2008 Ekim Haber Arşivi

2008 yılına ait aylara göre haber/makaleler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »

Tarih: 05.10.2008 Saat: 10:42 Gönderen: kulihvani

Resim

SUFÎ ŞEYHİNİN
ALTIN SÖZLERİ


MUHAMMED RAHÎM BAWA MUHYİDDÎN (ks)
Muhammad Raheem Bawa Muhaiyaddeen


ÇEVİRİ : BARBAROS SERT

1.
Ey insan, yeri (dünyayI) bil,
Ve ona elverişli olan iyi ürünleri ek!

2.
Ey insan, kendini bil,
Dünyayı kendinden kes at,
Benliği kaybet ve HAKK’a ibadet et!

3.
Ey insan, bil mevsimleri,
Ve toprağı sür,
Yağmurları bil,
Ve tohumlarını ek!

4.
Ey insan, şeytanî niteliklerini def’et,
Yok et aklını,
Aç kalbini
Ve ibadet et Tanrıya!

5.
Ey insan, bil kapasiteyi,
Kendisiyle konuştuğun kişinin niteliklerini ve olgunluğunu bil,
Ve sonra irfanı aktar.
Aksi takdirde, senin irfanlı sözlerin, çorak bir çöl toprağına düşen bir yağmur gibi düşecektir.
Orada hiçbir şey yetişmeyecektir!

6.
Ey insan, bir kişiyle arkadaşlık kurmadan önce , o kişinin niteliklerini bil.
Şeytanî nitelikleriyle bir arkadaş , hayatını bir cesede dönüştürebilir.

7.
Ey insan, Tanrı’nın yarattıklarının niteliklerini ve fiillerini bil,
Ve irfan ile görev ifâ et.
Eğer niteliklerini bilmeksizin görev ifâ edersen, seni öldürecekler, ve görevin sana saldırmak üzere geriye dönecektir!

8.
Ey insan, vahşi doğadaki güzel ata, onu yakalamak ve sürmek niyetiyle gözünü dikerek bakma, Seni yere fırlatacaktır.
Onu eğitmelisin, deneyim kazanmalısın, ve sonra sürmelisin.
Bu daha iyi olacaktır.
Benzer bir şekilde, eğer sadece dış güzelliği, bir yüzün, bir kişinin ya da bir sözün güzelliğini arayıp ona güvenirsen, o da seni aşağı fırlatacak ve hayatını çiğneyecektir.
İrfan ile düşün, anla ve sonra hayatını yönet!

9.
Ey insan, aklı bağla,
Düşüncelerini yönet,
Ve zikir yap!
Sonra ruhlar âlemi, bu âlem ve âhiret âlemi açılacak ve sana görünür olacaktır.

10.
Ey insan, başlangıç kâsesini bil,
Ve sonra sadaka ver,
Aileyi bil,
Ve sonra gelini ver (kız ver).
Göleti kullanmayı bil,
Ve sonra arka tarafını yıka,
Meyveyi bil,
Ve sonra onu ye.
Dış görünüşüne dayalı olarak yaptığın her şey seni yok edebilir,
Tıpkı güzel fakat zehirli bir kanjuran meyvesini yemenin seni öldüreceği gibi.
Her bir misali düşün ve ona göre hareket et!
Bu senin hayatına zafer getirecektir.

11.
Ey insan, kendini bil,
Ve arzularına hakim ol!
Sonra, tek reisi (hakim olanı) bileceksin.

12.
Ey insan, dünya ile ilgili rüyalarını kes at,
Aklının düşüncelerini yok et,
İrfanını aç ve bak!
Açık boşluğu ve ışığı göreceksin.

13.
Ey insan, toprağı ele,
Tutkunun uyuşukluğunu yenip uzaklaştır,
Ve rahmetin mücevherini bul!

14.
Ey insan, ele kendini,
Kararlılık kazan,
İmanı aç,
Ve Tanrıya ibadet et!

15.
Ey insan şehveti öldür,
Tanrı’nın şefkatini al,
İmha edici aklının kibrini yok et!

16.
Ey insan, bencilliği yok et,
Gururu sil,
Safradan oluşan Doksan-altı tutkuyu yere vur
Ve babamızı ara!

17.
Ey insan, büyünün (çekiciliğin) üstesinden gel,
Aklı, tutkuyu ve düşünceyi yok et,
Ve onurunu koru!

18.
Ey insan, şehveti kes at,
İrfan gözünü aç,
Ve “Tek”e ibadet et!
Ki “O” bütün evrenleri doldurur.

19.
Ey insan, küstahlığı öldür,
Cehaleti yen,
Ve sabrı geliştir!

20.
Ey insan, doğumunu bil,
İyi nitelikleri geliştir
Ve Şeyhi ara!

21.
Ey insan, “Karma”yı öldür
Ve “Dharma” denilen iyi görevi tatbik et!

22.
Ey insan, “Maya”nın üstesinden gel,
Aklı parlat,
Tanrı’nın nitelikleri ile hareket et!
Ve bu tamamıyla sana fayda sağlayacaktır.

23.
Ey insan, kıskançlığı kes at,
Ve aklın huzurunu kazan!

24.
Ey insan, öldürebilirsen aklın aldatmacasını ve ihanetini
Ve rahmeti arayabilirsen,
Allah’ın hazinesi senin olacaktır.

25.
Ey insan, “Maya”nın illizyonunu kes at,
Ve aklın huzurunu kazan!
Doğumunun günahlarını defet,
Ve Allah’ın niteliklerinin olgunluğuna eriş!

26.
Ey insan, akıl ile görülen farkları kes at,
Aklın yol açtığı ayrılıkları yok et!
Ve ruhun aşkına eriş!
Ki o kimseyi bırakmayacak ya da ondan ayrı olmayacaktır.

27.
Ey insan, arzuyu yönet,
Egoizmi öldür,
Ve Tanrı aşkını büyüt!

28.
Ey insan, bencilliği kaybet
Tanrıya kulluk et,
Ve kemâle er!

29.
Ey insan, irfanın gözünü aç,
Aklının iyi ve kötü hedeflerine bak,
Ve Tanrıya uygun olanlarını seç!

30.
Ey insan, kalbi aç,
Tanrı’nın mânâsını bil,
Ve ona iman et!

31.
Ey insan, hislerin beş başlı kobra’sının üstesinden gel,
Zehirli dişlerini çek çıkar,
“La ilâhe illallahu” melodisi ile üfleyerek
Hislerin yılanını dans ettir!

32.
Ey insan, neşeyi ve üzüntüyü yok et!
İç kalbini aç,
Ve dualarını Allah’a ver!

33.
Ey insan, iman ağacını dik,
İman suyu ile sula onu,
İrfan meyvesini kopar ve ye!
Sonra Allah’ın tatlılığını hissedeceksin.

34.
Ey insan, kan bağlarına olan bağlılıklarını bırak,
Tanrı’nın niteliklerini ara!
Ve sadakatı kazanabilirsin.

35.
Ey insan, aklın mucizelerini üstesinden gel,
Aklın onurunu yok et!
Tanrı’nın niteliklerini ve hareketlerine katıl!
Ve Tanrının mucizelerini anlayacaksın.

36.
Ey insan, dış seslere hakim ol,
Tanrı’nın sesini dinle!
Ve o zaman onun eşsizliğini ve mutluluğunu anlayacaksın.

37.
Ey insan, dile hakim olursan
Hayatındaki iyiliği bileceksin,
Ve gelebilecek olan şeytan,
Uzak , çok uzak olacak.

38.
Ey insan, Allah sana bütün servetini verdi,
Evvel , dünya ve âhiretin üç dünyasının servetini verdi.
İrfan ile fark et,
Yalvarmayı kes,
Bu serveti anla ve herkese verebilirsin.

39.
Ey insan, “Ben” diye bilinene hakim ol,
Ve ödülü fark et!

40.
Ey insan, söküp çıkarıp, uzağa fırlatabilirsen,
“Benimki” ve “Seninki” diye bilineni ,
Bütün yaşamları kendininki gibi göreceksin.

41.
Ey insan, şehvete hakim ol,
Ve ilahi irfanın kapısını aç!

42.
Ey insan, heveslerine hakim ol,
Ve aklın yalvarışı (dilenişi) duracak (kesilecek)…

43.
Ey insan, öfkeni öldür,
İrfanı ara,
Ve Allah’ın güzel niteliklerine eriş.

44.
Ey insan, aklın sabırsızlığını öldür,
Ve irfan’ın mutluluğunu başarabileceksin
Ve hayatının güzelliğini alğılayabileceksin…

45.
Ey insan, aklın karanlığını dağıt gitsin,
Ve Allah’ın rahmetinin parlaklığını görebileceksin.

46.
Ey insan, sabır, varlığının yoksulluğunu dağıtacaktır
Ve sonra hayatının muhteşemliğini bileceksin.

47.
Ey insan, aklın korkularını def et,
Ve “iman” denilen mükemmel inancın istikrarını kazan.

48.
Ey insan, öfkenin hışlamasına hakim ol,
Ve iyi sıfâtlarda zenginliğe kavuşacaksın…

49.
Ey insan, irfan ile def et,
Gözlerinin ve aklının görüntülerini..
Ve sen o zaman ulaşacaksın
Allah’ın hükümranlığının (krallığının) hakikatine.

50.
Ey insan, irfan ile bil
Aklın ve arzunun getirdiklerini..
İyi olanı kabul et,
Kötü olanı at gitsin
Ve yolculuk kolay olacak
Daha önceki ikametine…

51.
Ey insan, şehvetin üstesinden gel,
Tutkuyu yok et
Ve irfanının gözünü aç
Dünyaya bakmak için
O zaman bileceksin
Kazancını (kârını) ve kaybını…

52.
Ey insan, kes at kibiri
Ki o senin görüşünden doğar,
Kes at kibiri,
Ki o senin düşüncelerinden doğar,
Kes at , cinsel kudurğanlığının kibrini,
İrfanını aç
Bak ve göreceksin
Tanrının var olduğu yeri…


Devam Edecek İnşâallah...
Selam sevgi ve muhabbetlerimle
Gariban



KELİMELER :


İllizyon : Lât. Cisimleri yanlış idrak etme. Meselâ su borusunu yılan gibi görme.

Maya : Allah’tan gayrı olan Mâsivâ. Oyun ve eğlence yeri olan kâinât..

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »


Tarih: 08.10.2008 Saat: 12:28 Gönderen: kulihvani

Resim

DENGE ve DÜZEN

Latif YILDIZ

"Dün nete girdim “İnsanın Gerçek Yapısı” yazdım..
Seni bulmuştum ilk sırada..
Okudukça ağladım, ağladıkça güldüm..
“Bir Kasım Pazarında Haliç''''e giden o vapurda olur musun? Teşekkürü unutmuşum da..”
Demek için misafir mesajı attım sana..
Gerçekten “BİZ-BİR”mişiz!..
By by…”

“İsmim Şeyda,
28 yılda 100 yıl yaşadım..
Boğazın muhteşem bir villasında adaklarla doğmuşum.
Babam yaman bir fabrikatör-iş adamıydı.
Annem dünya güzeli bir kadındı ve sanki güzelliği ana özelliğiydi.
Aklımın erdiğinde babamın annemi çok sevdiğini sanırdım, nefret ettiğini ama ayrılamadığını ise yıllar sonra öğrendim.
En pahalı kollejde okutuldum.
Kollej kepimizi havaya atarken üç tane olan sevgililerime: “İşiniz bitti!” demiştim.
İngiltereye ayak bastığımda Londra’nın karanlık havası içimi ürpertmişti.
Çok paranın buluverdiği çevremde günümü gün ederken 2002 krizi babamı kısa sürede sildi süpürdü ve canını da alıverdi.
Döndüğümde kafayı sıyırmış annemle Beşiktaş’taki eski bir eve taşındık..
Üniversiteyi bitirmek için İngiltereye dönmemi isteyen annem de sekiz ay sonra kanserle gitti bu dünyadan..
Dört duvarım yıkılmıştı ve yapayalnız kalmıştım..
Londra varoşlarındaki Türk Lokantalarında bulaşıkçılık ve garsonluk yaptım..
Okul da her umut da yarıda kalmıştı..
Pakistanlı bir gençle evlendim ve hemen ayrıldım..
Para biriktirip İstanbul’a döndüm çökmüş omuzlarımla..
Babamdan arta kalan Beşiktaş’ta Kalıpçı sokak yokuşunda tek başıma yaşamaktayım herkes benden ben herkesten habersiz..
Bir tercüme bürosunda çevirmenim..

Hatılar mısın bir Kasım Pazarıydı Üsküdar’dan Eyüp Sultana giden yolcu vapuruna binmiştik..
Sert esen boğaz rüzgarı ve serpiştiren yağmura rağmen dışarıda oturmuştum sigaramın dumanını tekrar içime çekip ağlarken seni görmüştüm az ilerde..
Bulut gibi apak saçların gibiydi içtiğin sigaranın dumanı..
Herkes içerdeydi ve soğuktu..
“Bizi buraya iten aynı şey!” diye iç geçirirken elinizle beni çağırdınız.
Hiç yapmazdım ama elimde olmadan koştum ve başımı omzunuza dayadım!
“Dış düzenimizi yıkan iç dengemizdeki bozukluk!” dediniz..
Hayat denilen sanal oyunu, rolleri, beni bana ve “İnsanın Gerçek Yapısı” nı
anlattınız..
Tâa ki eşiniz gelene kadar..
Hemen kalktığınızda bana dönüp: “Görüşürüz!” dediniz.
Ben de: “Görüşürüz!” dedim ama elimde bir adres-telefon olmadığını anladığımda Eyüp Sultan''a varmıştım..

Dün nete girdim “İnsanın Gerçek Yapısı” yazdım..
Seni bulmuştum ilk sırada..
Okudukça ağladım, ağladıkça güldüm..
“Bir Kasım Pazarında Haliçe giden o vapurda olur musun? Teşekkürü unutmuşum da..”
Demek için misafir mesajı attım sana..
Gerçekten “BİZ-BİR”mişiz!..
By by…”


Bu mesajı defalarca okudum.
Koyu-yeşil zeytin gözlü, sarışın, alkolik davranışlı ve bulut bakışlı Şeyda’ya cevap yazamadım!
Yine bir adres veya telefonu yoktu..
Paylaşıma sundum ki
Belki yine girer Naz-Niyaz Netine!…
Kim bilir?..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »

Tarih: 11.10.2008 Saat: 15:48 Gönderen: kulihvani

Resim

BİZ KİMİZ?..

dostemin

Seni kim yarattıysa beni de O yarattı
Hikmetini O bilir neden niçin yarattı
“OL!” deyince o anda kâinatı yarattı
Beni kim yarattıysa seni de O yarattı …


Vâcib-ül Vücud yani zorunlu ilk varlık O idi ezelde…
Zira mutlak yokluktan varlık olamazdı….

Sen, ben ve her bir şey O’nun mülkiyetinde, tasarrufunda yani O’nda, O’nun olan birer nokta idik, Ayan-ı Sabite idik…
Bilinmeklik, Sevilmeklik istedi kendinden kendine ve “OL!” dedi, OLuştu bu zuhurat, bu kâinat, bu âlem…
Saçıldı“Kenz-i Mahfi” denen gizli hazine, hem de ne hazine…
Ezelde TEK idik zâhirde çok göründük, “Vahdetten Kesret” olduk yâni…

"Biz kimiz?.." dedik, sorduk kendimize.
Gözler perdeliydi, tefekkür ettik, bir şeyler düştü gönül gözümüze…


“Ol” der ise olur öyle
Hakk yaratmış bizi böyle
Olamaz ki şöyle böyle
Hakk yaratmış bizi böyle...


Ezel ebed tekdir Allah
Hiçbir şey yok vardır Allah
Çok görme sen BİRdir Allah
Hakk yaratmış bizi böyle


Gördüklerin hepsi O’ndan
Çiçek, böcek ve de insan
Sanma ki sen şundan bundan
Hakk yaratmış bizi böyle...


“OL!” denilen hemen olmuş
Nasıl derse öyle olmuş
Tüm güzellik böyle olmuş
Hakk yaratmış bizi böyle...


Her şey ANda oluşuyor
Bir cümbüştür koşuşuyor
Dönüp Hakk’la buluşuyor
Hakk yaratmış bizi böyle...



Dost Eminim Hakk’ı bilir
Her an her şey O’ndan gelir
Seven kalpler neşelidir
Hakk yaratmış bizi böyle...



Ezelde TEK olan hâlen öyledir ve ebedde de olacaktır…
Yoktur O’ndan gayrısı…
Kesretteki Vahdeti gör ve izle O’nu…
Her efal, her sıfat O’ndandır, ZÂT’ındandır…
Görünüp kaybolan fâni görüntülere kapılma!
“Bâki” olanı gör, varlıktaki birliği, “Vahdeti Vücudu” görmeye, hissetmeye çalış!..



Kimi der ki varlık birdir efendim
Biz bütünün parçasıyız efendim
Kimi der ki biz gölgeyiz efendim
Asıl Hakk’tır bizse halkız efendim...


Varlık bütün bizsiz olmaz efendim
Hakk’tan gayrı hiçbir şey yok efendim
Bir gölgede irade yok efendim
Gölge, asıl hepsi birdir efendim...


O ruhundan üflediyse bizlere
Türlü esma göründüyse bizlere
Allah birdir gayrısı yok bizlere
Hakikat bu mâlum oldu efendim...


Kesrette Vahdeti görün efendim
Vahdette Kesreti görün efendim
Gören gözde varlık birdir efendim
Bu ruh bize emânettir efendim...


Dost Eminden söyleyen kim efendim
Her canlıdan işleyen kim efendim
Kimi gelir kimi döner efendim
Gayrısı yok Allah birdir efendim...



Güzel dostum o halde biz kimiz diye soralım ve düşünelim…
Bakın şiirsel olarak aşağıdaki dizelere ;



BİZ KİMİZ?..
.
Veren de O, alan da O, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz
Türlü çeşit yaratan O, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz?..

Celâl de O, Cemâl de O, biz kimiz
Hasta edip inleten O, biz kimiz
Şifâ veren Şâfi de O, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz?..

OLduran O, öldüren O, biz kimiz
Muhyi de O, Mümid de O, biz kimiz
Varlık da O, yokluk da O, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz?..

Çokluk da O, Bir’lik de O, biz kimiz
Gayrısı yok, her şeyde O, biz kimiz
Sameddir O, Ehaddır O, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz?..

Düşün sen de kimiz diye, biz kimiz
“Hu!” diyelim “Hu!” diyelim, biz kimiz
Anladın mı güzel dostum, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz?..

Âşık da O, Mâşuk da O, biz kimiz
AŞK içinde bir aşktır O, biz kimiz
Dost Emin’in dostudur O, biz kimiz
Bizi bizden işleyen O, biz kimiz?..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »

Tarih: 15.10.2008 Saat: 17:16 Gönderen: kulihvani

Resim

ESİR ASLAN

ALLAH DOSTU
Opr.Dr. Münir DERMAN (ks)


Eğildim.
“Yâ Esad!” dedim.
Aslan geldi.
Elimi soktum içeri.
Başını böyle burnuna.
Hani kediyi okşarsın ya böyle başladı hayvan yapmağa.
Bunları görüyorum.
Kedi gibi sevmeye başladım.
Birden bire arkadan birisi yüksek sesle.
“Herr! Zurück! Zurück!” diye
“Geri gel Efendi!” diye birisi bağırdı.
Ben döndüm baktım ki Polis Memuru.
“Ne yapıyorsun?” dedi
“Sen çıldırdın mı?” dedi.

Alaksandra, Monika arabalarına aldılar.
Bizi Frankfurta götürdüler.
Orda Hayvanat Bahçesini gezdik.
Üç saat hepisini göremedik.
Yer, Deniz Hayvanları hepisi.
Filhakika dünyanın her yerinden getirmişler.
Mesela bakıyorsunuz bu oda kadar üç misli bir akvaryum.
Atmış derece soğukluk var içinde.
Penguenler geziyor içinde.
Dalgalar var.
Hep klimasına göre.
Oranın nebatatına göre şeyy edilmiş.
Bahçeye çıktım.
Şunun kadar, bu oda kadar kafesler.
Fakat yerden şu kadar beton üzerine kurulmuş.
Sizin kafes orda başlıyorsa bu arada şöyle birer adım fasıla ile demir parmaklık var oraya gelip de seyrediyorsun.
Bu tarafta da havuzda Yunus Balıkları sıçrıyor.
Tiyatrolar falan.
Kalabalık…
Ben bunun altından girmişim oraya.
Ordada zâten: “Yanaşmak yasaktır, tehlikelidir!” diye yazıyormuş.
Ben kendimde değilim, geçmişim.
Eğildim.
“Yâ Esad!” dedim.
Aslan geldi.
Elimi soktum içeri.
Başını böyle burnuna.
Hani kediyi okşarsın ya böyle başladı hayvan yapmağa.
Bunları görüyorum.
Kedi gibi sevmeye başladım.
Birden bire arkadan birisi yüksek sesle.
“Herr!.. Zurück! Zurück!..” diye
“Geri gel Efendi!” diye birisi bağırdı.
Ben döndüm baktım ki Polis Memuru.
“Ne yapıyorsun?” dedi
“Sen çıldırdın mı?” dedi.
Polisin bu hareketi, o sırada aslan ağzını açtı parmaklıkları tırmaladı, bağırdı.
Herkes irkildi bir kere o aslan kolay kolay bağırmaz.
Bende: “Bilmiyordum yasak olduğunu!” dedim.
“Gördün ya okşadım. Hayvan bir şey yapmadı. Git sen okşasana!” dedim.
Polis: “Ben deli değilim!” dedi.
“O halde aslan delileri ısırmıyor gördün ya!” dedim.
Herif iyice şaşırdı, afalladı.
Herkes dönmüş de bize bakıyordu.
Ayrıldım ordan.
Biraz sonra tekrar döndük.
Kadın erkek hep toplanmışlar oraya.
Beyaz saçlarımdan tanıdılar beni.
Hep Birbirine: “Çocuklar şimdi geçiyor!.”
Tekrar aslana baktım.
Yine parmaklığın önüne geldi.
İtişe kakışa birbirimize bakıştık.
Etrafımızdaki bu hayvanları izlemeye gelen bu garip mahlukları aslanla beraber biz seyrediyorduk.
Kafesteki aslana çok üzüldüm.
Aslan farkına vardı.
Bana:
“Üzülme HAKK’ın kaderi bu.
Bize de dünyada imtihan var.
Benimde işim var.
Bu HAKK’tan uzak insanlar içinde aslanlığımı bir zerre kaybetmedim kafesin içinde.
Görmüyor musun?.
Parmaklığın yanına bile korkudan sokulamıyorlar.
Ben Allah’ın bir mahlukuyum.
Benim gibi milyonlarca halk etti.
Benim yanıma yanaşmak cesareti olmayan bu zavallılar yarın HAKK’ın huzuruna hiç çıkamazlar!” dedi.
“Hele bak Efendim!” dedi.
“Nasıl korkacaklar birden bire!”
Direndi, birden bire bütün gücüyle aslanca kükredi.
Herkes birden irkildi ordan.
Diğer tarafta olan ağaçlardaki kuşlar uçuştular.
Hepisi taş kesildi orda.
Hepimiz kaldık orada.
Öyle bir bağırma ki.

Derken iki polis tekrar yanıma geldi benim.
“Affedersiniz!” dediler.
“Siz necisiniz?” dediler.
“Sihirbaz mısınız?” dediler.
“Hayır değilim! Doktorum!.” dedim.
“Eee Nedir bu?” dediler.
“Hayvan lisânını anlarım!” dedim.
“Biraz aslanla konuştum o kadar!” dedim.
Herifler iyice şaşırdılar.
Biraz korkuyla karışık güldüler.
Alay ettiğimi zannettiler.
“Bu sözümle alay etmiyorum!” dedim.
“Üç saattir hayvanat bahçesindeyim, birazda hayvan lisânından öğrendiğim için, bildiğim için bunlarla buluştum!”
Aslana döndüm selâmlaştım.
Oradan ayrıldık.
Herkes bize bakıyordu.
Bu bahçede insanlar hayvanları seyrediyor gibi görünüyor güyâ. Halbuki hayvanlar seyrediyor.
Hayvanat Bahçeleri kurulalı hayvanlar insanları daha iyi zâhiren tanıyor.
Hayvanat Bahçeleri kurmak, onların yurtlarından getirip kafeslerde beslemek, İslâmın kat’iyyen yasakladığı şeydir!..


KEİMELER:


Esad: Esed. Arslan, şir.
Zâhiren: Görünüşe göre. Meydanda olduğu gibi. Göründüğü gibi.
Kat’iyyen: Kat''i ve kesin olarak. * Aslâ, hiçbir zaman
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »

Tarih: 20.10.2008 Saat: 17:11 Gönderen: kulihvani

Resim

SEVMEYE KARAR VERDİĞİM AN!

Mustafa İbakorkmaz

Sevdiğim şeyle bir şekilde karşılaşıyorum.
Daha önce karşılaşmış olsam bile, evvelce fark etmediğim bir bağ hissediyorum.
O vakit, bu anlamsız bağın neden kaynaklandığını merak ediyorum.
Bu merak sevginin kıvılcımıdır.
Mekanizmayı tetikliyor.
Neden?..

Neden? Sorusuna aldığım (kendi kendime verdiğim) yanıtı aklım kabul ederse, anlamsız bulduğum bağ bir duygu olmasına rağmen mantıklı bir zemine basmış oluyor.
Böylece sevdiğime karar veriyorum.
Anlık gelişen bu olayı bir enstantane olarak yakalamak çok zor.
Çünkü sinema şeridinin üzerindeki karelerden sadece birini görebilmeye benziyor bu.
Oysa şerit, bir bütün olarak algılamamız üzerine ayarlanmış bir görüntüyü, bu amaca uygun hızla akıp gidiyor. Üstelik her karenin arasındaki an bir önceki kareyi unutmamıza da yetiyor.
Çünkü öncekini unutmazsak sonrakini algılayamayacağımızı biliyoruz.

Neden sorusuna verdiğimiz ilk yanıta; aklımız, ya bu ıspat yeterli değilse biçiminde şüpheyle yaklaşıyor.
Şayet bu bağ yeterince güçlüyse bu şüpheyi cevaplandırıyoruz.
Bu cevap da kabul edilirse sevgiye güven duygusu ekleniyor.
Güven duygusu eklendiğinde sevgi biraz daha güçleniyor.
Sevgi güçlendikçe sorular da güçleniyor.
Sorular güçlenince sorunlar doğuyor.
Sorunlara ancak doğru yanıtlar çözüm üretiyor.
Sorunlar aşıldıkça sevgi büyümeye başlıyor.
Sevgi büyüdükçe yaşamasını arzu ediyoruz.
Sürmesini istiyoruz.
O zaman sorumluluk yükleniyoruz.
Sevgi büyüdükçe sorumluluğumuz çoğalıyor.
Sorumluluk çoğaldıkça yükümüz ağırlaşıyor.

Sorumluluktan dolayı ağır bir yüke dönüşebiliyor sevgi.
O zaman insan sevgiyi taşımaktan yorulabiliyor.
Yorulduğu için sevgiyi yüksünebiliyoruz.
Eğer yüksünürsek, öncelikle sorumluluktan kaçıyoruz.
Böylece sevgiden de uzaklaşmış oluyoruz.
Oysa sevginin yükünden kaçmak sevgiye ihanettir.
Fakat sevginin verdiği yorgunluk nasıl giderilir? Nasıl dinlenilir?

Nasıl dinlenilir?
Ancak sevdiğini bilmenin mutluluğuyla!
O zaman yorgunluk tatlılaşır. İnsanın içini huzur ve rehavet kaplar.
Görevini yerine getirmenin, sevgiyi ona yaraşır biçimde taşımanın, sevmek gibi bir erdeme sahip olmanın verdiği haz vardır.
Çekilen her acıya, zahmete değdiğini düşünmenin zevki.
Tüm bunlar yorgunluğu unutturur.
Dinlendirir.
Doyuma ulaşılır.
Ve ertesi gün seven mesaisine kaldığı yerden devam eder.

İnsan sevmeye karar verdiği o ilk anda; tüm bu mantık dışı ve yorucu maceranın aynen gerçekleşeceğini, sonuçta sevginin kendi içinde tutarlı bir mantığı olduğunu, bu mantığa dayanarak ömür boyunca sürebileceğini bilir.
Öte yandan insanın sevgisi, sevmeye değer, sevgiye layık bulmadığı noktadan itibaren irtifa kaybetmeye başlar.
Muhtelif hızlarla düşüşe geçer.
Bu yüzden sevilene de sevilmeyi sürdürebilmek ve sevgiye değer olmayı hak edebilmek için sorumluluk yükler.
Sevilenin değeriyse bizzat sevgiden kaynaklanır.
Artık sevilmeyen bir şey varsa değerini göreceli olarak yitirmiş demektir.

Bunlar doğruysa, yeryüzündeki her şey sevilmeye değer olabilir.
En azından sevginin nesnesi olma potansiyeline sahiptir.
Bu nedenle olsa gerek, insanları bir çok bakımdan sevdikleri veya sevmedikleri şeye göre tasnif ediyoruz.
Sevmeye karar verdiğimiz an değer verip vermeme konusunda bir tercih yapıyoruz.
Bu tercihi neye dayanak yaptığımı merak ediyorum.
Merakımı giderdiğim an ise sevdiğime karar veriyorum.

Seviyorum sonuçta…
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »

rAHMED SEVgidir!
Tarih: 21.10.2008 Saat: 12:43 Gönderen:kulihvani

Resim

MUHAMMEDİNUR A(İ)LEM;

rAHMED SEVgidir!


Nuriye USLU

İMKAN Âlemimizden verilen SEVgi MuHABBetin hamurundandır.
Karşılıksız SEVginin yaşandığı ortamlarda öylesine doymuşsunuzdur ki artık size yetmez.
Daha fazlası olmalı düşünceleri beyninizi haddinden fazla zorlaştırır.
Arayışlarınız başlar önüne geçemediğiniz arayışlarınız.
5N 1K arayışlarınız.
Ne aradığınızı bilirsiniz ama bilmezsiniz gel-gitleri arasında bilinçlenme süreçler başlar.
Tokluk başka bir şeydir ama yine açsınızdır!
Daha daha dahası olmalı arzusu hücrelerinizin hareketlenmesine sebeb olur!
SEBEB ve SONUÇ ilişkisinde adını koyamadığınız SONUÇa HASRETiniz, önüne hiç bir engeli istemez.
Çıkarılan engellerin aşılması için size bir çıkış yolu mutlaka verilmiştir.
ÇİLE ÇÖLünün dar sokaklarında adım adım ilerlerken İLAH-İ AŞK ile tanıştırılırsınız...

Bihaber olduğunuz zamanlarda kabınız boştur.
Boş girilince de hoştur, başarma duygusu da gelişmişse çok güzel olacaktır.
Kişinin çok önemli özelliği olan GAYRETi olmazsa olmazlar arasındadır.
DÖRTlü sistemde ilk basamak olan GAYRET kabımızı yaşayan MUHAMMEDiler dolduru vereceklerdir.
Yeterki SAMİMİYETimiz olsun.
Bilinçli olarak SEYRimİZin TERCİHinde SABİT kalabilirsek başarmamak mümkün değildir.
Ve bu süreçte caydırıcı-çeldirici çok fazla tuzaklardan geçirtiliriz takıldığımızda olacaktır.
Oyalanırsak bile tekrar devam ettiriliriz.
Devam et sinyalleri hemen gelecektir.
Yeterki VAZGEÇMEyelim!
SEVgi fedakarlık ister.
Ne kadar fedakarsanız SEVDİĞİNİZ için neleri terk edebiliyorsanız o ölçüde de mükafatı olacaktır.
Terkettiklerin kadar ilerlersin !
Terk edemiyorsanda terk edilirsin!

HAYYat HİKAYEmde rol alan CANlarımı sizlere burada yazmaya gayret göstereceğim.
Hepsi SEVgi gönüllülerdir.
SEVgili Annem ve babamdan 44 yaşıma ve hâlâ da sınırsız olarak SEVgilerini almaya devam ettiğim SEVgi, evlilik hayatımda da bolca yaşandı.
O yüzdendir ki SEVgiyi hiç aramadım.
Çünki hep SEVgi aldım ve hep SEVgi verdim.
O yüzdendir ki kıskançlık hiç yaşamadım ve hasetlenmedim.
TERCİHimi hep SEVgiden yana kullandım.
RABBım, sevgisizlik gelsede bertaraf etmeyi öğretti.
Ailemin, ÇİLE ÇÖLlerinde İMTİHAN edilirken yardımları ve destekleri muazzamdı.
Maddi-manevi zorluklarımızda hep el-ele, diz-dize, gönül-gönüleydik hiç ayrılmadık bende olan onların, onlarda olanlar benim SAMİMİYETini – SADAKATını yaşadık.
Ve yaşattık.
Sürekli anlattığımız YAŞAnılanlar, ilk ailede başlayan SADAKAT-SAMİMİYET-SABIR ve SELÂMET dörtlüsü güzeli ile açılımlarını aile ocağında öğretip - eğitiyor geliştirilmesine aracı rol oynuyor.

Kulihvanim bilirsiniz der ki; SIRR-AT dört geçittir
1- eşin
2-evladın
3-malın
4-nefsin

İLAH-İ ilhamlarımızın İDRAKını aradığımız NOKTAsına gelene kadar eğitim ve öğretim aile yuvasında başlayan en önemli birinci basamaktır.
RABBımın bana en güzel hediyesi olan annem ve babama cümle anne-babalara sonsuz rahmetini versin duası içindeyim inşaallah.
Şu an bu duruşu sergiliye biliyorsam Resûlallah sav Efendimin SIRR-ı MUHABBETinin özellik ve güzelliklerini bizlere aşıladıkları içindir.
Şükür ki SEVgiyi çok bolca veren bir ailem oldu.
SEVGİ gönüllü insanlara RABBım akla hayale gelmeyecek ihsanlarda bulunsun inşaallah.
Anne baba DUAsı alanın işi gerçekten rast gidiyor.

Ömer HAYYam güzeli derki;
Tekkede manastırda eremezsin
Bir kez SEVdin mi! dünyada
Cennetinde cehenneminde üzerindesin..


MUHAMMEDİ MuHABBetimİZle!....

5N 1K: Nerden? Nereye? Nasıl? Niçin? Neden? Kim?
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »


Tarih: 23.10.2008 Saat: 20:46 Gönderen: kulihvani

Resim

ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks)


KURU KÜTÜK

Bir sabah vaktıydı.
Mevsim yaz.
Yemyeşil çemenlerle dolu bir ormanda dolaşıyordum.
Rahmân Sûresini çok yavaş sesle okuyordum.
Birden bire yağmur çiseler gibi oldu.
Çemenler ıslandı.
Herhalde yaz yağmuru.
Hallab veya Hellabe denilen yaz yağmuruydu.
Bir türlü kestiremedim.
Zira havada bulut yoktu.
Çemenler ve yeşil ağaçlar hem görülüyorlar.
Canlılık ve renkleriyle.
Fakat garib olan şimdi ağlıyorlardı.
Âdeta bunu lisânen söylüyorlardı…

Kur’ân-ı Kerim’de bir Âyet-i Kerime varıdı.
“Ven necmu veş şeceru yescudan”
NECM, Arapçada YILDIZ demek.
Cem’i Nücum demek.
Fakat Kur’ân Dilinden Cenâb-ı Allah kesretle tezâhur ettiği için yıldız mânâsının Cem’i olarak NUCÛM kullanılır.
Kur’ân Dilinde Necm, ÇEMEN demektir.
Bu cem’-i sâlimdir.
Cem’-i sâlim ne demek?
Mesela şimdi sürü dersek bir sürü aklımıza gelir.
Müfteriddir.
Çemen dediğimiz zaman çemenler, bütün çemenler.
“Çemen ve ağaçlar secde ediyorlar.”
Âyet-i Kerime sarih.
“El necmu vel seceru yestican” deseydi.
Onlarda ediyorlar.
O muhakkak fizikman doğrudur evet.
Ve Vel Arapçada.
Bir sabah vaktıydı.
Mevsim yaz.
Yemyeşil çemenlerle dolu bir ormanda dolaşıyordum.
Rahmân Sûresini çok yavaş sesle okuyordum.
Birden bire yağmur çiseler gibi oldu.
Çemenler ıslandı.
Herhalde yaz yağmuru.
Hallab veya Hellabe denilen yaz yağmuruydu.
Bir türlü kestiremedim.
Zira havada bulut yoktu.
Çemenler ve yeşil ağaçlar hem görülüyorlar.
Canlılık ve renkleriyle.
Fakat garib olan şimdi ağlıyorlardı.
Âdeta bunu lisânen söylüyorlardı…
Bu sestir.
Fakat kulakla duyulmaz.
Bu nasıl lakırtı!.
Evet öyledir.
Hakiki lafta budur.
Şu âyete inanmıyor musunuz?
“Ven necmu veş şeceru yescudan.”
“Çemen ve ağaçlar secde ediyorlar.”
“yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel''ardi. Ve huvel''aziyzulhakiymu.”
“Bütün semavat ve arzda ne varsa hepsi Allah’ı tesbih ve zikrediyorlar. “
Fakat siz bunları görüp duyamıyorsunuz.
Yeşil ağaçlara sordum:
“Niçin ağlıyorsunuz siz? Hem de memnunsunuz!”
“Memnunuuuuuz zirâ dâima HAKK’a şükür ve niyâz içinde olmamızı bize nasip etmiş ezelden beri Allah!
Niçin ağladığımızı merak ettiniz.
Yaş yalnız bu gözden gelmez.
Öyle gözler vardır ki kupkurudur.
Göz yaşı HAKK’ın Er-Rahîm Esmâsından nasip alandan gelir.
Bundan dolayı Allah’ın indinde, gözyaşından makbul ve temiz bir şey yoktur.
Zira göz yaşı HAKK’ın Er-Rahîm Kanalından süzüldüğü için içinde hile ve yalan da yoktur.
Tam hakiki, şirksiz HAKK’ı bilmek gizlidir.
Niçin ağladığımızı söyleyemeyiz.
Şu karşıda kurumuş yerde yatan arkadaşımızdan sorun!” dediler.
“ Bu Kuru bir küçük ağaç! Evvelce kesilmiş! ” dedim.
“Evet doğrudur!”
Fakat ÖLÜler vardır dâima onlar DİRİdir.
DİRİ görünenler vardır onlar hakiki ÖLÜdürler.
Sen git-sor, görürsün!” dediler.
Kütüğün yanına çömeldim.
“Bunlar niçin ağlıyorlar? HAKK’ın mahluklarından olan kardeşim!” dedim.
Kütük: “Beni gördüler de belki bizim sonumuzda böyle olursa diye ağlıyorlar!” dedi.
“Halbuki ben ölü kurumuş görünüyorum.
Ben ölmedim.
Kalıp değiştirdim.
Daha bir çok kalıplara gireceğim!” dedi.
“Niçin ağladıklarını biraz sonra söyleyeceğim dinle!” dedi.
Kuru Kütük söylüyor:
“Yaşlar niye ağlıyor!”
Diz çöktüm.
“Bana yaslan memnun olurum!” dedi.
Yaslandım kütüğe.
“Bir gün ben bu yeşil ormanda uyurken beni balta ile söktüler!”
“Söktüler mi?”
“Söktüler!..”
“Dallarımı kırdılar.
Yapraklarımı sıyırdılar.
Adıma ODUN ismini verdiler.
Dedelerimizi toprak altından çıkardılar.
KÖMÜR dediler.
Beni yaktılar.
Adıma ATEŞ dediler.
Halbuki yaş ağaç kesmek.
Ateşe atmak.
Yaprakları ve çiçekleri çiğnemek.
Ne kadar büyük zulümdür.
Rasûlullah’ın hadisiynen sabittir.
Allah zâlimleri sevmez.
Zira Kendisi zâlim değildir Rahîm ve Raûftur!
İnsanların, hiç bilmedikleri fâidelerimiz vardır insanlara.
Cenâb-ı HAKK bizim hürmetimize gökten yağmur indirir.
Ciğerlerinize giren havayı biz dâima temizleriz.
HAKK Kelâmında tesbih ve devamlı zikrimizi ilân ediyor.
Bunu bilmezsiniz.
Bizim hakikatimizi bilebilseniz.
Ve SECDElerimizi görebilseniz.
Çıldırırsınız!
Böyle olmamıza rağmen bütün işkencelere ses çıkarmayız.
Beddua da etmeyiz.
Bizi çiğnerler.
Baltalarlar.
Yakarlar.
Ne sesimizi çıkarırız.
Bizim kadar HAKK’a muti’ hiçbir yaratık yoktur.
Bizim bu hududsuz SABRımızı bilmezler.
Bu sessizliğimize karşı bizi kendi aralarında Tahkir Makamında kullanılırlar.
“ODUN gibi adam!
Hissiz adam!
Kaba adam!
Vurdum duymaz adam!”
Mânâsına kullanırlar.
Amma bu lakapta kendi hallerine aittir.
Biz ait değildir.
Bâzen insanların içine giriyoruz.
Bundan dolayı ismimize ÂDEM diyorlar.
İşte aha bu garip şeye ağlıyorlar arkadaşlar.
HAKK’a en çok nazı geçen yaratık SU’dur.
Çünkü Cenâb-ı HAKK SU’dan her şeyi halketti.
Amma SU’yu neden halk ettiğini bildirmedi.
Sırrı ifşa etmeyelim diye de bizim lisânımızı size öğretmedi dediler.
Fakat biz sizleri, ne lisân konuşursanız konuşun, anlarız.
Zira biz ALLAH Lisânı biliriz.
“yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel''ardi”
Âyet-i Kerimesi’nde arz ve semavatta ne varsa Allahı tenzih ve tesbih ediyor.
Bunların lisânı işte budur.
Ağaç onun için HAKK’ı tesbih edenin lisânını biz sessiz, sössüz de anlarız.
Sen herkes gibi değilsin anlıyoruz.
Ağaç kesmezsin.
Dal koparmazsın.
Çiçek koparmazsın.
Yaş hiçbir şeyi ateşe atmazsın.
Nasıl biliyoruz gördün mü?..”

Doğruldum.
Biraz yürüdüm.
Er-Rahmân Sûresi’ni okumam bitmek üzereydi.
Sesli okuyordum.
HAKK’a kasem ederim ki başım döndü.
Düşecektim!
Oradaki ağaçların SECDE ettiklerini, KIBLEye doğru, gördüm.
Bana rüya değil.
Siz buna rüya diyebilirsiniz.
Amma ben gördüm, tekrar Allah’a kasem ederim ki gördüm!
Ben Velî değilim!
Velînin ayağının altını öperim!
Amma ben de bir KULum
Nasip etti, gördüm işte!
Bir şey iddia etmiyorum!
Fakat gördüğüm şey buydu.
Elhamdulillah.
Allah en doğrusunu bilir!
Ağacın, Allah’a, kasem ederim ki secde ettiğini görebilirsiniz.
Biz birbirimizin SECDE ettiğini görebiliyorsak ağacınkini de…



ÂYETLER:

وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ

Resim---“Ven necmu veş şeceru yescudan: çemen(bitkiler), ağaç secde eder dururlar.” (Rahmân 55/6)


هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Resim---"Huvallahul halikul bariyulmusavviru lehum''esma ulhusna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel''ardi. Ve huvel''aziyzulhakiymu: O, yaratan, var eden, şekil veren Allah''tır. En güzel isimler O''nundur. Göklerde ve yerde olanlar O''nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.” (Haşr 59/24)


Cenâb-ı HAKK SU’dan her şeyi halketti:

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Resim--- “Vallahü halekü külle dabbetim mim ma'' fe minhüm mey yemşi ala batnih ve minhüm mey yemşi ala ricleyn ve minhüm mey yemşi ala erba'' yahlükullahü ma yeşa'' innellahe ala külli şey''in kadir: Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.” (Nur 24/45)


KELİMELER:


Nücum: (Necm. C.) Yıldızlar.
ÇEMEN: Yeşil ve kısa otlarla kaplı yer, çimen. Ağaç ve çiçekleri olan yeşillik, çayır. * Pastırmaya konulan bir çeşit ot.
Muti’: İtaatli. Terbiyeli. İsyan etmeyen. * Rahat.
Tenzih: Suç ve noksanlıktan uzak saymak. Cenab-ı Hakk''ı (C.C.) her çeşit kusur, noksan, şerik gibi hallerden uzak bilip söylemek. * Kabahati yok olduğu anlaşılmak ve onu ifade etmek.
Tesbih: Sübhânallah demek. Cenab-ı Hakk''ı (C.C.) şânına lâyık ifadelerle yâdetmek. Yâni: Allah''ın zâtında, sıfâtında ve ef''âlinde cemi'' nekaisten münezzeh olduğunu ifade etmektir. (Bak: Sübhan)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 2008 Ekim Haber Arşivi

Mesaj gönderen Gul »

Tarih: 28.10.2008 Saat: 18:11 Gönderen: kulihvani

Resim

Bir Balık Hiç Gökkuşağındaki Cennete Gitmiş Midir?
Bawa Muhyiddin (ks)


Çevirmen: Emre Yaşar

Sevgili çocuklarım!
Gök yüzündeki şu güzel gökkuşağına bakın.
Yedi rengi göğün bir tarafından yükselir ve tüm yol boyunca kıvrılarak diğer tarafa doğru bir ark oluşturur.
Bir ucu okyanusta ve diğer ucu nehirdeyse, nemi yukarı gökyüzüne çeker ve atmosferde damıtır.
Gökkuşağının balıkları, yengeçleri ve diğer başka şeyleri ırmaklardan ve okyanustan çekme gücü dahi vardır…
Bu balıklara ne olur?
Bir balık hiç gökkuşağında cennete gidebilmiş midir?

Hayır, gökkuşağı onları yukarı çektikten sonra bulutların her yerinde dağılır ve ölürler.
Sonunda bulutlarda toplanan nem yağmur olarak aşağı iner ve yengeçler ve balıklar da beraberinde düşer.
Dünyayı kuşatan manyetik kuvvet onları göğe çeker ve dünyanın yerçekimi de aşağı çeker.
Dünyadan yükselir ve tekrar dünyaya dönerler.

Sevgim sizlere yavrularım!
Mucizeler, gizemli güçler ve ego benzer şekilde iş görürler.
Esirin yanılsatıcı enerjisi ve atmosferin manyetik kuvveti tarafından çekilirler.
Mucize gibi belirirler fakat belli bir yüksekliğin üstüne çıkamazlar çünkü dünyanın yerçekimi onları tekrar aşağı çeker.
Beş element, akıl ve arzular tarafından çekilen herhangi bir şey bulutlarda dağılır ve sonra aşağı düşer.
Görsel aldanma onları yukarı çeker ve dünya da onları tekrar aşağı çeker.

Bunun gibi, eğer yanılsamalar tarafından çekilirseniz, sizde düşmek zorunda kalacaksınız.
Eğer beş elementinizin, zihin ve arzularınız yanılsamada yayılmışsa, ölmek zorunda.
Aklınız sizi kurutana kadar emer.

Bu mucizevî kuvvetler bu şekilde çalışırlar.
Yanılsama enerjisiyle semalara yükselirsiniz fakat eninde sonunda dünyaya dönersiniz.
Yengeç ve balıklar gibi düşer, çarpar ve ölürsünüz.
İllüzyon tarafından çekilmeden önceki haliniz gitmiştir ve erişmeye teşebbüs ettiğiniz haliniz de gene gitmiştir.

Ateş, hava, su, toprak, esir, akıl ve arzular yedi renk tarafından temsil edilirler.
Gökkuşağı gibi, hem gökle ve hem de yerle bağlantısı vardır.
Göğe çekilen herhangi bir şey yerçekimi kuvvetinin çekişiyle toprağa tekrar dönecektir.
Bu yanılsama enerjileri, bu dünyevî güzellikler ve süsler asla büyük yüksekliklere ulaşamaz fakat sizi hala etkileyeceklerdir.
Bu enerjilerin ve elementsel (unsursal) mucizelerin işleyişi böyledir.

Sevgili yavrularım!
İnsanların sahip olduğu güçlere bakın.
Hissetme, farkındalık, zeka, muhakeme hissi, ince irfan, analitik irfan ve İlahî nur saçan (parlayan) irfana sahiptir.
Bu ilk üç düzey ancak bir seviyeye kadar erişebilir fakat muhakeme biraz daha yükseğe gidebilir.

Çocuklarım!
Muhakeme hissinizle sınırlarınızı anlamalısınız.
Nereden geldiğinizi, nereye geldiğinizi ve öldükten sonra nereye gideceğinizi anlamak zorundasınız.
Yanılsamanın ne olduğunu, enerjinin ne olduğunu ve her bir şeyin erişeceği yüksekliği anlamalısınız.
Her bir görünüşü dikkatle ayırmalısınız.
Sonra ince irfanınızla yaşamınız için doğru temeli anlamalısınız.
Bu temeli bir kere anladığınızda, onu analitik irfanınızla tahlil etmelisiniz, doğru olanı çıkarmalı ve en sonunda İlahî nur saçan (parlayan) irfan ile ona bakmalısınız.
O zaman her şeyin hayal oldğunu göreceksiniz, hepsi de yanılsama, görsel aldanışlar.
Yaratılmış her şeyde var olan, tüm bu mucizeler ve tüm her şey beş yaşam çeşidinin kuvvet ve enerjisinden yapılmıştır.
Bu enerjilerin ötesinde bir şey var mı?
İnsan ruhu, nurun ruhu tüm bu enerjilerin üstündedir.
Bu Allah’ın hükümranlığıdır.
Bu Allah’a ait olan hazinedir.
Bu Hakk’ın çocuğudur, O’ndan gelen nurdur.

Analitik irfanınızla, İlahî nur saçan (parlayan) irfanınızla her bir şeyin açıklığını, inceliğini ve sınırını anlamalısınız.
Doğruyla yanlışı, cennetle cehennemi, iyiyle kötüyü ayırmalısınız.
Bu şeyleri anladıkça sabır, şükür, tevekkül ve El-hamdulillah’ın ihtişamı (parlaklığı) içinizde doğacaktır.
Hakk’ın güneşi gönlünüze doğacaktır.

Allah’ın doğumu ve ölümü, şekli, rengi, tonu, eşi, çocuğu, çiftliği yahut malı, evi ve mülkü (maddesel) yoktur.
Açlığı, hastalığı, yaşlılığı ve ölümü yoktur.
O şekil değildir.
O her şeyde var olan kudrettir.

Bu kudretle bir bağ kurduğunuz zaman, ruhla bir yakınlık kurduğunuzda, o zaman dosdoğru yolda ilerleyebilir ve aklın, arzuların ve beş elementin üstesinden gelebilirsiniz.
Tüm enerjilerin üstesinden gelerek bu yediyi patlatabilir (yediden doğru yararak geçebilir) ve ötesine geçebilirsiniz.
Bu noktada hızlı hareket etmelisiniz.
Eğer bunu yapabilirseniz Yaratanınızla iyi bir bağ tesis edebilirsiniz. Bununla beraber geri gelmesi gereken bir şekille gidemezsiniz.
Her şeyin ötesinde bu halde var olmalısınız.

Allah burada ve orada aynı anda vardır.
O sınırsız rahmet sahibi, kıyaslanamaz sevgidir.
O aşktadır ve aşkın ötesindedir.
O irfandadır ve irfanın üstündedir.
O sizin iç kalbinizdedir.
O sizin ruhunuzla ve irfanınızla anlaşılabilir.

Bu yüce makamlara erdiğinizde, siz O’nda olacaksınız ve O da sizde müthiş göz alıcı parlak bir nur, kapsayıcı (her şeye nüfuz eden, şümullü) bir nur olarak olacaktır.
İrfandaki berrak irfan hazinesi, ruhtaki ruh hazinesi, kalpteki kalb hazinesi ve bu nur hem bu dünyada ve hem de öbür dünyada bir anda görülebilecektir.
Ruhunuzun özgürlüğünden gelen hayattaki saflığı bileceksiniz.
Bu hali anlamak ruhunuzun saflığı olacaktır.
Bu zenginliktir, lütuftur, Allah’ın gerçek mucizesidir.
Hiçbir şey onu dalgalandıramaz (sarsıp sendeletemez, titretip, tereddüde düşüremez).

Eğer kendinizi bilirseniz, Rabbinizi bilirsiniz.
Eğer kendinizi anlarsanız, Rabbinizi anlarsınız.
Eğer Rabbinizin hükümranlığında olursanız, O da sizdeki saflığın hükümranlığında olacaktır.
O zaman burada doğumunuz, ölümünüz, karmanız ve akrabalığınız olmayacaktır.
Bağlarınızı, karmanızı ve tüm sorgulamalarınızı ve tüm günahlarınızı kesmiş olacaksınız, bunların üstesinden gelmiş olacaksınız.

Eğer kendinizde bu hali sağlayabilirseniz, O zaman Hakk’ın temsilcisi olacaksınız.
Hak insanda ve insan da Hak’da olacaktır.
İkisi, ruhtaki ruh gibi, irfandaki irfan gibi, bir ruh olarak parlayacaktır, ve hakikat orada ışıyacaktır (nur saçacaktır).

Sevgim sizlere torunlarım.
Balığı kaldıran gökkuşağının gücü, bir mucize değildir.
Gizemli güçler de aynı şekilde.
Gerçek bir mucizeyi neyin meydana getirdiğini anlamak zorundasınız. Kibriniz, karmanız, yanılsamanız ve günahlarınız kesildiğinde, bu bir mucizedir.
El-Melik olan Rabbinizi anlamak bir mucizedir.
Başka mucize yoktur.
Bunu düşünün ve bu hali anlayın.
Buna eriştiğiniz zaman, gerçek bir insan, bir İnsan-ı Kâmil olacaksınız.

Sevgili çocuklarım!
İnancınızı kuvvetlendirin ve irfanı ve Allah’ın sıfatlarını arayın.
Allah yardımcınız olsun!


Dip Not 1:

Bilinçlilik Seviyeleri:
Bawa Muhyiddin (KS), kitaplarında insan için 7 bilinç düzeyi tanımlar bunlar sırasıyla:

1) hissetme,
2) uyanıklık
3) akıl,
4) muhakeme
5) incelik irfanı (arivu)

Arivu : Tâmilce bir kelime “ince irfan” demektir.
Bawa Muhyiddin ilk 4 seviyede bizler beş elementin sınırlarını keşfedebiliyoruz diyor.
Fakat besinci seviyede yani arivu seviyesinde insan 6.çeşit hayatın, nur hayatın, yani insan ruhunun potansiyellerini sorgulamaya ve öğrenmeye başlıyor.
Bu irfan seviyesiyle Allah’ın nitelik ve hareketlerini incelemeli ve bu öğrenilenler ile insandaki egoizm, bencillik, haset, öfke, şehvet vesaire kotu insan niteliklerinin üstesinden gelmelidir.
Bunu yaparken kişi : “Allah’ın niteliklerine sahip, onlara boyanmış bir kişi bu durumda ne yapardı?” diye sorgulamaya baslar ona göre hareket eder.
6. İlahî tahlili (analitik) irfan (pahuth arivu):
Bu seviye 6. Seviye bilinci yani ince irfanın bir üstünü temsil ediyor.
Bu irfan yakîn bilgiye mâlik olma özelliği gösterir.
O sadece insanlıkta bulunan, nüfuz edici mistik rehber ya da mürşid, Kutbiyyattır.
Derhal içeriden (içten),
-doğru ve yanlış
-hayır, ve şerr (iyiyi ve kötüyü)
-sürekli (hakiki) ve silinip giden (hayali)
arasında ayırd edici kesin cevaplar verir.
Bu yüzden tahlili denmiş ayırım yapıyor yani işin tahlilini yapıyor.
Bu yönde, ilahi tahlili irfan Allah ile bağlantıyı koruyarak bir huzur halini muhafaza eder.
Bu irfan nuru, nefsaî arzuların yedi okyanusunun uzunluğunu ve enini ölçer,
Mahvedilip maya okyanusuna gömülmüş ne kadar hakikat varsa bunları uyandırır, hakiki imanı uyandırır.
Hayata onun saflık halini yaratılışın başlanğıcında evvelde var olduğu, Allah’ın özünün rahmetini açıklar, onu hayatın saflığı olarak uyandırır ve onu ilahi Rezonansa çevirir.

7. ilahi parlayan nur irfanı (per arivu):
Bu Allah’ın insana verdiği en kıymetli hediye, nihai irfandır, öyle ki bu insandaki “duality: ikilik” ve “ben” i yani insanin egosunun bütün izlerini ondan kaldırır.
Başlangıçta Âdem’in alnına damgalanan “Nur” yani Allah’ın Nurunun irfanıdır.
Böylece bu her insan olanın doğum hakkıdır (fıtratında vardır gibi düşünebiliriz bu cümleyi).
İnsan fark eder ki Allah ondadır ve o Allah’dadır.
Allah’tan başka mevcud yoktur (Lâ mevcude illâ Allah) bilmenin son mârifet noktasıdır.
Şimdi “Ruh” Allah ile sürekli birlik halindedir ve hayatını, rızkını, irfanını her şeyini O’ndan alıyordur ki “Ruh” izzetini (muhteşemliğini) rezone etmeye devam eder.


Dipnot 2:

Dünyanın çeşitli yörelerinde gökten değişik hayvanların yağması halk tarafından deneyim edilmiş ve tarihi kaynaklara geçmiştir.
Bu husus bilim adamlarını bu konuda değişik hipotezler ortaya sürmeye sevk etmiş kimisi dev hortumların bu hayvanları çekip sonra başka bir noktaya fırlattıklarını söylemişlerdir.
Hayvan yağmuru olgusu adı verilen bu durum için bir kaç örnek olarak şunları verebiliriz :

1859 yılında İngiltere'nin Glamorganshire kentine gökten balıklar yağmıştır.
Binlerce balık insanları şaşırtıcı şekilde sıçramaktaydı.
Daha sonra balıklar suya serbest bırakılmışlardır.
Diğer bir olay ise Amerika'nın Louisiana eyaletinde 1947 yılında meydana gelmiştir.
Fakat düşen balıklar ölüydü ve bazısı buz içinde donmuşlardı.


Resim

Kaynaklar :

1) http://www.purpleslinky.com/Trivia/Rain ... tory.90432

2) http://en.wikipedia.org/wiki/Raining_animals
Resim
Cevapla

“2008” sayfasına dön