EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Mesaj gönderen Gariban »

HER MADDİ OLAN CİSMİN SONU GELECEKTİR

“Gözlerin tahammül hududunun kamaştığı, kamerin tutukluğu,
güneşin kamere girdiği zaman bunlar diyecekler: Nereye kaçacağım?”

Güneşin gittikçe parlaklığı fazlalaşmaktadır.
Ömrünün sonuna doğru parlaklığı 100 misli artacaktır.
Ondan sonra buharlaşıp patlayacaktır.
Bu hâl her zaman gezegenlerde olan bir olaydır.
Bu işaretle evrende her şey güneş tarafından alt üst edilecektir. (Dünya nın biyografisi) Geoide Guimov. Fizik âlimi 1968


“Kıyamet”
“Her an var, her an yok ve tekrar var oluş vardır.” (âyet)
İşte Kur’ân'ın bildirdiği kâinatın sonu...
İşte fennin bildirdiği kâinatın sonu....
Biri ruha hitap...
Diğeri maddeye saplanan akla hitap...
Her ikisi de aynı...
Özet:
“İlimsiz inanç kör, inançsız İlim topaldır!”
Einstein

“Ben filozofların düşünürlerin, matematik ve fizikçilerin akıl buldukları ALLAH'a değil, mukaddes kitapların, Peygamberlerin haber verdiği ALLAH'a ve vahye inanıyorum.” (Paskal).

“Kâinat bir düştür!” diye haykıranlar vardır.
Bu şarkı korosuna iştirak ederseniz:
“Atomlardan galaksilere kadar milyonlarca yıldızların uzayın düzen ve varlığı bir çok tesadüflerin, bir araya gelmesi ile olmuştur!” şarkısını söylemiş olursunuz,

Bu düşünüş protoplazmadan başlayıp aya ve diğer gezegenlere gidecek kadar insan, zekasının tekevvününü milyonlarca tesadüfü bir araya gelme zinciri olarak düşünmek ve kabul etmek olacaktır bu insanı maskara hâle getirir.

Fikirler, düşünceler ilim çemberi içinde kaldığı müddetçe dünya ve kâinat, bize düzgün bir nizam ve kanunlara tabi’ bir mekan ma gibi görünür.
Fakat bu nizamın oluşu mes’elesinde düşüncenin artık değeri kalmaz.

Bu hususta söz söylemek için, bu noktada katılaşmamak gerekir, ilmin bilmediği,
inancın tefsir ettiği şeyleri bilmek ve onlara edeble kulak vermek icab eder.
Bu yönü düşünmek, ne gerilik, ne taassub ne de aptallıktır.

Fisagor, Delfes Ma’bedi’nin kapısına altın kakma ile şu yazıları yazdırmıştır:
“Adet kâinatın,
Tekâmül hayatın,
Birlik ALLAH'ın Kanunudur....”

İhsan idrak ve zihninin kolaylıkla kavrayıp içine biraz olsun nüfuz edemiyeceği ucu bucağı bilinmez bir uzayda milyonlarca yıldızlarla birlikte dönüp duruyoruz.
Duygu organlarımızın kuvvetini artırmaktan başka bir şeye yaramayan bir takım âletler, teleskoplar ve analoji, matematik yardımı ile bir çok şeyler biliyoruz. Bunlar, hareket, zaman, mekân, sayı gibi yer yüzü mukayese Ölçülerimize esas olan her türlü kavramın özünü kaybettiği uçsuz bucaksız, bir vasat içinde idrakimizin muktedir olamadığı ilâhi bir kanuna taht olarak cereyan eder.

İki yıldız arasındaki mesafeyi, saat, gün, sene, asırlarla ifâde etmekten aciz bir hâldeyiz...
Ancak ışık seneleri kullanmak mecburiyetindeyiz.
Bunlar sonsuzluğa doğru kayan kâinatın teleskoplarımıza çarpan ve astronomların müşahede ve şahsi takdir ve tahminlerine dayanan bir kâinat modelidir, kaba duygularımıza ulaşan bilgiler toplumudur.
Kâinatın diğer yönleri ise bizler için tamamen meçhul, enginlik ve belirsizliktir.
Bilgisizliğimizin ve aklın inanç ile tamamlanması lâzımdır.
Aklın durduğu yerde, aklın ötesine hürmet, edip, boyun eğmek, aczini anlamak ALLAH'a inanmak demektir.
Akıl, ta’zim, hürmet ve edeb içinde söylersek, Tanrı'nın üç büyük vasfı vardır; akıl ve idrâk ölçümüzde:
“Halkeder, idame ettirir, yok eder.”
Onun mahiyetini tâyin ve teşhis edecek hücre insan dimağında yoktur...
Bugünkü matematik, fizik, uzay ilmi karşısında bunu inkâr değil şüphe kapıları tamamen kapanmıştır.
Halk eder yani başlangıcı yoktur, idame ettirir.
Bütün kâinat kanunlarının değişmiyen icabları cereyan eder.
Yok eder, her maddî cismin sonu gelir demektir.

İlim malzemesi ile konuşursak:
Başlangıcı olmayan, sadece yaratılmamış olandır.
Başlangıcı olmayan hiç olandır.
Her şey hiçlik içindedir.
Dünyanın dışında hiçlik vardır.
Hiçlik her yerde hazır ve nazırdır.
Gerçekler vardır.
İmkânlar vardır.
Kavramlar vardır.
Şekiller vardır.
Gerçek maddedir.
Şekil de maddenin tanrılaşmasıdır.
Şekil veren prensip Tanrı'dır.
Tanrı herşeyden ayrı ve “Tek”'dir.
Çok görünüşlüdür. Bir gülün iki ayna arasında göründügü gibi.....
Taş maddedir.
Balık maddedir.
İnsanlar da maddedir.
Tanrı'dan başka herşey maddedir.
Tanrı önsüz, sonsuzdur.

Uzay sınırlıdır.
Çünkü belli bir cismin sınırıdır.
Cisimsiz uzay yoktur.
Boş uzay da olamaz.
Cisim olmadan da uzay olamaz.
Memleketsiz sınır yok olduğu gibi...
Oluş ve yok oluş yalnız yer yüzündedir.
Gezegenler yokluk içinde dönerler.
Var olan herşey hiçlik içindedir.
Tanrı yaratmış olduğu evren sistemini yeniden hiçliğe çevirdiği zaman, onun yerinde hiçlikten, dünyanın başlangıcından önce olduğu gibi yaratılmamış olandan başka bir şey kalmayacaktır.
Bu cümleler olgun olmayan dimağlar için bir ihtilâldir…

Izdırab insanlığın hem mutluluğu, hem de derdidir.
Hem kaderi hem de büyüklüğüdür.
Bu, maddeye bakan insan gözünün, kulağının, düşüncesinin, mantık ve idrakinin, ilmi görüşünün son hudududur.
Bunun manevî ifâdesi şudur:
Ne bir ses ne bir nefes,
Duyulan sadece uçsuz bucaksız yalnızlık…

Bomboşluk vardı veya yoktu.
Toprak yoktu.
Güneş yoktu.
Gün yoktu.
Ay yoktu.
Daha yıldızlar da yoktu…

Saman yolu yoktu.
Aydınlık yoktu.
Galaksiler de yoktu…

Yalnız bir “SU” vardı, altta üstte.
“Var” bile yoktu.
Bu yokların sonsuzluğunu kavrayan yalnız tek “O” vardı.
“O”nun mahiyetini tâyin ve teşhis edecek ve kavram hududuna sokacak hücre insan dimağında yoktur.

Ondan sonra Tanrı bir gülün iki ayna arasında görüldüğü gibi göründü. Yoklar var oldu.
Ve ondan sonra Tanrı, Âdemi gömlek etti.
Ve üstüne giydi.
Dünyayı insan şeklinde kendi süsleri ile süsledi.

İnsan, nereden geldiği bilinmez.
Ana ve baba perdesi altına gizlenerek doğar, büyür, yaşar, ihtiyarlar. Tekrar ölüm denilen sonsuz diyara kayar gider.
Bir yıldız gibi....

Bu ne hâldir anlaşılmaz.
Bilinmez.
Fakat devran böyle kurulmuş döner.
Varlıktan yokluk, yokluktan varlık oluyor sanır insan.
Hâlbuki her an var oluyor her an yok oluyor!
Buyurmuş “Resûl”:
“Dünya bir andan ibarettir.”
Tanrı bildirir kelâmında:
“Her an her şey yok olur, yeniden tekrar yaratılır.”
Böyle kurulmuştur bu evren....

Tanrı iki haslet vermiştir insana:
Utanma ve unutkanlık.
Biri edebin hududu, diğeri yeniden kuvvet bulma kaynağı.
Edeb, herşeyin insan için sınırıdır.
Aklın durduğu, kavramın takati kesildiği, başın secdeye geldiği, insanın kendine kendinden yakın olanla burun buruna geldiği hudud...
“Bir yay arası kadar”....
Aradaki perde utanma perdesidir.
Tahammül hududunu haber veren haslet....

İnsanda irade, ihtiyar vardır.
Her şeyi yapmak veya yapmamak kuvveti...
Utanma bu hududun dışındadır.
Utanma bakalım!..
Bu hududda irade yoktur.
“Sıfır” bile değildir insan iradesi...

Yaptığı işten içi burkulan günâh işlemiştir.
Edeb hududunu rencide etmiştir.
Yaptığı işten haz duymuştur.
Ferahlamıştır.
Sevap işlemiştir.
Edeb içindedir, demektir.
İnsan kendi kıymetine ulaşabilmesi için Tanrı “Alın terini” zahmeti şart koşmuştur....
Çünkü, Tanrılık taslayıp şirke girmesin diye...
Tanrı şirki istemez.
Şirk sana senden yakın, “seni gömlek diye giyenin” kendi kendisinin inkârı oluyor.
Aklın, kuvvetin, düşüncenin hududuna hayâ duygusu ile varılır.
Hayâ duygusunun korunması, vücud, ruh ve his çıplaklığından kurtulmakla olur.
Bunların yardımı ile:
Birlikte sevin!
Birlikte üzülün!
Birlikte yoksulluk çekin!
Birlikte sıkıntılı yıllar yaşayın!
Ve birbirinizden hiç bıkmayın!
Birbirinizi teselli edin!
Fakat tek olduğunuzu unutmayın!..
“ALLAH tektir!..”

Dr.Münir Derman(k.s)
Kaynak: Allah Dostu Der ki 1.Cilt, 2.Konu



فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُوَخَسَفَ الْقَمَرُوَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُيَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
“Feiza berikalbesaru. Ve hasefelkameru. Ve cumi'aşşemsu velkameru. Yekulul'insanu yevmeizin eynelmeferru. : İşte, göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay biraraya getirildiği zaman! O gün insan, «Kaçacak yer neresi!» diyecektir.” (Kıyâmet 75/7-10)

Kelimeler


Kamaşmak: Gözün ışıktan rahatsız ulup doğrudan bakamamamsı.
Evren : Kâinât.
Tesadüf : Rastgelme. Bir şey kendiliğinden olma. Tedbirsiz meydana gelme. (Bak: Delil-i inayet).
Televvün : (Levn. den) (C.: Televvünât) Renkten renge girme. Renk değiştirme. * Döneklik, kararsızlık.
Maskara: Herkese karşı rezil olan kişi.
Tefsir : Mestur, gizli bir şeyi aşikâr etmek. Mânâyı izhâr etmek. * Anladığını anlatmak. Bildiği kadar açıklamak. * Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab. * Ehl-i Hadis ıstılahında Tefsire dâir hadis-i şeriflere Tefsir denilir.
İcâb : Lâzım. Gerekli. Lüzum. Sebeb olmak. * Ist: Akitlerde ilk söylenen söz. Bir mal sahibinin müşteriye karşı, "Bu malımı sana şu kadar paraya sattım" demesidir. Müşterinin de kabul etmesine dair olan sözüne "kabul" denir. Şer'i ıstılahta buna "icâb ve kabul" denir.
Taassub : (Asab. dan) Bir şeye veya bir kimseye taraflı olma. * Din bakımından fazla salâbetli olma. * Kendi dinini çok üstün görmek. * Haksız yere husumet etmek. * Bir düşünüşe, bir inanışa körü körüne bağlanıp ondan başkasını düşünmemek hâli. (Bak: Dimağ)
Tekâmül : Kemâl bulma. Olgunlaşma.
(Zihn) Anlama, bilme, hatırlama kuvveti. Anlama kuvvet ve istidadı. Hıfz kabiliyeti. (Bak: Dimağ)
Dimağ : Beyin. Kafanın içi. (Bak: Kalb)
Kalb : Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek. * Gönül. * Herşeyin ortası. * Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. *İmanın mahalli. * Fuâd, sıkt-ül ilim, tâbut-ül ilim, beyt-ül hikmet, via-i ilim de denilir. (Dâima değiştiği ve hareket halinde olduğu için kalb ismi verilmiştir.) Bir şeyi geri döndürmek ve çevirmek. * Yüreğe vurmak veya dokunmak. Gönüle dokunmak. * Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. * Aks ve tahvil.
Analoji : Mant. Benzetme yoluyla sonuç çıkarma. Bilinmeyen bir durum, bir hadise, bir münasebet ve bir varlık hakkında hüküm vermek için bilinen bir benzeri hakkındaki bilgilerden faydalanılarak muhakeme yürütülmesidir. Bu tarz düşünce çok defa düşüneni yanlış sonuca götürür. Muhtemel olanın muhakkak zannedilmesine sebep olur. Hataya düşmemek için dikkatli olmak gerekir.
Âciz : Beceriksiz. Eli ermez. Kabiliyetsiz. Gücü yetmez olan.
Astronomi : yun. Kozmoğrafya. Gök ilmi. Felekiyat.Astronomi ilmi dünyanın birgün hareketinin duracağını; coğrafya, karaların alçalarak dünyanın sularla kaplanacağını, iklimin değişerek canlılar için yaşanmaz hâle geleceğini; fizik, güneşin birgün söneceğini, kâinattaki enerjinin artık kullanılamaz, işe yaramaz hâle geleceğini, kâinatın öleceğini açıklamaktadır. İnsanların yaşanmaz hâle gelecek dünya ve güneş sisteminden başka sistemlere göç edeceklerini hayâl etsek bile, kâinatın genel çöküşü karşısında kaçacak yer bulamıyacaklardır. Sonunda kıyamet kopması muhakkaktır ve Allah'ın vaadi olan âhiret, şüphesiz gelecektir.
Takdir : Kıymet vermek. Değerini, kıymetini, lüzumunu anlamak. * Kader. * Düşünmek. * Öyle saymak.
Tahmin : (Hamn. dan) Aşağı yukarı bir fikir söylemek. İhtimallere dayanan düşünce. Zayıf delil ile hüküm ve kıyas etmek.
Mechul : Bilinmeyen. Belli olmayan.
Ta’zim : Hürmet. Riayet. İkramda bulunmak. Bir zât hakkında büyük sayıldığına delâlet edecek surette güzel muâmelede ve hürmet ifâde eden tavırda bulunmak.
İdame : Devam ettirmek. Dâim ve bâki kılmak.
Ta’yin : Yerini belli etmek. * Vazifeye göndermek, vazifelendirmek. * Ayırmak. * Tayın, erzak.
Cereyan : Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürûr. Vuku, vâki olma. * Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket. Bu hareket; dinî, fikrî veya siyasî hareketler gibi birbirlerinden farklı sahalarda olabilir.İhtilal : (C.: İhtilalât) Ayaklanma, devlete isyan. Bozukluk, karışıklık. * Şerre çalışmak, düzensizlik.
Izdırab : Acı çekmek.
Manevî : (Ma'nevi) Mânaya âit. Maddî olmayan. Mücerred. Ruhani.
İfade : Anlatmak. Söylemek. * Fayda vermek, fayda tutmak.
Teşhis : Şahıslandırma. Şekil ve suret verme. Seçme, ayırma, ne olduğunu anlama. Tanıma. * Hastalığın ne olduğunu anlayıp bilmek. * Edb: Canlılandırmak, suretlendirmek. * Eşyaya şahsiyet vermek.
Diyar : (Dâr. C.) Memleket.
Devran : Devir, felek, zaman, deveran, dünya. Zikir halakası kurlan yer.
Tahammül : Yüklenmek. Bir yükü üstüne almak. * Sabretmek. Katlanmak. * Kaldırmak.
Haslet : Huy. Ahlâk. Yaradılıştan olan tabiat.
İrade : İstek, arzu. Dilemek. Emir. Ferman. * Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.(İrade, ihtiyardan daha geniştir, umumidir. İhtiyar, taraflardan birini diğerine tafdil ile beraber tercihtir. İrade; yalnız tercihtir. Mütekellimler bazan iradeyi ihtiyar mânasında kullanmışlardır. İradenin zıddı kerâhet; ihtiyarın zıddı icâb ve ıztırardır. İrade, hakikatte dâima ma'duma taalluk eder. Çünkü, bir emrin husûl ve vücudu için o, tahsis ve takdir eder.) * Fık: Cenab-ı Hak irade sıfatı ile muttasıftır ve iradesi ezelîdir. Yaratacağı şeyleri bu irade sıfatı ile kendi hikmeti ile birer veche tahsis buyurur ve onun irade buyurduğu mutlak olur.
Günah : f. Cezayı gerektiren amel. Dine aykırı iş. Allah'ın emirlerine uymayan hareket. (Bak: Kebâir-Cünha).
Rencide : f. İncinmiş, kırılmış.
Hazz : Sevinç duyma. Hoşlanma. Zevklenme. Saâdet. Tali'. Nasib. Nimet ve süruru mucib şey.
Zahmet : Sıkıntı, eziyet. Yorgunluk. * Zor, güç.
Taslamak : Olmadığı hâlde öyle gözükmek.
Şirk : En büyük günah olan Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek. (Şirkin mânası mutlak küfürdür.) (Politeizm)
İnkar : Reddetmek, kabul etmememek.
Hiss : Duymak. Farkına varmak. Duygu. * Bir kimsenin haline acıyıp rikkat ve şefkat eylemek. * Bir şeyi idrak edip şuur hâsıl eylemek. Bedendeki his uzuvlarından birisini müteessir eden bir şeyin mevcudiyetini idrak eylemek.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: HER MADDİ OLAN CİSMİN SONU GELECEKTİR

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

EVERY ‘JISM [*]’ BEING MATTER WILL COME TO AN END
(alternative translation to the Title above: END OF EVERY ‘JISM’ BEING MATTER WILL COME )[/color]

[*] Jism:[/color] Substance.That which has mass and occupies space;matter. Everything having length, depth and width, mass and occupying space in the Universe.

“when the resistence limit of the eyes is dazed,
and the moon is eclipsed(buried in darkness),
and the sun enters into the moon, these will say: whither to flee?”
[Qur'an-Al-Kiyamat, 75/7-9]

The Sun’s brightness is increasing steadily.
Towards the end of its life, its brightness will increase by 100 times.
After that, it will evaporate and explode.
That state is an incident happening to the planets all the time.
Based on this sign, every thing in the Universe will be turned upside down(destroyed) by the Sun.
This was mentioned by George Gamow, Scholar of Physics, in (The Biography of the Earth) 1968.

“Resurrection Day (Kiyamat)”
“There is existence at every moment(‘AN [1]’), nonexistence at every moment (AN) and then existence again.” (Verse [2])
That is the end of the Universe, the Quran declares...
There is the end of the Universe, declared by Science...
One of them refers to the spirit(Ruh)...
The other one refers to the mind getting stuck in matter...
They are both the same...

Summary:

“Religion without science(ilm: Knowledge) is blind, science without religion is lame!” [Einstein]

“I believe not in God who philosophers , thinkers, mathematicians and physicists found by their minds but I believe in GOD and Divine Revelation declared by the holy books(Muqaddas books) and the Prophets.” ( Pascal)


There are ones crying out that “The Universe is a dream!”
If you participate in the choir of this song,
You will have sung the song of “From the atoms to the galaxies the order and existence of millions of stars and the space have existed(become) by the combination of many coincidences!”

This thought would be to think and accept that the emergence of the human intellect starting from the protoplasma and coming to a state that it would be able to go to moon and the other planets, is a chain formed by millions of coincidences. This makes the human being a figure of fun.

As long as the notions and thoughts remain within the circle of science, the world and the universe seems to us like a place being subjected to a uniform order and laws. But, in the subject of the emergence(coming to existence) of this order, the thought would not have any value anymore.

To be able to say a word in this matter, it is necessary not to be strict at this point,
It is required to know the things which the belief (faith) explains(comments about) and to give ear to them with manners(adab). Thinking about this way, is neither fundamentalism, nor fanatism/bigotry (taassub), nor foolishness.

Pythagoras had these writings engraved in gold on the door of Temple of Delphes :

"The Nature (Adat) is the law of the Universe
The Perfection(Advancement) is the law of the Life
The Unity(Oneness) is the law of God..."


We keep spinning together with millions of stars in an endless space which human cognition(idraq) and mind cannot comprehend and penetrate easily.


We know a lot of things by means of using tools , telescopes, and analogy, and mathematics which do nothing but increase the power of our senses(sense of the organs e.g. eyes, ears, nose, hands, tongue). These are concepts like motion (movement), time, place (mekân), and number, which are the basis of earthly comparative measures and these concepts lose their essence in an endless environment (medium), and they occur as a throne for a divine law which our cognition (idraq) is not capable of comprehending.
We are in such a state that we are incapable of expressing the distance between two stars by hour, day, year and centuries...


We have to use the light years only.
This is a Universe archetype of a universe which is sliding into infinity and striking our telescopes, and is based on the astronomers’ observational studies and their personal discretion and estimates. They are the community of data reaching to our rough senses.
For us, the other ways of the Universe are completely unknown, immense and obscure.

Our lack of knowledge, and mind need to be completed by the belief (faith). Showing reverence to what is beyond mind, giving into it and understanding your inability (ajz) where mind stops, means to believe in ALLAH. If we say by mind, respect, reverence and refined manners(aDaB), in accordance with the scale of our mind (‘aql) and cognition (idraq), God has three qualities:

“(God) creates, sustains and annihilates.”

There is no cell in the human brain (dimağ) that can determine and recognize(identify) His Essence-Reality (mahiyet). The doors of doubt denying this have been closed completely by the knowledge of mathematics, physics, and astronomy today.
(God) creates (makes ‘khalq’), this means there is no beginning for Him.
(God) sustains (makes ‘idama’). All unchanging necessities of the Universal laws occur.
(God) annihilates, this means every matter (jism) comes to an end.

If we speak by means of material knowledge:

The One who has no beginning is only the Uncreated One.
The One who has no beginning is the One being ‘No thing’.
Every thing is in nothingness.
There is nothingness outside the world (dunya).
Nothingness is ready/present (hazir) and watching(nazir) everywhere.
Realities exist.
Possibilities/Potentials (imkân) exist.
Concepts exist.
Forms exist.
The principal giving form is God.
God is separate from everything and “Single/One”.
He has multi appearances. Like a rose appearing between two mirrors…
Stone is matter.
Fish is matter.
People are matter too.
Anything other than God is matter.
God is the First (awwal), and the Last (Akhir).

Space is limited (space has a limit).
Because it is the border of a certain substance (jism).
There is no space without a substance (jism).

[alternative translations to above sentence: 1.There is no substanceless space. 2.Substanceless space does not exist. 3.Substanceless space is nonexistent.]

There cannot be an empty space either.
A space cannot be without substance existing.
Just as a border would not exist without a country…
To be and not to be are only on the earth.
The planets spin in non-existence (nothingness).
Everything being existent is in nothingness.

When God turns the universe system, which He created, into nothingness again, there will be nothing but the uncreated one (nothingness) in its place, just as before the beginning of the world. These sentences are a revolution for the immature brain…

The suffering is both the happiness and affliction of humanity. It is both the destiny and the greatness.
This is the last limit of the human eye, ear, thought, reasoning, cognition and scientific opinion analysing matter (material).
The spiritual expression of this is:
Neither a voice (ses) nor a breath (nefes),
What is felt is only endless and borderless loneliness…

There was quite emptiness or not.
There was
No Earth.
No Sun.
No Day.
No Moon.
There were no stars yet either…

There was
No Milky way .
No light.
No Galaxies…

(Alternative translation to above lines: Earth did not exist. Sun did not exist. Day did not exist. Moon did not exist. Milky way did not exist. Light did not exist. Galaxies did not exist…)

There was only “WATER” below and above.
“to Exist” did not even exist.
There was only a single “HU” encompassing the endlessness of these non-existences.
There is no cell in the human brain (dimağ) that can determine and recognize (identify) His Essence-Reality (mahiyet) and put IT through the border of concept (define it as a concept).

After that God has appeared as if a rose had appeared between two mirrors. Non-existents have been existent.
And after that, God made Âdam a shirt.
He has put him on.
He has decorated the world with His own ornaments in the form of human (insan).

Human! It is not known where (human) comes from.
(Human being) is born by hiding himself under the veil of a mother and father, grows up, lives and gets old. He glides and goes to the endless land called death.
Like a star…

It is not understood what state this is.
It is not known.
But the cycle/circulation (dawran [* ][/color]) is set up in that way and spins like that.
Men think that non-existence comes from existence and existence comes from non-existence.
In fact every moment becomes existent and every moment becomes non-existent!

The Rasûl (the Messenger) said:

“The world is but a moment.”

God lets us know in His word:

“Every moment everything becomes nothing, and is created as new again.[3]

That is the way this universe is established…

[*] Dawran(Arabic):[/color] Circulation,cycle,time, world of matters, city of matters, life of world. Dawr means to circulate around a fixed point. DawrAN means to make that circulation in “AN”. All creation is created in “AN” is circulating around the Noor-u-Mim (Light of mim) which is the central point where divine manifestations occur.

God has given two traits to the human being (insan):
Shame and forgetfulness.
One of them is the limit of ‘adab’ [*][/color], the other one is the source of finding strength again.
‘Adab’ is the limit of everything for the human being.
It is the limit where the mind stops, concepts languish, the head comes to prostration (sajda), and the human comes nose to nose with the ONE who is closer to him than himself…
“As much as a bow length”…
The veil between is the veil of shame.
The trait notifying about the resistance limit (e.g. capacity).

[*] adab (A [derivation: 'aDuBa, to be well-mannered]; spelling in T: edeb, edep): [/color]refined manners, proper conduct, courtesy and respect, self-discipline. In Islam, adab is to act in accordance with the Sunnat-i Rasul(Tradition, moral conducts and etiquette of the Prophet of Allah). Adab is a power(malaka) protecting someone from committing things which will embarrass him in the end.

There is willpower (irade, ihtiyar) in human beings.
It is the power of doing or not doing everything…
Shame is outside of that limit.
Don’t be ashamed (if it is in your hand) then!..
There is no willpower on this limit.
Human willpower is not even “Zero”…
The one feeling a deep pang of sadness because of what he did, has committed a sin.
He hurt the boundary of the ‘adab’.
If He felt a pleasure from the work he did, and had relief,
He performed good deed.
This means he is within the ‘adab’.


God has laid down the “elbow grease” and the effort as a condition so that man can reach to his own worth...
Because, in that way (man) wouldn’t pretend to be God and fall into shirk (associating partnership to God)...
God does not want the ‘shirk’.

It is arrived at the limit of the mind, power(quwwat), and thought by the feeling of ‘Hayâ’[*][/color].
Safeguarding the feeling of ‘Hayâ’ happens by freeing one’s self from the nakedness of body(wujud), spirit(ruh) and sense.
By means of these;
Love together!
Grieve(feel upset) together!
Suffer the poverty together!
Live the troublesome years together!
And never fed up with each other!
Comfort each other!
But do not forget that you are alone(single,one)!..
“ALLAH is single(alone, one)!..”

Dr.Munir Derman (K.S)

Translated from Dr.Munir Derman(K.S)’s book ,”A friend of ALLAH says that, Volume 1. Chapter 2(Allah Dostu Der ki 1.Cilt, 2.Konu)”
Barbaros Sert
http://www.muhammedinur.com/En
Basildon-UK
05/07/2011


[*] Haya:[/color] it is an Arabic word derived from the word hayat, which means life. This term covers a wide number of concepts. In English, it may be translated as modesty, shyness, self-respect, bashfulness, shame, honor, humility, etc. The original meaning of haya refers to a bad and uneasy feeling accompanied by embarrassment, caused by one's fear of being exposed for some unworthy or indecent conduct.
Islamically, haya is an attribute which encourages believers to avoid anything distasteful. It keeps them from being neglectful in giving others what is due upon them, and if for any reason they are not able to keep up with their commitments, then they will feel extremely uncomfortable and ashamed about this. The main reason for this uncomfortable feeling would be the knowledge that they had displeased Allah.


REFERENCES FROM THE QUR'AN:

[1,2 &3]
“There is existence at every moment(‘AN’), nonexistence at every moment (AN) and then existence again.” (Verse)
“Every moment everything becomes nothing, and is created as new again”:

Dr.Munir Derman (K.S) is refering to 'Sha'anullah' here. What is 'Sha'anullah' then?
Sha’anullah: This means the Sha’N of ALLAH. It needs to be understood by reading the Qur’AN. Sha’N is mentioned in 55/29 in the Qur’an:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

Yas’aluhu Man Fī As-Samāwāti Wa Al-’Arđi ۚ Kulla Yawmin Huwa Fī Sha’nin : Of Him seeks (its need) every creature in the heavens and on earth: every day in (new) Splendour doth He (shine)!

‘Sha’nin‘ here is like a new manifestation(tajalli ), new Splendour at every moment(ÂN). ÂN is Impartible Indivisible Particle of Time(ZamÂn). The seed of Time in 'Sha’anullah', which is perceived as Time in this world of testimony(‘alam al-shahada). “ÂN” is the Essence and Reality of Time. God creates new things at every moment(ÂN) and keeps creating. Every moment is a new Sha’N in Sunnatullah…
[/b][/size]
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Mesaj gönderen Gariban »

Ne ilginç. Ne zaman bir konuya girsem ya da bir çeviri yapsam, etrafımdaki olaylar ve insanlardan da bu konuya ilişkin bilgilerin bana doğru yönlendirildiğini görmekteyim. Rabbimizin bizi terbiye edişindeki güzellik olsa gerek. Bugün bu hususlarla ilgili olarak bir video izledim ve orada su yorumu kısaca yazdım:

Video'nun linki su: http://video.mynet.com/ahum_ozel_eksen/ ... if/484534/

"Biz Kur'an ile bu bilginin ötesindeyiz Elhamdulillah. Hangi bezelye tanesinden bahsediyorlar, sonunda sözü külli akıl'a getirdiler maşaALLAH.
O'da Resulullah SAV'in Nurundan ilk noktadan yaratılmıştır.
Kul Ihvani: " Ilk noktanın harekesinden mânâ, hareketinden madde doğar.N boyut vardır. Ilk noktaya çekin bütün boyutları, öteyi böteyi, enerjisini menerjisini"
Bu insanlar ile aramızda bir sorun var yalnız oda bu videonun son cümlelerinde!
Dinin manasını ve getirilerini anlayamayan dimağlar için bu bilgi yaşamayı ANlamsızlaştıran bir nazariye olarak kalıp psikolojik bunalıma itecek, bir başkası için sadece ilginç deyip zevkini çıkaracağı şeylerin peşine düşmesine sebep olacak, sakat fikirli insanı daha azdıran bir bilgi olurken, onu Kur'an-ı Kerim'in Nuruyla kullanıp Resulullah SAV'in BIZlik ve BIRlik denizine ulaşmak isteyen akıllar için ise ilmel yakini güçlendiren ve hakkel yakine azim veren bir motivasyon olacaktır. "

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Mesaj gönderen simurg »

Bu videoyu izlediğimde kayıtsız kalamadım.
tamamına söylenebilecek pekçok sözler var eminim,
ancak söz söylemeye değer mi doğrusu onda tereddütlüyüm.

Çünkü neticede anladığım şu ki,

İnsanlar Allah Bir'dir demeye bahane aramış hâlâ da aramakta ama çok yazık ki bulamamakta.
İnşaallah Rabbim buldursun.
Âlemde ne gül ne de gübre eksik olmayacağı için,
her ikiside çok gerekli ve aynı güzellikte olduğu için,
bunları öğrenmiş olsamda hazm etmişliğim tamam olmadığı için

çok şeyler söylemeyi istesemde söyleyemeyeceğim.

Lâkin şunu yaptım.
İzlediğim videoyu yazıya geçirip karşıma aldım, ve
Kulihvani Hocamızın dersleri sayesinde şu ana kadar öğrendiklerimi hafıza kaydımdan aralara not ettim.

Siyah yazılı kısım videodaki alt yazılardır.
Aradaki kırmızı satırlar ise, benim derslerde öğrendiklerimi
ilgili cümleye eklemelerimdir.
Bilgiler bana ait değil, Canım Hocamın derslerinden öğrendiklerimdendir.

*

Kuantum Keşif

Başlangıçta hiçbir şeydi.
Her nasılsa, bu hiçbir şeyden herşey meydana geldi.
Bundan da beyaz kuantum? Hiçlik…
Madde, enerji, uzay, zaman, bilinç, zihin
ve ahlakçılar? Ortaya çıktı.
Nasıl olur da, bilinçli olmayan bir şey, beyin gibi maddesel bir şey,
deneyim gibi, maddesel olmayan bir şeyi nasıl meydana getirebilir?
Eğer bir kuantum fizikçinin gözlerinde korku görmek isterseniz,
ona sadece “ölçme problemi” deyin.
Ölçüm problemi şudur:
Bir atom yalnızca belirli bir yerde gözükür.
Eğer ölçerseniz. Başka bir deyişle bir atom her yerdedir.
Taa ki, bilinçli bir gözlemci ona bakmaya karar verene kadar.
Böylece, “ölçüm” veya gözlem, tüm evreni meydana getirir.
Yalnızca bilinçli varlıklar gözlemci olabilirler.
Öyleyse biz realitenin tam varlığına derinlemesine bağlıyız.
Bu olmadan, burada olan sadece genişleyen olasılıkların süperpozisyonu olurdu,
gerçekten olan, tanımlanan bir şey olmadan.
Milyonlarca ve milyonlarca küçük kütleli enerji ve ışık, fotonlar ve elektronlar,
onlar, izafiyet ve kuantum mekaniğine göre hiç varolmayan
hayali, üç boyutlu, katı dünyayı meydana getiriyorlar.
Ne zaman parçacıklara bakmaya çalışırsak,
belirli bir düzeyin ötesinden, gözlemin tam hareketi onları değiştirir.
Buna ilaveten, kendi başına olan parçacıklara daha çok baktıkça,
Elektron gibi bir şey olmadığının daha fazla farkına varırsınız.
Bir elektron veya herhangi bir temel parçacık, yalnızca diğer şeylerle ilişki halinde olduğunda varolur.
Diğer parçacıklar veya evrenin tümünde olduğu gibi.
Bu da, maddenin doğasına yeterince derinlemesine daldığınızda,
Yaşadığımız dünyada bildiğimiz herşeyin yokolduğu mânâsına gelir.
Artık objeler yok, sadece ilişkiler var.
Artık mekan yok, artık zamanda yok.
*Lâ ilâhe illallah Muhammede'r- resulullah*
Katı madde olarak düşündüğümüze ne kadar detaylı bakarsanız,
o kadar katılık azalır ve görünmeye başlar…
bildiğimiz realiteler beynimizin ürettikleridir.
Beyin her dakika milyonlarca sinyal alır.
Ve biz onları, kendi dışımıza yansıyan ve gerçek olarak isimlendirdiğimiz, halogramlar haline getiririz.
Beynin korteksi, eğer o da bir hologramsa, bir ila üç boyutlu hologramsa,
eğer iki boyutlu hologramlar, üç boyutlu görüntüyü oluşturuyorsa,
buradan devamla, üç boyutlu hologramlar da dört boyutlu şekilde ortaya çıkacaktır.
Hohlogram bir mecazdır.
Hologram, N boyutunu ve bilgisini alıp
ve onları N eksi bir (N-1) boyuta indirgemenizdir.
Bu, bir hayalden başka bir hayale nasıl geçiş yapıldığına ilişkin, paradoxlar, çelişkiler için bulduğumuz bit yöntem.
Realiteyi tanımlamak için kullandığımız kelimeler, kavramsal fikirler, kafamızın içindeki fenomenlerdir (bilincimize yansır),
gerçekte orada değillerdir.
*yaşanmayan yalandır*
Ve çoğu zaman bu bir filozofik tartışmadır.
Kuantum fiziğine bakarsanız,
-Bohm’un holografik düşünceyle gelmesinin nedenlerinden bir tanesi de buydu-
Gerçekten önemli şeylerin başlangıcı oldu, bunlardan birisi keşfedildi ki,
iki atomaltı parçacığı aldığınızda, örneğin iki elektronu,
bir tanesine yaptığınız etki, ne kadar uzakta olursa olsun diğerini de etkiliyor.
Pekala bu nasıl olur?. Bunun bize söylediği, madde için bir araya geldiklerinde, ayrılsalar dahi enerji halen oradadır.
Onları bağlamaktadır.
Ve bu benim için neden bu kadar önemli, çünkü zamanda yeteri kadar geri gidersek, genişleyen evrendeki bütün parçacıklar ve maddeler, tüm bunlar beraberce, bir bezelye büyüklüğü kadar olan tek bir parçacığın içerisindeydi.
*Tekerleğin merkezindeki sabit nokta dönmez.*
Bugün bilimin bize söylediği ve bilgisayar modellerinin iddia ettiği budur.
Ki, eğer bugün evrenin içine gidebilseydiniz ve maddenin bütün parçacıklarını alabilseydiniz,
ve arasındaki tüm uzayı alabilseydiniz ve hepsini biraraya getirerek,
ve tek bir bezelyenin büyüklüğüne sıkıştırabilseydiniz,
siz ve ben ve dinleyicilerimizin her biri, hepimiz tüm evreni yaratan aynı parçacığın parçasıyız,
*zerre-kürre dersi*
ve o parçacıklar şimdi ayrı olsalar ve genişleseler bile,
ki araştırmalar öyle olduklarını gösteriyor,
biz hepimiz hala enerji olarak bağlıyız.
Öyleyse bir atom ve onun elektronu evreniçresel (evren içi evren, multiversal) objelerdir.
Ve o evreniçresel obje, kuantum mekanik’in tarif ettiğidir.
Şimdi, bu demektir ki paralel evren gerçeği,
kuantum teorisi tarafından açıklanan,
her büyüklüklerdeki objeye uygulanabilir.
İnsanlara, yıldızlara, galaksilere, herşeye.
Ve bu, neden sadece “paralel elektronlar teorisi” değil de,
“paralel evren teorisi” olarak isimlendirdiğimizin açıklamasıdır.
-çünkü sonuçta bizler de atomlardan meydana geldik.
Biz… ve,ve, bu doğru. Ve aynı teori,
atomların farklı evrenlerde birden fazla yerde varolduğunu söylerken,
Bizlerin de birden fazla yerde olduğumuzu,
Ve bir zihin halinden daha fazlasında ve bunun gibi…,
farklı evrenlerde olduğumuzu da söylüyor.
Ve bu da kelimelere döküldüğünde şu manaya gelmektedir,
elektronlar arasında ayrılık yoktur.
*ayrılık-gayrılık akıllarımızın oyunudur*
Daha da fazlası, İNSANLAR ARASINDA DA AYRILIK YOKTUR.
HERŞEY BİRBİRİYLE BAĞLANTILIDIR.
Ve en büyük sır da, bana göre, bireyselliğin bir illüzyon olduğudur.
*İnsanlığı geriye doğru toplarsak Adem Baba’mızda bir oluverir*
İllüzyon zihinlerimizin nasıl algıladığıdır.
Benim illüzyonum benim zihnimden gelir, sizin illüzyonunuz sizin zihninizden gelir.
*iki şeyin münasebetinden OLAY, İki OLAYın münasebetinden ZamaAN, iki ZamaAN münasebetinden insan AKLınında ZANN meydana gelir*
İllüzyonun kaynağını dışarıda bir yerde aramak isteyebilirsiniz,
Dışsallıkta bir yerde aradık, illüzyonun kaynağını bulamadık.
*nefsin şaha kalkışı insana halisünasyon gösterir. Yani illüzyon içte ve nefste*
Çünkü sizin illüzyonunuz sizin zihninizden gelir.
Burada konuştuğumuz büyük şey,
Yeni bir düşünme şeklidir “kişi” dediğimiz,
“şahıs” varoluş “BEN”
bununla ne demek istediğimizle değişmeye başladığımızda,
hakkında konuştuğumuz sonsuz alanı görmeye ve dokunmaya başlayabiliriz.
“sonsuzluklar” varlığınızın sınırının parçasıdır,
bu perspektiften bakıldığında, herşey sonsuzluğa bölünebilir.
Nükleer gücün, kimyasal enerjiden neden milyon defa daha güçlü olduğunu merak ederseniz,
çünkü kimyasal enerji moleküldeki atomlarla ilgili bir işlemle oluşur.
Nükleer enerji çekirdekteki parçalarla ilgili bir işlemle oluşur; bin milyon, milyon, milyon defa daha küçük olmanın süper ölçeği onun dinamizminde virtüel (sanal) olarak sonsuzdur.
Eğer sonsuzu arıyorsanız, sonsuzu arayıp bulmak için hangi araçlara sahip olmalısınız?
Sadece duyu organları mı?
Sonsuzu duyu organlarınızla aramak, sanki aya kağnı arabasıyla gitmeyi istemek gibidir.
*Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize sall ve teslimiyyet*
Öyle değil mi?
Bu insanlığın kötü halidir, limitli bir algılamayla,
ötede olanı yakalamaya çalışıyorlar.
*buz akıl ile akdenize karışmaya çalışmak*
Bu nedenle, biz gerçekliğin son düzeyini algılamaya çalışıyoruz.
Ve bunun için metod bulmaya çalışıyoruz.
Örneğin, yeni teknolojiler, atomik güç vb…
Fakat ne kadar araştırırsak araştıralım, bu mekanizmaları kullanarak gerçekliğin son düzeyini algılayamayız.
*sonsuzluk insan aklının kavramasının ötesinde olan demektir*
Gerçekliğin son düzeyi esasında boştur.
*Allah BOŞluğu sevmez*
Ve bu bilimsel metodlar kullanılarak gözlemlenemez.
Bilim algılamaya dayalıdır, temelde bilgiye ulaşmak değildir.
Bilgi görünür fakat bilgi bir yan üründür.
Ve bana göre, daha az uyumlu birşeyle bağlantıya uyumlu bir şekilde girebildiğiniz şey, sizin anlayışınızın doğru olduğunu gösterir.
*gerçek doğru, sabit olan tek noktadır*
Böylece doğru ve yanlış arasında veya hayali arasında ayırım yapmalıyız.
Şimdiki görüntünüz bizim “rezidüel (artık) kişi imajı” olarak adlandırdığımızdır.
O, sizin dijital kişiliğinizin zihinsel projeksiyonudur.
Bu… bu gerçek mi?
Gerçek nedir?
Gerçeği nasıl tanımlarsınız?
Eğer, nasıl dokunabildiğiniz, nasıl koklayabildiğiniz, nasıl tad alabildiğiniz ve görebildiğiniz hakkında konuşuyorsanız,
Öyleyse gerçek, sadece beyniniz tarafından yorumlanan elektriksel sinyallerdir.
*Keban’a bağlanmayan hiçbir âlet enterkollekte çalışmaz*
Beyinlerimiz bilgiyi içeri alır ve bazen ona biçim verir,
Bu resmin “orada” olması değildir.
Aldığımız bu veriyi bir resim olarak ayarlarız,
*resim ile ressam arasındaki arakesit fırçanın ucundaki boyadır*
inanç sistemlerimize ve de bilinçli olmayan inanç sistemlerimize göre…
bizim bildiğimiz, ışık göze gelir,
*gözünün önüne nokta kadar bir şey koyarsan hiçbir şeyi göremezsin,ışık olsa da karanlıktayım sanırsın*

retinanın arkasına çarpar, beynin arkasına nöral liflerle ilerleyen elektrokimyasal impalsları tetikler,
beynin bunu çok akıllıca bir şekilde, saniyenin onda biri kadar zamanda bunların hepsini biraraya getirir ve “bu, dışarıdak,, oradaki der” der.
Pekala, siz kendi “realite tünelinizi” yaratıyorsunuz,
bu, sizin realiteyi yarattığınız manasına gelmiyor.
“La verdad’ın” (hakikat) olduğu realiteden,
sonsuz enerji değişiminden, kendi realite tünelinizi yaratıyorsunuz,
ve pekçok insan bundan habersiz.
Tüm madde, yavaş bir titreşime sıkıştırılmış enerjidir.
Hepimiz kendini öznesel olarak deneyimleyen tek bir bilinciz.
*Hizbü'ş- şeytanlık*
ÖLÜM DİYE BİRŞEY YOKTUR.
YAŞAM YALNIZCA BİR RÜYÂDIR.
VE BİZ KENDİMİZİN HAYALİYİZ.
*
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Mesaj gönderen simurg »

simurg yazdı:tamamına söylenebilecek pekçok sözler var eminim,
ancak söz söylemeye değer mi doğrusu onda tereddütlüyüm.


kendi yanlışımı farkettim düzeltmem gerekiyor,

Elbette yaratılmış bütün canların İlahi tebliği ve Hakk ile İslam Hakikatlerini bilmeye çok ihtiyacı var

ve kesinlikle bu herşeye değer.
Benim ifadem ilk anda şuna dayanmıştı (sonradan yanlışlığını farkedebildim çok şükür)

"Bilimi kendisine kesin ve tam bir rehber edinip,
somut ve elle tutulabilen kanıtlar olmadan her türlü anlamayı reddeder şekilde
bir bakış ile herşeye bakan insanlara nasıl olurda biz hakikatleri anlatabiliriz? "
diye düşünmüştüm.
Daha teenni ile düşününce çok yanlış olduğunu anladım.
Hiçbir şeyde acele etmemek gerektiği konusunun önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu

Bir yolu vardır muhakkak,
Allah Celle Celaluhu hidayet için sayısız kapılar açıp
yollar çıkarmakta insanların önüne,
buna taabi olmaları bizim elimizde değil şüphesiz,

Allahü Teala Kuran-ı Kerimimizde Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) hitap edip,
müşriklere ancak tebliğ etmesi gerektiğini, onların İslam olup olmamaları sadece Allah'ın takdirinde
olduğunu buyurmuştu.

Doğru olan bütün imkanlarımız ile kendi nefsimiz için istediğimiz her güzelliği bütün insanlar içinde istemeye
ve inşaallah ulaştırabiliyorsak ulaştırmaya azim ile çalışmalıyız.

Bunun için vesileler ediliriz inşaallah.
Bu alandaki çalışma ve gayreti olan bütün kardeşlerimi Rabbim muvaffak etsin inşaallah.

"Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibidir" çünkü.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Simurg can, çok emek harcamışsınız, hocamızın sözlerinden hatırladıklarınızla yazıya güzel bir eleştiri yapmışsınız Allah razı olsun, yukarıda dediğim gibi, BİZ BİZe lazım olanı alırız bilimden, izlediklerimizden, bilim adamlarının yarım yamalak felsefik yorumlarınıda öylesine dinleriz, ve bulduklari bilimsel verileri Kur'an Nuru ile bakıp pozitif olarak kullana bilirsek kullanırız inşaALLAH. Biz bu alanda nasıl hizmet ederiz? Bu alan içerisindeki bilimsel verileri Derman hocamın yukarıda yaptığı gibi Kur'an'i Kerim ışığında acıklayarak, ayet ve hadislerle referans ederek. Hidayet vermek El-Hadi c.c. ya mahsustur, Allah dilerse hizmetlerimizi vesile kılar inşaALLAH.

Es-Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: EVERY ‘JISM ’ BEING MATTER WILL COME TO AN END

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Simurg can, Videoların alt yazılarını yazmadan evvel önce videonun başındaki ilk iki cümleyi yazıp google da ararsanız, yazılmış şeyi yazarak zaman kaybetmenizi engelliyecektir. Alt yazıyı yazan kişi daima o yazıyı nete bir forum yahut siteye kaydedecektir. Gerçi yazarken daha iyi anlaşılır bazı şeyler, fakat zaman kıymetli, aklınızda bulunsun hizmet hizmettir niyetiniz ne güzel:

http://www.okyanusum.com/belgesel/kuantumkesif.html
http://stephenpoem.wordpress.com/2009/1 ... hayaliyiz/

Yazının içinde çeviri eksikleri tesbit ettim. Başında bahsedilen "ahlakçılar? " kelimesi mesela orjinal metinde yok, sonradan birisi eklemiş Türkçe alt yazısına. İnancı baltalamak için sanırım.

Es-Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Cevapla

“►Munir Derman◄” sayfasına dön