iki Âyet-i Kerîmeyi okudu:
        
 
“Bunlar, taa, sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek.., Ancak Rabbın esirgedik­leri hariç…”       (Hûd 11/118 -119)
 
“Allah’ın emri behemehâl yerini bulan bir kaderdir.. .”   (Ahzâb 33/38)
 
 
Bundan sonra, Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, ib­lis’e şöyle buyurdu:
“Ya Eba Mürre!
Acaba senin bir tevbe etmen ve Allah’a dönmen mümkün değil mi?
Cen­nete girmene kefil olurum… Söz veririm..”
Bunun Üzerine İblis şöyle dedi:
“ Ya Resûlullah!
İş verilen hükme göre oldu..
Kararı yazan kalem de kurudu…
Kıyamete kadar olacak işler olacaktır.
Seni peygamberlerin efendisi kılan,
Cennet eh­linin hatibi eyleyen,
Ve seni halkı içinden seçen
Ve halkı arasında bir gözde yapan,
Beni de şâkilerin efendisi kılan,
Ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah’tır..
Ve O bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
 
Ve İblis, cümlelerini şöyle tamamladı:
“İşte… bu söylediklerim, sana son sözümdür…
Ve bütün söylediklerimi de doğru söyledim.”
 
(Biz Muhammedî Melâmiler de Hz. Pîr Arabî ile birlikte deriz ki:)
 
Evvel, Âhir, Zâhir, Bâtın, âlemlerin Rabbı olan Allah’a hamd olsun!
 
Efendimiz Muhammed Nebiye Allah salât eylesin…
Kezâ onun aline de..
Ashabına da…
Amin!
Bütün peygamberlere selâm..
Alemlerin Rab­bı olan Allah’a da -tekrar- hamd olsun!…
 
 
Açıklanan Kelimler :
 
Mevzu : Bahis. Üzerinde durulan mes’ele. * Aşağılanmış olan. * Konulmuş. Vaz olunmuş. * Uydurma. Doğru ve hakikat olmayan. * Geçer olan, muteber, işlemekte olan, câri.
Faiz : Ödünç verilen para için alınan ve şer’an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, “sen çalış, ben yiyeyim”dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların fiatına masraf olarak bu faiz eklenir.
Mez­mur : Kaside okuyucular
Kaderiye : “Kul, kendi yaptıklarının halıkıdır” deyip ifrat ederek Hak mezhebinden ayrılan bir dalâlet fırkası. (Bak: mu’tezile)
Mecra : Suyun aktığı yol. Su yolu. Kanal. * Cereyan eden yer. * Bir haberin yayılma yolu. * Bir şeyin dolaştığı yer.
Ateme : İşsizlik, tembellik, atalet, üşengeçlik.
Mütekazi : (Tekaza. dan) Borçluyu (borcunu ödemesi için) sıkıştıran.
Kühayl : Sürme çekici.
Küheylan : Cins arab atı. (Gözü sürmelidir.)
 
 
 
Bu Bölümde geçen Âyet-i Kerimeler:
 
وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا
Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vâdetmez.”   (İsrâ 17/64 )
 
 
ِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا
Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.”   (İsrâ 17/27)
 
وَلَوْ شَاء رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلاَ يَزَالُونَ مُخْتَلِفِينَ
إِلاَّ مَن رَّحِمَ رَبُّكَ وَلِذَلِكَ خَلَقَهُمْ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لأَمْلأنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
 
Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin, «Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım» sözü yerini buldu.”   
(Hûd 11/118 -119)
 
مَّا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا
Allah’ın, kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber’e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah’ın âdeti böyle idi. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.”   
(Ahzâb 33/38)