Münir Derman Sohbetleri 6

Resim

MÜNİR DERMAN (ks)

SOHBETLER : VI



Savaş meydanına girmeden evvel ikmalini yapacaksın oğlum.
Hazırla silahını.
O nasıl?
İşte onu hazırlayalım.
İyi dikkat edin kafanıza sokun!
Şu silahlarını yanına al.
Doğruluk çizmesini ayağına giy haaa doğruluk çizmesini!
Çaktır ayağına terlese bile çıkarma!
Adalet patikasında yürü!
Keçi yolu bile olsa.
Faziletle sabrı kendine en mahrem arkadaş yap!
En gizli arkadaş yapma!
Heybende helâl lokma azığından başka bulundurma boş bile olsa.
Yerine taş koy!
Hani insan evlenir nüfus kağıdına geçer.
Hapishâne de yatar.
Müddei-yi umumîlik oraya 5 sene 3 sene şundan yatmıştır der.
Nüfus kağıdında küfür, hata, hak yeme, yalan, yetimimi hor görme, gıybet, dedidoku kayıtları yazılmış olmasın!
Ne demek istediğimi çok iyi anlayın!
Gözleri aha bu mübârek adam gibi daima yaşlı olsun!
Ne kadar yaşlı olursa gözün, başkası : “Bunun gözü akıyor!”
Başkası : “Bu mutamâdiyen ağlıyor!” desinler.
Allah’a yanaşmanın yoludur o.
“Yaşın kıymetini, mahiyetini ancak Ârif adam bilir.
Allah’a yakîn adam bilir.
Gözün yaşının kıymetini.
Allah’ın emirlerini mümkün olduğu kadar kudretin tahammül derecesinde yerine getirmeye savaş.
Dişlerini daima temiz tut haa!
İster takma olsun.
İster benim gibi tabiî olsun.
İster iki üç tane olsun, temiz tut!
Abdestli gez!
Gece namazı kıl!
Her üç gün oruç tut!
Sabah namazını kaçırma!
Hastalık derecesinde merhametli ol!
Daima şükret, tövbe et!
Rasûle salâvat getir!
Daima Allah’ı dilinden, gönlünden bırakma!
Bu şu demektir bunların hepisi.
Sana senden yakîn olduğunu unutmamak edebi içinde olursun demektir.
Allah’ı daima ağzında bulunan : “Allah! Allah!” diyen bir adam Sana senden yakîn olan Allah’a : “Benden yakîndir, aman ha edebli oluyum!” demektir.
Yoksa zindana girdikten sonra “Allah!” demek.
Bazılarının zindandır mâbedi haaa!
Bazıları cem cüm olmuş oluyo.
İflasa tuttu mu : “Aman Ya Rabbi!”
Onun da iflas edepsizlik mâbedi.
İnsanın ayıbını diline dolama!.
Hakiki mümin kardeşinden şüphe etmez.
Kâbe’yi bir ayna kabul edersen bütün müminler birbirlerine secde ediyor demektir.
Sana senden yakîn olan birbirimize secde ediyoruz gibidir.

Nasıl sen ona gıybet edersin mümin arkadaşına.
Aman aman aman aman!
En mukaddes mâbed insandır.
Onun için secde edilmiştir insana.
Her insanda bir güzellik vardır aziz cemaat.
Onu görmeye çalışın.
Ayıp görme, gıybet etme bunları kolay gibi görünür amma evet çok kolaydır.
Güç görürsen çok güçtür.
Rasûlullah’a güven!
Güven, güven bin defa güven!
Büyüklerden, velilerden, Rasûlullah’ın verasetine sahip mübârek insanlardan himmet daima insan ister bilirsiniz.
Himmet etsinler diye.
Himmet alacak duruma gel, onların sana himmet etmesi farz olur onlara.
“Efendim bana bir şey ver bana bir şey ver.”
Oğlum o raddeye gel de ondan sonra.
Sana küçük çocuğun, beş yaşındaki çocuğun : “Baba bana tabanca al!”
Gidersin uydurma tabancalardan alırsın.
Hakiki tabancalar verilir mi?.
Sen ona gel, o sana verir.
Sen ona ver.
Beş yaşındaki çocuğunu on yaşındaki çocuğunu şube alıyor mu askere? Yooook!
Askerlik çağı geldi mi nereye gitse çağırırlar.
Sen o çağa gel seni bulurlar.
Bu işlerde acele etmek yok.
Bu lafları kulağına, gönlüne kazı!
Ondan sonra savaş meydanına git!
Demin ki Allah’a kasem ederim ki.
Allah şu kürsülerden indirmesin ki.
Rasûlullah Efendimiz o zaman seni bekler karşıda.
Yap bunları, Sallallahu Aleyhi Vesellem neredeyse mübârek cesed-i mübârekleriynen geceleyin Odun Pazarı’ndaki evine girer.
Senin rüyana girer veya gelir bu üst odada bakın.
Milyarlarca insanın içinde felan mahalleden felan kişi böyle yaptı.
Ben onun bu gece rüyasına gireceğim sahabem olacak demiştir.

Bunlar saçma lakırtılar değil.
Hak kokusunu gayıbdan duyan, sendeki batıl kokusunu nasıl duymaz oğlum?
Duyar duyar amma yüzüne söylemez insan.
Örter!.
İyi koku göklere çıktığı gibi, pis koku da göklere çıkar.
Hırs, şehvet, kibir kokusunu söz söylersen karşındakinin manevî burnu var ise soğan kokusu gibi alır onu.
“Sizi topraktan yarattık” duymadın mı âyet-i kerime.
Seni tekrar toprağa alacağız.
Ham meyve.
Reisi Cumhura ham meyveyi götürmezler oğlum.
Olmuş meyve saraya gider.
Oldu mu dalda da duramaz düşer aşağıya.
Ananın karnında iken kan emdin kan, kan!
Daha söylenecek daha bir şey var ama, ben söyleyemeyeceğim onu.
Sen kendin, kendi kulağına şöyle bir boru tak söyle kendi kendine.
Çarşıdan bir nar alacaksan ağam, nar mevsimi gelecek .
Filan narı ararlar, çürümüş çatlamış narı değil mi?
İçindekini gösteren nar..
Onun çürümesi sana içindeki tanesi olduğunu söylüyor.
Onun mübârek çürümedir ki can kutusundaki inci gibi ağzından gösterir müslüman..
Böyle bir girer ruhunun bütün temizliği dışarı çıkar.
Taş bile olsan gönül sahibine erişirsin, cevher olursun oğlum.
Öküzün rengini dışından insanın rengini de içinden ara!
Âyet-i kerime vardır.
Sibgatullah, Allah boyası.
İşte o boya hepimizde vardır.
Bir taş parçasını atarsın bir testiyi kırarsın.
Kırılır desti ama.
Pınar suyu yine vardır oğlum!
Evet. Çukura su doldur, 15 gün sakla kokar.
Fakat çukur dipten kaynarsa koku, neslin, yediğin, aldığın gıdan mıdadan hepsi helâl olsun ona.
Onun için aziz cemaat şekli yok kendisi var bir cihandan bahsediyoruz.
O zahiren var ise sebatsız şekilden ibarettir.
Senin cihan dediğin aha bu dünya.
Onun için demin dedim ki ağlayın,ağlayan gözden ibarettir.
Onun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir.
Akarsu nereye akarsa orası yeşerir.
Gözünden gözyaşı varsa oraya bak, rahmet nazil olur.
Şüphe etme bu sözden.

Ateş, ateşe tapana bile lütfetmez.
Ateşe tapanlar bile ataşe girse yakar ateş.
Ateş yine o ateştir.
İçine gir de gör, yakar.
Ateşin tabiatı değişmez.

Ey Allah’ın kılıcı izinle keser izinle yıkar.
Yörüğün çadırına misafir gittiği zaman.
Yörüğün çadırının kenarındaki iri köpekler kuyruk sallar.
Ama yalınız gidersen kıllar parçalarlar insanı.
Kullukta köpekten aşağı mı insan oğlu?
Misafire gidiyor yörüğün şeyine.
“Bu yörüğün, benim efendimin misafiri!” diye kuyruk sallıyor köpek.

Sen Allah’a kulluk edersen ateş nasıl yakar seni?
Nasıl yakar ateş?
Kelimeleri iyi kafanıza koyun.
Ateş İbrahim’e diş geçiremedi.
Geçirebildi mi diş?

Şeyban-ı Rai Hazretleri ümmî bir adam.
Ama dediğim gibi Cuma namazına giderken koyunlarının etrafına çoban bir çızgı çızarmış.
Ne koyunlar çızgıdan dışarı çıkar, ne kurtta çızgıdan içeri girermiş. Niye?
Hürmetten hürmetten!
Kaza ve Kaderle pençeleşmek mücahede sayılmaz oğlum.
Çünkü bizi pençeleştiren savaştıran da kaza kaderdir.
Hakk’ın arıya öğrettiğini aslan bilemez oğlum!
İpek böceğine öğrettiği o iplik yapmağı da fil bilmez.
Bunları anlamak için insanda iki kulak vardır biri eşşek kulağı. Eşşek kulağını kapa!
Başka bir kulak al!
Bu sözümü de eşşek kulağı anlayamaz haaa!
Şöyle dedi, böyle dedi.
Allah’a yanaştı mı insan her şey yapar oğlum velî olur.
Bundan şüphe etme!
Bundan şüphe eden adam.
Şakku’l- kamer hadisesinden de şüphe ediyor demektir.

Şakadan katiyen hastalanmayınız.
Hani kadınlar saçlarını başını sararlar.
“Başım ağrıyor!.”
Bişeysi yok.
Hadis-i Peygamberi diyor ki : “Şakadan hastalanır gerçekten hastalık getirir.”
Kötü işi deri örter oğlum deri!
İyi işi gayb alemi örter yaaa!
Arada bu fark var.
Paralardan padişahların Reis-i Cumhurların ismini kazırlar. Değişiklik yaparlar.
Ahmed’in adını kimse kazıyamadı şimdiye kadar, demin dediğim.
Çünkü adı Allah yazdı.
Gönül kendine sır veremez.
Ok kendini uzağa atamaz.
Görmedikçe bu işleri..

Her göz açıp kapamada ölüyor ve diriliyoruz oğlum.
“E fe ayina bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin.”
Her dakika ölüyoruz, her dakika canlanıyoruz.
Şöyle bir deyneğin ucuna ateş olsa, şöyle çevirdiğim zaman onu das daire görürsün değil mi.

Bu bak saniye de 60 defa yanıp sönüyor musun?
İnsanlarda böyle mutamâdiyen ölüp de diriliyoruz.
O kadar çabuk ölüp diriliyoruz ki biz farkında değiliz.
Onun için her an : “Lâ ilâhe illallah” de!
Öyle ölüp dirilme anında gidiveririz.
“Dünya bir andan ibarettir” buyurmuştur.
Hadis-i Peygamber-i Rasûlullah efendimiz!
Bu ömrümün uzunluğu Allah’ın tez halk etmesindendir öldürür dirilir.
Biz yaşadık sayıyoruz.
Allah’ın yeniden yeniye ve süratla halk etmesi öldürür böyle uzun ve daimi gösterir bize.
Yaşamda insan kendiliğinden bilemez.
Âlim olsa da Fazıl olsa da ona öğretilir.

Hani himmet var ya, geldik şubesine.
Askere kaydedildin evvelden amma yaşın gelmedi.
Yaşın gelsin öğretirler sana.
“Sen öğrendin mi Hoca Efendi?” diyeceksin bana.
Bilmesem bu tehlikeli kürsüden herhalde mırıldanmam oğlum.
Irmakla deniz, bir çöpü başının üstünde taşır.
Deniz bu kereminden dolayı eksilmez oğlum.
Leş atsan üzerine çıkar.
Çöp at üstüne çıkar, başında tutar.
Bu lakırtıyı muhakkak anlamadınız.
Öyle ne demek.
Çöp mü, ne yapayım.
Kaza gelince bilgi uykuya dalar oğlum.
Ay kararır gün tutulur.
Gaflete geldim nasıl oldu bilmiyorum.
Kaza ve kaderi inkar edenin inkarı bile bil ki kaza kaderdir.

Bir zengin adamın Sungur isminde bir kölesi varımış.
Hazreti Mevlânâ Mesnevide anlatır.
Bir sabah Sungur’a : “Oğlum kalk!” demiş.
“Peştemâlı havluyu, mavluyu hazırla hamama gidelim!”
Çokta severmiş kölesini.
“Baş üstüne!” demiş hazırlanmışlar ve evden çıkmışlar.
Derken sabah namazı okunmuş.
Sungur demiş ki : “Efendi!” demiş. Çokta severmiş.
“Bana müsaade etsen kerem sahibisin. Şu namazı kılıvereyim!”
“Hay hay Sungur!” demiş
“Sen kıl!” demiş
“Ben şurdaki kahvede oturayım sabahçı kahvesinde” demiş.
Sungur girmiş namazı kılmış herkes çıkmış, sungur çıkmıyor camiden beş on dakika.
Ordan bağırmış.
İşte camide pencere mencere var ama cam yok.
“Hey sungur!” demiş “Hadi oğlum!”
“Efendi demiş bi beş dakika müsaade et bırakmıyorlar!” demiş.
Beş Dakka, Beş Dakka. On Dakka.
“Sunguuuuuuuur!”
“Bırakmıyorlar efendi!” demiş.
Gelmiş caminin penceresine
“Oğlum!” demiş.
“İçeride kimse yok. Kim bırakmıyor?”
“Seni içeri sokmayan bırakmıyor!” demiş.
Aha bu işte.
İnsan sıhatta mıdır.
Zıdların sulhu var, uyuşması var demektir.
Aralarında savaşın başlaması da, hastalık ölümdür.
İki parmağını iki gözünün üzerine koy.
“Peki ağam. “
Bi şey görebiliyor musun?
Yok be insaf artık yav.
Şöyle gözünü kapattığın zaman bişey göremiyorsun.
Gördün mü? Yok göremiyorsun elini.
Ee insaf et artık.
Bana yakin olan şeyi göreceğem.
ve de tüh be.
Gerçek işte bu.
Sen göremezsin de dünya yok değil ya.
Kusur ancak şu nefsin, parmağındır.
Gözler, göz islamda göz nedir bilir misin?
Dostu gören göze derler ağam!
Öyle bilmem sinemayı seyreden, şurada yazı var.
Rahmetli iki kitap oku de.
Aha burada isen nesini göremen.
Hazreti Ömer hurma dibinde uyuyormuş sormuş veli.
“Emire’l- Mü’minin nerde?” demiş.
“O hurma dibinde haktan ayrılmış gölgelikte uyuyan Tanrı gölgesidir” demişler.
Vahiyler peygamberleredir.
Vahiy zahiri duygudan gizli söze denir.
Onun için bir ayıp işlersen edebe riâyet ederek onu Allah’a isnad etme.
“Her şey Allahtan” deyip de..

Hazreti Âdem’i cennete koydu.
Sonra şeytana dedi ki.
“Git ona bir şeyler yedir kovacağım onu” dedi.
Değil mi?
Allah’ın emri olmadan şeytan cennete girebilir mi?
Nasıl girer o?
Âdem bu işi yaptı kovdular cennetten.
Dikkat buyurun burası çok ince bir nokta.
Âdem ne dedi.
Biliyordu bunun yapıldığını.
Bizim aklımız kesiyor da Âdem Peygamberin nasıl aklı kesmesin.
Şeytanın ona Allah’ın gönderdiğini, kandır bunu demesini.
“Ya Rabbi ben kendi nefsime zulmettim!”
Allah’a isnad etmedi kendi üzerine aldı suçu.
Aldığı için Cenâb-ı Allah’ta affetti.
“Nerden bu Allah’ta bunu verdi başıma aman!” demez.
“Aman!” demez.
Şimdi anladın mı?

“Ben kuluma hastalıkları hediye için veririm” diyor.
“Kabahati kendinde bul da bana yükleme!”
“Hayrihi ve şerrihi minallahi teâla ama sen öyle kabul etmeyeceksin” diyor.
Edebe gireceksin. …………..
Nedir murad?
Ahirette öğrenirsin.
Yakındır belki biz de ölürüz 10 gün içinde belki.
Yahut üç ay sonra..
Suçu kendine atfettiği için:
“Nefsime zulmettim Ya Rabbi!” dedi.
Hak bu.
Onun için ilim, hikmet hepsi helâl lokmadan doğar, helâl lokma ye, yediklerin helâl olsun!

Yağmuru vardır oğlum âlemi beslemek için.
Yağmuru vardır âlemi perişan etmek için.
Yağmuru vardır görünmez yağmur.
Bir gün Sallallaha Aleyhi Vesellem Efendimiz,
Hazreti Aişe Validemiz nereye gitti Rasûlullah peşinden gideceğim. Kapıdan çıkmış, çıkacak.
“Başım açık!” diye Rasûlullah’ın ridası varmış, O’nun başını örttüğü ridasını almış başına onu .
Başına almış Hazreti Aişe Validemiz.
Gitmiş mezarlığa doğru.
Yağmur. Müthiş bir yağmur.
Islanmış dönmüş gerisin geriye.
O sırada Rasûlullah efendimiz gelmiş.
Rasûlullah efendimize şöyle yapmış.
Hazreti Aişe validemizi de çok severmiş.
Rasûlullah Efendimizin böyle üstüne elini sürmeye başlamış.
“Ya Aişe ne oluyorsun?” demiş.
“Ya Rasûlullah senin üstünde ıslaklık yok!” demiş.
“Biraz evvel ben senin geldiğin taraftan geldim. Sağnak halinde yağmur yağıyordu!”
“Ya Aişe!” demiş.
“O senin bildiğin yağmur değil!” demiş
“basında ne vardı? ” demiş.
“Ya Rasûlullah başım açık çıkmayayım diye senin ridanı örttüm çıktım dışarı!”
“O Rahmet-i İlahiyedir!” demiş.
“Benim ridamı örttün de sen öyle yağmur diye gördün onu!”
Birde böyle yağmur vardır oğlum.
“Efendim göremiyorum!”
Ulan göremezsin be ağam göremezsin.
Ağam şekerim şöyle suların içinde dönmeye başlar.
Etraf dönmeye, ilaçlar, soba hepimiz dönmeye başlarız.
Ulan ağam biz dönmüyoruz sen dönüyorsun.
Ev dönmüyor.
Bak afatı şiyden afallıyor insan neresi olduğunu.
Trene bin.
İlk tren geldi durdu.
Sende o arkadaşınan konuşurken trenin bir tanesi kaçtı.
Hangisi kaçtığının farkında değilsin.
O kaçar sen gidiyormuş gibi geliyor.
Ulan bir metre içindesin.
Ondan sonra bana benden yakîn bilmem neyi görürsün.
Görürsün ağam.
Soğuk su, kar olmuş üzüme dokunmaz ağam.
Gorukların hepsine dokunur.
Çünkü goruk daha kemâle gelmedi.
Ağlamak da kemâle getirir.

Bir yerde yoksul, muhtaç perişan bir insan mı gördünüz.
Hırsızdır, bilmem nedir, eşkiyadır, sarhoşdur yahut daleveracıdır.
Ben çok öyle şeyler biliyorum.
İslami bazı etiketler var onları koymak istemiyorum üzerine.
Hacı var.
Ne kadar Hacı?
Efendim hacıyı mı görüyorsunuz?
Ben ötekilerini gördüğüm için hacı da öyle yaparsa boğarım onu. Çünkü mü’min arkadaşım.
Muhakkak böyle düşkün insanlar var ise bu yoksulun haberi olmadan bir suç işlemiş, bir kemâl sahibinden kaçmıştır.
Askerlik çağına gelir herif.
Efendim eve gelirse Adana’ya gitti der.
Şube Adana’ya yazar.
Adana’da böyle bi şiy yoktur.
Gelir efendim ordan Ankara’ya geçti.
Herif iki sene izini kaybeder.
Aha nedir bu.
Yoksula bağımlı.

Vedduhâ Sûresi!nde Cenâb-ı Peygamber bir yoksula bağırdı da.
“Ya Habibim bağırma dedi Ona.”
Herkes doğru söylüyemez oğlum kudreti yoktur.
Doğru söylemekte bir kahramanlıktır.
Her kuş bi inciri bütün olarak yutamaz.
İnciri niçin kestin.
Hatırıma incir geldi.
Bir kuş bir inciri yutamaz.
Niye inciri seçtim.
Elma diyebilirdim, üzüm diye bilirdim.
Vettini zeytun.
“Vettiyni vezzeytuni” kelimesini unutma!
Hikmetini sana Rabb öğretir
Eğer çalacaksan emek armut çalma, incir çal oğlum incir!
Bu garip gibi görünen lakırtılarımız bulutlu havada kıbleni bulmak, bulmak içindir!
Bulutlu havada kıble ne taraf, güneşi görmediğin için ararsın.
Bu lakırtıları söylüyorum ki bulutlu havada kıblemizi bulalım.
Bize bizden yakîn olan Allah’ı bulalım.
Vucuhun yevmeizin nadiretun.
Ölümden herkes korkuyor biliyorsun, aman ölüm!
Öyle insanlar vardır ki ölüme bıyık altından gülerler.
Kitabımız öyle yazıyor.
Onların kalblerine kimse dokunamaz.
Sepet kırılabilir fakat içindeki incire bişey olmaz.
İslam İçin ölümün görünüşü ölümdür.
İç yüzü diridir.
Ölümün içi de ölüm olsa bırakalım camiyi çıkalım dışarı.
Bize sual yok bişiy yok ne yapacağız burada!..


KELİMELER:

İkmal : Tamamlamak. Bitirmek. Mükemmelleştirmek.
Patika : Yol.
Müddei-yi umumî : Milletin umum haklarını korumak üzere muhakemede hazır bulunan vazifeli, hukuk tahsilini bitirmiş hükümet memuru. Adliye bakanlığına bağlı, icra kuvvetini birlik halinde temsil eylemek üzere teşekkül eden, adlî idare makamında bulunan şahıs. Savcı.
Mutamâdiyen : Şüphesiz, sağlam ve kat’i olarak bilmek.(Yakîn: Ma’rifet ve dirayetin ve emsalinin fevkinde olan ilmin sıfatıdır. İlm-i yakîn denir, ma’rifet-i yakîn denilmez. Ayn-el yakîn: (kelimenin merfu hali ayn-ul yakîndir.) Göz ile görür derecede veya görerek, müşahede ederek bilmek. Meselâ; uzakta bir duman görüyoruz. Orada ateşin varlığını ilmen biliyoruz, demektir. Bu bilme derecesine ilm-el yakîn deniyor. Ateşe yaklaşıp, gözümüzle görürsek, ona ayn-el yakîn bilmek deniyor. Daha da ilerliyerek bütün hislerimizle ateşin varlığını anladık ise; ateşin yakması ve sâir sıfatlarını da bildik ise, bu nevi’den olan ilmimizin derecesine de hakk-al yakîn deniyor. (Hakkalyakîn: Abdin sıfatları, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarında fâni olup, kendisi onunla ilmen ve şuhuden ve hâlen beka bulmaktadır. Ö. Nasuhi)
Kasem : Yemin. Ahdetme.
Rida : Örtü, belden yukarı örtülen şey, çar ve şal. * Akıl. İlim. Seha. * Zinet. Parlaklık veren şey. * Hırka.

ÂYETLER :

صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ
“Sibğatellah, ve men ahsenü minellahi sibğatev ve nahnü lehu ağabeydun : Allah’ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah’tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O’na kulluk ederiz (deyin).”
(Bakara 2/139)

أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
“E fe ayina bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedid : İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler. İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.” (Kaf 50/15)

وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ
“Ve emmessaile fela tenher. : El açıp isteyeni de sakın azarlama.” (Duhâ 93 / 10 )

وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ
“Vettiyni vezzeytuni : Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.” (Tîn 95/1)

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
“Vucuhun yevmeizin nadiretun. : Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır” (Kıyamet 75/22)