İMÂM-I BUSEYRÎ ve KASÎDE-İ BÜRDE
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
121-
تَمْضِي الَيَالِي وَلَا يَدْرُونَ عِدَّتَهَا
مَا لَمْ تَكُنْ مِنْ لَيَالِي الْاَشْهُرِ الْحُرُمِ
Temdl'l-leyâli velâ yedrune iddetehâ
Mâlem tekün min leyâli'l-eşhurı'l-hurumi
Gelip geçen gece-gündüzlerini saşırmşlardı..
Haram ayları gelmese bilmezlerdi ayı, günü sayısını..
Harem Aylar: İslam'dan önce Arabların hasımlarını pusuya düşürseler bile vurmadıkları savaşmayı durdurdıkları aylar ki geçim vs temini serbestti. Bu aylar: Zi'l-ka'de, Zi'l-hicce, Muharrem; Receb.
تَمْضِي الَيَالِي وَلَا يَدْرُونَ عِدَّتَهَا
مَا لَمْ تَكُنْ مِنْ لَيَالِي الْاَشْهُرِ الْحُرُمِ
Temdl'l-leyâli velâ yedrune iddetehâ
Mâlem tekün min leyâli'l-eşhurı'l-hurumi
Gelip geçen gece-gündüzlerini saşırmşlardı..
Haram ayları gelmese bilmezlerdi ayı, günü sayısını..
Harem Aylar: İslam'dan önce Arabların hasımlarını pusuya düşürseler bile vurmadıkları savaşmayı durdurdıkları aylar ki geçim vs temini serbestti. Bu aylar: Zi'l-ka'de, Zi'l-hicce, Muharrem; Receb.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
122-
كَاَنَّمَا الدِّينُ ضَيْفٌ حَلَّ سَاحَتَهُمْ
بِكُلِّ قَرْمٍ اِلَى لَحْمِ الْعِدَى قَرِمٍ
Keennemâ'd-dînü dayfün hâlle sâhatehûm
Bi'külli karmin ilâ lahmi'l-idâ karimi
Sanki misafir gibi olan İslam Dini o mücahidlerin savaş sahalarında yurt buldu.
Onlar öylesine iştahlı ki alıcı kuşlar gibi düşman etine
كَاَنَّمَا الدِّينُ ضَيْفٌ حَلَّ سَاحَتَهُمْ
بِكُلِّ قَرْمٍ اِلَى لَحْمِ الْعِدَى قَرِمٍ
Keennemâ'd-dînü dayfün hâlle sâhatehûm
Bi'külli karmin ilâ lahmi'l-idâ karimi
Sanki misafir gibi olan İslam Dini o mücahidlerin savaş sahalarında yurt buldu.
Onlar öylesine iştahlı ki alıcı kuşlar gibi düşman etine

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
123-
يَجُرُّ بَحْرَ خَمِيسٍ فَوْقَ سَابِحَةٍ
يَرْمِي بِمَوْجٍ مِنَ الْاَبْطَالِ مُلْتَطِمٍ
Yecurru bâhre hamîsin fevka sâbihâtin
Yermi bi mevcin mine'l-ebtâii mültatımi
Sanki bahadırlık denine dalan ordular gibi
Kahramanca vuruşup çarpışan dalgalar gibi İslam mücahidleri
Hamaset : Yaradılıştan olan cesâret. Bahadırlık. Cesurluk. Kahramanlık. Yiğitlik.
Sâbih : Yüzen, yüzücü.
يَجُرُّ بَحْرَ خَمِيسٍ فَوْقَ سَابِحَةٍ
يَرْمِي بِمَوْجٍ مِنَ الْاَبْطَالِ مُلْتَطِمٍ
Yecurru bâhre hamîsin fevka sâbihâtin
Yermi bi mevcin mine'l-ebtâii mültatımi
Sanki bahadırlık denine dalan ordular gibi
Kahramanca vuruşup çarpışan dalgalar gibi İslam mücahidleri
Hamaset : Yaradılıştan olan cesâret. Bahadırlık. Cesurluk. Kahramanlık. Yiğitlik.
Sâbih : Yüzen, yüzücü.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
124-
مِنْ كُلِّ مُنْتَدِبٍ لِلّٰهِ مُحْتَسِبٍ
يَسْطُوا بِمُسْتَأْصِلٍ لِلْكُفْرِ مُصْطَلِمِ
Min külli müntedibin lillâhi muhtesibin
Yestû bi müste'sılin li'l-küfri mustalimi
Onlar ki Allahın davetçileridirler, bildikleri tek şey Onun için koşmaktır.
Küfrü kökünden söküp atmaktır hesabları, hamleleri onun içindir
Nedebe : Davet etmek.
Müstesil : (İstisal. dan) Kökünden koparan. * Ele geçiren.
مِنْ كُلِّ مُنْتَدِبٍ لِلّٰهِ مُحْتَسِبٍ
يَسْطُوا بِمُسْتَأْصِلٍ لِلْكُفْرِ مُصْطَلِمِ
Min külli müntedibin lillâhi muhtesibin
Yestû bi müste'sılin li'l-küfri mustalimi
Onlar ki Allahın davetçileridirler, bildikleri tek şey Onun için koşmaktır.
Küfrü kökünden söküp atmaktır hesabları, hamleleri onun içindir
Nedebe : Davet etmek.
Müstesil : (İstisal. dan) Kökünden koparan. * Ele geçiren.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
125-
حَتَّى غَدَتْ مِلَّةُ الْاِسْلَامِ وَهْيَ بِهِمْ
مِنَ بَعْدِ غُرْبَتِهَا مَوْصُولَةَ الرَّحِيمِ
Hattâ gadet milletü'l-İslami vehye bihim
Min bâ'di gurbetihâ mevsûlete'r-rahimi
Hem de o bahadırlar ile bu Millet-i İslam kurtuldu yalnızlıktan, yaşadığı gurbetten Sila-yı Rahîme kavuştu, yurdunu buldu
حَتَّى غَدَتْ مِلَّةُ الْاِسْلَامِ وَهْيَ بِهِمْ
مِنَ بَعْدِ غُرْبَتِهَا مَوْصُولَةَ الرَّحِيمِ
Hattâ gadet milletü'l-İslami vehye bihim
Min bâ'di gurbetihâ mevsûlete'r-rahimi
Hem de o bahadırlar ile bu Millet-i İslam kurtuldu yalnızlıktan, yaşadığı gurbetten Sila-yı Rahîme kavuştu, yurdunu buldu

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
126-
مَكْفُولَةَ اَبَداً مِنْهُمْ بِخَيْرِ اَبٍ
وَ خَيْرِ بَعْلٍ فَلَمْ تَيْتَمْ وَ لَمْ تَءِمِ
Mekfûleten ebeden minhûm bi hayri ebin
Ve hayri bâ'lin felem teytem velem teimi
Artık bu İslam dinini Allah, ordusuyla ebediyen koruyacak.
En hayırlı ana baba elinde olup yetim kalmayacak.
En hayırlı karı-koca elinde olup dul da kalmayacak..
Mekful : (Kefâlet. den) Kefil olmuş veya kefil olunmuş.
Bal : Karıkocadan herbiri.
مَكْفُولَةَ اَبَداً مِنْهُمْ بِخَيْرِ اَبٍ
وَ خَيْرِ بَعْلٍ فَلَمْ تَيْتَمْ وَ لَمْ تَءِمِ
Mekfûleten ebeden minhûm bi hayri ebin
Ve hayri bâ'lin felem teytem velem teimi
Artık bu İslam dinini Allah, ordusuyla ebediyen koruyacak.
En hayırlı ana baba elinde olup yetim kalmayacak.
En hayırlı karı-koca elinde olup dul da kalmayacak..
Mekful : (Kefâlet. den) Kefil olmuş veya kefil olunmuş.
Bal : Karıkocadan herbiri.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
127-
هُمُ الْجِبَالُ فَسَلْ عَنْهُمْ مُصَادِمَهُمْ
مَاذَا رَأَوْ مِنْهُمُ فِي كُلِّ مُصْطَدَمِ
Hümü'l-cibâlü fesel anhûm müsadimehüm
Mâzâ reev minhum fî külli mustademi
Onlar savaşta yüce dağlar gibidir.
Sen onları, onlarla vuruşanlara sor!
Tüm savaş meydanlarında neler gördüklerini onlarla çapışanlara sor!
Müsadime : Çarpışan, vuruşan.
هُمُ الْجِبَالُ فَسَلْ عَنْهُمْ مُصَادِمَهُمْ
مَاذَا رَأَوْ مِنْهُمُ فِي كُلِّ مُصْطَدَمِ
Hümü'l-cibâlü fesel anhûm müsadimehüm
Mâzâ reev minhum fî külli mustademi
Onlar savaşta yüce dağlar gibidir.
Sen onları, onlarla vuruşanlara sor!
Tüm savaş meydanlarında neler gördüklerini onlarla çapışanlara sor!
Müsadime : Çarpışan, vuruşan.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
128-
وَ سَلْ حُنَيْناً وَ سَلْ بَدْراً وَ سَلْ اُحُداً
فُصُولَ حَتْفٍ لَهُمْ اَدْهٰى مِنَ الْوَخَمِ
Ve sel Huneynen ve sel Bedren ve sel Uhuden
Fusûle hatfîn lehüm edhâ mine'l-vehami
Huneyne sor, Bedire sor, Uhuda sor!..
Hepsine sor!
O sıralarda taundan beter idi onlar, düşman için ölümde..
Hatf : Ölüm. Ölmek. Vefat etmek.
Vehamet : Zor, güçlük. * Ağırlık. Tehlike. Muhatara. Neticesi fena. * Hazım güçlüğü, sindirim zorluğu. * Korkulacak hal, tehlikeli vaziyet.
وَ سَلْ حُنَيْناً وَ سَلْ بَدْراً وَ سَلْ اُحُداً
فُصُولَ حَتْفٍ لَهُمْ اَدْهٰى مِنَ الْوَخَمِ
Ve sel Huneynen ve sel Bedren ve sel Uhuden
Fusûle hatfîn lehüm edhâ mine'l-vehami
Huneyne sor, Bedire sor, Uhuda sor!..
Hepsine sor!
O sıralarda taundan beter idi onlar, düşman için ölümde..
Hatf : Ölüm. Ölmek. Vefat etmek.
Vehamet : Zor, güçlük. * Ağırlık. Tehlike. Muhatara. Neticesi fena. * Hazım güçlüğü, sindirim zorluğu. * Korkulacak hal, tehlikeli vaziyet.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
131-
شَاكِي السِّلَاحِ لَهُمْ سِيمَا تُمَيِّيزُهُمْ
وَ الْوَرْدُ يَمْتَازُ بِالسِّيمَا مِنَ السَّلَمِ
Şâki's-silâhi lehüm simâ tümeyyizühüm
Ve'l-verdü yemtâzü bi's-sîmâ mine's-selemi
Harp âletleri her zaman keskin ve hazır olan kimseler onlar, yüzlerinden bellidir tekmil silah yiğitlikleri.
Nasıl ki gül simâsıyla ayrılırsa gülsüz selem ağacından..
Şâki's-silâh : Harp âletleri keskin ve hazır olan kimse.
İmtiyaz : Diğerlerinden ayrılmak. Farklı olmak, benzerlerinden ayrılmak.
Selem : Gülgillerden bir ağaç.
شَاكِي السِّلَاحِ لَهُمْ سِيمَا تُمَيِّيزُهُمْ
وَ الْوَرْدُ يَمْتَازُ بِالسِّيمَا مِنَ السَّلَمِ
Şâki's-silâhi lehüm simâ tümeyyizühüm
Ve'l-verdü yemtâzü bi's-sîmâ mine's-selemi
Harp âletleri her zaman keskin ve hazır olan kimseler onlar, yüzlerinden bellidir tekmil silah yiğitlikleri.
Nasıl ki gül simâsıyla ayrılırsa gülsüz selem ağacından..
Şâki's-silâh : Harp âletleri keskin ve hazır olan kimse.
İmtiyaz : Diğerlerinden ayrılmak. Farklı olmak, benzerlerinden ayrılmak.
Selem : Gülgillerden bir ağaç.
En son nur-ye tarafından 14 Haz 2009, 07:47 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
132-
تَهْدِي اِلَيْكَ رِيَاحُ النَّصْرِ نَشْرَهُمُ
فَتَحْسَبُ الزَّهْرَ فِي الْاَكْمَامِ كُلَّ كَمِي
Tühdi ileyke riyâhu'n-nâsri neşrehümü
Fe tahsebü'z-zehre fî'l-ekmâmi külle kemî
Onların kokularını zafer rüzgarları getirir.
Sen her bir yiğidin ter damlasını, tomurcuğundan çıkan çiçek bil-say!..
Ekmâm : (Kimm. C.) Tomurcuklar. Ağaç çiçeklerinin kapçıkları.
Kemî : (C.: Kümât) Yiğit, kahraman, bahadır. Savaşçı, cengâver.
تَهْدِي اِلَيْكَ رِيَاحُ النَّصْرِ نَشْرَهُمُ
فَتَحْسَبُ الزَّهْرَ فِي الْاَكْمَامِ كُلَّ كَمِي
Tühdi ileyke riyâhu'n-nâsri neşrehümü
Fe tahsebü'z-zehre fî'l-ekmâmi külle kemî
Onların kokularını zafer rüzgarları getirir.
Sen her bir yiğidin ter damlasını, tomurcuğundan çıkan çiçek bil-say!..
Ekmâm : (Kimm. C.) Tomurcuklar. Ağaç çiçeklerinin kapçıkları.
Kemî : (C.: Kümât) Yiğit, kahraman, bahadır. Savaşçı, cengâver.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
133-
كَاَنَّهُمْ فِي ظُهُورِ الْحَيْلِ نَبْتُ رُباً
مِنْ شِدَّةِ الْحَزْمِ لَا مِنْ شِدَّةِ الْحُزُمِ
Keennehüm fî zuhûri'l-h'ayli nebtü ruben
Min şiddeti'l-hazmi lâ min şiddeti'l-huzumi
Sanki onlar atların sırtında sarp dağların ağacı gibi sağlam ve dik dururlar.
Bu hâlleri ata çekilen sağlam kolndan değil, cihaddakii azim ve sabırlarındadı
Hazame : İşinde akıllı, tedbirli sağlam olan kişi.
Şidddetil- Hızam : Ata kolan çakmek.
كَاَنَّهُمْ فِي ظُهُورِ الْحَيْلِ نَبْتُ رُباً
مِنْ شِدَّةِ الْحَزْمِ لَا مِنْ شِدَّةِ الْحُزُمِ
Keennehüm fî zuhûri'l-h'ayli nebtü ruben
Min şiddeti'l-hazmi lâ min şiddeti'l-huzumi
Sanki onlar atların sırtında sarp dağların ağacı gibi sağlam ve dik dururlar.
Bu hâlleri ata çekilen sağlam kolndan değil, cihaddakii azim ve sabırlarındadı
Hazame : İşinde akıllı, tedbirli sağlam olan kişi.
Şidddetil- Hızam : Ata kolan çakmek.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
134-
طَارَتْ قُلُوبُ الْعِدٰى مِنْ بَأْسِهِمْ فَرَقاً
فَمَا تُفَرِّقُ بَيْننَ الْبَهْمِ وَالْبُهَمِ
Târet kulübü'l-ıdâ min-be'sihim ferekan
Femâ tüferriku beyne'l-behmi ve'l-bühemi
Savaşta mücahidin narasının şiddetinden düşmanın ödü kopup ağzına gelirdi.
Fark edemez olurdu koyun melemesi mi? Aslan kükremesi mi?
Bes : Azab, şiddet. Korku. * Zarar, ziyan. * Zorluk, meşakkat, zahmet. * Fenalık. (Arapçada: "Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fenâ durumda olmak" mânâlarına gelir.)
Ferak : (C: Efrâk) Korku.
Behim : (Behime) Dört ayaklı hayvan.
طَارَتْ قُلُوبُ الْعِدٰى مِنْ بَأْسِهِمْ فَرَقاً
فَمَا تُفَرِّقُ بَيْننَ الْبَهْمِ وَالْبُهَمِ
Târet kulübü'l-ıdâ min-be'sihim ferekan
Femâ tüferriku beyne'l-behmi ve'l-bühemi
Savaşta mücahidin narasının şiddetinden düşmanın ödü kopup ağzına gelirdi.
Fark edemez olurdu koyun melemesi mi? Aslan kükremesi mi?
Bes : Azab, şiddet. Korku. * Zarar, ziyan. * Zorluk, meşakkat, zahmet. * Fenalık. (Arapçada: "Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fenâ durumda olmak" mânâlarına gelir.)
Ferak : (C: Efrâk) Korku.
Behim : (Behime) Dört ayaklı hayvan.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
135-
وَ مَنْ تَكُنء بِرَسُولِ اللّهِ نُصْرضتُهُ
اِنْ تَلْقَه الْاُسْدُ فِي اٰجَامِهَا تَجِمِ
Ve men tekün bi Resûlillâhi nusretühû
İn telkahü'l-üsdü fî ecâmihâ tecimi
Kim Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in yardıyla birlikte olursa,
Ormanda asalana rastlasa aslan yabancılığı bırakır, uslanır, saygı duyar.
وَ مَنْ تَكُنء بِرَسُولِ اللّهِ نُصْرضتُهُ
اِنْ تَلْقَه الْاُسْدُ فِي اٰجَامِهَا تَجِمِ
Ve men tekün bi Resûlillâhi nusretühû
İn telkahü'l-üsdü fî ecâmihâ tecimi
Kim Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in yardıyla birlikte olursa,
Ormanda asalana rastlasa aslan yabancılığı bırakır, uslanır, saygı duyar.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
136-
وَلَنْ تَرَى مِنْ وَلِيٍّ غَيْرِ مُنْتَصِرٍ
بِهِ وَ لَا مِنء عَدُوٍّ غَيْرَ مُنْقَصِمٍ
Ve len terâ min veliyyin gayri muntesırın
Bihî velâ min aduvvin gayre munkasımı
O yüce Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile olup da, nusrete ermemiş bir tek dostunu göremeyeceksin!
Yardımını görmeyen dostu yoktur.
Yine Ona düşman olan birinin de hezimetten kurtulduğunu göremeyeceksin!
Tokadını yemeyen düşmanı da olamaz, er-geç yer!
Nusret : (Nusrat) Yardım. Cenab-ı Hakkın yardımı, hususen ruhani muavenet. Zafer, galebe, fetih, üstünlük, başarı, düşmana gâlib olmak.
وَلَنْ تَرَى مِنْ وَلِيٍّ غَيْرِ مُنْتَصِرٍ
بِهِ وَ لَا مِنء عَدُوٍّ غَيْرَ مُنْقَصِمٍ
Ve len terâ min veliyyin gayri muntesırın
Bihî velâ min aduvvin gayre munkasımı
O yüce Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile olup da, nusrete ermemiş bir tek dostunu göremeyeceksin!
Yardımını görmeyen dostu yoktur.
Yine Ona düşman olan birinin de hezimetten kurtulduğunu göremeyeceksin!
Tokadını yemeyen düşmanı da olamaz, er-geç yer!
Nusret : (Nusrat) Yardım. Cenab-ı Hakkın yardımı, hususen ruhani muavenet. Zafer, galebe, fetih, üstünlük, başarı, düşmana gâlib olmak.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
137-
اَحَلَّ اُمَّتَهُ فِي حِرْزِ مِلَّتِهِ
كَالْلَيْثِ حَلَّ مَعَ الْاَشْبَالِ فِي اَجَمِ
Ehâlle ümmetehû fî hırzı milletihî
Ke'l-leysi hâlle meâ'l-eşbâli rı ecemi
Ümmetinin üstüne İslam dininin koruyucu kanatlarını gerdi.
Aslan yavrularını ormanın koruduğu gibi
Hırz : Melce'. Sığınılacak yer. * Tılsım. Cenab-ı Hakk'ın muhafaza etmesine dair yazılı duâ. * Fık: Bir malın âdet üzere muhafazasına mahsus yer. * Muhafaza etmek.
Hırz-ı milletihî : İslam dininin koruyucu kanatları
Eşbal : (Şibl. C.) Arslan yavruları.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
138-
كَمْ جَدَّلَتْ كَلِمَاتُ اللّهِ مِنْ جَدَلٍ
فِيهِ وَ كَمْ خَصَّمَ الْبُرْهَانُ مِنْ خَصِمِ
Kem Ceddelet kelimâtüllâhi min cedelin
Fihi ve kem hassame'l-bürhânü min hasımı
Nice kendisi hakkında cedele kalkışan azgını çarptı Kelimetullah!
Ve nice hasmını karşı delilleriyle yere indirdi Kurân-ı Kerîm!..
Cedel : Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. (Diyalektik) * Man: Meşhur veya müsellem mukaddemelerden terekküb eden kıyastır.
Hasm : (Hasım) Muhâlif. Karşı taraf. Düşman.
Bürhan : Delil, hüccet, isbat vasıtası.
كَمْ جَدَّلَتْ كَلِمَاتُ اللّهِ مِنْ جَدَلٍ
فِيهِ وَ كَمْ خَصَّمَ الْبُرْهَانُ مِنْ خَصِمِ
Kem Ceddelet kelimâtüllâhi min cedelin
Fihi ve kem hassame'l-bürhânü min hasımı
Nice kendisi hakkında cedele kalkışan azgını çarptı Kelimetullah!
Ve nice hasmını karşı delilleriyle yere indirdi Kurân-ı Kerîm!..
Cedel : Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. (Diyalektik) * Man: Meşhur veya müsellem mukaddemelerden terekküb eden kıyastır.
Hasm : (Hasım) Muhâlif. Karşı taraf. Düşman.
Bürhan : Delil, hüccet, isbat vasıtası.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
139-
كَقَاكَ بِالْعِلْمِ فِي الْاُمِّيِّ مُعْجِزَةَ
فِي الْجَاهِلِيَّةِ وَ التَّأْدِيبِ فِي الْيُتُمِ
Kefâke bi'l-ilmi fî'l-ûmmiyyi mu'cizeten
Fi'l-câhiliyyeti ve't-te'dibi fî'l-yütümi
Bilnemezlik amasından mucizeleri, ilim olarak yeter Sana!
O, câhiliyyet içinde yetim iken muhteşem edebi..
Terbiyesi azim ahlâkı..
Ve Sen!
Ey Amâ Âleminden-akılla bilinemezlik diyarından haber getiren Nebiyyül-Ümmî!..
كَقَاكَ بِالْعِلْمِ فِي الْاُمِّيِّ مُعْجِزَةَ
فِي الْجَاهِلِيَّةِ وَ التَّأْدِيبِ فِي الْيُتُمِ
Kefâke bi'l-ilmi fî'l-ûmmiyyi mu'cizeten
Fi'l-câhiliyyeti ve't-te'dibi fî'l-yütümi
Bilnemezlik amasından mucizeleri, ilim olarak yeter Sana!
O, câhiliyyet içinde yetim iken muhteşem edebi..
Terbiyesi azim ahlâkı..
Ve Sen!
Ey Amâ Âleminden-akılla bilinemezlik diyarından haber getiren Nebiyyül-Ümmî!..

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
IX- Bölüm: Allahu Zül-Celâlden Mağfiret Dileme
140-
خضدَمْتُهُ بِمَدِيحٍ اَسْتَقِيلُ بِهِ
ذُنُبَ عُمْرٍ مَضَى فِي الشِّعْرِ وَالْخِدَمِ
Hademtühâ bi medihin estekîlü bihî
Zünûbe-umrin medâ fî'ş-şi'ri ve'l-hıdemi
Onu överek hizmetinmi sunup kabul buyurmasını dilerim.
Memurlukta ve şâirlikte günah içinde geçen ömrüme yanarım da affımı dilerim!
140-
خضدَمْتُهُ بِمَدِيحٍ اَسْتَقِيلُ بِهِ
ذُنُبَ عُمْرٍ مَضَى فِي الشِّعْرِ وَالْخِدَمِ
Hademtühâ bi medihin estekîlü bihî
Zünûbe-umrin medâ fî'ş-şi'ri ve'l-hıdemi
Onu överek hizmetinmi sunup kabul buyurmasını dilerim.
Memurlukta ve şâirlikte günah içinde geçen ömrüme yanarım da affımı dilerim!

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
141-
اِذْ قَلَّدَانِيَ مَا تُخْشَى عَوَاقِبُهُ
كَاَنَّنِي بِهِمَا هَدْيٌ مِنَ النَّعَمِ
İz kalledâniye mâ tuhşâ avâkibuhû
Keennenî bihimâ hedyün mine'n-neami
Geçen yılların hevâ şiirleri sanki boynuma geçen bir boyunduruk da korkunç sonuca doğru beni sürüklüyor.
Geçen yıllardaki memurluk ve şâirlik boyunduruğuyla ben, gerdanlık takılıp süslenmiş kurbanlık bir koyuna benziyorum.
Kalledân : Boyunduruk.
Avakib : (Akibet. C.) Encamlar. Akibetler. Sonlar.
Haşyet : Korku ve dehşet.
Hedy : Kurbanlık
Neam : At, deve, sığır, koyun gibi dört ayaklı hayvana da denir.
اِذْ قَلَّدَانِيَ مَا تُخْشَى عَوَاقِبُهُ
كَاَنَّنِي بِهِمَا هَدْيٌ مِنَ النَّعَمِ
İz kalledâniye mâ tuhşâ avâkibuhû
Keennenî bihimâ hedyün mine'n-neami
Geçen yılların hevâ şiirleri sanki boynuma geçen bir boyunduruk da korkunç sonuca doğru beni sürüklüyor.
Geçen yıllardaki memurluk ve şâirlik boyunduruğuyla ben, gerdanlık takılıp süslenmiş kurbanlık bir koyuna benziyorum.
Kalledân : Boyunduruk.
Avakib : (Akibet. C.) Encamlar. Akibetler. Sonlar.
Haşyet : Korku ve dehşet.
Hedy : Kurbanlık
Neam : At, deve, sığır, koyun gibi dört ayaklı hayvana da denir.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
142-
اَطَعْتُ غَيَّ الصِّبَا فِي الْحَالَتَيْنِ وَمَا
حَصَّلْتُ اِلَّا عَلَى الْاٰثَامِ وَ النَّدَمِ
Eta'tü gayye's-sıbâ fî'l-hâleteyni vemâ
Hassaltü illâ alâ'l-âsâmi ve'n-nedemi
Bu iki hâl içinde süt emen bebe aldandım uydum gittim yâd elleri övmeye yermeye..
Ben böylece yıllarca günah ve pişmanlık topladım durdum!...
Ben ne çocukluk yapmış da toplamışım bu kadar suç ve pişmanlığı bilemem!..
Sabi : Henüz süt emen çocuk. * Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk. * Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk.
Gayy : Aklın istikametini, yolun doğrusunu kaybetmek. Rüşdün zıddı.
Nedem : Pişman olma, nedamet, pişmanlık.
اَطَعْتُ غَيَّ الصِّبَا فِي الْحَالَتَيْنِ وَمَا
حَصَّلْتُ اِلَّا عَلَى الْاٰثَامِ وَ النَّدَمِ
Eta'tü gayye's-sıbâ fî'l-hâleteyni vemâ
Hassaltü illâ alâ'l-âsâmi ve'n-nedemi
Bu iki hâl içinde süt emen bebe aldandım uydum gittim yâd elleri övmeye yermeye..
Ben böylece yıllarca günah ve pişmanlık topladım durdum!...
Ben ne çocukluk yapmış da toplamışım bu kadar suç ve pişmanlığı bilemem!..
Sabi : Henüz süt emen çocuk. * Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk. * Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk.
Gayy : Aklın istikametini, yolun doğrusunu kaybetmek. Rüşdün zıddı.
Nedem : Pişman olma, nedamet, pişmanlık.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
143-
فَيَا خَسَارَةَ نَفْسٍ فِي تَجَارَتِهَا
لَمْ تَشْتَرِ الدِّينَ بِالدُّنْيَا وَلَمْ تَسُمِ
Feyâ hasârete nefsin fî ticâretihâ
Lem teşteri'd-dîne bi'd-dünyâ velem tesümi
Ne kadar yazık o nefse ki;
Ömür ticaretinde dinini verip dünyayı satın alıyor!
Hiçbir kural tanımdan istediğini yapıyor da sonunu düşünmüyor!
Hüsran o ki, kâr için ticarete girişir de, bırak kazanç elde etmeyi ana parayı da yer bitirirse hüsran düşmüş demektir!
Sâme : başını alıp istediği yere çekip gitmek..
فَيَا خَسَارَةَ نَفْسٍ فِي تَجَارَتِهَا
لَمْ تَشْتَرِ الدِّينَ بِالدُّنْيَا وَلَمْ تَسُمِ
Feyâ hasârete nefsin fî ticâretihâ
Lem teşteri'd-dîne bi'd-dünyâ velem tesümi
Ne kadar yazık o nefse ki;
Ömür ticaretinde dinini verip dünyayı satın alıyor!
Hiçbir kural tanımdan istediğini yapıyor da sonunu düşünmüyor!
Hüsran o ki, kâr için ticarete girişir de, bırak kazanç elde etmeyi ana parayı da yer bitirirse hüsran düşmüş demektir!
Sâme : başını alıp istediği yere çekip gitmek..

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
144-
وَمَنْ يَبْعِ اَجَلاً مِنْهُ بِعَاجِلِهِ
يَبْنِ لَهُ الْغَبْنُ فِي بَيعٍ وَ فِي سَلَمٍ
Ve men yebi' ecilen. minhü bi âcilihi
Yebni lehü'l-gâbnü fî beyı'in ve fî Selemi
Kim ki sonuçta vaat edilen en önemli şeyi şimdi, basit, geçici ve nefsî lezzetler uğruna hemen peşince alırsa..
Akılsızlık üzerine buz üstünde bina yapmış gibi olur.
Onun peşin parasını ticaret diye çarçur etmesi tercih ve tedbirden mahrumluğudur!..
Acil : Sonraya bırakılmış. Bir vâdeye bağlı. * Ahiret.
Selem : Peşin para ile veresiye mal alma.
Bey : Satmak. * Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek.
Beâ : Bir şeyi ödünç ve iğreti almak.
Gaben : Rey ve tedbirin zayıf ve eksik olması.
وَمَنْ يَبْعِ اَجَلاً مِنْهُ بِعَاجِلِهِ
يَبْنِ لَهُ الْغَبْنُ فِي بَيعٍ وَ فِي سَلَمٍ
Ve men yebi' ecilen. minhü bi âcilihi
Yebni lehü'l-gâbnü fî beyı'in ve fî Selemi
Kim ki sonuçta vaat edilen en önemli şeyi şimdi, basit, geçici ve nefsî lezzetler uğruna hemen peşince alırsa..
Akılsızlık üzerine buz üstünde bina yapmış gibi olur.
Onun peşin parasını ticaret diye çarçur etmesi tercih ve tedbirden mahrumluğudur!..
Acil : Sonraya bırakılmış. Bir vâdeye bağlı. * Ahiret.
Selem : Peşin para ile veresiye mal alma.
Bey : Satmak. * Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek.
Beâ : Bir şeyi ödünç ve iğreti almak.
Gaben : Rey ve tedbirin zayıf ve eksik olması.

- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9115
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

145-
اِنْ اٰتِ ذَنْباً فَمَا عَهْدِي بِمُنْتَقِضٍ
مِنَ النَّبِيِّ وَلاَ حَبْلِي بِمُنْصَرِمِ
İn âti zenben femâ ahdi bi müntekıdin
Mine'n-nebiyyi velâ hablî bi munsarimi
Ben her ne kadar günahkâr olarak huzuruna gelsem de sözümden dönmüş değilim!
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e teslimyyet-iman-tâbi oluş ve itâat ediş ahdim ve bağım asla kesilmiş değildir..
Nakz-ı ahd : Anlaşmayı bozma, muâhede hükümlerini bozma. Verilen sözde durmama. (Nebz-i ahd da denir)
Munsarım : Kesilen, kat edilen.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
21.Ve ma erselnake illa rahmetel lil âlemin
21. (Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.
(ENBİYÂ 21/107)
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebîyyike, ve
Rasülûke ve
Nebîyyil-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi...
Yâ Latîf! Celle Celalihu
Yâ Kerîm! Celle Celalihu
Yâ Rahîm! Celle Celalihu
Yâ Vedûd! Celle Celalihu
Yâ ALLAH Celle Celalihu
Âmin! Âmin!
