*HASEDİN KÖTÜLÜĞÜ*

Abdulkadir Geylani (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

*HASEDİN KÖTÜLÜĞÜ*

Mesaj gönderen aNKa »

ResimHASEDİN KÖTÜLÜĞÜResim

Ey iman sahibi, seni bir tuhaf görüyorum. Komşuna hasetli bir haldesin. Onun yemesini çekemiyorsun. İçmesinden hoşlanmıyorsun. Onun giydiği sana tuhaf geliyor. Evi gözünde büyüyor. Hanımı dahi senin için çekilmez bir dert oluyor. O Mevla (C.C.) nimeti içinde zengin olmuştur. Onun zenginliğinde bir türlü hoşluk bulamıyorsun. Bu hallerin neden oluyor?

Bilmiş olman gerekir ki, bu halin iman zafiyetinden ileri geliyor. Bu hal seni Allah’ın (C.C.) rahmet nazarından uzaklaştırır. İlahi gazabı üzerine çeker.
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz kudsi hadisi ile hasedi şöyle anlatmıştır:
- “Hased eden nimetimin düşmanıdır.”

Ayrıca; Peygamberimiz (S.A.V.) bir Hadis-i Şerifinde buyurdu:
- “Hased, iyilikleri yer. Ateş odunu yaktığı gibi iyilikleri bitirir.”

Zavallı!.. neye hased ediyorsun. Sen mi verdin o nimetleri? Onları sen değil, Allah (C.C.) verdi… Allah’ın (C.C.) verdiği nimete nasıl hased edersin.
Allah-ü Teala (C.C.):
- “Onların dünya geçimlerini aralarında dağıttık..”
Diye haber vermiştir.

İlahi nimetlerle beslenen o adamı hor görme. Ona karşı hased etme. Onun nimeti için de kimse hak iddia edemez. Herkese Allah (C.C.) nasibince verir, herkes nasibini bulur.
Bu halinle o akılsız bir duruma düşmektesin ki, senden daha akılsız daha cahil, bahil ve cahil görülemez. Acaba o adamdakileri senin mi zannediyorsun. Bu o kadar cahilliktir ki, tarifi imkansız. Eğer sana gelecek bir şey varsa başkasına gidemez. “Hª” Allah’a (C.C.) mı kin tutuyorsun.
Halbuki Allah-ü Teala (C.C.):
- “Emrim değiştirilemez. Ben kullara zulum etmem.”
Buyuruyor.
Allah (C.C.) sana zulmetmez. Senin kısmetini başkasına vermez. Bunu böyle bil. Aksini düşünme, cahillik etme.

Allah’ın (C.C.) verdiği nimete karşı durmak hıyanettir. Kendine zulumdur. Sonra bir nevi yere hased etmektir. Çünki, o hased ettiğin insanın nimeti yerden çıkar. Altın, gümüş yerden gelir. Bunlar miras olarak gelir. Geçmiş ümmetlerden. Ad, Semud, Kisra, Kayser’lerin elinden geldi. Bir zamanlar bu mallar, bu mülkler onlarındı. Asıl onlara hased etmek lazım. Çünkü komşunun malı onların malının milyonda biri olur.
Senin bu hasedine bir misal vardır:

Bir insan koca bir sultanı askeri, mülkü, tacı, tahtı ve bütün saltanatı ile görüyor. Onun çeşitli nimetlerini her an seyrediyor. Buna hased etmiyor. Beri yanda padişahın köpeklerinde birine hizmet eden bir yabancı köpek görüyor. Yabancı köpek ile yerli köpek oturuyor, kalkıyor. Her türlü geçimini onun sayesinde sağlıyor. O zavallı adam bu hale tahammül edemiyor. O yabancı köpeğin ölmesini yerine kendinin geçmesini temenni ediyor.

Bu hal alçaklığın ve hasisliğin en büyüğüdür. Böyle düşünen bir adam için, zühd, inanç diye bir şey olmadığı gibi, ondan daha ahmak, daha bilgisiz kimse de olamaz.
Zavallı, eğer kıyamet gününde o hased ettiğin komşunun başına gelecekleri bir bilsen, hiç hased etmezsin. Eğer, o adam Allah’ın (C.C.) emrine uymuyorsa, nimetlerin hakkını ödemiyorsa onun başına gelecekleri yalnız Allah (C.C.) bilir. Allah (C.C.), nimetleri kendi yoluna sarf edilsin diye verir, aksi halde nimet felaket olur.
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyuruyor:
- “Kıyamet gününde bir takım insanlar etlerinin makasla kesilmiş olmasını isterler. Buna sebep, zavallı kimselerin dünyada çektikleri bela yüzünden orada aldıkları sevabı görüp, imrenmeleridir.”

O gün, senin zengin komşun bir fakir olmayı ister. Kıyamet günü bir sürü hesabın görülmesi ve münakaşası onu yorar. Güneşin sıcaklığı altında beyni pişer. Böyle günlerce bekler. Oranın bir günü, buraya nisbetle elli bin senedir. İşte o dünyadaki nimet hesabını böyle verir. Halbuki sen, eğer hased etmeden sabırlı durursun. Dünyada güçlüklere sabredenler orada rahat eder. Sıkıntılara göğüs gerenler, orada mesud olur. Sen de dünyada iken kazaya, kadere iman edip, kaderine razı olduğundan orada en büyük nimete mazhar oldun. Başkasının zenginliğine göz dikmediğin için, orada tam afiyet buldun.

İşte dünyada kendi hastalığını, başkasının iyiliğine, darlığını başkasının genişliğine, düşkünlüğünü başkasının iyiliğine tercih edenler öbür alemde arşın gölgesine sığınırlar..
Sana en büyük tavsiye: Belaya sabret, nimetlere şükret ve her işini ulvi gök kubbesini Yaradana ısmarla…




Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (K.S.) - Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Sana en büyük tavsiye: Belaya sabret, nimetlere şükret ve her işini ulvi gök kubbesini Yaradana ısmarla…

Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (K.S.)



YARADANa ısmarlamayı bilenlerden ve YAŞAyanlardan olmamız duasıyla ALLAHAISMARLADIK!

Ankakuşum hatırlattığın için GÖNLÜNe sonsuz bereketi dilerim.....
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Allah razı olsun kardeşim, Abdul Kadir-i Geylani Hz. ne kadarda güzel anlatmış hasedin kötülüğünü değil mi? Bu hissiyatı kendinde araştırıp bulan kimsenin tevbeyi istiğfar edip, Allah'a bu hissin şerrinden rücu etmesi ve haset ettiği kişi için Allah'tan hayr dilemesinin bu kişiye yararı olacağı kanısındayım.
İlk haset eden iblis idi. Bawa Muhyiddin Hz.leri bu hadiseyi Ölmeden Evvel Ölmek kitabında şöyle anlatmaktadır:

Allah Âdem (Aleyhisselâm)’i yarattığında şeytan cinlerin lideri olarak cennette bulunuyordu.
Bin takipçisiyle birlikte şeytan neler olduğunu görmeye geldi.
Âdem (Aleyhisselâm)’i baktığında Âdem (Aleyhisselâm)’in ne kadar güzel olduğunu gördü.
Âdem (Aleyhisselâm) inanılmayacak kadar güzeldi.
O nûr Âdem (Aleyhisselâm)’de olduğu için çok güzel ve nûrlu idi.
Âdem’in bakışları şeytanı korkuttu.
Kibirli bir şekilde şeytan :
“Ey Âdem!
Allah’ın yarattığı insan sen misin?
Sen sadece topraktan yaratıldın, ama bana öyle bir bakıyorsun ki bakışların beni korkutuyor!
Eğer Allah seni benim aşağımda bir yere koyup benim hükmüm altına verirse, elimden geldiğince sana yardım ederim.
Ama seni uyarıyorum, eğer Allah seni benim üstümde bir yere koyarsa, sana eziyet etmek için çok korkunç şeyler yaparım!” dedi.
Nûrla parıldayan Âdem (Aleyhisselâm)’in yüzü neşelendi ve şeytanın içine işleyen bir bakışla bakmaya başladı.
Küçümser ve hor görür bir şekilde şeytan :
“Sen topraktan yaratılmışken bana böyle bakmaya cüret ediyorsun!” dedi.
Allah daha sonra Âdem (Aleyhisselâm)’e ruh verdi.
Ruh baştaki taçtan, yani arştan başlayarak bedenin aşağılarına doğru indi.
Bu sırada beyin çalışmaya başladı, ama bedenin geri kalan kısmı hâlâ topraktı.
Ruh gözlere indiğinde gözler parlamaya ve görmeye başladı.
Sonra buruna indi ve burun koku almaya başladı. Kulaklara gitti, kulaklar işitebildi.
Dile gitti ve Âdem (Aleyhisselâm) konuştu.
Bu sırada Âdem (Aleyhisselâm)’in sûreti hâlâ tamamlanmamıştı ve ruh göğse girdiğinde Âdem (Aleyhisselâm) iki eli üzerine dayanarak doğrulmak istedi.
Allah : “Ey Âdem, sabırlı ol!” buyurdu ve devam etti :
“Bak, tam olarak sûretin bitmedi, bedeninin bir kısmı et ve kemik, ama geri kalanı hâlâ şekil verilmemiş çamur olarak duruyor.
Bu durumda bile aceleci bir şekilde doğrulmaya çalışıyorsun. Bu insanın sabırsız olacağına bir işarettir.
İnsan gerçekten sabırsız ve acelecidir!”
Demekki hased kibirle birlikte geliyor. Ve kibir iblisi kâfir etmeye yetiyor:

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلاَئِكَةِ اسْجُدُوا لآدَمَ فَسَجَدُوا إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ

Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblis, eba vestekbera ve kane minel kafirin: Ve o vakit melâikeye «Adem için secde edin» dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi [Bakara 2/34]

إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنْ الْكَافِرِينَ

İlla iblis istekbera ve kane minel kafirin:Yalnız İblîs kibirlenmek istedi ve kâfirlerden oldu [Sad 38/74]

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ

Kale ya iblisü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alin:Ey İblîs! buyurdu: o benim iki elimle yarattığıma secde etmene ne mani' oldu sana? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa âlîlerden mi bulunuyorsun? [Sad 38/75]

قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ

Kale ene hayrum minh halakteni min nariv ve halaktehu min tiyn: Dedi ki ben ondan hayırlıyım beni bir ateşten yarattın, onu ise bir çamurdan yarattın [Sad 38/76]

قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ

Kale fahruc minha fe inneke racim: Buyurdu ki: hemen çık oradan çünkü artık sen matrud (racîm) sin [Sad 38/77]

1998 yıllarıydı, Londra'ya yeni gelmiştim etrafımda bir çok Türk arkadaşım vardı, bir yandan yüksek mühendislik tahsilime devam ederken bir yandanda harçlığımı çıkartmak için çeşitli işler yapmaktaydım. Bana bir arkadaşım müşteriler tarafından iade edilen hatalı ürünleri eve getirir bana onları test ettirir ve paketletip ürün başına bir miktar para verirdi. O bu ürünleri daha sonra pazara götürüp satardı. Bir gün dedi ki, bu hafta sonu pazarda yanımda çalışacak birine ihtiyacım var sabah erken gidicez ve sen mallara göz kulak olup tezgahı kurmaya, yük taşımaya yardim edersin. Olur dedim, sabah kalktık pazarda yer bulduk, tezgahı kurduk, malları dizdik derken öğlen saatleri geldi, o gün az sayıda mal satmıştık belki 15 adet ürün. Pazarda başka Türk’lerde vardı ve değişik malları satmaktaydılar. Bizim arkadaşa nasılsın işler nasıl diyorlar, o da "mükemmeldi bugün yüzlerce sattık falanca sterlinlik mal sattık köşe olduk" diyordu. Şaşırmıştım, dedim ki niye abartıyorsun ki bir şey satamadık henüz. Ya dedi, "onu deli etmek için söylüyorum". Sonra baktım ki hepsi bir birinin zarar etmesini istemekte, diğerinin çok kazanmasına tahammül edememekte bundan deli olmaktalar.

İşte haset bu. İllede mal mülk ile olmaz haset, başkasının ilmine, iş yerindeki mevkiine, özelliklerine, ve kişinin kendisinde olmasını üstünlük kabul edip sahip olmak için nefsen arzuladığı her şeyden duyulur hasetlik. Haset kişinin özündeki Hakikata değilde zahirde arzuladığı şeylere sahip olma arzusundan gelir. Bu his tatmin edilse yani istenilene ulaşılsa kişi nefsinin bir üst mevkide gördüğü kişiye haset eder. Diyelim ki rezildi veziri devirmek istedi, vezir olunca padişahı devirmek ister yeryüzünde kimse kalmazsa ilahlık için Allah'la yarışa girmeye kalkar firavun gibi olur ekber olan benim der. Şeytan bile Rabbini Rabb kabul edip hududunu bildiği halde insan Allah korusun, ilahlık yarışına girip Tanrı’yı nasıl ordan indiririm diye cüzi aklı ile yol aramaya başlar.

Başlar mı , siz nedersiniz?

Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban


Resim
Cevapla

“►Abdulkadir Geylani◄” sayfasına dön