BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

BeBe giBi -> EMEKkleriMm
KeReMm Kapını BeKkleriMm
->SaLLarım yEdi Kat GÖĞüNn
DÖKülür -> TûBÂ ZEVKkleriMm..

*

E lestü?. beLÂ!. BaŞağı
Öt-ER BİZ BİR-İZ BüLBüLü
GÖKten YERe ->BaŞ-Aşağı
SALLkım SAÇak TûBâ GÜL-ü..

*

hEM YEtiM >hEM ÖKsüz KALdık!
T û B Â giBi ->KÖKsüz KALdık!
C e N N e T ETTik -> cÂNımızı
bAŞ Aşağı DALLar -> SALLdık!..

*

RahmÂNa geL! ini DUYyduk!
-> “İrcii RABBi-ke!” UYyduk!
YAKûBun gÖZün -> YAŞInda
YûSuFa GÖR-KÖR KUYUyduk!..


ZEVK 5471

AKILLılar İ K L İ M i -nde.. -> DELİ-lerle YARIŞtık da!
SEkİZ kERRe DELİ! DEndik!. -> DELİ-lere KARIŞtık da!
devr-i devrÂN! seyr-i seyrÂN! cevl-i cevlÂN! hayr-ı HaYyrÂN!.
fe Fi RRu! FıRrladık HaYy DOST!.. SıRR-ı SIFIR SARIŞtık da!..

ResimKul İhvÂNi

01.07.13 12:07
brsbrs..dvr-iâlemm

*

kul ihvÂNi “-> Git İŞine!”
ÂLEMi TAK!”ma PEŞine!
bu ÂLEM -> ÖLÜm çÖLÜdür!
-> AK BaBA KONnsun LEŞine!..


YEtiM: BaBasını yitirmiş..
Öksüz: AnAsını yitirmiş..


SEkİZ kERRe DELİ! DEndik!.:
deli,
zır deli,
zırzır deli
hınzır deli

aRrlı deli.. aRrsız deli..
hıRrlı deli.. hıRrsız deli..
sıRrlı deli.. sıRrsız deli..
fıRrlı deli fıRrsız deli..

“T û B ” giBi ->KÖKsüz KALdık!:

T û B Â: sıRR-ı SiDRetü’l- münteha.. bİLElik TaRF-ı TaRaFı.. bİLElik-KİMlik-KİŞİlik “sen”liği "TaYyiB"i.. HÂL-i Hazır HOŞluğu.. Lutfu'-l Latîf letâfeti..

الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ
Resim---Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin):
Onlar ki imân edenler ve salih amel (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar ne mutlu onlara ve meabın (sığınağın) (en) güzeli onların.” (Ra'd 13/29).

tûbâ: çok güzel, en güzel, ne hoş, gözü aydın, ne mutlu..

Tuba'nın bir cennet veya cennette bir ağaç olduğu şeklinde değişik rivayetler yapılmıştır. Kurtubî gibi müfessirlerin katılımı ile yaygın olan görüş ağaç olduğu şeklindedir. Bu ağacın kökü yukarıda, dalları aşağıda olan büyük bir ağaç olduğuna inanılır. Meyvesinin hiç tükenmediği de rivayet edilir.
"Sahih olan görüş, Tûbâ'nın bir ağaç olduğudur."
(Kurtubî Tefsiri, IX, 317)

Tubâ, Cennetteki bir ağacın adıdır. Cennetteki her evde bu ağacın bir dalı mevcuttur.
(İbn Kesir, Tefsîru'l-Kur'ani'l-Azîm, İstanbul 1985, IV, 376-378)

Tuba ağacı ile ilgili bilgilere hadislerden ulaşılır. Cennetteki doğal güzelliklerin târif edildiği pek çok hadiste Tuba ağacından ve onun özelliklerinden bahsedilir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Şüphesiz Cennette bir ağaç vardır ki, bir binici gölgesinde yüz yıl yürür de o gölgenin sonuna erişemez.” buyurdu..
(Buharî ve Müslim, Sehl İbn Sa'd'dan)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Tuba cennette bir ağaçtır. Büyüklüğü yüz yıllık yer tutar. Ve cennet elbiseleri de onun tomurcuklarından yapılır!” buyurdu..
(Ramuz el-Ehadis-2, s. 313/7)


Resim

Yunus Emre BaBamız da şiirlerinde TûBâmızı sık sık YÂD Eder..

Cennet tuba ağacı
Kökü arşta dal aşağı
,
Öter bülbüller durağı
Ne acaib ötüşü var
!..

*

Salınır tûbâ dalları,
Kur'ÂN okur hem dilleri,
Cennet bağının gülleri,
Kokar Allah deyu deyu


**

RahmÂNa geL!” ini DUYyduk!
-> “İrcii RABBi-ke!” UYyduk!
fe Fi RRu ilâllah..:


“ATae” -> “İrci’i” -> ve de” FıRRı” var!.. Uruc-Rücu’ -> Mi’racında..:

“RaHMÂN-a GEL!” mek Yüreğin:


إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
Resim---“İn kullu men fî's-semâvâti ve'l-ardı illâ âti'r-rahmâni abdâ(abden):
Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki RAHMAN'ın huzûruna kul olarak GELmesin!.”
(Meryem 19/93)

مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
Resim---“Men haşiye'r-rahmâne bi'l-ğaybi ve câe bi kalbin munîbin:
görmediği halde RAHMAN'dan korkup O'na yönelen bir kalple gelen kimselere.”
(Kaf 50/33)

“RABB-e RucÛ” SıRRın SAÇ-mak:

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten) :
dön Rabbine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak!”
(Fecr 89/28)

“Fe Firru!” ALLAH-a KAÇ-mak:

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim---“Fe FİRRû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) :
(Ey Rasûlüm, de ki: ) O halde hemen ALLAH’a kaçın, (küfrü bırakıb hemen imana gelin). Gerçekten ben, size, ALLAH tarafından (azab ile) korkutan açık bir peygamberim.” (Zâriyât 51/50)


*

YAKûBun gÖZün -> YAŞInda
YûSuFa GÖR-KÖR KUYUyduk!..:


ç” HÂLin BİLemez ->TOKklar
İLEsizler!.. -> DeRDi ÇOKklar!.
ANLAmaz -> Ya’KÛB ->sUF’u
>biRR dAMmla gÖZ YAŞI YOKklar..


*

GÖMmlekte KURDun KANıyız
KURB-ÂNız ->KOYUN CANıyız
-> KervÂNa > kÖLe KILındık!
HuRRi - guLÂM -> sultÂNıyız..


*

çİLE çARKın gERçekleri
TeVhiDin >TEKe TEKleri
hER sehER YENİden ar
SaBRrun CeMîL ÇEKleri..


*

KaLb-i virÂN.. Beytü'l-hazÂN
Ben-de SENi BEKler her ÂN
tın Tû >ZâHiR zindÂN
GaRib YURdu şehr-i kenÂN..


*

BiZ KÂRuBÂN ESİRiyİZ
KÂL
û Bedan BERİyİZ
EŞK
û BeSsî huZNî ilaLLâH
SıRRSIFIR SErSERiyİZ!..



وَجَآؤُوا عَلَى قَمِيصِهِ بِدَمٍ كَذِبٍ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
Resim---Ve câû alâ kamîsıhî bi demin kezib(kezibin), kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâ(emren), fe sabrun cemîl(cemîlun), vallâhul musteânu alâ mâ tesıfûn(tesıfûne) :
Ve üzerinde yalancı kan bulunan gömleğini getirdiler. (Babası şöyle) dedi: “Hayır. Sizi, nefsiniz bir işe sevketti. Artık bundan sonrası (benim yapmam gereken şey) güzel (bir) sabırdır. Sizin anlattığınız şeye karşı istiane (yardım) istenecek olan (sadece) Allah'tır.” (Yusuf, 12/18)

وَجَاءتْ سَيَّارَةٌ فَأَرْسَلُواْ وَارِدَهُمْ فَأَدْلَى دَلْوَهُ قَالَ يَا بُشْرَى هَذَا غُلاَمٌ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً وَاللّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Resim---Ve câet seyyâretun fe erselû vâridehum fe adlâ delveh(delvehu), kâle yâ buşrâ hâzâ gulâm(gulâmun), ve eserrûhu bidâah(bidâ’aten), vallâhu alîmun bi mâ ya’melûn(ya’melûne):
Ve bir yolcu kafilesi (kervan) geldi. Sonra da sucularını (kuyuya) gönderdiler. Böylece kovasını sarkıttı. “Müjde! Bu bir (erkek) çocuk.” dedi. Onu ticaret malı olarak sakladılar. Ve Allah, yaptıklarını (yapmakta olduklarını) en iyi bilendir.” (Yusuf, 12/19)

قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilallâhi ve a’lemu inallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne) :
(Yâkub as ) şöyle dedi: “Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah'a arz ederim (şikâyet ederim). Ve sizin bilmediğiniz şey(ler)i ben Allah'tan (Allah'ın bildirmesi ile) bilirim." (Yusuf, 12/86)

يَا بَنِيَّ اذْهَبُواْ فَتَحَسَّسُواْ مِن يُوسُفَ وَأَخِيهِ وَلاَ تَيْأَسُواْ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِنَّهُ لاَ يَيْأَسُ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ
Resim---Yâ beniyyezhebû fe tehassesû min yûsufe ve ehîhi ve lâ te’yesû min revhillâh(revhıllâhi), innehu lâ ye’yesu min revhillâhi illel kavmul kâfirûn(kâfirûne) :
Ey oğullarım, gidin ve Yusuf'u ve onun kardeşini iyice araştırın! Allah'ın vereceği ferahlıktan umut kesmeyin. Muhakkak ki; kâfirler (onu inkâr edenler) kavminden başkası, Allah'ın vereceği ferahlıktan umut kesmez. (Yusuf, 12/87)

فَلَمَّا أَن جَاء الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَى وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيرًا قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Fe lemmâ en câel beşîru elkâhu alâ vechihî fertedde basîrâ(basiran), kâle e lem ekul lekum innî a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne):Böylece müjdeci geldiği zaman onu (Yusuf'un gömleğini), onun (babasının) yüzüne sürdü. Görme hassası hemen geri döndü. Yâkub (A.S): “Ben size demedim mi? Gerçekten, ben sizin bilmediğiniz şeyleri Allah'tan (vahiy olarak) biliyorum.” dedi.
(Yusuf, 12/96)


GaRîb YURdu şehr-i kenÂN..:
KaRîb: el HaKK Teâlâ’nın Kurbetinte sultÂNlık Yakınlığı..
GaRîb: el HaKK Teâlâ’nın Gurbetinte KuLLuk Iraklığı..

Elbette ki Fırka-yı Nâciyyenin MuhaMMedî YOLcusu az, YOLu GaribÂNlar YOLUdur;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: " ............... عن أبي هريرة ؛ قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
بدأ الإسلام غريبا وسيعود كما بدأ غريبا. فطوبى للغرباء "

İslam garib olarak başladı ve yine başladığı gibi garibliğe dönecektir. Fe tûBâ li’l- GureBâ: Ne mutlu o gariblere!” buyurdu.

(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Müslim : 1. Cilt 145. No ; İbni Mâce : 10.3987.No)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "........ عن عبد الله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : طوبى للغرباء طوبى للغرباء طوبى للغرباء فقيل من الغرباء يا رسول الله قال ناس صالحون في ناس سوء كثير من يعصيهم أكثر ممن يطيعهم "

"Müjdeler olsun o gariblere. Müjdeler olsun o gariblere. Müjdeler olsun o gariblere!” buyurunca dediler ki : “Kimdir o garibler Yâ Rasûlullah?” Buyurdu ki : “Kötü insanlar içinde çok az bulunan Sâlih insanlardır. Onların -içerisinde bulunduğu toplumda- isyan edenler çok, itaat edenler ise azdır!”

(Abdullah b.Amr b. As radiyallahu anhu’dan; İ. Ahmed , Müsned 2 / 222.7032 ; Shf. Sahiha : 4 . cilt 1619. No)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : بدأ الاسلام غريبا وسيعود غريبا كما بدأ فطوبى للغرباء: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellembuyurdu: "El İslamu bedâ gariben ve seyuudu gariben fe TûBÂ lilgurebâ: İslâm garib olarak başladı ve başladığı gibi (günün birinde) garib hâline dönüşecektir. Fe tubâ li’l-gurâbâ: Ne mutlu-Müjdeler Olsun Gariblere! (Sıddık Ve Âdil Muhammedî Âşıklara!)” .
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten- 3986 ve Müslim Enes bin Mâlik radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten-3987 Zevâid Abdullah İbni Mes’ud radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten 3988 ve Tirmizî)

*

ZâHRi ZeHiR BâtıN BALLı
SûReTi -> SîReT-i HÂLLı
->kESs SeSini kul ihvÂNi
baŞşlaSÎN TûBâ MaSALLı.. mİŞş..mş..


01.07.13 13:47
brsbrs..dvr-iâlemm…
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

HATİCEtül- KüBRÂ ANAmız aleyha's-selâm..

Resim"Hz. Cebrail aleyhisselam Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek: "Ey Allah'ın Resulü," dedi. "İşte Hatice geliyor. Beraberinde bir kap var, içerisinde katık -veya yiyecek, veya içecek- mevcut. O yanınıza ulaştığı vakit, ona Rabbinden (ve benden) selam söyleyin ve onu gürültü ve yorgunluk bulunmayan cennette, içerisi oyulmuş inciden mamul bir evle müjdeleyin!"
(Buhari, Menakıbu'l-Ensar 20, Tevhid 35; Müslim, Fezailu's-Sahabe 71, (2432)

Resim"Haticetü'l Kübra aleyha's-selâm Rabbimizin celle celâluhu ve Resulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem yanında en büyük rütbeye erişmişti. Nitekim , Cebrail aleyhi's-selâm, yedi kat göğün üstünden, alemlerin Rabbinden celle celâluhu O'na selam getirmişti.

Buhariden rivayet olunduğuna göre:

"Cebrail Aleyhisselam Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve buyurdu : "Hatice'ye Allah'ın selamı vardır."

Validemiz bunu Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den işitince cevaben :

"Allah celle celâluhu'nun selamıdır, selam O'ndandır, Cebrail'in üzerine de selam olsun." dedi."

Hz. Ali kerremullahiveche'den : "Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki : "Göklerin ve yerin en hayırlı kadını İmran kızı, Meryem ile Hüveylid'in kızı Hatice'dir ...

(Müslüm, Buhari ve Tirmizi)


Resim

BİZ BİR-İZin ANA bAĞı
>cEVR-i cihÂN -> çİLE çAĞı
NûR
-u MuhaMMed>NÛR dAĞı
AŞK GÂRı n ->ANkeBUt AĞı
HATİCEtü
l- KüBRÂ ANAmız aleyha's-selâm..

ZEVK 5832

ZORun-ZÂRın CAN YOLdaşı ->YÂR-ı MuHaMMeD HATİCE aleyha's-selâm
MüDDeSSîRü >MüNNeZZiLü ->GÂR-ı MuHaMMeD HATİCE aleyha's-selâm
-> TeVHiDULLAH TEMEL TAŞI --> EHL-i BEYTin ANA BAŞı aleyha's-selâm
KÛN feyeKÛN KÂRü-beLÂ sın ->KÂR-ı MuHaMMeD HATİCE aleyha's-selâm


Kul İhvÂNi

23.01.14. 09.30
brsbrs..tktktrstkmİZdhyrânn..



Sat –ü- SeLÂM ANAmız
SAHİBE-yi KeLÂM ANAmız
Venın -> vASLVeDÛDu
MaHhŞer-i MeLÂM ANAmız
aleyha's-selâm..

*

soN NefesiN >sesiN diNle!
soN ses soN NefesiN diNle!
RaHMi>MuhaMMed MakaMı
Her ŞEYde >herKESiN diNle!..


*

YOL-YOLcu-YOLdaş vEDÂ
Ç Ö L -de ->ÇİLEnin EDÂ
Sat –ü- SeLÂMın SALLA!
ihvÂNi ->KıtMÎR ->gEDÂsı!..



Resim

Hat ve Tasarım: Ali Hüsrevoğlu
Tezhib: Hatice Algün
Yazı Türü: Nesih, Kûfi

(tablonun üst kısımdaki bordo tezhib içerisindeki metin)->
Hadis İmamı Ebû Nuaym Delâilü'-n nübüvve adlı eserinde Zührî tarîkından ve Esma bintu Rehm'den, O da annesinden rivayet ederek diyor ki: “Ben Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in annesi Âmine'yi vefat ederken gördüm. Muhammed yeni boy atmış beş yaşlarında bir çocuktu ve ölürken annesinin başucunda idi.
Âmine oğlunun yüzüne bakarak şunları söyledi:

(tablonun alt kısmında yer alan hz. Âmine ANNEmizin sözleri)->
"Ey mübarek çocuk! Ey dünyaya bulaşmadan bir konup, sonra uçup giden güvercin (Abdullah)'ın oğlu! Baban her şeyin sahibi ve her şeyi bilen Allah'ın yardımıyla oklarla kura çekildiği günün sabahı yüz güzel deve karşılığında kurban edilmekten kurtulmuştu. Eğer rüyamda gördüklerim çıkarsa sen bütün insanlığa gönderilecek ve helâlı-haramı öğreteceksin. İnsanları hakikate ve İslam'a ulaştıracaksın. Baban İbrahim'in dininde olacaksın. Allah seni bütün putlardan korusun. Senin davan insanlık durdukça devam edecektir. (Bu sözlerden sonra dedi ki ) Her diri ölecek, her yeni eskiyecek, her yaşlı dünyadan ayrılıp gidecektir. İşte ben de ölüyorum. Fakat adım ebediyyen kalacak. Çünkü arkamda bir hayırlı ve tertemiz bir evlâd bırakıyorum!."

ESERİN KONSEPTİ:

Hazret-i Âmine, Hazret-i Abdullah'ın cariyesi Bereke ile beraber küçük oğlu Muhammed'i beş yaşlarındayken yanına alıp babasının kabrini ziyaret ettirmek için Yesrib'e götürür. Yolculuk esnasında aynı zamanda dayılarını da ziyaret ettirmiş, dönüşte Ebvâ köyüne vardıklarında eceli gelmiş ve orada vefat etmiştir. Hazret-i Âmine'nin son sözlerini çerçeveleyen kûfi yazılarda bu sebeple sağda "Âmine", sol tarafta da "Bereke", Âmine kelimesinin Elif'inin içinde de "Muhammed" isimleri yazılmıştır. Âmine isminin üzerinde ince kûfî hat ile "Vehb'in kızı Âmine" anlamına "Bintü Vehb" yazılı. Bereke'nin künyesi Ümm-i Eymen olup bu fedakâr kadın Hz. Âmine'nin vefatından sonra beş yaşındaki Muhammed'i Mekke'ye kadar selâmetle götürmüş ve dedesine teslim etmeyi o çetin şartlar içinde başarmıştır. Bu sebeple Peygamberimiz Bereke Ümm-i Eymen'e daima sevgi ve hürmet gösterir ve "O benim annemden sonra annemdir" buyururdu. Bereke Ümm-i Eymen'in adı bu sebeple Âmine Annemiz'in adıyla beraber yazılmış...




Resim

Fatimatü’z- Zehrâ Annemizin Salâvâtı


الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ رُحُهُ مِحْرَبُ الْاَرْوَاحِ وَ الْمَلاَئِكَةِ وَ ألْكَوْنِ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ هُوَ إمَامُ الْأَنْبِيَاءِ وَ الْ مُرْسَلِين
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى مَنْ هُو إمَامُ أهلِ الْجَنَّةِ وَ إبَادِاللّهِ الْمُؤْمِنِين


TÜRKÇESİ :

Allhümme salli alâ men ruhuhu mihrabü'l- ervâhi ve'l- melâiketi ve'l- kevni
Allahümme salli alâ men hüve imâmü
'l- enbiyâi ve'l- mürselin,
Allahümme salli alâ men hüve imâmü ehli'l- cenneti ve ibâdillahi'l- 'minin...


MÂNÂSI :

Allahım!
Ruhu, kâinâtın, meleklerin ve ruhların Mihrabı olan O yüce Zâta sallallahu aleyhi ve sellem salât ü selâm et!
Allahım!
Katından gönderilenlerin ve peygamberlerin İmamı olan O yüce Zâta sallallahu aleyhi ve sellem salât ü selâm et!
Allahım!
Cennet ehlinin ve Allahın mümin kullarının İmamı olan O yüce Zâta sallallahu aleyhi ve sellem salât ü selâm et!

(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Âmin!...


Resim

Fâtımatuz-Zehra (aleyhasselâm) ANNemiz'in NÛR DuÂsı

Bismillâhin Nûr!
Bismillâhi NûRi'n- NûR!
Bismillâhi NûRun alâ NûR!
Bismillâhillezî huve mudebbiru'l- umûr!
Bismillâhillezî halakan NûRa minen- NûR!
Elhamdu lillâhillezî halakan NûRa minen- NûR!
Ve enzelen NûRa alet- tûr, fî kitâbin mestûr, fi rikkin menşûr,
Bi kaderin makdûr, alâ nebiyyin mahbûr!
Elhamdu lillâhillezî huve bil-izzi mezkûr
Ve bi
l- fahri meşhûr ve ales- serrâî vez- zarrâi meşkûr!
Ve sallallâhu alâ MuhaMMedin ve âlihit- tâhirîn!

Resim

MÂNÂSI:

NûR olan ALLAHın adıyla,
NûRun NûRu olan ALLAHın adıyla,
NûR üstüne NûR (her NûRdan daha üstün) olan ALLAHın adıyla,
Bütün işleri-emirleri-ömürleri tedbirle yapan ALLAHın adıyla,
NûRu NûRdan yaratan ALLAHın adıyla;
NûRdan NûR yaratan ve NûRu Tur Dağındaki yazılmış kitaba, yayılmış kâğıda, belli oranda, faziletlerle dolu Peygamberine ( Hz Musaya) nazil eden ALLAHa hamd olsun!
Hamd, izzetle anılan, övgüyle tanınan, darlıkta ve genişlikte şükürle yâd edilen ALLAHa mahsustur!
ALLAHın salâtı MuhaMMede ve Onun pâk Ehl-i Beytine olsun!

Âmin
!...

Resim

''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi ve ümmetihi.''
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

KULluk BeLÂMm
gÖZz kAŞlarıMm

>AŞK es SeLÂMm
YiNe YeNiden BAŞlarıMm
...


ResimGÖK dOLusu GÖZ YAŞlarıMm!..

dİZiMm dİZiMm -> gÖZ YAŞlarıMm
BUrası
-> BUrsa -> BeLÂ BÂzarıMm!..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İki göz var ki ateş onlara dokunmaz: Geceleri Allah korkusundan ağlayan göz ve geceleri Allah yolunda nöbet tutan göz.”
(Mecmau’z-zevaid, 5/288).

Mecmau’z-Zevâid ve Menbau'l-Fevâid
Nûreddin Ebu'l-Hasan Ali b.Ebî Bekir b. Süleymân el-Heysemî el-Kâhirî eş-Şâfiî (735-807 H.)

Zevâid türü hadis kitaplarının en büyüğü olan bu eserde 18776 hadis-i şerif konu başlıklarına göredir.
Meşhur Altı Hadis Kitabı'nda (Kutub-u Sitte'de) olmayan oldukça nadir hadis-i şerifler ihtiva eden bu muhteşem klasik kaynak eser, sınıfındaki en büyük hadis koleksiyonudur.


Kaynakları:
Müsned, İmam Ahmed b. Hanbel
Müsned= el-Bahru'z-zahhâr, Bezzâr
Müsned, Ebû Ya'lâ el-Mevsılî
Mu'cem şüyûhihî, Ebû Ya'lâ el-Mevsılî
el-Mu'cemu'l-kebîr, Taberânî
el-Mu'cemu'l-evsat, Taberânî
el-Mu'cemu's-sağîr, Taberânî
Müsnedu Ebî Saîd, Taberânî
Müsnedu Âişe, Taberânî..


*

Resim---Abdullah İbni Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bana Kur’ân oku!" buyurdu. Ben: “Ey Allah'ın Resûlü, Kur’ân sana indirilmişken ben mi sana Kur’ân okuyayım?” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kur’ân'ı başkasından dinlemekten pek hoşlanırım" buyurdu. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ Sûresini okumaya başladım."

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاء شَهِيدًا
Resim--- Fe keyfe izâ ci’nâ min kulli ummetin bi şehîdin ve ci’nâ bike alâ hâulâi şehîdâ(şehîden): Artık her ümmetten bir şâhid (resûl) getirdiğimiz zaman ve seni de onların üzerine şâhid olarak getirdiğimiz zaman (halleri) nasıl olacak?”
(Nisâ 4/41)
Âyete geldiğimde: "Şimdilik yeter!" buyurdu. Bir de baktım Resûlullah, iki gözü iki çeşme ağlıyordu.

(Abdullah İbni Mes'ûd radıyallahu anh’dan; Buhârî, Tefsîru sûre (4), 9, Fezâilü'l- Kur'ân 33, 34; Müslim, Müsâfirîn 247; Ebû Dâvûd, İlim 13; Tirmizî, Tefsir 5)

*

ANLAtAN AŞK > BİZ BİR-İZ-i
B o N c u K g i Bi >dİZi >dİZi
SILA
-ya -> SALÂT >HaSsReTi
K A V u r AN K O R İÇim
-İZ i!..

ZEVK 5593

nAKLen HAKKı DUYup UYmaz!. -> AKIL ŞEY-t-ÂN-ım TAŞLarıMm!
Y A K Î N-e ER!” inceye Kadar.. ->Y e N i den Y i N e BAŞLarıMm!
ÖZümden ->“GÖZ üme AKıyor!. ->KOR ATEŞ YÜZüm YAKıyor!..
DÜN YARın - şu ÂN -> şeÂNda!.. DÜŞÜNcemde GÖZ YAŞlarıMm!..


Kul İhvÂNi


30.09.13 08:18
brsbrsbzr..aklmnnklmzÂRı..


sÖZün ÖZet ÖZü:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---“Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn (yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye (son yakîne, Hakk'ul yakîne, Allah'a köle olmaya ulaşıncaya) kadar Rabbine kul ol!”
(Hicr 15/99)

DUYup-UYamadığıma GÖZ YAŞlarıMm!..:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
1-
Âdil devlet başkanı,
2- Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
3- Kalbi mescidlere sevgi ile bağlı müslüman,
4- Birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah için olan iki insan,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadının gayr-i meşru davetine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
6- Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
7- Tenhâda Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi." Buyurdu.
(Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91; Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2)

*

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah korkusuyla gözyaşı döken kişi, sağılmış süt memeye dönmedikce cehenneme girmez. Cihad tozu ile cehennem dumanı asla bir araya gelmez." Buyurdu.
(Tirmizî, Fezâilu'l-cihâd 8; Zühd 9. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 8; İbni Mâce, Cihâd 9)

*

Abdullah İbni Şıhhîr radıyallahu anh şöyle demiştir: “Bir keresinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.”
(Ebû Dâvûd, Salât 158. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 18)

*

عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ
بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.” buyurdu

(Ali kerremullahi veche’den; Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 1; Mecmau’z-zevaid, 5/288).
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

HuRMa KÜTÜĞÜ YüreğiM..

İNLEYEN HANNÂNE HURMA KÜTÜĞÜm..
NAZ-NiYAZ NÂLANI.. GÖZ YAŞI KÖPÜĞÜm

zikr-i dâim
fikr
-i dâim
şükr
-ü dâim
>sabr-i dâim..

Resim

ZEVK 5437

MÂLikul MüLK DeYYÂN ALLAH!. Dünya AHhmak MeNNÂNesi
El MeNNÂNu
l- HaNNÂN -> ALLAH!.. -> ÂŞIKları ->BeNNÂNesi
BİZ BİR-İZ in ->PaRMaK İZ-i ->ÖZ-ün SÖZ-ü >SÖZ-ün SES-i
ZİKR
-i DÂİM -> EHLuLLAH -> ki -> HaBîBuLLAH -> HaNNÂNesi!..


Kul İhvÂNi

27.05.13 -> 21:27
ayzağa->istnbl..zmnzhr

MÂLiku’l –MüLK: Bütün mülkün hakiki mâliki olan ALLAH celle celâluhu..
Resim

DeYYÂN: Herkesin hesabını ve hakkını en iyi bilen ve veren. Hâk Teâla. Kahhar. Hâsib. Hâkim. Kadir. Râi. Cenâb-ı Hak ALLAH celle celâluhu..
Resim

MeNNÂN: İhsanı bol. Çok çok ihsan eden. En çok nimet veren ALLAH celle celâluhu..
Resim

HaNNÂN: Rahmetlerin en lâtif cilvesini gösteren, Rahman ve Rahîm olan ve çok merhametli olan ALLAH celle celâluhu..
Resim

HaNNÂNe: merhamete muhtaç-mecbur-me'mur-mahkum-müştak ağlayan…
MeNNÂNe: Malı, mülkü, serveti için kendisiyle evlenilen kadın. dünya fitnesi..
BeNNÂNehu: o’nun parmak başı… Parmak izi.. her AN “Ölmeden ÖL YAŞAyanlar..

بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ
Resim---Belâ kâdirîne alâ en nusevviye benâ nehu: Bilâkis-evet; BİZ, onun parmak uçlarını dahi derleyip (yeniden) düzene koymaya kâdiriz-güç yetireniz!”
(Kıyame 75/4)

*

Resim---Câbir radiyallhu anhu: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hurma kütüğünün üzerinde hutbe okurdu. Marangoz bir kölesi olan Ensarlı bir kadın: “Ya Rasûlallah! Benim marangoz bir kölem var. Ona senin için, üzerinde hutbe okuyacağın bir minber yaptırsam olmaz mı?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de: "Olur" dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için minber yapıldı. Cuma günü olunca, o minberin üzerinde hutbe okumağa başladı. Daha önce üzerinde durduğu kütük bebek gibi inlemeye başladı. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bu, yanında yapılan zikri dinlemekten uzak kaldığı için ağladı" buyurdu.
(İmam Ahmed, Müsned, 3/300; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 6/146; Ebu-Nuaym, Delailu'n-Nubuvve, s. 142)

Resim---Et-Tufeyl İbn Ka'b, babasının şunu anlattığını söyledi: “Yâ Rasûlullah! Sana, cuma günü üzerinde duracağın, cemaatin seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği bir minber yapmamı ister misin?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de: "Olur" diye cevap verdi. Minbere üç basamak yapıldı. Minber getirilip yerine konulunca ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıkmak isteyince hurma kütüğünün yanından geçti. Kütük, çatlayıp parçalanıncaya kadar öküz gibi böğürdü. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minberden inip eliyle onu okşadı ve kütük sustu. Sonra tekrar minbere çıktı. Mescid yıkılıp değiştirilince (Hz. Osman devrinde), bu kütüğü Übeyy İbn Ka'b aldı. Çürüyüp güve yeyinceye ve toz toprak haline gelinceye kadar, Ubeyy'in yanında kaldı.
(İbn Mâce, Sünen, kitabu İkameli's-sala, babu ma caefi bed'i şe'ni'l-minber, 1/ 454; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 6/67, 98)

Resim---Enes radiyallahu anhu: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cuma günü, sırtını dayadığı bir kütüğün yanında hutbe okurdu. Cemaat çoğalınca: "Bana bir minber yapın" dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için iki basamaklı bir minber yapıldı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okumak üzere minberin üzerine çıkınca, kütük Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e olan özleminden dolayı ağladı.Ben mesciddeyken, kütüğün özlem duyarak inleyip ağladığını duydum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minberden ininceye kadar durmadan ağladı. İnip kütüğü okşadıktan sonra sustu.
Hasen bu hadisi anlattığında ağlamış ve şöyle demişti: “Ey ALLAH'ın kulları! Aziz ve Celil olan ALLAH'ın yanındaki derecesinden dolayı kütük, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme özlem duyarak ağlayıp inlediğine göre, siz onunla karşılaşıp buluşmak için özlem duymaya daha çok hak sahibisiniz!"

(Beyhakî, Delailu'n-Nübüvve, 2/559 (Enes'ten); İmam Ahmed, Musned, 3/226; İbn Huzeyme, Sahih, 776; İbn Hıbban, Sahih, 574 (Mevarid); Tarihu'l-Hatib, 12/486; İbnu'l-Mubarek.Zuhd, 361)

Resim---İbn Ömer radiyallahu anhu: “Rasûlullah bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okudu. Minber edindikten sonra hurma kütüğüne dayanmaktan vazgeçti. Hurma kütüğü ağladı. Peygamber gelip ona elini sürdü.” Dedi
(Buharî, Sahih, kitabu'l-menakıb, babu alamati'n-nubuvveti fi'l-islam; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/557; Tirmİzî, Sünen, kitabu salatı'l-cumua, babu ma cae fi'l-hutbeti ale'l-minberi, 2/379)

Resim---İbn Abbas radiyallahu anhu: “Rasûlullah bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okurdu. Rumlardan (Bizanslılardan) birisi ona geldi: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bana bir minber yap da onun üzerinde hutbe okuyayım" dedi.
O adam Rasûlullah için gördüğünüz şu minberini yaptı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okumak üzere minberin üzerine çıkınca, hurma kütüğü, yavrusundan ayrılan devenin inlemesine benzer sesler çıkarmağa başladı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minberden inip onu kucaklayınca sustu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir çukur kazılarak kütüğün oraya gömülmesini emretti.”
Dedi

(Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/558. Bakınız: Fethu'l-Bari, 2/397)

Resim---İbn Bureyde'nin babası şunu anlattı: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okuduğu zaman ayağa kalkar ve uzun süre ayakta kalırdı. Ayakta durmak onu yoruyordu. Bir hurma kütüğü getirilip bir ucu yere gömülmek suretiyle dikildi. Peygamber hutbe okurken uzun süre ayakta durursa arkasını bu hurma kütüğüne dayardı. Medine'ye gelen birisi onun bu durumunu gördü. Yanında bulunan kişilerden birisine: “Muhammed'in memnun kalacağını bilsem, kendisi için üzerinde oturmak istedikçe oturmasına, ayakta durmak istedikçe ayakta durmasına elverişli bir oturma yeri yapardım, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: bunu duyunca: "Onu bana getirin" dedi. Adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'e getirildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona, kendisi için bu basamakların yapılmasını emretti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bunda bir rahatlık hissetti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hurma kütüğünü bırakıp kendisi için yapılan minbere gidince, hurma kütüğü üzüldü. Peygamber onun yanından ayrıldığı zaman devenin inlediği gibi inledi.
Bureyde babasının şöyle dediğini duydu: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hurma kütüğünün inlediğini duyunca, onun yanına döndü ve elini üzerine koyup şöyle dedi:
"İstersen, yüce ALLAH'a dua edeyim. Seni, eskiden bittiğin yere geri çevireyim. Oraya dikeyim de, orada eskiden olduğun gibi ol. İstersen, seni cennete dikeyim de cennet ırmaklarından ve pınarlarından sulan. Orada güzelce yetiş ve meyve ver de ALLAH'ın sevgili kulları senin meyvenden yesinler. Nasıl istersen öyle yapayım" dedi. O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin: "olur, öyle yapayım, olur öyle yapayım" sözünü duyduğunu söyledi: Bunun üzerine Rasûlullah'a soruldu: "Cennete dikmemi istedi" dedi.

(Darimî, Sünen, 1/16)

Resim---Et-Tufeyl tbn Ubeyy Ibn Ka'b'ın babası şunu anlattı: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gölgelik vazifesi gören bir hurma kütüğünün yanında namaz kılar ve o kütüğün yanında hutbe okurdu. Ashabından birisi: “Sana cuma günü üzerinde duracağın, cemaatin seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği birşey yapsak olmaz mı?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de: "Olur" dedi. Onun için üç basamak yapıldı. Eskiden yaptığı gibi onun, üzerine çıktı. Hurma kütüğü ona doğru eğildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Sakin ol" dedi. Daha sonra dönüp: "Dilersen seni cennete dikeyim, senden salihler yesinler. Dilersen, eskiden olduğu gibi tekrar seni taze ve yeşil hale getireyim" dedi. Hurma kütüğü âhireti dünyaya tercih etti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince o babama verildi. Güve yeyinceye kadar devamlı onun yanında kaldı.
(İmam Ahmed, Müsned, 5/139)

İbn Akil radiyallahu anhu: “Hurma kütüğünün ağlamasının ve Rasûlullah'a ağaçların gelmesine şaşırılmaması gerekir. Mıknatısta demiri kendisine çeken bir özellik yaratan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde de ona çeken bir özellik yaratabilir.
(Abdurrahman İbnü’l-Cevzî, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 283-286.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

HaBLi’l- VERîDim cÂN İpim!
SıRRSıFıRım -> SAHİP-im!
gÖZde GÜLüşüm >gÖZ YAŞım!
YAĞmur YürEK.. BorAN-TİPİm!..

ZEVK 5803

KORKu-UMUT SıRATında.. ->
“BİZ BİR-İZi BEKLE!”mEK NE?.
DERDlerini -> ZeVK EYyleyip -> İ K İ U Ç -un EKLEmEK NE?.
YAŞAnmayAN -> YalAN İMiŞş!. >SON-UÇ ELde KalAN İMiŞş!.
TEKe TEK TERasta ->TEVHİD.. “TEKe TEKi ->TEKle!”mEK NE?.


Kul İhvÂNi

09.01.14. 23.30
brsbrs..tktktrstkkmİZdayışğmm

Resim
Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : Euzü bi ridake min sahtike : Gazabından rızana sığınırım! buyurmuştur.
Kendini bilen kişinin bu sığınması esmâ yönüyledir.

"Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nûriz-Zâtî Resim Ves sirrissâri fi cemiil âsâri Resim Vel esmâi vessıfâti Resim Ve alâ âlihi vesahbihi vesellim Resim Adede kemâlillahi ve kemâ yelîku bikemâlihi."

"ALLAH'ım! Zâtın nûru, Esmâ ve sıfatların bütün eserlerine (mevcûdat) sârî (süren, süregen, sürücü, yayılan) sırrı olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e, ailesine ve ashabına salât-ü-selâm ve bereketini ihsân eyle! ALLAH'ın kemâli adedince ve O'nun kemâlinin lâzım ve lâyıkınca!"


Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : Euzübike minke : Senden Sana sığınırım! buyurmuştur.
RABB’ını da bilen kimsenin bu sığınması esmâ cihetiyle değil, Sıfat-Zât cihetiyledir.

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

bEN -> maSALLım!.
DE!DE!lere-BE-BE-lere
->ANnEleRe ->EbELere
DOĞurANA
->DOĞurtANA
En NeBîYyu
n- NEBE!lere!.
bEN -> maSALLım!. GÜLü ALLım
bENi SENlim!. ->sENi >BENlim!..
sENi BENlim!. ->bENi >SENlim!..
bEN/SEN -> maSALLım!.


UY-AN-ık bEN
UY
-uy-AN bEN
S
eBeBSONuÇ
KİM
den-NedEN?!.


bİR vAR iMiş bİR YOKk iş
HaKk’ın KULLarı ÇOKk iş
Lâ HuVe İLLâ HuVe” -> YaYy
hERr YÂRım NEfes -> OKk iş!.


ResimUY-AN-ık bEN!.

KENDİne gEL kul ihvÂNi
BiRr DaMMla sEL kul ihvÂNi
Leyyla mecNÛN maSALLı
-> MÎM-i MeSEL ->kul ihvÂNi!.


İnsÂNın SıRRı” nı SORma!
KORKU-SUzdan UMUT-SUzdan!
GÖNLÜ KÖR-ün DÜŞün YORma!
“cÂN SUyu”n TESTİsi -> “BUZ”dan!..


OLsun! OLmasın!”lar -> OL-ÂN
TEK
-BİR TEVHİD -> ELde KaLAN
M
eRKeZ-MuHiT.. İÇ-DıŞ -> AYNı
Şu ÂN YAŞA!.nmayan -> YALAN!..


ResimZEVK 5926

BİZ BİR-İZ! ->BİL-e SEVgili.. ->SEVen-SEViLen SıRrı Eş!
ŞeCeRril- AHDAR ->DİRİlik!.. ->NÛRun ANAsıdır ->AT-Eş!
KÛN feyeKÛN ŞeÂNı ->HaYy!. ->Mute KaBLe en Temute!.
İÇimdeki ->KARA SEVd ->GÖZLerimden DOĞ-ÂN ->GÜNEŞ!.



Kul İhvÂNi

05.03.14 19:47
brsbrs..tktktrstkmd-ynyrğmycd..


sÖZ o ki;
Resim AYN-ı ÂNn..

el ÂN ->Şe’ÂN ->AYNGÜN-Eş
el ÂN ->OL-ÂN >OYN-u GÜN-Eş
>UYku->SU-z GEÇen ->GECEler
>NAZLı YÂRin ->KOYN-u GÜN-Eş!.. HaYy dE BiRree!..


ŞeCeRril- AHDAR ->DİRİlik!..:

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Resim---
“Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdarinâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).: Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.- «O (Hâlık-ı Azîm) ki, sizin için yemyeşil ağaçtan bir ateş vücuda getirmiştir de şimdi siz ondan yakıveriyorsunuz.» (YâSîn 36/80)

KÛN feyeKÛN ŞeÂNı ->HaYy!.:

KÛN feyeKÛN:

هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim--- "Hüvellezi yuhyi ve yümit fe iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun: O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız «Ol!» der, o da oluverir.''” (Mü’min 40/68)

El ÂN ŞeÂNuLLAH: şu ÂN YENiden YARATış..
Şu ÂNdaki her ÂNdaki Yeniden Yaratış KeVniyyeti..

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ardı’l- meliki’l- kuddûsi’l- azîzi’l- hakîm(hakîmi).: Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder.” (Cumâ 62/1)

Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş-RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılarak ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâimindeyiz inşae ALLAH..


SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “Kun feyekun” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım.

Sebehâ: yüzmek, Subhânallah demek.
Sebbaha (mübalağa ile) ALLAH’u Teâlâyı tenzih ve takdis etmek.
Zerrenin
(atomun) ve kürrenin (kâinâtın) bir saniye durmaksızın takdir edilen yörüngede ve şartlarda kimseye dayanmadan (mesnedsiz) parmak izleri gibi tek başlarına (RABB’larıyla başbaşa), sonsuz felekler içinde yüzüp durmaları...
Her hücrenin
"HAYY!" HAYY-kırışı...
Doğuştan-ölüme bir kere bile susmadan tevhid tıklayan kalbler...
Herşey; her zaman, her yerde ve her hâlde herkesle beraber sistemin sahibi
AZÎZÜ’R RAHÎMÜ’l-SUBHÂN ALLAH Teâlâ yı maddî
(somut) ve mânevî (soyut) noksanlık, benzetme ve zıddı var sanmalardan uzak kılıyorlar.
Canlı şâhidleriyiz diyorlar...

“Zâtında, sıfatında, esmâsında, fiilinde ve hükümlerinde münezzehtir!..” müezzinleri!..
Yu sebbuhu: Tesbih ederler hep yüzerler)
Yüsebbuhu!: Şimdi şu AN da Küllî ŞEY Yaratanını durmadan tesbih edip birbirine asla mesnedlenip dayanamadan tek başına boşlukta-fezada yüzüp-dönüp durmaktalar. Zerre-Atom ve Kürre-Kâinât DurmadAN Dost Raksında..
Yesebbihu: noksansızı El TAMM cc yu tesbih ve zikri ele yüzmekteler İlahî RAKSta hamd olsun!..

LiLLâhi:

ALLAH:
Resim

ALLAH ->LiLLAH -> LEHU ->HUuu!.. celle celâlihuu!..:

ALLAH ->LiLLAH -> LEHU ->HU!..:

Resim
HUVaLLAHullezî Lâ İLâHe İLLâ Huve: O ALLAH ki O'ndan başka El İLÂH yoktur


El İlâhu:
Resim

Resim

ALLAH


ALLAH
LİLLAH
LEHU..
HUUU!..
Celle Celâluhu…


ALLAH celle celâluhu İsm-i Şerîfi, İsm-i Zât, İsm-i Hass'tır. Lafzullahtır.
Sadece ALLAH celle celâluhu'ya aittir.
Harf-i Târifsiz tek esmadır ve târifi de yoktur ve tüm târifleri yutar.
Varlığı zorunlu, lâzım ve hamde lâyık olan Zât-ı Hakk'ın özel esmâlarının tümünü kapsayan ZÂT ismidir.
Tüm Sıfatları ve Esmâü'l-Hüsnâ'yı cem’ eden bohçadır.
Tercüme edilemez. Tefsir edilebilir.
Kur'ân-ı Kerimde 2697 defa geçmektedir.Allah lafzı Kur'ân'da ilk kez iniş sırasına göre beşinci sûre olan Fatiha süresinde zikredilmiştir.


ALLAH-LİLLAH-LEHU-HU...
Bütün sıfat-ı kemâliyeyi cem' eder.
ALLAH celle celâluhu, Kur’ân harfleriyle “Elif-Lâm-Lâm ve He” den teşekkül eder:
Zevk ediyoruz ve asla hükmetmiyoruz.
“Böyledir” demiyoruz da “böyle görüyoruz!” diyoruz:


1-) Dört harfin tümü beraber ALLAH celle celâluhu’dur.
“ALLAH” celle celâluhu lâfzının gerçek târifi hiç yapılamadı ve yapılamayacaktır da.
Çünkü
“ALLAH” celle celâluhu İsm-i Şerîf kelimesi tüm Sıfatullah ve Esmâ-ü’l-Hüsnâyı içinde toplayan câmi’dir.
Bohça gibi ve kapsayıcıdır.

ULUHİYYET ismi olup gerçek ilmi Zâtına mahsus ve bildirdiği kadar bilinebilmektedir.
Herkes kendi oturduğu yer ve yönden gördüğünü söylese de aynı yer ve yönde sen otursan çok başka şeyler görüp söyleyebilirsin.

Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâluhu’a ulaşan yollar, nefeslerin sayısınca çoktur.”
Anlamına hadis-i şerîfini okumuştum ama mesnedini şu anda bilemiyorum.

ŞERÎAT-ı Rasûlullah da yâni Şerîatullah’da
ALLAH celle celâluhu ismi şerîfi esastır ve âyettir.
Âyette; Elif, Elif ve Be, Be dir.
Yorum ve hikmet değil âyet esastır.
Bu ise sonsuz insan için ana ve yeterli şart olan şerîat kuralları için çok mükemmel bir yoldur ki sırât-ı müstakîmdir.


2-) Elifi kaldırırsak “LİLLAHi” (lâm-lâm-he) kalır.
Ki bu “Herşey
ALLAH için” anlamındadır.
Emânet ve İmânın esası olan şerîatten sonra halisen muhlisen
ALLAH Teâlâ için soyut-somut fiil işlemek erdemi olan Tarikat (yollar) bölümüne geçilmiş demektir.
Elbette anlatma zorluğu var...
Vites değiştirir gibi 1. vitesden 2. vitese geçmek gibi değil de: Delikanlı Mehmet’den aklı başında olgun Mehmet’e geçiş gibi düşünmeliyiz.
Zâten şerîat diğerlerini kapsayan “Kab” hükmünde olup, ağacın dış kabuğu gibidir ve mutlaka şarttır.


3-) Bir “Lâm”daha kaldırırsak “Lehû” kalır.
Ki “O’na ait,O’nun” demektir. Bu ise MÂRİFETtir...
Herşey ve herkes O’nun mülkü ve malıdır. Mahlûkatın Meliki (Sahibi) ve Mâliki (yöneticisi); Mâliki yevmi’ddin veyâ meliki yevmi’ddin dir... ^
İki okuyuş da caizdir. “Lehû” sırrını anlayan Âriftir.


4-) Son “Lâm”ı da kaldırırsak: “Hû-Hüve-O” kalır.
Ki
Hakku’l-HAKK’tır.
Biliyorsun günü gelince bu âlemde mahlûkat olup da muhatab olacak bir nefs kalmayınca
EL KAHHAR (Kahredici, gücü ile helâk edici, yok edici) olan ALLAHU ZÜ’l-CELÂL:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---“Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevm(yevme), lillâhil vâhidil kahhâr(kahhâri) :O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH kıyâmet günü arzı (yer tabakalarını) Kudret eline alır (kabzeder) semâyı (gök tabakalarını) da sağ eline (içine) dürüp büker, sonra (mahşer ehline) MELİK BENİM (Kâinâtın Mâlikiyim) ! Nerede yeryüzünün melikleri (kralları?)” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Mukaddime, 192; Buhârî, Zümer Sûresi tefsiri; Müslim, Sıfatü’l-Kıyâme babı)

El meliki’l- kuddûsi’l- azîzi’l- hakîm:

El Melikü :
Resim

El Kuddûsü :
Resim

El Azîz :
Resim

El Hakemü :
Resim

El Hakîmü :

Resim

*

e Lestu ÂHİDi ALLAH
ŞeHÎDi
- şÂHİDi ALLAH
Mahşeri NûR
-u MuhaMMed
KaHHâru
l- vÂHİDi ALLAH!..


celle celâluhu
sallallahu aleyhi ve sellem..


e Lestu ÂHİDi ALLAH :

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu BeLÂ şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.”
(A’raf 7/172)

ŞeHÎDi - şÂHİDi ALLAH:

أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
Resim---Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).: Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti (namazda okunan) Kur'an'ı, işte o, şahid olunandır.” (İsrâ 17/78)

Eş Şehîdu:
Resim

KaHHâru’l- vÂHİDi ALLAH!..:

VâHiDu’l- KaHHaR: HaRRa KuDReti TEKliği.. YOK/ÇOKluksuzluk ıSSızlığı/SeSSizliği.. KİMMsesİZliği KİMMMliği.. LÂ HuVe iLLÂ HuVe…

Tek Şey… MekÂN..
İKİ ŞEY’in İlişkisinden-Münasebetinden OLAY..
İKİ OLAY’ın İlişkisinden-Münasebetinden ZamAN
İKİ ZamAN’ın İlişkisinden-Münasebetinden ZaNNlar doğmaktadır İnsan AKLı Algılamasında SANALken…
Gerçekte ise, VAHDETte Kahhariyet vardır, Kesrette Mahviyyet;
KüLLî ŞEY ASLına RüCÛ’ Edince ve de RABBu’l- ÂLEMîn ZÂTında SORusuna CeVÂB VERince:


يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevm(yevme), lillâhil vâhidil kahhâr: Onların bariz olduğu (ortaya çıktığı) gün onlardan (hiç)bir şey Allah'a gizli kalmaz. O gün mülk kimindir? -> Tek ve Kahhar olan Allah'ındır.” (Mü’min 40/16)

El Kahhâru :
Resim

El Vâhidu :

Resim

**

biRr SÖYLeŞİ->:

haYycÂN:
hocam nasılsınız....dün gece bir yazı okuduk elhamdülillah...
“Görmez misin ki, vücûd kadîmde kadîm, ve hâdiste hâdistir!.. Ente ilâhun ve ente me'lûhün!.. (İlahiyet ve kulluk sende biraradadır).."
Yani, sen ilâhsın: Sıfâtı ilâhîye’nin sende zuhûru ve ulûhiyete mazhar olman sebebiyle; ve sen me'lûhsun, mukayyedliğinden, taayyününden ve mahlûkiyetinden ötürü."
Mevlânâ Nizâmüddin Hâmuş...

-Bu âlemde ve bütün âlemlerdeki mevcûdât ve a'yân, hakikata ermişlerin indinde, esmâi ilâhîyye icabı zuhûra gelmiş şuûru ilâhiyyeden başka bir şey değildir!.. Ve, Muhyiddin A'râbî`nin "â'yan vücûd kokusunu koklamadılar" sözü gereğince, kendi vücûdları yoktur; bizâtihi "yok"turlar!..

Bu takdirde, herkeste, her şeyde zâhir olan cemâl ve celâl kemâlâtı, tamamiyle nısbî ve izâfîdir.

Hakikatte, bunlar, ilâhî hakikatlerdir ki, ezelî ilim sûretleri muktezâsınca zuhûr etmiştir!..


kulihvÂNi:
bunlar haktır ancak herkesin oturduğu ve karşısında gördüğünce HAKtır..
ancak 3600 derece dönen/TÛRLayAN/TaVaF Eden MuhaMMedîler için her ÇAĞın ÇAĞrısı vardır..
Muhyiddin ARABÎ kaddesallahu sırrahu, hocamdır canımdır..
Hamuş kaddesallahu sırrahu .. sessiz kalmış Babam da öyledir..

ne varki ÂLEM şu AN -> Şe’ÂNuLAH ki -> ALLAHu zü’l- CeLÂL NURudur -> Hayydır, Hakikattir ve ZÂHİRdir.. ve de TEK-BİR şehÂDEt ALEMİ dir..
nisbî-izâfî olan ise uyuyan akıldır.. Ham Akıl, UYanık/UYulan NAKİL değildir.. vs vs..
çocuk tez doğmaz!. zamanı gelince değil mi?. her İŞin/ÂNın şe’ÂNuLLAH-da belirli/A’yan-ı Sabit bir vAKTi/AKTi vardır ki:


وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Resim---
“Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırr(mustekırrun).: (Habîbim, yâ Muhammed!) Celâlim hakkı için, senden önce de nice peygamberler gönderdik; onlara da zevceler ve çocuklar verdik. Hâlbuki Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mu'cize getirmesi mümkün değildir! Her zamânın yazılmış bir hükmü vardır.” (Kamer 54/3)

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلاً مِّن قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ
Resim---“Ve lekad erselnâ rusulen min kablike ve cealnâ lehum ezvâcen ve zurriyyeh(zurriyyeten), ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), li kulli ecelin kitâb(kitâbun).: Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır.” (Ra’d 13/38)

Herşeyin yazılı bir vakti vardır.
Her devrin bir hükmü vardır.
Her işin bir vâdesi vardır. Her ecel bir yazgıdır.
Her müddetin (yazıldığı) bir kitabı vardır.
Her çağa özgü vahyi bir mesaj vardır.. her ÂNın “k-t-b”si.. BİLelik sENliği keVNiYyeti..


haYycÂN:
hocam...eyvallah...ne varki ÂLEM şu AN, ALLAH cc NURUdur ve Hayydır Hakikattir ve ZÂHİRdir.. ve Şehâdet ÂLEMİ dir....şehadet eden kim hocam....kime şahid oluyoruz....kendi kendimize kendi hakikatimize şâhid olup, ben sANdığımızı "şehid" etmiyor muyuz?...

***

ResimAYakta UY-uy-AN bEN!.

gÖNLümdeki GÜL kOKusu
UMUDa >UYku DÜŞümde!.
İLKe >SONİKRâ!.” OKU!su
KehriBÂRî GÜLüş” ümde!..

biRr SEVd maSALLı giBi
UYkuSUz UYkumda SEVgi
ISsız-SESsiz ->TEKe TEKte
SEVen SEViLen -> SEVgiLi!.


KehriBÂRî: Cevher saçan. Güzel sözler söyleyen..

İLKe >SON “İKRâ!.” OKU!su:

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---“Ikra’bismi rabbikellezî halak(halaka).: Oku O yaratan Rabbinin adıyla!” (Alak 96/1)

er RABB:
Resim

“KehriBÂRî GÜLüş” ümde!..:

El Bâriü :
Resim

El Bârru :

Resim


SeLLü-SALLın ÜMMü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemimİZe sonsuz sınırsız İLMULLAHça es SeLÂM OLsun!..


Resim

Resim

5. SALÂVÂT-I ŞERÎFE :
Hadis Hafızı Celâleddin Suyutî "Amelü’l-leyli ve’l-leyl" isimli eserinde
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in :
Her kim bu salâvât-ı şerîfeyi devamlı olarak okursa rüyasında beni görür.”
buyurduğunu bildirmiştir. Bu hususta başka hadisler de mevcûddur.


TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ ruhi Seyyidinâ Muhammedin fil-ervâhi Resim Ve salli ve sellim alâ cesedi seyyidinâ Muhammedin fil-ecsâdi Resim Ve salli ve sellim alâ kabri seyyidinâ Muhammedin fil-kubûri.

MÂNÂSI: ALLAHım! Ruhlar içinde (arasında) Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ruhuna salât-ü-selâm eyle! Cesedler (cisimler) içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in cesedine salât-ü-selâm eyle! Kabirler içinde Efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kabrine salât-ü-selâm eyle!”


nOt:

Seyyid Şerîf Cürcanî kaddesallahu sırrahu..:

Büyük âlim ve velî. İsmi Ali bin Muhammed bin Ali Cürcânî, künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Soyu Peygamber efendimize ulaştığından Seyyid Şerîf ismiyle tanınıp meşhur oldu. 1339 (H.740) târihinde Cürcan şehrine bağlı Tâku nâhiyesinde doğdu. 1413 (H.816) tarihinde Şîrâz’da vefât etti. Türbesi, Savahan mahallesinde Vâkib Kabristanında olup, ziyâret mahallidir.

Seyyid Şerîf Cürcânî küçük yaşından îtibâren Cürcan’da ilim öğrenmeye başladı. Nûreddîn Tuvâsî, Ömer el-Buhaymânî, Muslihiddîn bin Ebi’l-Hayr Ali ve başka âlimlerden okudu. Tahsîlini devâm ettirmek üzere seyâhatlere çıktı. Bu maksatla Hirat, Anadolu ve Mısır’a gitti. Hirat’ta Mevlânâ Kutbuddîn Şîrâzî, Mevlânâ Ebû Abdullah’ı ziyâret etti. İlim öğrenmek ve talebe olmak arzusunu bildirince, kendisini Mısır âlimlerinin en üstünlerinden Mübârek Şah’a gönderdiler.

Seyyid Şerîf Cürcânî’nin yolu Anadolu’ya uğradığında zamânın büyük âlimlerinden Muhammed Aksarâyî hazretlerini ziyâret etmek istedi. Aksaray yakınlarına geldiğinde onun vefât haberini aldı. Lâkin talebeleriyle tanışıp sohbet etti. Sonra da Aksarâyî hazretlerinin en meşhûr talebesi olan Şemseddîn Muhammed Fenârî (Molla Fenârî) ile de tanışıp, birlikte Mısır’a gittiler.

Mısır’a varınca, Mübârek Şah’ın medresesini arayıp buldu. Mübârek Şah’a hâlini ve maksadını anlatıp, hocasının gönderdiği mektubu verdi. Mübârek Şâh, hürmetle ayağa kalkarak, mektubu alıp öptü. Sonra; "Seni okuturum. Fakat sâdece dinlemekle iktifâ edeceksin. Derste soru sormana ve konuşmana müsâade yok" dedi. Seyyid Şerîf Cürcânî buna râzı oldu. Bu sırada Mübârek Şah, Mısır’ın ileri gelenlerinden birinin çocuğuna Şerhu Metâlî’yi okutuyordu. Böylece o da derse katılıp, dinlemeye başladı. Mevlânâ Mübârek Şah, bu kitabı gâyet iyi ve üstün bir mahâretle okuyor, ağır mevzûları açıyor, mevzûları derinlemesine îzâh ediyor ve talebeye öğretiyordu.

Derslere bu şekilde devâm eden Seyyid Şerîf Cürcânî, geceleri kendisine ayrılan medrese odasında derslerine çalışıyor, çok az uyuyordu. Mübârek Şah, geceleri medresede dolaşarak, talebelerinin durumunu teftiş ediyordu. Bir gece medresenin avlusunda dolaşırken, Seyyid Şerîf Cürcânî’nin odasından gelen sese kulak verdi. Okudukları Şerhu Metâlî kitabı üzerinde; "Şerhte şöyle yazılı, hoca böyle söylüyor, ben de şöyle diyorum." diyerek, meselenin incelemesini yapıyordu. Hocası Mübârek Şah bunları işitince, çok sevindi ve son derece memnun oldu. Şâhid olduğu bu hâdiseden sonra, Seyyid Şerîf Cürcânî’nin artık bundan sonra derste konuşmasına ve soru sormasına müsâade etti. Bu husûsa Seyyid Şerîf Cürcânî çok memnun oldu. Derslere şevkle devâm edip, okuduğu Metâlî Şerhi'ne, genç yaşında mükemmel bir hâşiye, açıklama yazdı.

Seyyid Şerîf Cürcânî, Mısır’da Mübârek Şah’dan Metâlî Şerhi'nin yanısıra, aklî ilimleri de öğrendi. Ayrıca o sırada Mısır’da bulunan devrin meşhûr âlimlerinden naklî ilimleri okudu. O zamânın en meşhûr âlimi olan Ekmelüddîn Bâbertî’den de din ilimlerini öğrendi. Seyyid Şerîf Cürcânî, bu şekilde Kâhire’de dört sene kaldı.

Seyyid Şerîf Cürcânî, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra memleketine döndü. Hükümdar Celâleddîn Şah Şücâ bin Muzaffer, onu Şîrâz’da bir medreseye müderris tâyin etti. Sonra hükümdâr Şah Şücâ ile yakından tanışıp, çok hürmet ve ikrâm gördü. Şah Şücâ ile tanışması şöyle nakledilmiştir: "Şah Şücâ ordusuyla Esterâbâd’daki Kasr-ı Zerd’e gelip, bir müddet orada kalmıştı. Bu sırada Seyyid Şerîf Cürcânî, kendi eserini hükümdâra takdim etmek üzere bir asker elbisesi giyip, hazırlandı. Şah Şücâ ile iyi görüşen ve zamânın en meşhûr âlimi olan Sâdüddîn-i Teftâzânî'nin yanına giderek; "Ben garib bir kimseyim. Ok atmakta mehâretliyim. Sultan ile görüşmemi sağlamanızı ricâ ediyorum." dedi. Bunun üzerine Sâdüddîn-i Teftâzânî onu yanına alıp, sultânın otağına götürdü. Kapıda beklemesini söyleyip, içeri girdi. Onun hâlini sultâna anlattı. Sultan, Seyyid Şerîf Cürcânî’yi huzûruna çağırdı. "Ok atmakdaki mehâretini göster bakalım" dedi. Sultan böyle söyleyince, Seyyid Şerîf Cürcânî koynundan yazdığı kitabı çıkararak; "Benim oklarım ve mehâretim budur." diyerek, eserini sultâna verdi. Aynı zamanda ilim ehli olan Sultan Şah Şücâ, eseri alıp inceledi. Onun ilimde yüksek derecede bir âlim olduğunu görerek, çok tâzim ve hürmet gösterdi. Çok mikdarda para verip, elbise ve binek hayvanı hediye etti. Sultan Şah Şücâ, Kasr-ı Zerd’den Şîrâz’a dönerken, Seyyid Şerîf Cürcânî’yi de yanında götürdü. Onu Şîrâz’da yeni yaptırdığı Dâr-uş-şifâ Medresesine müderris tâyin etti. Seyyid Şerîf Cürcânî, bu medresede on sene müderrislik yaptı. Bir taraftan da kıymetli eserlerini yazdı. Zamânının en meşhûr âlimi olarak tanınıp sevildi.

Tîmûr Hân, 1387 târihinde Şîrâz’ı fethedince, Seyyid Şerîf Cürcânî’ye çok hürmet gösterdi. Kapısına bir ok astırmak sûretiyle, emân alâmeti koydu. Onun evine sığınanlara da emân verdi. Tîmûr Hân’ın bir vezîri, Seyyid Şerîf Cürcânî’nin fazîletli büyük bir âlim olduğunu Tîmûr Hân’a anlatmıştı. Tîmûr Hân onunla karşılaşınca, kendisine bahsedilenden daha üstün bir âlim olduğunu görerek, hürmeti ve sevgisi arttı. İlminden istifâde etmek için, onu Semerkand’a dâvet etti. Bu dâvet üzerine Semerkand’a gitti. Tîmûr Hân, fethettiği; İran, Irak, Sûriye ve Anadolu gibi İslâm bölgelerinde bulunan zamânın seçkin âlimlerini Semerkand’a topladı. Başta Teftâzânî ve Seyyid Şerîf Cürcânî olmak üzere, çok değerli âlimler orada bulundu.

Tîmûr Hânın âlimlere büyük sevgisi olduğundan, Sa’düddîn-i Teftâzânî ile Seyyid Şerîf Cürcânî’ye huzûrunda ilmî münâzaralar yaptırırdı. Tîmûr Hân, Seyyid Şerîf Cürcânî’yi daha çok sevdiği için, münâzaralardan sonra; "Kabûl edelim ki, ikisi de din ve mârifet bilgilerinde aynıdır. O zaman Seyyid’in nesebi üstündür. Çünkü Resûlullah’ın soyundandır." derdi. Seyyid Şerîf Cürcânî, on sekiz sene Semerkand’da kalıp, Tîmûr Hân’dan çok büyük alâka ve hürmet gördü. Semerkand’da kaldığı müddet içinde, medreselerde ders verip, yüzlerce kıymetli âlim yetiştirdi. Ayrıca çok değerli eserler yazdı. Tîmûr Hânın vefâtından sonra, Semerkand ve Mâverâünnehr’de çıkan karışıklıklar sebebiyle, Semerkand’dan ayrılıp, Şîrâz’a döndü. Vefâtına kadar Cürcân’da kalıp, ders vermek ve eserlerini yazmakla meşgûl oldu. Burada da, vefâtına kadar pekçok âlim yetiştirdi ve kıymetli eserler yazdı.

Seyyid Şerîf Cürcânî, evliyâlık yolu bilgileri adı verilen tasavvuf ilmini, evliyânın büyüklerinden olan Alâüddîn-i Attâr hazretlerinden öğrendi. Semerkand’da Tîmûr Hân’ın medresesinde ders verdiği sırada, Alâüddîn-i Attâr’ın sohbetine devâm ederek, tasavvuf ilmini öğrenmeye başladı. Alâüddîn-i Attâr’ın sohbetlerinde bulunmak için, soğuk, şiddetli kış günlerinde dahî, seher vaktinde kalkıp onun medresesine gider, kapıda bekler, müsâade edilince içeri girerdi. Ona büyük bir sevgi ve derin bir muhabbetle bağlı idi. Alâüddîn-i Attâr hazretlerinin teveccühleri ile kısa zamanda kemâle gelip, olgunlaştı. Tasavvuf hâllerinde daha da ilerlemek için, hocasından bir sohbet arkadaşı istedi. Alâüddîn-i Attâr da onu, en başta gelen talebelerinden olan Nizâmüddîn Hâmûş’a gönderdi. Bu zâtın sohbetlerinden de çok istifâde etti.

Bir gün Nizâmüddîn Hâmûş'un huzûrunda iken, tasavvufta murâkabe denilen hâle dalıp, kendinden geçmişti. Bu hâlde iken, Seyyid Şerîf Cürcânî’nin başından sarığı düşmüş, Nizâmüddîn Hâmûş kalkıp sarığını alarak başına koymuş, hâlini sormuştu. Bunun üzerine Seyyid Şerîf Cürcânî; "Çok zamandan beri levh-i müdrikemin (hâfızamın) nukûş-i ilmiyeden (ilimden) pak ve temiz olmasını istiyordum. Allahü teâlâya hamdolsun buna sohbetiniz bereketiyle kavuştum. Az zamanda mâlûmât endişesinden halâs olup, murâdım hâsıl oldu. Onun lezzet ve zevkinin galebesinden kendimden geçtim ve benden böyle bir hâl sâdır oldu." demiştir.

Seyyid Şerîf Cürcânî, ilimdeki çok yüksek derecesine rağmen, asıl kemâlâta, Alâüddîn-i Attâr hazretlerinin sohbetinde bulunduktan sonra, ondan feyz alarak kavuşmuştur. Bu hâlini bizzat kendisi şöyle anlatır; "Hocam Alâüddîn-i Attâr’ın sohbetine kavuşunca, Rabbimi tanıyabildim."

Seyyid Şerîf Cürcânî, talebelerine verdiği dersleriyle ve yazdığı eserleriyle, Selef-i sâlihînin yâni Eshâb-ı kirâm ve onları gören tâbiînin yolunu ihyâ etti. Selef-i sâlihîne halef-i sâdıkîn oldu. Hem yaşadığı asırda, hem de sonraki asırlarda eserlerine mürâcaat edilen bir âlimdir. Sonraki asırlarda yetişen âlimler, onun talebelerinden ilim almakla iftihâr etmişlerdir.

Talebelerinin en meşhûrları şunlardır: Başta kendi oğlu Nûreddîn Muhammed gelmektedir. Diğer bir talebesi de, din ve fen ilimlerinde âlim olan meşhûr Osmanlı âlimi Mûsâ Paşa Kâdızâde Rûmî’dir. Fethullah Şirvânî; Kastamonu medreselerinde müderrislik yapmıştır. Seyyid Ali Acemî; bu zât da meşhûr talebelerindendir. Aslen İranlı olup, ilim tahsîlini tamamladıktan sonra Anadolu’ya gelmiş, Bursa’daki Yıldırım Hân Medresesinde müderrislik yapmıştır. Fahreddîn Acemî; bu talebesi de, sonradan Anadolu’ya gelip, meşhûr Osmanlı âlimi Molla Fenârî’ye muîdlik, ders vekilliği yaptı. Ayrıca çeşitli medreselerde ders verdi. Sultan Murâd devrinde de Şeyhülislâm oldu. Hâce Alâeddîn Ali es-Semerkandî; bu talebesi de, ilimde yetiştikten sonra; Semerkand, Türkistan ve Hirat’ta müderrislik yaptı. Sonra Anadolu’ya gelip, Lârende adı ile anılan Karaman’a yerleşti.

Seyyid Şerîf Cürcânî’nin talebelerinden Afîfüddîn el-Cerhî, onun hakkında şöyle demiştir: "Asrının bir tânesi, âlimlerin sultânı, müfessirlerin iftihârı, ahlâk ve fazîletin nümûnesi, çok mütevâzî ve fakirlerin hâmisi idi."

Yine talebelerinin meşhûrlarından Kâdı-zâde Rûmî ve o devrin meşhûr âlimlerinden Gıyâseddîn Cemşîd, Uluğ Bey, Muînüddîn-i Kâşî ve Alâüddîn-i Tûsî gibi âlimler, Seyyid Şerîf Cürcânî’ye, insanların üstâdı mânâsına gelen "Üstâd-ül-beşer vel-akl-ül-hâdî aşer" ünvânını vermişlerdir. Yine âlimler arasında, ilimdeki üstünlüğünü ve îtimâd edilen bir âlim olması sebebiyle "Es-Seyyid-üs-Sened" ünvânıyla tanınmıştır.

Seyyid Şerîf Cürcânî hazretleri buyurdu ki:

"Evliyânın sûretleri, öldükten sonra da talebesine gözüküp feyz verirler. Fakat, bunları görebilmek ve rûhlarından feyz alabilmek kolay değildir. Ehl-i sünnet îtikâdında olmak, İslâmiyet’e uymak ve onları sevmek, saygılı olmak lâzımdır."

"Aklı olan, iyi düşünen bir kimse için, astronomi ilmi, Allahü teâlânın varlığını anlamağa çok yardım eder."

Âlim ve velî bir zât olan Seyyid Şerîf Cürcânî hazretleri yazdığı eserleriyle insanlara hak yolun bilgilerini öğretti.


Eserlerinin sayısı yüzden fazla olup, bâzıları şunlardır:

1-) Tercümân-ül-Kur’ân,
2-) Mişkât-ül-Mesâbîh Hâşiyesi,
3-) Muhtasar-ül-Câmi,
4-) Telvîh Hâşiyesi,
5-) Şerh-us-Sirâciyye,
6-) Hidâye Hâşiyesi,
7-) Hâşiye alâ Şerh-it-Tecrîd,
8- ) Şerh-ul-Mevâkıf vb.

dip nOT:
1-) Mu’cem-ül-Müellifîn; c.7, s.216
2-) Bugyet-ül-Vuâd; c.2, s.196
3-) Ed-Dav-ül-Lâmi’; c.5, s.328
4-) Fevâid-ül-Behiyye; s.125
5-) Miftâh-üs-Se’âde; c.1, s.167
6-) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s.1143
7-) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.728
8-) Şakâyik-ı Nu’mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.41
9-) Keşf-üz-Zünûn; s.12, 41, 139, 193
10-) Kâmûs-ul-A’lâm; c.4, s.2857
11-) Rehber Ansiklopedisi; c.15, s.186
12-) Reşehât; s.160
13-) Hadâik-ül-Verdiyye; s.149
14-) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.33
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

ZEVKin ZÂKe ZÂDE-SÎNden
vASL-ı vUSLat VÂDE-SÎNden
BİZ BİR-İZin! ->B BÂDE-SÎNden
->SÎNin SALLA -> SÂDE-SÎNden!..

He DOST!.. De DOST!.. Ne DOST!....

Ve DOST!....

ZEVK 5238

BEzm-i Be-L BÂ-DE-SîN ALdık -> şÂH-ı MERD-ÂN MERDi OLduk!
-> ÇIKtık --> çİLE ÇÖPlüğüne!?! -> DELÎ-lerin -> DERDi OLduk!.
-> kırAT KAÇÇtı! -> kıtMÎR UÇÇtu!.. Kul ihvÂNi -> KULLUK-> SUÇÇtu
>“YAŞA!”nmayAN -> yalAN iM-İŞ!.. ahhh!..” -> AŞKın nâMERDi OLduk!..
ResimKul İhvÂNi



14.01.13 -> 11:08
Brsbrsbzr..blnmyankmşbzİZ..


ResimnOt:
YOLumuz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Rıdvan yoludur, HAMDOLSUN

Es salâtu ve's-selâmu aleyke
Ya Hamidullah
sallallahu aleyhi ve sellem..


Resim

1. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : İbni Hacer el Heytemî’nin, Salâvât-ı Şerîfe Câmi’asında,
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den vârid bütün salâvâtları kendisinde toplayan,
hadis-i Şerîf mesnedli ve en fâzilletli salâvât olduğunu belirttiği salâvât:


TÜRKÇESİ:Allahümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn Resim abdike ve nebîyyîke ve Resûlike ve'n nebîyyil-ümmiyyi Resimve alâ alî seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ümmühâtil-minîne ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Resim Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fil-âlemîn Resim İnneke Hamîdun Mecîd.

MÂNÂSI: ALLAHım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyil-Ümmîn olan Efendimiz ve sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve müminlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine salât ve selâm eyle! Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde salât ve selâm ettiğin gibi salât ve selâm eyle! Çünkü Sen Hamîdsin-Mecîdsin!”

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)


Resim

Resim

TÜRKÇESİ: Allahumme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ve'n nebîyyil-ummiyyi Resim ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummihâtil-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Resim Kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fil-âlemîn Resim İnneke Hamîdun Mecîd.

MÂNÂSI: ALLAHım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyîl-Ümmîn olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve müminlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

ÂDeM gÖZü
->İSÂ kÖZü
sâHiB
>ÖZü
Kıtmîr sÖZü
..
aleyhumu's-selâm

NÂR BeLÂ ÖLÜ -> BeLÂ
NÛR BeLÂ
’ -> gÖLÜ BeLÂ
BİZ BİR-İZ ->BeLÂ’ >DENİZi
KÂR
-u-BeLÂ çÖLÜ ->BeLÂ!..

ZEVK 5668

ULUHiYyet ÂMA-sında.. ÂDeM-in >HeVâ - HaVvÂ-sı.. Oğul-Kız-DaMat-GELin-i!.
RaHMÂNiYyet SEMÂ-sında! MeRYeM-in MîM-i İSÂ-sı! NÛR-u MÎM-in YÂR YELi-ni!.
RAHîMiYyet >CEMÂ-sında.. -> GÂR-ı HaBîB HATiCÂ-sı.. ->MîM-i ESMâ ECELi-ni!.
MÜLKiYyet-in KEMÂ-sında.. ->ÂLiyyül- FATMA ZehRÂ-sı.. >EZEL-EBED ECELi-ni!.
UBUDiYyet CUMÂ-sında.. ->kul ihvÂNî -> BÜDELÂ-sı.. SeYyrediNn SıRr GüZeLi-ni!..

aleyhumu's- selâm..

Kul İhvÂNi

31.10.13 05:55
brsbrss..câmiülkebîresseLÂsı…


YORuMm-siZz

Resim

LÂ HUVe İLLÂ HuVe..

ResimSAHİBimİZ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e, ÂLine, ÜMMetine ->
Es SÂMEDu’s- SeLÂMu’l- CeLÂL celle celâluhu'nun SaLÂT ü SeLÂMı SoNsuz-Sınırsız İLMince OLsun!..


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme innâ nes'eluke becâhi nebîyyike Muhammedin sallallahu Teâla aleyhi ve sellem el mağfirete verrizâ Resim Vel kabule kabulen tâmmen Resim La tekilnâ fihi ilâ enfüsinâ tarfete aynîn yâ ni'mel Mevlâ veya ni'mel Mûcîb Resim Yâ Azîzu yâ Gaffâr Resim Fe inne gufrâne zünûbil halki bi ecmâ'ihim Resim Evvelihim ve âhirihim Resim Ve birrihim ve fâcirihim kekatretin fi bahri cûdikel vasi'illezi la sâhile lehu Resim Fekad kulte ve kavlukel hakkul Mûbin Resim Vemâ erselnâke illâ rahmaten lil âlemîn Resim Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi ettayyibînettâhirîn Resim Ve alâ sâdâtinâ ve aleynâ mâahum vel mü'minîne vel mü'minâti ecmâine. Âmîn.

MÂNÂSI: ALLAH'ım! Senin Peygamberin Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vessellem hürmetine (katındaki i'tibarını vesile edinip) Senden mağfiret (bağışlanma) ve rıza istiyoruz. (diliyoruz)! Ve tam bir kabülünü; O nun hakkında (bu hususunda) nefislerimize göz açıp kapayıncaya kadar çabalama yorgunluğu verme! Ey güzel Sahibimiz ve ey dualarımıza güzel icâbed edenimiz (icâbını yerine getiren RABB'ımız)! EY AZÎZ (gücü yeten, değeri olan) EY GAFFÂR (çokça affeden) Celle Celâluhu! Muhakkak ki cümle halkıyın, evvelkilerin, sonrakilerin, iyilerin, kötülerin günâhını gufran (bağışlama, yarlıgama), Senin sahilsiz genişlikteki (yaygınlıktaki) cömertlik denizinde bir damla değildir! Açık seçik hakk olan sözünle buyurmuştun :
"(Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ 21/107)
Ve ALLAH; Efendimiz, Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, ailesine, ehl-i beytine ve ashabına tertemiz ve en güzelinden (ayıblardan arınmış) salât-ü-selâm eylesin (salâtımızı O'na ve onlara sılaya vesile kılsın)! Sadatlarımıza (seyitlerimize) ve onlarla beraber bizlere ve mü'min erkeklere ve mü'min kadınların cümlesine de salât-ü-selâm eylesin!. Âmin!


Resim

"BEN" lik "Belâ!.." mız, Evvel Ahdimiz,
"
BİZ" lik "MİM" inde "Bile"lik bulsun,
"
BİR" lik "Be" sinde Tevhid Noktası olsun,
Yakînî Kurb Şah damarımızdanda yakın olsun!..
Tevbe - Rıza - Dua - Şehadet BİZ liğimiz,
Resûlullah sav de buluşsun,
Allah'ımıza Hamd olsun
Kurbanımız kabul ve bereketli olsun İnşâallah!...

Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

HUDÛDULLAH..

nEFfsiN DALLdın kul ihvÂNi
->YOLda KALdın kul ihvÂNi
EFfsÂNesiN SaNndın AMma
biRr
>maSALLdın kul ihvÂNi!.

ZEVK 5657

SONsuz NaSUh TöVBesi OLsun!. -> HuDûDuLLAH AŞtığıma!.
->ReSûLuLLAH >YÜREĞinde!. ->TEVHİD-imİZ -> tAŞtığıma!.
İN-iş YOK-uş dİZler iKeN!. -> BİZ BİR-İZ-imİZ >gİZler iKeN!.
-> ADım -> ADım -> İZ-ler iKeN!. -> VELîYyuLLAH şAŞtığıma!..


Kul İhvÂNi

29.10.13 17:28
brsbrss.. tktktrstkkmnscdgâhmaksemcmiisnde…


Resim

İÇini san ya kul kıtMîRr:

SONsuz NaSUh TöVBesi OLsun!.:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi TEVBETEN NASÛHÂ (nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).: Ey imân edenler! Allah'a NASUH TÖVBESİ ile tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz, sizin günahlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyar. O gün Allah, nebîleri ve O'nunla beraber olanları mahzun etmez. Onların nurları, önlerinde ve sağlarında koşar. “Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kaadirsin.” derler.” (Tahrîm 66/8)

->HuDûDuLLAH AŞtığıma!.:

HuDûDuLLAH:
Allah'ın çizdiği sınırlar; Allah'ın belirlediği kurallar; Allah'ın sınırları; Allah'ın yasaları, İlahî HüKüMleri.. AHADiYYet Muradullahın AHMEDiyyet YAŞAyış SüNNeti… Sünnetullah ve Sünnet-i Resûlullah Hududu..
HaD: İkİ ŞEY’in ARAKESiti..Ayrı Nitelik-Nicelik sınırı.. Soyut-Somut ALLAHu zü’l-CELÂLin; SüNNetuLLAH üzere Şe’ENuLLAH TeCCeLLîsindeki BUYurduğu Ahkâm/DUyurduğu Hüküm CüMmlesi..

Hudûdullah, Kur'ân-ı Kerimde -> 16 âyette/Yerde geçmektedir.. 11 âyette HuDûDuLLAH, 1 âyette hudûdehu, 1 âyette hudûde mâ enzelallah, 3 âyette de yakın anlam ifade eden “verâe zâlike” olarak buyurulmuştur..

En HaSSas KULLUK ELEğidir HuDûDuLLAH!.
ELenen Hizbu’ş-ŞEY-t-ÂN.. Elenmeyen HizbuLLAH!..
HuDûDuLLAHı devamlı gÖZlemek Özelliği Mü’minin MuhaMMedî Güzelliğidir:


التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Et tâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne).: Tövbe edenleri, (Allah'a) kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları veya seyahat edenleri; rükû ve secde edenleri, ma'rufla emredenleri, münkerden nehyedenleri (yasaklayanları), Allah'ın hudutlarını muhafaza edenleri ve mü'minleri müjdele! (Tevbe 9/112)

الأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا وَأَجْدَرُ أَلاَّ يَعْلَمُواْ حُدُودَ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى رَسُولِهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Resim---
“El a'râbu eşeddu kufran ve nifâkan ve ecderu ellâ ya'lemû hudûde mâ enzelallâhu alâ resûlihî, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).: Bedevî Araplar, küfür (inkâr) ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın Resûl'üne indirdiği şeylerin sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah; Alîm (en iyi bilen)'dir, Hakîm (hikmet sahibi, hüküm sahibi)'dir.” (Tevbe, 9/97)

Ve cevr-i cihÂN çark-ı ÇİLE çÖLÜMüz HaYyatta HuDûDuLLAH!..

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Resim---“Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn(âdûne).: Artık kim bunun ötesinde bir şey isterse o taktirde onlar, haddi aşanlardır.” (Mü'minun, 23/7)

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Resim---
“Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne).: Ve onlar, ırzlarını muhafaza edenlerdir.” (Meâric 70/29).

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
Resim---
“İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne).: Zevcelerine ve ellerinin arasında sahip olduklarına (cariyelerine karşı durumları) hariç. Çünkü muhakkak ki onlar, kınanmış değildir.” (Meâric 70/30)

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Resim---
“Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn(âdûne).: Artık kim bunun arkasını ararsa (fazlasını isterse), o taktirde işte onlar; onlar haddi aşmış olanlardır.” (Meâric 70/31)

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُواْ مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Resim---
“Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûn(yettekûne).: Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah, sizin nefslerinize ihanet ettiğinizi bildi. Bunun üzerine tövbelerinizi kabul etti ve sizi affetti. Şimdi artık onlara (eşlerinize) yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) şeyleri isteyin. Fecr vaktinde beyaz iplik, siyah iplikten tebeyyün edinceye (size belli oluncaya, gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıncaya) kadar yeyin ve için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikâfta iseniz onlarla (kadınlarınızla) mübaşeret etmeyin. Bu Allah'ın hudududur (yasaklarıdır). Artık ona (yasaklara) yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece onlar takva sahibi olurlar.” (Bakara, 2/187)

Hudûdullaha yaklaşmamak, sorumluluğunu bilmek..takva budur…

الطَّلاَقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ وَلاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَأْخُذُواْ مِمَّا آتَيْتُمُوهُنَّ شَيْئًا إِلاَّ أَن يَخَافَا أَلاَّ يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فِيمَا افْتَدَتْ بِهِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَعْتَدُوهَا وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Resim---
“Et talâku merratân(merratâni), fe imsâkun bi ma’rûfin ev tesrîhun bi ihsân(ihsânin), ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bih(bihî), tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).: Boşanma iki keredir. Bundan sonra (kadın) ya ma'rufla (örf ve adete uygun olarak) iyilikle tutulur veya ihsanla serbest bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizden bir şey (geri) almanız sizin için helâl olmaz. Ancak ikisi de, Allah'ın (evlilik hakkındaki) hududunu gereği üzere yerine getiremeyeceklerinden (ayakta tutamayacaklarından) korkmaları hariç. O zaman siz de eğer, Allah'ın bu hududunu ikame edemeyeceklerinden (gereği üzere yerine getirimeyeceklerinden) korkarsanız, bu durumda kadının (ayrılmak için) verdiği fidye konusunda her ikisinin üzerine de günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır.Artık onları (Allah'ın hudutlarını) aşmayın. Kim Allah'ın hudutlarını aşarsa işte onlar, onlar zâlimlerdir.” (Bakara 2/229)

فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ تَحِلُّ لَهُ مِن بَعْدُ حَتَّىَ تَنكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُ فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يَتَرَاجَعَا إِن ظَنَّا أَن يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Resim---“Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).: Bundan sonra eğer (koca), karısını (iki kere boşadıktan sonra üçüncü kere) boşarsa artık o kadın başka bir zevceye (erkeğe) nikâhlanmadıkça (ve sonra da o nikâhtan boşanmadıkça) kendisi için helâl olmaz. Eğer (ikinci eş de) onu boşarsa, Allah'ın (koyduğu) hudutları ikame edeceklerine (gereği üzere yerine getirip ayakta tutacaklarına) inanırlarsa o taktirde onların, (eski karı-kocanın tekrar) birbirine dönmelerinde, ikisinin de üzerine bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Allah bunları, bilen bir kavim için açıklıyor.” (Bakara, 2/230)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de bu âyetin bir açıklaması olarak, karısına "seni boşadım; sana döndüm; seni boşadım" diyerek önce boşayıp sonra dönen kimseleri "Allah'ın sınrlarıyla oynayanlar" olarak nitelemektedir.
(İbn Mâce, talâk, 1)

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِن بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا
Resim---
“Yâ eyyuhen nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne ve ahsûl iddeh(iddete), vettekûllâhe rabbekum, lâ tuhricûhunne min buyûtihinne ve lâ yahrucne illâ en ye’tîne bi fâhişetin mubeyyineh(mubeyyinetin), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve men yeteadde hudûdallâhi fe kad zaleme nefseh(nefsetu), lâ tedrî leallallâhe yuhdısu ba’de zâlike emrâ(emren).: Ey nebî! Kadınları boşadığınız zaman, o taktirde onların iddetlerini sayarak iddetlerinde boşayın. Ve Rabbiniz Allah'a karşı takva sahibi olun. Onları evlerinden siz çıkartmayın. Size açıkça bir fahişelikle gelmedikçe onlar da (evlerinden) çıkmasınlar. Ve bunlar, Allah'ın hudutlarıdır (sınırlarıdır). Ve kim Allah'ın hudutlarını aşarsa, o taktirde kendi nefsine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş (yeni bir durum) husule getirir (başka bir kapı açar).” (Talâk, 65/1)

Zıhar, Cahiliye Arap kültüründe, kocanın karısını anasına benzeterek kendine haram saymasıyla ortaya çıkan bir boşanma çeşididir. Zıharın kötü bir fiil olduğu, bu kötülükten kurtulup karısının tekrar kendisine helal olması için zıhar kefareti ödenmesi gerektiği belirtildikten sonra, şu hükümler yer alır:

فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ
وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Resim---Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’amu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tû’minû billâhi ve resûlih(resûlihî), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).: Artık kim (azad edecek köle veya cariye) bulamazsa, o taktirde (eşlerine) temas etmeden önce iki ay devamlı (ardarda) oruç tutsun. Fakat kimin (oruca) gücü yetmezse, o zaman altmış miskini (çalışmaktan aciz, yaşlı kimseyi) doyursun. İşte bu, Allah'a ve O'nun Resûl'üne îmân ettiğiniz içindir. Ve bu, Allah'ın hudududur ve kâfirler için elîm azap vardır.” (Mücadele, 58/4)

Miras Paylarının Düzeninde:


تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---
“Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi). Ve men yutııllâhe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ. Ve zâlikel fevzul azîm(azîmu).: İşte bunlar, Allah'ın hudutlarıdır ve kim Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat ederse, (Allah) onu altından nehirler akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere koyar ve bu, “Fevzul Azîm”dir (en büyük kurtuluştur).” (Nisa, 4/13)

وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Resim---
“Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâran hâliden fîhâ.Ve lehu azâbun muhîn(muhînun).: Ve kim Allah'a ve O'nun Resulune isyan eder ve O'nun sınırlarını aşarsa, onu, içinde ebedî kalacakları ateşe koyar. Ve onun için “alçaltıcı azap “ vardır.” (Nisa, 4/14)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Helal apaçık bellidir. Haram da, apaçık bellidir. Bu ikisi arasında, halktan birçoğunun, helal mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Dinini ve namusunu korumak için, bunları yapmayan esenliktedir. Bunlardan bazısını yapan ise, haram işlemeye çok yaklaşmış olur. Nitekim korunun çevresinde hayvanlarını otlatan kimse de koruya dalma tehlikesiyle burun buruna gelmiş olur. Dikkat ederseniz, her hükümdarın bir korusu vardır. Allah'ın korusu ise, haram kıldığı şeylerdir." Buyurmuştur.
(Buharî, iman, 39, büyu, 2; Müslim, müsakat, 107; Tirmizî, büyu, 1; İbn Mâce, fiten, 14)

Hudûdullahı bilmemek:

الأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا وَأَجْدَرُ أَلاَّ يَعْلَمُواْ حُدُودَ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى رَسُولِهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Resim---
“El a'râbu eşeddu kufran ve nifâkan ve ecderu ellâ ya'lemû hudûde mâ enzelallâhu alâ resûlihî, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).: Bedevî Araplar, küfür (inkâr) ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın Resûl'üne indirdiği şeylerin sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah; Alîm (en iyi bilen)'dir, Hakîm (hikmet sahibi, hüküm sahibi)'dir.” (Tevbe, 9/97)

Hudûdullahı gözetmek:

التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---
“Et tâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne).: Tövbe edenleri, (Allah'a) kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları veya seyahat edenleri (Allah yolunda hicret edenleri, savaşmak için veya Allah'ın adını yüceltmek, dînini kuvvetlendirmek için, Allah yolunda hizmet için, ilim tahsil etmek için yurtlarından çıkanları, Allah'a ulaştırmak için ruhlarını yola çıkaranları, yeryüzünde ibretle gezip tefekkür edenleri); rükû ve secde edenleri, ma'rufla emredenleri, münkerden nehyedenleri (yasaklayanları), Allah'ın hudutlarını muhafaza edenleri ve mü'minleri müjdele!” (Tevbe, 9/112)

Hudûdullaha yaklaşmamak=sorumluluğunu bilmek/takva: (Bakara,/187)
Hudûdullahı aşmak-çiğnenememek: (Mü'minun, 23/7; Mearic, 70/31)/
Kendine yazık etmek=zulüm: (Talâk, 65/1)
Allah'a ve peygamberine isyan ->cehennem/alçaltıcı azab : (Nisa, 14; Mücadele, 58/4) âyetlerinde..

Bu Kâinâtta hepimiz AYNı geminin yolcularıyız ki -> “Her koyun kendi bacağından asılır!” diyenler -> Mahalleyi LEŞ KOKusu sarınca susmaktalar!..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Allah'ın sınırlarını gözetenler ile bu sınırları çiğneyenler, bir gemiyi paylaşanlara benzer: Gemi konusunda kura çektiler. Kimisine geminin üstü, kimisine de altı düştü. Geminin alt bölümünde bulunanlar, sudan almak istedikleri zaman, yukarıdakilerin yanına uğruyorlardı. Alttakiler: “Biz payımıza düşen ambarda bir delik açsak, kendimize de, onlara da zarar vermemiş oluruz' dediler. Şayet bu üsttekiler alttakileri bu dilekleriyle başbaşa bıraksalardı, hepsi yok olurdu. Fakat onların ellerini tutarlarsa, hem kendileri kurtulur, hem de onlar kurtulur." buyurmuştur.
(Buharî, şirket, 47/6, Türkçesi: 5/2308-9, alt kattakilerden birinin gemiyi baltayla delmesi ayrıntısıyla bk. Buharî, şehâdât, 30, Türkçesi: 5/2481; Tirmizî, fiten, 34/12; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 4/268, 269, 270, 273)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bir kimse perdeyi (âr perdesini) sıyırmadıkça, hudûdullaha düşmez/Allah'ın sınırlarını çiğnemez." buyurmuştur.
(Tirmizî, edeb, 44/76)


Hadis-i şeriflerde yed-EL ki, YeDuLLAH:

Yed = el kelimesi, deyim olarak hadis-i şeriflerde çok kullanılır.
Bazılarının meâli şöyledir:


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Temiz şeylerinden kim ne tasadduk ederse -ki Allah sadece temizi kabul eder- Rahmân onu sağ eliyle alır -ki O'nun her iki eli de sağdır- bu sadaka bir tek hurma bile olsa. O, Rahmânın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı veya bir boduğu büyütmeniz gibi (O da sadakanızı büyütür)." buyurdu
(kütüb-i Sitte)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Âdem, sen insanlığın atasısın; Allah kendi eliyle seni yarattı” buyurdu.
(Buharî, Enbiya, 3; Müslim, Kader, 15)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu: “Ey Mûsâ, Allah kendisine, hitap edip konuşmak için seni seçti ve sana eliyle levhaları yazdı” buyurdu.
(Müttefekun aleyh, Buharî, Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Tevrat'ı sana kendi eliyle yazdı” buyurdu.
(Buharî, Kader, 11; Müslim, Kader 13; îbn Mâce, Mukaddime).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: «Allah velilerinin kerametini kendi eliyle Adn Cennetine dikti” buyurdu.
(Müslim'in Sahih'inde; Beyhakî'nin naklettiği hadisler ve görüşler için bk. el-Esmâ ve's Sıfât, Beyrut (tarihsiz), s. 399-421)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıyamet günü yeryüzü bir somun ekmek gibi olur. Allah cennet ehline ikram etmek üzere onu avucunda evirip çevirir. Tıpkı sizden birinizin bazlamasını (tandıra koyup pişinceye kadar) evirip çevirdiği gibi” buyurdu.
(Buharî, Rikak, 44; Müslim, Sıfatü'l-Münâfikin, 30)

Beyhakî bu arada şu aşağıdaki hadisleri de zikreder:
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İş, benim elimdedir.” Buyurdu.
(Ebû Dâvûd, Edeb, 169)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İyilik senin ellerinindir.” Buyurdu.
(Buhâri, Enbiya, 7; Müslim, İman, 379)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki Allah, gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için gece elini açıp uzatır. Gece günah işleyenin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açıp uzatır” buyurdu.
(Ahmed İbn Hanbel, IV/395)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Adalet sahibi kimseler, Allah'ın yanında, nurdan minberler üzerinde Rahmân'ın sağındadırlar. Allah'ın her iki eli de sağdır” buyurdu.
(Müslim, İmare, 18)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kıyamet günü Allah gökleri katlar ve onları sağ eline aldıktan sonra şöyle der: Hükümdar benim, hanı o zalim hükümdarlar? Hani böbürlenenler? Sonra da yerleri sol eline katlar ve şöyle der: Hükümdar benim, hani o zalim hükümdarlar? Hani o böbürlenenler” buyurdu.
(Müslim, Mûnâfikûn, 24; Ebû Dâvûd, Sünnet, 19)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah'ın sağ eli, doludur, gece gündüz cömertlik edenlerin in-fakları ondan birşey eksiltmez. Gökleri ve yeri yarattığından bu yana neler infak ettiğini görmediniz mi? Ama bütün bunlar sağ elindekinden bir şey eksiltmiş değildir. Arş'ı da su üzeredir. Diğer elinde ise mizan vardır ve bir aşağı iner, bir yukarı çıkar” buyurdu .
(Tirmizî, Tefsir sûre, 5/3; İbn Mâce, Mukaddime, 13)

YEDULLAH-ALLAH’ın Eli ne demektir?
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder. Âdem oğlunun kalbi de Rahmânın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır, dilediğini dinde sabit kılar.” buyurdu.
(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahü Teâlâ: “Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben döndürürüm.” buyurdu.
(Buharî, Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden tutar.” Buyurdu.
(Beyhekî, Haraitî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta çok dua etsin.” buyurdu.
(Hâkim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli cemaat üzerindedir.” buyurdu.
(İbni Asâkir)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir” buyurdu.
(Hatîb)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Üstteki el, alttaki elden (veren el alan elden) hayırlıdır.” buyurdu.
(Buharî, İ. Ahmed)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en altta isteyenin eli vardır. buyurdu.
(Ebu Davûd)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.” buyurdu.
(Dâre Kutnî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker (rahmetini keser) ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.” buyurdu.
(Taberanî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın eli (rahmeti) cemaatle beraberdir. buyurdu.
(Müslim, Ebu Davud)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar olsun. buyurdu.
(İbni Mace, Hakîm)

Resim---(Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır. buyurdu.
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüp, kıyamette onu kendisine verir. buyurdu.
(Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti sakinleştirir. buyurdu.
(Nesaî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hacer-i Esvede elini süren, rahmânın eline elini sürmüş gibi olur. buyurdu.
(İbni Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun. buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: Ey Âdemoğulları, kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için kalkın. buyurdu.
(Taberanî)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Yâ Latîful- Habîrul- VeDûD!
NûRundan Resim NûR-u MîM VeLûD
UhûD
- SüCûD - ŞüHûD - VüCûD
ASL
-ından Resim AYN-ın MîM-MeVLûD...


Resim

FaZL-ı FaHR-ı Kâinât!
Subhânallah-ı SıRR Sanât
RuH-u RıZa RASÛLULLAH
MîM-i Münteşir-i MüMKiNât

Resim

SıRR-ı SıFıR Bunca YAŞım
BEŞikteki -> MeZÂR TAŞım
AYy IŞIğım -> GÜNdüz GÜLüm
gÖZümden DOĞ-ÂN GÖZ YAŞım!..

ZEVK 5801

ZÂTın >AYNen.. ASLın >fASLen.. TEVHİD-in TeKeMMüL TÜLü!
MuhaMMed -> MuhaBBet MîM-i BİZ BİR-İZ BÜLBÜLün -> GÜLü!
KÛN feyeKÛN ün -> KİLİDi.. -> eLEST ü- MAHhşer -> MEVLİDi!
DOĞmak ÖLmek -> AKIL İÇİn!. -> NAKLen -> ALLAHın RESÛLü!..


Kul İhvÂNi

09.01.14. 22.22
brsbrs..tktktrstkkmİZdayışğmm…



وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ Resim

“Ve erselnâke illâ rahmeten li’l- âlemîn (âlemîne) : (Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

NAKLen TeŞRiFinle Resim AKLımıza HoŞ GELdin!..
Resim Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem


VeLûD: Nebiyyul- ÜMMî aleyhi's-selâm.. Kâinâtın İlk-Tek-Son İlahî Nurullah BİLElik Bağı
UhûD-AHDen,
SüCûD-NAKlen,
ŞüHûD-AKLen,
VüCûD-ŞEKLen
MîM-i Münteşir MüMKiNât: -SİVâ KEVNiyyetinin NEŞR Menbağı, Zâhir-Bâtın MuhaMMedî Hakikat Kemâli-Cemâli aleyhi's-selâm..


ESFELİN: AYNiyyet Ezâsı..
İLLİYÎN: ASLiyyet Fezâsı
“Lâ ilâhe” Diyârul- KeLâMından, “İllâ ALLAH” Diyârus- SeLâMına,
şu AN Şeenullahta Şehâdetullahta GEÇişin SıRRat Köprüsü MuhaMMed Rasûlullah GÜNEŞimiz,
Sonsuz-Sınırsız Salât u Selâm OLsun BİZ BİR-İZ RUHumuz-a inşae ALLAH!..


Resim---Es salâtu ve’s-selâmu aleyke AHMeDullah sallallâhu aleyhi ve sellem!

Resim

"Allahumme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ve'n nebiyyi’l-ummiyyi ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummuhâti’l-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fi’l-âlemîn İnneke Hamîdun Mecîd."


MÂNÂSI:
ALLAH’ım!
Kulun, Nebîn, Rasûlun ve Nebiyyi’l-Ummî’n olan Efendimiz ve Sâhibimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve Efendimiz ve Sâhibimiz Muhammed salallâhu aleyhi ve sellem’in âilesine ve mü’minlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahâbelerine;
Efendimiz İbrâhim aleyhi’s-selâm’a ve Efendimiz İbrâhim aleyhi’s-selâm’ın âilesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle!
Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saadetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl!..)

CÂNlar CeMMinde MîMM-de DOĞuşumuz Murek OLsun İNŞae ALLAH!..

Âmin Yâ BÂRİÜ celle celâluhu
Âmin Yâ BÂRRU celle celâluhu
Âmin Yâ BERRU celle celâluhu!..


YeŞiL KuBBeNi ÖZ-lediM
HâLde HaBBeNi ÖZ-lediM
SıRR-ı SILAm Rasûlullah!..
İRCİRaBBE!ni ÖZ-lediM…

MuhaMMedî MuHABBEtle..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim


kaDER kÂŞIĞında
->HaKk ÂŞIĞında
yANgın YAKamozu
->AYyy IŞIĞI-nda!..

OLsun! OLmasın! -> OL-ANı!.
KESRET BAĞların ->YoL-ANı!.
VAHDET-in -> bEN Hakikatı
ÖZ-ünden ->gÖZ-e >DOL-ANı!..

ZEVK 5836

kAHkAHa HİÇkırıK ->YOKtur!.. -> YALNIZlığın ORTAsında!
AKLın -> NAKLi -> KaLB KAZ-ANı -> ISSıZlığın >SıRr TASında!.
KESRETte ->VAHDETt ARA-yAN!. VAHDETte ->KESRETt TARayAN
YAŞAnmayAN YALAN >BİLmez!. BİZ BİR-İZ >HASslar HASında!..



Kul İhvÂNi

23.01.14. 11.54
brsbrs..tktktrstkmİZdrmdmânn..



DEsem ÖLdürürler!.. -> DEme-sem ÖLMm!..

Resim sEN DE mi Ley!..

BâKi KİMdir.. KİM ki FÂNi
KÛN feyeKÛN OL-AN KÂNi
"
BİZ BİR-İZ DiLLi DüDüğü"
HAdii KONuŞş-> Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resimcelle celâluhu


fe-SubhÂNALLAH AÇıldı!
El-hamduLİLLAH AÇıldı!
EHL-i BEYTin KEVSERinde

“ALLAHu ALLAH!..” AÇıldı!..
..aleyhumu's-selâm

*

AŞK-ı NÛN-dan.. NahNu>BİZden
MEŞK-i MîM-den ->
BİZ BİR-İzden
DAMmLA-ya >DOL-AN DENİZden

->“YEDULLAH-tan GELen>İZ”den
“B İ Z” -e ->“bî-İSMiLLAH” AÇıldı!..

ResimZEVK 5840

BULut BULut ARŞ-tan ->ARZ-a.. ->AŞK AĞdı EMİR SuLTÂNa!
>“SıRR-ı SIFIR SEMÂndan.. -> SıRr sAĞdı EMİR SuLTÂNa!
->KÛN feyeKÛN -> KÂR-BeLÂsı-n -> EBEDî TEVHİD TASIndan
->“EHL-i BEYTin YÜREĞİnden.. ->NÛR yAĞdı EMİR SuLTÂNa!..


Kul İhvÂNi

24.01.14. 12:28
brsbrs.. emirsultâncamisi..cumacem’i..


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, Âline-EHLine-ASHabına ve ÜMMetine es SeLÂM OLsun!..


Resim

37. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı (2)

TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ behcetil kemâli Resim Ve tâcil celâli ve behâil cemâli Resim Ve Şemsil visâli Resim Ve ubukil vucûdi Resim Ve hayâti küllü mevcûdin Resim İzzi celâli saltanâtike Resim Ve celâli izzi memleketike Resim Ve meliki sun'i kudretike Resim Ve tirâzi safvetissafveti min ehli safvetike Resim Ve hulâsatil hâssâti min ehli kurbike sirrullahil a'zami Resim Ve Habibullahil ekremi Resim Ve Halilullahil mükerremi Resim Seyyidunâ ve Mevlânâ Muhammedun sallallahu Tealâ aleyhi ve sellem.

MÂNÂSI: Güzel ALLAH'ım! Kemâl behçeti (kemâlâtın yüz akı, cem' in hak oluş sevinci, hayrın şe'en şirinliği), celâl tacı (celâl tecellîsinin câmi' tacı), cemâl behâsı (cemâl tecellîsinin övünç ve bilelik kaynağı), visâl şemsi (ulaşımın kavuşum güneşi), el vücûdun ubuki (VAR (celle celâlehu)'nun, mevcûdu var kıldığı müştak merkez, gerçek vücûdun varlık kokusunu neşredip duran Muhammedî mevcûd) ve küllü mevcûdların hayat kaynağı (iyelik iksiri), Subhanî saltanatıyın celâl izzeti (değeri, kıymeti, şerefi, hürmeti), Mâsivâ (ALLAH'tan başkası) Memleketiyin celâl izzeti (celâl tecellîyin tek tecellî odağı), sonsuz kudretini sergileyip icrâ' eyleyişine ilk sahib olan (Muhammedî Melik), Senin saffet (en halis, en hayırlı, en saf ve en iyi) ehlinden saflarıyın saflık (mâsivâdan arınmış, duru, saf, sırf, hak ve hayr üzere oluş) tırazı (arınmışlıkda en akdesi, aşk nakışı); EL AZÎM ALLAH (celle celâlehu) sırrında Sana yakın ehliyin (olanlardan) seçkinleriyin hülâsâsı (özünün özü, zuhûrat zübdesi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Kerîm Habibi (Sır Sevgilisi, Habbe Habibi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Mükerrem Halili (ikrâma, hürmete, ta'zime ermiş ve saygı değer dosdu) Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle! (teslimiyet ve istikamet ulaşım arzumuza izin, inâyet ve hidâyet eyle! Şefâatını şifâmız et!)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

hER NEFeste DUYuyoruMm
BeBek KULağımda EZ-ÂNn!.
DUYduğuma >UYuyoruMm!
ELeSTten mAHşERe MizÂNn!..

*

HaYyele’s- Seh SeYyÂReSi
zERre–kÜRrede SuBBuH SeSi
>HaYyele’l- Feh ->FiLiKeSi
HaYYat >el HAYYın TEK NEFesi!..


ZEVK 5588

EZEL -> EBED -> her ÂN -> Şe’ÂN!.. -> “ATOM”un ZeVKini İZle!
“devrÂNda DÖN!” meyen NE var? >KûN feyeKûN>
"BİZ BİR-İZ"le!
MERKEZin BiL!. -> MUHİTin BuL!. -> “RASÛLULLAH” tır TEK KUL!.
ASLın -> fASLın -> hASLın YAŞA!. “TEK DaMMla SU” yun DEnİZle!.


sallallahu aleyhi ve sellem

24.09.13. 11:53
brsbrs..tktktrstkkm
İZ..

HaYyele’s- SeLÂh SeYyÂReSi
zERre–kÜRrede SuBBuH SeSi:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”
(Cuma 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..

Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı, hep sürecek her AN yeniden Yaratılanlarla ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..

Şimdi, şu ÂN da, yerde ve gökte gördüğümüz “küllî şey” sebbaha yapmakta, sebbaha içindeki “Hu hüviyeti”nin zâhir ve bâtın BİLEliğinin “sen”de OLuşu-Oluşumudur!.
Öyleyse bu değirmen döner artık!
Çünkü Ezel-Ebed CERyÂNı BAĞLandı, geldi ya ne gamm!
Makinadada arıza yoksa, o zaman iki BİLElik bir aradadır!.
EzeLî-Ebedî DURmadan DÖNüş ya da Yeniden YARATI “seBBaha”mız başlasın o zamÂN!.

*

>HaYyele’l- FeLÂh ->FiLiKeSi
HaYYat >el HAYYın TEK NEFesi!..:


Âlemi asgâr-küçük Âlemeler, Âlem-i Kebîr ÂDEMde derc olmuştur..

Küllî ŞEY olan âlemde.. külli şey’ini de, ŞeÂN-de çok kâlem olarak saymıyor ALLAHu zü’l- Celâl..
kuşlar uçacak kâlem yazacak, atom dönecek..
Tümünü, milyarlarca “ŞEY”in tüMünü bir kâleme indiriyor!.
Tümünü ilk noktanın içerisine sokuyor yâni.. haa insanlar demiyor “Âdem” diyor çünkü Âdem tohumunda tümü zâten var!.

وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Resim---''Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn(meşhûni).: Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir âyettir.
(Yâsîn 36/41)

DEniz kenarında yaşayanlar BİLir ki FİLİKe:motorsuz elle-yürekle yol alan Balıkçı TEKnesidir..

“Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız”
İLK BABAlarınından beridir ki, BaBalarının BELLerinde sıralarını beklemekte kıyamete kadar gelecek NESİLLer..

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbuke min benâ âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim elestu birabbikum kâlû belâ şehidnâ en tekûlu yevme’l-kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ ğâfilîn : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye RABBin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.
(A’raf 7/172)

zahr: Sırt, arka. Omurga kemiği, bel..

fî’l- fulki’l- meşhûn
Şâhene bir geminin içinde.. geminin çıktığı nokta
ora nere?.
Bu NuR-u MîM.. aslında NuR-u MîM ve bu kul olan âlemde, rahmetenli’l- âlemde zâten zerresin!. evet bir kişisin ALLAHu zü’l- Celâl da öyle buyuruyor “seni cennete sokacağım, cehenneme sokacağım, sana rızık veriyorum!”
Ve benim “ben” liğim var zâten.. Sorunda burdan kaynaklanıyor “lâ ilâhe” de ben varım “illâ ALLAH” da bir “BEN” daha var!.

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, yalnızca BEN Allah'ım. BENden başka ilâh yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.
(TâHâ 20/14)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

GÜL BAĞında >GÜL GÜzeLdir
GÜL GönLÜ BüLBÜL GÜzeLdir
GÜL kOKUsu >GÖK-YÜZÜNde
GÜL YÜZÜne -> TÜL GÜzeLdir!.


Resim

ZEVK 5924

NE BüLBüL NE de GÜL vaRmıŞş!. -> GÜL kOKUsu >BüLBÜL SESi
OLur! OLmaz!. -> OL-ÂN >nAZı!. -> BİZ BİR-İZ niYAZ NEFeSi!.
dÖRT BAĞın >MüNiR KeREMi!. ->NÛR-u MîM-in ->şu ÂN DEMi!.
->NErde? ->NEReden ->NEreye?. ->NE zamAN ->nASıL NEŞeSi!.


Kul İhvÂNi

04.03.14 18:29
brsbrs..tktktrstkksndsszlkk..


nOt:

NEden?. NE zamAN?. ve NErde?
KİM KİMde? >ZeVK İÇİn DER-de!
ANLAt”-ıLANlar -> “SAN-AL” dıR!.
>“AHhmaKklar” a -> AKLı PERDE!..



Resim

6. SALÂVÂT-I ŞERÎFE :
Ebu Bekir (radiyallahu anhu)’nun rivâyet ettiği
Rasûlullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu salâvât:


TÜRKÇESİ:
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedin fi'l- evvelin
Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin fi'l-âhirîn
Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedin fi'n- nebiyyîn
Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedin fi'l-mürselîn
Ve salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedin fi'l-meleil alâ ilâ yevmiddîn
Vefi küllü vaktin ve hîn.

MÂNÂSI:
ALLAH'ım! Geçmiş nesiller içinde Efendimiz MuhaMMed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et!
Rahmetini ihsân eyle!
Sonraki nesiller içinde Efendimiz MuhaMMed
(sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et!
Rahmetini ihsân eyle!
Peygamberler içinde Efendimiz MuhaMMed
(sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et!
Rahmetini ihsân eyle!
Resûller içinde Efendimiz MuhaMMed
(sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât et!
Rahmetini ihsân eyle!
Hesab ve karar gününe kadar yüce toplanma yerinde
(mele'i-a'lâ içinde),
her vakit ve her zamanda
Efendimiz MuhaMMed
(sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle!
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim


ZEVK 5651

BUrası BUrsa CUmâsı…-> SıRR-ı SıFıR es SeLÂsı!
BİZ BİR-İZ-liğin BAĞrına..“benlerin BİZ-lik SeLÂsı
Şu ÂN->ŞeÂN kul ihvÂNi.. her ÂN OL-AN kul ihvÂNi..
HATMin NEBîyyi NÛNu-nda.. Mahşer-ü KÂLU BeLÂsı..


Kul İhvÂNi

25.10.13.. 11:59
brsbrssbh..cnntchnnmburd..tktktrstkks
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim

İlim –> EdeB -> irfÂN İZi
CüMMLe DaMMlanın DenİZİ
DÜNü
- YARInı -> şu ÂNDa
ReSÛLuLLAH BİZ BİR-İZ”i..

ZEVK 5912

VâciBul- VüCÛD gÖLgesi -> GÖRdüğümüz ŞEYler >MevCÛD
ŞâHÎDun>MeşHÛDun ->şeÂN.. KüLLî ŞEY ->MesCÛD->SüCÛD
>İLİM -> İRaDE ->İDRAKle -> İŞtiRAKle -> BİZ BİR-İZ! Kıl!
ÂMiN Yâ RahmÂNu Yâ RAHîM!.. Yâ LaTîF Yâ KeRîM Yâ VeDÛD!.


Kul İhvÂNi

03.03.14 19:59
brsbrs..tktktrstyyşğmnyrğndşhdnmşhdn..


Resim

VâciBul- VüCÛD gÖLgesi ->
GÖRdüğümüz ŞEYler >MevCÛD:


Mutlak vüCÛD Sahibi Vâcibu’l VüCÛD VAHDEtine Ulaşım SALLına bakınız;
EŞYânın Hakikatı Vahdet-i UHÛD BeLÂsı..
Esmânın Hakikatı Vahdet-i SüCÛD SELÂsı
Sıfatın Hakikatı Vahdet-i ŞüHÛD SILAsına SALL,
Resûliyyet-Rububiyyet Hakikatı, Hakikat-ı MuhaMMediyye de Nur-u MİMdeki cAN-cİSİM CEMiyyeti Vahdet-i MevCÛD ANlayışını Aklen-TAMMlaması Naklen-TÜMMlemesi..

Ve Akıl labirentlerine ASLa sığmayan, yaşanmadan anlatılan yalan, diyenin bilmediği ve de bilenenin diyemediği,
el Vâhidul- KaHHâr ALLAH celle celâluhunun ZÂTına mahsusluğunda Vahdet-i vüCÛD..
Sadece sözü edilen mefhummm


Ve âcizâne ZEVKim ki; bizler, her SALLatımızda Nefsî Nefsen-Aklen ve Ruhî Nefsen-Naklen;
Kıyamda Bedenen-Vahdet-i MevCÛD
Rüku’da Nefsen-Vahdet-i ŞüHÛD
Secdede Kalben-Vahdet-i SüCÛD
Teşehhüd Oturşumuzda Ruhen-Vahdet-i UHÛD Mi’racımızı ARArız…



ŞâHÎDun>MeşHÛDun :
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ
Resim---“Ve-ssemâ-i żâti-lburûc(i): Burçları olan göğe andolsun,”
(Burûc 85/1)

وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ
Resim---“Velyevmi-lmev’ûd(i): O vadedilen güne,”
(Burûc 85/2)

وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ
Resim---“Ve şâhidin ve meşhûd(in): Şahid olana (görene) ve şahit olunana (görülene).”
(Burûc 85/3)

KüLLî ŞEY ->MesCÛD->SüCÛD:
MesCÎD: Secde edilen yer. Namazgâh. Cami yerine kullanılan namaz yeri.
Sâcid: Secde ederek yere kapananlar, secde edenler.
SüCÛD: Secdeye varmak. Cenab-ı Hakk'ın huzurunda hiçliğini, aczini bilip teslimiyetle yere kapanıp duâ ve tesbih etmek.
MesCÛD: Secde edilmiş. Kendisine secde edilmiş olan. ALLAH celle celâluhu.

er Rahmân:

Resim

er RahîM:

Resim

El Kerîmü :
Resim

El Latîfü :

Resim

El Vedûdü :

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen Gul »

Resim


HaCCul-EKBeR!..

Hakikat-ı cAN - cİSİM Resim HaCC
İnsÂN Resim Me
mur-Mecbur-MuhtaC
mAHKumluğu Resim MURADULLAH
Resim MeBrûR OLsun TevhiDî TÂC
!.

*

HoŞ GİTtin HoŞ Geldin İŞ-te!
NefSin Resim RaBBini BİL!” işte
Resim HİRÂ
-daki Resim ALIN İZİn
SıRRın Resim SEVip Resim SEVilişte
!..

*

KOR AtAşta Resim AYAKlardan
NûR Almak ALNI AKlardan
Bir Damlası da SEN OLmak
HaKK
a AK-AN Sokaklardan

*

HicRR-i İsMÂil.. ALTın OLuk
TAV
en-KeRHen sOLuk sOLuk
seBBeha RaKSında Resim herKES
deLİ
-veLİ.. Resim ÇoCuk-Çoluk!..

*

VAR-ın-YOKun SıRRın SOYmak
Resim KÂBE ile Resim KÂFeslenmek
ZeMZeM
-in ZeVKine DOYmak
Resim HUZURunda Nefeslenmek


*

sıRRını Resim sÖZler ihvÂNi
ÖZÜnden Resim ÖZler ihvÂNi
KervÂN Kıtmiri Resim SÂHİBin

GEL!” ini gÖZler ihvÂNi!..

Resim

ZEVK 5070

Hep “BİZ BİR-İZ” GİTti GELdi.. MuhaMMedî MeST MeLÂMlar
AYAK İZİm var HARAMda
.. Resim DÖKülen DUÂ Resim KeLÂMlar
KAPISInda Resim KITMîR SeSi
Resim LeBBeyke Yâ RaBB!” Nefesi
HÂL
-i Hazır nEŞRi Resim hAŞR-ı.. Resim HaCERül- ESVED SeLÂMlar



Kul İhvÂNi

26.08.12.. 20:00..
brsbrs. tktktrstkkmz



HaCCu’l-EKBeR!..: Cuma ile BİRleşen bayram..
LeBBeyke Yâ RaBB!: EMRet ey RABBım TeâLâ!

HaCERül- ESVED SeLÂMlar:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Vallahi Allah, onu (Hacerü’l- Esved'i) Kıyamet gününde gören iki gözü ve konuşan bir dili olduğu halde diriltecektir de kendisini hakkıyla istilâm edenler hakkında tanıklık edecektir ”
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Allah kıyamet gününde Hacerü’l- Esved'i ve Rükn-ü Yemanî'yi, iki gözlü, bir dilli, iki dudaklı olarak diriltecek ve kendilerini istilâm edenler için bir vefa borcu olarak tanıklık edeceklerdir "
(Taberani)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hacer-i esved cennetten inmiştir. O sütten daha da beyaz idi. Fakat insanoğlunun hata(günah)ları onu kararttı.”
(Sünen-i Tirmizi)

Resim---Âbis İbni Rebîa radiyallahu anhu: Ben Hz. Ömeri (ra) Hacerul-Esvedi öperken gördüm. Onu hem öptü, hem de: Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi seni öperken görmeseydim, asla öpmezdim. dedi.”
(Buharî, Hacc 50, 57, 60; Müslim Hacc, 248, 120; Muvatta, Hacc 36; Tirmizî, Hacc 37; Ebu Dâvud, Menâsik 47; Nesâî, Hacc 147; İbnu Mâce, Menâsik, 27)

TAVen-KeRHen:
ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Resim---“Summestevâ iles semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve lil ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ(kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn(tâiîne): Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.”
(Fussilet 41/11)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimbİZ BİR-İZ-ki..

BİZ-im!. bİZim!.

MuhaMedî ŞuûR
>MuhaMedî NûR
MuhaMedî SuRûR
>MuhaMedî O-NûR…

BeLÂ-mİZ BÜRÜ ihvÂNi
SıRR- mİZ SÜRÜ ihvÂNi
AL GÜL-ün kOKU-su giBi
->TEKe TEK YÜRÜ ihvÂNi!.

Vâcibu’l- VüCÛDun ->ASL-ından >CÛD-u
ŞeÂNda ŞüHÛDun ->fASL-en >MevCÛD-u
->“Lâ İLÂhe” -> FiRaVûN-u -> NeMRûD-u
->“İLLâ ALLAH”a ÇIKar “İZ”imİZ -> bİZim!.

*

SOĞUKLa SOYsuzLar >“BİZ”i UNUTsa da!
GABiRun ->GeBerik.. ->YOLun TUTsa da!
“OLsun! OLmasın!”ı -> “OL-ÂN” YUTsa da!
“BeZM-i ELEST”inde ->“BİZ”imİZ -> bİZim!.


*

HaKk DoSTLarı -> “AŞK KÂBE”sÎn YIKmıştır!
ceheNNem->ceNNe’ten ->“UYN”a ÇIKmıştır!
DoST DevEm-İZ ->HaKk DERgÂH’ın >IKmıştır!
->EZEL-dEN “BAĞ”Landı ->“dİZ”imİZ -> bİZim!.

*

“ALLAH”La “NÛR”unun ->“BAĞ”ı -> ÂŞIKLar!
->NÛR-u MuhaMMed’in ->“ÇAĞ”ı -> ÂŞIKLar!
->“SeVR”-inde ->“ÖRÜMCEK AĞI” ->ÂŞIKLar!
->“GÂR-ı GÂRRA”-sÎnda ->“gİZ”imİZ ->bİZim!.

*

->Kul ihvÂNi seFÎL -> KILIC-ın ->“KIN”ı
DOLA-mİş DİLine ->A Ş K Ş A R K I S I –nı
Şe’ÂN-da ->şu ÂN-da -> KüLLî ŞEYy ->“ŞIN”ı
“bEN!. sEN!. O!.” DEdiğim ->“sİZ”imİZ ->bİZim!.


04.06.14 11:33
brsbrsmdatktktrstkkmde..



Resim bİZ BİR-İZ ki..

KÛN gÖLgesi kul ihvÂNi
“ÖL!” bÖLgesi kul ihvÂNi
SıRR-ı SıFıR “SIR-Atı”-nda
->“BİZ” bÖLgesi kul ihvÂNi!.

SÂLİH BaBamın KOÇ dÖLü
->YÂR-e DİRİ ->YÂD-a ÖLü
>sENi -> SER-ü-SERi ihvÂNi
YÜREĞi ->KÂR-ü-beLÂ çÖLÜ!.


İŞ-imİZ ->kİLİM >İPeKLi
çİLE-mİZ >bİLİM >ÇiÇeKLi
KÛN feyeKÛN KervÂN-ımİZ
->KIRATLı >KıtMÎR kÖPeKLi!.

nOt: Ricâli GAYB OLan Rahmetli SÂLİH Babamız kaddesallahu sırrahu, bana bir kaç defa dışında ismimi dememiştir ve dâima "koç dölü" DErdi.. HEP Yürekten SEV-ERdim.. HEP Yürekten SEV-ERdi..


DEmem O ki;

->EZEL-dEN “BAĞ”Landı ->“dİZ”imİZ -> bİZim!.:

Arpaçada AKIL=BAĞ dır..
DEVEnin Kalkmaması için DİZLerini bağladıkları İPe-BAĞa ->“AKL” DEnir Arapçada…

GABiRun ->GeBerik.. -> YOLun TUTsa da!.:

İKİ-lik İmtihÂNI-TARLamız BiZler ve Kadınlarımız..

GaBiRUN: Haktan ve HaYRdan-YÂRdan geRi DÖNen DÖNekler..

Zaman zaman söylüyoruz dönen “gabirun” dur diye bu ne anlamındadır?.
Hakka ve Hayra ters dönüş anlamındadır.
Lut aleyhi’s-selâmın karısı, Nuh aleyhi’s-selâmın karısı ve oğlu..
Sık sık söylenen gabirunlardan gebermişlerdendirler örnek olarak..
Gabirundur toz kadar değeri bu kadar bile yok anlamındadır.
Gabirun toz demektir bir değeri yok anlamındadır..
Nur'dan Nâr'a geçen iki gabirunu-gebereni gösteriyorum Lut aleyhi’s-selâm karısı ve Nuh aleyhi’s-selâm karısı.. masal söylemiyorum çünkü Kur’ân-ı Kerim masal kitabı değildir hâşâ!..

ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ
---“Dareballâhu meselen lillezîne keferû'mraete nûhın ve'mraete lût(lûtın), kânetâ tahte abdeyni min ibâdinâ sâlihayni fe hânetâhumâ fe lem yuğniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâre mea'd-dâhılîn(dâhilîne).: ALLAH, kâfirlere, Hz. Nûh'un ve Hz. Lut'un hanımını örnek verdi. İkisi de, sâlih kullarımızdan iki kulumuzun (nikâhı) altındaydı. Fakat ikisi de ihânet etti. Bu yüzden ikisine de, ALLAH'tan bir şeye (azâba) karşı, onlardan (eşlerinden) bir fayda olmadı (onları kurtaramadılar). Ve onlara: “İkiniz de ateşe girenlerle berâber (ateşe) girin.” denildi.” (Tahrîm 66/10)

HaKk DoSTLarı ->“AŞK KÂBE”sÎn YIKmıştır!.:


وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)

HaKk ÂŞIKLar, KULluk KürresÎnin YÂRı ÇAPını SıRR-ı SıFıR EYyLeyip nÖTR bÖLgede ->devrÂN-seyrÂN-cevLÂN-hayrÂN ETmektler elhamduliLLAHi..

MERKEZ:sükût-sabit
MUHİT: hareketli..

ceheNNem->ceNNe’ten ->“UYN”a ÇIKmıştır!:

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
"İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûnin.: Şüphesiz ki muttakîler (=Allah'tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınan mü'minler) Cennetlerde ve pınarlar başındadırlar.” (Zâriyât 51/15)

İnsÂNoğlunun ham AKLıyla düşünülünce sanki bu Âlemdeki tüm insÂNlar ceNNetlere dolcak da sefâ sürecekler sanılmaktadır ki, bu ise Kesrettir yani ÇOKLuğun DEvâmıdır!..
Oysa, SisstemuLLAHın temeli ASLen TEVHiDULLAHtır.. yani ceNNEt’ten UYN-a GEÇişi ki, SU-ların geri-GÖZEsine ki, cÂNların geri-Yaratanına ->TEVHİDen DÖNüşünü ->Kur'ân-ı Kerimce DÜŞünmeliyiz!.
ALLAHu zü’l-CeLÂL bu hususu ->Vâcibu’l- VüCÛD Ahadiyyet TEKliğini AÇık SEÇik BUYurup DUYurmaktadır:


El-KAHHAR (Kahredici, gücü ile helâk edici, yok edici) olan ALLAHU Zu’l-CELÂL:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---“Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li meni'l-mulku'l-yevm(yevme), lillâhi'l-vâhidi'l-kahhâr(kahhâri) :O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH kıyâmet günü arzı (yer tabakalarını) Kudret eline alır (kabzeder) semâyı (gök tabakalarını) da sağ eline (içine) dürüp büker, sonra (mahşer ehline) MELİK BENİM (Kâinâtın Mâlikiyim)! Nerede yeryüzünün melikleri (kralları?)” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallâhu anhu dan; İbni Mâce, Mukaddime, 192; Buhârî, Zümer Sûresi tefsiri; Müslim, Sıfatü’l-Kıyâme babı)


AYN: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. Pınar, kaynak. Çeşme. Tıpkısı, tâ kendisi. Zât. Eşyanın hakikatı. * Kavmin şereflisi. Her şeyin en iyisi. Muayene etmek.
A’YAN: (Ayn. C.) Gözler. Bir yerin ileri gelenleri. Meclis âzaları. Senato âzaları. Muayyen ve müşahhas olan şeyler. Altınlar. Kaymakam.
UYN- UYÛN: gÖZLer.. AYNların CEM’i.. SU-yun ilk ÇIKtığı RAHÎM KAPısı..


Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HÂMİLE LİVÂİ'L-HAMD
ALLAHU Teâlâ' nın salâtı ve selâmı sana olsun!
Ey Livâi'l-Hamd Sancağını taşıyan!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!.


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn ve enzilhil mak'adel mukarrabbi indeke yevmel kıyâmeti Resim Vâhşurnâ fi zümretihi tahte livâihi fi zılli arşikel mecîd Resim İnneke alâ kulli şey'in kadîr.

MÂNÂSI: “ALLAH'ım! Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât, selâm ve bereket dileklerimizi ilet, salât et ! Onu kıyâmet gününde yâkînlerin makamında konuklandır.Ve bizi, Mecîd (ulu) Arşıyın gölgesinde onun livâ'sı (bayrağı) altında haşrolan zümresi içinde haşret. Şüphesiz ki sen herşeye kadirsin!”


Resim

"BİZ BİR-İZ. Bu bir parola değildir. Bu Resulullah sallallahu sellemin Livâi'l Hamd sancağıdır, "Muhammeden Resulullah" demektir. Eşhedü enne Muhammeden Resulullah diyenler BİZ BİR - İZdir. Demekle de kalmazlar hayatlarının her noktasında fiilen yaşarlar. Nerede olurlarsa olsunlar. ALLAHın kaderi onları nereye diktiyse orada ışıtırlar. Cehennemin zümarasına dikseler İbrahimî (aleyhis-selâm) olarak ışıtırlar. Çünkü onların olduğu yerde karanlık olmaz, zulüm olmaz. Zâlimlik olmaz. NûRun alâ NûR olur inşALLAH.

Resim 29 ekim 2011 sohbetinden..
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

YeDi ReNK aLL’ anır BiR TeK aK’ ında,
ZıDLaR ZeVKi HaYaT, öLüM YaKıN’ da,
DiKeN oL GöNLüMe aŞK’ la DoKuN da,
GüL’ den GaYRı GöRMeZ GöZüMüZ BiZiM…

04.06.2014 - 16:05
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

CaNâN’ ı CeMRe’ dir CaN’ ı VeReN’ e,
HaBiBî HaBBe’ dir GüL’ ün DeReN’ e,
BiZ’ lere BaKıP ta BiZ’ i GöReNe,
De; "BiZiM DeĞiLDiR BiZiMiZ BiZiM…"

04.06.2014 - 16:10
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

GüL ile BaĞıMıZ eLeST’ten gelir,
eĞRi’ lir âLeM’ de yine düzelir,
GüNeBaKaN gibi YâR’ e YöNeLiR,
GaYRı’ sına DöNMeZ öZ' ümüz BiZiM.

04.06.2014 - 16:15
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

HeP’ imiz HeP BiR-iZ, VaR mı ki aYRı,
aYRı’ lık eDeN’ e dokunmaz HaYRı,
Ne aNLaM çıkarır BiLMeYiZ GaYRı,
KeNDi KeNDiMiZe SöZ’ ümüz BiZiM,

04.06.2014 - 16:40
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

Bu DûNYa HaYaTı, oyun, eğlence,
Yaşlıdan geçmiştir, gelecek gence,
aKL’ ın aHMaK’ lığı bu SeNCe-BeNCe,
iLKBaHaR’ dan YeĞ’ dir GüZ’ ümüz BiZiM…

04.06.2014 – 16:47
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

Varlığı-Yokluğu SaBıR-SıNaMa,
SeN’ de VaR da, BeN’ de YoK’ sa KıNaMa,
ıŞıK’ ı Ne BiL-SîN doğuştan aMa,
ûMMî KaRaNLıK’ ı SıZıMıZ BiZiM…

04.06.2014 – 17:05
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: BİZ BİR-İZ hamdolsun!

Mesaj gönderen aksiseda »

Bu GüNDüZ Bu GeCe, GöLGe oYuNu,
GöNüL gibi aKıL’ da BiLiR BuNu,
iLaH’ lık peşinde NeFS FiRaVuN’ u,
GüL’ e GüVeNMeK’ tir KoZ’ uMuZ BiZiM…

04.06.2014 - 17:22
Resim
Cevapla

“Kul İhvâni ŞİİR ve ZEVKleri” sayfasına dön