RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KUR’ÂN-ı KERÎM'de 4 MUHAMMED (as) ve 4 TEVHİD:

Aziz kardeşlerim;

Kur'ân-ı Kerimân-ı Kerîm’imizde 4 Sûrenin 4 âyetinde 4 MUHAMMED Aleyhisselâm İSİM-i Şerifi geçmektedir ki bunlar:

وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىَ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللّهُ الشَّاكِرِينَ

Resim---“Ve mâ muhammedun illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusûl(rusûlu), e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’â(şey’en), ve se yeczîllâhuş şâkirîn(şâkirîne).” : Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.”
(Âl-i İmrân 3/144)

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Resim---'' Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen): :Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.”
(Ahzâb 33/40)

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
Resim---'' Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve âmenû bi mâ nuzzile alâ muhammedin ve huvel hakku min rabbihim keffere anhum seyyiâtihim ve asleha bâlehum.: :İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed'e indirilen (Kur'an)a -ki o Rablerinden bir haktır- İman edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltip ıslah etmiştir.”
(Muhammed 47/2)

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Resim---''Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen).: :Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'd etmiştir.”
(FETİH 48/29)

Rasûlullah SALLallahu aleyhi vessellem'in;
MuHaMMediyyetine,
MaHMuDiyyetine,
AHMeDiyyetine,
HaBiBiyyetine Es SeLâM OLsun!..

Resim

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Muhammed ism-i şerîfi Kur'ân-ı Kerîm'de 4 yerde geçer:
(Al-i İmrân 3/144; Ahzâb 33/40; Muhammed 47/2; Feth 48/29) âyeti celilelerinde...
Hâşâ tesadüfen 4 kere geçti sanma!...

Resim

Raûfun Rahîm olan (Tevbe 9/128 bkz.) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Muhammed ism-i şerîfi Kur'ân-ı Kerîm'de 4 yerde geçer ve bu özellik-güzellikler;

EVVEL Resim HABBE Resim HABÎBULLAH
ÂHİRi Resim AHMED NÛRULLAH
BÂTINı Resim "HaMd" MahMûdullah
ZÂHİR Zuhûru Resim MuhaMMeduLLAH
RaBBu’l-ÂLEMîN SÖZü Resim KUR'ÂN Resim Rahmeten li’l- ÂLEMîN SESi…

Ezeldeki Habib (habbe)’de olmayan (gözükmeyen) Masdar Mimi, Ahmed’de bir mim iken, Mahmud’da iki mim ve MuhaMMed’de üç mim ile dinde, dünyâda ve âhirette Rahmeten li'l-âlemin olarak mâhlukatın anası ve tohumu olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’de yaratılanların Mutlak Kemâline ulaşmıştır.
Hükmüllah; kemâlini Mutlak Kâmil celle celâluhu'dan alan, Abdullah ve Rasûlullah olan MuhaMMed sallallâhu aleyhi ve sellem'in Hakîkatında "Evvel" olmuştur ki bu O'nun "Habîbiyyet Makâmı"dır.
Beşeriyeti MuhaMMediyyetinde ise "Zâhir"olmuş,
Hamîdiyyetinde (Mahmudîyyetinde) "Bâtın",
Ahmediyyetinde ise "Âhir" olacaktır.

Resim

MuhaMMediyyet : Kapsayıcı bir zarftır. Ve tümüne câmi'dir.
Diğer 3 hâl makâmı birbirini kapsayıcı şekilde MuhaMMediyyet içindedir.Kapsayıcı bir zarftır. Ve tümüne câmi'dir.
Şeriat-ı MuhaMMediyye; Tarikat-ı MuhaMMediyye, Mârifet-i MuhaMMediyye ve Hakikat-ı MuhaMMediyyeyi de kapsar-muhittir.

Mahmûdiyyet : MuhaMMediyyetin kapsadığı ve Ahmediyyet ve Habîbiyyeti ise kapsayandır.Tarikat-ı MuhaMMediyye; Mârifet-i MuhaMMediyye ve Hakikat-ı MuhaMMediyyeyi de kapsar-muhittir.

Ahmediyyet : MuhaMMediyyet ve Mahmûdiyyetin kapsadığı ve Habîbiyyeti ise kapsayandır. Mârifet-i MuhaMMediyye, Hakikat-ı MuhaMMediyyeyi de kapsar-muhittir.

Habîbiyyet : MuhaMMediyyet, Mahmûdiyyet ve Ahmediyyetin kapsadığı AKDES PRİZİ... Hakikat-ı MuhaMMediyye haktır hâldir ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle mahsustur. Her akılda fıtrî BAĞı vardır her NEFS için hamd olsun..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

MuhaMMedî Tasavvufta her esmânın da zâhiri ve bâtını vardır ki:
Muhabbetin çekirdeği olan “HaBBe” nin;
Zâhiri, tohum, asl ve anadır.
Bâtını ise; BİZ BİLEliğinin hak oluşudur.
Onun için MuhaMMedî Tasavvufta söz, CANlı bir tohumdur “HaBBe” ki, ehlini buldu mu vüCÛD bulur. Her HABBe, Dirilir-vücûda-mevcuda gelir de DaBBe olur!..
Ehlinden kasdımız muhatab olan kişi; Uyur, Uyurgezer veya Sarhoş değil de UYANık-AYIK bir AKLa sâhibse, mutlaka bu sözden bir nasîbi vardır ki kısmet olması için gayret göstermesi gerekir.

Habbe: Çekirdektir, tohum ve özdür.
Habîbullah: Kimsenin kimliği, varlık-yokluk yok iken, ALLAH Teâlâ’da Muhabbet Tohumu-Subhânî SEVgisi-HaBBesi olan, Seçilmiş Mustafa Aleyhi’s-Selâm’dır.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Evveli Habîbullah aleyhi's-selâm.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Bâtını MahMûdullah aleyhi's-selâm.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Zâhiri Abdullah-MuhaMMedullah aleyhi's-selâm.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Âhiri AhMedullah aleyhi's-selâm.

Habîbullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Evvelden, Zâhire zuhûru ise “Rahmeten li’l-âlemin: Âlemlere rahmet olarak” gönderilen Rasûlullah MuhaMMed Aleyhi’s-Selâmdır.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evvele mâ halakallâhu nûrî: ALLAH’ın en evvel halkettiği (yarattığı) Benim nûrumdur.” Buyurdu.”
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafa, c:1, shf:311)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'’dan:Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Elbette Kur'ân-ı Kerimî, MuhaMMedî , Ehl-i Beytî Tâlim-Terbiyeden geçmemiş haMM Akıllar bir yerlere takılıp kalacaktır bu sonsuz akıl-şekil âleminde..

ALLAH ve Rasûlüne, Teslim olmuş, Îman etmiş, Tâbi olmuş ve İtaat ederek iştirakte DİRİ şehâdetini YAŞAyan MuhaMMedî Kalbler Okur DURur Kur'ân-ı Kerim ’imizi:

أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
Resim---“E fe ayînâ bil halkıl evvel(evveli), bel hum fî lebsin min halkın cedîd(cedîdin) : “Onların ilk yaratılışı Bize zor mu geldi ki, tekrar diriltmekten âciz kalalım? Doğrusu onlar ilk yaratılışlarını kabul ettikleri halde yeni bir yaratıştan şüphe ediyorlar.
(Kaf 50/15)


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.
(Kaf 50/16)

cAN CeryANından, ÖZ MuHABBetinden, ŞAH DAMARIndan Haberdâr Olan MuhaMMedî GENÇlerimize es selâm Olsun!
ceryANdan haberli, EREN Elektiriğine iletken ve tel tel, direk direk MuhaMMedî MERKEZ EL ELe EL VERenlerin elleri Üstünde YED’uLLAH varıdr her AN, her yer ve her hâlde in şae ALLAH!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Aziz kardeşlerim;
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ve Kur'ân-ı Kerim kanatlı,
MuhaMMedî Şuuru BiLen,
MuhaMMedî NûRu BULan,
MuhaMMedî SüRûRda OLan,
MuhaMMedî ONûRu YAŞAyan yağmur yürekli RAHMet gençlerimiz,
Kur'ân-ı Kerimimizi MuhaMMedî Abdestle OKUrlar, OKUNurlar ve ANlarlar inşae ALLAH!..


Kur’ân-ı Kerîm’de geçen 4 MUHAMMED İSİM-i Şerifi ile 4 ANA olan;
Beden-Şeriat, Nefs-Tarikat, Kalb-Mârifet ve Ruh-Hakikat TEVHİD AŞamalarımız arasındaki ilişkiyi düşünmeliyiz:
Bilirsiniz ki KONUŞMAK-OKU-İKRÂ varsa 4 hal söz konusudur ve,
Bir söz konuşuluyor ise, şu durumlardan birisi vardır:

1- Mütekellim: Sözü söyleyen
2- Muhatab: Sözü dinleyen
3- Gâib: Hakkında konuşulan, var olduğu halde orada gözükmeyen.
4- Umumî: Herkesi bağlayan (konuşan, dinleyen, gaib ve herkes)

ALLAHÜ Zܒl-CELÂL, Kur’ân-ı Kerîm’inde ULÛHİYYETini ilân ederken yukardaki 4 durumu da ilân etmektedir.
Aynı şey olmakla beraber dâkaik (incelik) ve hakâik (hakikatler) anlayışı açısından insanlar için farklı gözükmektedir.

İslam Dinine girişte ŞART OL-AN ama kendi ŞARTı Olmayan TEVHİD:
“ İLÂHE İLL ALLAH-MUHAMMEDe’r –RASÛLULLAH: ALLAH’tan başka ilâh yoktur. MUHAMMED, ALLAH’ın RASÛLUdur.”

Şimdi göreceğimiz 4 ÂLEM TEVHİDimizin de her birinde yine sonlarında: “MUHAMMEDe’r- RASÛLULLAH: MUHAMMED, ALLAH’ın RASÛLUdur.” Vardır ve farzdır denmesi.

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ…
Resim---“''Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu…: Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur…” (Muhammed 47/19)

…مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ
Resim---“''Muhammedun Rasûlullâh…:Muhammed, Allah'ın elçisidir…” (Fetih 48/29)

KUR’ÂN-ı KERÎM'de Geçen 4 TEVHİD:

1-) Şerîat-ı Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Umumî-Eşyaî-Bendenî-Zâhirî tevhid dir.)
İslam Dininin Mükellef kıldığı her İnsan:
“ İLÂHE İLL ALLAH: ALLAH’tan başka ilâh yoktur.”

Tümünü kapsayan (küllî şeyi, eşyâî) Umumî Tevhid.
Umumî (genel) Tevhidullah olup ALLAHÜ Zܒl-CELÂL’in Zât’ında, sıfat, isim ve fiillerinde tek eşsiz, ortaksız ve tek İlâh olduğunu ilân eder.
Bu hükmü tüm mahlûkatı için geçerlidir.Kur’ân-ı Kerîm’ de:

Resim---“Çünkü onlara: “Lâ İlâhe İllallah: ALLAH’dan başka ilâh yoktur.” denildiği zaman kibirle direnirlerdi (kafa tutarlardı).” (Sâffat 37/35)

Resim---“Fâ’lem ennehu lâ İlâhe İllallah....: Bil ki ALLAH’tan başka ilâh yoktur...” (Muhammed 47/19)

Lâfzen “ İLÂHE İLL ALLAH ” şeklinde olmayan ancak, içerik olarak Ulûhiyyet Tevhidini destekleyen âyeti celîleler:
Âl-i İmrân 3/62,64; Nisâ 4/171; Mâide 5/73; En’âm 6/19; Kehf 18/16; Tâ Hâ 20/98; Enbiyâ 21/108; Hacc 22/34; Hûd 11/2,26; Sad 38/65; Fussilet 41/14; Zuhruf 43/84; Câsiye 45/21 gibi âyetlerdir...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

2-) Tarikat-ı Muhammedîye de Ulûhiyyet Tevhidi:
(Gaibî-Esmâî-Bâtınî tevhid dir.)
Şimdi ve ŞuAN da Kur’ân-ı Kerîm ve Ehl-i Beyt aleyhisselâma bağlı Kâmil İNSAN PîR Edebiyle:
“L İLÂHE İLL HÜVE (HU): O’ndan başka ilâh yoktur.”

Her zaman, her yerde ve her halde herkesle ve her şeyle Hâzır-Nâzır ve Murakıb olduğu halde gözükmeyen (gâib) O’ndan başka ilâh yoktur...
Düşünüp zevket ki Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bize böyle tebliğ ediyor...

Âcizâne tesbitlerime göre: Bakara 2/163,255; Âl-i İmrân 3/1,6,18; Nisâ 4/87; En’âm 6/102,106; A’râf 7/158; Tevbe 9/31; Hûd 11/14; Ra’d 13/30; Tâ Hâ 20/8,98; Mü’minun 23/116; Neml 27/26; Mü’min 40/62,65; Duhân 44/8, Muhammed 47/19; Haşr 59/22,23; Tegâbûn 64/13; Müzemmil 73/9 âyetlerinde geçmektedir.

Destekleyen âyeti celîleler ise: Lokman 31/30; Yûsuf 12/4; İsrâ 17/23; Mü’minun 23/23,32,91.

3-) Mârifet-i Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi:
(Muhattâbî’-Sıfatî-Âhirî Yâkînî tevhid dir.)


Her AN HaYY OL-AN Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Her AN buyuruyor ki:
“L İLÂHE İLL ENTE: Senden başka ilâh yoktur.”
Kur’ân-ı Kerîm’ de Enbiyâ 21/87 âyeti celîlesinde 1 defa geçmektedir.

4-) Hâkikat-ı Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi:
(Mütekellimi-Zâtî-Evvelî tevhid dir.)

EL AHADܒS SAMEDܒl-VAHİD olan ALLAHÜ Zܒl-CELÂL bizzâtihi Ulûhiyyetini kendisi ilân ediyor: “L İLÂHE İLL ENÂ!: BEN’den başka ilâh yoktur.” buyuruyor...

MuhaMMedî MuHABBEtle..


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hükmullahın, Kelâmullahla HAKK’ın Halkına RAHMET ve MÜJDE Merkezi.
Hakkı ve hayrı müjdelemiş ve fiilen YAŞAyarak ÖRNEK olmuştur.
Rahmete EREN ve Müjdelenen BİZ Mü’minler için;

إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
Resim---İnnâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiren ve nezîrâ(nezîren): Gerçekten biz, seni, (ümmetine) şahid, (cennetle) müjdeleyici, (cehennemle) korkutucu bir peygamber olarak gönderdik;
( Fetih 48/8)

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ kâffeten lin nâsi beşîren ve nezîren ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne): Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.”
(Sebe’ 34/28)

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
Resim---Ve mâ erselnâke illâ mubeşşiren ve nezîrâ(nezîren) : Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp korkutucu olarak gönderdik.
(Furkân 25/56)

Müjdelenen Sünnetullah’ın tatbikatı olan Sünnet-i Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 4 ayaklıdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem‘in ALLAH celle celâluhu katında tek din olan İslâm Dininin Zâhiri, Bâtını, Evveli, Âhiri 4 âlemde:

1-Şerîat-ı Muhammedîyye: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Vahyî Kur'ân ve hadis SÖZleridir. Âyet ve Sahih Hadisleridir.
2-Tarikat-ı Muhammedîyye: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in AMELleri, fiilleridir, sözlerinin isbatı, tatbikâtı Sünnet-i Seniyyesidir.
3-Mârifet-i Muhammedîyye: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in imân ve sâlih amel sonucu Halik Tealâ'yı tanıma AHLÂKıdır. Hulki’l-azîm. Ahlâkullah...
4-Hakikat-i Muhammedîyye: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kendini ve RABB'ini bilişin sonunda seven ve sevilenin arasında geçen hâller, yapılan ikrâm ve ihsânlar v.s. kişisel ve zâtîdir. Kâbe kavseyn gibi söze sığmayan ve yaşanınca anlaşılan HÂLLERi-AHVÂLidir.

MuhaMMedî BİLiş ŞUURunu BİLenler, İNANCını,
MuhaMMedî BULuş NÛRunu BULanlar, Sünnetini-Amelerini
MuhaMMedî OLuş SÜRURunda OLanlar, Azîm AHLÂKInı,
MuhaMMedî YAŞAyış O-NURUnu, Hâl-Hazır-Huzur HALlerini YAŞAyanların Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Basar ve basîret le GÖRmesi-DUYması Lâzım, UYması Lâyıktır ve de Şarttır.
KULLUK İMTİHANIn ASLı-Faslı da budur MuhaMMedî Melâmette..

UYANDIRmak-AYIKTIRmak, MÜJDELEmek!
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Tek, Eşsiz, Mükemmel ve Mükemmil Mesleğidir.
Aslında bütün Nebî ve Rasûller de TENZİRle EMRedilmişlerdir.
Bakınız Kur’ân-ı Kerîm’de ALLAHU ZÜ’L-CELÂL;
Habibi, Edibi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e EMİR buyurduğu âyetlerle...

TEBLİĞ, TENZİR, TEBŞİR, TEŞHİD 4 lüsü…

Tebliğ: Ulaştırmak. Götürmek. Bildirmek. Eriştirmek. Yetiştirme, eriştirmek.
Belağ: Eriştirme, yetiştirme. Maksada uyan güzel ifâde. Kâfi gelme, kifâyet etme. Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikat OL-AN. Hâlin gereğine uygun, hem düzgün, hem yerinde söz.
Tenzir (inzâr): sonunun fenâ olacağını haber vererek KORKUtmak, ihtarda ve ikazda bulunmak, uyarmak ve uyandırmak.
Nezr: Adak adamak. Fıkıhta Cenab-ı Hakk’a ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır.
İnzar: Neticenin kötü olacağını bildirerek fenalıktan sakındırmak. Azab ve ceza va'detmek.
Tebşir: Uyananı CeNNetle, uyanmayanı CeheNNemle MÜJDElemek. Müjde verme, müjdeleme, muştulama. Hayır haber vermek.
Bişr: Sevinç ve muştu-mutlu eseridir.
Beşir: Müjdeli haber veren. Müjde getiren.
Beşaret : Doğrusu Bişârettir. Müjde. Sevindirici haber. Hayırlı haber. Müjdeye verilen ihsan. Müjde haberi, muştu.
Teşhid: Uyanana da uyanmayana da ŞÂHİD olmak...
Şühud: Görme, şahid olma. Müşahede etme. Görünecek halde şekillenme.
Şâhid: Şahidlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören ve Hazır OL-AN.. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin her AN ve Şe’enî bir vasfıdır.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur’ân-ı Kerîm’de geçen ve âcizâne tesbit edebildiğim bu husustaki âyetler:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ilgili âyetler: Toplam 56 ÂYETTe geçmeteler.

1-) Tebliğ: Âl-i İmrân 3/20 ve pek çok yerde.
2-) Tenzir olarak (nezirun-munzirun-nezir-inzâr olarak 36 yerde):
Bakara 2/6,25; En’âm 6/51;A’râf 7/184;Hûd 11/12; Ra’d 13/7; Hicr 15/89; Meryem 19/39; Enbiyâ 21/45; Hacc 22/49; Şuarâ 26/194,214; Neml 27/92; Kasas 28/46; Ankebut 29/50; Secde 32/3; Sebe’ 34/44,46; Fâtır 35/18,23; Yâsîn 36/10,11; Sad 38/4,7,65; Fussilet 41/13; Şûra 42/7; Mü’min 40/18; Ahkâf 46/9; Kaf 50/2; Necm 53/56; Kamer 54/5; Mülk 67/26; Nâziat 79/45; Gaşiye 88/21; Müddesir 74/2; Zâriyât 51/50,51
3-) Teşhid (şâhid-şâhida olarak 3 yerde): Bakara 2/143; Nahl 16/89; Müzemmil 73/15
4-) Tenzir-Tebşir (beşiren-neziren olarak 8 yerde): Bakara 2/119; A’râf 7/188; Mâide 5/19; Hûd 11/12; İsrâ 17/105; Meryem 9/57; Furkân 25/56; Fâtır 35/24
5-) Tenzir-Tebşir-Şâhid (2 yerde): Ahzâb 33/45; Fetih 48/8
6-) Beşiren-Neziren-Daiyen (1 yerde): Sebe’ 34/28
7-) Daiyen (Çağırıcı) (1 yerde): Kasas 28/87
8-) Dâvetçi (2 yerde): Ahzâb 33/46; Şûrâ 42/15
9-) Hidâyet rehberi (hâd olarak 1 yerde): Ra’d 13/7

İnsanoğlunun Dünyasında, Dininde, Âhiretinde Büşrâ BAĞı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Beşâret bUYruğu:

يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!.” Buyurmuştur.
(Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.)

BeşâretimİZin El BERR celle celâluhu BAĞI olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize sonsuz Salât u Selâm OLsun!.

Resim''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Bizler RABBu’l-Âlemine mutlaka KUL Olmak için;
ALLAHU ZÜ’L-CELÂL’e Teslim, İman, Tâbi’ oluş ve İtaat edebilmek için Akıl sahibi İnsan olarak ilk önce Bizim gibi ABDULLAH Olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Teslim, İman, Tâbi’ oluş ve İtaat etmeye;

Muhtaçız: Fakriyyet içindeyiz-muhtaç yaratılmışız ki denenelim.
Mecburuz: Acziyyet içindeyiz-cebren olmakta OL-ANlar.
Me’muruz: İzzet Sahibince kendisi karşısında Zilliyyet içindeyiz Emredilmişiz.
Mahkûmuz: Varlığımız İlahî SeBeBlere dayanır İllet içindeyiz HÜKMedilmişiz…

MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, tüm hayatında dost-düşman herkesce MuhaMMedünü’l- Emîn İsmiyle vasıflandırılmış ve Emânetimizi en EMÎNE SALL etmemimizi EMRetmiştir Kur'ân-ı Kerim’imiz açık Âyat-i Celîleriyle;

1- “ALLAH ve Resûlüne Teslim olunuz!” EMRullahı ile Müslümanlığın, (bknz. Ahzâb 33/56)

2- “ALLAH ve Resûlüne İman ediniz!” EMRullahı ile Mü’minliğin, (bknz. Nur 24/62; Hucurât 49/15; Hadid 57/7, 19, 21; Mücâdele 58/4;Saff 61/11; (Fetih/9, 13)

3- “ALLAH ve Resûlüne Tâbi olunuz!” EMRullahı ile Veliyyullahlığın, (Enfâl 8/24.)

4- “ALLAH ve Resûlüne İtaat ediniz!” EMRullahı ile Ehlullahlığın, (bknz. Âl-i İmrân 3/132; Nisâ 4/59, 69, 80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1, 20, 46; Tevbe 9/71; Yûsuf 12/109; Nur24/52, 54, 56; Ahzâb 33/71; MuhaMMed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdele 58/13; Tegâbûn 64/12.)

Tahkik Tevhid ve Şehâdette tek İşaret Noktasıdır Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.
NeFS, RABBini ancak ve ancak;
Kur'ân-ı Kerim’imizde: “ALLAH’a ve Resûlu’üne; Teslim olunuz, İman ediniz, Tâbi olunuz, İtaat ediniz!” EMRettiği, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in;

MuhaMMedî Şuurunu BİLip,
MuhaMMedî Nûrunu BULup,
MuhaMMedî Sürurunda OLup,
MuhaMMedî O-NUR-nu YAŞAmadan,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de BİZ,
ALLAH celle celâlihu da BİR OL-madan
Ham AKLın labirentlerinde kısır dönğü olur koskoca HaYyat ALLAH celle celâluhu korusun ve BİZe inâyet, hidâyet eyleyleyip Selâmet ihsan buyursun inşae ALLAH!..

BİZleri insan Sûretinde ve Akıl ni’metiyle yaratan ALLAH celle celâluhu’ya EMRedilen KULluğu YAŞAyarak ŞÂHİdi olabilmek için,
MuhaMMed-Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin kadir ve kıymetini bilerek Kur'ân-ı Kerimimize kalb Kulağımızı verip DUYalım ve Uyalım inşae ALLAH!
Mü'minler İçin Nefislerinden Daha İleridir:

النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفًا كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
Resim---En nebiyyu evlâ bil mu’minîne min enfusihim ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ûlûl erhâmi ba’duhum evlâ bi ba’dın fî kitâbillâhi minel mu’minîne vel muhâcirîne illâ en tef’alû ilâ evliyâikum ma’rûfâ(ma’rûfen), kâne zâlike fîl kitâbi mestûra(mestûren): Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evladır-önceliklidir ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de, Allah'ın Kitabında birbirlerine öteki mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitapta yazılmış bulunmaktadır.”
(Ahzâb 33/6)

Nebe' : faydası büyük olan ve onun sâyesinde bilgi ya da kanâat oluşan haber.
Nebî' : selim akılların kabul edebileceği haber getiren, haberci.
Nübüvvet : yücelik peygamberlik.
Tebûk seferine çıkmak emrini alan bazıları "ana-babamıza danışacağız"dediklerinde bu âyeti celile inzâl olmuştur.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Üç şey vardır ki bunlar kimde bulunursa o kimse imânın tadını bulur : Bir kimseye ALLAH ve Resûlü, başkalarından daha sevgili olmak.Bir kimse sevdiğini yalnız ALLAH için sevmek.Bir kimseyi ALLAH küfürden kurtardıktan sonra, tekrar küfre dönmekten, ateşe atılmaktan ikrah (tiksinme) ettiği gibi ikrah etmek (iğrenmek) " buyurmuştur.
(Enes (ra) dan, Müslim,Îmân 67 (43)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Hiçbir kul ben kendisine ehlinden, malından ve bütün insanlardan sevgili olmadıkça imân etmiş sayılamaz." buyurmuştur.
(Enes (ra) dan, Müslim,Îmân 69 (44)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Sizden hiçbiriniz, ben kendisine çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça imân etmiş olamaz" buyurmuştur.
(Enes (ra) dan, Müslim,Îmân 70)

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "El mer'ü mâa men ehabbe : kişi sevdiği ile beraberdir." buyuruyor. "Ne zaman?" Bir Bedevî gelip "Yâ Resûlullah (sav) kıyâmet ne zaman?" diye sorunca, Resûlullah (sav) : "Onun için ne hazırladın?" diye soruyor. Bedevi ise : "Çok namazım ve orucum yok; ne varki ben, ALLAH (cc) ve Resûlünü (sav) seviyorum!" deyince, "Kişi sevdiği ile beraberdir" buyuruyor.
(Buhârî, Edeb-96;Mûslim, Birr-165 (4/2034)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken ve herkesin malı emrine verilmişken, Hakk'a yürüyüşünden sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in malı tüm mü'minlere mîrâs olmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Yardım Etmek Emredilmiştir

الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne): Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.”
(A'râf 7/157)

إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Resim---İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm (hakîmun): Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Tevbe 9/40)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû in tensurûllâhe yensurkum ve yusebbit akdâmekum: Ey imân edenler! Eğer siz ALLAH'a yardım ederseniz o da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz..."
(Muhammed 47/7)

ALLAH Tealâ'ya yardım: Hizbine-Hizbullaha, peygamberine, dinine ve Zâtına demektir.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nübüvvetini ilân ederken hac mevsiminde (Mekke'ye çeşitli yerlerden) gelen insanlara kendisini takdim ederek : "Beni kavmine götürecek kimse yok mu? Çünkü; gerçekten Kureyş Beni, RABB'imin kelâmını tebliğ etmekten men ediyor! (alıkoyuyor)." buyurmuştur.
(Câbir bin Abdillah (ra) dan; İbni Mâce, Mukaddime 201)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kendiliğinden Sorumluluk Yüklememiştir:

قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ
Resim---Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin ve mâ ene minel mutekellifîn(mutekellifîne): De ki : Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben mütekellifinlerden (tekellüf eden, külfetli ve zahmetli bir iş tutan ve başka bir türlü görünen yapmacık olan) de değilim."
(Sad 38/86)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Kolaylık Verilmiştir:

أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
Resim---E lem neşrah leke sadrek (sadreke) : Biz, senin göğsünü yarıp genişletmedik mi?”
(İnşirâh 94/1)

وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
Resim---Ve vedagnâ anke vizrek (vizreke) :Ve yükünü indirip atmadık mı?
(İnşirâh 94/2)

الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
Resim---Ellezî enkada zahrek (zahreke) :Ki o, senin belini bükmüştü;
(İnşirâh 94/3)

وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ
Resim---Ve refa’nâ leke zikrek (zikreke) : Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?
(İnşirâh 94/4)

فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Resim---Fe inne maal usri yusra (yusren) : Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.”
(İnşirâh 94/5)

إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Resim---İnne maal usri yusrâ (yusren) : Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.”
(İnşirâh 94/6)

فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
Resim---Fe izâ feragte fensab: Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et.
(İnşirâh 94/7)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Resim---Ve ilâ rabbike fergab: Ve yalnızca Rabbine rağbet et-yönel!.”
(İnşirâh 94/8)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Salâvât (ulaşım, vuslat, dua) Emredilmiştir :

Azîz kardeşim, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üzerine salâvât getirmek her müslümana farzdır.
Ve âyet-i celilelerle sabittir.
Fıkhî konu olmakla beraber İsm-i Şerîfi anılınca peygamberimiz MUHAMMED aleyhi's-selâm'ı sıla : kavuşum ricâmızı ederiz.

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---“İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne ale'n-nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen) : Şüphesiz, ALLAH ve melekleri Peygambere SALL ederler. Ey îman edenler, siz de ona SALL edin ve tam bir TESLÎMİYET-le ona SELÂM verin!.”
(Ahzâb Sûresi, 33/56)

Salâvât, bilene (ehline) farz-ı ayndır.
Salâvât, kısaca ve kesin olarak :
"ALLAH'ım!
Beni; MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin İnancımda ŞUURUnu BİLmek-Amelimde NÛRUnu BULmak- Ahlâkımda SüRURUnda OLmak ve Hâllerimde-değişmez huyumda ONURUnu YAŞAmakla MuhaMMedî OLuşumun Şerefine SALLet- ERdir."duamızdır.
Asla MuhaMMedîleşmek dileğidir.
Muhterem, Mübârek, Müstesna, Muazzam, Muhteşem ve Mukaddes Muhammed Aleyhi's-sâlatü ve's-selâm'a;
AKan suyun deryaya isalesi (ulaşımı, akımı) gibi kavuşup, O'nun; söz, fiil, ahlâk ve hâlleriyle hâllenip MuhaMMedî OLşuûruyla buluşmaktır.
Her emir, vücûb ifâdesi olup vâcibtir.
Salâvât; ALLAH Tealâ'nın EMRinin işlenmesi ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in HAKKının ÖDEnmesidir.

ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in zikrimize hâşâ ihtiyacı olduğundan dolayı değildir.
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'i zikr edişimize sebeb, emirdir.
Sistemin ve kulluğun gereğidir. Salâvât da böyledir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ihtiyacını ALLAHÜZÜ'l-CELÂL görmüştür.
Muhtaç olan kendimiz olup; ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e tâbi' olabilmek için önce Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tâbi' olmaya; Me'mur, Mecbur, Muhtaç ve Mahkûmuz.
Bunun için ise 7 letâifimizle birlikte BizZÂT buluşmamız lâzım ve lâyıkıdır.
Yaşayan bir insan için tasavvufun BİRliği, DİRİliği ve Diriliği, bu bağlantıyı kurmak hüneri, çabası ve azmidir.
Bu ise ihtiyârî ve keyfî olmayıp mecburîdir.

Sistemin; selâmeti, rahmeti ve velîyy-i ni'meti olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e saygı ve teslimiyyetin yolu salâvâttır.
Salâvâtı dar anlamda "dua"diye târiflemek ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için bir şeyler istediğini sanmak ilm ve edeb eksiklilğindendir.
İşin aslı âcizâne;
Buz Dağı (Benlik Dağı) olan insan NEFSinin i'tidal üzere eriyip; Terbiye, Tezkiye, Tasfiye ve Tecliye işlemleri sonunda pırıl pırıl, tertemiz ZemZem gibi SILAya SALL Ederek-akarak (salâvât arz ederek) Rahmet deryasının sûrekli SALLÂTına kavuşmaktır.

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîm(alîmun): Onların mallarından bir sadaka al ki onunla kendilerini hem temizler hem de arındırırsın. Ve salli aleyküm : onlara salât et. Şüphesiz ki senin salâtın onlar için sükûnettir. ALLAH işitendir, bilendir." (Tevbe 9/103)

Sekînet : sakinlik, kararlılık, rahatlık, gönül rahatlığı, kalb yatışkınlığıdır.

Salât, duadır da...
Ne var ki bu dua Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e salât olunca binbir dilekli dua değil de tek dilekli dua olur.
Bu tek dilek ise hem yukarıdaki âyet-i celiledeki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in duasına salâtına, salâtla isal ve kavuşma dilekçesi, arzu ve azmidir.
Mevali : mevlâlardır. İnsanoğlu câhil kalırsa; emvâli (mallar) mevâlisi (efendileri), insanlar da mallarının köleleri olur ve kıble karışır.
İlk sözüne (Ahdullah'a) sadakat sadakası sorulur...
Kulun zâhirinin tâhiriyesi ve bâtının tezkiyesinin; işinin uzman ustası olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in işi ve mârifeti olduğu beyân buyuruluyor.
Sonsuz noktada kıyısı olan umud ummanı gibi heran; salât-ı Resûlullah, her damlayı çağırıyor ve ümmetini tevhid bileliğine dalga dalga sesliyor...
Selâmetin, sükûtun, sükûnetin ve emniyetin; özdeki emânetin emniyetçisi Muhammedü'l-Emin Aleyhi's-salâtü ve's-selâm'ın sılasında olduğunu ezelî ve ebedî Ezân-ı Muhammediyye ile ilân edip duruyor...
Evet, kimisi : "Semiğnâ ve ateğnâ!: duyduk ve uyduk!"(Bakara 2/285) diyor;
Kimisi de "Semiğnâ ve aseynâ: duyduk ve isyân ettik!" (Bakara 2/93; Nisâ 4/46) diyorlar...
Tevhidullahı Tercih edip etmemek ise insan sûretinde ve aklı olanların bileceği iştir artık..

Sallallahu Aleyhi ve Sellem : “ALLAH'ın salât ve selâmı O'na olsun!” demektir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken ULAŞımda ve Şehâdetine iştirakte bir husus var ki şehâdetin esası olan :

"Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah" Ulûhiyyet Tevhididir TEMELdir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e salâvâtın temeli ise "Allahümme salli âlâ Muhammedîn ve sellim"dir.
Lâfzullah, ALLAH celle celâluhu harf-i târifsiz ve tüm esmâü'l-hüsnâyı kendisinde cem eden câmi'dir.
"Yâ RABBi salli, Yâ Rahmân salli" lâfızlarının kullanılmayışı İslâm Dininin iğnenin ucu gibi son ucunda Resûlullah'ın tebliğine tâbi' olma ve Ulûhiyyet Tevhidinin bulunmasıdır.
Bunca mahlûkatın, olan takdiratın, insanın, imânın, ibâdetin, itâatin ve hayatın sonucu; bir şehâdet cümlesinin olup-olmayışına çıkmasıdır. Son söz, ilk sözü tasdikledi ise mesele yoktur...
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ism-i şerîfi de esastır; çünkü MUHAMMED ismi de câmi' olup, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin isimlerine ve âlemlerine câmi'dir ve Kur'ânîdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de 4 sûrede geçmekte ve 4 âleme işarettir.
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ism-i şerîfi ile bu âlemi bir beşer olarak şereflendirmiştir.
Bedenî bir insan oluşu ise en mükemmel durum olup zâhirde mevcûd olmakla, bâtını, evvelî ve âhirî zâten özünde cem' dir.
Belki anlatmam yetersiz kalıyor olabilir...
Şöyle anla ki sana bakarsak, şu anda seni görürüz.
Sende, geçmişine bakarsak; babanı, dedeni ve neticesi Âdem aleyhi's-selâm'ı görürüz...
Sende, geleceğine bakarsak; oğlunu, torununu ve kıyâmete kadar neslini görürüz.
Sen; şu anda zâhir olmakla, bâtınını, geçmişini (evvelini) ve geleceğini (âhirini) üzerinde taşımaktasın.
Şunun için arza çalıştım ki İslâm Dininde ve MuhaMMedî Metodda hiçbir şey uydur-kaydır değildir.
Bir yere varamayış, yolunu bilemeyiştendir.
Bu iş tasavvuf işidir.
Tasavvufun anayasanının bir maddesi de : "Kan et dava etme!"dir.
Neden ? Çünkü tasavvuf dava mesleği değil dua (sall) meşrebidir.
Selâmla birbirimize, salâvâtla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ve salâtla (namaz olan) ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e kavuşuruz. (Sıla ederiz.)
Et tırnak gibi MuhaMMedî BİLEliğin BİZliğine, BİRRine ve bereketine ulaşırız.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Bana selâm veren her müslümanın selâmını almak üzere ALLAH ruhumu bana geri verir." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Kim bana bir defa salât-ü-selâm getirirse, ALLAH Tealâ'da ona 10 defa salât eder." buyurmuştur.
(Darimî, Rikâk 58 (2/317)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yeryüzünü şereflendirdiğinde, tüm varlık ona hâliyle selâm ve saygısını herkesin duyacağı tarzda bildirirdi.

Resim---İmâmı Alî (keremullahi veche) : "Resûlullah (sav)'le Mekke'de idim. Beraberce bir tarafına gitmiştik. Onun karşısına çıkan her ağaç, her dal ona selâm veriyor ve"ALLAH'ın selâmı üzerine olsun ey ALLAH'ın Resûlü!"diyordu.
(Tirmizî, Menâkib 8/3630)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Mekke'de bir taş var, peygamberlik geldiği zaman günler boyu bana selâm verdi. Şu anda o taşı biliyorum." buyurmuştur.
(Câbir İbni Semure (ra) dan; Müslim, Fezail 2-2277; Tirmizî, Menâkib 7/3628)

Resim---Bir bedevi gelerek Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e : "Senin ALLAH elçisi olduğunu ne ile bileyim?" dedi. Resûlullah (sav) : "Hurma ağacından şu salkımı çağırmamla. O benim ALLAH'ın elçisi olduğuma şehâdet eder!" buyurdu ve onu çağırdı. Salkım ağaçtan inmeye başladı. Resûlullah (sav)'in yanına düştü ve : "Esselâmü Aleyke yâ Resûlullah!" dedi. Sonra Resûlullah (sav) ona : "Haydi yerine dön!" diye emrettiler. Salkım yerine döndü ve eski yerine kaynadı. Bedevi müslüman oldu."
(İbni Abbas (ra) dan; Tirmizî, Menâkib 9-3632)

İnsanın ömründe bir kere Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e salâvât getirmesi farz-ı ayndır.
Bir çok eserde her anılışımda salâvât getirmek vâcibdir, denilmiştir.
İmâm-ı Şâfiî ve İmâm-ı Hanbel Hazretleri namazın farzlarından birisi olarak, ikinci teşehhüd miktarı oturuşta (Ka'de-i âhirinde) salâvât okumayı da saymışlardır.
Okunmaz ise namazın iâdesine hükmetmişlerdir.
İmâm-ı Azam ve İmâm-ı Mâlik Hazretleri ise, ikinci teşehhüdde salâvât getirmek kesin sünnettir buyurmuşlardır.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Muhakkak insanların kıyamet gününde benim için en makbulu bana en çok salavat getirenleridir." buyurmuştur.
(Abdullah İbni Mes'ud (radiyallahu anhu)'dan; Tirmizî;İbni Hibban; Askalânî, Bûlüğü'l-Merâm 1583/1344)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Ragime enfü raculin zükürtü indehu felem yusallî aleyye : yanında adım zikrolunup da bana salâvât getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün!" buyurmuştur.
(Tirmizî,Daavat 100;İ.Ahmed II/254)

Resim---Ebu Mes'ud el Bedri (ra) dan :
"Biz Sâd bin Umade'nin meclisinde iken Resûlullah (sav) yanımıza geldiler. Beşir ibni Sâd' :"Yâ Resûlullah! ALLAH Tealâ bize sana salât okumamızı emretti. Sana nasıl salât okuyabiliriz?"diye sorunca Resûlullah (sav) : "Allahümme Salli alâ Muhammed'in ve alâ âli Muhammed kemâ salleyte alâ İbrâhim'e ve bârik alâ Muhammed'in ve alâ âli Muhammed'in kemâ bârekte alâ âli İbrâhim'e inneke Hamîdûn mecîd." söyleyin buyurup ilave ettik ki : "Selâm da bildiğiniz gibi olacak." buyurmuştur.
Bu hadis-i şerîfin başka bir rivâyetinde ise : "Allahümme salli alâ Muhammed'in ve âli ezvâcihi ve zürriyetihi"
yer almaktadır.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "ALLAH Tealâ benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir müslümanın yanında anıldım da bana salâvât getirdi mi, mutlaka o iki melek ona : "Gafarallahu leke : ALLAH seni bağışlasın!" derler. ALLAH Tealâ ve diğer melekler de o iki meleğe cevap olarak : "Âmîn!" derler. bir müslümanın yanında adım zikrolunduğunda da bana salâvât getirmediğinde mutlaka o iki melek : "ALLAH seni bağışlamasın!" derler. ALLAH Tealâ ve diğer melekler de o iki meleğe cevap olarak : "Âmîn!" derler." buyurmuştur.
(Buhârî, Davaat 31,32;Müslim,Salât 65,66,69;Tirmizî, Vitr 20; Ebu Dâvud, Salât 179; Nesâî, Seh 49,50,54; Muvatta,Sefer 66,67 vd.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "ALLAH Tealâ'nın yeryüzünde seyahat eden öyle melekleri vardır ki onlar ümmetimden Bana olan selâmı ulaştırırlar." buyurmuştur.
(Tirmizî ve İbni Hibban sahihinde)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Kıyâmet günü insanların Bana en yakın olanı (evlâ'n-nâs) üzerime en çok salât getirenidir." buyurmuştur.
(Tirmizî ve İbn Hibban)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Kim benim üzerime bir defa salâvât getirirse ALLAH Tealâ, onun üzerine 10 salâvât getirir. Kim benim üzerime 10 salâvât getirirse ALLAH Tealâ onun üzlerine 100 salâvât getirir. Kim benim üzerine 100 salâvât getirirse ALLAH Tealâ onun iki gözü arasına nifâktan ve ateşten kurtuluş berâtı yazar ve onu kıyâmet günü şehîdlerle beraber (cennette) iskân eder." buyurmuştur.
(Tirmizî, El Mu'cem'inde)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Ahmak kişi kendini bilmez, hayatı bilmez, nereden gelip nereye gittiğine bakamaz, "acaba!"lar içinde bocalar durur.
Tâ ki canı çıkıncaya kadar.
Âlim ilme ciddî bir çaba ile ulaşır.
Ârif irfâna çİLE ile ulaşır.
Âşık Hakk celle celâluhu'ya BİLe ile ulaşır...
İLE” lik yüzük-parmak gibiliktir
BİLE” lik et-tırnak gibiliktir…
Kuru lâfla peynir gemisi yürümez.
SEVen SEVdiğinin EMRinde olur.
Onun her arzusunu baş tacı eder ve BİLElilğine canını vererek aşkının bedelini en kıymetli canıyla öder de şâhid olur, şehîd olur.
Sistemin evvelinde (başlangıcında) ve âhirinde (sonucunda) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vardır.
Onun içindir ki;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bana ve benim ehli beytime salat-ü selam getirmedikçe, dua, Cenab-ı Hakk’a perdelidir.” buyurdu.
(İbni Mes’ud radiyallahu anhudan; Taberanî)

Resim---Fadale İbnu Ubeyd radiyallahu anhu: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dua eden bir adamın, dua sırasında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e salat ve selâm okumadığını görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz dua ederken, Allahu Teala'ya hamd-u send ederek başlasın, sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'e salat okusun, sonra da diledigini istesin" buyurdu.
(Tirmizî, Da'avat 66, (3473, 3476); Ebu Davud, Salat 368, (1481); Nesai, Sehv 48, (3, 44)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Dua sema ile arz arasında mevkûftur (durdurulmuş, tutuklu, bağlı). Ta ki senin peygamberinin üzerine salâvât getirinceye kadar-Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez. “Beni hayvana binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salat okuyun!” buyurdu
(Ömer radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Salat 352, (486)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Yanında anıldığım kimse bana salâtta (getirmekte) hata ederse, (kendisi için) cennet yolunda hata etmiş olur." buyurmuştur.
(Taberanî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Kim bana bir kere salât-ü selâm getirirse ALLAH ona 10 rahmet eder, 10 hatasını affeder, 10 da derecesini yükseltir." buyurmuştur.
(Enes (ra) dan; Buhârî-Edebde; İmâmı Ahmed, Nesâî, Ebu Yâ'lâ, Beyhâki, Hâkim)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem :"Cuma günü Bana çok selât-ü-selâm getirin. Çünkü Cuma günü Bana selât-ü-selâm getirenin (selât-ü-selâmı) mutlaka Bana arz edilir." buyurmuştur.
(Ebi Mes'ud (ra) dan; Hâkim-Müstedrek; Beyhâki-Şû'abü'l-imân da; ayrıca İmâmı Ahmed, Ebu Dâvud, İbni Hibban)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Bana getirilen selât-ü-selâm sırat üzerinde bir nur olacaktır. Kim Cuma günü bana 80 kere selât-ü-selâm getirirse 80 yıllık günâhları bağışlanır." buyurmuştur.
(Ebu Hureyre (ra) dan; Dârekutnî-Sünen, ve İbn Şahin)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Cuma günü, günlerinizin en fâziletlilerindendir. O günde benim üzerime selâtı çokça getirin. Zirâ, sizin salâvâtınız bana arz olunur. Ashab : "Yâ Resûlallah! Siz toprak olmuş hâlde iken bizim salâvâtımız size nasıl arz olunur?" diye sorulunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "ALLAH, peygamberlerin cesedlerini yemeyi, (çürütmeyi) Arz'a (yeryüzüne) haram kılmıştır." buyurmuştur.
(İmâmı Ahmed; Ebu Dâvud; İbni Mâce, Sünen 1085-1636-637; Ebu'd Derdâ; İbni Hibban; Hâkim)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Kim ki benim üzerime Cuma günü 80 defa Salâvât getirirse ALLAH onun 80 yıllık günâhını bağışlar"Ashabı Güzin soruyor : "Yâ Resûlullah! Bu nasıl bir salâvâttır?" Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Allahümme salli âlâ Muhammed'in abdike ve nebîyyike ve resûlike ve'n- nebîyyü'l-ümmiyyi" salâvâtını (bir oturuşta 80 kere) okur." buyurmuştur.
(Hâkim-i Tirmizî-Nevâdirü'l-Usûl)

Hânefi mezhebimize göre ömrümüzde bir defa Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e salâvât okumak farz, anıldığında salâvât okumak vâcib, namazda salâvât okumak sünnettir.
Diğer vakitlerde müstehab (sevilen, beğenilen, sevâba sebeb olan) dir.
Salâvât Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ulaşım sebebi olup, RABB'ımız celle celâluhu bizlere tergiben ve teşviken, salâvâtı tam teslimiyetle emretmiştir.
Salâvâtı şerîfe okumanın çok ilginç bir hususiyeti vardır ki ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL, kulunun hiçbir ibâdetine ve ameline bizzâtihi katılmaz.
Ancak bir kimse salâvât okumaya başlayıp da : "Allahümme salli..." dediği anda, ALLAH Tealâ, melekleri ve tüm sistem o kimse ile birlikte salâvâta girer...
Sünnetullah budur...
Kişi namaz kılarken RABB'ısının huzurundadır.
Salâvâtta da huzurundadır.
Ancak, salâvâta ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in ve meleklerinin de iştiraki Habibullah'a İhsânullahtır.
Onun için dualarımızı salâvâtı şerîfeye sarmamız, önünde ve arkasında salâvât (Resûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem'e ulaşım arzumuzu izhar) istenmiş ve işimiz kolaylaştırılmıştır hamdolsun!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Tenezzül ve Tevazuda eşsiz örnek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Bilal -i Habeşiye hitaben: Ey Bilal! Namaza ikamet et ve bizi namazla rahatlat (erihnâ bihâ) buyurmuştur.

(Ebu Davud, Edeb, 78.)

Resim---Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına bir adam gelir ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle konuşmaya başlar, ancak konuşma esnasında adamın korkudan omuzlarının arası titremeye başlar. Durumu anlayan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sakin ol, korkma! Ben bir kral değilim. Ben, tuzlanıp güneşte kurutulan et yiyen bir kadının çocuğuyum.” buyurur.
(İbni Mâce, Et’ıme, 30.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Acemlerin, birbirlerini büyülttükleri gibi, siz de beni büyültmeyin!” buyurur.
(Ebû Dâvud, Edeb 152; İbn Hanbel V/253, 256).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim, insanların, kendisi için ayakta divan durmalarından sevinç duyarsa, cehennemdeki yerini hazırlasın buyurur.
(Tirmizi, Edeb 13)

Resim---Muâz b. Cebel, Şam'dan dönüşünde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e secde etmişti. Bunu gören Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu nedir yâ Muâz?” diye sorunca: Ey Allah'ın Resulü! Şam'da hıristiyan halkın, rahiblerine secde ettiklerini gördüm; bunu peygamberlerinden naklediyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Bu, peygamberlere iftiradır. Şâyet, bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, üzerindeki hakkından dolayı kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Ey Muâz! Allah'tan başka kimseye secde edilmez!”

(Ebû Dûvud, Nikâh 40; Tirmizî, Radâ 10; İbn Mâce, Nikâh 4; İbn Hanbel lV/381, VI/76)

Sa'd b. Muâz Meclis-i MuhaMMed'e Yahudiler hakkında hüküm vermek üzere gelmişti.
Sahabenin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi gördüklerinde ayağa kalkma âdetleri yoktu.

Resim---Hattâ Enes b. Mâlik der ki: İnsanların, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den daha çok sevdikleri bir kimse yoktu; buna rağmen O'nu gördüklerinde ayağa kalkmazlardı. Çünkü, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bunu hoş görmediğini bilirlerdi. Fakat, uzaktan gelen birine, o kimseyi karşılamak üzere ayağa kalkarlardı. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, İkrime için ayağa kalkmış ve Sa'd b. Muâz gelirken, Ensâr'a: Büyüğünüze kalkınız buyurmuştu.

(Buhârî, Edeb 144, İsti'zan 26; Ebû Dâvud, Edeb 144: İbn Hanbel VI/142)

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem’in KRONOLOJİK HAYATI

m.s. 571- Fil Olayı Habeşistan'ın Yemen Valisi Ebrehe, Kâbe'ye saldırdı
20 Nisan 571- İnsanlığın en büyük önderi Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem doğdu
575 - Dört sene süt annesi Halime'nin yanında kaldıktan sonra ailesine dönüşü
576 - Annesi Amine ve hizmetçileri Ümmü Eymen ile birlikte Medine'ye gidip babasının mezarını ziyaret etmesi ve dönüşte Ebvâ'da annesinin vefâtı
578 - Dedesi Abdulmuttalib'in vefatı ve amcası Ebû Talib'in himâyesine girmesi
583 - Amcası Ebû Talib'le Suriye'ye ticaret kervanıyla gitmesi ve Busra'da Bahîra'nın, bu genç çocuğun beklenen son Peygamber olabileceğini sezmesi
588 - Diğer amcası Zübeyr ile Yemen seyahati
591 - Kureyş-Hevâzîn arasında dört yıl süren Ficar harbinde tarafsız kalması ve Hılf’ûl Fudûl Cemiyeti'ne girmesi, bununla hep iftihar etmesi
595 - Hz Hatice'nin kervanını Şam'a götürmesi, Meysere'nin Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e hayranlığı
596 - Hz Hatice ile evlenmesi, Ebû Talib’in nikâh töreninde konuşması
598 - Oğlu Kasım'ın doğması (Kendisine Ebul Kasım denilmesi)
599 - Hz Ali’nin doğması
600 - Kızı Zeyneb doğdu,
604 - Kızı Rukiye doğdu,
608 - Kızı Ümmügülsüm doğdu
608 - Muhammed’ül Emîn denilen Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Kâbe hakemliği
610 - Hira mağarasında (Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde) ilk vahyin gelişi, peygamber oluşu En yakınlarını İslâm'a davet etmesi Hz Hatice, Hz Ebubekir,Hz Ali ve Hz Zeyd’in müslüman olmaları *Kızı Hz Fatma'nın doğumu
613 - Üç yıl gizli davetten sonra Safâ Tepesi’ne çıkıp açıktan davete başlaması
615 - Müşriklerin ağır baskıları üzerine Hz Ömer liderliğindeki 14 müslümanın Habeşistan'a hicreti Putperest müşriklerin zulüm ve işkencelerini iyice artırmaları üzerine müslümanların Dâr’ul Erkam’a sığınmaları
616 - Hz Hamza ve Hz Ömer'in müslüman olmaları
- İran Hükümdârı Perviz’in, Suriye ve Mısır'ı zabtetmesi
617 - Hz Ali'nin ağabeyi Cafer- i Tayyar liderliğindeki (13 kadın, 77 erkek) 90 müslümanın ikinci Habeşistan hicreti Müşriklerin muhacirleri geri istemesi
- Habeş Necâşî’sinin, Hz Câfer’in okuduğu ayetlerden etkilenerek, bunu reddetmesi
- Kureyş kabilesinin Haşimoğulları'yla münâsebeti keserek boykot ilanı
619 - Kureyş’in üç senelik ablukayı kaldırması Hz Hatice ve hemen peşinden Ebû Talib'in vefatı Müslümanların sevinçle üzüntüyü bir arada tatması (Hüzün Yılı)
620 - Peygamberimizin İslâm'a davet için Taif'e gitmesi Ağır hakaretlere uğrayarak Mut’im bin Adiy himâyesinde geri Mekke'ye dönmesi
- İsrâ ve Mi'rac Olayı Allâhu Zülcelâl’in Peygamberimizi onurlandırması
- Peygamberimizin hac münâsebetiyle dışarıdan gelen yabancılarla görüşmesi
- I Akabe Biatı Medineli (Yesribli)12 kişinin müslüman olması Beş vakit namaz farz kılındı
621 - II Akabe Biatı Peygamberimiz geçen yıl Medinelilere İslâm’ı ve Kur’an’ı öğretmek için Mus’ab b Umeyr’i göndermişti Mus’ab’ın gayretiyle 75 kişilik Evs ve Hazreçli, Peygamberimizle gizlice buluştu, O’nu Medineye davet etti
622 - Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in, dostu Hz Ebû Bekir’le Mekke'den Medine'ye hicreti Hicrî takvimin başlangıcı
- Rasûlullah'ın Kuba Mescidi'ni yaptırması Ranuna vadisinde ilk Cuma namazını kıldırması ve ilk hutbeyi okuması Neccâr oğullarının Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Medineye götürmesi
- Ebû Eyyûb el Ensârî’nin evinde 7 ay misafir kalması
- Muhacirlerle Ensar arasında kardeşliğin kurulması
- Mekke’de nişanlandığı, Hz Ebubekir’in kızı Hz Aişe ile evlenmesi
- Bizanslıların Suriye ve Mısır'ı İran’dan (Sâsânîler’den) geri alması
623 - Medine'de Mescid-i Nebevî'nin ve Hâne-i Saâdet’in yedi ayda inşâsı
- Ezanın meşrû kılınması İlk nüfus sayımı
- Mescidin önünde fakirleri barındırmak için Suffa yapılması
- Kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'dan, Mekke-i Mükerreme’deki Kâbe-i Muazzama'ya çevrilmesi
- Müslümanlarla Yahudiler arasında vatandaşlık antlaşması
- Medine İslam Şehir Devleti' nin ilk anayasasının hazırlanması
- Medine Şehir (site) Devleti'nin kurulması Yönetimin başına Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin geçmesi (Müslümanlar hicretle; ezilen horlanan bir cemaatten devlete geçmişlerdi Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’de yalnızca bir peygamberdi Şimdi ise hem peygamber, hem de bir devlet başkanı idi)
- Cihada izin verilmesi
624 - İslam'da ilk harb olan şanlı Bedir zaferi ve küfrün elebaşısı Ebû Cehil'in öldürülüşü (Yerine Ebû Süfyan’ın geçmesi)
- Ramazan orucunun ve zekâtın farz kılınışı İlk bayram namazı
- Peygamberimizin kızı ve Hz Osman'ın hanımı Rukiye'nin vefatı
- Peygamberimizin kızı Hz Fatma ile Ebû Talib'in oğlu Hz Ali'nin evlenmesi
- Yahudilerin müslümanlara karşı düşmanca harekete başlamaları, münâfıkların türemesi
625 - Uhud harbi, Hz Hamza'nın şehid olması
- Hz Hasan’ın doğumu (Ramazan ayında)
- Peygamber Efendimizin Hz Ömer’in kızı Hafsa ile evlenmesi
- Reci’ vak’ası: İslâm’a davet için çevre kabilelere gönderilen muallimlerden dördünün şehid edilmesi, Zeyd ve Hubeyb’in Mekkeliler’e satılması ve şehid edilmesi
- Bi’r-i Maûne faciası: Necid’e gönderilen 70 muallimin şehâdeti
- Benî Nâdir Gazvesi: Şımaran Yahudilerin sürgün edilmesi
- Hz Hüseyin’in doğumu (Şaban ayında)
- Tercüme işlerinde Yahudilere güven kalmadığından Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in Zeyd b Sabit'e İbrânice öğrenmeyi emretmesi
626 - Dûmetü’l Cendel Gazvesi Suriye'de toplanan eşkıyalar dağıtıldı
- Peygamberimizin Ümmü Seleme ile evlenmesi
- İçki ve kumarın haram kılınması
627 - Hendek (Ahzab) Harbi: Medine'yi kuşatan müşriklerin perişan olmaları
- Hendek harbinde hainlik eden Benî Kureyza Yahudilerin cezalandırılmaları
- Peygamberimizin, halasının kızı Cahş kızı Zeyneb’le evlenmesi
- Müreysî (Benî Mustalık) Gazâsı: Bu kabile Medine’ye saldırmak istediğinden susturuldu Dönüşte ifk (Hz Aişe’ye iftira) dedikodusu yayıldı
- Teyemmüm meşrû kılındı
628 - Hudeybiye Antlaşması Bazı şartları ağır görülen bu antlaşma müslümanlar için siyâsî bir zaferdi Çünkü, bu antlaşma ile Mekke müşrikleri İslam Devleti'ni resmen tanımış oluyorlardı 10 yıllık ateşkes süresi içinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kureyş tarafından emîn olarak tebliğ faaliyetlerini rahatça sürdürebilecekti Bu sayede zamanın hükümdarlarını İslâma davet fırsatını buldu Mektuplar göndererek onları İslâm’a çağırdı (Bizans İmparatoru Heraklius’a, İran Kisrâsı Perviz’e, Mısır Azîzi Mukavkıs’a, Habeşistan Necâşîsi’ne, Yemen Vâlisi Bâzân’a, Bahreyn, Umman, Dımeşk (Şam) ve Yemâme emirlerine elçiler ve mektuplar gönderdi Yemen Vâlisi, Bahreyn ve Umman emîri, Habeş Necâşîsi (gizli) Müslüman oldu Heraklius ile Mukavkıs elçilere iyi davrandı )
- Hayber'in Fethedilmesi Hz Ali'nin dillere destan kahramanlıklar göstermesi, Yahudilerin baş cengâveri (savaşçısı) Merhab'ı bir hamlede yere sermesi
- Fedek Yahudileri’nin vergiye bağlanması
- Bir Yahudi kadının Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem 'i (zehirli etle) zehirleme girişimi
- Peygamberimizin Hz Safiyye ile evlenmesi
- Mut’a nikâhının yasaklanması
- Mekke'den Habeşistan'a göçmüş olan müslümanların Câfer-i Tayyar başkanlığında Medine'ye dönmeleri Necâşi tarafından Peygamberimize gıyaben nikâhlanan Ümmü Habibe vâlidemiz de bu kafiledeydi
- Bizans-İran savaşı İran’da müthiş veba salgını
629 - Hudeybiye Antlaşması hükümlerine göre müslümanların Kâbe'yi ziyaret etmeleri (Umret’ül Kazâ)
- Halid bin Velid ve Amr İbnü’l As'ın müslüman olup Medine’de müslümanlara katılması
- İran’ın Yemen Vâlisi Bazan’ın Müslüman oluşu
- Mu’te Harbi İslam sancaktarı Zeyd bin Hârise, Cafer-i Tayyar ve Abdullah bin Revâha'nın peşi peşine şehit olmaları Halid bin Velid’in askerî dirâyeti sayesinde üç bin kişilik İslam ordusunun, yüz bin kişilik Bizans ordusuna zor anlar yaşatması ve ordunun fazla zâyiat vermeden geri çekilmesi Mu’te Savaşı, Suriye’de müslümanların Bizans'la ilk karşılaşması idi
- Zâtu’s-Selâsil Olayı’nda Amr İbnü’l As’ın kumandanlık etmesi
630 - Mekke'nin Fethi, Kâbenin putlardan temizlenmesi Gâlibin mağlupları toptan affederek dünyada eşine rastlanmayan bir büyüklük göstermesi İşte İslâm İnkılâbı!
- Ebû Süfyan ve oğlu Muaviye’nin Müslüman oluşu
- Huneyn Gazâsı ve Evtas Savaşı
- Taif’in muhasarası, putlarının Ebû Süfyan ve Mugîre’nin eliyle yıkılması
- Savaş esirleri arasında (Halime’nin kızı) süt kardeşi Şeymâ’yı görünce serbest bırakması ve Hevâzîn heyetine bütün esirlerin serbest bırakıldığını bildirmesi
- Savaş ganimetlerinden müellefe-i kulûba (kalpleri islâma ısındırılacak olanlara) hisse verilmesi
- Çevredeki bazı Arab emirliklerine elçiler göndermesi
- Kasîde-i Bürde şairi Kâ'b bin Züheyr'in Peygamberimizin huzuruna gelerek “Bânet Suâdü” diye başlayan meşhur kasîdesini okuması ve "Peygamber etrafı aydınlatan bir meşaledir, her fenâlığı kökünden kazıyan ALLAH'ın kılıçlarından biridir" beytini söyleyince Efendimizin çok memnun olması ve Hırka-i Şerîf’ini hediye etmesi
- Kızı Hz Zeyneb'in vefatı Eşi Mâriye’den oğlu İbrahim’in doğumu
- Mescid-i Nebevîde üç basamaklı bir minber yapılması
- Tebük Seferi Peygamberimizin son gazâsı Bir çatışma olmadı ama çok zor şartlar altında dünyanın en büyük devleti olan Bizans’a karşı 30 bin kişilik bir ordunun gönderilebilmesi askerî ve siyâsî bir zaferdir
- Münafıkların Tebük Seferi'ne katılmaktan kaçınmaları ve toplandıkları fesat yuvası Mescid-i Dırar'ın yıktırılması
- Sulh ve sükûn devresi Elçiler yılı (Senetü’l Vüfûd) 70 kadar kabileye heyetler ve muallimler gönderilmesi, bütün kabilelerden gelen heyetlerin Müslüman olduklarını arz etmeleri
- Sevgili oğlu İbrahim'in vefatı Necâşî için gâib namazı kılması
631 - Hz Ebubekir’in hac emirliği
632 – Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem in (ilk ve son) Vedâ Haccı ve yüz bini aşkın hacıya yaptığı Vedâ Hutbesi İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’nden asırlarca önce insan haklarının ilânı
- Müslümanlığın hemen hemen bütün Arabistan’a yayılması (M Hamîdullah’ın tahminine göre müslümanların sayısı bu sırada 400 000 idi )
- Peygamberimizin Bakî Mezarlığı'na esrârengiz bir ziyaret yaparak âhirete göçmüş mü'minleri selamlaması ve şehidlere duası
- Vefâtından üç gün önce Hz Ali ile Fahd’a dayanarak mescide gelip cemaata namaz kıldırması, ashâbına hayır temennîlerde ve son tavsiyelerde bulunması
Fazîlet dolu nurlu bir hayattan sonra bu fânî âlemden ebedî âleme göç etmeleri ve ruhunun Refîk-i A’lâ’ya (Yüce Dost'a) yükselişi

Mustafa TAŞÇI (Eğitimci-Yazar)
(Nesillerden Nesillere Armağan Sözler Hazinesi” adlı eserinden)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimRasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in HAYATI

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
MuhaMMed bin Abdullah- Abdullah oğlu MuhaMMed aleyhisselâm
محمد بن عبد الله
محمد بن عبد الله بن عبد المطلب بن هاشم بن عبد مناف القرشي

Doğumu: 20 Nisan 571 Mekke.
HAKK’a yürümesi: 8Haziran 632 Medine.

صلى الله عليه و سلم
sallallahu aleyhi ve sellem ebeden dâimen..

İslam Dininin peygamberi. Müslümanlar tarafından en son peygamberolduğuna ve kendisine Allah tarafından Kur'an'ın vahyedildiğine inanılır. Mekke'de doğmuş, Veda Haccı'ndan sonra rahatsızlanarak Medine'de vefat etmiştir.

Arabça isimlendirme şekliyle adı MuhaMMed bin Abdullah (Abdullah oğlu MuhaMMed) olarak geçer. Müslümanlar adını andıktan sonra sıkça "sallallâhu aleyhi ve sellem" (Arabça: صلى الله عليه و سلم) cümlesini söylerler. Bu ifade kısaca, "Allah'ın selamı onun üzerine olsun" anlamına gelir.Türk-İslamî literatürde ise Hazreti MuhaMMed (sallallâhu aleyhi ve sellem) olarak yazılır.
MuhaMMed Arabçada "övgü" kökü olan "HaMD" fiilinden türetilmiştir.
Süregelen, hakkı olan övgü alan, her kişice övülen manasına gelir.
Ayrıca özellikle Anadoluda halk tarafından MUSTAFA veya AHMED ismiyle de anılır.
MUSTAFA Arabça'da “en seçkin, elenip en üstte kalan” mânâsına gelir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Resim : Benim ismim Kur’ân’da MuhaMMed, İncil’de Ahmed, Tevrat’ta Ahyed’dir.”
(Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 108, 112; Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:353; el-Envârü’l-MuhaMMediyye mine’l-Mevâhibü’l-Ledünniyye, s. 143 (İbn-i Abbas’dan r.a rivâyet olunmuştur).

Hazreti İsa aleyhisselâm İncil'de kendisinden sonra Ahmed adlı bir peygamberin geleceğini haber vermiştir.
(Yuhanna, XIV/15-16. 23-27; XV/26: XVl/7-13)

Yahudiler ve Hıristiyanlar ellerindeki Kudsal Kitaplarını Tevrat ve İncil'i zaman içerisinde tahrif-harflerin yerlerini değiştirip oyuncak ettiklerinden MuhaMMed aleyhisselâm ismi gözükmemektedir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Benim birçok isimlerim vardır; ben MuhaMMed'im, ben Ahmed'im, ben o Haşîr'im ki, insanlar benim kademim (yânî izim) üzere haşrolunacaklardır. Ben o Manî'yim ki, Allah benimle küfrü mahvedecektir. Ben Âkıb'ım ki peygamberlerin sonuncusuyum."
(Buharî, Menâkıb 17, Tefsir 61; Müslim, Fezâil 124. 125, 126)

Ahmed, hamd kökünden ism-i tafdil olup “Herkesten daha çok öven (hamdeden) ve herkesten daha çok övülen” anlamlarına gelir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in adı olarak Ahmed, Kur'ân-ı Kerim'de bir defa geçmektedir.

Bu Âleme El EVVEL in AHMED’inin müjdesini İSÂ İbni Meryem aleyhisselâm vermişti Kur'ân-ı Kerim’de:

وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Resim---Ve iz kâle îsebnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiren bi resûlin ye’tî min bagdîsmuhû ahmed(ahmedu), fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun) : Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "AHMED" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.”
(Saff 61/6)

Bununla birlikte Yahudive Hıristiyan Kudsal Kitaplarında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin MuhaMMed isminden bahsedilmez.
İslam'a göre bu durum Tevrat ve İncil'in zaman içerisinde tahrif edildiğine ve değiştirildiğine yorulur.
Üstad Bediüzzaman Sâid Nursî kaddesallahu sırrahuya göre İncil'de geçen “Faraklit” ismi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e aittir ve değiştirilmiştir.
(Risale-i Nur: 19. Söz, "Risalet-i Ahmediye; Sonsuz Nur: 1. Cilt)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, 20 Nisan 571'de Mekke'de doğdu ve 8 Haziran 632'de Medine'de (Yesrib) Beşeriyeti HAKK Teâlâya mübârek dudaklarından dökülen: “Allahümme’r- Rafiku-l a’lâ! Er- Rafiku-l a’la!”
ALLAHım! Yüce dost! Yüce dost!” sözleriyle UÇtu GİTti!.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Âişe Radiallâhu anha dan mervi son sözü: "ALLAHım, günâhlarımı bağışla, benden rahmetini esirgeme ve beni refik-i âlâ’ya yerleştir!..." olmuştur.
(Buhârî, Daavât 28; Müslim, Selâm 46)

O çağlarda Arabistan’da erkekler, ilk doğan oğlunun ismini künye yani bir kimsenin nereden ve kimden olduğunu bildiren isim olarak almasından dolayı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ilk doğan erkek çocuğu Kasım aleyhisselâm’ın ismini küny olarak aldı ve ilk doğan erkek evladının ismiyle “Ebu'l-Kasım” olarak anıldı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Pâk ve şerefli NESLi, İsmâil aleyhisselâm Soyundan, Adnanîler Kavminden olan Kureyş Kabilesinin Haşimoğulları sülâlesidir.

Necib Neseb Silsilesi: “MuhaMMed, Abdullah, Abdulmuttalib, Haşim, Abd-i Menaf, Kusay, Kilab, Mürre, Kâb, Lüeyy, Galib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizar, Maad, Adnan
(İbn-i Hişam Sire c. 1 s. 12, İbn-i Sâd Tabakat c. 1 s.55-56, Belâzuri Ensabu'l-Eşraf c.1 s. 12, Taberî Tarih c.2 s. 172-180)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “ALLAH celle celâluhu İbrahimoğullarından İsmâil'i, İsmâiloğullarından Kinâneoğullarını, Kinâneoğullarından Kureyş'i, Kureyş'ten de Beni Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçmiştir.” buyurmuştur.
(İbn-i Sâd Tabakat c. 1 s. 20, Müslim Sahih c. 7 s. 58)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 571 yılında Mekke'de doğdu.
Babası Abdullah bin Abdulmuttalib aleyhisselâmdır.
Annesi Medine'nin Hazreç kabilesinden Nennaceler'den Veheb bin Abdumenaf'ın kızı “Âmine” aleyhasselâmdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem daha doğmadan babası öldü ve yetimlik şartlarını fiilen ve doğmadan yaşadı bu âlemde.
Dedesi Abdülmuttalib torununa o zamana kadar kimseye verilmemiş olan "MuhaMMed" ismini verdi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'nin daha serin yayla gibi bir yerinde yaşayan Beni Sa’d Kabilesinden “Halime” Annemize süt Annesi olarak emanet edildi..
(SURUÇ, Salih (2005). Peygamberimizin Hayatı. İstanbul: Nesil Yayınları. c. 1 s.54-68.)

Halime binti Abdullah b. Haris es Sa’diyye Annemizin Kocası, Haris b. Abduluzza b. Rifaa es Sa’di’dir.
Haris’ten olan çocukları; Abdullah Üneyse ve Huzame’dir.
Halime radıyallahu anha, Medine-i Münevvere’de vefat etti ve Cennetü’l-Bâki kabristanlığına defnedildi.
Halîme Annemizin´nin söylediği güzel bir şiiri vardır.
O bu şiirini söyler, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de çocukluğunda onunla raks ederdi:

"Yâ Rabbi! O´nu lütfedip verdin, öyleyse bakî eyle! O´nu, yücelt ve yükselt!
Ve O´nun sayesinde düşmanların bâtıl inançlarını söndürüp yok eyle!.
."
(Ebû Abdullah MuhaMMed bin Muallâ el-Ezdî´nin Kitâbü’t- Terkîs)

Yine Halîme Annemiz: “Ben ona sağ mememi verir, o da ondan doyuncaya kadar emerdi. Sonra onu çevirir sol mememi verirdim, o ise ondan emmezdi."
Adaletin Temelini binâ eden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in süt emen bir süt kardeşi daha vardı çünkü!.
(İbn-i Seb’, El-Hasâis; Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mu’cizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/110-111.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, üç yaşına kadar süt annesi Halime-i Sadiyye’nin yanında kaldı, ve daha sonra Mekke Şehrinde Âmine Annemizin yanında oldu.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem 4 ya da 6 yaşında iken Annesi Âmine aleyha's-selâm ve yardımcısı Ümm-ü Eymen radiyallâhu anhâ ile birlikte dayılarını görmek için Medîne’ye gittiler.
Bir ay Medîne’de kaldıktan sonra Mekke’ye dönüşte yol üstü “Ebvâ” denilen kurak ve taşlık bir yerde (Cuhfe’den 37 km. uzakta bir Vâdi) Âmine Annemiz sancılandı HAKK’a yürüdü ve orada defnedildi.
Ümmü Eymen radiyallâhu anha Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i Mekke’ye getirip dedesi Abdulmuttalib’e teslim etti.
Dedesi Abdulmuttalib çok yaşlanmıştı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i bakıp yetiştirmesi için, oğlu Ebû Tâlib’e emânet etti.
Ebû Tâlib ve eşi Fâtıma Anne Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme çok iyi baktılar. Fâtıma Anne kendisine çok iyi davrandı; çocukları aç olsalar bile öz oğulları gibi baktı..

Ebû Tâlib’in eşi Fâtıma bint Esed Annemiz çok candandı.
Vefât ettiğinde
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:"Bugün annem vefât etti!" diyerek ona karşı olan sevgisini ifâde etmişti.
Sonra da gömleğini çıkararak ona kefen yapmış ve berâberinde kabre inerek bir müddet mezarında uzanmıştı.
Sebebini sorduklarında,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
"Ebû Tâlib'den sonra, bu kadıncağız kadar bana iyilik eden hiçbir kadın yoktur. Âhirette, Cennet elbiselerinden bir elbise giymesi için ona gömleğimi kefen yaptım. Kabre ısınması ve alışması için de oraya kendisiyle birlikte uzandım."Buyurduğu rivâyet edilir.
(Süheylî, Ravdü'l-Ünf, 1/112; İbni Abdi'l-Berr, İstiâb, 1/369-370.)

MuhaMMed aleyhi's-selâm 9-10 yaşındayken Ebû Tâlib, ticâret yapmak için gittiği Sûriye’ye onu da götürdü.
Bu seyahatte
Busrakasabasında Bâhira İsimli bir rahibin Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i görünce:O’nun ilerde peygamber olacağınıhaber verdiği rivâyet edilir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem 18 yaşındayken de amcası Zübeyr ile ticâret kervanıyla Yemen’e gitti.
Bu arada da amcaları ile birlikte Kureyş ve Kays kabîleleri arasındaki Ficar Savaşı’na da katıldı.
Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm’ın Ticâret Kervanlarına İdârecilik yaparak onunla tanıştı. Şam’a yaptığı ilk seferde çok büyük kazanç elde etti.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Ezel-Ebed Müstesnâlığına ÂŞIK olan Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm ANAmız, bizzât kendisi dünürcü olup evlenme teklif etti.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem 25 yaşında civan gibi ve çok genç-yakışıklı idi.
Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm ANAmız ise 40 yaşında Sûriye ve Yemen’e kervanları olan sanki bir Hanım Ağa idi.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ve Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm ANAmız BİRiBİRine öylesine en-çok-pek SEVdirildi ki ebeden EŞLeşen NEFSlere TEK Örnek oLdu.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem o devrin olmayanını yaşayarak-yaşatarak Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm ANAmız
HAKK’a yürüyünceye kadar üstüne başka eş almadı.
Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm ANAmızın vefâtından ölümünden sonra bir çok eşi Annelerimiz oldu.
Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm ANAmızın en sıcak kucağında, Hatice Hırasında en zor/dar günlerinde
BİZ-BİR-İZi İslâm Dini olarak ortaya koydu.

İnsanlığa beşeriyet Âleminde her hususta tek örnek olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem diğer Annelerimizle de nice güzellikler ve
ÇİLEler yaşadı.. Ve İslâm Dîni Kuralları yaşanarak aktarıldı..
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Fıtrî
MuhaMMedî Yapısı gereği EŞYÂdan bir PUT-a tapınmaya ihtiyaç duymadı ve aslâ kimsenin tapınmasına da karışmadı.

Kur'ân-ı Kerîmimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in
RASÛLÎ SeYRini:

Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm.


أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ

Resim---E lem neşrah leke sadrek (sadreke) : Biz, senin göğsünü yarıp genişletmedik mi?
(İnşirâh 94/1)


فَمَن يُرِدِ اللّهُ أَن يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلإِسْلاَمِ وَمَن يُرِدْ أَن يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَاء كَذَلِكَ يَجْعَلُ اللّهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ

Resim---Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu li'l-islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fî's-semâi, kezâlike yec’alûllâhu'r-ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne): ALLAH kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. ALLAH inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir.
(En'âm, 6/125)

Resim---Rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e şöyle sorulmuştu:
"Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, göğüs genişletilir mi?" Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Evet" diye cevap vermiştir. Bunun üzerine onlar:
"Bunun alâmeti nedir?" dediler. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de:
"Aldanma diyârına meyletmemek, ebedîlik yurduna yönelmek ve gelmezden önce ölüm için hazırlık yapmak" buyurdu.
(Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir İnşirah Sûresi)


وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ

Resim---Ve veda'nâ anke vizrek (vizreke) :Ve yükünü indirip atmadık mı?
(İnşirâh 94/2)

Vızr, günah yükü.
Yük sırta ağır geldiğinde, sırttan bir
"nakîd", yâni bir gıcırtı (hafif bir ses) duyulur ki bu, hayvanların sırtına yerleştirilen tahteravanın ve semerin, göç yükünün ve kaburgaların sesidir. Yâhut da, üzerine yük vurulduğunda, devenin çıkardığı ses olup bu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e, günah yükünün ağır geldiğini anlatmak için, mecâzî bir ifâdedir.


الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ

Resim---Ellezî enkada zahrek (zahreke) :Ki o, senin belini bükmüştü;”
(İnşirâh 94/3)


وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ

Resim---Ve refa’nâ leke zikrek (zikreke) : Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?
(İnşirâh 94/4)


فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

Resim---Fe inne maa'l-usri yusra (yusren) : Demek ki, gerçekten zorlukla berâber kolaylık vardır.”
(İnşirâh 94/5)


إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

Resim---İnne maal usri yusrâ (yusren) : Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.”
(İnşirâh 94/6)


فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ

Resim---Fe izâ ferağte fensab: Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et.”
(İnşirâh 94/7)


وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ

Resim---Ve ilâ rabbike fergab: Ve yalnızca RABBine rağbet et.
(İnşirâh 94/8)

Ve Muhteşem SON-UÇ..


وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Resim---Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî me'l-kitâbu ve le'l-îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) : (Ey Rasûlüm), işte sana böyle emrimizden bir ruh (Kur’an) vahyettik. (Halbuki daha önce) sen kitab nedir, îman nedir bilmiyordun. Fakat biz o kitabı bir NUR yaptık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidâyet vereceğiz; ve muhakkak ki sen, doğru bir yola (İslâm’a) çağırıyorsun.”
(Şûrâ 42/52)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm’ın amcasının oğlu Varaka Bin Nevfel Hıristiyan'dı ve ilahiyat bilimiyle ilgiliydi.
Tevrat ile İncil'i de kapsayan Kitabı Mukaddes'i anlayarak incelemiş ve Arabça'ya tercüme etmişti.
İleri görüş ve bilimsel sonuçlarıya putları terk edip Hıristiyanlığı kabul etmişti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e nübüvvet geldiği zaman yaşlanmış, gözleri kör olmuş vaziyetteydi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelen vahiyler kesilince ve denge-düzen derdine düşünce ki:

وَالضُّحَى
Resim---Ved duhâ: Kuşluk vaktine andolsun,”
(Duhâ 93/1)

وَاللَّيْلِ إِذَا سَجَى
Resim---Vel leyli izâ secâ : “Karanlığı iyice çöktüğü' zaman geceye,”
(Duhâ 93/2)

مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلَى
Resim---Mâ veddeake rabbuke ve mâ kalâ : Rabbin seni terketmedi ve darılmadı.”
(Duhâ 93/3)

وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَّكَ مِنَ الْأُولَى
Resim---Ve lel âhıretu hayrun leke minel ûlâ : Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (âhiret dünyadan) daha hayırlıdır.”
(Duhâ 93/4)

وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَى
Resim---Ve le sevfe yu’tîke rabbuke fe terdâ. :Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın.”
(Duhâ 93/5)

وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَّكَ مِنَ الْأُولَى
Resim---Ve lel âhıretu hayrun leke minel ûlâ : Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (âhiret dünyadan) daha hayırlıdır.”
(Duhâ 93/4)

وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَى
Resim---Ve le sevfe yu’tîke rabbuke fe terdâ. :Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın.”
(Duhâ 93/5)

أَلَمْ يَجِدْكَ يَتِيمًا فَآوَى
Resim---E lem yecidke yetîmen fe âvâ : Bir yetim iken, seni bulup da barındırmadı mı?”
(Duhâ 93/6)

وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَى
Resim---Ve vecedeke dâllen fe hedâ : Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi?”
(Duhâ 93/7)

وَوَجَدَكَ عَائِلًا فَأَغْنَى
Resim---Ve vecedeke âilen fe agnâ. :Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?”
(Duhâ 93/8)

فَأَمَّا الْيَتِيمَ فَلَا تَقْهَرْ
Resim---Fe emmel yetîme fe lâ takher. :Öyleyse, sakın yetimi üzüp kahretme.”
(Duhâ 93/9)

وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ
Resim---Ve emmes sâile fe lâ tenher : İsteyip dileneni azarlayıp çıkışma.”
(Duhâ 93/10)

وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ
Resim---Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis. :Rabbinin nimetini durmaksızın anlat.”
(Duhâ 93/11)

Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm, Bir TENde İki CAN gibi SEVdiği ve ruhuna bastığı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Varaka Bin Nevfel'e götürdü.
Varaka, Resulullahı dinledikten sonra, kendisinin beklenen peygamber olduğunu, geleceğinin Hazreti Mûsâ ve Hazreti İsâ tarafından müjdelendiğini, kendisine gelen meleğin önceki peygamberlere de gelen Cebrâil olduğunu söyledi:“Kavmin seni Mekke’den çıkaracakları zaman keşke sağ olsam da sana yardım etsem!” temennisinde bulundu. Ama bir müddet sonra vefat etti.
İmam İbnu Hacer, onu Sahabî olarak nitelemiştir.


Resim

BİZe “İKRÂ!” BergüZÂRı
Resim HaTice AnAm EfKÂRı
Alnım ALNINla BULuştu
Es SeLÂm Yâ HiRa GÂRı…


Resim''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin abdike (Muhammedîyyeti) ve nebiyyike (Mahmudiyyeti) ve Rasûlike (Ahmediyyeti) ve Nebiyyu'l-ÜMMîyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim

EN İÇinde, 1989 Şubatında 2 rekat SALLat nasib olmuştu kızım AHSeNle..
Resim

ilk vahiy gönderilen yer, Mekke’nin 6 km kuzeyinde bulunan Hira dağındaki Meşhur ve Mübârek Mağaradır.
Habibullah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem genellikle nübüvveten önceki 2 yılının Ramazan Ayını burada geçirip HÂLVET ederdi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, 40 yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan Kadir Gecesi “KÛN! OL!” ANı VAHYen inzal edildi:

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---Ikra’bismi rabbikellezî halak(halaka) : Yaratan RABBin adıyla oku.”
(Alak 96/1)

خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ
Resim---Halakal insâne min alak(alakın) : O, insanı bir alak'tan yarattı.”
(Alak 96/2)

اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
Resim---Ikra’ ve rabbukel ekrem(ekremu) : Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;”
(Alak 96/3)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in eşi AİŞE annemizden naklen:
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdürrezzâk... Hazreti Aişe radiyallahu anha'nın şöyle dediğini nakletti:
“Rasûlullah'a gelen ilk vahiy uyku halinde görülen sâdık rü'yâ şeklinde idi. Hangi rü'yâyı görürse mutlaka gün aydınlığı gibi çıkardı. Sonra ona yalnızlık hoş gösterildi. Hirâ Dağına gelip orada pek çok gece ibâdete koyulurdu. Bunun için de azık alırdı. Sonra Hazreti Hadîce'nin yanına gelir ve yine azığını alır giderdi. Nihâyet Hirâ Mağarasında iken gerçek anîden ona geliverdi. Melek orada iken gelip dedi ki: “Oku!”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem der ki: “Ben; okuyamam ki!” dedim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Melek beni aldı takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: “Oku!” dedi. Ben: “Okuyamam ki!” dedim.
Sonra ikinci kez beni sıktı ve takatten kesildim. Sonra bırakıp: “Oku!” dedi. Ben: “Ben; okuyamam ki!” dedim.
Bunun üzerine üçüncü kez tutup sıktı takatimi kesti. Ve bırakıp dedi ki: “Yaratan Rabbının Adıyla oku!”
Bu âyeti “İnsana bilmediğini öğretmiştir.” kavline kadar okudu.
Nihâyet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem boyun ile omuz arasındaki etleri titreyerek dönüp Hadîce'nin yanına geldi ve: “Beni örtün, beni örtün!” dedi.
Korkusu ve titremesi gidinceye kadar onu örttüler.
Sonra dedi ki: “Ey Hadîce bana ne oluyor?”
Ve olanları Hazreti Hadîce'ye anlattı: “Kendimden endişeleniyorum!” dedi.
Hazreti Hadîce ona dedi ki: “Hayır! Asla, Seni müjdelenensin! Allah'a andolsun ki Allah seni hiç bir zaman için mahcûb etmez! Çünkü sen akrabalarına gider gelirsin! Sözün doğrudur, sıkıntıya katlanır, müsâfire ikram eder, haktan gelen musibetlere dayanırsın!” Sonra Hadîce onu Varaka İbn Nevfel İbn Esed İbn Abd'ülUzzâ İbn Kusayy'm yanma getirdi.
Varaka, Hazreti Hadîce'nin amcasımn oğluydu.
Câhiliyet devrinde Hıristiyan olmuş ve arabça yazı yazabilen bir kişiydi.
Arabça İncil'den Allah'ın dilediği kadarını yazmış ve sonra gözü görmez bir ihtiyar olmuştu.
Hazreti Hadîce dedi ki: “Amcazadem, kardeşinin oğlunun başına gelenleri dinle!” Varaka: “Yeğenim ne gördün?” deyince, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gördüğü şeyleri ona bildirdi.
Varaka dedi ki: Bu, Mûsâ’ya aleyhisselâm inen Nâmûsu Ekber (Cebrail) dir. Ne olurdu keşke ben genç bir delikanlı olsaydım da, Allah seni kavminin arasından çıkarırken yaşasaydım!.”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “O, beni kavmime karşı mı çıkaracak?”
Varaka dedi ki: “Evet. Sana gelen gibi kime gelmişse mutlaka o, kavmine karşı çıkarılmıştır. Eğer ben, senin günlerine erişirsem sana kuvvetlice destek sağlar ve yardım ederim!”
Ne var ki Varaka fazla durmadan vefat etti.
Bir süre vahiy kesildi.
Nihâyet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem —bize ulaştığına göre— derin üzüntüye düştü ve pekçok kerre sabahleyin kalkıp kendisini dağların tepesinden fırlatmak istedi.
Ne zaman kendini atmak üzere dağın tepesine çıktıysa, Cibril aleyhisselâm ona görünüp dedi ki: “Ey MuhaMMed; muhakkak ki sen, Allah'ın gerçek Rasûlüsün!.” Bu haber onun ızdırâbını dindiriyor, gönlü huzur buluyor ye geri dönüyordu.
Bir seferinde vahiy uzun süre kesilince, aynı şekilde sabahleyin evinden çıktı.
Dağın zirvesine ulaşınca Cebrail aleyhisselâm görünerek ona aynı şekilde söyledi.
(Bu hadîs, Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde, Zührî kanalıyla tahrîc,edilmiştir. Bu hadîsin senedini, metnini ve muhtelif anlamlarını Buhârî şerhi baş tarafındadır.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bizzât vahyedilen Kur'ân-ı Kerim, 610-632 yıllarında Cebrâil aleyhisselâm tarafından Ruhu’l- Emîn olarak indirildi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in İslam'a ÇAĞrısına ilk uyan, eşsiz eşi Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm oldu.
Onu amcası Ebu Talib’in oğlu Ali kerremullahi veche İzledi ve ilk Erkek Müslim oldu.
Sonra azatlı kölelerden Zeyd bin Harise radiyallahu anhu ve Ebu Bekir radiyallahu anhu izledi.
Arkasından köleler ve fakir halktan gizli Müslümanlar olmaya başladı.
Bir zaman sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Emrullah gereği, önce kendi akrabalarını, ardından Safâ Tepesi ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açıkça müslüman olmaya çağırdı.
Ve böylece de müslümanlara çok ağır muhasara- abluka, hakaret ve işkenceler de başladı!
Müşrikler için, kendi hegomonyalarındaki inanç, ticaret ve eski alışkanlık sömürsünün son bulacağı belli olunca tepkileri de çok çok ağır oldu!
Bir kısım müslüman, işkenceler artınca Habeşistan’a (Etopya) İki dalga olarak göç etmek zorunda kaldılar.
O zaman Mekke’nin güçlü kılıçlarından Ömer ibni Hattab radiyallahu anhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Amucası Hamza radiyallahu anhu’n Müslüman olmaları moraliyle cesaretleri artan Müslümanların sayısı arttı ve Kâbe’de açıkça namaz kıldılar.
Fakat sevinçleri uzun sürmedi 8 ay kadar sonra, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki büyük acı ile karşılaştı.
Mekke Devri'nin 10'uncu yılı Şevvâl ayında önce Ebû Tâlib, üç gün sonra da Hazreti Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm’ vefât etti.
(Zâdü'l-Meâd, 2/123; İbn-Hişâm, 2/57-58; İbnü'l-Esîr, 2/90-91)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zâhirde neseben kendisine arka çıkıp koryuan Ebu Talib’i,
Ve her hususta tek ve büyük desteği olan Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm’ı peşpeşe kaybeden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için "Senetü'l- Hüzn-Hüzün Yılı “ oldu.

Ebû Tâlib'in de ölümünden sonra, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şahsına da her türlü kötülüğü açıkça yapmağa başladılar.
Öyle ki bir defasında, Kâbe'de namaz kılarken, Ebû Cehil'in teşvîki ile Ebû Muayt oğlu Ukbe, yeni kesilmiş bir devenin işkembesini getirip, secdede iken üzerine koymuş, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını secdeden kaldıramamıştı.
Kızı Fâtımatü’z- Zehrâ aleyhasselâm yetişerek göz yaşları içinde çıkarmış ve üzerini temizlemişti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirdikten sonra haline gülüşen müşrikleri işâret ederek üç defa:
"Allah'ım Kureyşten şu zümreyi sana havâle ediyorum! Ebû Cehil'i, Ebû Muayt oğlu Ukbe'yi, Haccâc oğlu Şu'be'yi, Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe'yi, Halef'in oğulları Übeyy ve Ümeyye'yi, sana havâle ediyorum!."

buyurarak isimlerini tek tek saymıştır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in isimlerini saydığı bu azılı müşriklerin hepsi de Bedir Savaşı'nda katledilip, leşleri Bedir'deki "Kalîb" denilen kuyuya atılmıştır.
(Buhârî 1/65; Tecrid Tercemesi, 1/161 (Hadis No: 177) ve 2/377; Hadis No : 314) ve 10/45; Hadis No: 1544)

Kureyş'in zulümü artışı yüzden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekkeliler’in müslüman olmaları konusunda ümitsizliğe kapılarak Taif’e yerleşmek istedi.
Mekke’den 620 miladî yılı Şevvâl Ayında yanında evlâtlığı Hârise oğlu Zeyd radiyallahu anhu ile Tâif'e gitti.
Tâif'te Sakiyf Kabîlesi vardı, onlar da putperestti ve onları İslama dâvet edecekti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 10 gün kadar, onlara İslâm'ı anlatmağa çalıştı, ileri gelenleri ile görüştü.
Hiç biri Müslüman olmadığı gibi: "Senden başka Peygamberlik gelecek kimse kalmadı mı?" diye alay edip: "Memleketimizden çık da nereye gidersen git!" diye kovup hakaret ettiler.
Tâif'ten ayrılırken de çoluk çocuğu ve ayak takımı düşük tabîatlı kişileri yolun iki tarafına sıralayıp taşlattılar.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ayakları, atılan taşlarla yara-bere içinde kaldı, ayakkabıları kanla doldu.
Ayaklarındaki yaraların verdiği acıdan yürüyemez hâle gelip oturmak istedikçe, zorla kaldırıp yaralı ayaklarını taşlamağa devâm ediyorlar, bu yürekler parçalayan acıklı hâline gülüp eğleniyorlardı.
Vucûdunu atılan taşlara siper eden evlâtlığı Zeyd de bir kaç yerinden yaralandı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayâtı boyunca karşılaştığı sıkıntılardan en büyüğünü o gün yaşamıştı.
Nihâyet Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe'nin yol üstündeki bağına sığınarak ayak takımının tâkiplerinden kurtulabildi.
Burada bir çardağın gölgesinde, ellerini kaldırıp şu hazîn duâyı yaptı:
"İlâhi! Kuvvetimin za'fa uğradığını, çâresizliğimi, halkın gözünde hor ve hakîr görüldüğümü ancak sana arzederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi, herkesin zayıf görüp de dalına bindiği bîçârelerin Rabbı sensin, İlâhî, huysuz ve yüzsüz bir düşmanın eline beni düşürmeyecek, hatta hayâtımın dizginlerini eline verdiğim akrabamdan bir dosta bile bırakmayacak kadar bana merhametlisin.
Yâ Rabb! Eğer bana karşı gazablı değilsen, çektiğim belâ ve sıkıntılara hiç aldırmam, fakat senin esirgeyiciliğin bunları da göstermeyecek kadar geniştir.
Yâ Rabb gazabına uğramaktan, rızandan mahrûm kalmaktan, senin karanlıkları aydınlatan, din ve dünya işlerini dengeleyen yüzünün nûruna sığınırım. Râzı oluncaya kadar işte affını diliyorum. Bütün kuvvet ve kudret ancak seninledir!.."

(Tecrid Tercemesi, 2/614 (431 No'lu Hadis ve açıklaması; İbn Hişâm, 2/61; İbnü'l-Esîr, 2/91-92; Zâdü'l-Meâd, 2/123-124.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »


Resim---Görüldüğü üzere yapılan bunca ezâ ve cefâya rağmen Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bedduâ etmemiş,
Hattâ yolda Mekke'ye iki konak mesâfede "Karn" denilen yerde kendisine Cebrâil aleyhi's-selâm gelerek:
"Ey ALLAH'ın Rasûlu, ALLAH kavminin sana söylediklerini işitti, yaptıklarını gördü, sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen, bu meleğe emredebilirsin..." dedi.
Dağlar emrine verilmiş olan melek de kendisini selâmladıktan sonra: "Ya MuhaMMed, emrine hazırım. (Ebû Kubeys ile Kayakan denilen) şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine devrilip, birbirine kavuşarak müşrikleri tamâmen ezmelerini istersen emret!.." dedi.
Fakat Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, onların ezilip yok olmalarını değil, RABBımın bu müşriklerin sulbünden, O'na hiç bir şeyi ortak kılmayan ve yalnız ALLAH'a ibâdet eden bir nesil meydana getirmesini istiyorum!." buyurmuştur.
(Buhârî 4/83; Tecrid Tercemesi, 9/ 35 (Hadis No: 1333); Zâdü'l Meâd, 2/124)

Resim---Tâif’e kaçtığı sanılan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in himâyesiz Mekke'ye girmesi imkânsızdı.
Bu sebeple dönüşte, Hira (Nûr) Dağına çıkarak, Kureyş’in hatırı sayılır büyüklerinden Adiyy oğlu Mut'im'e haber gönderdi. O'nun himâyesinde gece vakti Mekke'ye girdi.
Kâbe'yi tavâf edip Hârem-i Şerif'de iki rek'at namaz kıldıktan sonra evine döndü.
Arab âdetlerine göre, bir kimse himâyesine aldığı kişiyi korumaya mecburdu. Bu sebeple, Mut'im ve çocukları silahlanıp Kâbe'nin dört bir tarafını tuttular. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Mekke'ye girip serbestçe tavâf etmesini ve evine gitmesini sağladılar.
(İbnü'l-Esîr, 2/92-93; Zâdü'l-Meâd, 2/124; Târih-i Din-i İslâm, 2/278-279)

Resim---Mut'im ise sonra Bedir savaşında müşrik olarak öldü gitti.
Ancak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Mut'im'in bu iyiliğini hiç unutmadı.
Nitekim Bedir esirlerinin kurtarılması için Medine'ye gelen, oğlu Cübeyr b. Mut'im'e: "Eğer senin o ihtiyar baban, sağ olsaydı da bu murdar herifleri benden isteseydi, hepsini ona bağışlardım!."
buyurmuştur.
(Buhârî, 5/20; Tecrid Tercemesi, 10/170 (Hadis No: 1574)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Medîne’ye Hicret'ten bir süre önce İsrâ’yı ve bâzı kaynaklara göre de Mi’racı yaşadı.
Bu gecede, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Cebrail aleyhi's-selâm’ın eşliğinde, önce Kudus’deki Mescid-i Aksa’ya gitti.
Beytu'l-Makdis'de yüksek makamlara çıkmak için Mir'ac Merdiveni kuruldu.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, bu merdivene Cebrâil aleyhi's-selam ile birlikte bindirildi ve birlikte yükseldiler...
Nihâyet dünyâ semâsına vardılar. Hazreti Cebrâil gök kapısını çaldı:
"Kim o?" denildi.
"Cibril'im!"
"Yanındaki kim?"
"MuhaMMed."
"Ona gelsin diye haber gönderildi mi?"
"Evet, gönderildi."
Bundan sonra gök kapısı açıldı ve dünya semâsının üstüne çıktılar.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, orada oturan bir zât gördü. Sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı. Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu. Rasûl-i Ekrem Efendimize: "Hoş geldin, safa geldin, salih peygamber, salih oğul!" dedi.
Peygamber Efendimiz, Cebrâil'e: "Bu kim?" diye sordu.
Hazreti Cebrâil şu cevabı verdi: "Bu senin baban Âdem'dir. Şu sağındaki, solundaki karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler Cennetlik, solundakiler Cehennemlik olanlardır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca ağlar!."

(Müslim: 1/102)

Buradan ikinci semâya yükseldiler.
Gök kapısı açıldı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, orada Hazreti Yahya ve Hazreti İsâ aleyhisselam ile karşılaştı. Hazreti Cebrâil: "Bu gördüklerin Yahya ve İsâ'dır. Onlara selâm ver" dedi.
Selâmlaştılar ve onlar Peygamber Efendimize: "Hoş geldin, safa geldin sâlih peygamber, sâlih kardeş" dediler.
Bundan sonra Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz Cebrâil ile birlikte aynı minval üzere üçüncü katta Hazreti Yusuf, dördüncü katta Hazreti İdris, beşinci katta Hazreti Hârun, altıncı katta Hazreti Mûsa ve yedinci katta da Hazreti İbrâhim aleyhi's-selam ile görüştü. Onların hepsi de kendisine "hoş geldin"de bulundular ve mirâcını tebrik ettiler.
Cebrâil aleyhi's-selam, yedinci kat semâdan Rasûl-i Ekrem Efendimizi alıp yükseklere çıkardı.
Daha sonra Habîb-i Kibriyâ'nın karşısına Sidre-i Müntehâ sahası açıldı.
Cebrâil aleyhi's-selam: "İşte, bu Sidre-i Müntehâ'dır. Ben, buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" dedi ve oradan ileriye tek adım atmadı.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz, Sidre-i Müntehâ'dan dört nehirin aktığını gördü.
Ayrıca Peygamber Efendimiz, burada Cebrâil'i aleyhi's-selâm bir kere daha aslî şekil ve suretinde gördü. Daha önce de, kendilerine Risâlet vazifesi verildiği sırada onu Mekke'nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü.
Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz daha sonra yanında Cebrâil aleyhi's-selam olmadığı halde "imkân ve vücûb ortasında Kâb-ı Kavseyn ile işâret olunan" makâma vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh ZÂT-ı Zu'l-Celâlin sohbeti ve cemâliyle HÂLLendi-müşerref oldu.
Sidretu’l-Münteha’da, kendisine gösterilen ALLAH celle celâluhu’nun âyetlerini gördükten sonra, aynı gecede Mekke’ye Mescidi’l- Haram'a döndü.
Ayrıca bu gecede ALLAH celle celâluhu ile insanların anlayamayacağı bir dil ile konuşmuştur.
Bu mânevî mi’racında, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin halleri gösterildi.
Bu yolculuk esnâsında, diğer bâzı hükümler yanında beş vakit namaz da farz kılındı. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem mi’racını hem rûhen hem bedenen gerçekleştirdi.
Kur'ân-ı Kerîm'de sâdece İsrâ Olayını yâni Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Mescid-i Aksâ'ya gidişine yer verilir:

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru) : Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (MuhaMMed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.”
(İsrâ 17/1)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Mekke’ye dönünce, mi’racını anlattı.
Kureyş'liler, O'nu yalanladılar ve O'ndan, Mescid-i Aksa'yı kendilerine târif etmesini istediler.
Mescid-i Aksa'dan tam ve doğru olarak haber verince sustular.
Hatta Kureyşlilere, Mi'raca çıkarken yolda gördüğü Kureyşin bir kervanının yarın günün belirli bir vaktinde geleceğini haber verdi.
Aynen söylediği vakitte kervan gelerek Mi'racının doğru olduğunu tasdik ettirdi.
Kureyşli müşrikler, Ebu Bekir'e giderek dediler ki: “Senin arkadaşın dün gece Kudüs’e, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekke’ye döndüğünü söylüyor, ne dersin?”
Ebu Bekir radiyallâhu anhu da: “O söylüyorsa doğrudur!” dedi.
(Tabakat-i Ibn Sa'd, VI, 130 vd ; Ibnu'l-Esir, II, 115 vd)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimRasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medinelilerden Akabe’de biat aldı-anlaştı.
Medinelilerden, önce 6, sonra 12 kişi müslüman oldu.
Medinelilerden, önce altı, sonra on iki kişi müslüman oldu. Medineliler İslam’ı kabul edip memleketlerine döndüler ve İslam’ı anlatmaya başladılar.
Ertesi yıl aynı yerde 73 erkek, iki kadın Medineli müslüman, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye gelip bu kente yerleşirse kendisini koruyacaklarına söz verdiler.
Akabe Biatı Mekke’de öğrenilince müslümanlara baskı ve zulüm daha da arttı ve müslümanlar büyüklü küçüklü topluluklar halinde Medine’ye göç etmeye başladılar.
Medine’nin, Mekke ticaret yolu üzerinde bulunması ve burada müslümanların giderek çoğalması, Mekkeliler’in çıkarlarına aykırı düştü; bu nedenle müslümanların Medine’ye göç etmelerine engel olmaya çalıştılar.

Müslümanlığa karşı olan Mekkeliler, her türlü baskıyla, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i İslam Davasından vazgeçiremeyince ve Mekke dışında, yani Medine’de müslümanların giderek kuvvetlendiğini görünce; durumun kendileri için tehlike yaratacağı düşüncesiyle, o zaman Kabe’ye yakın bir yerde bulunan Daru’n-Nedve dedikleri meclislerinde toplanarak meseleyi görüşmeye başladılar.

İlk önce şu görüş ortaya atıldı: “MuhaMMed’i prangaya vurup hapsedelim!”
Bu kabul edilmeyince: “Onu memleketimizden sürgün edelim; ne hali varsa görsün!” denildi.
Bu görüş de kabul edimeyince, İslam'ı sevmeyen ve onu çok tehlikeli bulan Ebu Cehil: “Benim görüşüme göre, onu öldürmekten başka çaremiz yoktur. Bunun için de, her kabileden birer genç seçelim. Her birine de birer keskin kılıç verelim. Bunların hepsi birden, kararlaştırdığımız yer ve zamanda MuhaMMed’i pusuya düşürerek öldürsünler; biz de ondan kurtulalım! Böyle olursa, onun kan davası bütün kabilelere düşeceğinden ve ailesi olan Benu Abdi Menaf, herkese savaş açamayacağından, diyete razı olurlar, biz de diyetlerini veririz!” dedi. Görüşleri bir noktada toplandı ve bu görüş kabul edildi.
O gece suikastçiler, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in evini sararak, onu öldürmek için uyumasını beklediler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatğına Ali kerremullahi vecheyi yatırıp HİCRet için ayrıldı.

Suikastçiler yorganı açıp yatakta Ali kerremullahi veche´yi görünce cok şaşırdılar ve durumu liderlerine anlatmak üzere gittiler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, evden çıkarak Ebu Bekir radiyallahu anhu’nun evine gitmiş ve hicret için geldiğini söylediğinde Ebu Bekir radiyallahu anhu sevinçten ağlamaya başladı.
Beraberce, Mekke’nin güneybatısında bulunan Medine´ye hareket ettiler.

Mekkeliler, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hicret edecek olursa, bir kısımı İslam’ı kabul etmiş olan Medine’ye gideceğini biliyorlardı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de bunu düşünerek, Medine yoluna değil, Mekke’nin güneybatısına düşen Sevr Dağına hareket etti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebu Bekir radiyallahu anhu ile Sevr Mağarasında üç gün geçirdi.
Mağaraya önce Ebu Bekir girmiş ve içinde akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı.
Bu kontrolden sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içeri girdi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hicret ettiğini öğrenen Müşrik liderler, her tarafa asker seferber etmiş, onları bulup getirene 100 deve ödül va’detmişti.
Her yeri arayıp da bulamayınca, Ebu Bekir radiyallahu anhun evine gelip Ebu Bekir’ radiyallahu anhun kızı Esma radiyallahu anhayı sorguladılar.
Esma radiyallahu anha onlara Ebu Bekir radiyallahu anhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in nerede oldukları konusunda bir şey söylemedi.
Bunun üzerine Ebu Cehil, Esma aleyhasselâma şiddetli bir tokat attı.
Bu sırada Mekkeliler, her tarafta MuhaMMed aleyhi's-selâm’ı arıyorlardı.
Hatta becerikli bir iz sürücüsü, arayanları Sevr Mağarasına kadar getirmişti. Ancak bu sırada bir mu’cize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercinde yuvasını mağara girişine kurmuştu.
Müşrikler mağaranın yanına gelince, Ebu Bekir radiyallahu anhu endişenmeye başladı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onu teselli ediyordu: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir.”

إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Resim---İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî LÂ TAHZEN İNNALLÂHE MEANÂ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm (hakîmun) : Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. ÜZÜLME, ÇÜNKÜ ALLAH BİZİMLE BERABERdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zâten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.”
(Tevbe 9/40)

Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimRasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekir radiyallâhu anhu 20 Eylül 622’de, Medîne yakınlarındaki Kubâ’ya ulaştılar.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, tekbir ve ilâhilerle karşılandı; Kuba’ya varır varmaz Kuba Mescidi’ni inşa ettirdi.
Burada Külsüm bin Hedm’e konuk oldu.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, 10 gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashâbı ile berâber Medîne’ye hareket etti.
Bu sırada Ali kerremullâhi veche de Kubâ’ya vardı.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Medîne' de tüm Medînelilerce bekleniyordu.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Medîne’de, Beni Salim mahallesinde Cuma Namazı'nı kıldı ve ilk hutbesini verdi.
Medîne’de Ebu Eyyub el-Ensâri’nin konuğu oldu.
Medîne´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Devesinin ilk çökecegi yere evinin yapılması" önerisini sundu ve halk da bunu kabul etti.
Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi âilesinin kalması için mescide bitişik odalar yaptılar.
Mescidin bir yanına da barınaksız-garib müslümanların kalabilmeleri için “Suffe” adı verilen bir yer yapıldı.
Aynı zamanda İslâm dünyâsının ilk yatılı okulu sayılan bu yurtta kalanlara “Ashâbu's-Suffe” denildi.

SALLatın Zâhir MERKEZi Medînetu’l-MüneVVere ve Mescid-i MuhaMMed aleyhi's-selâm DOĞdu…
Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, bir hadisinde şöyle buyurur: "Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hâricinde diğer mescidlerde kılınan namazlardan bin kat hayırlıdır."(Buhârî, Fadlü's-Salât, 20/1, Hadis no: 1190)

Yesrib'e, müslümanlarca “Medinetu'n- Nebî” Peygamberin Şehri dendi.
Dinleri uğruna Mekke’den göçenlere “Muhacir” ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı da Medîne halkına da “Ensar” adı verildi.
Yesrib’in yerli halkı, aslen Yemenli Evs ve Hadramut'lu Hazreç Kabileleridir.
Yemenli Evs Kabilesinin yerleştikleri bu yere “Yemen Serabı” anlamında “Yesrib” dediler.
Medînede Benu Kureyza, Benû Kaynuka, Benû Nâdir adlı Yahudiler’de yaşamaktaydı.
Bunlar arasında birlik sağlamak oldukça güçtü.
Medîne sınırları yakınlarında Hayber vb. yerlerde yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, çevre üzerinde etkiliydiler.
Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın yeniden alevlenme olasılığı da vardı.
Ayrıca Ensar ile Muhacirûnu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmak amacındaydı.
Ancak her şeyden önce çok yoksul olan göçmenlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Muhacirleri Ensar ile kardeş ilan ederek, ensarın onlara yardım etmesini sağladı.
Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medîne Kent Devletini kurdu.
Arabça Madinat/Madinah/Medine'nin Türkçe karşılığı devlet anlamındadır ve Yesrib bir site devleti idi.
Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan 47 maddelik bir tür Medine Anayasası'nı benimsendi.
Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşılık, Yahudiler müslümanlığa karşı çıktılar.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem onlara: “İslâm Dîninin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla onların dininin devamı olan bir din” olduğunu ifâde etti.
Yahudiler yine de İslâm dinine ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlardan vazgeçmediler.
Medine’de Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e karşı olanlar yalnızca bunlar değildi; Mekke'li putperestlerin ajanları müslümanlığı seçtiklerini söyleyip karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı.
Medîne Hayâtında Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir çok GAZVElere katıldı.

Hicret’in 2. yılında (624) Kudüs Şehrinde bulunan Mescid-i Aksa yerine, Mekke şehrinde bulunan Kâbe kıble olarak kabul edildi.
Müslümanlar Hacc fârizasını yerine getiremediklerinden, kurban, Musalla denilen açık alanda kesildi; ertesi yıl ise Ramazan ayı, yeniden Oruç ayı olarak kabul edildi ve hacc yeniden farz kılındı.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin; Söz, Fiil, Uygulama ve Takrirlerine âit ilme Hadis İlimleri, bunların tatbikine “Sünnet” denir.
Sünnet, İslâm fıkhında Kur'ân-ı Kerim'den sonra ikinci kaynaktır. Ve BİRlikte NASStır.

NASS: Kat'ilik, kesinlik, açıklık. Te'vile ihtimali olmayan söz veya delil. * Kur'ân-ı Kerîm veyâ Hadis-i Şerifde bir iş ve mes'ele hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelâm ve âyet. Akidedir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem' in sözleri ölümünden sonra kağıda dökülmüştür.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) arefe günü 100.000 den fazla kişiye Arafat-Rahmet Dağı'nda verdiği son hitabesine Vedâ Hutbesi denir.
632 yılının sonlarında, Vedâ Haccı'ndan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hastalandı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hastalığının en şiddetli anlarında kâğıt-kalem getirilmesini istedi.
Ancak engellendi ve dinmeyen tartışmalara konu oldu.
(Sahih, Buharî (1960). İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ)

Son tavsiyeslerinden birisi: "Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız, namaza dikkat ve devam ediniz!" şeklinde oldu.
(İbn-i Sâd Tabakat c. 2 s. 254)

Mübârek duakalrından dökülen son cümlesi: "Allahümme’r- Refikül âlâ..." şeklindeydi.
Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Âişe Radiallâhu anha dan mervi son sözü: "ALLAHım, günâhlarımı bağışla, benden rahmetini esirgeme ve beni refik-i âlâ’ya yerleştir!..." olmuştur.
(Buhârî, Daavât 28; Müslim, Selâm 46)

Ve SEVgili Efendimiz MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,
8 Haziran 632 pazartesi günü HaKK teâlâ’ya uçtu gitti RUHu ve Beşeriyyeti son buldu.
İslam Dini ve RESÛLÎYYETiyse ebeden HaYYdır hamd olsun!


وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىَ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللّهُ الشَّاكِرِينَ
Resim---Ve mâ muhaMMedun illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusûl(rusûlu), e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’â(şey’en), ve se yeczîllâhuş şâkirîn(şâkirîne)”: MuhaMMed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.''
(Âl-i İmrân 144)

ResimKısacık da olsa sevgili Peygaberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi ANmak ve Es Salât u ve’s-Selâm SALLmak için Derunî derlemeler sundum..
Sonsuz, Sınırsız, İlmullahça geniş es SaLÂt ve's- SeLÂm Olsun!..


Resim''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn abdike (MuhaMMedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim

zÂHİRen NûR-u MîM NûRu
EZELen RUHunda DiRi
BâTıNen Şuûr - ONuRu
EBEDen kervÂN KıtmiRi..

ASLın fASLı Kul ihvÂNi
ALLAH BâKi KıtMiR fÂNi!..
celle celâlihu..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

3- Rasûlü's-Sakaleyn sallallahu aleyhi ve sellem

Rasûlü's-Sakaleyn: Yalnızca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için kullanır. Tüm Kâinâta olmakla beraber İnsanlar ve cinlerin Resûlü, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَا الثَّقَلَانِ
Resim---Se nefrugu lekum eyyuhes sekalân(sekalâni): Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız.”
(Rahmân 55/31)

فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Resim---Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni): Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
(Rahmân 55/32)

Bu âlemde BOŞluk-ABES yoktur ve hiçbir yaratık başı boş bırakılmamıştır:

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
Resim---E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn(turceûne): "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?"
(Mü’minûN 23/115)

Beden, Nefs, Kalb ve RÛH sahibi İnsan oğlu AKLına yüklenen sonsuz Esmâullah ile Halifetullahtır ki Nebî-Resulleri de insan olarak irsaledilmiştir.
Bedeni bizim aklımızın algılamasına uygun olmayan nefs ve akıl sahibi olan CİNlerinde Peygamberi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemdir ve ALLAH celle celâluhu ya KULlukla mükellef varlıklardır:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni): Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.
(Zâriyât 51/56)

Cinler de insanlar gibi İlahî EMRullahı Kur'ân-ı Kerim den ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in SESinden almaktadırlar:

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا قَالُواْ شَهِدْنَا عَلَى أَنفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ
Resim---Yâ ma’şerel cinni vel insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne): Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi! Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.”
(En’âm 6/130)

وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنصِتُوا فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَى قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ
Resim---Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân(kur’âne), fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn(munzirîne): Hani cinlerden bir gurubu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur'an'ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) "Susun" demişler, Kur'an'ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.”
(Ahkâf 46/29)

قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilel hakkı ve ilâ tarîkın mustekîm(mustekîmin): Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.”
(Ahkâf 46/30)

يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Resim---Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin): Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun..”
(Ahkâf 46/31)

وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاء أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Resim---Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin): Allah'ın dâvetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.”
(Ahkâf 46/32)

Cinler de Tebliğ-i Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi DUYup-UYmaya mahkumdurlar:

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نِبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الإِنسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاء رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Resim---Ve kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven şeyâtînel insi vel cinni, yûhî ba’duhum ilâ ba’dın zuhrufel kavli gurûrâ(gurûran), ve lev şâe rabbuke mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûn(yefterûne): Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.”
(En’âm 6/112-113)

وَلِتَصْغَى إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُواْ مَا هُم مُّقْتَرِفُونَ
Resim---Ve li tesgâ ileyhi ef’idetullezîne lâ yu’minûne bil âhıreti ve li yerdavhu ve li yakterifû mâ hum mukterifûn(mukterifûne): Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).
(En’âm 6/113)

Cinlerin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem den Kur'ân-ı Kerim dinlemeleri pek çok defa olduğu sahih hadislerle bildirilmiştir.
(bknz: Buhârî, Ezan, 105, Menâkıbu'l-ensâr, 32; Müslim, Salât, 149-153; Kurtubî, el- Cami li ahkam, ilgili ayetlerin tefsiri)

Cinler de melekler ve şeytanlar gibi AKIL ve duyu organlarımızla kavrayamadığımız, görünmeyen-bilinmeyen varlıklar olup ancak NAKİLle anlaşılırlar.

Bedensel yapıları farklı âlemdir ve yaradılışları:

وَخَلَقَ الْجَانَّ مِن مَّارِجٍ مِّن نَّارٍ
Resim---Ve halakal cânne min mâricin min nâr(nârin): Cann'ı (cinni) da 'yalın/dumansız bir ateşten' yarattı.
(Rahmân 55/15)

وَالْجَآنَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ
Resim---Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûm(semûmi): Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.”
(Hicr 15/27)

Kur'an-ı Kerim'de değişik lâfızlarda 32 yerde cinden bahsedilmektedir.
Bunlardan 22'si cinn, 5'i cânn, 5'i de cinnet olarak geçmektedir:
Cinn : İsra 17/88); Kehf 18/50; Zâriyât 51/56; Rahmân 55/33; A’raf 7/38,179; Neml 27/17,39; Fussilet 41/25,29; Ahkâf 46/28,29; Sebe34/12,14,41; Cinn 27/1,5,6; En'am 6/100,112,128,130.
Cânn : Hicr 15/27; Rahmân 55/15,39,56,74.
Cinnet : Hûd 11/119; Secde 32/13; Saffat 37/158-2kez; Nâs 114/6..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i Şerifleriyle de bildirmiştir Cinleri:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına Er Rahman Sûresi’ni başından sonuna kadar okudu. Ashab-ı güzin sustular.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem :
"Cinn gecesi, bu sûreyi cinlere okudum ve onlar, cevap bakımından sizden daha iyiydiler. Çünkü ben: “Rabb'inizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?” âyetine her geldiğimde: “Ey Rabb'imiz! Senin nimetlerinden hiç birini inkar etmeyiz ve sana hamd olsun!'” dediler."
buyurdu.
(Tirmizî, C.5, H.no: 3507, s. 392)

Resim---Ebû Eyyûb el Ensarî radiyallahu anhu'dan şöyle rivâyet edilmiştir:
“Bir hurmalık vardı. Bir cin gelir ve ondan alırdı. Bundan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e yakındım. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Git ve onu gördüğün zaman “bismillah” de ve ona: “Peygamber'e tabi ol!” diye söyle".
Ebû Eyyûb el Ensarî radiyallahu anhu Sonra cini yakaladı, fakat bir daha gelmeyeceğine yemin etmesi üzerine bıraktı.
Arkasından Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve Resul-i Ekrem ona: "Esirini ne yaptın?" diye sordu.
Ebu Eyyub: "Cin, bir daha gelmeyeceğine yemin etti." dedi.
Resul-i Ekrem: "O cin, yalan söyledi ve esasen o, yalan söylemeğe alışıktır." buyurdu.
Ebu Eyyub, cini tekrar yakaladı ve bir daha gelmeyeceğine dair yemin etmesi üzerine onu tekrar serbest bıraktı. Sonra Ebu Eyyub, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tekrar: "Esirini ne yaptın?" diye sordu.
Ebu Eyyub: "Bir daha gelmemeye (ikinci kez) yemin etti!" dedi. Daha sonra cini (üçüncü kez) yakaladı ve (ona) dedi ki: "Seni Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e götürmeden bırakmayacağım!"
Bunun üzerine cin, şu mukabelede bulundu: "Ben sana bir şey söyleyeceğim. Ayet-ül-Kürsi'yi oku! Evinde bunu oku, ne şeytan ne de başkası sana yaklaşamaz!."
Ebu Eyyub, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tekrar geldi ve Resul-i Ekrem: "Esirini ne yaptı?" diye sordu. Ebu Eyyub, cinin söylediğini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e bildirdi. Resul-i Ekrem dedi ki: "Bu sefer doğru söylemiş, fakat kendisi yalancıdır!"

(Tirmizî, C.5, H.no: 3039, s. 25)

Resim---Ebu Said'den şöyle rivayet edilmiştir: " Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Muavvizeteyn (Felak ve Nas) Sûreleri ininceye kadar cin çarpmasına ve göz değmesine karşı Allah'a sığınırdı. Felak ve Nas Sûreleri inince; o iki sûreyi aldı ve diğerlerini bıraktı."
(Tirmizî, C.3, H.no: 2315, s. 444)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in Hadislerde belirtilen Rasûl İsimlerinden bâzıları:

4-Rasûlu'r-Rahme sallallâhu aleyhi ve sellem


Rasûlu'r-Rahme: RaHMet Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem.
RaHM: Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek. Hısımlık, karabet, akrabalık.
RaHMet: Merhâmet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. Mc: Yağmur.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, er Rahmân ve Er Rahîm Celle Celâluhu esmâlarının RaHM Mazharı Hakîkat-ı muhaMMediyye Menba’ıdır.
Esmâullah'ın Kur'ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şerif mesnedli şerhimizde gönülden geldiğince açıklamaya çalıştığım Rahmet Rasûlu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Kâinât ÂLeMinin zâhir-bâtın “OLuş-feyeKûN” HiMMet Rasûludur hamdolsun:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin İRSALL seBeBi tek-gerçek olup maddî-mânevî Tümm mevcûdata-ÂLEMe RAHMet Kaynağı OLUŞ-udur:


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ

Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiyâ 21/107)

5-Rasûlu'r-Râhe sallallâhu aleyhi ve sellem


Rasûlü'r-Râhe: Rahat Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem.
Rahat: Üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde olmak. İstediği her şeyi bulup telâşsız olmak. Müsterihlik- İstirahat eden, rahat bulan ve bulduran.. Dinginlik.

RUH BAĞlantımızın MENBAĞı el ÂN "ben" deki "BİZ" Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem..

6-Rasûlu'l-Melâhim sallallâhu aleyhi ve sellem


Melhame: Kanlı harb. Büyük muharebe sahası.
Melh: Kibirlenmek, gururlanmak. şiddetli seyir
Meluha: Güzel olmak-tuzlu olmak..
Melahat. Yüz güzelliği. Cemal. Tuzluluk. Tuzlu su.
Melâhim: Muharebe ve cenk yerleri.
Lahm: Et. Her şeyin içi ve üzeri. Bir işi sağlam kılmak. Kırık şeyi kuyumcunun yapıştırması. Lehimlemek. Bir yerde ilişip kalmak.
Bu tıpkı ceBBâr gibi çift yönlü anlamı olan bir kelimedir.
ceBBâr: Zorla yaptırıcı cebir kullanıcı iken aynı zamanda derdlere devâ olucu kırıkçı, çıkıkçı anlamını da verir kullanıldığı HÂLe göre..

Melâhim, gerektiğinde KIRan ve gerektiğinde lehimleyip YAPıştıran..
Ve de bu Canlar Cengi savaş sahası Dünya hayatımızda,
HaKK’ı DUYUp HaYRa Uymayı her AN Yüreklerimize Vahyullahdan İLHAM edip duran sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem EFenedimizse İlmullahça sınırsız SALLât u SELâm Olsun in şâe ALLAHu Âmin ya Muîn ALLAH celle celâluhu!


Resim

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtleriMle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: RASÛLULLAH (sav)’in 99 İSM-i ŞERİFİ:

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Değerli simurg canımız bu içten tertemiz duygu akışına şükran..

Şerefli Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz ki, Zâtü'l-Zât Sırrını, halka sarî (geçen) kılandır.
Anlatmaya çalıştığım EL AHAD celle celâluhu Esmâsının Ferden Mazharı AHMED aleyhisselâmdır!
Öyle bir AHMED aleyhisselâm ki;
Dört unsurun Hayy Yurdu, Fıtratın Hayat Mayası ve Hüsn-ü HAK AYNasıdır...
Elest Bezmin "Belâ!"sı, Şe'enullah da "KÛN!" Mazharı ve Mânâsıdır..
Haşr-ü-Neşr Mahşeri,
ZÂTÎ ZEVKin Zuhûr Yeri,
HAKK HAZZın Hâlihazır Huzur Yeri,
Zâhirin (maddenin) Zübdesi (özeti),
Mânânın Mebde'si (ilk unsur, başlangıç)...
Dâimlik, Kaimlik Kıblesi,
Tebliğin Temsil Sahnesi,
Tahkik Tevhid Terazisi,
Aşk-ü-Cezbe Mezhebi,
Zühd-ü-Takvâ Mesleği,
Sıdk-ü-Huşû' Meşrebi,
Havf-ı-Recâ Merci’idir.
Üns-ü-Heybet Usûlü,
Kesret-Vahdet Vusûlü...
Garib Gönüller Gülü...
AHAD'in AHMED âşığı,
AKLa Akseden AŞKullah Işığı...
Sûret-Sîret Aynasının Sırr-ı Sıfırı...
Zât-i AHADiyyet AYNası,
Eşyâ-Esmâ-Sıfat Sahrası...
Merhametin Şifâ Şafağı,
MuHABBetin Mevlâ Bağı
“Kûn fe yekûn” Tezahür Tezgâhı ve,
Arzdan Arşa Âşıkların “ALLAH!” Ahı!..

Mârifetullah Bedelleri Ahmedullah ABDÂLları Dillerince,
AHMEDULLAH aleyhisselâm’a İlmullah genişliğince SALLat u Selâm Olsun!
Bütün bunları AKILlartımızı kandırmak için değil de kendinde zâten VAR Olanla inandırmak için arzetmekteyim inşae ALLAH!

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Bir saatlik tefekkür 60 senelik ibâdetten daha hayırlıdır.” buyurmuştur.
(Aclûnî, Keşfu’l-Hâfâ I-370)

Muhammedî İrfana mazhar Olmuş Ârifler…
Mârifetullah Bedelleri Ahmedullah ABDÂLları...

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "Ümmetimde ebdallar otuz tanedir. Arz onlar sebebiyle ayaktadır, onlar sebebiyle YAĞMURA MAZHARSINIZ, onlar sebebiyle yardıma mazharsınız." Bu hadisin senedine "sahih" denmiştir.
(Ubade İbnu's-Samit'ten; Ahmet İbnu Hanbel, Müsned)

Bu güzel bahsimizi bitirmeden bir hususa açıklık getirmeye çalışalım:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBU ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

ÖZ-den de YAKIN-AKRAB-da RABBu’l-Âlemin her ÂN Şe’eNde..
Merkezdeki bu SABİT NOKTA AYNen teknikte de vardır.
Saatte 1000 km/saat hızla dönen tekerleğin tam MERKEZ-inde bir NOKTA vardır ki asla dönemez.
Bu kesinlikle ilmen teorik olarak doğrudur.
Çünkü en İÇ-te TEK-tir ve ortadadır.
Kimin etrafında dönecek ki?
Bu SABİT NOKTA bir tanedir, DÖNülen ve DÖNdürendir, TAVAF edenleri!.
Tektir eşi, benzeri ve zıddı yoktur.
Ondan İÇerde-ÖTEde bir NOKTA yoktur...
BİZ-im “BEN” olduğumuzu anlamamızın tek aracı olan AKIL BAĞI-mızın göbeğindeki, ÖZ-ündeki, Yaklaşım Sınırındaki noktadan da AKRABA-Yakın-Yâkîn OL-AN, ALLAHU ZÜ’L-CELÂL’dir.
Öz, Merkez, Enfüs, Ledûn, İç v.s.
Hepsi de bu SABİT KARA NOKTA-dır.
KARA DELİK-tir… AHADİYYET A’MÂSIdır...
DÖNdürdüğü en İÇ ÇEMBER-Habli’l-Verid- AHMEDİYYET SEMÂSIdır..
SIRR-I SIFIR-dır!
İnsan için HeP-liğin HuDuDullahtaki Kalkış NOKTASIdır..
HeP-liğin ASL-ı”,
HiÇ-liğin Hikayesi”,
“FENÂ-nın FaSL-ı”dır...
Aslında NOKTAnın etrafındaki halka Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in AHMEDDİYYET Pirizinin Kudsî Halkasıdır...
Akdes Âlemine geçişte ARA KESİT gibi Allahuâlem...

Hamm AKIL kendi hevâsını ilâh eder ve hüsrana uğrar.
MuhaMMedi İlim, İEdeb, irfa ve Erkanla Tâlim ve Terbiyesinden geçen AKL-ı SELİM ANlayabilir AHMEDDİYYETi..
Sünnetullahta şuÂNda-Şe’ÂNda OL-ANı ÂNlayan ve YAŞAyıp Şâhidi olan, İNSANın Olmazsa Olmazı, Olmayanın DİNİ de Olmayan AKIL..
AKIL, İNSANoğlunun Vücud-VARlığında dayandığı tek İP-idir.
Yaratan-Yaratılan-OLAN ve Yaşan-AN-ın ANLaşılması, hepsi de AKIL Sahnesindedir..
AKL-ı KÜLL OL-ÂN Nur-u Mîm, Rahmetenli’l Âlemin Habli’l- Veridimiz gibi ÖZ-den de Yâkîn-AKRİB Ol-ÂN Rabbü’l- Âlemine…

AKIL İP-iM!. BeDeN kUYuM!.
NeFiS KoVaM!. RuHum-SU-yuM!
Be SıRRıma BeRzaH KALB-im
sÖZ AHAD-den! SeS AHMeD-den
SAhiBB SıRR-ıM !.“DUY!”-um!. “UY!”-uM!..


SaLLatımız Sana OL-sun Yâ ALLAH celle celâluhu!.
SaLLavatımız Sana OL-sun Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!..
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön