Mekke

Cevapla
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Mekke

Mesaj gönderen abdul »

Resim


MEKKE

Doyasıya seyredilir, Hira Nur Dağı yamaçları,
Bir göre bilsem Resûl'e selam veren ağaçları
Cennetü'l- Muallâ’dadır, dava arkadaşları.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Bekler durur, Makam-ı İbrahim, Babu's- Selam
Kokuyor misk gibi, tütsü yor buram buram.
Günde yüz yirmi şifanın indiği Beytü'l- Haram.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mescid-i Hayıf peygamberlerin namazgahı,
Mina’dan ötesi, Müzdelife, mübarek Arafat Dağı.
Göz kamaştıran, mor sümbüllü bahçeleri bağı.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Görsen şaşar kalırsın, o mukaddes diyarı.
Zü'l- Mecâz,Zü'l- Mecenne, Okaz Panayırı.
Şimdi yerinde yerler esiyor görülmez gayrı.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Yüzlerce deve sürüsünü güderdi Rukkana,
Yan bakılmazdı, namı duyulmuş pehlivana.
Sırtı yere geldi, dokununca "Resûlün" eli ona.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mekke den Taife dolambaçlı yollar,
Kırılsaydı "Resûl" e taş atan eller kollar.
Nur getiren elçiyi insan böyle mi karşılar.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Orası enbiyaların durağı, Ûmmû'l- Kûra.
Bak meleklerin tavâf ettiği yere, yükselen nûra.
Ey gönüllerin tacı şehir, canım kurban sana.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.


Mekke / 1400H.


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Mekke

Mesaj gönderen MINA »

Rabbim ÖZlediğinize kavuştursun inşallah...

selam ve muhabbetle...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Kutlu Sahabi

Mesaj gönderen abdul »

Resim


Kutlu Sahabi


Ey Allah’ın Rasülü!
Derimin siyah, yüzümün çirkin oluşu,
Benim Cennete girmeme manimidir?
Rasülü Ekrem s.a.v. buyurdular ki:
‘Ey sa’d,
Sen Allah’a ve Rasülüne inanmışsın,
Dayılarının siyahlığı,
Sende galebe çalarsa çalsın.’

Rasüllah, Efendimiz,
Şöyle bir etrafına bakındı,
Sordu sual eyledi aradığını.
Vehb Oğlu Amr burada mı?
O orada yoktu,
Evet onu arıyordu.
Sâkif kabilesinin soylularından birisiydi,
İsmiyle çağrılan zat.
Kara derili sahabiyi ona önerecekti damat.
Fahr-i Âlem Efendimiz,
Ey Sa’d onun evini biliyormusun?
Evet, Ya Rasülullah.
Şimdi git onun evine,
Kapısını yavaşça çal,
Selam ver.
Rasülullah,
Bana kızınızı zevce olarak verdi de.
Kutlu sahabi,
Hemen heyecanla koyuldu yola,
Varmasına vardı ama o kapıya.
Titredi elleri,
Nefsini zorladıysa da,
Mani oluyordu ona,
Muhammed,
Mektebinden Aldığı edep ve haya.
Gönülleri coşturan bu mutlu karar,
Olmasaydı,
Yoksa Sa’d o yerde, o kapıda ne arar.
Oraya yaklaştı,
Usulca kapıyı çaldı,
Ve selam verdi.
Bakışları yerdeydi.
İçerdekiler sesi duyunca sevindiler,
Hemen kapıya koşuştular,
Açtılar açmasına ama,
Karşılarında,
Kara derili, yüzü çirkin birisini,
Görünce neşeleri kaçtı,
Sıkılmaya başladılar,
Hor gördüler, sevmediler onu.

Sa’d utanarak söze koyuldu:
Rasülullah efendimiz beni size gönderdi,
Kızınızı bana zevce olarak verdi dedi.
Bu sözler,
Çileden çıkardı onları büsbütün,
Sa’dı sardı keder ve hüzün.
Ah! çekerek ayrıldı oradan.
Şimdi neylesin ne yapsın sa’d
Rengi siyah diye,
Hor görmeleri yok mu heyhât!
O adamın,
Sevimli iffetli güzel bir kızı vardı.
Ey babacığım,
Vahiy seni rezil rüsvay etmeden,
Bir kurtuluş yolu ara,
Ben razıyım Rasülün kararına.
Bu sözler üzerine uyanan baba,
Fazla zaman geçirmeden gidip,
Diz çöktü Allah Resulü’nün yanına.

Rasülü Zişan Efendimiz
Ona şöyle dedi:
Allah Resulünün,
Emrini reddeden senmisin?
Ey Allah’ın Rasülü,
Onun sözlerine inanamadım.
Beni bağışlayın..
Belki yalan,söylüyor diye düşündüm.
Niye seni inciteyim Sultanım.
Ya Rasülullah, sana canlar feda.
Allah’tan mağfiret talep ediyorum.
Seni,
Darıltmaktan Allah’a sığınırım.
Sultanım!
Karar senindir,
Gerçeği şimdi duydum,
Bütün kalbimle sana inanırım…

Kızın babasının bu sözleri üzerine,
Nikâh kıyıldı dört yüz dirheme.
Peygamberler serveri mübarek yüzünü,
Sa’da döndü ve dedi ki:
‘Kalk zevcenin yanına git, mehrini ver.’
Ey Allahın Rasülü,
Benim dünyalık hiçbir malım yok,
Gidip kardeşlerimden isteyim der.

Buyurdular ki ona cevaben,
Zevcenin mehrini,
Temin edelim kardeşlerimizden.
Hepsine selâm söyle benden
Şimdi sen git Afvan oğlu Osmana
Oradan da Avf oğlu Abdurahmana
Daha sonrada Hz. Ali’ye uğra.
O kutlu sahabi, yola koyuldu
Hz. Osman’ın evine geldi,
Selam verdi.
Osman sevinçle karşıladı,
Neşeyle dinledi.
İstenenden kat kat fazlasını verdi.
Her biriside,
Zinnureyn gibi onu sevdi sevindirdi.
Koştu neşe içinde çarşıya,
Hanımı için adlıda aldı hediye.
Tam dönmekteyken geriye,
Bir ses işitti.
Bu ses Rasülüllahın tellalının sesiydi.
Ey! Allahın süvarileri, savaş var savaş var.
Düşman ordusu hücuma hazırlanmış meğer.
Bu nidayı duyan Sa’d,
Bir Başka neşeye büründü.
Başını göğe kaldırarak,
Ellerini Allah’a açarak,
Ey Allah’ım!
Ey yer ve göklerin ilâhı,
Ey Muhammed Mustafa’nın ilâhı,
Bu gün bu paraları,
Rasülü nün yolunda harcayacağım,
Güzel Rabbim.
Beni bu arzu ve emelime kavuştur. …
Vakit geçirmeden,
Bir at, bir kılıç, bir mızrak ve kalkan
Satın alır hemen.
Sonra,
Bir kuşak bağladı beline,
Başına da bir tülbent geçirdi,
Gözleri görünüyordu sadece.
Atına atlıyarak,
Muharip askerlerin yanına vardı.
Meydanda beklemeye başladı.
Bu vaziyette onu gören muharipler,
Kendi aralarında şöyle söyleştiler.
Tanımadığımız bu atlıda kimdir acaba?
Hz.Ali:
Dokunmayın ona,
Kendi arzusuyla gelmiş,
Yardımcı olmayı düşünen biridir.
Belki de dinimizi öğrenmek için,
Suriye’den gelmiş birisidir.
Ümit ederim ki size faydası dokunur.
Bu arada Sa’d Selemi,
Savaş için ısınma hareketleri yapıyor,
Kılıç sallıyor, mızrak dürtüyordu.
Bir ara atından indi,
Kollarının yenlerini sıvazlamaya başladı,
Dinlendirme hareketi yapmaya koyuldu.
Tam bu sırada,
Allah Rasülü’de,
Ordusunun başına geçmiş bulunuyordu.
Onun,
Kara derili kollarını görünce,
‘Sen Sa’d mısın? Diye sordu.’
O da evet Ya Rasülullah,
Anam babam sana feda olsun..
Rasülullah da buyurdu ki:
‘Ey Sa’d ceddine rahmet olsun..’
Vakti saat gelmişti,
İki ordu tutuştu.
Bu savaşta yiğitler var.
Çünkü Müslüman kaçmaz,
Korkaklık ise ar.
Sa’d bütün gücüyle,
Düşmana kılıç sallıyordu,
Heybetinden kafirler tir titriyordu.
Cengin en dehşetli anı,
Yeryüzü nefes bile almıyordu,
Muharebenin sonlarına doğru,
Bir ses işitildi,
Sa’d düştü, Sa’d şehit..

Bu sesi duyan Allah Rasülü,
O tarafa koştu.
Onu tutup kucakladı.
O kutlu sahabiyi kollarına aldı.
Yüzünde ki torağı sildi,
Fahri kainat Efendimiz şöyle söyledi:
‘Kokun ne kadar güzel,
Allah ve Rasülüne,
Sevgin ne kadar yüce..’dedi.
Bu esnada Habibullah ağlıyordu,
Ağlaması bir süre devam etti.
Sonra,
Mübarek yüzünde bir gülümseme belirdi.
Yanındakilere dönerek şöyle dedi:
‘Kâbe’nin Rabbine yeminle söylerim ki,
Sa’d Havz’a gitti…’

Ebû Lûbabe:
Ey Allah’ın Rasülü, Havz dediğin nedir?
Buyurdular ki:
‘Havz, suyu sütten daha beyaz,
Baldan daha tatlıdır. Ondan bir defa
İçen ebediyen susamaz…
Çevresi inci ve yakutlarla süslüdür…’

Ya Rasüllah diyerek söz alan Ebû Lûbabe:
Ey Allah’ın Rasülü,biraz önce,
Senin ağladığını ve gülümsediğini,
Sonrada, yüzünü çevirdiğini gördük.
Acaba sebebi ne idi?
Efendimiz buyurdular ki:
‘Sa’d Selemiyi sevdiğim için ağladım.
Allah katında ki,
Yüksek derecesine sevindim ve gülümsedim.
Yüzümü ondan başka tarafa çevirmeme gelince,
Hûrilerden müteşekkil zevcelerini,
Görmüş olmamdır orada.
Hûri zevceleri, oraya gelmişlerdi o anda,
Yüzümü,
Başka tarafa çevirmek zorunda kaldım hayada.’
‘Sa’d Seleminin atını ve silahını,
Zevcesinin evine teslim edin.
Kayın babasına da,
Allah onu sizin kızınızdan daha hayırlı,
Biri ile nikâhladı deyin.’
Doyasıya gönülden sevdikleri,
Sa’d şehit,
Onun ruhu yüksek Cennetlere uçtu.
Göz ve gönüllerin göremediği,
Allahın büyük nimetleriyle buluştu.

Ey Kutlu sahabi,
Rasulû Zişan''a itaat da kusur etmedin,
Diz çöktün, çöktükçe göklere yükseldin.
Gönlün gül, dilin bülbül, Rasüle hasrettin,
Bu kalb seni unutur mu? asırlar geçse de.
Kalbimizde daima yaşayacak sevgin.
Ya Rab,
Habibinin nuru kalplerimizi süslüyor,
O’na binlerce salat, binlerce selam,
Muhammed gülüne dal eyle bizleri.


Medine-i Münevvere / Uhud 1400 H.


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Kutlu Sahabi

Mesaj gönderen kulihvani »

Âşık Ali Kılıç Kardeşimiz,
Güller Sultanı Diyârının ÖZELlik ve GÜZELlikerini RUHumuzda ESTİRen Gönül coşkuların,
İçteki Kevser Irmakların ve ÖZ DUYuşlarını derunî bir ZEVKle okumaktayız.
Allah Teâlâmızın Rızası ve Resulullah salallahu aleyhi vesellem Efendimizin hoşnutluğu SENle olsun!
İnşaallah..

Muhammedi Muhabbetlerimle...
Resim
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Re: Kutlu Sahabi

Mesaj gönderen abdul »

Yorum yazan elleriniz dert görmesin kardeşim.
Rabbim sevabına yazsın inş...

Allah söyledikleriyle yaptıkları bir ve doğru kullarından olmayı nasip etsin inş...
Çok memnun oldum güzel insan.
Sağolun varolun saygılar ve selamlar...
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kutlu Sahabi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


Kıymetli kardeşimiz abdul, MUHAMMEDİNUR AİLemize saflar getirdiniz...

Gönlünüz ve ömrünüz Nur-u Mimle dolsun..
DUA BİRliğimiz de; benliklerimiz, senliklerimz, "BİZ" de yok olsun..

Hoşgelişiniz HAKK ve HAYRla dolsun İNŞAALLAH!



MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: Kutlu Sahabi

Mesaj gönderen sdemir »

abdul yazdı:

Gönül Gülü Peygamberim

Ey aydınlık Medine! Kudretsin, ümitsin.
Gönüllerimizin tacı, Cihanın incisisin.
Nur saçan toprağında yatıyor peygamberim.

Resûller serveri seni methü senâ eyledi .
Baktıkça dayanamam, akar gözümün seli.
Rahmet yüzünü göster canım peygamberim.

Bu emsalsiz diyar, ibretlerle sırlarla dolu.
İlâhi nurun ışıkları, oradan yükselip durdu.
Ebedi nura bürünmüş canım peygamberim.

Ey yaren şehir! Konuklarnı bekleyip durdun,
Rasülün hayalini ta öncelerde mi kurdun?
Alemlere ambersin canım peygamberim.

Melekler seni öper, huzurunda diz çökerdi.
Dağ taş feryat eder sevgilerini önüne dökerdi.
Gözlerimizin önündesin canım peygamberim.

Tüm sevgileri gölgede bırakan bir aşkla,
Gönüllerimizde iman, gözlerimizde yaşla,
Seviyoruz seni canım canım peygamberim.

Parmaklarından akan su, ne mübaerek su.
Sana inanan kalbler, felah bulur doğrusu.
İki cihan Serverisin canım peygamberim.

Nuru cemalinle iki cihan hâz duyuyor.
Milyonlarca dudak şerefli isminle tat alıyor.
Habibi Kibriyasın canım peygamberim.

Her nereye gitsen melekler giderdi seninle.
Cibril-i emin üzüntülerini silerdi vahiyle.
Görünmez ordularla korunan peygamberim.

Bu dava kutsal, nura götüren yoldur..
Budur Cennet sırrı, sevenler seni bulur.
Ezel sırlarının şahidi canım peygamberim.

Güzel Rabbimin habibi, Ey şefaatçimiz!
Taze duygularla sevilen sevgi güneşimiz!
Ey gönül pınarı canım peygamberim.

Ne söylemişsen hak, rahmetel aleminsin.
Gözlerin ve kalblerin karşısında güzelsin.
Yüzünü göster görelim canım peygamberim.

Gizlilikleri açan nurunun parıltıları rahmettir.
Bu hakikatler, hayretler içinde hayretttir.
Akıl ve kalbleri hayran bırakan peygamberim.

Secdelere kapanır ümmetim ümmetim derdin,
Seni unuturmuyuz kalbimizde yaşıyacak sevgin.
Sana selam olsun, gönül gülü peygamberim.

Perde perde gönülleri çoşturan bu sevdalar.
Cennet kokusu alır, filizlenir boy boy atar.
Varlık semasının güneşisin canım peygamberim.

Dualarımız sessiz, iniltisiz, gürültüsüz feryat.
O’nun huzurunda yalınızlığın tecellisi heyhât.
Alemlerin göz bebeği canım peygamberim.

Allahım güzelliğin birdir, etsekte farklı dualar.
Muhammed gülüne dal eyle bizi mahşere kadar.
Rabbimin lütfu keremi, canım peygamberim.


..............................

Medine-i Münevvere 1400H.

Ali kılıç Kakiz


abdul kardeşim Ailemizde güzellikleriniz kutlu olsun inşallah...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Re: Kutlu Sahabi

Mesaj gönderen abdul »

Muhammedinur güzel aile fertleriyle, Hakk olan doğruları paylaşmak,
Ne kadarda güzel ne kadarda içten sıcacık duygular...
Rabbim,
Bizleri Fahrikainat Efendimizin s.a.v. Sahabelerinin muhabbetiyle muhabbetlendirsin inş..
.
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Vahdaniyet Yurdu Mekke

Mesaj gönderen abdul »

İnsanlar sefil ve sürgündü.
Uçsuz ve bucaksız yer yüzünde.
Doğmatik düşünceler,
Küfürlerin karattığı kalpler.
İnkarcı katı yürekler,
Kuru bir övgünün peşinde ömür törpülediler.
Kimi putu, kimi aklını ilahlaştırdı.
Bununla teselli buluyorlardı.
Caydırıcı her şeyi söylüyorlardı.
Küfürlerini pekiştiren inkarla, inatla..
O gün,
Kara bulutların kapladığı, bir dünya.
İnsanlığı pençesine almış zalim iki güç.
Cihan kan ağlarken,
Çirit atan Kisrâlar, İremler,
Kâhinlerin yamyamların, kölesi, o mâziler.
Son derece ısrarlı idiler,
Utanç duyarlardı, kız çocuğu babası olmaktan.
Gömüyorlardı toprağa diri diri, duydukları ardan.
İnsan oğlunun şu gafletine nankörlüğüne bakın.
Vicdanlar silik, ruhlar bitik, sağır kulaklar.
Gerçekten onlar bir çoklarını sapıttılar.
Kur’an, bu fenalıkları tek tek sayar.

Bakın, bundan daha gülünç bir şey var mı?
Undan,helvadan, yapılan putlar.
Taifte Lât, Bedirde Menât, Mekke’de Uzzâ,
Kâbe de Hübel, sahte tanrılar.
Panayırlarda meta karşılığı satılan insanlar,
Hayatları bin kat daha beter hor görülen kadınlar.
Şirk ve isyan dolu hayatta,
Kızgın çöllerde dökülen mazlumların kanları.
Çölün ıssızlıklarında aç çocukların açıklı feryatları.
Annelerin çaresiz çırpınışları, ümitli bakışları.
Hangi yürekle gömdünüz haberi olmayan o yavruları
Bu kısır döngü dehşeti, nesilleri yaktı ve yıktı.

Son Peygamber böyle bir dünyaya gözlerini açar.
Günah dolu hayata rağbet etmez.
Sadece onurlu bir hayatı yaşar.
Azgınlardan zalimlerden olmuş kavimle.
O kavmin ele başları,
Evinin önüne mundar hayvan leşleri döktüler.
Kapı ve pencerelerine kan sürdüler.
Allah’ın sözüne,
Gösterilen mucizelere gülüp geçtiler.
Kör inada saplanmış terettütler.
Kuran’ın parça parça indirilişine şaşmışlardı.
Mekke müşriklerinin dönemedikleri viraj bu,
Ayetlerin darbeleriyle paramparça oluyorlardı.

Rasülullah, büyük bir teslimiyet içinde,
Ellerini semaya kaldırmış:
’İlâhi, hor görüldüğümü ancak sana arz ederim.
Huysuz,yüzsüz bir düşman eline beni düşürme,..
Yüzünün nuruna sığınırım.’
Evet,
Cenab-ı Hâk da vadini lütfederek:
‘’Rabbin hükmüne sabret,
Çünkü sen gözlerimizin önündesin,..’’.

Kimi zaman acılı, kimi zaman zorlu,
Ama her zaman dürüst, kararlı idi.
Ruhunu dinlediği dağdan peygamber olarak iner.
Sayısız yıldızların ıssız çöl gecelerinde,
Mekke de yükselen bu gür ses,
Kâbe’nin tam önünde tüm putlara karşı.
Baskılara rağmen yankılanır.

Tüm insanları kurtuluşa çağıran gör sedasıyla.
Kur’an-ın ruhları saran çarpıcı etkisiyle.
Hira Nur dağından halk kitlelerine,
Allah’ın büyüklüğüne yalnız O’na boyun eğmeye.

Dava arkadaşları Peygamberlerine,
Siper etmişler mal ve canlarını.
Kâbe’nin şehri, bu kutsal belde de, Mekke ‘de.

Geçirdikleri yıllar, acı ve hüzün dolu.
Sabırla olgunlaştılar orada, tadıp açlığı zorluğu.
Ümmül Kûra, köylerin annesi vahdâniyetin yurdu.

Vakti saat geldi,
Bir karanlık gecede terk etti bu mukaddes şehri,
O Enbiyalar serveri,

Zulme öyle direniyorlardı ki, Medine’de.
Korkunun sefaletin kıramadığı bir güçle.
Hayatlarının baharında,
Göz kırpmadan canlarını feda ederek,
Allah'a ruhlarını teslim ettiler.
Belalarla,ölümle, sınandıkları imtihanda.
Dünyada da, ukbada da onur duyacaklar.
Maddi rütbelerin üstünde bir makama layıklar.

Allahın yardımı ve fetih geldiği zaman.
Fetih yolunda,coştu gönüller Resulün muhabbetiyle,
Girdiler o Kutsal şehre, muzaffer askerleriyle.
Peygamber ordusu,
Dalga dalga etrafa yayılıyordu.Zi-Tuva vadisinde.
Gönüllerinde ferah ve sürur, tebessüm yüzlerinde.

Alaylar,tabyalar halinde İslâm ordusu geçiyordu.
Ebû Süfyan, hayret ve haşyet içinde titredi durdu.
Dalgalar gibi akan mücahitlere, gözleri kamaşıyordu.

Tekbirlerle,
Allahu Ekber sedalarıyla
Mukaddes şehre girerken,
Fahri Kâinat efendimiz,
Tevazû ile mübârek başını öne eğmişti.
Nerdeyse mübârek sakalının ucu,
Değecekti devesinin semerine.
Ah bir görebilseydin Allah ordusunun ihtişamını.

Bu zaferler, taş duvarların değil gönüllerin fethidir.
Taştan da katı kalplerin, taifelerin erimesidir.

Sabrın sevinçin zaferidir, tamamlandı güzel ahlâk.
Bu fetih kıyamete kadar gıbda edilecek, anılacak
Selam sana efendim,
Seni Anlatabilmek, fâni kalemlerin tâkatı üstündedir.
Sen alemleri aydınlatan güneşsin, doğru yolu gösterdin,
Yokluğun dayanılmaz bir acı, yüzün nurun bir hûdadır.
Rabbimden nadide gülsün, yel essin, kokun gelsin.

1403 H. Mekke


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Mübarek Eller Kalkarsa

Mesaj gönderen abdul »

Ey Rabbimiz!
Bize rahmet buyur.
Habibin ne söylemişse hâk.
O’nun sevgisini doldur kalbimize.

Ey! Taze duygularla sevilen,
Ey Şerefli Nebi!

Rahmet çöllerinde,
Aydınlık şehirde,
Vahy’in,
Talim edildiği Kutsal Beldede,
Rabbimin nadide gülüsün.
Nübüvvet semasında
Parıldayan güneşsin.
Gönüllerimizde ferah ve sûrursun.
Sen nur üzerine nursun.

Aşikar mucizeler gösteren,
Ey Sevgi güneşimiz!
Sana Sâlât ve selam olsun.
Canım Peygamberim.

Seni. dağlar taşlar selamladı.
Körpe kuzuların memesi,
İnci tanesi gibi süt verdi.
Hurma kütüğü acı acı inledi.
Mübarek parmakların arasında sular aktı.
Ay senin için ikiye bölündü.

Evet,
Allah Resulü’nün mucizelerinde
Doğruluklar ve güzellikler vardır.
Okuyan ve dinleyenlere,
Hakikat arayanların gönüllerine,
Genişlik verir inşaallah.

ALLAHU EKBER

Mekke eşrafının sürülerini otlatan,
Namı diyar pehlivan, bir çoban vardı.
Adı Rukkana.
Ehli siyre kaynakları,
Onun cüsseli bir pehlivan olduğunu bahsederler.
Bir deve postuna yatırsalar 10 kişi zor kaldırırmış.
Sözü edilen Rukkana.
Efendimizle güreş tutmuştu.
Ne zaman ki,
Resulün eli omuzuna değer değmez,
Kendini yerde buldu, Sırtı yere geldi.
Yenilgiyi kabul etti.
O öpülecek,
Mübarek el,Resulün elleriydi,

ALLAHU EKBER

Mescidi Nebevi’ye,
Annesiyle bir çocuk geldi.
Kadın:
Ey! Allahın Resulü, bu oğlum,
Size biat edecek bu nedenle huzurundayız.
Fahri kâinat Efendimiz buyurdular ki:
Bu çocuğun daha çok küçük,
Peygamberimiz,
Sonra mübarek eliyle çocuğun başını sıvazladı.
Kadın:
O gün, bu gün, evimizde bereket aktı, taştı.

ALLAHU EKBER

Peygamberimiz s.a.v.Avucuna aldığı,
Kum tanecikleri, avucunda arı uğultusu gibi,
Sesler çıkararak Allah’ı zikrediyordu.
Resulullah kum tanelerini Ebû Bekir’in r.a.
Avcuna koydu, aynı sesler orada da duyuldu.
Sonra Ömer r.a. avcuna koydu, durum aynı idi.
Ebû Zer r.a. dedi ki:
Benim elimede koydu, o hal kayboldu.
Bu sır ve hikmet,
Ebû Bekir ve Ömer’in,
Yüksek derecelerini gösteriyordu.

ALLAHU EKBER

Bedir’deki muharebede,
Resullah’ın mübarek avcuna aldığı,
Kum taneleri veya çakıl taşları,
Düşmana atılan bir el bombası oldu.
Şüphe yok yine aynı mübarek el.

ALLAHU EKBER

Efendimiz s.a.v Hicret için,
Sevr mağarasına evinden çıkmadan önce,
Evini kuşatan katillerin başlarına,
Kum tanelerini serpti,
Ondan sonra yoluna koyuldu.
Resullahı öldürmeyi göze alan,
Canilere kum taneleri değerdeğmez,
Sersemleştiler ve onları ağır bir uyku tuttu.
Bakınız aynı Mübarek el.

ALLAHU EKBER

Mekke’de Efendimiz Mübarek parmağıyla,
Aya işaret etti. Ay ikiye yarıldı.
Hira Nur dağı ayın iki parçası arasında görünüyordu.
Evet aynı mübarek el.

ALLAHU EKBER

Tebük seferi dönüşü,
Bir konaklama yerinde. 40 000 askerin bulunduğu,
O vadide, susuzluk baş göstermişti.
Ufak su dolu kaba Efendimiz parmaklarını değdirdiler,
Sonra çıkardılar, mübarek parmaklarının arasında,
Sular fışkırdı.
Sayıca çok olan ordu, Bu mucizevi sudan,
İçerek susuzluğunu gidermişti.
Askerler suya kandı.
Aynı mübarek el,
Pınar oldu aktı değil mi?

ALLAHU EKBER

Medine-i Münevvere’de
Gönüller Sultanının Mescidinde,
Hutbe okurken dayandığı hurma kütüğü,
Resulü Ekremden ayrılacağını anlayınca,
Acı acı ağlaması durmuyordu...
Allahın Elçisi Mübarek eliyle sıvazladı.
Kütük sesini kesti. 400 Sahabe şahit.
İki Cihan Serverinin,
Aynı mübarek eli değil mi?

ALLAHU EKBER

Mekke’de Cinler geldi.
Senin Peygamber olduğuna delilin nedir dediler,
Gönüllerin Tabibi Efendimiz s.a.v.
Karşıda ki sakız ağacına mübarek eliyle işaret etti,
Buraya gel dedi, Ağaç kökleriyle geldi.
İns ve Cinse gönderilen Efendimiz buyurdular ki:
Ey ağaç ben kimim?
Ağaç:
Sen Allahın Elçisi Hz Muhammed’sin diye konuştu.
Enbiyalar Sultanı ona,
Yerine geri git, dedi. Ağaçda yerine gitti.
Cinler iman ettiler...
Değil mi? Aynı mübarek el...

ALLAHU EKBER

Hendek savaşının dehşet sacan günleri,
Hiç unutulur mu?
Abdullah bin Cabir r.a. anlatıyor:
Fırtınalı bir gündü. Sıkıntı baş göstermişti.
Açlıktan dolayı,Peygamberimiz, s.a.v.
Ve O'nun dava arkadaşları,
Karınlarına taş bağlamıştı.
Bu kutlu sahabi, evine gidip,
Evde ne var ne yok diye sorar.
Hanımı:
Bir parça arpa unu,
Ve bir oğlak olduğunu söyler.
Meğerse Cabir r.a.
Efendimizi, bir kaç arkadaşıyla,
Yemeğe getirmeyi düşünmüş.
Hanımınada elini acele tutmasını,
Yemek yapmasını önermişti.
Bu kutlu sahabi,
Harp meydanına geri döndüğünde.
Peygamber efendimizin yanına geldi.
Allah Resulüne, selam verdiler gizlice,
Yavaşça bir şey söylediler:
Ey Allahın Resulü!
Sizi ve bir kaç arkadaşınızı bu gün,
Yemeğe davet ediyorum buyururmusunuz? dedi.
Gel görki,
Resulullah efendilerimiz ne buyurdular:

Ey Ashabım!
Cabir kardeşiniz bizi yemeğe davet ediyor.
Haydi hep beraber gidelim dedi.
Allah Resulü Cabiri önce göndererek,
Bazı şeyleri hanımına hatırlatmasını önermişti.
Hanımına söyle,
Ben gelinceye kadar kazanın ağzını açmasın.
Ekmeğin üstündeki örtüyü kaldırmasın.
İki Cihan güneşi ashabıyla geldiler.
O gün Cabirin evi oldukça kalabalıktı.
Cabirin Hanımını bir düşünce, bir kaygı aldı,
Bu yemek kime yetecekti?
Resullah efendimiz s.a.v.
Mübarek elleriyle kazanı açtı ve kapattı.
Sonra güzel ashabına,
Yemeği dağıtmaya başladı.
Cabir r.a. şöyle dedi:
Vallahi bilmiyorum...
Yemek öncesinde mi çoktu,
Sonrasında mı çoktu?
Bütün Sahaberler doydu.
Allaha yemin olsun ki,
O yemek artı.
Aynı mübarek el değil mi?
Resuller Serverini, arpa unu anladı.
Habibi Kibriyayı, yemek kazanı anladı.
Ama biz O’nu anlayamıyoruz.

ALLAHU EKBER

Mekke’de,
Bir gün, Ebû Cehil yandaşlarıyla,
Peygamberimizin gececeği yol üzerine durdu.
Elinede bir kaç çakıl taşı aldı, beklemeye koyuldu.
Efendimiz gelince, taşları avcunda saklayarak,
Dedi ki:
Ey Muhammed!
Elimde ki nedir?
Otmudur? Taşmıdır? Yaprakmıdır?
Bilirsen senin gaybına inanırım dedi.
Resullah s.a.v. buyurdular ki:
Ey Ebû Cehil!
Ben mi, yoksa onlar mı söylesin?
Ebû Cehil:
Tabi onlar söylerse daha iyi olur dedi.
Ebû Cehlin elindeki taşlar,
Allahı zikre başlar,
Sen ALLAH’ın Resulüsün diyerek,
Sesler çıkarırlar.
Ebû Cehil sinirlenerek,
Taşları elinden yere atar ve
Der ki:
Muhammed taşlarıda büyülemiş.

ALLAHU EKBER

Hiranın kardeşi Sevr dağığından ayrılıp
Medine'ye, Yol arkadaşlarıyla,
Hicret eden efendimiz s. a. v.
Hayli yol yürüdükten sonra,
Bir çadıra uğradılar.
Susuzluklarını gidermek için.
Çadır sakindi,
Yaşlı bir kadınla, hasta bir kısır koyun vardı.
Allah Resulü içecek birşey istedi.
Ama Ümmü Mabed’in, hiç bir şeyi yoktu.
Efendimiz s.a.v.
Koyunu sağmayı talep ettiler.
Koyun getirildi.
Mücizeler ihsan eden mübarek eliyle,
Koyunun memesine dokununca süt kabı,
Doldu taştı. Kana kana içtiler.
Yine o mübarek nurlu el... Değil mi?

ALLAHU EKBER

Rabbimin lütfû Keremi Şefaatcimiz,
Medine,
Kabristanlıklarından bir kabristanlığa,
Ashabıyla uğradılar.
Resulü Ekrem s.a.v
Mezarlıkta iki kabirden azab seslerini işitti.
Ashabına buyurdular ki:
Şu iki kabirde yatanlara,
Küçük günahları sebebiyle azab olunuyor.
Bana yaş bir hurma dalı getirin ey ashabım!
Getirilen yaş hurma dalını,
Efendimiz, ikiye kırdı,o iki kabir üzerine,
Mübarek elleriyle koydu.
Şöyle buyurdular:
Bu yaş dallar kuruyuncaya kadar,
Onlara yapılan azap durdurulacak.
Ümmetim, ümmetim diyerek,
Göz yaşlarını akıtan,
Fahri Kainat Efendimiz ve
O'nun bereketli mübarek ellleri,
Ne mübarek eldir.

ALLAHU EKBER

O Resulün ahı semalar üstüne yükselirse,
Yerdeki müşriklerin Halleri nice olur?
Tam Kâbe’nin önünde,
Allah Resulü secdede iken,
İki mübarek omuzu üzerine,
Deve karın pisliğini koymuşlardı.
İnatçı kafirler,
Bu manzara karşısında,
Yıkıla yıkıla gülüyorlardı.
Kızı Fatıma ağlıyarak geldi, o pisliği kaldırdı.
Allahın Habibi.
Mübarek ellerini semaya kaldırdı,
Müşriklerden onbir kişinin ismini saydı.
O zalimleri Rabbine havale etti.
Ey Allahım!
Bunları sana havale ediyorum dedi.
Bedir de, onlardan hiç biri kurtulmadı.
Bedirin, kör kuyularında helak oldular.
Deyilmi ya?
O mübarek eller kalkarsa.....

ALLAHU EKBER

Uhud savaşının dehşetli anında,
Babasının şehit olduğunu,
Gözleriyle gören o küçük sahabi,
Ağlayarak Peygamberimize geldi.

Efendimiz:
Evladım ağlama, bak ben senin baban olayım,
Âişe’de anan olsun! Sen buna razı olmaz mısın?
Dedi.
Mübarek eliyle de başını okşadı.

Gül devrini gören, sözü edilen sahabi,
Ömrünün sonlarına doğru bir konuşmasında,
Şöyle demişti:
İşte sizlerde gördüğünüz gibi, başımın her tarafı ağardı,
Fakat Peygamberimizin,
Mübarek elinin dokunduğu yer,
Hiç beyazlaşmadı, simsiyah duruyor.

ALLAHU EKBER

Ey Rabbim!
Bizleri rızandan ve rahmetinden ayırma,
Muhammed gülüne dal eyle bizleri.


Kaynaklar.......................
Muteber hadis kaynakları, İbni Hişam,
Peygamberimizin Mucizeleri. C. Suyûti.


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Mübarek Eller Kalkarsa

Mesaj gönderen kulihvani »

değerli abdul kardeşimiz,
Aziz Efendimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kokan güzel yazınızı defalarca okudum ve size dua ettim.
Rabbımız Teâlâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yüce yüreğinde BİZ BİR-İZ kılsın cümlemizi inşae ALLAH..
ALLAH celle celâlihu Razı olsun..

MuHaMMeDi MuHABBEtle...
Resim
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Allah Süre Verir

Mesaj gönderen abdul »

O, Rasülün s.a.v.
Çocukluğuna bile,
Tehammül edemiyorlardı.
Öz evlatları gibi tanıyorlardı.
Medine de fitne tohumları ektiler.
İki kardeş, kabilenin yarasını,
Kaşıtıp duruyorlardı.
Kan dökmek için,
Denemedikleri,
Yol yordam bırakmadılar.
Hem cinsleri üzerinde,
Rableşmeğe kalktılar.
Allahın meleklerine elçilerine,
Silah çeken eller kurusun.
Ne İbnü Selüller geldi.
Tahtı tacı devrildi.

Allah,
Kalbleri mühürlü,
Olanların kökünü kurutsun.
Hiç şüphesiz azap,
Peygamberleri yalanlayanların
Tepesindedir.
Allah süre verir,
İhmal etmez.
Allahın enbiyalarına,
Kafa tutmak akıl kârı
Bir iş değildir.
Gücünüz varsa,
Allahın mülkünden çıkın.
Buna cüret edenlerin
Vay haline.

İnkarçıların,
Başları üzerine,
Tûr dağı kaldırıldı.
Tepelerine,
İndirilecek bir şekilde.
Azabın dehşetinden korkarak,
Yüzlerinin yarısı üzerine,
Secdelere kapandılar.
Göz ucuyla dağı süzüyorlardı.
Kafirler dediler ki:
Ey Musa!
‘’İşittik itaat ettik ‘’
Eğer,
Dağ tepelerinde olmasaydı,
İman etmiyeceklerdi.

O’nun mülkünde,
O’na karşı gelmek,
Körlüğün nankörlüğün,
Ta kendisidir.

Her ne kadar,
Gecersiz putlar dikilsede.
Gün gelecek,
Bütün ilahlar silinecek.

Hâlik O,
Kadir O,
Hâkim O.
Evet,
Biz bunun şahitleriyiz.

Beden ister çürüsün,
İster kül olsun,
Bu hayatın,
Hesabı orada sorulacak.
Tevhide,
İnanan ahirette kurtulacak.

Cenab-ı Hakkın C.C.
Kuluna şah damarından
Yakın olduğunu biliyoruz.
Sonu gelenden korkmayın,
Sonu gelmeyenden korkun.

Ey direksiz desteksiz gökleri,
Yaratan Allahım!
Sana inanan felah bulsun.

Aynel Fije / Şam 1981


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Tahtı Tacı Devrildi

Mesaj gönderen abdul »

Tahtı Tacı Devrildi

Yaratılışı,
Tamamen bir hesap
Üzerine olan, ey İnsan!

İslam,
Kur’an ve sünnete,
İnanan aklın dinidir.
RESÛLALLAH S.A.V.
Hayatı, canlı Kur’an dı.

Bizim antenlerimiz,
Nereye dönük?
Kasaya mı?
Masaya mı?
Vallahi,
Rasûlallah s.a.v.
Her saniye yayında.
O’nu Rüyalarında,
Görenlere selam olsun.

Fırsat bulduğunda,
Rableşmeğe kalkan
Ey zalim insan!

Efendimizin s.a.v.
Evini taşlatanların,
Tahtı, tacı devrildi.
O’nun yoluna,
Dikenli calılar atanlar,
Kıyamete kadar lanetlendi.
Cihan önünde dursa,
Allahın,
Nurunu söndüremezler.
Buna cüret edenlerin,
Vay haline.
Elbette güzel Rabbim,
Nurunu tamamlayacak.

Ey nankör insan!
Nakıştan yana mı rahatsızsın?
Yoksa,
Nakkaştan yana mı rahatsızsın?
Bozuk itikat,
Salih amelleri götürür.
Aklımızın boyuna göre,
İman etmiyelim.

Ey sorumlu insan!
Tevhid esaslarının,
Nasıl putculuğa dönüştüğünü,
Gösteren,eylemler,tahrifler,
Kavkalar ortada...

Sıkıntılara uğramadan,
Mü’min, münafıktan ayrılmaz.
Bakın,
İslam alemi kaç parça...

Ey güzel insan!
O’na karşı kalbinde ne var?
Bu alemde, Hz.Muhammedin
İlkelerini çıkarırsanız,
Bu alem, dengesini kaybeder.
Şayet,
Kur’an-ı Kerimi çıkarırsanız,
Kâinat divane olur.

Gönüller sultanı,
Şirke,zülme baş kaldırmıştı.
Allah’ın,
Düşmanlarını susturmuştu.
O’nun ahlakı, bu yönde,
Alınırsa ne hoş, ne güzeldir.

Ey mamur insan!
Izdıraplar içinde yaşayıp,
Sonunda hiç olsaydık,
Acınacak zavallı halimiz olurdu.
Ey şerefli insan!
Rabbin, seni;
Milyonlarca dünyadan,
Büyük Cennetine çağırıyor.
Cennetin kokusu,
İmansız amelsiz duyulmaz.

Ey şuurlu insan!
Fahri Kâinat Serverini s.a.v.
Sahaberler gibi sevebiliyor muyuz?
Ortaya koymadığımız vardan,
Bize fayda ne?
Müslüman,
Hakk olan diniyle şeref duyar.

Konya / 1992


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Tahtı Tacı Devrildi

Mesaj gönderen kulihvani »

Değerli abdul kardeşimiz bu derin mânâlı katkılarınız RABBmız ALLAH celle celâluhu'nun Rızâsına Erdirsin seni-beni BİZi inşâe ALLAH..

Resim

Z-si Z-AHMeT
R-si R-AHMeT
ASLı AHAD (celle celâluhu)
FASL-ı AHMeD (sallallahu aleyhi ve selem)

ZEVK 4328

R-AHMET ÂLeMi BüRünmüş! RaVZatul-MutaHHaRa-da
BâTıNı ZâHiR GöRünmüş
!. NûR-u MîM OL-AN aRa-da
KûN feYeKûN KüRRe
-ZeRRe!. MeDiNetul- MüNeVVeRe!.
cANlara CERR-yÂN DAĞılır.. “Tecrî min tahtihel enhârada


23.01.11 20:47
GöKlerin Kuşağında
YERlerin Kucağında


وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Ve beşşirillezîne âmenû ve amilû's-sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne) : (Ey Muhammed) îman edip sâlih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyâdakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (Bakara 2/25)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: Tahtı Tacı Devrildi

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

Allahümme salli âlâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve resûlüke ve nebîyyü’l-ümmîyyi ve âlâ âlihi ve ehl-i beytihi ve ashabihi!
Bi rahmetike Yâ erhamerrahîmin!
İrhamnâ!

Âmine Yâ Muin!

kulihvani yazdı:Değerli abdul kardeşimiz bu derin mânâlı katkılarınız RABBmız ALLAH celle celâluhu'nun Rızâsına Erdirsin seni-beni BİZi inşâe ALLAH..

Resim

Z-si Z-AHMeT
R-si R-AHMeT
ASLı AHAD (celle celâluhu)
FASL-ı AHMeD (sallallahu aleyhi ve selem)

ZEVK 4328

R-AHMET ÂLeMi BüRünmüş! RaVZatul-MutaHHaRa-da
BâTıNı ZâHiR GöRünmüş
!. NûR-u MîM OL-AN aRa-da
KûN feYeKûN KüRRe
-ZeRRe!. MeDiNetul- MüNeVVeRe!.
cANlara CERR-yÂN DAĞılır.. “Tecrî min tahtihel enhârada


23.01.11 20:47
GöKlerin Kuşağında
YERlerin Kucağında


وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Ve beşşirillezîne âmenû ve amilû's-sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne) : (Ey Muhammed) îman edip sâlih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyâdakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (Bakara 2/25)
Resim
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Gönül Gülü Peygamberim

Mesaj gönderen abdul »

Resim

Gönül Gülü Peygamberim


Ne güzelsin gül şehir, kudretsin, ümitsin.
Sen gönüllerimizin tacı, cihanın incisisin.
Nur saçan toprağında yatıyor peygamberim.

Resûller serveri seni methü senâ eyledi.
Baktıkça dayanamam, akar gözümün seli.
Rahmet yüzünü göster canım peygamberim.

Bu emsalsiz diyar, ibretlerle sırlarla dolu.
İlâhi nurun ışıkları, oradan yükselip durdu.
Ebedi nura bürünmüş canım peygamberim.

Ey yaren şehir! Konuklarnı bekleyip durdun,
Rasülün hayalini ta öncelerde mi kurdun?
Alemlere ambersin canım peygamberim.

Melekler seni öper, huzurunda diz çökerdi.
Dağ taş feryat eder sevgilerini önüne dökerdi.
İki cihan gülü canım canım peygamberim.

Tüm sevgileri gölgede bırakan bir aşkla,
Gönüllerimizde iman, gözlerimizde yaşla,
Seviyoruz seni canım canım peygamberim.

Parmaklarından akan su, ne mübaerek su.
Sana inanan kalbler, felah bulur doğrusu.
İki cihan Serverisin canım peygamberim.

Nuru cemalinle iki cihan hâz duyuyor.
Milyonlarca dudak şerefli isminle tat alıyor.
Habibi Kibriyasın canım peygamberim.

Her nereye gitsen melekler giderdi seninle.
Cibril-i emin üzüntülerini silerdi vahiyle.
Görünmez ordularla korunan peygamberim.

Bu dava kutsal, nura götüren yoldur..
Budur Cennet sırrı, sevenler seni bulur.
Ezel sırlarının şahidi canım peygamberim.

Güzel Rabbimin habibi, Ey şefaatçimiz!
Taze duygularla sevilen sevgi güneşimiz!
Ey gönül pınarı canım peygamberim.

Ne söylemişsen hak, rahmetel aleminsin.
Gözlerin ve kalblerin karşısında güzelsin.
Yüzünü göster görelim canım peygamberim.

Gizlilikleri açan nurunun parıltıları rahmettir.
Bu hakikatler, hayretler içinde hayretttir.
Akıl ve kalbleri hayran bırakan peygamberim.

Secdelere kapanır ümmetim ümmetim derdin,
Seni unuturmuyuz kalbimizde yaşıyacak sevgin.
Sana selam olsun, gönül gülü peygamberim.

Perde perde gönülleri çoşturan bu sevdalar.
Cennet kokusu alır, filizlenir boy boy atar.
Varlık semasının güneşisin canım peygamberim.

Dualarımız sessiz, iniltisiz, gürültüsüz feryat.
O’nun huzurunda yalınızlığın tecellisi heyhât.
Alemlerin göz bebeği canım peygamberim.

Allahım güzelliğin birdir, etsekte farklı dualar.
Muhammed gülüne dal eyle bizi mahşere kadar.
Rabbimin lütfu keremi, canım peygamberim.


..............................

Medine-i Münevvere 1400H.


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Re: Tahtı Tacı Devrildi

Mesaj gönderen abdul »

Allah hepinizden razı olsun inşallah...
Rabbimin nuru yürekklerimizi kaplasın inş...
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Firavunu Çökerten Dalgalar

Mesaj gönderen abdul »

Firavunu Çökerten Dalgalar

Mal makam çoğaldıkça, azgınlıklar artar.
İnkarla birleşen hisler,felaketler saçar.
Allah ihanet edenleri başarıya ulaştırmaz.

Nil nehrinin sularını, kızıl kanlara boyattın.
Tanrınız deyilmiyim diye,nice naralar attın,
Şeref ve izzet Allah’a aittir, kör Firavun.

Sihirlerle tavır koymak ne acıdır gerçekten.
Şeytan ve aveneleri, Musa ile cedelleşirken.
Allah ihanet edenleri başarıya ulaştırmaz.

Tuğyan ederek hırsından çatlardın.
İlâhi adalet şaşmaz, misliyle cezalandın.
Şeref ve izzet Allah’a aittir, kör Firavun.

Neronun koşusuna benzerdi koşun.
Feryat et, Nemrutllar imdadına koşsun.
Allah ihanet edenleri başarıya ulaştırmaz.

Sorulmayacak mı sandın, sökülen tırnaklar,
Kesilerek, feryatları göklere yükselen çocuklar.
Şeref ve izzet Allah’a aittir, kör Firavun.

Dev dalgalar üzerinize yıkılıp mezar oldu.
Aleme ibret cesedin, bir tümsekte bulundu.
Allah zalimleri asla başarıya ulaştırmaz.

İnkarcılar o geçitte,boğularak silindiler.
Böbürlenerek, imansız, kefensiz gittiler.
Şeref ve izzet Allah’a aittir, kör Firavun.

Gücün varsa,kabrin kapısını aç da gel beri.
Çağır yardıma, dünyadan gitmek istemeyenleri.
Allah ihanet edenleri başarıya ulaştırmaz.

Evreni kana boyayan seninle eş değerde,
Kur’an soruyor,bugünün ebu Cehilleri nerde.
Şeref ve izzet Allah’a aittir, kör Firavun.

Güç, kuvvet,hüküm sahibi, kimdir anlarsın.
Yer ve semalarda olanlar,seni lanetle ansın.
Allah ihanet edenleri başarıya ulaştırmaz.

Lessines / 2003


Ali Kılıç Kakiz
Kullanıcı avatarı
abdul
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 27 Şub 2008, 02:00

Haşr ve Mahşer

Mesaj gönderen abdul »


Haşr ve Mahşer

"O gün arz başka arza,
Gökler de başka göklere
Çevrilecektir!’’ (İbrahim, 48)

Allahın harikası, kalbin yakıtı.
Bu kerim âyetler,
Mü'minlerin kalbine ve ruhuna,
Mahşer inancını yükler.

Toplanma gününde,
Yer yüzü dümdüz,
Hiç bir nişan kalmamış,
Tam anlamıyla,
Kıyamet kopmuş olacak.

Cenâb-ı Hakk’ın c.c.
Emriyle dört büyük melek,
Yer yüzüne inerler.
Bu şerefli gözeticeler,
Fahri Kâinat Efendimizin,
Kabri Şerifini,
Aramaya koyulurlar.
Fakat bulamazlar.
Arza seslenirler,
Arz cevabında:
Bilmiyorum diyecek.
Bunlar böyle hayrette iken,
Efendimizin kabri üzerinde.
Bir nur,
"Kabr-i Resulûllah budur’’
Diyecek.
Melekler Ravda’ya yaklaşıp
Allah Resûlune s.a.v.
Selâm verecekler:
Esselâmü aleyke
Ya Muhammed!
Ey! Temiz ruh kalk.
Ey!
Ruh-u tayyibe-i nebebviyye.
Temiz cesedine dön.
Bu gün,
Hesap ve rahmet günüdür.

Peygamberimizin s.a.v.
Mübarek kabri,
Bir miktar kıpırdar,
Toprak yarılacak.
Efendimiz kalkıp oturacak.
Seyyid-il En'am,
İki tarafına bakarak,
Cihanı harap olmuş görünce,
Ağlayacak.
Ey Cebrâil!
Bu gün,
Buluşma,pişmanlık,
Hasret Günüdür.
Ey Cebrail!
Beni müjdele.
Cebrâil a.s.
Ey Allahın Resûlü!
Senin için,
Livaû'l-Hamd, Tac, Hulle,
Getirdim.
Ey iki cihanın nuru!
Senin için Cennetler donatıldı.
Cehennem kapıları kapandı.

Seyyidü'l- Kâinat:
Ben bunları sormuyorum.
Ben ümmetimi arzu ediyorum.
Ümmetim nerede?

Cebrâil a.s.:
Ya Resûlullah!
Rabbimiz, c.c.
Senden başka arzdan,
Hiç bir kimseyi kaldırmadı.

İnsanları yerlerinden,
Kabirlerinden kaldıran sûr,
Vaad olundukları,
Bir âleme kalkış çağrısı,
âlemin dirilişi,
Kıyam sûru’nun anı,
Yaklaşınca,

Rabbül âlemin c.c.
Bütün ruhları,
Sûr içine doldurduktan sonra,
İsrafil a.s. üfürmesini,
Şöyle emir buyuracak:

"İzzet ve celâlim hakkı için
Her bir ruh kendi cesedine dönsün’’
İsrafil a.s. Sûr’u üfürünce,
Ervah, arı kovanından çıkar gibi,
Çıkıp yayılacaktır.

“Tek bir çığlık kopar, hepsi, hemen
huzurumuza getirilmiş olur. (Yâ-Sîn: 53)

"Gözleri dönmüş olarak,
dağılmış çekirgeler gibi,
kabirlerinden çıkarlar
ve çağırana doğru koşarlar." (Kamer: 7-8)

Bunu takiben,
Arz yarılıp,
Herkes kabri üzerinde,
Yerini alacak.
Kafirler:
"Vay bize, bizi kabirlerimizden
Kaldıran kimdir.’’ (Yâ-Sîn:51)
Onlar gerçekle yüz yüze gelince,
Hayret ve dehşetden böyle diyecekler.
Nereye gidiyoruz?
Başımıza neler gelecek?

Mü’minler:
"Bu Allah’u azimuşanın,
Vaad buyurduğu ve
Peygamberlerinin doğrulukla
Duyurdukları kıyamettir’’ (Yâ-Sîn:52)
Diyecekler.

Kabirlerinde,
İnsanlar kalktıkları vakit,
Vucudları çıplak...
Mahşer karanlık olacak.
Güneş ve ay ışıksız kalır.
Orada ne bir çukur ne de
Bir tümsek görürsün.
Mahşer yerinde,
Yüksek bir yer yoktur ki,
İnsan onun arkasında gizlensin.

Mahşer ehli,
Saf saf ayrılacak.
Mü’minler üç saf.
Kafirler, yüz yirmi saf olacak.
Aralarında büyük mesaferler
Vardır.
“Allah c.c. şöyle buyurur:
“Ey suçlular!
Bugün mü’minlerden ayrılın." (Yâ-Sîn:59)

Bu ilâhi kelam,
Her Zalimde her azgında
Şaşkınlık dehşet uyandıracak.

İnsanlar,
Bu şekilde uzunca,
Bekleyecek,
İşte o vakit,
Her bir kabahat,
Her bir ayıp,
Gözler önüne serilecek.

İnatçı kafirlerin,
En sert yapılı olanları
İslama en fazla,
Nefret kin besleyenler,
Vahye peygambere,
Hakaret yapanlar,
"Hadi gücün varsa
Gökleri parça parça üzerimize indir
Ya sen ya biz yok olup gidinceye kadar
Senin yakanı bırakmıyacağız"
Diyenler,
Hesap verecekler..
Onlar,
Zâlimlerin en şerlisiydi,
Sırt çevirip büyüklük tasladılar,
Akıllarına,
Sığmayan bir inkarla.
Bakın kafirlerin sonlarına,
Hüsran, dayanılmaz bir ateş,
Hiçbir, Fâcir ondan kurtulamaz.

Kudret-i İlâhi,
Açılmış olarak kitabı,
Önlerine koyacak.
Yan çizmek nasıl?
Zâlimlerin hasmı olan Allah’a.
İşte orada tutulacaklar,
Gazab-ı İlâhi fırtınasına.
Putlara mahkum,
Kör ve sağır inkarçılar.

Allah’tan,
Ne gizliyebilirsin ki?
Çünkü Allah haberdardır.

O gün,
Arz şahitlik edecek,
Semâ şahidlik edecek,
Melekler,
Nebîler şahidlik edecekler.
Kur’an şahidlik edecek,
Hacerü'l- Esved şahidlik edecek.
Hepsi doğruyu, söyleyecekler.

İnsan,
Sonunda O’na döner.
Bu yolculuk orada biter.
Vakit geldiğinde,
Göçüp gidiyormusun?
Gitmiyor musun?
Bu hayatta,
Gülenin de ağlıyanın da,
Dirilip hesap vereceği yer bir.

“O gün kimi yüzler ağaracak,
kimileri de kararacaktır. (A-li İmrân âyet 106.)

Sahifeler uçuşacak,
Sağına mı? soluna mı?
Düşecek,bilemezsin.
"Eyvah bize, derler. Bu kitaba ne olmuş,
küçük, büyük hiçbir şey bırakmayıp
onları saymış! " (Kehf: 49)

Miz3anda, tartın ağır mı?
Hafif mi? gelecek., nerden bilesin.
Nasıl olsa bu dünyada,
Günah tartan bir terazi yok.
Ama âhirette,
Toz zerreleri bile tartılacak.
Bu duruş,
Uzayacak ta uzayacak,
Nutuklar tutulacak.
Korkular artacak.
Renkler değişecek.
Herkes,
Mahşerin hararetinden,
Günahına göre, tere boğulur.
"Ter, onları gemlemiştir.’’
Kafiler,
O karanlıklarda şaşırıp kalırlar.
"Allahın azabı çok şiddetlidir.’’

"Sizi toplanma gününde
bir araya getirdiği gün, işte o,
kimin aldandığının
ortaya çıkacağı gündür." (Tegabün: 9)

Allah c.c.
Kıyamet gününde kullarına,
Yaptıklarını vasıtasız
Olarak soracak. kullar da,
Cenab-ı Hakk'a
Anında cevap verecektir.
O gün
Herkese sorulacak:
Ömrünü nerede tükettin?
Gençliğini nasıl geçirdin?
İlmini hangi yolda kullandın?
ve onunla nasıl amel ettin?
Malını nerede kazanıp nerede harcadın?
Bedenini nerelerde kullanıp yıprattın?

"O gün suçlular,
Söyleyecek söz bulamazlar"

Her şeyi konuşturan,
Allah bizi orada konuşturacak.
Kur’an bu inceliğe,
ve hikmete değinmekte,
Gerçeği iyice düşünemeyen
İnkarcılara ışık tutulmaktadır.
Cenâb-ı Hakk, c.c.
“Suçlular yüzlerinden tanınacaklar.
O halde alınlarından ve ayaklarından
yakalanacaklar.” (Rahmân: 41)

“Rabblerinin huzurunda,
başlarını öne eğmiş olarak," (Secde: 12)

“İşte o gün, ağızlarının üstüne mühür basarız.
Buna karşın bizimle elleri konuşur,
ve ayakları da yaptıklarına tanıklık edecek.” (Yâ-Sîn: 65)

Mahşer günü, kafirler,
İnkâra kalksalar da, suçlarını kapatmaya
İmkân bulamazlar. Ağızları kapanacak.

Cenâb-ı Hakk,
Azab çeken şâkilerin,
Hâllerini mü’minlere gösterecek.

Şefaatiyle,
Ümmetinin yardımına koşan
Resul-i Ekrem Efendimizin s.a.v.
Dudaklarından şu sözler dökülür:

"... Ah ne kadar isterdim,
Kardeşlerimi görmeyi.
Biz kardeşlerin değil miyiz
Yâ Rasûlallâh?.."
“Siz benim arkadaşlarımsınız,
Benim kardeşlerim,
Henüz gelmediler,
onlar sonra gelecekler”
“Henüz gelmemiş kimseleri
Tanıyabilecek misin?
Allah Rasulü şöyle buyurdu:
“Bir adam düşünün…
Öyle bir adam ki,
Alınları parıl parıl atları var,
Ayaklarının sekileri,
Bembeyaz olan atları var.
Siyah ve dor atların içinde,
Kendi atlarını tanır mı tanımaz mı? ”
“Evet tanır” dediler.
“Benim ümmetim de
Gurran muhaccelin olarak gelecekler.
Allah’ın huzuruna,
Gelirken karşıdan bakacağım,
Alınlarında secde emaresi,
Nur gamzeler göreceğim.
Abdest uzuvları nurlu,
Etrafa nur saçıyor göreceğim.
At sahibinin,
Atlarını tanıyacağı gibi
Ümmetimi tanıyacağım.
Nicelerini,havzımın başından
Kovdukları zaman,
Ümmetimin imdadına
Koşup şefaat edeceğim..."

Mahşerde herkesin,
“Nefsî nefsiî!” dediği yerde.
Bizi,
Görmek mi arzu ediyorsun,
Yâ Resulullah!
Allahumme Salli
ve Sellim ve Bârik alâ,

Seyyidünâ Muhammed
Gönüllerde surursun sen,

Seyyidünâ Mahmud
Sana taş atan eller kurusun.

Seyyidünâ Ahyed.
Habibi Kibriyâsın,

Seyyidüna Akıb.
Kalbimizde yaşıyor sevgin.

Seyyidüna Hamid.
Rabbimin lütfu keremisin.

Seyyiduna Vahid
Varlık semâsının güneşisin.

Seyyiduna Tayyib
Söz,
Verdiğin yerden ayrılmazsın.

Seyyiduna Mah.
Göz ve kalblerin,
Karşısında güzelsin.

Seyyiduna Beşir.
Gözlerinde,
Yaşlar süzülmesin.

Seyyiduna Haşir.
Ezel sırlarının şahidisin.

Allahu Ekber, Allahu Ekber

Îmânları ve amelleri,
Güzel olanların,
Binekleri, bir nur olur ki,
Önünden ve sağ yanından
Karanlıkları aydınlatır.

Müttekilere,
Allahtan korkanlara,
Allah deyip,
Gözlerinden yaş akıtanlara,
Salihelere, velilere, cömertlere.
Allah için birbirini sevenlere,
Namazı ve cemâati gözetenlere,
Adâletle hükmedenlere,
Şehidlere,
İbâdet eden gençlere.

Mahşer şiddeti ve güneşin,
Harareti zarar vermez.
Onlar:
Arş-ı âla’nın gölgesinde,
zevk ve safâ edecekler:
Onlara,
"amelleri gölge yapar"

“Doğrusu bugün, cennetlikler
eğlenceyle meşguldürler.
Onlar ve eşleri gölgeliklerde,
tahtlar üzerine yaslanmışlardır." (Yâ Sîn: 55, 56.)

Allahu Ekber,Allahu Ekber

Resulullah s.a.v buyurdular ki:
"Her peygamberin bir havzı vardır.
Ümmeti oraya su almaya gelir.
Peygamberlerin her biri,
Hangisinin suya geleni
Çok diye övünürler.
Su almaya gelen ümmeti,
En çok olan peygamberin,
Ben olacağımı ümid ediyorum."

Yüreği yüksek şerefle donatılmış
Fahr-i âlem Efendimize
Kutlu sahabi sormuştu:
"Ey Allah'ın Resulü!
Kıyamet günü bana şefaat edin!"
dedim.
"İnşaallah yapacağım!" buyurdular.
Ben tekrar:
"Sizi nerede arayıp bulayım?"dedim.
"Beni ilk aradığın zaman,
sırat üzerinde ara!" buyurdular.
"Size orada rastlayamazsam?" dedim.
"Mizan'ın yanında beni ara!" buyurdular.
"Orada da size rastlayamazsam?" dedim.
"Öyeyse beni havzın yanında ara!
Zira ben üç mevkinin dışına çıkmam!"
buyurdular. (Tirmizi)

Allahu Ekber, Allahu Ekber

Sahabeler dediler ki;
Ya Rasulallah!
Nişanlar nedir?
Peygamberimizs.a.v.
Elleriniz ve ayaklarınız
Abdest suyundan ak olur,
Ondan belli olursunuz,dedi.
Benim minberimde
O havuzun üzerinde olur.
Havuz ise, Arasat yerindedir.
Kevser cennettedir.
Oradan çıkıp akar ve
Arasat yerinde havuza dökülür.
“Havuzda öncünüzüm.”
buyurmaktadır.
Allahu Ekber, Allahu Ekber

Niceleri var ki,
Mahşere çıkacak ama,
Rahmet ve sevgi,
Peygamberini göremeyecekler.

Mahşerde,bütün mahlûkat,
ve bütün hayvanlar,
Diriltilip hesap yerine getirilir.
Sonra aralarında,
İlâhî,
Takdir gereği adalet uygulanır.
boynuzsuz,
Hayvan,
Boynuzludan hakkını alır.
Ardından
Allah hepsine,
Toprak olun! ' emrini verir,
onlar da toprak oluverir.
İşte bu an, kâfirlerin,
"Keşke biz de toprak olsaydık"
Diyecekler...

Mahşer yerinde,
Güneş bir mil yaklaşacak.
Beyinler kaynayacak.
Şu dünyada
Kaldığın hayatın hesabı
Orada sorulacak.
"Mahşerde herkes
Dünyada tabi olduğu,
Sevip peşinden gittiği
Önder ve imamları ile birlikte
İlahî huzura çağırılacaklardır." (İsra: 71)

Mahşerde hesap günü
insanlara sorulacak
İlk sual, Namaz olacak.
İnsan hesap verirken,
En çok sıkıntı çekeceği,
"Vaktini nerede harcadın’’
Sorusuna,
Vereceği cevapta çekecektir.

Kıldığı namazların sevabı,
Mizanın sağ kefesine ve
kılmadığı namazlarıngünahı da,
Mizanın sol kefesine konacak.
Beş vakit namazı kılmayanların işi,
Gerçekten çok ama, çok zor olacak.

Peygamberimiz s.a.v.
Senin bu dar anında yetişip,
Abdest suyunun nurundan,
Seni tanıyacak.
"Sen benim ümmetimdesin
Gel Kevser Havzumdan iç.
Benim,
Liva-ül hamd sancağımın
altına gir gölgelen diyecek.’’

Ey Güzel Rabbim!
Bizleri O'nun şefaatine,
Erişen sâlih kullarından eyle.

Kuran ve sünnet ehli değilsen,
Orada nasıl tanınacaksın?
Gel parlayan bu nuru,
Buradan götürelim.
Mü’minin yardımcısı Allah’tır.
O’nun lutfûyla,
İhsana boğduğu keremiyle,
Bu kulluk çilesini sürdürürelim.
O günün dehşetinden,
ve sıkıntısından ibret alarak,
Tefekküre yönelelim.
O gün,
Okuyacağımız,
Kitaba iyi hallerimiz geçsin.
Hiç uyumayan düşmana karşı,
Tavır koyamıalıyız.
Allahın,
Kahrı gazabını düşünmeliyiz.
Onun,
Sonsuz rahmetinin kucağına,
Kavuşma arzun varsa,
Hakkıyla ve Kemaliyle
Resulüne s.a.v. Ümmet olalım.
Resûller serveri s.a.v. anılmalı.
Hatırası dipdiri yaşanmalı.

Yakarışımız, Rahmana.
“Ey Rabbimiz!
Bizi zâlimlerle,
Berâber bulundurma!”
Ey Ayıpları örten Allahım!
Bizlere göz,
Gönül uyanıklığı lütfet.
Bizleri,
salihlerden, saidlerden yaz.
Rûz-ı mahşerde,
Resülünle, cem olunmayı
Cümlemize nasip eyle.
Ey Güzel Rabbimiz!
Nazarımızı,
Ebedileştir, ulvileştir.

1403 H. Medine-i Münevvere

Ali Kılıç Kakiz
Cevapla

“Şiirler” sayfasına dön