KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

24 Haziran 2011 KUL İHVÂNİ ResimMUHAMMEDî Mİ'RAC SOHBETİ

Resim

Es-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.
Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


Âlemlerin RABB’ı ALLÂHu ZU’L-CELÂLe, âlemlerin rahmeti Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin Tevbesi, Duâsı, Rızâsı ve Şehâdeti İçerisinde Zikretmek, Fikretmek, Şükretmek ve Sabretmek “BİZ BİR-İZ” Nasibimiz ve Rızkımız ve Kısmetimiz olsun İn şâe ALLAH.
ALLAHu ZU’L-CELÂL, RABBi'l-âlemin şu ANda fiilen icra etmekte olduğu Sünneti, Şe’eni içerisinde.
ALLAHu ZU’L-CELÂL şimdi şu anda, şe’an da, bütün zerrelerin ve kürrelerin kerhen değil tav’en, düşünerek taşınarak karar vererek değil;
Muhtac oldukları için,
Mecbur oldukları için,
Me’mur oldukları için ve de,
Mahkum oldukları için,
Bu bir Zillet değil İzzettir.

Bu bir muhtaçlık değil, fakirlik muhtaçlığı değil, ganîlik keremliğinin kullanılışıdır.
Atomun dönüşü insan aklına sığmayan sonsuz zannettiğimiz... Hani diyorlar ya, “uzay büyüyor, uzay büyüyor, büyüyor!” diyor.
Şişiyor şişiyor!”
Nereye şişiyor?
Uzayın öbür tarafında bir yer daha vardı da oraya mı şişiyor?
Bunlar hep aklın uydurduğu şeyler, aklın anlamaya çalıştığı şeyler.
Bütün bunlar Zerre ve Kürre dediğimiz, aklın minicik hâli ya da en büyük hâli, nereyse, nereye varıyorsa, onun varabildiği yer kadar.
Öbür tarafı sonsuzluk.
Sonsuzun târifi, varabildiğimiz yerin daha ötesidir.
İşte aklın sonsuzluğu ya da sıfırlığında meşhur ve doğru tâbirle Kulluk Vasıfları olan;
Fakriyyet-Muhtaçlık,
Acziyyet-Mecbur Kalış,
Zillet-Me’mur Oluş, Emrediliş, böyle yapacaksın, “KûN feyeKûN” o kadar!
İllet-Sebeblere dayalı yaşamaya Mahkum oluş!

Sebebi kaldırırsan KiMlik-KiŞilik kesilir.
Canını çekersen, ceryanı kesersen karanlıkta kalırsın. Makineler susar!.
Ceryanı çekersek elin ayağın senin olmayıverir, leşe dönüşür, çöpe gider gibi. Bunun mahkumluğu, bunlardan nasıl kurtuluruz?
Nasıl bunları MuhaMMedî SEVİYEye oturturuz?
Nasıl gönlümüz, rûhumuz, kalbimiz, herşeyimiz nasıl tatmin olur?
İtminan bulur?
DIŞımızda DÜZENimiz İÇimizde DENGEmiz nasıl SEVİYElenir? Nasıl BİZ büyük harflerle “İNSAN”ca YAŞArız?
Nasıl ALLAHu ZU’L-CELÂLin takdir ettiği, kerem ettiği, emrettiği, “böyle olursanız BİZ BİR İZ” buyurduğu İNSAN gibi ebedîyyen yaşarız?
Üç günlük dünyâ hayâtı bizim için başlangıç ve bitiş gibi, yanıp dönüp ölmemeye çalışmak içindeyken bizler.

İşte bütün bu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin geçmiş için, geçmiş hayâtımızdaki bizim muhtaçlığımızdır bu.
Tevbesi, tevbe edişi, “bunlardan ALLAH’a dönerim” deyişi.
Bu bir ayıp değil, günah değil!.
Çocuğun çocukluğu günah mı?
Bir şey bilmeyişi, her şeyi yapabilişi, bir günah mı?
Aşaması yok mu?
İyi de şimdi Nuriye bu yaşta, şimdi üç yaşında mı olsun? Bu doğru değil işte!
Üç yaşındaki çocuğu da otuz yaşına mı çekelim? O da doğru değil.
O zaman herşey zamanında yaşanır ve o hakktır.
BUZun buzluğu hakktır, SUyun suluğu hakktır.
BUHARın buharlığı, BULUTun bulutluğu hakktır.
“Hakk olmayan nedir?”
Öyle olduğu halde başka yerde oluştur.
MuhaMMedî SEVİYEsinde olmayıştır.
Şunun için söylüyorum ki, her aşamanın kendi MuhaMMedî SEVİYEsi hakktır. Ve en güzelidir!

Yâni seksen yaşındaki bir dedenin secdede gözyaşı döküşüyle,
Üç yaşındaki bir çocuğun bezden yapılmış bir bebeği anne gibi bağrına basışı arasında ne fark var?
Akıl bakımından fark var!.
Nakil bakımından ikisinde de MuhaMMedullah vardır, Muhabbetullah vardır.
Çünkü akıl TEK’tir. Bir noktadır akıl. Doğru bile değildir.
Akıl kendini dahî bilmeyen, ne olduğu belirsiz, boyutsuz bile diyemeyeğimiz, ne olduğu belirsiz bir şeydir.
Kürre Zerresidir yâni.
Kürre Zerresi ki, şekilde biz onu NOKTA olarak çizeriz.
Daha büyük mikroskopla bakarsak onun göbeğine bir nokta daha koyabiliriz.
Daha büyütürsek yine nokta koyabiliriz.
Sonsuz kaçan bir huni gibi kaçar o MERKEZde.
RABBu'l-âlemîn’e doğru gider çünkü, Merkeziyetten dolayı.
Bu anlamda bir bu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Zikrine İştirak, Mutlak Fakriyyet içerisinde, ALLAH’ın Mutlak Ganiyyetini Zenginliğini, küllî şey’in ALLAH’tan ALLAH’a olduğunu anlayış şuuru, MuhaMMedî Şuuru içerisinde bu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin buyurduğu;
ALLAH celle celâluhu’nun “sebbeha” diye ilan ettiği, “yusebbihu lehu ma fi's-semâvâti ve'l-ard” buyurduğu, “Yerde gökte ne görüyorsanız Zerre-Kürre Tümü ALLAH’ı tesbih ediyor. Siz onların dilini anlayamıyorsunuz. Şuur edemiyorsunuz!” Anlamında Âyetleri açık.

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gâlib-i mutlak, yegâne hüküm ve hikmet sâhibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”
(Cuma 62/1)

İşte bu Zikre İştirak; İlimi, İrâdesi, İdraki ve İştiraki kendi içindedir bunun.
Bunun için ne gerekiyor?
Ayrılık-Gayrılık Tevbesi gerekiyor. MuhaMMedî seviyeye oturmak gerekiyor.
Aşağıdaki şaşkınlık, yukarıdaki taşkınlık, nedir bunun adı?
Azgınlıktır!
İtidali nedir? Aşkın olanı nedir? Şaşkın ve taşkın olmayanı, aşkın olanı, ALLAH aşkı olanı nedir?
Hakîkat-ı MuhaMMediyyemiz ki, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yüreğindekidir, SEVİYEdekidir.
Deniz seviyesindeki gibi BİZ BİR-İZ!..
İşte buraya geldiğimiz zaman “Zikr-i Dâim” oluruz.
Zikr-i dâimî oluruz İn şâe ALLAH.
Neden?
Nedeni mi var. ALLAH’tan başka tek şey vardır. Yaratılan tek şey!.
O da Nûr-u MuhaMMed’tir. İşte onun içinde olan MuhaMMedu'l-Emîn’dir.
MuhaMMed Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Nûrunun göbeğinde, içinde olandır.
Hocam neresinde?
Neresinde ne demek kardeşim. “Akdeniz’de bir damlasın!” diyorum.
Hocam Mısır’da mıyım? Hocam İtalya’da mıyım?
Bu Kevser Çanağında bir damlasın!
Yoksun ama varsın!. Varsın ama gözükmüyorsun-Yok gibisin!.
Hep aynı çünkü. Milyarlarca damla, “Akdeniz” diyorum.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Rahmetenlil’âlemin bütün Âlemler onun Rahmetinde “R” sinde RÜŞDe eriyor. RÜCU’’ oluyor. ÜRUC oluyor. Mİ’RAC oluyor.
Önümüzdeki Salı akşamı İn şâe ALLAH! Mi’rac oluyor.
“Göklere gitti, çıktı, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem tekrar geri indi!” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem hangi göklere girdi-çıktı?
Neptun, Uranüs mü?
Nereye?
Kaç kilometre?
Niye?
Ne diyorsun?

Bütün bunlar akıla anlatılmak içindir.
Akıl çocukluktan ergenliğe ermeli, ergenlikten kastım akıl, nakille evlenmelidir, leşmelidir.
O zaman esas can ceryanı gelecek. Toprak hatlı.
Akıl ile ceryanı taşıyan hat yanyana geldi mi ikili; Fazlullah FİŞİ, Kevser Piriziyle BİLişip, BULuşup, BİZ BİR-İZ OLuşunca ne mi yapacak?
Can CERRyÂNı verecek. Vahdet, Tevhid: “ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMedü’r- Rasûlullah!” Pirizinde bu CERYANı alacaksın.
İlâhe İllâ ALLAH diyen cennete girer mi?!”

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Hiçbir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek ALLAH’tan başka ALLAH olmadığına ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Rasûllullah olduğuna şehâdet etsin de ALLAH onu Cehennem’e haram etmesin!” buyurdu.
(Buhari’nin Kitab-ı İlm’inden naklen Sahih-i Buhari Muhtasarı..., Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, c.IV, s.271)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir başka rivâyete göre şöyle buyurmuştur: “Yâ Muaz! Halka müjdele ki: Her kim “Lâ İlâhe İllâ ALLAH” derse Cennet’e dahil olur”
(Müsedded’in Müsned’inden naklen Sahih-i...,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, c.4, s.265.)

Resim---Yine bir başka rivâyete göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim ki: “Lâ İlâhe İllâ ALLAH” diye ALLAH’ın varlığına ve birliğine şehâdet ederse, Cennet’ e dahil olur.”
(Ebu Ya’la Musili’nin Müsned’inde Ebu Harb’den rivâyet için bkz. Sahih-i...,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, c.4, s.265.)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir başka nedenle de şöyle buyurmuştur: “Kimin son sözü: “Lâ İlâhe İllâ ALLAH” olursa Cennet’e girer...
(Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel, Müslim ve Tirmizi gibi kaynaklar için bkz. İmam Nevevi, Riyaz’üs Salihin Tercümesi, Merve Yayınları, İstanbul 1992, c.2, s.259)

Ne acıdır ki arzetiğimiz Hadis-i Şerifi esas alarak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i devre dışı bırakmaya çalışanlar şu hadisi neden görmemekteler?

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun Peygamberi olduğuna şehâdetlik yapana, ALLAH Cehennem’i haram kılar.”
(Müslim’in Kitab’ul-İman adlı yapıtında yer alan bu hadis için bkz. Riyaz’üs Salihin Tercümesi, İstanbul 1992, Merve Yayınları, c.1, s.382, Hadis No: 412.)

Tevhidullah İslam dininin temeli, kulluk imtihanının sonucu ve Kâinatın kuruluş maksadıdır Kur'ân-ı Kerimde:
فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim---Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum: Bil ki, ALLAH'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! ALLAH, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.”
(Muhammed 47/19)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ebu Zerr radiyALLAHu anhu’ya şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir kul yoktur ki “Lâ İlâhe İllâ ALLAH” desin, sonra bu tevhid akidesi üzerine olsun da Cennet’e girmesin; muhakkak ki Cennet’e girer!”

Bunun üzerine Ebu Zerr sorar: “Zina etse de, sirkat etse de mi?”
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle karşılık verir: “(Evet) zina etse de, sirkat etse de girer.”Fakat Ebu Zerr, bu tür suçları işleyen kimselerin böylesine kolay yollardan günahsız kalıp cennete girebileceklerine akıl erdiremediği için sorusunu tekrarlar: “Zina etse de, sirkat etse de girer mi?”
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem cevâp verir: “(Evet) zina etse de, sirkat etse de girer.”
Ebu Zerr yine sorusunu üçüncü kez tekrarlar. Onun bu ısrarı üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “(Evet) Ebu Zerr’in horluğuna, hakirliğine rağmen o kul zina etse de, sirkat etse de muhakkak Cennet’e girer!”

(Buhari’nin Kitab-ı Libas’ında yer alan bu hususlar için Diyanet’in yayımladığı Sahih-i Buhari Muhtasarı..., Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, c.4, s.268-9)

Nasıl girer?
İşte böyle MuhaMMedî SEVİYEye ulaşırsa girer.
Nerede cennet?”
Ne demek cennet nerede? ALLAH’ın bir “ÂN”ı vardır.
ALLAH’ın geçmişi geleceği olur mu?
Şu An şeANdadır ALLAH Celle Celâluhu İn şâe ALLAH.
İn şâe ALLAH ne demek?”
“ALLAH şe’andadır farkında mısın?” demektir.
Geçeni ALLAH celle celâluhu yaptı.
Şimdiyi ALLAH celle celâluhu yapmakta.
Geleceği ALLAH yapacak!.”
Akıl için bunlar, akıl için!.
Nakil için ALLAH’ın zamanı olmaz. Hâşâ yâni!
ALLAH ALLAH’tır. ALLAH celle celâluhu: “KûN!” bitti.
“ALLAH celle celâluhu hâşâ hesap yaptı, proje yaptı,eski malzemelerini kullanıyor vs.!” Bunlar akıl içindir.
Biz MuhaMMedî Melâmet Tasavvufundan bahsediyoruz.
Bir hikaye,bir masal,bir vaaz ve nasihat etmiyoruz.
Biz akıllarımızı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin seviyesine, aşağıdaysa çıkarmaya, yukarıdaysa indirmeye çalışıyoruz.
Seviyelemeye çalışıyoruz. Çalışmalıyız. Kısır döngüde yürüyemeyiz!

Bezirhâneler vardı eskiden. Ben gittim. Yuva Köyünde vardı.
Karanlık, çok loş bir yerde, büyük bir kayadan oyma soku, üzerinde dikine konmuş bir değirmen taşı, orta göbeğine bir mil, milin bir ucunda bir manda ya da eşek, beygir, bir hayvan bağlamışlar.
Derin kuyulardan su çekmede Dolaplar kullanılırdı da “Dolap Beygiri” denirdi çıkrığı döndüren ata!
Hayvanın başına bir örtü örtüyorlar. İki kırbaç vuruyorlar.
Sürekli yolda gidiyor sanıyor. Halbuki olduğu yerde döndürüyor.
Ve sokuya doldurulan ızgın ya da zeyrek bitkisinden bezir yağı çıkarıyor. Izgın ya da Zeyrek diye bir mahsulden çıkar o.
Zeyrek derler. Parlak kaygan bir tohumdur.
Bezir yağı çıkarırlar. Bezirhâne denir ona.
İşte bu şekilde bir Dolap Beygiri gibi körü körüne binlerce kilometre yol aldım sanıp aynı noktada dönmüşlükten kurtulmanın yolu;
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin MuhaMMedü’l- Emin Gemisine biniştir İnşâAllah..

Rota, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdedir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem in Görevli budur.
ALLAH celle celâluhu’nun görevlisi. Ebedîyyen odur. Ezelden beri de odur.
ALLAH celle celâluhu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi seçmiştir.
Beni neye seçmedi?” deme, sen de O’ndasın.
Kendini AYRı görüşün aklının BUZluğundan geliyor.
Sen de eridiğin SU Olduğun zaman göreceksin ki, sen de Kevser Tasında bir damlasın.
AYRılık-GAYRılık senin büzüşük kalmandan.
Ve bu Kulluk İmtihanında bir Takdirdir, Tecellîdir, ALLAH’ın Sistemidir.
İşte bu zikrullaha katılanlar Zikr-i Daimî dedir.
İkinci aşamada, kulluğun ikinci aşaması ACZİYYET dediğimiz MECBUR kalış, muhtaç değil mecbur kalış.
Acizlik içinde mecbur kalış!
O zaman Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin rızasında, rızasına kavuşanlar, rıza BİZ BİR İZ’ i olanlar. BİZ BİR İZ diyenler.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin razı oldukları her şey ve olaya biz derazıyız, çünkü ALLAH celle celâluhu’nun rızası Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin rızasıdır.
Bizim rızamız Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin rızası olursa biz bundan razıyız.
MuhaMMed-i Nur böyle bulunur çünkü.
MuhaMMedî Şuura eren, biraz önce anlattığım o şuura eren burada MuhaMMedî Nuru böyle bulur. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin rıza nuruna akar.
Ravza nedir Ravza?
Ravzatü’l- Mutahhara” diyoruz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin kabr-i şerifine.
Biz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin cesedine mi diyoruz hâşâ?
Hayy olan Rızasına diyoruz Ravza diye.
Rızaların ceminin olduğu yer.
İşte burada Fikr-i Daimî olur insan.
Fikir, Nefs ve Akıldadır, Bedende değildir.
İşte nefs ve akillârımız MuhaMMedî Rızaya Rüşde Erdiği zaman: “Kendini ve RABB’bini bilir” zâten.
Bu Rusûliyyet “R”si,
Rıza “R”si, Rüşd “R”si, Rüyet görüş “R”si,
R” nin Rububiyyet “R”si olması,
Tüm bunlar kendi özellikleri ve güzellikleri içerisinde AKLa Anlatım için gözükür.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Evet Barbaros Can, biz bir şeye çok dikkat ediyoruz.
Biz kendi başımıza, kendimiz olarak, bir grup olarak, bir insan grubu olarak falan çalışmayı düşünmüyoruz.
Biz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin “ALLAH diyen, ALLAH’tan ALLAH’a ALLAH’la ALLAH için ALLAH’a giden Yolu” ndakiler,
bu Bataklık Dünyâsı içerisindeki ALTIN İZ-inin tozunu dilimizle tertemiz yapıp, deniz feneri gibi, güneş gibi parlatarak, insanlara “Hizbu’ş- Şeytan batağına basmayın, Hizbullah İZİ burada!” demekteyiz İnşâALLAH!
Dahası bu cehennemden geçmek için köprü gerekirse bu köprü de BİZ-İZ İnşâALLAH!
BİZ geriliriz üzerine bu ateşin UMMet-i MuhaMMED geçer üzerimizden.
Biz bu inançta MuhaMMedîleriz İnşâALLAH ve hamdolsun!.
Bu yolun Ahmedullah AŞK Arabasının tekerleri BİZ-İZ İnşâALLAH!.
Pise basılacaksa biz girer çıkarız, insanlar emin ve rahat olun yukarıda, BİZ taşırız.
Çünkü BİZ, MuhaMMedî hasbî Hizmetçileriz.
Biz “TEKER TEKBİR” ini biliriz.
“TEK-ER TEK-BİR” ini biliriz., Tek-Er’iz çünkü.
İkincimiz olmaz BİZim. Tek’tir. TEK-BİR gibidir TEK-ER liğimiz.
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz, BİZ, MuhaMMedîyiz.
Bu şeref Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e bahşedilen ref’ ediştir, yükseliştir.
Şeref nedir? Ref’in şu AN yaşayışıdır.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin bedenen yaşadığı o şerefi biz bedenlerimizle yaşatıyoruz İn şâe ALLAH ve yaşatacağız.
ALLAH kaderleri yazandır. Biz yazamayız.
Bir günde otuz milyon insan ölür, otuz milyon insan doğar.
Biz yapamayız. Biz sadece bir şey söylüyoruz:
“Ey akillârıyla yaşayan insanlar, akıllarıyla küllî şeyi anlayan ve var kabul edenler, aklını çektiğimiz zaman yok olan insanlar, akıllarınızı ALLAH’a çevirin!
ALLAH celle celâluhu’ya çevirmek için Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme çevirin! "
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme çevirilmeyen bir akıl “ALLAH!” dese dahi, kendi yarattığı "Hizbu’ş- Şeytan” lıkta “BİLLÂHİ’L- GARÛR: ALLAH ile kandırılmaya” gider son uçta!.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَّا يَجْزِي وَالِدٌ عَن وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yâ eyyuhe'n-nâsu'tekû RABBekum vahşev yevmen lâ yeczî vâlidun an veledihî ve lâ mevlûdun huve câzin an vâlidihî şey’â(şey’en) inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumu'l-hayâtu'd-dunyâ, ve lâ yagurrennekum BİLLÂHİ'L GARÛR(garûru) : Ey insanlar, RABB'inizden korkup sakının ve öyle bir günün azabından çekinip korkun ki, (o gün hiç) bir baba, çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şüphesiz ALLAH'ın va'di haktır. Artık dünyâ hayâtı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi ALLAH ile aldatmasın.”
(Lokmân 31/33)

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yâ eyyuhe'n-nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumu'l-hayâtu'd-dunyâ, ve lâ yegurrennekum BİLLÂHİ'L-GARÛR(garûru) : Ey insanlar, hiç şüphesiz ALLAH'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi ALLAH ile (ALLAH'ın adını kullanarak) aldatmasın.”
(Fâtır 35/5)

يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ قَالُوا بَلَى وَلَكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّى جَاء أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yunâdûnehum e lem nekun meakum, kâlû belâ ve lâkinnekum fe tentum enfusekum ve terebbastum vertebtum ve garret kumu'l-emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve garrekum billâhi'l-garûr(garûru) : (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz, (ALLAH'a ve İslâm'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda ALLAH'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi ALLAH ile (ALLAH'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu."
(Hadîd 57/1)

Onun için Kur’ân- Kerim’de bu üç âyete dikkat etmeliyiz ki, “Billâhi'l-garur” o çok kandırıcı İkilik Şeytanlığı içindeki Akıl-Nefs, Hevâsını kendi İlâhı yapar ve İlâhıh’ını kendi yaratıverir!.

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) : (Ey Rasûlüm) gördün mü, o nefis arzusunu-Hevâsını ilâh edineni? Artık ona, sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)”
(Furkân 25/43)

“Görmez misin hevâsını ilâh edeni? Sen mi kurtaracaksın onları?” dercesine..
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’e buyuruyor ki ALLAH celle celâluhu: “Hevâsını ilâh edinene, artık ona, sen mi vekil olacaksın?
Sen mi kefil olacaksın!
Hürriyet verildi ona. O ise bilerek ters YOLu tercih etti.
Hilafet verildi. ALLAH celle celâluhu kendi yerine halife kıldı onu yeryüzüne, o da dedi ki: “Ben, Benim! RABB da değil İLÂHım RABB değil, Ben kendim Rabbım!”.
Nefs Hevâsının ilahlığı, Firavun’luktan da daha kötüdür.
Firavun ben RABB’bınızım diyordu:

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
Resim---Fe kâle ene RABBukumul a’lâ: Dedi ki: "Sizin en yüce RABBiniz benim."
(Nâziât 79/24)

Bu günde bu sapık nefis demekte ki: “Ben kendi nefsim-aklım kendi ilâhımı kendim kendi hevâ-hevesimden yarattım!”
Bu korkunç bir hatadır, yalandır ve ALLAH celle celâluhu’ya iftirâdır ki asla kimseye akletmeyen akıl vermemiştir!.
Tüm âlemlerin ve Âdem oğlunun Mutlak Emniyet Kapısı–Gemisi KİMdi?
Ancak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem idi.
O’nun için ALLAHu ZU’L-CELÂL: “ALLAH ve Rasûlüne teslim olun", buyuruyor.
“Sâdece Bana teslim olun!” buyurmuyor ve kendisine teslim olma yolunun ancak ve ancak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i; BİLip, BULup, OLup da yüreğinde Şeriat-ı Garrasını YAŞA-yarak Murâdullaha gark oluşu mümkün kılmakta ALLAHu ZU’L-CELÂL.
“Bana iman edin!” değil “ALLAH ve Rasûlüne iman!” edin, buyuruyor.
Açık-seçik âyetler.” ALLAH ve Rasûlüne tâbii olun!”
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem hâşâ bir aracı değil RASÛLdür İRSALL edicidir SILAya götürücü tek YOL ve YOLDAŞtır..
Ben şaşkın ve ham aklımla tek başıma, nereden bileyim, nasıl bulayım ALLAH celle celâluhu’yu ALLAH aşkına!.
Benim gibi bir insan lâzım, bana öğretecek eğitecek ve Mürşid-i Mutala olacak!.

Size neden meleklerden peygamber yaratmadım âyetleri var.
Ben ne yapardım melekleri? Nerede melek arardım?
Benim gibi yaşamayan, benim gibi taşlanmayan, benim gibi haşlanmayan, benim gibi gülmeyen eğlenmeyen, bende sizin gibiyim demeyen, kurutulmuş et yiyen bir kadının çocuğuyum krallar gibi muamele etmeyin,
Kendisi için ayağa kalkan ashâbına buyruğu;

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Kim insanların kendisi için ayağa kalkmasından (en-yumessele lehu) hoşlanırsa, cehennemdeki yerini hazırlasın” buyurdu.
(Tirmizî, Edeb, 13.)
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, deve gibi yere yatıyor dizlerinin üzerinde ve sahabe bakıyor, Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz binmiş dedelerinin sırtına, bir de böğürlerine ayak vuruyorlar: “puh! puh! de” diye.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de deve gibi ses çıkarıyor.
Sahabe efendilerimize de buyuruyor ki: “Görüyor musunuz birde bana “puh puh!” yaptırıyorlar!”
Bu nedir? Bu muhabbettir EHLine ve Cuma namazı kılmak gibi farzı ayndır.

İmam Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Mescid-i Nebevide namaz kıldırıyor sahabeye.
Sahabe hadiste diyor ki, on-onbeş dakîka zaman geçti diyor, secdeden kalkamadı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, öldü kaldı mı diye şöyle yanağımı yan yatırdım baktıydım sırtında çocuklar.
Sonra selâm verince buyurdu ki, “kusura bakmayın sırtıma çocuklar bindi, Keyifleri gelsin diye geç kaldım.”
Keyifleri gelsin diye.
“Sen mi benim namazımı ikiye böldün ulan!”
“Çattt!” İKİ tokat değil!
MuhaMMediyyet bir SEVİYE işidir.
Deliyle deli, veliyle veli oluştur.

Bunları neden söylüyorum?
Ben Mi’ractan neyi anlayacağımızı, nereye rücu’ edeceğimizi anlayalım istmekteyim!
“ALLAH celle celâluhuya Rücu’ edeceğim!”
“Et hadi! Nereye gitti Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimize rücu’’!

Resim---Sevgili Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

“Kendini bilen RABB’bını bilir!”
Kendini bil bakayım bir. Nasıl biliyorsun?
Kendin kimsin?
Aslın astarın ne?
Senin değil kâinâtın aslı astarı ne?
Âlemlerin aslı astarı ne?
Rahmetenlil’âleminsiz RABBulâlemini BİLmek ve RÜCU’’ etmek-dönmek nasıl olacakmış?
Kendini nasıl bilirsin aslını bilmeyen insan!.
Soruyoruz: “Hümeyra kimin kızısın?”
“Bilmiyorum!”
Kızım nasıl bilmezsin, insan anasını babasını bilmez mi? Bilmiyorsan bulalım!
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem nerdeymiş?
ALLAH'ın ilk yarattığı şeydir. Küllî şey ondadır. Cem’dir.
İşte bunu anlamaya çalışıyoruz. MuhaMMedî Mi’rac budur.
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şu göklere çıkmış, orada ALLAHu ZU’L-CELÂL ile buluşmuş!”
Geç bunları. O değil anlatılan.
Oku Et-tahiyyâtu'yu bakayım bir.
Her namazda okuyoruz. Et-tahıyyâtu’yu okuyoruz her namazda.
Neyi okuyoruz? Selâmun aleykum Ya RABBi. Aleykum selâm, bu mu?
Hani şah damarımızdan daha yakındı RABBimiz Teâlâ.
Hani “ALLAHu nûru's-semâvâti vel’ard” dı.
Küllî şey ALLAH’ın Nûruydu gördüğümüz, göklerde yerde!
ALLAH gerçekten Ez-Zâhirdi. Kalktı mı bunlar?
Hayır! Peki bunlar niçin?
Bunlar şunun için. Ahmet, Tarık, Tâhir, bunlar gerçekten:
MuhaMMedî Şuuru BİLsin,
MuhaMMedî Nuru BULsun,
MuhaMMedî Sürurda OLsun,
MuhaMMedî OlOnurunu Şerefini Haysiyetini YAŞAsın diye!.

Burada bir, Vahdet BİRdir.
Bir Tek sayı vardır kâinâtta. O da “BİR-1”dir.
Geri kalanlar sonsuz adette rakamlardırdır.
Bir, bir daha derseniz ikidir, bir daha derseniz üçdür, bir daha derseniz dörttür.
Bu oda da üç kişi var dediğiniz zaman bu odada 3 tane kişi yoktur.
Hepsi tek başına Bir birdir.
“Bu odada Târık var, Tâhir var, simurg var” dediğiniz anda, üç kişi diyorsunuz siz, orada üç kişi yoktur.
Üç tâne bir vardır.
Aynı yerde, aynı zamanda, aynı halde, aynı koordinatta iki kişi, iki şey asla yoktur-olamazda zâten.
ALLAH celle celâluhu TEK’tir.
“TeK” ten başka kimse yoktur.
Küllî şey böyledir. MuhaMMedî seviye budur.
Rakamlarla uğraşamazsınız.
Rakamlar “2-3-4-5-6-7-8-9-0” dan ibârettir gerisi tekrarlardır.
Trilyon yazarım size. Katrilyon yazarsın!.
Gökteki yıldızları say demekle, ne yapacaksın yıldızları sayıp da!.
Asla sayamazsınız aklınız durur!.
Ama şunu söyleyebilirsin: “Hocam, Yusebbihu lehu ma fi's-semâvâti ve'l-ard.”
Bütün kâinâttaki her maddenin atomlardan oluştuğunu bilmeyen mi var. Gaz olsun sıvı olsun katı olsun ne fark eder.
Kim yok oluyor ki.
Bir kilogram odunu yaktığınız zaman yerinde iki gram kül kaldı diye gerisi nereye gitti. Yok mu oldu?
Hayır. Gaz halinde atom oldular. Nereye gidecekler!.
Bunlar atomlar durmadan dönüyor- feleklerde yüzüyor “sebbaha” ediyor.
Zikrediyor. Zikre çağırıyor seyre, yâni zikrederek DevrÂNı seyrettiriyor sana. Aylar, güneşler, yıldızlar kâinâtta atomlar dönüyor zikrullah sürekli sürüyor.
Tesbih, tesbihat, sebbeha, DevrÂNda, ve aklı olan insan için SeyrÂNa seriyor Yaratan ALLAH celle celâluhu.
Bakın görüyor musunuz! Okuyor musunuz Kur’ân-ı Kerimi?
Kâinât Kur’ân-ı Kerimini.
Kendi Kur’ân-ı Keriminizi.
Kalb Kur’ân-ı Keriminizi.
RABB teâlâ Kur’ân-ı Kerimini.
Rasûlullah Kur’ân-ı Kerimini okuyabiliyor musunuz?
Matbaa Kur’ânı mı okuyorsunuz?
MuhaMMed aleyhi’s-selâmın Kur’ân-ı kerimini mi okuyorsunuz?..

Ölü harflerimi okuyorsunuz?
Fiilen yeni yağan yağmurlar gibi olan RAHMETlerimi okuyorsunuz?
Dün okuduğun Fâtiha bugünkü Fâtiha mı idi?.
Dünkü yağmur dünün yağmuruydu, bugünkü dünküne benziyor zannediyorsun oysa bugünün yağmuru yağmakta bu gün!.
Bugünün Fâtihası okunuyor.
Bu günün tevhidi.
Bu günün “ ilâhe illâ ALLAH MuhaMMedun Rasûlullah” ı, bugün yaşamıyor musun?
Dün yediğin ekmek mi bugün yediğin ekmek?
Dün alıp verdiğin nefes mi bugünkü solukların şu ANdaki?
Her AN her AN yeniden yaradılıştasın Nesl-i Cedid!.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »


MuhaMMedî Melâmette boşluk yoktur.
MuhaMMedî Melâmet birine bir şey satmak için, birinden bir şey almak için değildir.
MuhaMMedî Melâmetin Hizmeti bir kulun, enterkollekte İlahi Sistemdeki yerini bulmasınadır.
Protezlik yoktur. Takma diş gibi, yüzük gibilik yoktur.
Buraya enterkollekte girenler benim için senin için girmez. ALLAH için girer.
ALLAH için girmek için, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin elinin üzerinde eli olması gerekir, biat etmiş olması gerekir her AN!.
Onun içindir ki ALLAHu ZU’L-CELÂL: “ALLAH ve Rasûlüne teslim olun, iman edin, tâbii olun, itaat edin!” buyurmaktadır.
“Ya MuhaMMed o ağacın altında sana biat edenler, şecerenin altında!”
Hangi ağaç hocam ?
Ben gittim oraya, Biat Ağacının bulunmuş olduğu yere.
Orada Mescid-i Biat vardır.
Şerece bir insanın silsilesidir. İnsanlık silsilesidir.
Sadece Âdem Aleyhi’s-selâm değil, ALLAH’ın yarattığı günden yok edeceği güne kadar zâhiren olan sistemin tümünü kapsar.
Biat, elele oluştur.
Elektrik direkleri gibi her AN BAĞlı olup cAN CERRyÂNı SALL ederek, Keban’ı sana getiriştir, seni Keban’a götürüştür.
Bu fiş bu prize takıldı mı Keban buradadır.
Bir milimetre boşluk yoktur varsa elektrik kesilir.
Onun için MuhaMMedî Tasavvufta, MuhaMMedî Melâmette yetişen gençlerimizin gerçekten dört dörtlük yetişmesi lâzım.
Bunu Habibullah Hazmı içerisinde hazm etmesi lâzım.
Doğru, kesin, emin bilgileri kendinden değil; Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Sistematiği içerisinde oturtması lâzım ki emin olsun.
Bir şey söyleyecekse Kur’ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi oturtmalı ayaklarına, mesnedlemelidir.
Onun için MuhaMMedî Melâmette “ ilâhe illâ ALLAH Bahtı, MuhaMMeder Rasûlullah Tahtı” üzerine kurulur.
Bu dört ayak “ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMeder Rasûlullah” zeminine oturur.
Yoksa havada kalır.
Çünkü mekân yoktur. Mekân ancak ve ancak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir, Nur-u MiMdir ASLen ve fASLen.
Bunun üzerinde ısrarla duruşumuz, anlaşılması zor olduğu içindir. Gerçekten zordur ve bugün İslam Toplumunun en büyük kaybı buradadır.
Hepimiz deriz ki “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi çok seviyoruz.”
Ama sorarsanız kime inanıyorsunuz? İmama sorun isterseniz!
ALLAH’a inanıyorum!” der.
ALLAH’a inanır gibi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme inanacaksın!” desen seni kafirlikle suçlar: “Ortak mı?” diye.
Hayır Ortak değil de Rasûlullah!.
Beni anam babam yaratmadı, ALLAH yarattı ama anam babamla doğdum bu âleme.
Sünnetullah ortaklık mıdır?
Kim ALLAH’tan ayrı ki?
Senin gübre dediğin ALLAH’ın nuru değil de başkasından mı satın alındı?
Aklın için, gübre o, yoksa ALLAH’ın Nurudur küllî şey.
Bunu doğru anlamamız gerekiyor.
Çünkü kuracağımız sistem hep bunun üzerine.
Demin söylediğim, niye 1’i söyledim.
Sana 1’i anlatamazsam 2’nin neyini anlatayım.
Çünkü 2 (1 + 1) bir bir daha demektir.
İki tane bir daha büyük 10 dedim mi, 10 tane 1. 10 kere yok. 1’i anlatamadım çünkü. 1’i bir anla, o zaman mesele yok.

Hocam bir milyar tane “1” gördüm!
İyi, demek ki BİR TEK ALLAH’ı gördün.
Türlü şekillerde gördün MaşaALLAH!
Yüzbin tane âlet gördüm.
Yandırdı, dondurdu, tüttürdü, etti, ışıttı, mışıttı, eee ne oldu?
“Valla hocam hepsini Keban’da bir şalterde hallettim.
İndiriverdim şalteri âletler sustular: “Biz öldük!” dediler ve Bitti.
Budur inanç. Vahdet budur.
Keban deyip durduğumuz ALLAHu ZU’L-CELÂL değildir hâşâ.
Biz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme kadar gideriz.
Bizim Kebanımız Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden öbür tarafa, Rahmetenllilâlemin ile RABBülâlemin arasındaki işler bizim işimiz değildir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin MuhaMMediyyetinde mahvoluruz gerisine karışmayız bilemeyiz.
“ben kendim bildim!” diyenin rehberi şeytandır.
Okumuyor Kur’ân-ı Kerim’i!
Bildirilecek olan bildirilecektir size. Kiminle?
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin gözüyle gösterilecektir, kulağı ile duyurulacaktır, kalbi ile anlatılacaktır.
Emin olan ALLAH’tır, Rasûlullah’tır, sen emin misin ona bakacaksın.
kendimize bakalım ALLAH celle celâluhu emindir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem emindir, merak etme.
Ben emin miyim? Nasıl emin olurum?
Nasıl güvenir bana ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bana ALLAH aşkına!.
ALLAHcelle celâluhu ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemle güvenmeye Muhtacız, Mecburuz, Memuruz, Mahkumuz.
Başka yol yok bizim için! Geliniz bize bakalım!
Hocam neye heyecanlı söylüyorsun?
Mi’rac yapacağız diye! Mi’rac yapacağız ya rücu’ edeceğiz ya!
BUZluktan SU’luğa geçeceğiz ya!
SU’luktan BUHARlığa geçeceğiz ya!
BUHARlıktan BULUTluğa RÜCU’’ edeceğiz ya!

Muhtacız, ihtiyacımız sonsuz ya!
Mecburuz, başka yolumuz yok cebren böyle yaratıldık ya!
Memuruz, böyle emredildik ya!
Mahkumuz, hakkımızda Hükm-ü HAKK böyledir ya!
Yoksa “Veylenâ!” yazıklar olsun bize. Âyetler çok, 6 yerde Kur'ân-ı Kerimde…

وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ
Resim---''Vakterabel va’dul hakku fe izâ hiye şahısatun ebsârullezîne keferû, yâ veylenâ kad kunnâ fî gafletin min hâzâ bel kunnâ zâlimîn(zâlimîne) : Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkâr edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler).
(Enbiyâ 21/97)
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Yatsı Ezanı olmuş bu günün!
Evet ezan-ı şerif okunuyor burada.
Biliyorsunuz Ezan bir Kâbe OKUnuşudur.
Kâbe’nin Merkezinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Kalbi vardır.
Bizim altı yüzümüzün ortasındadır Peygamber aleyhi’s-selâm.
Dört yüzümüzde; Beden, Nefs, Kalb ve Ruhtur.
Dört yüzümüze dört kere. “Allâhuekber! Allâhuekber! Allâhuekber! Allâhuekber!” çekmektedir.
Beden, Nefs, Kalb Ve Ruhumuza.
Sonra araya bir KÖŞEĞEN Atıp;
Beden Ve Nefsi Zâhir olarak ayırıp: “Eşhedü en Lâ İlâhe İllâ ALLAH!”
Sonra Kalb Ve Ruh tarafına, köşegenin öbür tarafına “Eşhedü en Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” buyurmaktadır.
Eşhedü enne MuhaMMede’r- Rasûlullah!
Ben ALLAH’ın Rasûlullah’ı olarak size tebliğ ediyorum beni duydunuz değil mi?” demektir.
Eşhedü enne MuhaMMede’ r- Rasûlullah!

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---"Muhammedun Rasûlullâh(Rasûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri rûhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen): MUHAMMED (aleyhi’s-selâm) ALLAH’ın peygamberidir. O’nun beraberinde bulunanlar (ashab-ı kiram), kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları, rükû ve secde eder halde (namaz kılarken) ALLAH’dan sevab ve rıza istediklerini görürsün. Secde eserinden (çok namaz kılmaları yüzünden meydana gelen) nişanları yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’daki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da şu: Onlar, filizini çıkarmış bir ekine benzerler. Derken o filizi kuvvetlendirmiş de kalınlaşmı, nihayet gövdeleri üzerinde doğrulub kalkmış; ekincilerin hoşuna gidiyor. (İşte ashab-ı kiram da böyle olmuştur. Bidayette azlıktılar, sonra çoğâlib kuvvetlendiler ve güzel bir cemiyyet meydana getirdiler). Bu teşbih, kâfirleri ashabla öfkelendirmek içindir. O iman edip salih âmeller işliyenlere, (ashaba), ALLAH bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.”
(Fetih 48/29)

MuhaMMede’r- Rasûlullah” tır.
Eşhedü vALLAHi ben şu anda inanıyorum ki, ALLAH’ın Rasûlullahıdır MuhaMMed aleyhi’s-selâm. Bende iştirak ediyorum!
Öyle buyuruyor: “Ezana iştirak edin!
Şafi mezhebinde namaz kılıyor olsan bile ezanı namazın içinde takip etmek zorundasın!
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ezana bu kadar önem vermiştir bakınız;

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Müezzini ezân okurken işitince onun söylediklerini siz de söyleyin. Sonra benim üzerime salâvât-ı şerîfe getirin. Zîrâ benim üzerime bir defa salâvât-ı şerîfe getirene ALLAH 10 sevâb verir. Daha sonra ALLAH'tan benim için Vesile isteyiniz. Çünkü Vesile cennette bir makamdır ki o makama ALLAH'ın kullarından sadece bir kula verilecektir. Ve ben, o bir kul olmak istiyorum. Kim benim için Vesile isterse ona (şefâat ederim) şefâatim helâl oldu." buyurmuştur.
(Abdullah İbni Amr ibni'l-As radiyallahu anhu dan; Müslim-Ebu Davut-Tirmizî-Nesâî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Sizden biriniz müezzin "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" dediğinde içinden "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" der sonra sırasıyla müezzin "Eşhedü enlâ ilâhe illâllah" dediğinde "Eşhedü enlâ ilâhe illâllah" müezzin "Eşhedü enne Muhammede'r Rasûlullah" dediğinde "Eşhedü enne Muhammede'r Rasûlullah" müezzin "Hayyale's-salâh" dediğinde "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" müezzin "Hayyale'l-felâh"dediğinde "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh"müezzin "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" dediğinde "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" müezzin "Lâ ilâhe illâllah" dediğinde "Lâ ilâhe illâllah" derse cennete girer." buyurmuştur.
(Ömer İbni Hattab radiyallahu anhu dan; Müslim, Ebu Dâvud, Nesâî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Kim ezânı duyduğu anda : "Allâhumme RABBi hazihi'd-dâ'veti't-tammeti, ve's-selati'l-kaimeti, ati Muhammedîni'l-vesileti ve'l-fâzileti, veb'ashu Makamen Mahmudeni'llezi va'ddehu : ALLAH'ım! Ey mükemmel çağrının ve kılınacak namazın RABB'i! Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'e Vesileyi ve üstün dereceyi ver. Ve onu kendisine söz verdiğin Makâm-ı Mahmud'a gönder!" derse kıyâmet gününde şefâatime hak kazanır." buyurmuştur.
(Câbir İbni Abdullah radiyallahu anhu dan; Buhârî, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbni Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Kim müezzinin ezânını duyunca"Ve ene Eşhedü en lâ ilâhe illâllah vahdehu lâ şerike lehu, ve enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühu, razitû billâhi RABBen, ve bi'l-islâmî dinen ve bi Muhammed'in Sallallâhu aleyhi vesselleme Rasûlen : Ben ALLAH'tan başka ilâh olmadığına, onun tek olup hiçbir ortağı bulunmadığına ve Muhammed (sav)'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim. RABB'imin ALLAH olmasına, dinimin islâm olmasına ve peygamberimin Muhammed (sav) olmasına razıyım." derse ALLAH onun günâhlarını bağışlar." buyurmuştur.
(Saîd İbn Ebi Vakkas radiyallahu anhu dan; Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbni Mâce, Ebu Dâvud)

Sonra yine Beden ve Nefse: “Hayyale’s- selah” islah olmaya gelin artık!” ALLAH’ın beden ve aklını nefsini, size verdiği bu nimetleri paçavra gibi kullanmaktan vazgeçin.
Salah’a gelin! İslaha gelin!
Dirilmeye gelin. Hayy’ya gelin!
Hayyale’s- selah” Sulh da dirilin!”
Savaşı bırakın HAKKla, Haşkla, kendinizle!
Hayyale’s- selah” burada ne buyuruyor Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyül azim!” deyin!.
Çünkü: “Gözeken ve henüz ortaya çıkmamış potansiyel güç sendedir Yâ RABBi. Sen yardım etmezsen ben vALLAHi salah’ta dirilemem!” demektir. Yapamazsın zâten. Yalvar yâni.
Sonra Beden ve Nefse tekrar: “Hayyale’l- Felah”.
Felah’ta dirilmeye gelin.
Velehu” herşey ALLAH’ın demektir.
Velehu, ALLAH’ındır herşey.
Senin değildir elin ayağın merak etme.
Hayyale’l- Felah” hadi gelin felah’ta dirilin, kurtuluş bu!”
Tekrar Kalb ve Rûha dönüyor, bâtın tarafına: “Hayyale’l- Felah” haydi felah’ta dirilmeye gelin!”
Hayya!” gelin dirilmeye.
İçinizdeki ALLAH celle celâluhu’nun çağrısını duyun!.
“Ve içinizdeki “lehu” herşey O’nundura gelin, ortak aramayın ALLAHa!”
Sonra zâhir ve bâtına “Allâhuekber!
Zâhirde ne görüyorsan “Allâhuekber!
Bâtında ne düşünüyorsan “Allâhuekber!
Sonra yedinci yön dediğimiz “ÖZ” e dönüyor: “ İlâhe İllâ ALLAH!”
“vALLAHi bir ilâh bulamadım. Bu altı yüzün altısında da yok. İlah yok!”
Bu nedir, kürenin Merkezine kaçıştır.
İlâhe İllâ ALLAH ALLAH” da yok oluştur İn şâe ALLAHürrahmân.

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn Nuru’z-ZÂT sırri sariı’l- esmâi ve’s- sıfati mubâreken dâimen kesiran tayyiben fihî.

ALLAHumme Rebbe hazihi'd-da'veti't-tamme.
Vesselati'l- kâimeti ati MuhaMMedeni'l- vesilete ve'l- fazilete ve'd- dereceti'r- refîate.
Veba'shu makamen Mahmudeni'llezi veaddeh.
İnneke lâ tühlifü'l- mîâd!
Birahmetike ya erhame'r- rahîmin,
Birahmetike ya erhaerhame'r- rahîmin,
Birahmetike ya erhame'r- rahîmin, .
İrhamna Ya RABBi!

Bize merhamet et Yâ RABBi.
Aklımıza fikrimize hakkı ve hayrı ilham et!.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi duymak ve uymayı bize ilham et!. Yollarımızı aç ferecler ver.
Bize merhamet et!. Bizi kendimize bırakma!.
Duâ ediyoruz RABB’bımıza.

Duâ etmezseniz neye yarardınız!” buyuruyor.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Duânız olmasaydı neye yarataydım sizi?” yâni.
Ne farkınız vardı diğer hayvanlardan, diğer varlıklardan ki.
Niye akıl vereydik size ki.
Sizde aslan olur ceylan peşinde koşardınız. Ceylan olur kaçardınız.
Ne bileyim ben, taş olurdunuz.
Neden insan yaptık sizi ki. “ALLAH!” diyorsunuz.
Bilmediğiniz bir şey yok!
ALLAH celle celâluhu insana bildiklerini yüklüyor insana cüzi’ olarak İlmullah’ın tümünü yüklüyor esmâsını.
İnsanlık yüce bir varlıktır.
RABB olmaya çalışmak değildir.
ALLAH’ı anlamak ALLAH’ı yaşamak ve yaşatmaktır mesele.
Bu bir şereftir. Bir güzelliktir. Muhteşem birşeydir.
Onun için MuhaMMedî bir Melâminin RABBısı âhirette çadır kurmuş “gelin sizi bekliyorum” değildir.
Ben sizi bin sene önce sizi yarattım” da değildir.
Her AN Şe’endedir her AN yok etmeden-yeniden yaratıyor ALLAH celle celâluhu..
Her an, bir ANda..
Geçmişi, geleceği, şimdisi hepsi bir ANdadır ALLAH celle celâluhuda.
ALLAH ALLAH celle celâluhu’dur.
Akıl kendini delirterek, kendini yok ederek, kendini inkar ederek, kendini kötü görerek değil.
Tam tersine, şu anda ALLAHu ZU’L-CELÂL’den bize uzanan en Muhteşem, Mubarek, kesilmeyen can ceryanı akıldır.
Akıl nakil içindir.

Aklı olmayanın dini yoktur!

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Kişinin dini, aklı ölçüsündedir. Aklı olmayanın dini yoktur.” buyurmuştur.
(Ebuşşeyh)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnsanı ayakta tutan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur” buyurmuştur.
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Akıllı olmak, din işlerinde sevinç kaynağıdır” buyurmuştur.
(İbni Asakir)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Aklı doğru olmayanın dini de doğru olmaz” buyurmuştur.
(Taberanî)

Onlar akletmeyen necis pisliklerdir, âyet bu.

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
Resim---Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alellezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne): ALLAH'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.”
(Yûnus 10/62)

Akıl muhteşem bir şeydir. Ne zaman?
Akıl Silm ise, MuhaMMedî ise, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemle teslimse ki ALLAH celle celâluhu ya teslim olabilsin..
Değilse? İkilik leşliğidir. Hizbüşşeytanlıktır.
İKİ ŞEY” likte kalır. Bu bir ihânettir kötülüktür.

Onun için ALLAHu ZU’L-CELÂL’e sığınarak, RABBımıza sığınarak aklımızın rücu’ etmesini, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme rücu’ etmesini ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden ALLAH’a uruc etmesini, RABBülâlemin’e uruc etmesini dileriz.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin MuhaMMedî Mi’racına biz MuhaMMedîler olarak, yaşayan nefesleri olarak, konuşan sesleri olarak, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin gözbebekleri olarak, can ciğerleri olarak, neredeysek, nasılsak, iyiysek, kötüysek her ne haldeysek iştiraka CAN Atarız, ne yapalım başka sahibimiz mi var?
Kirliysek temizsek, başka hamam mı var Habibullah Hamamından başka. Başka hastane mi var Habibullah Hastahânesinden başka.
Aş Evi mi var Ahmedullah Aş Evinden başka.
Sığınılacak bir kucak mı var MuhaMMedullah’tan başka. Ne yapalım?

Onun içindir ki zâten “Onlar korkmazlar ve mahzun olmazlar.

أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne) : Bilesiniz ki, ALLAH'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” (Yûnus 10/62)

Çünkü MuhaMMederRasûlullah EHLidirler.
Bir şey verecekse ALLAH verir. Alacaksa ALLAH alır.
İşte bunun için zâten;
MuhaMMedî ŞUURu BİL!”dirmeye,
MuhaMMedî NURu BUL!”durmaya,
MuhaMMedî SÜRURda OL!”durmaya,
MuhaMMedî ONURu YAŞA!”tmaya,
MuhaMMedî Hasbî Hizmetçileriz İnşâ Allah!
BİZler MuhaMMedî Habibî Hizmetçileriz.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Hiç durmadan ekmek mi yenir?.
Ekmek bir şey için yenir. Su bir şey için içilir.
Yaşamak için. Niçin yaşanır?
Bunlardır esas olan Müridlik Mürşidlik..
Kuru Kısır DÖNgüde dönüp bir hayal dünyasında, hayali bir cehennem ve hayali bir cennet, kaç-koş meselesi değildir.
Şimdi alıp verdiğin nefeste El HaYY OL-AN ve seni de yaşatan RABBülâlemin var.
Bunun neşesini, zevkini, huzurunu, hazzını, DUYarak ve UYarak bu Muhteşem MuhaMMedî Mi’racı yâni uruc dediğimiz yükselişi, rücu’ dediğimiz geri dönüşü canda cem’ ediş!
Ve bu MuhaMMedî Neşeyi, meşki, aşkı, Aşkın Meşke dönüşünü, MuhaMMedî meşki.
ALLAH Aşkının MuhaMMedî Meşke dönüşünü demek istiyorum.
Meşk etmek, nedir meşk?
Âşık oldur kim canın feda kılar câNâNına
Meşhur bir şarkıdır.
Bunu harika bir sesten dinlerseniz, onu meşk eder budur MEŞK!
Sen yazı üzerinden okursun ama o gözyaşı dökerek onu öyle bir dağ başındaki bir yolda, Çoban Çeşmesinde, sizi orada bir alır, sizin ruhunuz yedi kat gökten yukarıda duyar şarkıyı.
Âşık oldur kim canın feda kılar câNâNına
Îslâmın ilk şehid şâhidi Sümeyye Anamız gibi.
Bizler ise: “Sabahtan akşama kadar beni öldürme, daha çok yaşat, şöyle yap böyle yapma!” demekteyim RABBım Teâlâ’ya..
Ben ne yapacaktım?
Cevap Yok!

Ve ALLAHU ZU’L-CELÂL en büyük hizmetçi, emir eri gibi: “Emret. Söyle ne istiyorsan yapacağım!
Bu bir alçaklık yükseklik değil, Sünnetullahtır.
En büyük hizmetçi ALLAHu ZU’L-CELÂL dir.
Rahmâniyyet ve Rahîmiyyet budur.
Sonra Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir en büyük hizmetçi.
Sonra ALLAH ve Rasûlullah’ı sevenlerdir en büyük hizmetçiler.
Arabanın tekeriyiz, tekeriyiz de, bu kervanın ktmiriyiz de.
İnsanın gözü göklerde, önündeki kuyu onu bekliyor.
Bir adım daha atsa mezar onu yutacak çünkü gözü göklerde.
Akıl göklerinde yâni, aklın, aklın.
Bunun için, MuhaMMedî seviye bilye gibidir.
Hiç yüzü yoktur sonsuz yüzü vardır.
Her noktası baş, her noktası ayaktır.
Her cephesi ALLAH celle celâluhu’ya dönüktür.

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun): Doğu da ALLAH'ındır batı da. Nereye dönerseniz ALLAH'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz ALLAH'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.”
(Bakara 3/115)

Eğer bilye gibi Kâbe’niz varsa siz böyle olduysanız. Ne güzel değil mi?
Her nefeste “ALLAH, ALLAH, ALLAH!” demek, ALLAH celle celâluhu yaşamak, yaşayan o zâten.
Bu Muhteşemliktir, Mubarekliktir, Muazzamlıktır, Mukaddesliktir…Nerede? MuhaMMed Aleyhisselatuvesselâm’da.
Hocam işte siz şöylesiniz, böylesiniz!” diye övülsek de geç, geç oraları geç!. Buzluğa türkü çağırma Kevser’den bahset! İşin aslına gel!
İşte bu benlik senlik olup, bu oluş, ben oluş, sen oluş, o oluş haktır. Sünnetullahtır.
Elbette her anne çocuk doğuracaktır, ufacıktır eli kadardır.
Onu testi gibi sıvayacaktır toprakla “10 kilogram oldu!” diye alkışlayacaktır. O testi 60-80-kg olacaktır.
O testi, kırılacak ve topraktan toprağa karışacaktır.
Ama içindeki su, içindeki ruh, içindeki ALLAH diyen ALLAH ebedîdir.
Beden tapıcıları için yâni kendim için söylüyorum.
Üç günlük puta tapmak kendi bedeninde nefsinde, ne kadar akılsızca, ahmakça bir iştir. Neden?
Çünkü Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi BİLemeyişten, BULamayıştan, O’nun yüreğinde OLamayıştan, ve O’nun ruhunda ruhunu YAŞAyamayıştan doğan bir sıkıntı içindeyiz.
Bunu temin etmekte nasıl SEVİYEleniriz.
Bileşik Kaplar gibi nasıl yüreklerimizi, kalblerimizi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e ALLAH celle celâluhu’ya bağlarız.
Nasıl ellerimizi ALLAH adına kenetlerizde ellerimizin üzerinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin ve üzarinde ALLAH celle celâluhu’nun eli olur.
Kontaksız, kesintisiz, sonsuz, ebedî can ceryanı içinde kalırız.
Değil üç günlük dünya, beş günlük dünya, değil cennet cehennem.
Bütün bunlar bir hayal değil hakîkattir.
Ancak ahmaklar için herşey hayaldir, kendileri de hayaldir.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Gaflet üzere uyuyan, Kıyâmette öyle dirilir. O halde kendinizi ALLAHu Teâlâ'yı anarak uyumaya alıştırın!” Buyurmuştur.
(Deylemi)

Onun için Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Buyurmuştur.
İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar” buyuruyor.
“Hayret bir şey, adam ölünce uyansa ne faydası var?” deriz değil mi?

Resim---Cevabı yine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“Mutî kable en temûtu!” Ölmeden önce ölünüz!”

(Keşfü’l-Hâfâ, II 291, hadis 2669)

Ben öyle derdim devlet su işlerinde çalışırken: “Bana izin versinler, insanları çalıştıramıyoruz ya, şu insanları 30 gün işten çıkarayım. İşlerine son vereyim, Devlet 30 gün zarar etsin. Ama bu adamlar işimiz bitti desinler, 30 gün sonra tekrar alalım bunları bakın nasıl çalışıyorlar!”
“Binlerce insan, nerede çalışıyorsun?”
“Falan yerde çalışıyorum.”
VALLAHi çalışmadan para alıyor. Çalışmıyor.
“Çalışıyorum!” diyor ama çalışmıyor.
Çalışmıyor çünkü, sistem çökük. Bunu demek istiyorum.

Çünkü “Allâhuekber!” durdum divana uydum Kur’âna!” ne diyorsan artık,
Kur’ân’a mı uyuyorsun, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme mi uyuyorsun? İmama mı uyuyorsun?
Ya da bâtında Rasûlullah, ki en doğrusu o zâten.
Zâhirde imama, bâtında İmam-ı Mutlak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme. Yönümde Kâbe’ye!
Dedim de kurban olduğum buradan KÂBE’ye kadar put doldurmuşum. Buradan Kâbe’ye kadar put!
Bir baksan var ya Cıfıt Çarşısı gibi.
Bedenin put, nefsin put, aklın put, geldi put gitti put!
Yön doğru da, arada o kadar pis-pas dolu ki, bunun çaresi ne?
Bu ayıp değil, günah değil, çâresi Ne?
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Beytullah’ı-ALLAH’ın Evini puthâne halindeki evini, Mekke Fethinde Dağlarından indiğinde hedefi doğruca Kâbe olup Mescid-i Haramın içindeki putları yok etti temizletti.
Kâbe dış yüzüne yapıştırılmış putlar var, çünkü o zaman taşlar çıkarılmış üzerine her kabile putunu yerleştirmiş.
Doğu putu falan kabileye ait.
Batı putu şuraya ait.
Herkesin şekli şemâli var.
Orada cümbüş yapıyorlar. İş yapıyorlar. İbadet yapıyorlar vs ediyorlar.
Beytullah’ın içinde de var, hepsi indiriliyor.
Ancak bir tanesi var ki öyle bir yere yerleştirilmiş o putu alacak bir pehlivan lâzım ki omzuna basılıp çıkılarak indirilsin.
İşte o zaman biliyorsunuz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ya Ali ben mi senin omuzlarına basayım indireyim şu putu oradan, sen mi benim omuzlarıma basacaksın?” deyince,
Ali kerremullahi veche: “Sen omzuma çık!” dediğinde,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Yâ Ali sen beni taşıyamazsın sen çık!” buyurmuştur.
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

O Ali Kerremullahi veche ki,
Kurban olduğum, hayâtının tümünü Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme adamıştır.
Çocukluğundan îtibâren. Elinde doğmuş gibidir.
Göbeği koparılarak Kâbe’de doğmuştur. Makasla bıçakla doğmamıştır.
Kadınlar perde oluvermişlerdir, Kâbenin gölgesine girmişler, kadınlar halaka olmuşlar Fatma Ana'nın etrâfına ve Ali Aleyhi’s-selâm doğmuştur.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e: “Ebu Tâlib’in çocuğu doğmuş!” denilince koşuyor.
Bebek Ali kerremullâhi veche, kanlar içinde veriliyor, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem alıyor, sol eliyle şöyle tutup, sağ eliyle Zemzem döküp yıkıyor tepeden aşağıya.
Bir masal, hikâye değil bu.
Benim inancıma göre de biliyorsunuz, orada zâhir doğan Ali’dir.
Bâtın doğan ise Îsa aleyhi’s-selâm’dır.

Sallanan kuru Hurma Ağacı da, Haram Ağacı da Kâbe’nin taa kendisidir. Meryem aleyhi’s-selâm, cenin dökülecek tahtından buyurulan da, işte dökülen canlardır.
Mârifet Makâmında şu andaki canlardır.
Sen ben o, biz MuhaMMedîyiz diyenlerdir.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin şerefli ömrü sonunda Ali Kerremullahi veche de O’nu yıkamıştır.
Yedi kişidir sekizincisi Fâtıma vâlidemizdir.
Cenâzesini kılan İmam Ali dir.
Bir pazartesi vefat etmiştir.
Salı akşamı Çarşamba’ya bağlayan gece o sıcakta kalmıştır.
O günler, bir zerre koku vs. yok hâşâ.
Ve geceyarısı defnedilmiştir Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, açın hadislere bakın. Yedi kişi kimse bakın.
Abbas Radıyallahu anhın iki oğlu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin evladlığı Zeyd Radıyallahu anh. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz çocuk oradalar yâni.
Ve Fâtımatu’z-Zehra anamız.
Yıkayanı Kim?
Kimi yıkamıştı anasından doğduğu gün Kâbe’nin gölgesinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Refîk’ul a'lâ’ya gidiyorum!” buyurduğunda. Kim?
Ali Kerremullahi vechehu...

Resim---“Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, sıhhati yerinde iken şöyle diyordu:
"Hiçbir peygamber, cennetteki makamını görmeden kabzedilmez. Bundan sonra hayatı devam ettirilir veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır."
Aleyhissalatu vesselâm hastalandığı zaman O'nu, (başı) dizimin üstünde baygın vaziyette gördüm. Bir ara kendine geldi. Gözlerini evin tavanına dikti ve sonra: "Ey Allah'ım! Refik-i A'la'da (bulunmayı tercih ederim)" dedi. Bu sözü işitince ben (kendi kendime): "Demek ki (makamı gösterildi) ve bizimle olmayı tercih etmiyor" dedim. Bunun, sıhhatli iken bize söylediği şu hadis olduğunu anladım: "Hiçbir peygamber cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır."
Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın telaffuz ettiği son söz: "Allahım, Refik-i A'la'da" cümlesi oldu."
(Refik-i A'la: Cennetin en yüksek makamında bulunan peygamberler cemaatidir).
Buhârî, Megazî 83, 84, Tefsîr, Nisa 13, Marda 19, Da'avât 29, Rikâk 41; Müslim, Fezâil 87, (2444); Muvatta, Cenâiz 46, (1, 238, 239); Tirmizî, Da'avât 77, (3490).

Biz; şucucu, bucucu değiliz.
Biz anlamayız Şii’ymiş, Sünni’ymiş, şuymuş, buymuş.
Biz MuhaMMedîyiz, biz Kur’âniyiz, Biz RABBânîyiz.
Biz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden başka bir yer bilmeyiz.
Bizim Ehl-i Beytimiz Kur’ân-ı Kerîm'in içindedir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yüreğindedir, kanındadır, canındadır.
Benim kanımda canımdadır.
Biz onların bir tek saçının telini kâinâta değişmeyiz asla ALLAH’a sığınarak.
Lâyık olmayan bir yerde sermâye yapmayız, kullanmayız ALLAH’tan korkarız utanırız.
Onların şerefi, şerefinin bir noktası bütün kâinâttır çünkü.

İşte bu Ali Kerremullâhi vechehu Kâbe’nin yüreğine çivi gibi çakılan putu nasıl indirmiştir?.
Kâbe’yi puttan temizlerken bir şey lâzımdı.
Merdiven yok. Merdiven istese diyecekler ki: “MuhaMMede bakın gördünüz mü bizim putumuzu indiremedi!

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Sen Beni taşıyamazsın Yâ Ali, ben Rahmeten li'l-âlemînim. Bas omzuma!” buyurunsıan..
Ali Kerremullahi vechehu kapıdan yedi parça olmuş bir put atmıştır.


Resim---“Ali Kerremullahi vechehu anlatıyor; ''Mekke feth edilmişti, putları kırıyorduk. Bir putun boyu yüksek ancak bir adam başka bir adamın omuzuna basar o puta yetişir. O zaman kırabilirdi. Ben:
- Ya Resulullah! Omuzuma çık putu kır, dedim. Bana, sen beni taşıyamazsın (Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 474) Sen benim omuzuma bas dedi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in omuzuna bastım, başımı Arşı âlâ'dan yukarıda buldum. O hal geçti, putun seviyesinde idim, vurdum, kırdım. Aşağı atladım, hiç sarsılmadım bu hale güldüm. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Niçin gülüyorsun ya Ali! Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Omuzundan aşağı atladım. En ufak bir sarsılma olmadı, hiç bir yerimde ağrımadı dedim. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Seni Resulullah kaldırdı, atlarken Cebrail tuttu. Niçin sarsıntı göreceksin.''
buyurdu.
(Nişancızâde Mehmed Efendinin Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 474-475; Altı Parmak, Sayfa: 675)

Nasıl temizleyeceğiz Ahmet can benim Kâbe’nin putunu?
Hocam sen temizle!”
Ben Ali Kerremullahi vechehu değilim oğlum. Bende senin gibiyim.
İşte, Onun için var Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâm.
Onun için var Keban’dan buraya kadar kablo Ahmet.
Onun için var ki, bu kablonun içindeki Kur’ân-ı Kerim Nakli.
Onun için buyuruyor ALLAHu ZU’L-CELÂL’in Peygamberi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyruğu:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem: “Haberiniz olsun! Ben size "İKİ" ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri ALLAHu Teâla’nın Kitabı’dır. O ALLAH’ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup kim ona tutunursa hidâyet üzerine olur kim de onu terk ederse dalâlete düşer. İkincisi itretim Ehl-i Beytim’dir.” buyurdu.
“ Orada bulunanlar Zeyd İbnu Erkam’a sordular: “Kadınları da Ehl-i Beyt’inden midir ?”
“Hayır! Dedi ALLAH’a yemin olsun kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar. O da babasına ve kavmine döner. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Ehl-i Beyt’i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan asabesi’dir
.”
(Zeyd İbnu Erkam(r.a.)’dan; Kütüb-ü Sitte MuhtasarıC. 13 S 57 Hadis No: 4497.)

Resim---“Hadîsin Müslim'deki Zeyd b. Erkam (ö.68/687) rivâyeti şöyledir:
"Mekke ile Medîne arasında Hûm denilen bir su başında bulunurken Rasûlullah hutbe irâd etmek üzere ayağa kalktı; ALLAH'a hamd ve senâ etti, vaaz ve hatırlatmalarda bulundu; sonra:
“Haberiniz olsun ki ey insanlar, ben ancak bir insanım; RABBimin elçisinin gelmesi ve benim ona icâbet etmem yaklaşıyor. Ben size iki ağır emânet bırakıyorum: Bunların birincisi, ALLAH'ın kitâbıdır; onda mutlak hidâyet ve nur vardır. Bundan dolayı sizler ALLAH'ın kitâbına tutununuz ve ona sımsıkı sarılınız”
buyurdu. Böylece ALLAH'ın kitâbına teşvik edip gönülleri ona rağbet ettirdi; sonra da şöyle dedi:
“Diğeri de ehl-i beyt'imdir. Ben, ehl-i beyt'im hakkında sizlere ALLAH'ı hatırlatıyorum”
(Rasûlullah bu son cümleyi üç kere tekrarlâmıştır).
(Müslim, Fedâilü's-Sâhâbe, 36; Ayrıca bk. Sahîh-i Müslim ve Tercemesi, Terc. M. Sofuoğlu İstanbul 1970, VII, 311-314).

Size iki emânet bırakıyorum. Ehl-i Beytim ve Kur’ân-ı Kerim.”
Kablo gibi Ehl-i Beyt aleyhumusselâm içinde ceryan gibi bir Kur’ân-ı Kerim.
Hayalciliğin, şöyle böyle hikayelerin masalların zerre kadar bile yeri yok. Onun için biz hiçbir şekilde ALLAH’ın izni ve inâyetiyle Kur’ân- Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden ayrılmayız.
Şeriatımız, Tarikatımız, Mârifetimiz ve Hakîkatımız Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemle sınırlıdır.
Cennetimiz, cehennemimiz, ALLAH’ımız bize Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bildirdiğidir.
Biz O’nun bildirmediğini bilmeyiz.
Bizim Kur’ân-ı Kerimimizi O buyurur, O duyurur.
ALLAH celle celâluhu’nun görevlisi O’dur.
Biz biribirimizin tamamlayıcılarıyız. Ne güzel tamamlayıcılarız bak.
Sizin gibi dinleyici olmasa ben burada böyle neden konuşayım.
Ama ne güzel dinleyicilersiniz ki ve ne güzelliğimiz var ki Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi, ALLAHu ZU’L-CELÂL’i anlamaya çalışıyoruz.
Akıllarımıza anlatmaya-inandırmaya çalışıyoruz, kandırmaya değil.
Kendi kendindekiler ile inandırmaya çalışıyoruz.
Diyoruz ki: “ALLAHu ZU’L-CELÂL sende aşkını böyle meşk etsin diye yarattı!” diyoruz.
ALLAH celle celâluhu kendinde kendini yaşatmaktadır.
Yâni kendi Nurunda, “ALLAHu nûru's-semâvâti ve'l-ard” da, “ALLAH” Neşesini akıla yaşatmaktadır.
Neden kaçıyoruz. Niye kaçacağız?
Neden Enterkollekte olmuyoruz?
Neden tırnak gibi değilsin de, hep takma diş gibi protez yaşıyorsun?
Neden erimiyorsun, Buz gibi olmaya çalışıyorsun?
Erimeyip de ne yapacaksın?
Nereye kadar, kalıplılık, kasıdlılık, soğukluk, egoistlik, bencillik, bunlar nereye kadar gidecek?
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Buzluk bir dönemdir, Muhteşemdir, Muazzamdır.
Keşke BUZ çocukluklarımız yeniden gelse, değil mi?
Keşke hiçbir şeyden haberimiz olmadan, bu dünyanın çilelerini, dertlerini, tasalarını hiç bilmeden.
Üç yaşındaki çocuğunuzun nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Onun o ALLAH’tan eminliği içerisinde, hiçbirşey yokmuşçasına gülüverdiğini bilseydik değil mi?
Bakın nasıl ufacık şeyler bizi tenekeler gibi bükmektedir.
Kat kat etmektedir. Yok etmektedir. İnsanlıktan çıkarmaktadır!

Bütün bu anlatmaya çalıştığım şeyler nedir?
Kalb Kâbelerimizi tertemiz, pırıl pırıl, Kâbetullah gibi yapalım ki, şahdamarımızdan yakın olan RABBimize “Esselâmu Aleykum” diyelim.
Mi’rac edeceğiz ya.
Hocam göklerde bilmiyorum Utarit’in sağından mı geçiliyor? Solundan mı geçiliyor? Uranüs Neptün Plüton oralarda bir yerlerde mi, göklerde ne demek?
Neden bahsediyorsun. ALLAH aşkına neden bahsediyorsun?
Okumuyor musun Kur’ân-ı Kerimi, şahdamarınızdan yakın RABBulâleminimiz..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

Habli’l- verid”in Merkezinde, aklen varışı imkansız naklen hakk olan.. Ulaşılmayan yer ne demek anlamıyor musun?
Aklın merkezindekini bilemiyor musun?
Merkezin varılamayan MERKEZinden de yakın “Dönmeyen Nokta”,
Tüm küllî “Muhit” Noktalarının etrafında döndüğü “Merkez”i anlamıyor musun?
Tarık can, bindiğin arabanın tekerinin, aksın merkezinde bir nokta var ki Tek’tir o, dönemez.
Ötekiler onun etrafında döner. Sabittir o.
Yüzbin km hızla dönsün teker, o dönemez. Merkezdir çünkü.
Teklik budur. Hayal değil söylediğim.
Kim varsa matematikten anlar teknikten anlar bir ALLAH’ın kulu varsa buyursun söylesin!.
Bu bir meydan okuyuş değil.
ALLAHu ZU’L-CELÂL’in ilmullahını,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin sünnetullahını,
YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard” ı açıklamaktır.

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”
(Cuma 62/1)

Bunun için gelmiştir Kur'ân-ı Kerim.
Arapça, İngilizce, Fransızca, Japonca bir şarkı gibi okumak için deği, Yaşamak için gelmiştir.
Tesbih etmek yüzmektendir.
Sebbeha etmek yüzmektir.
Tesbihte öyledir. Eline alıp bin kere “bismillâhirrahmânirrahîm”, demek değil.
Bana besmelede “bism”i söyle bakayım.
ALLAH’tan önce bana “Bism”i söyle bakayım .
Baştaki “Bism”i söyle, “ALLAH!” diyeceğiz de.
Bismillâhirrahmânirrahîm” diyeceğiz.işte bu.

Bütün bunlar için bir İslam milleti 1400 senedir korkunç bir batağın içinde yürüdük.
Hiçbir zaman bir Fahreddin Razi, bir Elmalılı, ya da İmam-ı Azam Efendimiz ya da gerçekten tekniği ve tasavvufu, Hakkı ve Hayrı böyle bayrak gibi çekenler hiçbir zaman ortaya çıkamadı.
Nerede dalkavuk varsa, alavereci dalavereci varsa onlar ortaya çıktı.
Toplum akın akın oraya gitti davul zurna sesine.
Çoğu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi solladı geçti ve hiçbir zamanda felah bulmadı.
İster kişi ister toplum, hiç farketmez.
Onun içindir ki “Muhammedî Tasavvuf Sistematik”i kurulurken Peygamberimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin ve ALLAHu ZU’L-CELÂL’in Kur'ân-ı Kerimce iyi anlaşılması lâzım.
O zaman ALLAHu ZU’L-CELÂL ahrâr-en hürr kılmıştır kullarını.
Atomların hepisini kendisine muhatap almıştır tek tek!.
Her “ŞEY” tek başına tekdir.
Böyle iken insan aklı bütün kâinâtı köle etmek ister.
İlâh olup onları kul etmek ister ve bu böyle yüklenmiştir AKIL KARTIna ve imtihan sorusudur KULlukta..
Bu şartlarda imkanla İmtihan olmak için yaratılmıştır.
Halifedir ALLAH celle celâluhuya EMRullahça yürürse HİZBULLAHtır. AYNı zamanda Muhalifdir ve Hevasınn ikilik şeytanlığına tapar ihtilafa düşerse HİZBUŞŞEYTANdır ve emredilen de “böyle olma!” demektir.
“Nasıl olmayım?” dediğinde: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem var buyurunuz!
Ürvetülvüska’dır. Tek örnektir. Prototiptir. Elinden tutanın eli ALLAH’ın elindedir.

لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun): Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp ALLAH'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. ALLAH, işitendir, bilendir.
(Bakara 2/256)

وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
Resim---Ve men yuslim vechehu ilâllâhi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, ve ilâllâhi âkibetul umûr(umûri): Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) ALLAH'a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu ALLAH'a varır.”
(Lokman 31/22)
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

İyi de kardeşim adam okuyor mu Kur’ân-ı Kerimde: “ALLAH ve Resulüne iman edin”i.
“ALLAH’a iman edin”, diyor geçiyor.
Bir de: “Bana teslim ol” diyor, “Bana iman et” diyor.
ALLAHu ZU’L-CELÂL buyuruyor: “ALLAH ve Rasûlüne teslim ol!”
Bu akılsız da israrla: “Salacada Gassala Yıkanan bir ölü gibi bana teslim ol!” diyor.
“E kurban olduğum, teslim olayım ben sana, olayım da ne olacak?”
Şimdi gideyim Tarık’a teslim olayım.
Ne yapacaksın beni Tarık?..

KİMdir Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem?
Sadece beşerî Abdullah aleyhi’s-selâmdeğil, Abdullah Aleyhissselâmın oğlu Âmine-Abdullah Aleyhumusselâmın oğlu, Abdullah Aleyhi’s-selâmdeğildir!
MuhaMMed aleyhi’s-selâmın ZÂHİRi Abdullah Aleyhissselâm gibidir.
MuhaMMed aleyhi’s-selâmın BÂTINı, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir..
Rasûlullah, ALLAH’ın Rasûlünden bahsediyoruz.
İlk yaradılan nurdan bahsediyoruz. Bunu anlayamadılar!.
Abdullah Aleyhi’s-selâmile Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.
Zannettiler ki herkes gibi Arabistan’da birisi doğmuş din kurmuş ölmüş gitmiş hâşâ!..
Okumadılar Kur’ân-ı Kerimi!. Bu admalar dünyaperset kasıtlı kasıtsız “Ben Merkezli” çağrı da!
Öylesine masumçağırmakta ki;
Hasan Dağındaki yavrulu keçi gibi meliyor, ağlıyor adam, gözyaşı döküyor. Ne diyor?
“Ben Kur’ân’a bakarım. Hadisler Zanni Delillerdir” diyor.
Yâni “redd ederim, esas almam Kur'ân-ı Kerim yeterli..” demekte.
Salavata tenezzül etmeden “ALLAH Rasülü” gibi saygısızca bir de konuşmaktalar..

Ama bilmiyor ki ahmak, Kur’ân-ı Kerimde öğlen namazı 4 rekat yazmaz. Öğle namazını bile anlayamaz.
Kur’ân-ı Kerimin hiçbirşeyini anlayamazsın Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin SESini Sînenden Çektiğin zaman.
Bu kimselerin böyle söyleyiş sebebi başka.
Nasibi yok Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemden.
“ALLAH ile kandırılanlardan” onu demek istiyorum.
Onlar bizim düşmanımız değil.
Onlara da hizmet etmek mecburiyetindeyiz, üzerimizde hakkları var.
Ama bizim bu Kibir Dağı insanlarla uğraşmaya vaktimiz yok.
Biz kendimiz ayağa kalkamadık. Ne bakımdan?
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi Kur’ân-ı Kerimin içerisinde BİLip, BULup: “Kardeşim budur Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin buyurduğu, hadisleriyle-âyetleriyle, bunun yolu yordamı budur” diyebildik mi biz?

İşte bu bir Kara Sevdadır. Bu bir görevdir. Bu bir şereftir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem için hasbi hizmet.
Hiç uğraşma Hümeyra “ne olacağım?” diye.
Senin ne olacağını sahibin senden iyi düşünür.
O ki Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir. Âlemlerin rahmet kaynağıdır.
O’na hâşâ sen mi, ben mi söyleyeceğim “merhamet et!” diye.
O merhametin kaynağının kendisidir zâten.
Yönünü ona dön. Sîn’in içindeki yürek odur.
Sen O’nu anladığın zaman. Aklına onu anlatmaya çalış!.
Akıl akıllıdır, onu akılsız yapan diğer akıllardır.
Onun için başımız gözümüz üzerinedir.
Şeytan “aduvvun mübin” dir Kur’ân-ı Kerimde.
Ama MuhaMMedî SEViyeye düştü mü müslüman olur ve iyiliği emreder. Aduvvun mübin, İmamun mübin olur yâni.
İnşâe ALLAH önümüzdeki Salı günü Çarşamba’ya bağlayan gece Mi’rac Gecesi ALLAH’ın izni ve inâyetiyle.
ALLAH’a sığınarak, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme yalvararak,
O’nun bize yürek ceryanı vermesini dileyerek,
ALLAH’ın izniyle İnşâe ALLAH, o gece Mi’rac gecesi sohbeti yapalım.
ALLAH nasib etsin.
Çünkü ârif in bir saat uykusu, cahilin 60 yıllık ibadetinden üstündür hadisi şerifi var.
Çok önemlidir. Ârif önce kendini, Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâmı, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi Kur’ân-ı Kerimi ve RABB’bını bilen ârif tir.
İrfan Makam-ı MuhaMMede aittir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin gözüyle gören, gönlüyle duyandır.
Yoksa uyamaz. Bugün uyar yarın uyamaz. Dayanamaz.
Ama Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin kevserinde yok olanlar.
Ebedîyyen ne donar, ne yanarlar.
“Ey cehennem İbrâhîm’e berdanselâma, Zâhirde Serin Ol!”

قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---'' Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme): Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol! dedik.
(Enbiyâ 21/89)

Bâtında SeLLim Ol! Es-Selâm Ol!
Cennetin başka târifi var mı söyler misiniz? Yok!.
Bakın 1 saniyede nasıl cehennem cennete dönüşüveriyor.
ALLAH ALLAH ben zannediyordum ki, bu karanlıklar sonsuz sürecek.
Bir güneş diye bir şey doğuverdi, küllî şey bembeyaz oldu. Nura karıştı.
“Es selâmu aleykum Ya Rasûlullah!”
Mi’rac güneşimiz kalblerimizde DOĞdu MîM Güneşimiz hiç batmasın!.
Bize hiç gece olmasın. Karanlıklar olmasın İnşâe ALLAH!.
Çünkü biz, karanlıkta kendimizi bile göremiyoruz.
Siz hiç Kâbe’de ceryan kesildiğini gördünüz mü?
Ne olur kesilince biliyor musunuz?
Kâbe yok olur. Kıble kalkar.

Bir zaman Afyon’da namaz kılıyoruz gece. Bir petrolde.
Ben gittim mescide soracak kimse yok, yön yok.
Bir namaz kılma yeri koymuşlar ama kıble yok.
O yana bu yana “Allâhuekber!” dedim başladım.
Derken bir kişi daha geldi.
Benim sağ kolumun gösterdiği tarafa o da serdi seccadesini, o da o yanda “Allâhuekber!”
Derken bir başkası daha geldi. Üçüncüsü de bu tarafa.
Hepimiz “selâmun aleykum, aleykum selâm!”
Derken bir genç girdi. Hepimiz tesbih felan çekiyoruz.
Genç dedi ki: “Kaç kere dedim şuraya kıble yazalım!” diye.
Kıble neredeymiş?
Girdiğimiz kapı tarafındaymış.
Çünkü orası depo gibi bir yermiş. Orayı mescid yapmışlar.
Bilebiliyor muyuz karanlıkta?. Bilinmeyen yerde...
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen Gul »

Bir zaman Afyon’da namaz kılıyoruz gece. Bir petrolde.
Ben gittim mescide soracak kimse yok, yön yok.
Bir namaz kılma yeri koymuşlar ama kıble yok.
O yana bu yana “Allâhuekber!” dedim başladım.
Derken bir kişi daha geldi.
Benim sağ kolumun gösterdiği tarafa o da serdi seccadesini, o da o yanda “Allâhuekber!”
Derken bir başkası daha geldi. Üçüncüsü de bu tarafa.
Hepimiz “selâmun aleykum, aleykum selâm!”
Derken bir genç girdi. Hepimiz tesbih felan çekiyoruz.
Genç dedi ki: “Kaç kere dedim şuraya kıble yazalım!” diye.
Kıble neredeymiş?
Girdiğimiz kapı tarafındaymış.
Çünkü orası depo gibi bir yermiş. Orayı mescid yapmışlar.
Bilebiliyor muyuz karanlıkta?. Bilinmeyen yerde...
Can Hocamız, Ayy Hocamız , Iraktan yakın, Yakından ırak hocamız.
Birkaç yıl öncesi bir Ankara dönüşü Uşak civarında bir dinlenme tesisinde mesciddeyiz. Baktım ki daha önceki seferlerimizde durduğumuz kıbleye doğru durmuyor cemaat. “Allah Allah” dedim. Sanki bu mescitte kıble değişmiş, tövbe ya rabbim tövbe estağfurullah
Hemen bayan mescidinden çıkıp erkek mescidine şöyle bir bakıverdim orda kıble ne taraf diye…Gördüm ki gerçekten de bir kıble sorunu yaşanmakta bayanların mescidindeAllah Allah Hemen bir kağıt kalem inşallah, yazdık bir kıble yazısı bir de ok koyduk astık kıbleye doğru kapı tarafı duvara… KIBLE diye.. Şimdi ne zaman namaza dursam gelir aklıma… Gelir de…
Bir niyet …

"Döndüm Kâbe’ye durdum Huzûr-u İlâhiye" ALLAHU EKBER!"

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 622#p69622


Namazım bitince de Münir Derman Hocamız,

Sen dönmedin oğlum seni çevirdiler.
ALLAH istemese hiçbir tarafa dönemezsin.
Deyiverir kendisi…de…
tövbe ya rabbim tövbe estağfurullah demek gelir içimden yine yeniden…
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Kıble neydi? Kabul demekti.
Belâ“ kerametine ermekti.
Kal-u belâ’ya erişmekti.
Elestü biRABBuküm” derken RABBülâlemin şahdamarından yakın değil miydi küllî şeye.
O günkü RABBımız bugünkü değil mi?.
O gün, bu gün mü var?
Tüm bunlar MuhaMMedî Melâmetin temelinden tepesine kadar, tavanına kadar MuhaMMedî ve Kur’ânî inşaasıdır. Biz inşaa etmiyoruz.
Üzerindeki toza “püff!” diyoruz sadece.
O yandan bu yandan gelen toza “püfff!” diyoruz. Dilimizle yalıyoruz.
Onun için diyorum ki: “Buradan Kâbe’ye kadar Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Ahmed Arabasının Tekeri olacaksın Tarık!
Tekere dilini gereceğiz buradan oraya kadar yalayacaksın.
Dilinle secde edeceksin ebedîyyen oraya kadar! Kaç kilometre?
2000 km. böyle temizleyeceksin bu yolu. Ve temizleyeceksin!”

Bizim arabamız, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Ahmed Arabasına Livaü’l- Hamd Bayrağı çekilir.
Herkes bayrak olsun. ALLAH için olsun. Çok şükürler olsun!.
Gönüllü olarak mutlaka istediğimiz tek şey teker olmaktır.
Pise de gireriz, pasa da gireriz MİSe de!.
Her yere girer çıkarız. Yolumuza ne çıkarsa.
Ama bir şeyi ALLAH bizden almasın.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme Sadakatta Samimiyetde Sabırda ve Selâmette, bizi böyle kılsın!.
Yâni omuzumuza basan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olsun!.
Merak etmeyin Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem tekerleri temizler.
Pislik yakışmaz. Bize değil O’na yakışmaz. Bana yakışır.
Ne yapayım, yolda bir hayvan idrarına rastladık, geçecek başka yerim yok üzerinden geçireceğim arabayı, ortasından geçeceğim değil mi?
Yapmıyor muyuz bunu, gitmiyor muyuz, arabamızı değiştiriyor muyuz? Bunu söylüyorum.
Hayatın böyle aşamalarından geçiyoruz.
Çünkü biz alış-verişçi değiliz ki, ticaretçi değiliz ki, bir şeye gelmedik ki, bir şey istemiyoruz ki, hepimiz ben sen o biz, bizim yolumuz bu. İnancımız bu. “Ya RABBi bizi cehennemden kurtar cennete koy!” tamam.
Anladım da biz zâten Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin adamıyız.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdeyiz.
Bizim derdimiz o-bu değil. Bizim derdimiz şu.
Tâhir benim oğlum Emre, Emrede kıyamete kadar gelecek KulihvÂNiler var. “Benim kanım canım. Ne olacak bunlar?.”
İşte bunlar bunu söylüyorum.
Bunlar, buradan oraya kadar temizlediğimiz tertemiz yolda yürüyecekler.
Bu bizim görevimiz. Onların hakları bizim üzerimizde.
Bunun gerisi nefse verilen bir ŞUHHadır. Şaha kalkışdır. Şımarıklıktır, Şirktir.

فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---Fettekûllâhe mesteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayren li enfusikum, ve men yûka ŞUHHA nefsihî fe ulâike humul muflihûn (muflihûne): Onun için gücünüz yettiği kadar Allaha korunun, dinleyin, itaat edin, infak edin, kendileriniz için hayır yapın, her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlar felâh bulanlardır
(Tegâbun 64/16)

Çok özür dilerim Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin şerefinden habersizliktir.
Bu lafları: “Efendim ne kadar mubarek insan, ne kadar muhteşem insan!” şudur budur. Doğrudur.
Ne zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi İmam-ı Mutlak ve Mürşid-i Mutlak görüyorsa;
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Mubarekliği, Mukaddesliği yansır. VALLAHi yansır.
Ama İmamlık-Mürşidlik kendisine mahsus diyorsa, hiç şaşmam ki şeytanın taa kendisidir.
Öyle şey yok. Yok.
Onun için bizim; elbette Kur’ân-ı Kerimde, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemde, bizim kaderimizde, bize ilhamda, doğuşta, yüreğimizde, hayatımızda, neyimiz varsa canımız başımız üstüne.
Maddi çıkar sağlamak için, manevi çıkar sağlamak için, reklam yapmak için, bunların tamamen dışında, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin şerefine haysiyetine en yakın şekilde insanların hizmetine sunarız. İnsanlığın hizmetine.
Tıpkı Yunus Emre’ler gibi Niyazi Mişri’ler gibi. Fahreddin Razi’ler gibi.
Büyüklerimizin tümü gibi.
Ormandaki meyve ağaçları gibi, ALLAH için ortaya dökeriz.
Gerisini ALLAH bilir.
İşte böyle bir Rücu’. Böyle bir Uruc. Böyle bir Mi’rac!..

Böyle bir MuhaMMedî Mi’rac için SîNelerimizdeki kalblerimiz, yüreklerimiz İnşâe ALLAH Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme Aksın!.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem uzakta değil.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bizim yüreğimiz. Kalbimiz. Her şeyimiz.
O’nun nurundan yaratıldık.
O’nun nuru ALLAH’ın nurudur. “ALLAHu nuru’s- semavati ve’l- ard” âyeti vardır.
Yerde gökte ne görüyorsan ALLAH’ın nurudur. Boş konuşmuyoruz.
Biz değil, hâşâ ALLAHu ZU’L-CELÂL boş konuşmaz.
ALLAH celle celâluhu ALLAH’tır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Rasûlullah’tır.
Nuriye bir şey yazmış, Uruc; Arşa çıkma. Uruc; Cem’e çıkış. Rücu’; Arş’tan dönme. Rücu’;Cem’den iniş. Mi’rac; Uruc Seferi, Rücu’ Seyridir.
Evet çok doğrudur. Uruc Seferi, Rücu’ Seyridir.
Gerçekten öyledir. Harikadır. Herşey bir güzellik içindedir. İnşâe ALLAH.

Dışarıya bakanlar, dışarıyı bile doğru göremezler.
Kendi özlerinde dirilenler, küllî şey özünde dirilir.
Bir avuç tohum ekersiniz, özünde diri olanlar çatlar.
Özünde çürük olanlar, yüzü ne kadar güzel gözükürse gözüksün çürük olduğu için çıkamaz.
Dikense diken çıkar. Gülse gül çıkar. Çiçekse çiçek çıkar.
Ne yapsın yâni, ne yapsın!.
Diken tohumunu ekmişsek çıkmasın mı diken. Çıksın!.
Onun da yaradılış sebebi var. Hikmeti var. Yeri var burada.
Ne yapalım yâni.
Pis gübre, ne kadar iğrenç kokuyorsun. Sakın bana yaklaşma!”
Canım gül, ne kadar güzel kokuyorsun. Seni seviyorum!” diyorsun.
Gül de diyor ki: “Be ahmak adam o senin nefret ettiğin gübre benim anamdır anam. Anam. Altın, o senin putun. Ben onun tozunda pozunda yetişmem. Ben Lâilâhe’de yetişirim. Ben cehenmemlerde açan cennet çiçeğiyim. Ben İbrâhîm’iyim. Ben MuhaMMedî’yim. Ben Lâilâhe inkarından, illâALLAH ikrarına geçerim. MuhaMMedî seviyeyle bunun adına “TEVHİD” derim. Ne inkar kalır, ne ikrar kalır. Cennetin kapısında böyle “İlâhe İllâ ALLAH” yazar. Sadece “İllâALLAH” yazmaz. “İlâhe İllâ ALLAH” yazar!”

Çünkü insan aklıdır bu. Mıknatıs gibidir.
Bin parçaya bölsen yine mıknatıslık yapar.
Kaldırdın mı mıknatıslığını ooh sıfır. Nötr.
Ayna gibidir. Yüzbin parçaya bölsen bile yine seni gösterir.
Arkayı siliversen var ya, kâinâtı gösteren cama dönüşür.
Canım benim!” dersin…
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Mi’rac Sîne sırlarının silinişidir.
Ebedîyyen “ben” liği göremeyiştir. Aynaları kaybediştir.
Onun için bedenlerimizin Mutahharûn olması gerek, temas edebilmesi için MuhaMMedî Kur’ân’a.
Ben Matbaa Kur’ân’ı derken, elimizdeki Kur’ân-ı Kerim’e hâşâ bir şey demek istemiyorum.
Ben başka bir şey söylüyorum.
Elimizdeki Kur’ân’ları, aklımız gibi olan Kur’ân’ları, matbaa harfleri gibi gözüken, harf gibi gözüken, bir ölü gibi gözüken, akıllarımız gibi olan Kur’ân’larımızı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yürek Kur'ân-ı Kerim’ine çevirip, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin SESinden ALLAHu ZU’L-CELÂL’in SÖZünü-Kelâmını duymaktan bahsediyorum.
Hayali bir Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, hayali bir RABB Teâlâ yok!” diyorum. Anlatamıyorum.
Sen Fiilen yaşıyorsun.
Nasıl yaşar başka ALLAH aşkına, Keban benim laptopumda, kesilse sesim kesiliverir. Yok olur herşey.
Bundan başka daha ne istiyorum ben, ne yapayım, ne yapacağız yâni.
Başka bir dünya mı yaratacağız.
Hâşâ. Başka bir âlem yok.
Bu ÂLEMin neşesini, zevkini, hazzını yaşamanın, özellik ve güzelliğini.
Bu bir sistemdir.

Şu anda Türkiye’de pekçok cemiyyet, cemaat ve tarikat bütün teknik ve para imkanlarını kullanarak, davulla zurnayla insanları çağırmaktadır.
Biz bir yere çağırmıyoruz. ALLAH’a sığınırız!.
Ama bir şey söylüyoruz: “Biz Şeriatı, Tarikatı, Mârifeti ve Hakîkatı, MuhaMMedî olarak GÖRürüz” diyoruz.
Her hususu Kur’ân-ı Kerim’in içinde ararız.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Sünneti içinde ararız.
Asla, ALLAHu ZU’L-CELÂL’in ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yapmamızı istemediğini yapmamaya çalışırız. Bu kadar.
Ben altmış küsur yaşında bir insanım. Tarık otuz yaşında.
Sırtıma binerse taşıyacağım tâbii. Ama lafla taşınmaz.
Lafla taşınırsa o zaman yaz elindeki bilgÎsâyarın üzerine: “Kahve içtim!” de.
İç bakayım. İstediğini yaz, istediğini yap. Boş. Olmaz öyle şey.
Herşey hakîkatte RABBülâlemindendir. Yaşayalım onu.
O zaman AKILlarımızı NAKİLle BİZ BİR-İZ içinde yaşatalım, İnşâe ALLAH.
Akıl Fişlerimizi, Nakil Prizine takarsak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Nurunu, ALLAH’ın Nuru olarak alırız.
Gerçekten alırız. Açıkçada yaşarız. Zâhiren de yaşarız.
Pekçok kardeşlerimiz çeşitli haller içinde yaşamışlardır fiilen yaşamaktadırla İnşâe ALLAH ve yaşayacaklardır da.
Nefsleri, akılları tatmin olsun, neşe gelsin onlara iştah gelsin.
Ne bileyim teşvik olsun diye çeşitli haller yaşanır yaşanmaktadır.
Ve hep bunlar bir yolda beklemek durmak değil, tam tersine, hamdolsun RABB’bıma ki, bir açılış yoludur, bir güzellik oldu diye gidiştir.
Ama “Hakk” ı dileyen kişinin hedefinde “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem” vardır.
O’nun Gönül Gemisine binenler emniyettedir. İnanç budur İnşâe ALLAHürrahmân.
ALLAHu ZU’L-CELÂL bizi affetsin, bağışlasın.
Rahmetine gark etsin!
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Ahmet Can:
“Sağolun Hocam, ALLAH razı olsun. Sağlığınıza duâcıyız. Siz dediniz ya hocam. Burada AN’lar yaşıyoruz. Bu ANlar ile ilgili ben sormak istiyorum. Bu süreklilik arz eder mi? Ya da ne zaman sürekli hale gelir. Bu anların, bu zevklerin, bu huşu durumunun devâmlı yaşanması mümkün müdür?”

Canım şimdi, çok gençsiniz.
Ve biz sizi sadece ALLAHu ZU’L-CELÂL ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem için seviyoruz İnşâe ALLAH.
Ve istiyoruz ki, ALLAH’ın izni ve inâyetiyle Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin iftihar edeceği, şeref duyacağı gençler.
Hürr ve özgür Kur’ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin insanları olarak, böyle insanlar olun.
“Kimseye kul köle olmadan kendi vicdanlarınızdaki, kendi ruhlarınızdaki o;
İlâhî, RABBanî, Kur’âni, MuhaMMedî ve Ehl-i Beytî “İNSAN” ki;
ALLAH Dostlarının şerefini taşıyacak bayraklar olun!” diye size bütün imkanlarımızla, elimizden ne gelirse, gönlümüze ALLAH ne verdiyse, hepsini birleşik kaplar gibi aynı “SEVİYE” lerek olduğu gibi aktarma azmindeyiz inşae ALLAH!
Açık, kendimizde öyle yetiştirildik hamd olsusn!.
Bütün eserlerimiz yazdıklarımız sebildir.
Birçoksitelere bakıyorum. Olduğu gibi almış adam kitabın birini. Alsın.
Neden yazıyoruz ki, insanlar eksiklerimizi tamamlasın, varsa söylesinler tamamlayalım.
Fazlasını atalım. Eksiğini bulalım.
Sen, ben, o, BİZ.
Bu zevki neşeyi neden yapıyoruz?
Kemalat için. Ne fark edecek. Ahmet olmuş. Tarık olmuş. Tâhir olmuş. Aynı yaşlardasınız. Olsun!
Sizlerin yetişmesi için emek vermekteyiz şükür!

Sizin dediğiniz bu “AN” lar, sürekli Hazz haline gelir. Ne zaman gelir?
O tekemmül sağlanıp, Mükemmel ve Mükemmil olan MuhaMMed aleyhisselatuvesselâm da, MuhaMMedîyyetinde kendi kimlik ve kişiliğimizin mahviyetinde ALLAHüâlem şimdi ben öyleyim desem başım derde girer.
Öyle değilim desem doğru dedğil.
Onun için diyorum ki, kimki MuhaMMediyyette mahvolursa, herkes gibi hayatı yaşar zâhirde.
Ama bâtında bakarsın ki, Ebdâldır, Ebrârdır, Ahyârdır, Ehrârdır. MuhaMMedîyyetini yaşamaya başlar çünkü.
Ama çocuğuyla çocuktur. Şununla şudur. Bununla budur.
Ama özünde o HAZZı sürekli yaşar.
Çünkü zikr-i Dâim olur. Fikr-i Dâim olur. Şükr-ü Dâim olur. Sabr-ı Dâim olur.
Es Selâm, Dârü’s- Selâm olur hayatı. Bu hedeftir.
Ve bu asla bizim yolumuzda, “BİZ” dediğimiz.
BİZ” Sözümüzde dâima Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem vardır dâimen.
“Ben” yoktur ALLAH celle celâluhu’ya sığınırım.
BİZ BİR-İZ” dediğimiz ANda biz, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemde “BİZ BİR-İZ” dir.
Ben anlayabildiğim kadarını söylüyorum.
Ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi sınırlayamam.
Ama İnancını, Amelini, Ahlakını ve Hallerini, masanın dört ayağı gibi ortaya koyarım.
Başkasını da redd ederim.
İşte sizin söylediğiniz “AN”ı, bu dört ayaklı masaya oturtabiliyor musun? “MuhaMMedü’r- Rasûlullah” üzerine “İlâhe İllâ ALLAH” ı, o zaman dediğin şey tümü ebedî bir mahiyet kazanır.
Ama bu demek değildir ki, hocam oraya kadar biz sıfır mıyız?
yok, yok, tam tersine. İşte çocuklarınız var, Tarık’ın var, senin var.
ALLAH bağışlasın. Onları salih eylesin.
Hadi oğlum seni evlendireceğim. Hadi kızım seni evlendireceğim, gelin ediyorum!” diyemezsin.
Yetiştireceksin. O da bir zevk, neşedir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme 40 yaşında gelmiştir.
ALLAHu ZU’L-CELÂL doğduğu günde yapardı Îsâ Aleyhi’s-selâm gibi.
Öyle değil. Oku bakalım “Duhâ” yı.

وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَى
Resim---Ve vecedeke dâllen fe hedâ: Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?”
(Duhâ 93/7)

Dâllen: dalâlette olanların arasında olma, dalâlette olma, hidayette olmamadır.
Hedâ: Hedefi göstermek..

Biz seni dâllin olarak bulmadık mı?” demiyor mu?
Ve sana hideyet etmedik mi?
Nedir bunlar? Kimi anlatıyor?
Beni anlatıyor. Bana anlatılıyor. Bana bana.
“Biz, senin Nurundan yaratıldığın Peygamberini böyle yaptık. Sende böyle olacaksın!.” Buyurmakta sanki…
Onun içinde zâten u hayalî uçmalar kaçmalar şunlar bunlar yok yolumuzda. Bizde bir defa istenmeden verilir Ahmet bunu çok iyi anlamamız lâzım.
Sormadan söylenilir, dert etme onları.
Sorabilirsin, isteyebilirsin. İsteme değildir.
Ama unutma ki, sana lâyık ve lâzım olanlar ALLAH’ın izni ve inâyetiyle Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Kerem Kevserinde verilecektir zâten. Dert etme! Söylenecektir. Ne lâzımsa yapılacaktır.
Sen “Lâzım ve Lâyık OL!” mak noktasından ayrılma!.
Ben şiirlerimde yazıyorum, kendim söylüyorum, çok ibadet eden bir insan değilim, şu değilim,bu değilim. Gerçekten değilim.
Belki bütün insanlar benden üstündür.
Gerçekten üstündür. ALLAH için söylüyorum.
Ama ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme sadakatta taviz vermem. O’na samimiyette asla taviz vermem.
Ebedîyyen cehenneme gitsem gene vermem.
Ben ALLAHu ZU’L-CELÂL’e derim ki: “Yâ RABBi cehenneme sokacaksan sokarsın ama beni MuhaMMedî olarak sok başka kabul etmem . Tercih hakkımı tanırsan kabul etmem!”
Bu bir hile değildir. Bu bir tercih değildir. İstek değildir. Bu fıtriyattır.
Ve inanırım ki, MuhaMMedî olduğum için İbrâhîmiyim.
Ve inanırım ki, binbir cehennem bir tek İbrâhîm aleyhi’s-selâm’ın “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi’l- Azîm!” sözüyle CeNNettir inşae ALLAH!
Bundan şunu söylemek istiyorum. EMR Olunduğun gibi Dosdoğru inan!.”

Rahmetli Kalaycı Yahya Baba vardı. Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâm’dır.
Somuncu Baba’nın öz torunudur. Can akrabamızdır. Kan akrabamızdır. ALLAH’a hamdü sena olsun.
Derdi ki: “Erenler dosdoğru olacaksın. Asla düşmeyeceksin.” derdi. Dosdoğru. Parmağını kaldırırdı. “11 çocuk, 11 çocuğu yatırdık yere, mezara!” diyor.
“Kimi sıtmadan gitti. Kimi şundan gitti. Kimi bundan gitti. Tek atlı arabayla, 1920’leri söylüyorum. Köylerde kalaycılık yapıyorum.
Haber geliyor:“Yahya, Kalaycı Yahya çocuğun ölmüş”. Ağlayıp sızlayıp kaldırıyoruz.
At araba orada kaldı, geliyoruz yine köye gidiyoruz .
Ekmek parası başka çare yok.
Yıllar geçti: “Ahmet öldü!” diyorlar.
Ahmet 20 yaşında tek oğlu. “Verem vurdu indirdi” diyor.
Yaş geldi 60’a. Hanımı önümüzde, işte diyor ananız.
Amma çocuk doğurma mevsimi geçmiş bitmiş mi?
Evet, tâbii ki. Anamız bacımız geçmiş gitmiş.
Ne hayz kalmış ne şu kalmış ne bu kalmış.
Ama o yüce RABBülâlemin bu, kendisinin söylediğini söylüyorum:
“Yahya! Çok kahrımızı çektin. Sana Veys’i hibe ediyoruz” dedi.
“Erenler Veys doğdu bu yaştan sonra!” diyor.
Soruyorlar: “Yahya çingenden mi aldın bunu?”
“Yok yok çingeneleri de yaratan gönderdi.” diyordum.
Veys şimdi Aksaray’da yaşamakta.
Dosdoğru olacaksın yâni düşmeyeceksin!.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” acaksın!.
Hud Sûresi, oku!.
Bir gecede ağarttı saçlarını Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîr(basîrun): O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.”
(Hûd 11/112)

Resim---“Müslim'in Sahih'inde Süfyan b. Abdullah es-Sakafî'den şöyle dediği nakledilmektedir: “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!” dedim, “İslâm'a dair bana öyle bir söz söyle ki onun hakkında senden sonra hiç kimseye soru sormayayım. Hz, Peygamber şöyle buyurdu: "Allah'a iman ettim!” de, sonra da dosdoğru ol!."
(Müslim; İ. Ahmed Müsned; İbn Mâce; Darimî)

Resim---Darimî Ebu Muhammed de "Müsned"inde Osman b. Hâdır el-Ezdî'den şöyle dediğini rivayet eder: “İbn Abbas'ın huzuruna girip ona: “Bana tavsiyede bulun!” dedim. O da: “Olur, dedi. Allah'ın takvasına ve dosdoğru istikamet üzere olmaya dikkat et! Tabi ol, bi'atçi olma!”
(Darimî)

Resim---“İbn Abbas der ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin üzerine bundan daha ağır ve bundan daha zor herhangi bir âyet inmiş değildir. İşte bundan dolayı Ashab'ı kendisine: “Saçların çabuk ağırmaya başladı” dediklerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hûd ve kardeşleri olan diğer sûreler saçlarımı ağarttı!" diye cevab vermişti.
(Tirmizî)
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Ahmed canım, dediğin şeyler çok doğru: “Nasıl öyle oluruz?”
Kendi kendine kendinde olur.
Bak “Olgunlaşıyoruz!” diye bağırmıyor meyveler.
Bak bizim kapının önünde kiraz var, kayısılar var.
Elini uzatsan bir sürü meyve var. Daha çağla.
Bağırıyor mu “Ben olgunlaşacağım!” diye.
Hayır. Zamanı bekliyor. Bekle olacak. Yeter ki dosdoğru ol!.
İşte bunlarda biz ele ele kalb kalbe hizmetleşiriz.
Bak Ahmet bir batakta yürüyoruz.
Zincir gibi el eleyiz. Ellerimiz kenetli.
“Oğlum, ben yaşlıyım, yorgunum. Uyuklarsam, önümde sen varsın. Arkamda bir başkanız. Uyuklarsam beni askıya alın!”
İnsanoğlu olurda uyuklamaz mı?
İşte kenetliyiz biribirimize. Zincir zincireyiz.
Bu zincir sağlam mı onu söyle sen bana.
Dosdoğru mu ALLAH’a şükürler olsun.
Herkes kendi kaderinde, kendi yerinde, kendi hâlinde, lâzım ve lâyıkınca, kaderince kadarınca, şüphesiz ve şüphesiz ALLAH’ın izni ve inâyetiyle, ALLAH’ın takdiri zâhirde tek tecellî edecektir.
ALLAH Ez-Zâhir’dir. Ez-Zâhir nedir?
Elini kulağına tutsan, kulağını tuttun mu bak.
Elinle tut o şimdi zâhir oldu.
Elini kafana vur zâhir odur.
ALLAH böyle zâhirdir işte. Başkası küfürdür.
Öyle değildir demek küfürdür. ALLAH Ez-Zâhir’dir.
ALLAH’ın “ŞEY” olmaması başka şeydir.
“ALLAH nûru’s- semâvâti ve'l-ard” ı anlamak başka şeydir.
Anlamamak da başka şeydir.
Niçin diyorum, Kur’ân-ı Kerim'i anlaşılmayan bir kitap gibi sadece Arapça kelimeleri olarak aktarmak çok güzeldir.
Ama hiç mi içindeki manayı düşünmeyeceğiz.
“Ne diyor?” demeyecek miyiz?
Yaşamayacak mıyız Kur’ân-ı Kerîm'imizi?
Ekmek gibi yemeyecek miyiz? Su gibi içmeyecek miyiz?
Açlığımızdan mı öleceğiz. Susuzluktan mı öleceğiz!.
İşte bütün bunlar, senin sorduğun soruların cevâbıdır.
AN’ları ANlaya ANlaya, ANları zamANa çevireceğiz.
AN AN AN ZamAN olur biliyorsun. AN ise Akıl içindir. İn şâe ALLAH.
Ve bunun biz hiç tasasını çekmeyiz. Ya da düşünmeyiz. Ne zaman?
Ben onu bilmem. ALLAH’a RABBu'l-âlemin’e ibâdet edilir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme hizmet edilir.
ALLAH’a yardım ediniz, âyetleri vardır.
Eğer Rasûlullah’a yardım etmezseniz biz yardım ederiz, âyetleri vardır. ALLAH öyle buyuruyor.
Biz bunlardan şunu anlıyoruz.
Kendi nefsimize ve insanların nefsine, imkanlarımız ne ise, kaderlerimiz imkanlarımız, sözle sazla, çalarak oynayarak, gülerek ederek, “Arkadaş Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem burada!” demekteyiz.
Buradadan kastım, YOLu budur. Bunun devridir bu.
Bunu insanlar çeşitli şekillerde yapıyorlar artık.
Kimi diyor mesihim, kimi mehdiyim, kimi şuyum, kimi buyum.
Bir sürü yanlış, doğru, eğri hikayeler var.
Bunların hiçbirine gerek yok.
Biz ALLAH’ın kuluyuz. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Ummetiyiz. Ama MuhaMMedîyyiz. Bu kadar.
Bir kelâm söylüyorsak altına âyetini hadisini koruz.
Biz buna inanıyoruz, deriz. Bu kadar.
Başka bilmeyiz çünkü. Bilmememiz gerekir.

Bunun nerede, neyi getireceğine gelince.
Biz bunları yaşadık!.
İşte bakın Rahmetli kardeşimiz Zâhid’in mektubu bugün yine elimde.
Tesadüfen bir şeyin içinden çıktı. Son mektubu.
Bize gönderdiği son mektubu. Ölümünden 2 gün önce.
Sanıyorum onunla en son konuşanlardan birisiyim.
Ne diyordu: “Ben RABB’ımdan râzıyım, ömrümün sonu her insanın biteceği gibi benimki de bitiyor. Ama hiç üzülmüyorum. Çünkü biliyorum ki, kıyâmete kadar yürek yüreğe olduğum insanların yüreklerinden rahmetler akacak RÛHuma MuhaMMedîNURdan.”

İşte MuhaMMedînur budur.
MuhaMMedînur benim senin kurduğun basit bir site değildir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selemin vakfı gibidir.
ALLAH’a hamdu senâ olsun.
İsmini onun bunun uydurduğu bir site de değildir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin kendi vakfı gibidir.
Bir adres sorma yeridir. BİLişme BULuşma OLuşma TANIŞma yeridir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemle YÖNelme yeridir.
Senin, benim, onun yani “BİZ”im içindir.
Onun için ALLAH’a sığınarak ALLAH’a güvenerek, O’na sonsuz hamdederek, şükrederek Onu hiçbir yere bulaştırmadan.
Ne reklamdır ne yardımdır, ne şudur ne budur, para pul ve başka şeylerden ALLAH’a sığınarak.
Bir vakıf olarak bir güzellik yürüsün, hepimiz için.
Onun için burada hiç kimse bir diğerinden 1 milimetre alçak ve yüksek değildir.
Eğer yükseklik ve alçaklık düşünüyorsa o kendi aklındadır.
O da bizim görevimizdir SEVİYEye indirmeliyiz veya çıkarmalıyız.
Bütün uyuyanlar haklıdır ve bizim üzerimizde onların bir hakkı vardır. “Uyandırılmak Hakkı”!.
Uyanmadıkları için onlara “yuhh!” olmasın, uyandıramadık diye bize “yuhh!” olsun.
Onlar uyudukları için yellenecekler, dellenecekler, her şeye hakları var. Fakat biz uyandırıp da “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMedu’r- Rasûlullah” dedirtemediysek “yuhhh!” bize.
Başka söyleyecek laf yok.
Bizim decerelerimiz, mertebelerimiz, yüksekliklerimiz, alçaklıklarımız vs. hiç bir şeyimiz yoktur ALLAH’a şükürler olsun.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yüreği yüreğimizdir o kadar.
Bizim MuHaBBetimiz MuhaMMedîyettir.
Bizim MuhaMMediyyetimiz MuHaBBettir o kadar açıktır.
Basit ucuz rahat emin, gerisi boştur.

Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen simurg »

Onun için ne yapalım Ahmed senin bidonunu ALLAH altın yapmış, güzel, ne güzel altın Ahmetimiz olur. 100 mt dikmiş havaya içinede zemzem doldurmuş. Çok güzel.
Ne yapalım şimdi, Nuriyeyi’ de yerin dibine çakalım demirden yapalım, o da bir boru olsun, 100 mt yerin dibine gitsin bomboş.
Bir başkasını da şöyle yapalım, böyle yapalım.
Sonra ne diyelim: “Ey ALLAHın kulları, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin ÜMMeti, gelin ALLAHu ZU’L-CELÂLin emri gereği dosdoğru olalım,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin SEVİYEsinde buluşalım.
Herkes kalbini delsin koza tırtılı gibi, kelebek olarak çıksın!” diyelim.
Herkes kalbini deliverdiğinde Birleşik Kaplar gibi, zemzemle Nuriye’nin zıkkım gibi, bomboş olan yüreğini dolduracak.
Hepsi deniz seviyesinde, “İlâhe İllâ ALLAH MuhaMM edü’r- Rasûlullah!” diyecek. Ne olacak?
Ak Deniz olacak hepsi, değil mi, olmayacak mı?

Ahmed can:
Bu borular nereye gider hocam?”

Boruları deldik, mahvettik Ahmet!
Var ya, Ferec Çıkış Kapısı var ya. MuhaMMedî Çıkış Kapıları.
Bu delik artık bu “BORU”luğu kaldırır “BİZ BİR-İZ” BİRleşik KAPları yapar biliyorsun.
Ne kalır geriye?
Deniz SEVİYEsi kalır, yüksekler iner, alçaklar yükselir.
Alçaklık yükseklik biter. Yükseklik alçaklık olmaz MuhaMMediyyette RESULÎ SEVİYE vardır.
MuhaMMed Aleyhi’s-selâm şu anda dünyada-BEŞERİYYETTe olsa, kalbimizin kalbi seviyesindedir.
Biz O değiliz, O biz değil. Ama bu böyledir İMAN tek SEVİYEdir.
Yâni bunu çok iyi anlamak lâzım.
Bunları anlayacağız zâten neden anlamayalım.
Biz anlamayacağız da kim anlayacak?
Anlıyoruz da. Anladığımız için buradayız biz bu saatlerde İnşâe ALLAH.
Bekleyeceğiz. Neyi?
Aklımızın müslüman olmasını. Olacak.
Bugün değilse yarın.Başka çare yok çünkü.
Nereye gidelim başka yer, yol yok. ALLAH’ın izni ve inâyetiyle.
Tekemmül yavaş yavaş olur.
Çocuk gibi yavaş yavaş büyür. İnşâe ALLAH.
Bilmem anlatabildim mi Ahmed?

Ahmet Can:
Sağolun ALLAH razı olsun hocam, teşekkür ederim.
Başka sorusu ya da söyleyeceği olan var mı?”

Hümeyra: “Birçok düşündüklerimi sohbetiniz sırasında dinledim hocam teşekkür ederim. ALLAH razı olsun. Sağolun!”

Evet Hümeyra DİNLE ve ANLA!. Bu çok önemli.
Bugün Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüzünü güldürecek en iyi haber MuhaMMedî Kızlarının yetişmesidir.
En çok eksik bugün MuhaMMedî Şuurda İslam Kadınındadır.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in; İnancıyla, Ameliyle, Ahlakıyla ve Halleriyle, beton çivisi gibi dosdoğru, emin bir şekilde güvenilir,
Yüreği MuhaMMed Aleyhisselâmın kızı Fatımatü’z- Zehra aleyha’s-selâm yüreği gibi kızlarımızın olmasını ALLAH’tan çok istiyoruz.
Çünkü bu çok önemli bir şey.
Sadece ALLAHu ZU’L-CELÂL’in kulu, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin Ummeti ve insan oluşunun şerefini taşıyan kızlarımız, iffetini taşıyan kızlarımız olmalı ve yetişmeli.
Çok önemli çünkü; Arabanın rotu gibidir kadın.
Rot çıktıktan sonra artık her şey boşadır.
Şu an İslam Âlemi böyledir.
Akılsız müslümanlar, Kadını yok etmekle İslam Âlemini her yönden düşmanlarına gizli-açık esir etmişlerdir.
Bunu yok etmekle; Anasız, Bacısız, Karısız, Kızsız ve Kızkardeşsiz kalmışızdır!.
Kendi ellerini ayaklarını yiyen bir canavarı bulmuşuzdur.
Onun için yazılmasını çizilmesini çok istiyoruz.
Eğriyse doğrulturuz. Doğruysa daha doğru olur. Hiç dert etmeyelim.
Okuyorum yazılarınızı, çok güzel. Yazın!.
Okuyanlar gelecektir, olacaktır.
Omuz omuza, yürek yüreğe, bu bir çığ gibi büyüyecektir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin bu YOLu.
Biz bu sohbettekileri biliyorsunuz 1 gün içerisinde 100 kişiye çıkarıveririz.
Ama bizim işimiz o değil. Bizim işimiz yürek işidir.
Başka bir yolda yok ki.

Genel konularda konuştuk ama bunlar bizim için önemli.
Sohbetlerde herkes ilerde belli bir yere gelecektir, yazacaktır çizecektir.
Fakat yetişme devreleri böyledir.
Ancak cahiller zanneder ki, Yunus Emre Taptuk Baba’nın kapısında 40 yıl kalmış, dağdan odun çekmiş, eğri odun getirmemiş masalını anlatır.
Halbuki oysa anlatılmak istenen şey: “ALLAH’a giden yol, ALLAH Dostlarının yüreğinden geçer.” Bu kadar.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yüreğinden geçer” demektir bu.
Ahmet bana soruyor: “Hocam bende mi ALLAH’ın dostuyum?”
ALLAH’ın düşmanı mısın? Elbette Dostusun. Bu kadar.
Birgün bunu akıllarımız anlayacaktır İnşâe ALLAH. Anlayacaktır.
Gerisi. Gerisi dışarının işi. Dışarıdan kastım, biz bilmeyiz.
Biz kendi işimize bakarız.
İçtiğim su benim suyumdur.
Yazdığım çizdiğim değil, önünea getirdiğim de değil, ağzına koyduğumda değil gırtlağından geçen SENindir!
YAŞANMAYAN YALANDIR!.”

ALLAH bizi bağışlasın affetsin Rahmetine gark etsin.
Zamanlarımızı hayatlarımızı ve sıhhatlerimizi hakk’ta hayrda ve rızasında kullandırsın.
ALLAH Celle Celâluhu özellikle gençlerimize;
Hayrlı İŞ versin.
Helal Aş versin.
Salih-Saliha Eş versin.
Ve MuhaMMedî Baş versin İnşae ALLAH!.
Başlarımızı, kendi yalnız başımıza bırakmasın!
Her türlü kemâlâtın hazmını versin ALLAH Celle Celâluhu.
Bizim emniyet kabımız MuhaMMedü’l- Emin SALLallâhu aleyhi ve SELLem olsun İnşâe ALLAH.
Hepimiz biribirimizin Hasbî Hizmetçi ve Gaybî Duâcıları olalım.
Yüreklerimizdeki cAN ceryanı, MuhaMMed Aleyhisselâmın nurudur.
Aynı can ceryanlarının MuhaMMed aleyhisselâmın nuru olduğunu anlatalım bu âletlere, herkes kaderini yaşamaya devâm etsin.
Onun için “Es selatu ve’s-selâmu aleyke Ya, can ceryanlarının cem’ olduğu MuhaMMed aleyhi’s-selâm” dır.
Vardığımız yer sensin! İrsal edicidir, taşıyıcıdır. Getiren götüren, Tek nakildir.
Bu MuhaMMedî Muhteşemliği, MuhaMMedî Muazzamlığı ALLAH cümlemize yaşatsın İnşâe ALLAH!.

GEÇmiş için TEVBElerimizi, Şu An için RIZAlarımızı, GELecek DUÂlarımızı, Son Nefeste ŞEHÂDETimizi,
Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin nefesinde, sesinde VERmek nasib etsin İnşâe ALLAH!.
Bu şehâdet şerefiyle, Cennetler yüreklerimizdir İnşâe ALLAH.
Ve cennetlere Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde girilir. Birbirimizin gaybî duâcıları olalım.
Ve herşey ALLAH’ın izni ve inâyetiyle, bütün şeyleri yaratan RABBimizin inâyetiyle bizi Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yolundan alıkoymasın.
Nefslerimizin Hevâ-Heves ve Hastalıklarından ALLAH celle celâluhu bizi korusun!.
Birbirimizin, eksik ve noksanlıklarımızin düzelteni, tamamlayanı tümleyeni, güzellikler katanı olalım.
Birbirlerimizin güzelliklerini baş tacı edinelim.
Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem bizleri biribirlerimize refik kılsın.
Yol alışta nefes veren olalım, nefes kesen değil!
Evliya olalım yol gösterelim. Eşkıyâ olup yol kesmeyelim.
Tek başımıza da kalsak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin, Kur’ân-ı Kerim’in, ALLAHU ZU’L-CELÂL’in yolundan ayrılmayalım.
Bunu böyle anlayalım diye söylüyorum.
Çünkü bizim işimiz, biz sadece o YOLu AÇıcıyız, yoldan gelenler-geçenler bizim işimiz değil.
Biz yolun köprüsüyüz.
Biz olmazsak oradan oraya geçilmiyor.
Cehennem üzerindeki sırat köprüsüyüz..
Bu neşeleri bu güzellikleri kendi vicdanlarımızda yaşadığımız zaman emin olun ki Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem,
Bizim samimiyet derecemize, sadakatimize göre RAHMETinin tümünü yağdıracaktır Ahmed aleyhi's-selâm!
Gerçekten yağdıracaktır. Ben ALLAH’a sığınarak söylüyorum.
Birçok konuları fiilen yaşamış bir insanım!…
Onun için vız gelir tırıs gider bana onun bunun hikayesi, masalları.
Çünkü bunları yaşadık biz çok şükür, buralarla uğraşmaya değmez.
İnşâe ALLAH ALLAH'ın izniyle görüşmek üzere.

Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''Resim

ElhamdulillahiRABBilâlemin!

Es Selâmu Aleykum ve Rahmetullah.
Dua edelim. Dua edeliiimm. Dua edelim. İnşae ALLAH!.
ALLAHu Zu’l- Celâl’in selâmı, selâmeti, bereketi ve ihsanı üzerimize olsun.
Hayrlı geceler olsun.
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ MUHAMMEDİ MİRAC SOHBETİ

Mesaj gönderen Mecnun »

acakir77 yazdı:******* Ateşten Ayrılan Kor Çabuk Söner *****



Bir bilgenin ders halkasının müdavimlerinden biri, nice seneler sonra, halkayı terketmişti. Haftalar aylar geçip adam ortalarda gözükmeyince, bilge kişi kendisini ziyarete karar verdi. Mevsim kıştı, adam evde yalnızdı ve evin salonundaki büyük ocakta gürül gürül odun yanıyordu. Bilgenin kendisini niye ziyaret ettiğini tahmin eden adam, üşümüş olan bilgeyi ocağın başına davet etti, kendisi de bir şeyler ikram etmek için mutfağa yöneldi.
Ocağın yanı başına oturan bilge, gelen ikramı kabul etti, fakat adama hiçbir şey demedi. Sanki adam evde yokmuş, sanki kendi evinde tek başına oturuyormuş gibiydi. Bütün dikkatini ocağa vermiş gözüküyordu. Bilge birkaç dakika sonra maşayı eline aldı, iyice köz haline gelmiş odunlardan birini ocağın bir kenarına koydu. Sonra minderine oturdu. Hala birşey söylemiyordu. Kenara konmuş olan közün ateşi yavaş yavaş azaldı, sonra söndü. Odada çıt çıkmıyordu. İlk baştaki selamlama hariç, bir kelime bile konuşulmuş değildi. Bilge gitmeye hazırlanırken, sönmüş közü aldı ve yeniden ateşin ortasına koydu. Köz, ateşle ve yanan odunların ısısıyla çabucak parladı. Bilge ayrılmak için kapıya yöneldiğinde, ev sahibi:

“Sebeb-i ziyaretinizi anlıyorum” dedi. “Ateş dersiniz için de teşekkür ederim. Bundan sonra sohbetlerinizi hiç aksatmayacağım.”




MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....
ResimKıymetli hocam Allah razı olsun..
Allah bizleri Habibin ocağının ateşinden ve Habibi ocağınızın aşından ayırmasın inşaallah.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Cevapla

“►Sohbetleri◄” sayfasına dön