Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

İbret almasını bilenler için
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Ahmed »

Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Resim

Yıl 1943. Genç Mustafa'nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi'ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Kitap sayısını arttırmak ve de özellikle çocuk kitaplarına gereksinim bulunmaktadır. Ürgüp dışında çalışmakta olan hemşerilerin adresini toplayabildiklerine el yazısı ile tek tek mektup yazarak kitap göndermeleri isteğinde bulunur. Bir ay sonra mektuba cevap olarak paketlerle kitaplar gönderilmeye başlar. Bazı Ürgüp’lüler gazete ve dergilere abone olmuşlardır. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: "Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun."

Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.

- Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?

- Alıyorum.

- Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.

23 yaşındaki genç memur "Ne yapayım, ne yapayım?" diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce "Deli misin bey?"der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.

O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek binbir güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi, "Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da" zihniyeti aynen var.

Bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır.

İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne "Kitap İare Sandığı" yazar.

Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.

Kütüphaneye de bir yazı asar: "Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz. "Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.

"Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak" der.

Mustafa artık Ürgüp'teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel'le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde sevinç içinde alkışlarla karşılarlar.

Güzelgöz, bu işi daha da ileri götürür kitap dağıtımını 5 merkep ve 2 katır ile yapmaya, ulaşılması çok zor ve engebeli yolları geçerek Ürgüp civarı ile Kayseri'nin Yeşilhisar ve İncesu ilçelerine bağlı köylere ulaşmaya başlar. Zamanla Mustafa Amca'nın ünü etrafa iyice yayılır. İnsanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. Ardından kadınların daha çok sayıda gelmelerini sağlamak amacıyla gurbetteki hemşerilerinden bağış toplayarak dikiş makineleri satın alır. Zenith ve Singer'e mektup yazar: "Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım" der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar. Makine kullanmayı bilen kadınların yardımıyla dikiş kursları açılır. Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. Dikiş makinası yetmediği için sıralar oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye.

Bölgede Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye başlar. Ayrıca Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır.

1963 yılında Amerika’da dünya çapında bir yarışma açılmıştır. Amerikan devletinden bağımsız olarak düzenlenen bu yarışma, halkına gönüllü olarak hizmet eden yaratıcı insanlar arasında düzenlenmektedir. Yarışma ile ilgili çağrının Devlet Planlama Teşkilatına ulaşması üzerine adayın kim olabileceği düşünülür. Teşkilatta memur olarak çalışmakta olan bir Ürgüplünün önermesiyle Güzelgöz, DPT‘ye çağrılır. Hazırlanan evraklarla beraber gönderilen çalışmaların yerinde incelenmesi isteği üzerine Amerika’dan üç kişi gelerek incelemelerde bulunur. Bölgedeki yüksek okuma yazma oranı ve kütüphanecilik sisteminden çok etkilenirler. Çektikleri fotoğrafları ekledikleri olumlu görüşlerinin yer aldığı rapor yarışma jürisine sunulur. Jüri üyelerinin yarısı ödülü İtalyan adaya verme yanlısıdır. Türkiye’den yana olan Jüri başkanı Dwight Cook yaptığı konuşmada Güzelgöz’ün yaptığı hizmeti toplumsal bir önlem olarak gördüğünü çocukların köprü altına düşmemesi için bu çalışmaların yapıldığını söyler.

Eşit olan oylamada başkanın oyu ile Türkiye kazanır.

Dünya’da ve Türkiye’de sonuç büyük yankılar uyandırır.

Amerikan Elçisinin Ziyareti ve Kütüphane için iki kez Cip Hediye Edilmesi

1963 yılında Amerikan Barış Gönüllüleri kuruluş tarafından; Yaptığı çalışmaları ile ulusal ve uluslararası pek çok yayında yer alan Güzelgöz’e Tahsin Ağa Halk Kütüphanesi kitap dağıtımında kullanılmak üzere 1960 model bir cip hediye edilir.

1967 yılında Amerikan büyükelçisinin Ürgüp’e yaptığı gezide büyükelçi ile tanışır. Yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verir. Gördüklerinden etkilenen büyükelçi kütüphaneye bir pikap araç hediye eder.

Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, "kendi görev tanımı dışında davranıyor" diye.. Müfettiş yaptığı incelemeler sonucunda kütüphane çalışmalarını aksattığı ve görev aldığı diğer kurumların ödeneklerini çıkarı için kullandığı sonucuna varır. Teftiş sonucunda üç maaş indirilmesine karar verilir. Görüşmek amacıyla gittiği Nevşehir valisi Güzelgöz’e onun adına emekliliğini istediğini söyler. 50 yaşına gelen Mustafa Güzelgöz baskıyla emekli edilir. Bir İstanbul ziyaretinde kendisi hakkında bu olumsuz raporu yazan müfettiş Şemim Bey'le karşılaşır. Aralarında geçen konuşmada Şemim Bey olayın, kıskançlık, fesat ve politikadan doğduğunu raporu olumsuz yazması için kendisine baskı yapıldığını söyler.

Yaptığı bunca hizmet sonunda Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir.

2005 yılında Mustafa Amca vefat eder.

Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar.

Ürgüp'e "Eşekli Kütüphaneci" Mustafa GÜZELGÖZ ve eşeğinin heykelini dikerler.

İlk baskısı 2006 yılında yapılan Aydın İleri ve Tayfun Talipoğlu’nun ortak çalışması Eşekle Gelen Aydınlık adlı kitap. Güzelgöz’le ilgili makalelere, basında çıkan haberlere, köşe yazılarına, karikatür ve zengin bir fotoğraf içeriğine yer vermektedir.

Kitap ile beraber Talipoğlu’nun Güzelgöz'le yapmış olduğu ropörtajın yer aldığı bir CD ek olarak verilmektedir.

Bakın Nevşehir'den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa GÜZELGÖZ ve eşeğinin heykeli var.

Fakir Baykurt, Eşekli Kütüphaneci isimli romanını onun hikayesinden esinlenerek kaleme almıştır.

Hayatını; Kütüphaneciler Derneği; Eşekli Kütüphaneci Aydın İleri ve Tayfun Talipoğlu “Eşekle Gelen Aydınlık” ismiyle kitaplaştırdılar…

Mekanı cennet olsun…

Resim

Yolunuz Ürgüp'e düşerse onun hatırları ile dolu 'le bazard d'orient' dükkanına uğramanızı ve de onun eşi benzeri bulunmaz hikayelerini oğulları ve de torunlarından dinlemenizi tavsiye ederiz.

ALINTIDIR.
Bu Yazıda: Mustafa Güzelgöz'ün hayat hikâyesi anlatılırken, Ahmet Şerif İzgören'in kaleme aldığı Süpermen Türk Olsaydı isimli eserden yararlanılmıştır.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Ahmet can, bu mesajinizi zevkle okudum bugun Allah razi olsun. Memleketin boyle insanlara ihtiyaci cok. Insan dusununce ve Allah yardim ettikce ne hayaller gercek olmakta hamdolsun, yeterki siz hizmet etmek isteyin.

Es Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Gul »

Sevgili acakir77 cann,

Kaç gündür bir eşek kelimesi vardı ki dilimde anlatamam. Geçenlerde bir söz okumuştum, aklımda kaldığı kadarıyla şöyleydi: "yük taşıyan eşek gibi olma" ... Hem kendi eşyalarını taşıtacaklar eşeğe. Ondan yararlanacaklar sonra da bak bu eşek gibi olma diye öğüt verecekler. Gerçekten çok ilginç! Sözden de çok net anlaşıldığı üzere, eşekleri küçümsemekte. Bu sözü okuduğumda aklıma ilk gelen "sadece hizmetçi" olan o eşeğe ne kadar haksızlık edildiği olmuştu. HAKsız sesler kulağıma geldikçe "en çirkin sesin eşek sesi" olduğunu yeni anlıyorum.

Allah bizlere Muhammedi şuur nasip etsin inşallah.

Elbette hizmetimiz hayat boyu hakka ve hayra olmalı. Ebu Leheb'in eşi gibi cehenneme odun hamalı olmaktan Allah'a sığınırız. Yunus Emremiz gibi Dost Dergahına odun taşıyanlardan oluruz inşallah.

Bu sizin anlattığınız gerçek yaşam öyküsünde ise gördüğüm tek şey hizmet. Eşek ve kütüphaneci ise sanki "görünmez" oldular...
Elbette hizmeti göremeyipte eşeği zaten yok sayanlar kütüphanecinin de kadr ve kıymetini bilememişler maalesef.


Kul İhvâni Hocamız'ın Yunus Emre Divan şerhinde çok etkilendiğim bir bölüm var onu da aktarmak istiyorum inşallah.

Resim

"Taptık Tekkesine AŞK Ayağını Basan Derviş Yunus Emremiz 40 yıl Ekecik Dağından
Dost Dergâha doğru odun taşır..
"Canoğul! Dağdan kestiğin odunların hepsi kuru, hepsi düz. Hepsi dosdoğru hiç eğrisi yokmuydu?"
Buyuran Kâmiline :
"Allah Dostu Kapısına eğri giremez Efendim!" der.
Her gündüz dağda, geceleri Sohbet Meclisinin kuytusunda pinekleyen Yunus Dervişi Taptık Dedenin SEVmesini kıskanan delicanlı dervişlerin:
"Efendim Yunusun sırtı Yağır-kapanmaz yara olmuş odun çekmekten! Bir EŞEK alsanız ona!" dediklerinde:
"SeS edin tez gelsin, gönlündekin BİLelim!" Buyurur.
Kalb telefonu çalınca dere-depe düz gelen Yunus Derviş huzurda Hazır Olunca:
"Oğulcan soy soykanı-elbiseni, göster nişânını CANlarımıza!" Buyurur.
Sırtını Sırata dönen Yunus'un Dalı-Sırtı sanki yedi veren Gül ağacı, ciğer gibi kanrevan İÇ-inde, kan sızmakta çaktırmadan BELine..
TaPTıK DeDE: "Derdest Devişim. Baksan ya can kardeşlerin bu Hâline yanmışlar da sana bir EŞ-EK Almamı dilediler! Sen ne dersin de hele!" Buyurur.
Boynu hep bükük Yunus Baba daha da kırar göğsüne başını:
"Hayy hayy emrinizdir Efendim, eğer Yunustan akıllı EŞŞEK varsa AŞK Âleminde buyurun alın Efendimiz!" der ve "d-ER!" işte..

40 yıl taban teptiğ dergâhın kapısında sıkışıp kalan ve: "Şükür başım İÇ-ER de kaldın!" Buyuran Yunus Babam, kendi AN-latsın mânâ BaBasını-TaPTuK'unu buyuruN..
HAKK Erenlere rAHMETtler YAĞ-sın Rahmetenlilâlemin BUL-utu'ndan İnşaallah:


ELHAMDÜLİLLAH!..

Taptuk'un Tapusunda
Kul olduk kapusunda,
Yunus miskin çiğ idi
Pişdük elhamdülillah.

Taptuk eydür bu Yunus'a
Bu aşk Hakka irer se,
Kamulardan ol yücedir.
Ben ana nice ireyim.

Baktuğum yüzde gördüm,
Taptuk'umun nurunu,
Maksudum bugün bildim,
Niderem ben yarını.

Aşk Sultanı Taptuk dürur,
Yunus gedadır Kapuda,
Gedalar lütfeylemek
Kalde dürur Sultana.

Şeyh ü Danişmend ü Veli,
Cumlesi birdir er yolu,
Yunus dur dervişler kulu,
Taptuk gibi serveri var.

Sorun Taptuklu Yunus'a,
Bu dünyadan ne anladi.
Bu dünyanin kararı yok
Sen neyimiş, ben neyimiş

Yine esirdi Yunus
Taptuk Yunusu gözler.
Meğer anin gönlünden,
Bir cür'a şerbet içti.

Yunus sen Taptukuna kıl dualar,
Dime kim nu kılam bu aşk elinden.
Taptuk diyem cümie dile,
Ananmışam değme kula,

Yunus dahi hod kim ola "
Bu sözleri diyen benem.
"


Tapu: tapu 1. Huzur, nezt, makam. 2. Zat, zatıali, hazret. 3. Hizmet, vazife, ibadet, tazim, hürmet. 4. Af dileme rasimesi.
Miskin: Sakin kalmış, elden ayaktan düşmüş. Manene sarhoş. Hoş görülemeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen (kimse). Âciz, zavallı.
Eydür: söyler.
İrmek: Ermek. 1. Yetişmek, neşvünema bulmak, kemale gelmek. 2 Erişmek, dokunmak, isabet etmek. 3. Vasıl olmak, yetişmek, erişmek. 4. Yetişmek, ileri bir dereceyi bulmak.
Geda: f. Fakir. Kimsesiz. Dilenci.
Kalde dürur: Hâlini Kâlde-sözde demesi yeter. Emeretse olur.
Danişmend: (C.: Dânişmendân) f. Bilgili, ilimli.
Server: f. Reis. Baş. Seyyid.
Cür'a: Curâ. Bir yudumluk su. İçim, yudum.
Hod be Hod: f. Kendi başına, kendi kendine.


Bir "BEN" Var Ben-den İçeru: aKRABa-lık âyetimiz:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

"Ve lekad halaknel insâne ve na'lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi :
Ve andolsun ki biz insanı yarattık ve nefsi, onu ne gibi vesveselere düşürür, biliriz ve biz, ona, şah damarından daha yakınız." (Kaf 50/16)

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... =15&t=7567
Resim
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Ahmed »

Gariban yazdı:Sevgili Ahmet can, bu mesajinizi zevkle okudum bugun Allah razi olsun. Memleketin boyle insanlara ihtiyaci cok. Insan dusununce ve Allah yardim ettikce ne hayaller gercek olmakta hamdolsun, yeterki siz hizmet etmek isteyin.

Es Selam ve Sevgiyle
garibAN

Sevgili GaribAN can, Cenab-ı Allah cümlemizden razı olsun, inşaAllah!
Hayallere ve imkanlara sınır koymamak adına çok güzel bir örnek oluşturuyor. Olumsuz, negatif düşüncelere bir set çekiyor. Aynı gayreti ve hizmet aşkını Yüce Rabbim, Rasulullah sallallahu aleyhi vessellemin gönlünde ve izinde göstermemizi nasip eder inşaAllah...

HAKKta ve HAYRda Allah Yâr ve Yârdımcımız olsun!
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Ahmed »

Gul yazdı:Sevgili acakir77 cann,
Kaç gündür bir eşek kelimesi vardı ki dilimde anlatamam. Geçenlerde bir söz okumuştum, aklımda kaldığı kadarıyla şöyleydi: "yük taşıyan eşek gibi olma" ... Hem kendi eşyalarını taşıtacaklar eşeğe. Ondan yararlanacaklar sonra da bak bu eşek gibi olma diye öğüt verecekler. Gerçekten çok ilginç! Sözden de çok net anlaşıldığı üzere, eşekleri küçümsemekte. Bu sözü okuduğumda aklıma ilk gelen "sadece hizmetçi" olan o eşeğe ne kadar haksızlık edildiği olmuştu. HAKsız sesler kulağıma geldikçe "en çirkin sesin eşek sesi" olduğunu yeni anlıyorum.
Allah bizlere Muhammedi şuur nasip etsin inşallah.
Elbette hizmetimiz hayat boyu hakka ve hayra olmalı. Ebu Leheb'in eşi gibi cehenneme odun hamalı olmaktan Allah'a sığınırız. Yunus Emremiz gibi Dost Dergahına odun taşıyanlardan oluruz inşallah.
Bu sizin anlattığınız gerçek yaşam öyküsünde ise gördüğüm tek şey hizmet. Eşek ve kütüphaneci ise sanki "görünmez" oldular...
Elbette hizmeti göremeyipte eşeği zaten yok sayanlar kütüphanecinin de kadr ve kıymetini bilememişler maalesef.



Sevgili Gül can kardeşim, Allah dualarınızı kabul eder inşaAllah, ne güzel bir tespitte bulunmuşsunuz: "Elbette hizmetimiz hayat boyu hakka ve hayra olmalı. Ebu Leheb'in eşi gibi cehenneme odun hamalı olmaktan Allah'a sığınırız. Yunus Emremiz gibi Dost Dergahına odun taşıyanlardan oluruz inşallah." . Ya nefsimizin esiri olup ona eşeklik edeceğiz ya da onu eşek edip Yunusumuz gibi hizmet edeceğiz. Allah hepimize bu yolda kolaylıklar versin, inşaAllah!
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Volkancan
Üye
Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: 19 Nis 2008, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Volkancan »

Bütün Muhammedinur ailesine hayırlı günler dilerim.

Yukarıda anltılanlarda eşek mevzu bahis olunca başımdan geçen bir hikayemi sizlerle paylaşmak isterim. Eşekler mübarek hayvanlardır. Duymuşsunuzdur belki eşekler iblisi gördüklerinde anırırlar. O nedenle sesleri de ağızlarından sanki hıçkıra hıçkıra çıkar.
Evveli ramazan arkadaşlarla iftar yapmak niyetiyle pikniğe gitmiştik. Gittiğimiz yer köylük bir yerdi. iftara yakın bir eşek anırtısı duyduk. Bunun ne demek olduğunu biliyordum ama arkadaşlara bir şey demek istemedim. Sonra ezan okundu yemekler yendi. fakat birazdan ramazanın adabına yakışmayacak bir muhabbet ortaya çıktı. Ama böyle bir şeyi bekliyordum çünkü bunun olacağını eşek haber vermişti zaten. O nedenle ne zaman bir eşek anırtısı denk gelse hemen aklıma bu olay gelir ve kendime çeki düzen veririm. Sevdiğim bu hayvanları bu olaydan sonra daha da çok önemsemeye başladım.
Demek oluyor ki bir insan olarak bir eşşekten bile alacağımız dersler varmış.

Bu anımı, başlıktaki yazı vesilesi ile sizlerle paylaşmak istedim. Cümleten hayırlı günler dilerim.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen simurg »

Çok ibret verici bir hikayeymiş,
okuduğum için çok mutluyum.

Bizimle paylaşıp,
böylesine güzel ve kıymetli bir hayatı tanıma imkanı bulmamıza vesile olduğunuz için çok teşekkür ederim kardeşim.
Allah razı olsun inşaallah.

İnsana hizmet bilinci ile yaşanılan bir hayat ne kadar bereketleniyor,
küçük gibi görünen bir iş, niyetin hayr olması sebebi ile nasılda büyük hayrlara doğru büyüyerek yürüyor.
böyle ibretli hikayeleri okuduğumda yada dinlediğimde
içimden benzer bir eylem içerisinde olamadığım için büyük üzüntü duygusu yaşarım.

Her tarafımı saran olanaksızlıklar içerisinde, ellerimin boşluğuna bakıp utanırım.
Rabbim böylesi hizmet eri insanları rızan ve muhabbetin ile sonsuz mutluluk nimetleri ile nimetlendir inşaallah.
çünkü onlar mutluluklarına vesile oldukları her insanın hissettiği mutluluktan ebedi hissedar olmakla nasiblilerden oldular,

ve bizi de en küçüğünden de olsa hizmet etme olanaklarına kavuştur inşaallah. Amin.

Mustafa Güzelgöz Efendinin aldığı maaşı helal ve hak edilmiş kazanç yapma çabalarını anlamayan,

"maaşını alıyorsun, ne diye yerinde oturup işine bakmıyorsun"
diyenlerin düşüncelerini anlamak çok zor.

Allah kazancının helal olması için, yaptığı işin hakkını vermeye çalışan bir kulunun önündeki engelleri kaldırıp,
nasılda herkesi ona hizmet eder hale getirivermiş,

bu çok büyük ders veriyor insana işte.

Gül kardeşim, dediğiniz öyle harika ki,

"Bizi Ebu Leheb'in karısı gib cehenneme odun taşıyan değil,
Yunus Emre Hazretleri gibi dergaha odun taşıyanlardan eylesin Rabbim"

duana bütün kalbimle amin diyorum,
bu ayırımı yapmayı ve son derece önemli olan bir anlamayı bize aşikar ettiğin içinde çok teşekkür ediyorum.

Elektrik mıknatısları ile elektromanyetik alanında çalışmalar yapan bir bilimadamının hikayesini okumuştum evvelce,
adı hatırımda kalmamış ama sonuç benzer
onun çalışmalarının verimli hale gelebilmesi de çok büyük bir inanç,azim kararlılık neticesiydi,
bütün bunlara ek olarak hepsinin kuvvetinin üzerinde bir iç kuvvet vererek
çalışmalarında asla karamsarlığa kapılmamasını sağlayan şey ise,
kendisine inanan bir insan vardı, onu hayalkırıklığına uğratmamak için sonsuz denemeleri göze almıştı.

Biz de bizi yaratan , yaşatan ve rızkımızı tayin eden,
ve ebedi nimetlerini bağışlayan
muhabbet nimetini ikram edip
kalbimizi sonsuz manaların tecellilerine ayine olabilecek cevherde yaratan
ve kendisine dünyada bir halife olmak kabiliyeti ile donatıp,
seçmiş olduğu kullarından olmakla şereflendiren Rabbimizi üzmemek, hayalkırıklığına uğratmamak için,
asi ve hainlerden olmamak için

Rabbimizin huzurunda yüzü kara olmamak için,
bu hayatlarımızın, kazancımızın,nefeslerimizin boşa gitmemesine çalışmalıyız
bedava bile olsa aldığımız nefesin bile helali vardır sanıyorum,
nereye harcadığımızla bağlantılı olabilir.

Allah Celle Celaluhu,her AN'ı düşünerek, nefsini değil hakkı ve hayrı seçerek yaşamamızı nasib etsin inşaallah . Amin.
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ

Mesaj gönderen Gul »

Allahımız'ın cümlemizden razı olmasını dilerim Simurg Cann.
bedava bile olsa aldığımız nefesin bile helali vardır sanıyorum,
nereye harcadığımızla bağlantılı olabilir.
Bu sabah Hicr Sûresini okuyordum, 18.Âyet-i Kerime'sinde ALLAHu Zü'l-Celâl'imizin İZni ve İNAYETi ile RABB'ül Âleminimiz SÖZünü, RESÛLALLAH SALLallahu aleyhi ve sellem efendimizin SESinden buyuruyor:

"Eûzu billâhi’s-semî'il-alîmi mine’ş-şeytani’r-racîmi min hemzihi ve nefhihi ve nefsih: Kovulmuş şeytanın dürtmesinden, üflemesinden ve kötü nefesinden her şeyi en iyi işiten ve bilen ALLAH'a sığınırım."


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ

Resim--- İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubîn(mubînun):"Ancak kulak hırsızlığı eden olur, onu da parlak bir şihab ta'kıb etmektedir"

Ve kulak hırsızlığı ne demek diye düşünmeye başladım ama günlük işlerimde idim. Balkona çıktım ve her gördüğümde içimin kıpır kıpır olduğu ve de “Sübhâne Rabbiye’l - aliyyil a’lel vehhâb!” hadis-i şerifini duyduğum "YAPRAK GÜZELİ"me biraz su vermek istedim. Tarif edilmez bir renk ahengi içerisinde olan yaprakların hepsi birer kulak olmuştu bugün. Sonra teknik olarak yaprağın görevini düşündüm ve ilk aklıma "fotosentez ve solunum" aracı oldukları geldi. "Nefes alıp vermek neydi?" diye bu defa sormaya başladım kendime. Hani çok sıkılırız, bunalırız, işler sarpa sarar da sonra işlerimiz yoluna girince çok şükür rahat bir nefes aldık deriz ya...Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ve elbette Allahımız'a teslim olup, iman edip ve tabi olup itaat edince o rahat nefes alınmakta idi. Bütün bunlarda Muhammedi anlayışın ve idrakın oluşmasıyla olacak işlerdi. Şimdi artık nefes alıyor muyum diye sorduğumda yanına şunu da ekliyorum. Muhammedi anlayışta mısın, Muhammedi İdrakın oluştu mu? Eğer cevap evetse, "evet nefes alıyorum"... Eğer cevap hayırsa "hayır nefes almıyorum".

Âyet-i Kerime'de geçen "kulak hırsızlığını" ise şöyle anlıyorum ki; şehadet etmeden.... Kelime-i şehadetsiz bir yaşantı; yaşantıysa tabi. Kul İhvâni Hocamız diyor ya "yaşanmayan yalandır" diye...Yani elimizde bir çiçek tohumu var diyelim. Bu tohumu toprağa ekip, sulayıp, güneş enerjisinden faydalandırmalıyız ki o tohumun bu ortam içinde çiçek açışına, meyve verişine, kokusuna, tadına yani tüm özellik ve güzelliklerine şahit olalım... Şimdi bu şehadet gerçekleşmeden nasıl yaşayabiliriz ki...
Kelime-i şehadetsiz bir yaşantı yaşayışsa eğer, hırsızlık değil midir? Ve hırsızlıkla elde edilenler haram değil midir? diye sormaktayım şimdi kendi kendime
Resim
Cevapla

“►İbretlikler◄” sayfasına dön