ESMAu'L- HÜSNÂ'nın KUR'ÂN-ı KERİM AÇILIMI

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Vallahü alimün:

(Âl-i İmrân 3/154),
(Tevbe 9/44,47),
(Yûsuf 12/19)- (Nûr 24/41)- (Cumua 62/7)


Resim

(Âl-i İmrân 3/154)

ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيْكُم مِّن بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُّعَاسًا يَغْشَى طَآئِفَةً مِّنكُمْ وَطَآئِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ الأَمْرِ مِن شَيْءٍ قُلْ إِنَّ الأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ يُخْفُونَ فِي أَنفُسِهِم مَّا لاَ يُبْدُونَ لَكَ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِيَ اللّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحَّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---Summe enzele aleykum min ba’di'l-ğammi emeneten nuâsen yağşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayra'l-hakkı zanne'l-câhiliyyeh(câhiliyyeti), yekûlûne hel lenâ mine'l-emri min şey’(şey’in), kul inne'l-emre kullehu lillâh(lillâhi), yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lek(leke), yekûlûne lev kâne lenâ mine'l-emri şey’un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimu'l-katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yumahhısa mâ fî kulûbikum, vallâhu alîmun bi zâti's-sudûr(sudûri) : Sonra o kederin arkasından ALLAH size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, ALLAH'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!" diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen ALLAH'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. ALLAH, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). ALLAH içinizde ne varsa hepsini bilir.
(Âl-i İmrân 3/154)


(Tevbe 9/44,47)

لاَ يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أَن يُجَاهِدُواْ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ

Resim---Lâ yeste'zinukellezîne yu'minûne billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri en yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim, vallâhu alîmun bi'l-muttakîn(muttakîne) : ALLAH'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri kalmak için) senden izin istemezler. ALLAH takvâ sahiplerini pek iyi bilir.
(Tevbe 9/44)



لَوْ خَرَجُواْ فِيكُم مَّا زَادُوكُمْ إِلاَّ خَبَالاً ولأَوْضَعُواْ خِلاَلَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفِيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

Resim---Lev haracû fîkum mâ zâdûkum illâ habâlen ve le evdaû hılâlekum yebğûnekumu'l fitneh(fitnete), ve fîkum semmâûne lehum, vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne) : Eğer içinizde (onlar da savaşa) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı. İçinizde, onlara iyice kulak verecekler de vardır. ALLAH zalimleri gayet iyi bilir.
(Tevbe 9/47)



(Yûsuf 12/19)- (Nûr 24/41)- (Cumua 62/7)


وَجَاءتْ سَيَّارَةٌ فَأَرْسَلُواْ وَارِدَهُمْ فَأَدْلَى دَلْوَهُ قَالَ يَا بُشْرَى هَذَا غُلاَمٌ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً وَاللّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ

Resim---Ve câet seyyâretun fe erselû vâridehum fe adlâ delveh(delvehu), kâle yâ buşrâ hâzâ ğulâm(ğulâmun), ve eserrûhu bidâah(bidâ’aten), vallâhu alîmun bi mâ ya’melûn(ya’melûne) : Öteden bir kervan gelmiş, sucularını göndermişlerdi; vardı, kovasını saldı ve: «A, müjde, bu bir erkek çocuk!» dedi. Onu tutup bir ticaret malı olarak gizlediler. ALLAH ise, ne yapacaklarını biliyordu.
(Yûsuf 12/19)



أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

Resim---E lem tera ennallâhe yusebbihu lehu men fî's-semâvâti ve'l-ardı ve't-tayru sâffât(sâffâtin), kullun kad alime salâtehu ve tesbîhah(tesbîhahu), vallâhu alîmun bimâ yef’alûn(yef’alûne) : Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların ALLAH’ı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. ALLAH, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. (Nûr 24/41)


وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

Resim---Ve lâ yetemennevnehû ebeden bi mâ kaddemet eydîhim, vallâhu alîmun bi'z-zâlimîn(zâlimîne) : Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. ALLAH, zalimleri hakkıyla bilir.(Cumua 62/7)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Vallahü bi külli şey'in alim:

(Nisâ 4/176), (Nûr 24/35)

Resim

(Nisâ 4/176)

يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلاَلَةِ إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ وَهُوَ يَرِثُهَآ إِن لَّمْ يَكُن لَّهَا وَلَدٌ فَإِن كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَ وَإِن كَانُواْ إِخْوَةً رِّجَالاً وَنِسَاء فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّواْ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fî'l-kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâ's-sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe li'z-zekeri mislu hazzı'l-unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) :Senden fetva istiyorlar. De ki: “ALLAH, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye ALLAH size (hükmünü) açıklıyor. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir. (Nisâ 4/176)


(Nûr 24/35)

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Allâhu nûru's-semâvâti ve'l-ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ Ğarbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhu'l-emsâle li'n-nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) :ALLAH, göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübârek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya âit olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. ALLAH, dilediği kimseyi nûruna iletir. ALLAH, insanlar için misaller verir. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Nûr 24/35)




Vallahü bima ta'melune alim:

(Nûr 24/28), (Bakara 2/283)

Resim

(Nûr 24/28)

فَإِن لَّمْ تَجِدُوا فِيهَا أَحَدًا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتَّى يُؤْذَنَ لَكُمْ وَإِن قِيلَ لَكُمُ ارْجِعُوا فَارْجِعُوا هُوَ أَزْكَى لَكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ

Resim---Fe in lem tecidû fîhâ ehaden fe lâ tedhulûhâ hattâ yu’zene lekum ve in kîle lekumurciû ferciû huve ezkâ lekum, vallâhu bimâ ta’melûne alîm(alîmun) :Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, “Geri dönün” denirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. ALLAH, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.


(Bakara 2/283)


وَإِن كُنتُمْ عَلَى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُواْ كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَّقْبُوضَةٌ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُم بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ تَكْتُمُواْ الشَّهَادَةَ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ

Resim---Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumû'ş-şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun) :Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve RABBi ALLAH’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şâhitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. ALLAH, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.(Bakara 2/283)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

İnni bima ta'melune alim:

(Mü'minûn 23/51)

Resim

(Mü'minûn 23/51)

يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
Resim---Yâ eyyuher rusulu kulû minet tayyibâti va’melû sâlihâ(sâlihan), innî bimâ ta’melûne alîm(alîmun) : Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim. (Mü'minûn 23/51)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Kanellahü bihim alima:

(Nisâ 4/39)

Resim

(Nisâ 4/39)

وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ آمَنُواْ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّهُ وَكَانَ اللّهُ بِهِم عَلِيمًا
Resim---Ve mâzâ aleyhim lev âmenû billâhi vel yevmil âhıri ve enfekû mimmâ razakahumullâh(razakahumullâhu). Ve kânallâhu bihim alîmâ(alîmen) : Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah'ın kendilerine verdiğinden (O'nun yolunda) harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle bilmektedir. (Nisâ 4/39)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Billahi alima:

(Nisâ 4/70)

Resim

(Nisâ 4/70)

ذَلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّهِ وَكَفَى بِاللّهِ عَلِيمًا
Resim---Zâlikel fadlu minallâh(minallâhi). Ve kefâ billâhi alîmâ(alîmen) : Bu fazl (bol ihsan), Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. (Nisâ 4/70)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Alimun bi'z-zâlimin:

(Bakara 2/246)

Resim

(Bakara 2/246)

أَلاَّ نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَآئِنَا فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْاْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ
Resim---E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne) :Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de ALLAH yolunda savaşalım” demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde ALLAH yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. ALLAH, zalimleri hakkıyla bilendir.
(Bakara 2/246)





İnne rabbi bi keydihinne alim:

(Yusuf 12/50)

Resim

(Yusuf 12/50)

وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ فَلَمَّا جَاءهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللاَّتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ
Resim---Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun) : Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.” (Yusuf 12/50)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Hüve bi külli halkin alim:

(Yâsîn 36/79)

Resim

(Yâsîn 36/79)

قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Resim---Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh(merretin), ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun) :De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” (Yâsîn 36/79)




Künna bihi alimin:

(Enbiyâ 21/51)

Resim

(Enbiyâ 21/51)

وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ
Resim---Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn(âlimîne):Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.(Enbiyâ 21/51)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

15- EL-AZÎMU

Resim

Resim

Azîm; Emirlerine hiçbir şekilde karşı gelmek mümkün olmayan ve âciz bırakılamayan, zâtının, sıfatlarının ve işlerinin mâhiyeti anlaşılamayacak kadar kâdir-i mutlak olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
İzam
(büyük olmak) kökünden sıfat isim.

Kur'ân-ı Kerîm'de Bakara 2/255; Şûrâ 42/4; Vakıa 56/74, 96; Hakka 69/33,52 âyetlerinde geçmekte ve
ALLAH-U ZU'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.


إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ

İnnehu kâne lâ yu’minu billâhi'l-azîm(azîmi): Çünkü o, azîm olan ALLAH'a îmân etmezdi
(Hakka 69/33)


El Azîmu : Azâmet, ululuk, büyüklük sâhibi. Her bakımdan azâmetini zâhiren sergileyen, gösteren. zâtî ve sıfatî mâhiyeti akılla anlaşılamayan. Mutlak ulu ve azâmet sâhibi ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Azume : Büyük, ulu, azâmetli olmak.
Azzeme : Ululamak.
E'zame : İş büyük, zor gelmek.
Teazzame : Büyüklenip kibirlenmek
İste'zame : bir şeyi büyük görmek.


وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ

Ve le kad âteynâke seb’an mine’l- mesânî ve’l- kur’ânel azîm(azîme): Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur’ân'ı verdik.
(Hicr 15/87)

ALLAH celle celâluhu; Zâhirde Azâmetini, Bâtında Kudretini, Evvelde Rubûbiyyetini, Âhirde ise Ulûhiyyetini göstermeyi Murad buyurup Kazâ, Kader, İrâde ve Meşiyyet mutlaklığı içinde KÂİNÂTını:
"KûN-fe-yeKûN!." eylemiştir.
Bu ise insanın da varlığının-yaratılışının sebeb ve gâyesidir.

İnsan AKLı, sadece zâhir ve batını algılar ve anlar, evvel ve âhire ise NAKİLle ulaşabilecek tarzda yaratılmıştır.
Akıl; kendisinde Mârifetullah Nûrunun tecellî ettiği ve ALLAH celle celâluhu’nun azâmet ve kudret kibriyâsının parladığı zuhûrat aynası olan bir oluşumdur.
AKL-ı Selim İnsan, ALLAH
(İsm-i celâl) celle celâluhu’nun Azâmet ve Kudreti karşısında,ABDULLAHı olarak kulluk vasıflarını,
Fakriyet, Acziyet, Zillet ve İlletini, yâni Mahviyetini,
İLÂHÎ İLİM, İRÂDE, İDRAK VE İŞTİRAK TEVHİDİ ile ebedîyyen giyinip tenezzül ve tevâzu’ ile kabul ederek Teslim olursa Müslüman İstikâmet ederse Mü’mindir.

Kul; Rubûbiyyetin sıfatlarını
(azâmet, kudret, gına, izzet, dâim, kâimlik v.s.) anlayıp inkişâfla geliştirirse; aynı zamanda bu sıfatların zıdları olun ubûdiyyet sıfatlarını da (acziyet, fakriyet, zillet, illet, muhtaçlık, ölümlük v.s.) kendi nefsinde bizzât müşâhede eder.
Çünkü Zâhirde Azâmetullah İrfânından Huşû',
Bâtında Kudretullah İrfânından Huzû' doğar...

Azâmetullah: ALLAH celle celâluhunun gözle görülen, hissedilebilen ve akılla anlaşılabilen Mutlak Büyüklüğü, ululuğu, kuvveti..
Kudretullah: ALLAH celle celâluhunun henüz gözle görülmeyen, hissedilemeyen ve akılla anlaşılamayan Nakille bildirilen veya bildirilmeyen Mutlak Büyüklüğü, ululuğu, potansiyel gücü-kudretidir.
EL KADÎR celle celâluhu, Azâmet ve Kudretiyle küllî şeyin kaderini takdir ve kazâ eden ALLAH celle celâluhu. Havli (potansiyel gücü) ve kuvveti olandır.
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-Âlîyyu’l-Azîm...

Kudreti Zâtî sübûti ile sâbit olan EL KADÎR celle celâluhu, kullarına lâzım ve lâyıkınca, kâbiliyet ve isti’dâdınca ve kaderince gereken nisbî kudret yansıtmayı bahşetmekte ve lûtfetmektedir. Onun için:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'-alîyyi’l-Azîm: hasenâtı yapmak ve seyyiatı yapmamak için gereken havl (potansiyel güç) ve kuvvet (mevcûd güç) aslen ve zâten Âzim (ulu) olan ALLAHu Zu’l-CELÂL’dedirbuyurup O’nu vekil ediniyor... Ve bize emrediyor.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAH celle celâluhu Kur'ân-ı Kerimde;
Kahren Azametini ve iyi-güzel doğru olmayanları belirtmekte buyurmuştur:

Azab, belâ, meyl-yönelim, zulm, ism-günah, kavl-ağır söz, nebe-haber, sihr, kerb-keder, hizy-horluk, keyd-tuzak hile, bühtan, hins-ahdi bozmak, kasem-yemin, karyeteyn-iki belde ve o şey’ olarak âyetlerde geçmektedir.

azabün aziym: Bakara 2/7,105, 114; Âl-i İmrân 3/105, 176; Nisâ 4/93; Mâide 5/33,41; Enfâl 8/68; Tevbe 9/101;Nahl 16/94, 106; Nûr 24/11, 14, 23; Câsiye 45/10.
belaüm mir rabbiküm aziym: Bakara 2/49; A’raf 7/141; İBRÂHİM 14/6.
şehevati en temilu meylen aziyma: Nisâ 4/27.
zulmün aziym: Lokmân 31/13.
ismen aziyma: Nisâ 4/48.
kavlen aziyma: İsrâ 17/40.
nebeil'aziymi.: Nebe 78/2; SÂD 38/67.
sihrin aziym: A’raf 7/116.
kerbil aziym: Enbiyâ 21/76; Sâffât 37/76.
hizyül aziym: Tevbe 9/63.
keydekünne aziym: Yûsuf 12/28.
bühtanün aziym: Nûr 24/16.
karyeteyni aziym: Zuhruf 43/31.
'alelhinsil'aziymi.: Vâkıa 56/46.
lekasemun lev ta'lemune 'aziymun.: Vâkıa 56/76.
hüve indellahi aziym: Nûr 24/15; Ahzâb 33/53.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAH celle celâluhu Kur'ân-ı Kerim'de;
Lutfenn Azametini ve iyi-güzel-doğru olanları da belirtmekte buyurmuştur:
Kur’ân, arş, huluk-ahlâk, fevz-kurtuluş, fadl-olgunluk ihsan, ecr-ücret sevab, tavd-sebat, hazz-sevinç hoşluk, zibh-kurban, mülk, yevm-kıayamet günü, saat-kıyamet saati azimliği olarak âyetlerde geçmektedir:

fevzül aziym: Nisâ 4/13, 73; Mâide 5/119; Tevbe 9/72, 89, 100, 111; Yûnus 10/64; Ahzâb 33/71; Sâffât 37/60; Mü'min 9; Duhân 57; Fetih 48/5; Hadîd 57/12; Saff 61/12; Teğâbün 64/9.
fadlil aziym: Bakara 2/105; Âl-i İmrân 3/74, 174; Nisâ 4/113; Enfâl 8/29; Hadîd 57/21, 29; Cuma 62/4.
ecrun aziym: Âl-i İmrân 3/172, 179; Nisâ 4/40, 67, 74, 95, 114, 246,162; Mâide 5/9; Enfâl 8/28; Tevbe 9/22; Ahzâb 33/29, 35; Fetih 48/10, 29; Teğâbün 64/15.
mülken aziyma: Nisâ 4/54.
yevmin aziym: EN'ÂM 6/15; A’raf 7/59; Yûnus 10/15; MERYEM 19/37; Şuarâ 26/135, 156, 189; Zumer 39/13; Ahkâf 46/21; Mutaffifîn 83/5.
saati şey'ün aziym: Hac 22/1.
hüve rabbül arşil aziym: Tevbe 9/129; Mü’minûn 23/86; Neml 27/26.
arşün aziym: Neml 27/23.
kur’ânel aziym: HİCR 15/87.
ket tavdil aziym: Şuarâ 26/63.
hazzin aziym: Kasas 28/79.
zibhin aziym: Sâffât 37/107.
hulukin 'aziymin: Kalem 68/4.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Azametullah ve Azîm oluş çeşitli şekillerde Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde kullanılmıştır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için:

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---“Ve inneke le alâ hulukın azîm: Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem 68/4)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "EL SELÂM, ALLAH'ın Azîm (yüce, ulu) isimlerinden bir isimdir. Onu mahlûkatı arısında bir zimmet (emniyet, koruma vasıtası) kılmıştır (yapmıştır). Bir müslüman diğer bir müslümana selâm verdiği zaman, onu hayrdan başkası ile anmak haram olur (çünkü, selâm veren onun şerrinden emin olmuştur)." buyurmuştur.
(İbn Abbas radiyallahu anhu dan; Deylemî)

Azametullah, Kulluk Hayatımızda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemce bildirilip uygulanmıştır:
Tevbe istiğfarda:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Estağfirullahe'l-Azîme'llezî lâ ilâhe illâ hüve'l-Hayyu'l-Kayyumu ve etubu ileyhi tövbeten abdin zâlimin linefsihi lâ yemlûkü li nefsihi mevten velâ hayaten velâ nüşûran : Kendisinden başka ilâh olmayan diri olan, herşeyin yönetimini elinde bulunduran yüce ALLAH'tan mağfiret dilerim. Kendisine/nefsine zulmeden gerek hayat gerek ölüm ve gerekse tekrar dirilme bakımından kendi nefsine mâlik olmayan/ elinde tutamayan bir kulun tevbesiyle / yönelişiyle (tevbe ederim.)" buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Vitir 26,Hudud 9; Tirmizî, Daavat 17,117; Darimî, Hudud 6)

Ezan okunurken:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Sizden biriniz müezzin "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" dediğinde içinden "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" der sonra sırasıyla müezzin "Eşhedü enlâ ilâhe illallah" dediğinde "Eşhedü enlâ ilâhe illallah" müezzin "Eşhedü enne Muhammede'r Resûlullah" dediğinde "Eşhedü enne Muhammede'r Resûlullah" müezzin "Hayyale's-salâh" dediğinde "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" müezzin "Hayyale'l-felâh"dediğinde: "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh"müezzin "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" dediğinde "ALLAHÛEKBER, ALLAHÛEKBER" müezzin "Lâ ilâhe illallah" dediğinde "Lâ ilâhe illallah" derse cennete girer." buyurmuştur.
(Ömer İbni Hattab radiyallahu anhu dan; Müslim, Ebu Dâvud, Nesâî)

"Subhanallahu ve bihamdihi subhanallahû'l-Azîm velâ havle velâ kuvvete illâ billahi'l-aliyyü'l-Azîm: ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'i hamd ile tesbih ve ta'zim edip, hakk ve hayra ulaşıp yaşamak için gerekli havl (potansiyel güç, mânevî, bâtınî) ve kuvvet (zâhirî,maddî aleni güç) ancak ve ancak Azîm olan Zâtına mahsusdur. Senin iznin ve inâyetin olmadan hakka inanıp hayr-û-hasânât işleyemem" der. İznullah ve İnâyetullahı dileriz.

Cüneyd kaddasallahu sırrıhu: "Dildeki sözün, kalbdeki özünü aşmasın!.. Kâal (söz) hâli geçmesin!" dediğinde "Hâl nedir?" diye sorana ise, Cüneyd kaddasallahu sırrıhu: "Lâ havle vela kuvvete illâ billahi'l-aliyyü'l-ÂZİM. Hasbunallah ve ni'mel vekil" buyuruyor. Çünkü, hâli; HAKK celle celâluhu'nun Hazır ve Nazır olması, güç ve kuvvetin O'nda olduğu ve vekil edinilmesinin şart olduğu şeklinde idrak edip anlıyor ve yaşıyor.

Biz Kulu olarak, ALLAH celle celâluhuya SALlatında-Namazda, Kulluk kıyamından Rıza Rükû'una baş eğince:
"Subhâne Rabbiye'l-Azîm (ve bi hamdihi) : Ey RABB'im senin gözüken ve aklımın alabildiği azametin, muazzamlığın tüm zerrelerimi hüşûya soktu. El AZÎM celle celâlusun seni aklımın yakıştıracağı noksanlıklardan ve anlayışsızlığından tenzih ederim, uzaksın bilirim! (Hamd ile birlikte)" deriz.

Zikir olarak:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “(Kişiye gönül ferahı bahşedip üzüntülerini gideren) Ferah kelimeleri: “Lâ ilâhe illallahu’l-hâlimü’l-Kerîm, Lâ ilâhe illallahu’l-aliyyü’l-AZÎM, Lâ ilâhe illâlllahu RABBü's- semâvati’s- seb’i ve RABBü’l-Arşi’l-Kerîm” buyurmuştur.
(İbni Abbas radiyallahu anhu dan; İbn Ebi'd- Dünya, Ferec’inde)

Ölüm-sekerât halinde telkin olarak:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ölüm haline (sekerât) gelenlerinize: “Lâ ilâhe illallahu’l-hâlimü’l-Kerîm, Subhânallahi RABBü’s- semâvati’s- seb’i ve RABBü’l-Arşi’l-AZÎM. Elhamdülillahi Rabbil Âlemin.” Telkin edin (aşılayın, kulağına koyun, duyurun) buyurunca (Sahabe): “Yâ Resûlullah! Bu dirilere nasıl gelir?” diye sorunca. Resûlullah (sav): “Çok iyi, daha iyisi!” buyurmuştur.
(Abdullah İbn Ca'fer radiyallahu anhu dan; İbni Mâce. Taberâni ve Hâkim)

ALLAH celle celâluhuya Teslimiyyet ve DUAda:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim, “Subhânallahi, Velhamdülillahi, Ve lâ ilâhi illâllahu, VALLAHÛEKBER vela havle vela kuvvete illâ billahil aliyyil AZÎM”derse ALLAH (cc): “Kulum teslim oldu (bana itâat etti) ve teslim etti (işini bana havale etti)”“buyurur.” buyurdu
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; Hâkim. İsnadı sahih)

Resim---Abdullah İbni Ömer radiyallahu anhu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu kelimelerle sabah - akşam dua ederdi: “Allahım, ben senden dinim, dünyam, ailem ve malım hususunda afiyet dilerim. Allahım; benim kusurlarımı örtbas et! Korktuğum şeylerden emin eyle önümden - arkamdan, sağımdan - solumdan ve üstümden beni koru! Altımdan gafil avlanmaktan senin AZAMETİne sığınırım!” buyurdu.
(Nesaî; İbni Mâce; Hakim; Askalânî, Bûlüğü’l-Merâm 1585/ 1346)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem, sıkıntı esnasında şöyle buyururdu: "Azamet ve vakar sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve kıymetli Arş'ın Rabbi Allah'tan başka mâbud yoktur."
(İbn Abbas'dan Sahih-i Müslim, 4909)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'den sahih bir hacet duası:

Resim--- Enes radiyallahu anhu'ya Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Yâ Enes! Bir hacet dileyeceksen ve çabuk olmasını istiyorsan şöyle de: "Lâ ilâhe illâllahu vahdehu lâ şerike lehu'l-Âlîyyü'l-Azîm! Lâ ilâhe illâllahu vahdehu lâ şerike lehu'l-Halîmü'l-Kerîm! Bismillâhi'l-lezi Lâ ilâhe illâ Hüve'l-Hayyü'l-Halîm! Subhanallahi Rabbi'l-Arşi'l-Azîm! Elhamdulillahi Rabbi'l-âlemîn! "Keennahum yevme yerevne mâ yu'adune lem yelbesûne illâ saaten min neharin belâgun. Fe hel yühlekü ille'l-kavmü'l-fâsikûn." (Ahkâf 46/35) ! Allahümme! İnnî es'elüke mûcibâti rahmetike ve azaime magfiretike ve's-selamete min küllî ismin ve'l-ganîmete min küllî birrin ve'l-fevze bi'l-cenneti ve'n-necâte mine'n-nâr! Allahümme! Lâ ted'a lî zemben illâ gafertehu velâ hemmen illâ ferectehu velâ deynen illâ kazeytehu velâ hâcetun min havaici'd-dünya ve'l-âhireti illâ kazeyteha birahmetike yâ Erhame'r-Rahîmin!" buyurmuştur.
(Enes radiyallahu anhu'dan Taberânî, Dua)

Mânâsı: Vâhid (tek) olan ALLAH'dan başka ilâh yoktur. O'nun ortağı da yoktur. El Âlîyyü'l-Azîmdir (çok yüce ve uludur). Vâhid (tek) olan ALLAH'dan başka ilâh yoktur. O'nun ortağı da yoktur. El Halîmü'l-Kerîmdir (çok yumuşak ve ikram edicidir). O'ndan başka İlâh olmayan El Hayyü'l-Halîm (dâima diri ve kullarına hilm sahibi). ALLAH'ın ismiyle yüce Arş'ın Rabbi ALLAH Tealâ'yı tesbih ederim (tüm noksanlıklardan uzak olduğuna inanır ve söylerim). Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH'a mahsustur (O'nun hakkıdır, O'nun içindir). "Sanki onlar kendilerine va'dedileni (sonu, azabı) gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu (yeterli, yerinde, açık) bir tebliğdir! Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç!" (Ahkaf 46/35)
ALLAH'ım! Senden rahmetine mûcibâtı (kabul etmeyi, kabul edilmeyi, uymayı, vesilelerin gereğini yapmayı… Bizim için Rahmetenli'l-âlemin olan Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'i duymayı ve her hususta uymayı), mağfiretini (bağışlamanı) sağlayacak her türlü azaimi (azm, irade, karar, gayret), her türlü ism'den (suç, günah, hata, zenb, kötülük) selâmeti (salimliği, eminliği, korku ve endişesiz şekilde kurtulmayı ve korunmayı), her türlü birr (iyilik, güzellik, hayr, bağışta bulunma)'den ganîmeti (çalışmaksızın, emeksiz ve beklenmedik nâsib ve kısmet, zenginlik payı), cennette fevzi (selâmetle ulaşıp kurtuluş zaferine kavuşmayı) ateşten (cehennemden) necâtı (kurtuluşu, halâsı) isterim (dilerim)!
ALLAH'ım! Bana bağışlamayacağın bir günâh, ferec (çıkış yolu, ferahlık, çözüm) vermeyeceğin bir hemm (gam, keder, tasa, kaygı, sıkıntı, problem), ödettirmeyeceğin bir borç, yerine getiremeyeceğim dünya ve ahiret havicinden (ihtiyaçlar, hacetler, lüzûm, gereklik, muhtaçlık, zaruret) bir hacete ihtiyaç bırakma! (isteme, gerektirme, denkleştirme, muhtaç etme)
Ey merhametlilerin en merhametlisi olan ALLAH'ım rahmetinde ihsan eyle! (Yâ Rabbenâ! Âmin!)

Resim---Enes radiyallahu anh anlatıyor: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Âdem aleyhisselam'a gelip: "Evladlarına şefaat et!" diye talepte bulunacaklar. O ise: "Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır" diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da: "Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelâmıdır!" diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da: "Ben buna yetkili değilim. Lâkin Muhammed aleyhissalatü vesselam'a gidin!" diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara: "Ben şefaate yetkiliyim!" diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Onunde durup, Allah'ın ilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a medh u senada bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teala: "Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini soyle, soylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine getirilecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir!" buyuracak. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum!" diyeceğim.Rabb Teala: "(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa danesi kadar iman varsa onlari ateşten çıkar!" diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd ü senalarla hamd ve senalarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine: "Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi: "Başını kaldır!" denilecek. Ben de kaldırıp:
"Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine: "Var, kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imanı olanları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd ü senada bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: "Ey Muhammed! Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir!" denilecek. Ben de: "Ey Rabbim! bana Lailahe illallah diyenlere Şefaat etmem için izin ver!" diyeceğim. Rabb Teala: "Bu hususta yetkin yok! -veya: "Bu hususta sana izin yok!- Lâkin izzetim, celalim, kibriyam ve AZAMETim hakkı için lailahe illallah diyenleri de ateşten çıkaracağım!" buyuracak."

(Buhari, Tevhid 36, 19, 37, Tefsir, Bakara 1, Rikak 51; Muslim, İman 322, (193)

İbadetin ve Tasavvufun temelinde Huşû-Azametullah ve Hudu-Kudretullah vardır:
Tasavvuf; AKLa Azametullah’ı İLİMle arzedip, DEVRÂNda hüşû’ya ulaştırır. Sükûna kavuşturur.
Hüşû: ALLAHU ZÜ’L-CELÂL’in Zâhirî Azametini görüp haşyet duymak.
Gözünün gördüğü zâhirî sanattan-ESERden, olduğu hâlde (gaib) gözükmeyen USTA SANATKÂRı
SEYRÂNda EDEBle seyrettirir. Râziyyeten Ravzasına sallallahu aleyhi ve sellem’e SALLâvat MuHaMMeDî TeSLiM ettirir.
Kudretullahı;
CEVLÂNda İRFÂNla arz edip huzû’ya ulaştırır.
Sükûta kavuşturur.
Bâtınî ve kalbî tefekkürle sonsuz sükûta SILA edip,
HAYRÂNda Rıza ERKÂNına Razı kılar, Rıza umar ve Merzîyyeten Rızasında SALLât ettirir ve MuHaMMeDî İstikâmet buldurur...
Azametullahı ilim ve edeble anlatıp, dış ve içini sükûn ve huşû'ya kavuşturup, zâhiri sanatın sanatkârıyla tanıştırmak; halka HAKK rızası için muhabbet ve merhametle işlenen Muhammedî metoddur ki Muhammedî Tasavvufun zâhiri budur.

Bâtını ise; Kudretullahı irfân ve erkânla arz edip ,âfâk ve enfüsünü sükût ve huzû'ya ulaştırıp zikir-fikir-şükür-sabır tevhidini yaşamasına hasbî hizmet etmektir!...
Muhammedî Tasavvufun bâtını budur.

Zâhir ve bâtın birleşince ise İhsânullah'tan ikrâm olan sekînet-i Muhammedîyedir.
Haşyet ise: ALLAHÜ ZÜLCELÂL'in; evvelde Rübûbiyyeti âhirde Ulûhiyyeti , zâhirde Azameti ve bâtında Kudreti karşısında insan nefsinin acziyet, fakriyet, zillet ve illetini, ilim,irade,idrak edip iştirake geçerek sonsuz bir huşû' ve huzû' ile teslim olup istikamete azmedip, sevgi, korku, hürmet ve saygı duygularına gark olmasıdır...
Mesele de budur zâten...
Gerisi kuru lâf...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Azametullah ve Kudretullah tecellîlerinin temâşâ tepesidir...
Kulun, Azametullahı ve Kudretullahı ilim, irade ve idraki sonucunda acziyet, fakriyet, zillet ve illet özelliklerini bilip, Muhammedî mahviyet (yokoluş) güzelliğini bulduğu kemâl kavşağı ve iştirake kavuşum makamıdır...
"ASL"a sıla sırrıdır...
ALLAH celle celâluhu ya KULLuğun Fazilet ölçüsü TAKVÂnın da temeli Azametullah ve Kudretullaha dayanır:
Takvâ, islâm dininin her yerindedir.
Azametullah ve Kudretullahın celâlîyeti karşısında duyulan derunî bir sakınmadır

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Eğer benim bildiklerimi bilseniz, az güler çok ağlardınız." buyurmuştur.
(Enes (radiyallahu anhu)'dan; Buhârî, Müslim, Tirmizî)

Kibryânın KALBde Tecellîsini her ÂN yaşayan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben Allah’ı en iyi bileniniz ve O’ndan en çok korkanınızım.” Buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 72; Müslim, Fedâil, 127)

Mutlak Azamet Tecellîsini mazharın tam anlaması imkansızdır ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurmaktadır.
Elbette Biz kulları Azametin kadr ü değerini tam bilemeyiz:

وَمَا قَدَرُواْ اللّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُواْ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى بَشَرٍ مِّن شَيْءٍ قُلْ مَنْ أَنزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاء بِهِ مُوسَى نُورًا وَهُدًى لِّلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُواْ أَنتُمْ وَلاَ آبَاؤُكُمْ قُلِ اللّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhu alâ beşerin min şey’in, kul men enzelel kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden lin nâsi tec’alûnehu karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâ(kesîran), ve ullimtum mâ lem ta’lemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdıhim yel’abûn(yel’abûne).: Onlar: "Allah, beşere hiç bir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu gözardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra Onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp dursunlar.” (En’âm 6/91)

Azamete duyulan ve korkudan da geçerli olan SubhÂNî saygıyla Kaviyy kalış çabası TAKVÂ..

Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek ve Yaratanı hazır bulup korkudan da öte saygı duyuş ER-DEM-i..

Kulluğun bel kemiği olan takvâ:
İnsanı ve onun imtihan sahnesi olan bu muhteşem sistemi yaratan azamet ve kudret sahibi; her yer, her zaman ve her hâlde Hâzır ve Nâzır olan, Rahîmiyyet ve Kahhariyyet sahibi; mülkün tek ve ortaksız sahibi Subhan ALLAHÜZÜ'l-CELÂL'den korkarak; uzak durmamızı emrettiği bâtıl ve şerden kaçınmak; inanmamızı ve işlememezi emrettiği hakk ve hayrı işleyerek yaşamaktır.
Tüm bunları yapmamızın sigortası ise ALLAH korkusu olan Takvâdır.
Tevhid tekemmülünde takvâ tektir, anadır ve asıldır.


فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى
Resim---“Fe zekkir in nefeatiz zikrâ: O hâlde eğer ögüt fayda verirse (durma) öğüt ver!" (El A'lâ 87/9)

Bu muazzam sistemi sadece ve sadece insanoğlunun kemâl bulup RABB'i Tealâ'nın AZAMET ve KUDRETİNİ seyredip, Ulûhiyyet ve Rübûbiyyetini ikrâr etsinler diye halk eden ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL; din, dünya ve âhiretini kolaylaştırıp Murşid-i Mutlak, Rehber-i Mutlak ve İmâm-ı Mutlak kıldığı Habibi, Edibi, Ekremi olan Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e : Kullarını kemâle, ALLAH Tealâ'nın ahlâkıyla ahlâklanmaya ve merhameten ve muhabbeten öğüt vermeye (hatırlatmaya,uyarmaya) emir buyuruyor. En mükemmel insan olarak; câhilleri kemâle, noksanları mükemmele sevk et buyuruyor.
"İnsan sûretinde ve akıl ni'metiyle parmak izleri gibi şahsa münhasır halkedilen insanlara, Kur'ân ile öğüt ver, hakkı ve hayrı tercih etmelerinin sonuç ve faydalarını iyice izâh et".
Akılları kadar anlarlar ve zâten o kadarından sorumlu olurlar...
İşte bunlar ve benzeri düşüncelerle ve bize göre;

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellemin akvâli (sözleri; teblig ettiği Kur’ân-ı Kerîm, uygulamada buyurduğu sahih hadisleri ve kısacası şerîatı),
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellemin amâli (fiilleri, tatbikatı, sünnet-i seniyyesi ve kısacası tarikatı),
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellemin ahlâkı (Kur’ânî, Ahlâkullah olan hulku’l-azîmi ve kısacası mârifeti)
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellemin ahvâlini (hâlleri, ilahî ve habibî huyu, değişmez ahlâkı kısacası hakikatı)
Kur’ân-ı Kerîm ve sahih hadis kaynaklarında; bulmak, bilmek, anlamak ve bizzat yaşamak Muhammedî Tasavvuftur.
*
Azametullah ve Kudretullaha sığınarak BİRlikte KULLuk DUÂmız edelim:


ALLAH'ım!
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in diliyle:

"Birahmetike yâ Erhamerrahîmin! Birahmetike yâ Erhamerrahîmin! Birahmetike yâ Erhamerrahîmin! İrhamnâ!: Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Bize merhamet et..." diyorum. Geçenlerimize, kalanlarımıza ve gelenlerimize rahmetler diliyorum.

ALLAH'ım!
Senin havlin (potansiyel gücün) ve kuvvetin (elân varolan) olmadan biz hiçbir hasenâtı (iyiliği,güzelliği, doğruyu, hakkı ve hayrı) işleyemeyiz. Onun için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in diliyle: "Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyülAzîm!" diye dua edip İznullahı ve Avnillahı diliyoruz...

ALLAH'ım!
Senin havlin (potansiyel gücün) ve kuvvetin (elân varolan) olmadan biz hiçbir seyyiâttan (kötülük, çirkinlik, eğrilik, bâtıl ve şerden) korunamayız. Onun için
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in diliyle: "Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyülAzîm!" diye yalvarıp İsmetullaha sığınıyoruz...

"Allahümme innî eselüke'l-affe ve'l-afiye fi'd- dinî ve'd- dünyayî ve'l-âhiretî Allahümmesturnâ bi setrike'l-Cemîl...: ALLAH'ım! Şüphesiz ben senden dinimde, dünyamda ve âhiretimde af ve afiyet dilerim! ALLAH'ım! Bizi EL CEMİL celle celâluhu isminle setret (ört, gizle, kapat)!"

"Allahümme islâh Ümmet-i Muhammed Allahümme ferice an Ümmet-i Muhammed Allahümme erham Ümmet-i Muhammed ammeh: Allah'ım! Ümmet-i Muhammedi islâh et. Allah'ım! Ümmet-i Mumhammed'e çıkış yolu ver. Allah'ım Ümmet-i Muhammed'in hepsine merhamet et...

ALLAH'ım!
Zât-i Alî'yin,Kur'ân-ı Kerîm'in ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in kadrini (değerini, kıymetini) bilemediğimizden dolayı sonsuz özür ve affımızı diliyoruz!


ALLAH'ım!
Razı olacağın kulluğu ve Senden razı olmayı kalblerimize ilhâm et! İcrâ' sına izin ve inâyet eyle! Ve bizden razı ol!


ALLAH'ım!
Bizi İlmullahta, Havfullahta, Haşyetullahta ve Muhabbetullahta sıdk ve adl ehli kıl!


ALLAH'ım!
Kulluk kemâlâtımızda Muhammedî, 'min, muhlis ve muhsîn kıl! HAKK celle celâluhu ile halk ile olan muamelelerimizde sıddık ve âdil eyle!


ALLAH'ım!
Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerîm'imizle bağlarımızı pekiştir!
Saygıda sıdk ve adl ehli kıl! Mânâsına, ruhuna ve sırrına ermemizi nâsib ve müyesser eyle! Dinimizde, dünyamızda, kabrimizde, âhiretimizde, mîzânımızda ve cennetimizde Kelâmullahını nurumuz, ışığımız, yoldaşımız ve şefâatçımız kıl...


ALLAH'ım!
Azîz Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e sılamızı sağla! Subhanî salâvât ehli et!
Kadr-ü-kıymetini bu âlemde anlayıp arzu buyurduğu gibi ümmeti olma şerefine ulaştır!
Zât-i Alî'sine muhabbette, hürmette, hasrette ve hasbî hizmette sıdk ve adl ehli eyle!
Şehâdet şifâsına şimdi ulaştır İnşâallah...
Bizden, Bize bileliğimizin arzını kabul buyur...


ALLAH'ım!
Bize bahşettiğin emânet ve nimetlerin için Sana sonsuz hamd-ü-senâlar olsun...
İlmin kadar çok yâ RABB'ımız...


ALLAH'ım!
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tüm letaiflerimizin gönülleri, dilleri ve hâlleriyle; Îlahî, Kur'ânî, Melekî ve Habibî salât-ü-selâmlarımızı arzımızı kabul buyur...
Âilesine; Azîz Annelerimize, Erdemli Evlâdlarına, Eşsiz Ehl-i Beyt'ine, Ahde-vefâkâr Ashabına (sahib çıkanlara, sahib çıktıklarına) ve canı gibi sevdiği ümmetine de canı gönülden salât-ü-selâmlarımızı hamdimizle birlikte kabul buyurmanı dileriz...


ALLAH Tealâ yardımcımız ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yârimiz (sevgilimiz) ve yârânımız (dostumuz) olsun...
İnandığımız cennetlerde buluşuruz İnşâallah...


Allahümme salli ve sellim ve barik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyike ve Resûlike ve Nebîyyi'l- ümmiyyi ve alâ alihi ve's- sahbihi ve ehli beytihi!

Âmin! Yâ Rabbenâ!..


الّٰهمَّ صَلِّ على سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مِلْءُ السَّمَاوَاتِ وَالأرْضِ وَ مِلْءُ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ِ

TÜRKÇESİ:

Allâhumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin mil'u’s- semâvâti ve’l- arzı ve mil'u’l- arşi’l- azîm.

MÂNÂSI:

ALLAH’ım!
Efendimiz MuHaMMeD sallallahu aleyhi ve sellem’e
göklerin dolusunca ve Azîm ARŞ’ın dolusunca Salât u SeLâm eyle!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El AZÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

a- EL ALİYYÜ'L-AZÎMÜ celle celâluhu - Yüce-Azamet Sahibi ALLAH celle celâluhu (2 defa) : (Bakara 2/255). (Şurâ 42/4)

Resim

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Resim---Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu) : Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara 2/255).


لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Resim---Lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve huvel aliyyul azîm(azîmu): Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. O, yücedir, büyüktür. (Şurâ 42/4)



b- ER RABBÜ'L-AZÎMÜ celle celâluhu : Azîmet Sahibi Rabbü'lâlemîn (3 defa) (Vâkıa 56/74, 96)(Hakkâ 69/52)

Resim


(Vâkıa 56/74, 96)

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Resim---Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi) : O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt).. (Vâkıa 56/74)

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Resim---Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi) :Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. (Vâkıa 56/96)


(Hakkâ 69/52)

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Resim---Fe sebbıh bismi rabbikel azîm(azîmi) : O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et. (Hakkâ 69/52)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El AZÎMU ile Sıfatlarin GÜLcesi:

azabün aziym:
Bakara 2/7,114; Âl-i İmrân 3/105, 176; Nisâ 4/93; Mâide 5/33,41; Enfâl 8/68; Tevbe 9/101; Nahl 16/94, 106; Nûr 24/11, 14, 23; Câsiye 45/10.


Resim

Bakara 2/7,114

خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ
Resim---Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun) : Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır. (Bakara 2/7)


وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَ اللّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أُوْلَئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَن يَدْخُلُوهَا إِلاَّ خَآئِفِينَ لهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîm(azîmun) : Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır. (Bakara 2/114)


Âl-i İmrân 3/105, 176

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve lâ tekûnû kellezîne teferrakû vahtelefû min ba’di mâ câehumul beyyinât(beyyinâtu), ve ulâike lehum azâbun azîm(azîmun) : Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azab vardır. (Âl-i İmrân 3/105)

وَلاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ إِنَّهُمْ لَن يَضُرُّواْ اللّهَ شَيْئاً يُرِيدُ اللّهُ أَلاَّ يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufr(kufri), innehum len yadurrûllâhe şey’â(şey’an), yurîdullâhu ellâ yec’ale lehum hazzan fîl âhireh(âhireti), ve lehum azâbun azîm(azîmun) : (Resûlüm) İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır.(Âl-i İmrân 3/176)


Nisâ 4/93

وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
Resim---Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen) : Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.(Nisâ 4/93)


Mâide 5/33,41

إِنَّمَا جَزَاء الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُواْ أَوْ يُصَلَّبُواْ أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلافٍ أَوْ يُنفَوْاْ مِنَ الأَرْضِ ذَلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun) : Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. (Mâide 5/33)

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذِينَ قَالُواْ آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِن قُلُوبُهُمْ وَمِنَ الَّذِينَ هِادُواْ سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِن بَعْدِ مَوَاضِعِهِ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَذَا فَخُذُوهُ وَإِن لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواْ وَمَن يُرِدِ اللّهُ فِتْنَتَهُ فَلَن تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللّهُ أَن يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Yâ eyyuher resûlu lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li kavmin âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun azîm(azîmun) : Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle "inandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!" derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır. (Mâide 5/41)


Enfâl 8/68

لَّوْلاَ كِتَابٌ مِّنَ اللّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Lev lâ kitâbun minallâhi sebeka le messekum fîmâ ehaztum azâbun azîm(azîmun) : Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu. (Enfâl 8/68)


Tevbe 9/101

وَمِمَّنْ حَوْلَكُم مِّنَ الأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُواْ عَلَى النِّفَاقِ لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ
Resim---Ve mimmen havlekum minel a’râbi munâfikûn(munâfikûne), ve min ehlil medîneti meredû alân nifâkı lâ ta’lemuhum, nahnu na’lemuhum, se nuazzibuhum merrateyni summe yuraddûne ilâ azâbin azîm(azîmin) : Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.(Tevbe 9/101)


Nahl 16/94, 106

وَلاَ تَتَّخِذُواْ أَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُواْ الْسُّوءَ بِمَا صَدَدتُّمْ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve lâ tettehızû eymânekum dehalen beynekum fe tezille kademun ba’de subûtihâ ve tezûkus sûe bimâ sadedtum an sebîlillâh(sebîlillâhi), ve lekum azâbun azîm(azîmun) : Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.(Nahl 16/94)

مَن كَفَرَ بِاللّهِ مِن بَعْدِ إيمَانِهِ إِلاَّ مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالإِيمَانِ وَلَكِن مَّن شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِّنَ اللّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Men kefere billâhi min ba’di îmânihî illâ men ukrihe ve kalbuhu mutmainnun bil îmâni ve lâkin men şereha bil kufri sadran fe aleyhim gadabun minallâh(minallâhi), ve lehum azâbun azîm(azîmun) : Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır. (Nahl 16/106)


Nûr 24/11, 14, 23

إِنَّ الَّذِينَ جَاؤُوا بِالْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنكُمْ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَّكُم بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُم مَّا اكْتَسَبَ مِنَ الْإِثْمِ وَالَّذِي تَوَلَّى كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---İnnellezîne câû bil ifki usbetun minkum, lâ tahsebûhu şerren lekum, bel huve hayrun lekum, li kullimriin minhum mektesebe minel ism(ismi), vellezî tevellâ kibrehu minhum lehu azâbun azîm(azîmun): (Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır. (Nûr 24/11)

وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu fîd dunyâ vel âhırati le messekum fî mâ efadtum fîhi azâbun azîm(azîmun) : Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi. (Nûr 24/14)

إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---İnnellezîne yermûnel muhsanâtil gâfilâtil mu’minâti luınû fid dunyâ vel âhırati ve lehum azâbun azîm(azîmun): Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Nûr 24/23)


Câsiye 45/10

مِن وَرَائِهِمْ جَهَنَّمُ وَلَا يُغْنِي عَنْهُم مَّا كَسَبُوا شَيْئًا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---Min verâihim cehennem(cehennemu), ve lâ yugnî anhum mâ kesebû şey’en ve lâ mattehazû min dûnillâhi evliyâe, ve lehum azâbun azîm(azîmun) : Arkalarından cehennem (onları izlemektedir). Kazandıkları şeyler, onlara hiçbir yarar sağlamaz. Allah'tan başka edindikleri veliler de. Onlar için büyük bir azab vardır. (Câsiye 45/10)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

belaüm mir rabbiküm aziym: Bakara 2/49; A’raf 7/141; İbrâhim 14/6.

Resim

وَإِذْ نَجَّيْنَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوَءَ الْعَذَابِ يُذَبِّحُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
Resim---Ve iz necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun) : Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (Bakara 2/49)


وَإِذْ أَنجَيْنَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَونَ يَسُومُونَكُمْ سُوَءَ الْعَذَابِ يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
Resim---Ve iz enceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâb(azâbi), yukattilûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun) : Hatırlayın ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavun'un adamlarından sizi kurtardık. Onlar oğullarınızı öldürüyorlar, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır. (A’raf 7/141)


وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنجَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
Resim---Ve iz kâle mûsâ li kavmihizkurû ni’metallâhi aleykum iz encâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi ve yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum, ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun) : Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."(İbrâhim 14/6)




şehevati en temilu meylen aziyma: Nisâ 4/27.

Resim

وَاللّهُ يُرِيدُ أَن يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَن تَمِيلُواْ مَيْلاً عَظِيمًا
Resim---Vallâhu yurîdu en yetûbe aleykum ve yurîdullezîne yettebiûneş şehevâti en temîlû meylen azîmâ(azîmen) : Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; şehvetlerine uyanlar (kötü arzuların esiri olanlar) ise büsbütün yoldan çıkmanızı isterler. (Nisâ 4/27)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

zulmün aziym: Lokmân 31/13.

Resim

وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve iz kâle lukmânu libnihî ve huve yaızuhu yâ buneyye lâ tuşrik billâh(billâhi), inneş şirke le zulmun azîm(azîmun) : Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti. (Lokmân 31/13)




ismen aziyma: Nisâ 4/48.

Resim

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا
Resim---İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kadifterâ ismen azîmâ(azîmen) : Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. (Nisâ 4/48)


kavlen aziyma: İsrâ 17/40.

Resim

أَفَأَصْفَاكُمْ رَبُّكُم بِالْبَنِينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلآئِكَةِ إِنَاثًا إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظِيمًا
Resim---E fe asfâkum rabbukum bil benîne vettehaze minel melâiketi inâsâ(inâsen), innekum le tekûlûne kavlen azîmâ(azîmen) : Rabbiniz size erkekleri seçti de meleklerden dişileri mi (kendine) edindi? Gerçekten siz büyük bir söz söylemektesiniz. (İsrâ 17/40)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

nebei'l- aziymi: Nebe 78/2; SÂD 38/67.

Resim

Nebe 78/2; SÂD 38/67

عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ
Resim---Anin nebeil azîm(azîmi) :O büyük haberi mi? (Nebe 78/2)


قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ
Resim---Kul huve nebeun azîmun :De ki: "Bu (Kur'an), büyük bir haberdir."(SÂD 38/67)



sihrin aziym: A’raf 7/116.

Resim

قَالَ أَلْقُوْاْ فَلَمَّا أَلْقَوْاْ سَحَرُواْ أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ
Resim---Kâle elkû fe lemmâ elkav seharû a’yunen nâsi vesterhebûhum ve câû bi sihrin azîm(azîmin) :(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular.(A’raf 7/116)




kerbi'l- aziym: Enbiyâ 21/76; Sâffât 37/76.

Resim

(Enbiyâ 21/76)

وَنُوحًا إِذْ نَادَى مِن قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Resim---Ve nûhan iz nâdâ min kablu festecebnâ lehu fe necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm(azîmi) : Daha önce Nuh da dua etmiş, biz onun duasını kabul etmiştik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakınlarını büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. (Enbiyâ 21/76)


(Sâffât 37/76)

وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Resim---Ve necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm(azîmi) : Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık. (Sâffât 37/76)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

hizyül aziym: Tevbe 9/63.

Resim

أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّهُ مَن يُحَادِدِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ
Resim---E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîm(azîmu) : (Hâla) bilmediler mi ki, kim Allah ve Resûlüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu büyük rüsvaylıktır. (Tevbe 9/63)


*

keydekünne azîym: Yûsuf 12/28.

Resim

فَلَمَّا رَأَى قَمِيصَهُ قُدَّ مِن دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِن كَيْدِكُنَّ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ
Resim---Fe lemmâ reâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikun(kunne), inne keydekunne azîm(azîmun) : (Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): "Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür." (Yûsuf 12/28)


**

bühtanün aziym: Nûr 24/16.

Resim

وَلَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَا أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَذَا سُبْحَانَكَ هَذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ
Resim---Ve lev lâ iz semi’tumûhu kultum mâ yekûnu lenâ en netekelleme bi hâzâ subhâneke hâzâ buhtânun azîm(azîmun) : Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi? (Nûr 24/16)


***

karyeteyni aziym: Zuhruf 43/31.

Resim

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَذَا الْقُرْآنُ عَلَى رَجُلٍ مِّنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ
Resim---Ve kâlû lev lâ nuzzile hâzel kur’ânu alâ raculin minel karyeteyni azîm(azîmin) : Ve dediler ki: "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf 43/31)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

'alelhinsil'aziymi: Vâkıa 56/46.

Resim

وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ
Resim---Ve kânû yusirrûne alel hınsil azîm(azîmi) : Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı. (Vâkıa 56/46)




lekasemun lev ta'lemune 'aziymun: Vâkıa 56/76.

Resim

وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
Resim---Ve innehu le kasemun lev ta’lemûne azîm(azîmun) : Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir. (Vâkıa 56/76)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

hüve indellahi aziym: Nûr 24/15; Ahzâb 33/53.

Resim

Nûr 24/15; Ahzâb 33/53.

إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمٌ
Resim---İz telâkkavnehu bi elsinetikum ve tekûlûne bi efvâhikum mâ leyse lekum bihî ilmun ve tahsebûnehu heyyinen ve huve indallâhi azîm(azîmun) : O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah katında çok büyük (bir suç)tür. (Nûr 24/15)



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنكُمْ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاء حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَن تَنكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِن بَعْدِهِ أَبَدًا إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمًا
Resim---Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayre nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîs(hadîsin), inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakk(hakkı), ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâb(hıcâbin), zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinn(kulûbihinne), ve mâ kâne lekum en tu’zû resûlallâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedâ(ebeden), inne zâlikum kâne indallâhi azîmâ(azîmen) : Ey iman edenler! (Rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak(kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resûlü'ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır.(Ahzâb 33/53.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

fevzül aziym: Nisâ 4/13, 73;
Mâide 5/119; Tevbe 9/72, 89, 100, 111;
Yûnus 10/64; Ahzâb 33/71; Sâffât 37/60;
Mü'min 9; Duhân 57; Fetih 48/5; Hadîd 57/12;
Saff 61/12; Teğâbün 64/9.


Resim

تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi). Ve men yutııllâhe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ. Ve zâlikel fevzul azîm(azîmu) : Bunlar, Allah'ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur. (Nisâ 4/13)



وَلَئِنْ أَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِّنَ الله لَيَقُولَنَّ كَأَن لَّمْ تَكُن بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيتَنِي كُنتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا
Resim---Ve le in esâbekum fadlun minallâhi le yekûlenne ke en lem tekun beynekum ve beynehu meveddetun yâ leytenî kuntu meahum fe efûze fevzen azîmâ(azîmen) : Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse, o zaman da, sanki onunla aranızda hiç bir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." (Nisâ 4/73)


*


قَالَ اللّهُ هَذَا يَوْمُ يَنفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Kâlellâhu hâzâ yevmu yenfeus sâdikîne sıdkuhum, lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden) radiyallâhu anhum ve radû anh(anhu) zâlikel fevzul azîm(azîmu) : (Bu konuşmadan sonra) Allah şöyle buyuracaktır: Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.(Mâide 5/119)


*

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Vaadallâhul mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, ve rıdvânun minallâhi ekber(ekberu), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu) : Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.(Tevbe 9/72)



أَعَدَّ اللّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Eaddallâhu lehum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, zâlikel fevzul azîm(azîmu) : Allah, onlara içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kazanç budur. (Tevbe 9/89)



وَالسَّابِقُونَ الأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالأَنصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُم بِإِحْسَانٍ رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu) : (İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur. (Tevbe 9/100)



إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cenneh(cennete), yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ân(kur’âni), ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bihî, ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu) : Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. (Tevbe 9/111)


*


لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhırah(âhırati), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu): Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir. (Yûnus 10/64)


*


يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
Resim---Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ(azîmen) : (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur. (Ahzâb 33/71)


*


إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---İnne hâzâ le huvel fevzul azîm(azîmu) : Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir. (Sâffât 37/60)


*


وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Vekıhimus seyyiât(seyyiâti), ve men tekıs seyyiâti yevme izin fe kad rahimteh(rahimtehu) ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu) : Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur. (Mü'min 40/9)


*


فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Fadlen min rabbik(rabbike), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu) : (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur. (Duhân 44/57)


*


لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَكَانَ ذَلِكَ عِندَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا
Resim---Li yudhilel mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve yukeffire anhum seyyiâtihim, ve kâne zâlike indallâhi fevzen azîmâ(azîmen) : (Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.(Fetih 48/5)


*


يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَى نُورُهُم بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِم بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Yevme terel mû’minîne vel mû’minâti yes’â nûruhum beyne eydîhim ve bi eymânihim buşrâkumul yevme cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîh(fîhâ), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu) : O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.(Hadîd 57/12)


*


يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Yagfir lekum zunûbekum ve yudhılkum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adn(adnin), zâlikel fevzul azîm(azîmu) : İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. (Saff 61/12)


*


يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---Yevme yecmeukum li yevmil cem’i zâlike yevmut tegâbun(tegâbuni), ve men yû’min billâhi ve ya’mel sâlihan yukeffir anhu seyyiâtihî ve yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu) : Sizi toplanma günü için bir arada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah'a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş (fevz)' budur. (Teğâbün 64/9)






fadlil aziym: Bakara 2/105; Âl-i İmrân 3/74, 174;
Nisâ 4/113; Enfâl 8/29;
Hadîd 57/21, 29; Cuma 62/4.


Resim

مَّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَاللّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi) : Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir. (Bakara 2/105)


*

يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Yahtassu bi rahmetihî men yeşâ’(yeşâu), vallâhu zul fadlil azîm(azîmi) : O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah büyük 'lutuf ve ihsan (fazl)' sahibidir. (Âl-i İmrân 3/74)



فَانقَلَبُواْ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُواْ رِضْوَانَ اللّهِ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ
Resim---Fenkalebû bi ni’metin minallâhi ve fadlin lem yemseshum sûun, vettebeû rıdvânallâh(rıdvânallâhi), vallâhu zû fadlin azîm(azîmin) : Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Âl-i İmrân 3/174)


*

وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّت طَّآئِفَةٌ مُّنْهُمْ أَن يُضِلُّوكَ وَمَا يُضِلُّونَ إِلاُّ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِن شَيْءٍ وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا
Resim---Ve lev lâ fadlullâhi aleyke ve rahmetuhu le hemmet tâifetun minhum en yudıllûke. Ve mâ yudıllûne illâ enfusehum ve mâ yadurrûneke min şey’(şey’in). Ve enzelallâhu aleykel kitâbe vel hikmete ve allemeke mâ lem tekun ta’lem(ta’lemu). Ve kâne fadlullâhi aleyke azîmâ(azîmen) : Allah'ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur. (Nisâ 4/113)


*

يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَن تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi) : Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir. (Enfâl 8/29)


*

سَابِقُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَاء وَالْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Sâbikû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâ keardıs semâi vel ardı uıddet lillezîne âmenû billâhi ve rusulih(rusulihî), zâlike fadlullâhi yû’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi) : Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. ( Hadîd 57/21)



لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّن فَضْلِ اللَّهِ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Li ellâ ya’leme ehlul kitâbi ellâ yakdirûne alâ şey’in min fadlillâhi ve ennel fadle bi yedillâhi yû’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi) : Böylece kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.(Hadîd 57/29)


*

ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Resim---Zâlike fadlullâhi yû’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi) : Bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. (Cuma 62/4)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ecrun aziym: Âl-i İmrân 3/172, 179;
Nisâ 4/40, 67, 74, 95, 114, 246,162; Mâide 5/9;
Enfâl 8/28; Tevbe 9/22; Ahzâb 33/29, 35;
Fetih 48/10, 29; Teğâbün 64/15.


Resim

الَّذِينَ اسْتَجَابُواْ لِلّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَآ أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ مِنْهُمْ وَاتَّقَواْ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Ellezinestecâbû lillâhi ver resûli min ba’di mâ asâbehumul karh(karhu), lillezîne ahsenû minhum vettekav ecrun azîm(azîmun) : Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır. (Âl-i İmrân 3/172)


مَّا كَانَ اللّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىَ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاء فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun) : Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır. (Âl-i İmrân 3/179)

*

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَإِن تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِن لَّدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnallâhe lâ yazlimu miskâle zerreh(zerretin), ve in teku haseneten yudâıfhâ ve yu’ti min ledunhu ecran azîmâ(azîmen) : Allah zerre ağırlığınca bile haksızlık etmez. Eğer yapılan iyilik olursa onu kat kat yapar ve katından büyük ecir verir. (Nisâ 4/40)


وَإِذاً لَّآتَيْنَاهُم مِّن لَّدُنَّا أَجْراً عَظِيمًا
Resim---Ve izen le âteynâhum min ledunnâ ecran azîmâ(azîmen) : O zaman elbette kendilerine nezdimizden büyük mükâfat verirdik. (Nisâ 4/67)


فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Felyukâtil fî sebîlillâhillezîne yeşrûnel hayâted dunyâ bil âhirah(âhirati). Ve men yukâtil fî sebîlillâhi fe yuktel ev yaglib fe sevfe nu’tîhi ecran azîmâ(azîmen) : O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz. (Nisâ 4/74)


لاَّ يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُوْلِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُلاًّ وَعَدَ اللّهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Lâ yestevîl kâıdûne minel mu’minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim. Faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alâl kâidîne dereceh(dereceten). Ve kullen vaadallâhul husnâ. Ve faddalallâhul mucâhidîne alâl kâıdîne ecran azîmâ(azîmen) : Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır (Nisâ 4/95)


لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلاَّ مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلاَحٍ بَيْنَ النَّاسِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ ابْتَغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Lâ hayra fî kesîrin min necvâhum illâ men emera bi sadakatin ev ma’rûfin ev ıslâhın beynen nâs(nâsi). Ve men yef’al zâlikebtigâe mardâtillâhi fe sevfe nu’tîhi ecran azîmâ(azîmen) : Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) müstesna. Kim Allah'ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz. (Nisâ 4/114)


إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ وَأَصْلَحُواْ وَاعْتَصَمُواْ بِاللّهِ وَأَخْلَصُواْ دِينَهُمْ لِلّهِ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İllâllezîne tâbû ve aslehû va’tesamû billâhi ve ahlesû dînehum lillâhi fe ulâike meal mu’minîn(mu’minîne). Ve sevfe yu’tillâhul mu’minîne ecran azîmâ(azîmen) : Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır. İşte bunlar (gerçekte) müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere yakında büyük mükâfat verecektir. (Nisâ 4/146)


لَّكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَالْمُقِيمِينَ الصَّلاَةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أُوْلَئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Lâkinir râsihûne fîl ilmi minhum vel mu’minûne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike vel mukîmînes salâte vel mu’tûnez zekâte vel mu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri). Ulâike se nu’tîhim ecran azîmâ(azîmen) : Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler; Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.(Nisâ 4/162)

*

وَعَدَ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Veadellâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiretun ve ecrun azîm(azîmun) : Allah, iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir; onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır. (Mâide 5/9)

*

وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm(azîmun) : Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah'ın katındadır.(Enfâl 8/28)

*

خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), innallâhe indehû ecrun azîm (azîmun) : Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat vardır. (Tevbe 9/22)

*

وَإِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Ve in kuntunne turidnallâhe ve resûlehu veddârel’âhırete fe innallâhe eadde lil muhsinâti minkunne ecren azîmâ(azîmen) : Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Ahzâb 33/29)


إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîren vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen) : Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Ahzâb 33/35)

*

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen) : Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. (Fetih 48/10)

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alâl kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrace şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfiraten ve ecren azîmâ(azîmen) : Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.(Fetih 48/29)

*

إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitneh(fitnetun), vallâhu indehû ecrun azîm(azîmun) : Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır. (Teğâbün 64/15)





mülken aziyma: Nisâ 4/54.

Resim

أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ فَقَدْ آتَيْنَآ آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَآتَيْنَاهُم مُّلْكًا عَظِيمًا
Resim---Em yahsudûnen nâse alâ mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, fe kad âteynâ âle ibrâhîmel kitâbe vel hikmete ve âteynâhum mulken azîmâ(azîmen) : Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik.(Nisâ 4/54)



yevmin aziym:En'âm 6/15; A’raf 7/59;
Yûnus 10/15; Meryem 19/37; Şuarâ 26/135, 156, 189;
Zumer 39/13; Ahkâf 46/21; Mutaffifîn 83/5.


Resim

قُلْ إِنِّيَ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin) : De ki: Ben, Rabbim'e isyan edersem gerçekten büyük bir günün (kıyametin) azabından korkarım. (En'âm 6/15)

*

لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), innî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm(azîmin) : Andolsun biz Nuh'u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım." (A’raf 7/59)

*

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin) : Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım. (Yûnus 10/15)

*

فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm(azîmin) : İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkâr edenlere. (Meryem 19/37)

*

إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---İnnî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm(azîmin) : "Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."(Şuarâ 26/135)

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbu yevmin azîm(azîmin) : Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.(Şuarâ 26/156)

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Fe kezzebûhu fe ehazehum azâbu yevmiz zulleh(zulleti), innehu kâne azâbe yevmin azîm(azîmin) : Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!(Şuarâ 26/189)

*

قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin) : De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.(Zumer 39/13)

*

وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Vezkur ehâ âd(âdin), iz enzere kavmehu bil ahkâfi ve kad haletin nuzuru min beyni yedeyhi ve min halfihî ellâ ta’budû illâllâh(illâllâhe), innî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm(azîmin) : Ad kavminin kardeşini (Hûd'u) an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf bölgesindeki kavmine: Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum, demişti.(Ahkâf 46/21)

*

لِيَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Li yevmin azîm(azîmin) : Büyük bir günde (Mutaffifîn 83/5)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

saati şey'ün aziym: Hac 22/1.

Resim

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ
Resim---Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekum, inne zelzeletes sâati şey’un azîm(azîmun) : Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. (Hac 22/1)





hüve rabbül arşil aziym: Tevbe 9/129;
Mü’minûn 23/86; Neml 27/26.


Resim

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Resim---Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi): (Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir. (Tevbe 9/129)

*

قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Resim---Kul men rabbus semâvâtis seb’ı ve rabbul arşil azîm(azîmi) : De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" (Mü’minûn 23/86)

*

اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Resim---Allâhu lâ ilâhe illâ huve rabbul arşil azîm(azîmi) : "O Allah, O'ndan başka ilah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir." (Neml 27/26)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

arşün aziym: Neml 27/23.

Resim


إِنِّي وَجَدتُّ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ
Resim---İnnî vecedtumreeten temlikuhum ve ûtiyet min kulli şey’in ve lehâ arşun azîm(azîmun) : Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım. (Neml 27/23)


kurânel aziym: Hicr 15/87.

Resim

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ
Resim---Ve le kad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîm(azîme) : Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı verdik. (Hicr 15/87)



ket tavdil aziym: Şuarâ 26/63.

Resim

فَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
Resim---Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahr(bahra), fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîm(azîmi) : Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. ( Şuarâ 26/63)
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön