YUNUS HÜRMETİNE

Yunus Emre (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
fatmaana
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 199
Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00

YUNUS HÜRMETİNE

Mesaj gönderen fatmaana »

Resim


YUNUS HÜRMETİNE

"Anadolunun iç aydınlığı" Koca Yunus,
Bütün Anadolu'nun sevgilisi insan sevgisinin, hoşgörünün sınırlarını :

Yaradılmışı hoş gör
Yaradan’dan ötürü


Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil.


Gibi söyleyişlerle kimseye nasip olmayacak ölçüde genişleten Yunus Emre (1240-1320) Tapduk Emre'nin dergâhında uzun süre zevk ve hevesle odun taşımış, ayak işleri yapmıştı.
Ama Tapduk bir türlü arzuladığı gibi Yunus'u ele almıyor, eren lerin gönül deryasından bir katre sunmuyordu.
Yunus bu konuda bir dilekte bulunsa :
"Sen hâlâ dünya kokuyorsun!" deyip savuşturuyordu.
Yunus : "Herhalde benim nasibim burada değil, bir başka şeyhin kapısında!" diyerek Tapduk'a dahi haber vermeden dergâhı terketti.
Ama dergâhtan uzaklaştıkça içini bir hüzün kapladı.
Tapduk Emre'nin kapısında en basit işleri yaparken bile gönlünde bir aydınlık, bir ferahlık, bir yumuşaklık vardı.
Dergâhtan ayrılalı gönlü kararmış, katılaşmıştı, uzaklaştıkça içini Tapduk'a ve dergâha karşı bir hasret kaplıyordu.
Bu yolculuk sürerken bir akşam vakti yedi kişilik bir başka yolcu grubuna rastladı.
İçini kaplayan hüzün ve hasrette belki bir hafifleme olur diye kendi de onlara katıldı.
Yol arkadaşları ermiş kılıklı, yaşlıca insanlardı.
Güven veren halleri vardı.
Birlikte sürdürülen bu yolculuk sırasında bir an geldi ki hiçbirinin çıkınında (azık çantası) birşey kalmadı.
Bir yerde mola verdiler, açlık canlarına tak etmişti.
Bu yedi arkadaştan biri ellerini kaldırıp Yaradan'a niyazda bulundu.
Bu dua ve yakarmanın akabinde önlerinde türlü yiyeceklerle donanmış bir sofra peydah oldu.
Yediler içtiler Rablerine şükrettiler.
Bundan sonra bu yedi yolcudan her biri yolda acıktıkça dua etti ve yemekleri ilahi bir lütuf olarak ikram edildi.
Sonunda dua sırası Yunus'a gelmişti.

Yunus soğuk terler döküyordu.
İşin içinde mahcup olmak vardı.
Yol arkadaşlarının her biri Allah katında makbul kişilerdi ki duaları kabul görüyordu.
Kendinin böyle bir imtiyazı yoktu.
Ama duayı yapacaktı, çaresi yoktu.
Bütün varlığı ve içtenliğiyle Allahla yalvardı:
"Ya Rabbi, şu yol ar kadaşlarım sana kimin yüzü suyu hürmetine yalvarıyorlarsa ben de onun yüzü suyu hürmetine yalvarıyorum, beni mahcup etme!.."
Bu duanın arkasından öncekilerin iki katı yiyecek içecek lütfedildi.
Şaşkınlık sırası yedi yolcudaydı. Sordular:
“Ey arkadaş, sen kimin hürmetine dua ettin?”
Yunus :
“Önce siz söyleyin!” dedi.
Açıkladılar:
“Biz Tapduk Emre'nin dergâhında Yunus adında çok makbul ve muteber bir derviş varmış onun hürmetine Allah'a yakarmıştık!"
Yunus esas şimdi mahcup olmuştu.
Yunus'un kendisi olduğunu açıklamaya utandı.
Tapduk Emre'ye karşı da kalbini bozmuştu.
Halbuki Tapduk ona Allah yolunda epeyi dereceler kazandırmıştı.
Büyük bir pişmanlık içinde, bedeninden sıyrılmış bir ruh gibi akarak Tapduk dergâhına döndü ve şeyhine bu defa kendini kayıtsız şartsız teslim etti.
[url=http://www.muhammedinur.com][img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/ftm11fh9.gif[/img][/url]
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen derunilale »

Hayy Allah razı olsun fatma anam..acizane bende geri dönüşünün hikayesini yazayım:

Şeyhinin hânesine varıp kapıyı tıklattı. Hazret-i Pir’in hanımı çıktı. Yûnus’u karşısında gören vâlide hanım, ona:

“ –Evladım! Niçin böyle yaptın? Hocanı incittin. ” dedi.

Sonra da Yûnus’un nedâmetle ıslanmış gözlerine ve boynu büyük haline bakarak:

“ –Oğlum! Taptuk Hazretleri birazdan dışarı çıkacaklar. Bu eşikte bekle! Ayağı sana takılınca: Bu kimdir? diye sorar. Ben de: -Yûnus efendim! derim. Şâyet:Hangi Yûnus? derse, anla ki seni gönlünden çıkarmıştır. O zaman durmayıp gidersin. Eğer:Bizim Yûnus mu?derse, bil ki seni affetmiştir. ” dedi.


Dertli Yûnus, bütün rûhunu saran bir nedâmetle başını eşiğe koydu. Beklemeye başladı. Birazdan Taptuk Emre Hazretleri kapıda göründü. Zâhiri gözleri a‘mâ, kalbi ise güneş gibiydi. Ayağı Yûnus’un başına değince:

“ –Bu kimdir? ” dedi.

Hanımı:

“ –Yûnus! ” dedi.

Bir ân sükût eyleyen Hazret-i Pir, önünde tedirgin bir vaziyette gözyaşı döken Yûnus’un hâlini kalben temâşâ ederek tebessümle:

“ –Bizim Yûnus mu? ” dedi.

Ardından mânidâr bir şekilde konuştu:

“ –Yûnus, evlâdım! Bir meyvenin olgunlaştığını kendisi bilemez. Onu ancak bahçıvan bilir. Bunun gibi bir talebenin kemâlini de en iyi hocası bilir, fakat gayretlerine devam etmesi ve kendisinde bir varlık hissetmemesi için belli bir mertebeye kadar ondan hakîkati gizleyerek onu daha ilerlere götürür! ” dedi.

Efendimiz(sav) "yusuflarıyız" inşaAllah..hatamız çok olur edeb eksiğimiz çoktur(nefsime hitaben)..Rabbimizin izniyle Resulullah efendimiz(sav) himmetiyle kapıya diz çöker boyun bükeriz..

"Bizim Yunus" nidasını duyduk mu secde eder Allah'a şükrederiz..
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Resim


Allah Allah Diyor

Ağaçtaki kuşlar ile
Dallar Allah Allah diyor
Gözden akan yaşlar ile
Diller Allah Allah diyor

Yerde gökte olanları
Yaratandır bunca varı
Mevlâ’yı zikreyler arı
Ballar Allah Allah diyor

Yeryüzündeki böcekler
Göz önündedir gerçekler
Türlü renkteki çiçekler
Güller Allah Allah diyor

Bizi bu ana getiren
Allah’tır işi bitiren
İnsanoğlunu götüren
Yollar Allah Allah diyor

Gelir geçer günler aylar
Aşkın deryasını boylar
Şu akan dereler çaylar
Seller Allah Allah diyor

Allah her yüceden yüce
Hiç uyumaz gündüz gece
Ömer Tombul gibi nice
Kullar Allah Allah diyor

HALK ŞAİRİ ÖMER TOMBUL


Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:


YUNUS EMRE-M-İZ (ks)

DERvişin Dertli Denginde
Muhammedî Mihenginde
Sırr Sıbgatullah Renginde
AK Alevin AL ı Yunus!..

Resim

Ölü-Diri, Yalan-Gerçek
Gönül Göze Gizli Mercek
CANlar ÇÖLü Çile Çiçek
Petek Petek BAL ı Yunus!..

Resim

Toz-Toprağı KuMu AŞKın
YaN-AN IşIk MuMu AŞKın
TeVHiDin ToHuMu AŞKın
AŞK Ağacın DAL ı Yunus!..

Resim

GÜLden GÜLşenden İÇerü
cAN Evi TeNden İÇerü
Bir BEN Var BeNden İÇerü
Hâl İçinde HÂL ı Yunus!..

Resim

Yedi İKLimi Dürer-Büker
Eritir gÖZünden Döker
Der-ya, Damlaya Diz Çöker
Halis MEVLÂ MAL ı Yunus!..

Resim

Muhammedî İZ-imİZdir
HaYY BİRimiz BİZ-imİZdir
gİZli Gönül gİZ-imİZdir
AŞK ATInın NAL ı Yunus!..

Resim

“BEN” deki, BENden İÇeri
“O” na KILIF Etle – Deri
SıRR-ı SıFıRın Seferi
SILA mızın SALL ı Yunus!..

Resim

BuZlar-TuZlar SöZle ERir
Sen Sormadan Cevab Verir
Her AN KıBLeyi Gösterir
HaKK EREnler EL i Yunus!..

Resim

“Gel Gör Beni AŞK Neyledi!”
AKLımızı Deli Eyledi
Coştu cANından Söyledi
Sînemizin SEL i Yunus!..

Resim

Hakk ÂŞIK Benzer BüLBüLe
GüL KoKusun DÖKer GÜLe
EL ELe - GÖNÜL GÖNÜLE
YâR Yurdunun YEL i Yunus!..

Resim

FITRÎ FEVZİ FeVZasında
HaYYU’l- KaYYum HaVZasında
RESÛLULLAH RaVZasında
“BİZ BİR-İZ” cAN “BİL!” i Yunus!..

Resim

HAYR-AN OLduk Cevl-ANında
“Lâ İlâhe!..” Seyr-ANında
“İllâ ALLAH!..” Devr-ANında
DÖNen ÇARK-ı ÇİL i Yunus!..

Resim

BİZ BİR-İZ ÖZde ÖZ İle
Gönül Gözünde KÖZ İle
Tevhid Eyler TeK SÖZ İle
Yetmiş İKİ DİL i Yunus!..

Resim

NûN NûRu, MîM Hokkasında
SıRR-ı Âli NOKTAsında
DÖNenlerin ORTAsında
Merkezin MîM MİL i Yunus!..

Resim

Mahşerdir Kâlu Belâ’ya
SeSi SıRRdır Es Selâ’ya
Gözlerinden Kerbelâ’ya
Döker Fırat-NİL i Yunus!..

Resim

SÖZü Sabit Zemîn Dağı
RESÛLULLAH Emîn Dağı
EHL-i BEYT’in Yemîn-Sağı
ŞAH’ın Şahbaz KOL u Yunus!..

Resim

Kendin BİLenin Her BiRi
RABBını BİLince DİRİ
Toz-Toprak OLsun Kırmiri
Gelsin-Geçsin YOL u Yunus!..

Resim

AHADü’l- AHMED ÂhiDi
“TEK” leyen Kahhâr VâhiDi
Ölür mü HAKK’ın Şâhidi
“ÖLܔ lere ÖLÜ Yunus!..

Resim

Oturmaz El Sofrasına
Toz Kondurmaz Hakk Hasına
Nesl-i Cedîd İNŞA’sına
Melâmetin ÇÖL ü Yunus!..

Resim

Hacı Osman Babam Ünlerdi
Söyler Yunus’tan Dinlerdi
İZini İzler İNlerdi
Tevhidin Tuz GÖLü Yunus!..

Resim

Âşıkların Sertacı Dost
Muhabbetin Mi’racı Dost
İKİ liğin İLACI Dost
HAKK’ın Seçkin KULu Yunus!..

Resim

İlmek İlmek DOKUnAN Hayy
Nefes Nefes KOKUnAN Hayy
Kelâmında OKUnAN Hayy
RESÛLULLAH GÜLü Yunus!..

Resim

KuL İhvANî’m SıRR SERilmez
ÇİLEsİZ SıRRa ERilmez
ÖLÜler ÖLdü DİRİlmez
TEVHİDULLAH TÜLü Yunus!..


04.11.09 01:36
CeRR de..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim




ZEVK 3601

TAŞa TUTsun BİLmeyenler! MUHABbette MELÂM OLsun!
KELÂMULLAH El HAYY DİLİ! KEMÂLâtta KELÂM OLsun!
RESÛLULLAH HESABIna HAYYatın HİBe EDENler
EZEL – EBED BİLdiğimiz YÛNUSlara SELÂM OLsun!..


04.05.09 22:53
ANda ANda..
En son nur-ye tarafından 07 Kas 2009, 22:25 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: Hakk'ı Halkaça seven Yunus Emre'mizi,
Anadolu insanı o kadar çok ve devamlı sevmiştir ki her diyârda bir türbesi ve her evde bir Emre'si vardır, oğlu ya da torunu..
Muhammedi melâmetin Koca Yunusu, Ruhun şâd olsun ve rahmetler yağsın..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

YUNUS


Yunus ruhanî âlemi seyir hâlindedir.
Oranın hakikatlerini gizli kapaklı oranın boyası ile “ne olduğunu anlamak güç” bir resim çizmiştir. Sözlerle...
Bu sözleri savurup atmıştır.
Hani yeni sitil bir resim var.
Birtakım boyalar, karmakarışık şekiller, birşey anlaşılmıyor. (Picasso, Lot)
Ama çizen ressamın bu karışık şeyleri tabiata baktığı zaman dıştan içinde husule gelen renklerle şekillerin yaptığı te’sirleri çizmiştir.
Yunus da benzemez ama biz misal olarak öyle dedik.


Yunus şâir değildir.
Âdetâ görünmeyen fakat sevilen birşeyi ekran üzerine sözlerle aksettirmiştir.
Demiyor mu ki:
“Yunus bir söz söyledi, hiçbir söze benzemez”.
Yunus'u edebiyatçılar, tetkik edenler onu madde âlemine çekiyorlar.
Böylelikle Yunus'u bir taraftan çekiyor diğerleri bir taraftan.
Böyle olmaz!..
Yunus'u anlamak için onun tarafına gitmek, usullerine sarılmak, orayı öğrenmek, o âlemle temasla olur.
Aksi olmaz!..


Celâleddini Rumî hâlbuki öyle değil.
Diğer âlemden dünyaya doğru çekmeye çalışırken yanlışlıklara düşmüştür.
Çamurlu su içilmez.
Temiz su içilir.
Fakat temiz su da çamurlanabilir,
Çamurlanmamağa uğraşmak gerek!..


Celâleddini Rumî peşinde koşanlara bak!
Yunus'un peşine düşenlere bak!..
Yunus'u anlamak için Yunus'a Yunusça yanaşmak gerek.


Rumî sönmüş bir balon, yere nasıl inerse öyle inmiş.
Şişmiş bir balon nasıl yükselirse Yunus da öyle...


Biri insanı dünyaya çekiyor.
Diğeri: “Öteye gel!” diyor.
Gelmek başka,
Çekmek başka,
“Gel!..” demek daha başka…
“İsteyen gelsin!” Yunus öyle diyor.
Diğeri: “Hep gel!” diyor. “Kim olursan olsun gel!..”


Celâleddini Rumî'yi her taraftan çektiler, şaşırdı, dönmeye başladı.
Çekenler de dönmeye başladı.
Çekenler de dönmeye başladı…
Yunus'u çekiyorlar gelmiyor.
Onu yolundan çözemez kimse.
Çözemedi de...
Kendini onun yoluna uydurursan Yunus'u anlarsın…


Yunus: “Sevelim, sevilelim!” demiş diyorlar.
Bu söz uydurma.
Yunus öyle birşey söylememiştir.
“Peki kimi sevelim, kim tarafından sevilelim?”
Uydurma cevaplar alırsın.
Bu söz uydurmadır.
Yunus da böyle söylememiştir ağam...

“Çıktım erek dalına anda yedim üzümü. Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu.”
Yukardaki Yunus'un bu sözleri anlaşılmaz.
Seksen türlü mânâ verirler.
Yine içinden çıkamazlar.
Bu işin içinden çıkılmayacağını Yunus bu sözlerle anlatır.
Hiç olmazsa onu anlayın.
“Sen anladın mı?” diyeceksin.
Yook...
Ama ağam:
Derya başka
Deniz başka
Balık başka
Yunus balığı başka
Yunus Emre bambaşka…


Nasıl, arı başka.
Çiçek de başka.
Bal ise bambaşka...
Biri canlı hayvan, biri nebat, ot, birisi madde.
Aralarında köprü kurabilir misin?
O zaman arıdan çiçeğe, çiçekden arıya, andan bala, tekrar baldan çiçeğe arıya geç.
Ama bu arada arının iğnesini unutma!..


Hatırlamak, unutulması mümkün olmayan ne ise ona hakaret olur.
Ne biçim lâkırdı bu?
Hele dur ağam bırak da konuşak…
“Beni ara sıra hatırlayın!” demiş son nefesinde etrafındaki evlâtlarına ve sevdiklerine...
Evlâtları ve sevdikleri :
“Seni unutmak mümkün değil ki hatırlayalım!” demişler...
Gözlerinden sessiz yaşlar döküldü.
Hafif tebessüm etti, ve etrafındakilere :
“siz ağlamayın!” dedi.
“Siz ağlarsanız benim sizden daha çok ağlamam gerekir.
Niçin?
Siz bir kişiye ağlıyorsunuz.
Ben bütün sevdiklerime!..” dedi.
Gözlerini yumdu, gitti bilmediği yere...


Yunus hakkında araştırmalar
Tetkikler
Törenler
Programlar
Geceler “Şiirlerini” tefsirler...

Garip ifadelerle Yunus tam deforme olmuştur.
Ozan olmuş...
Heykeli yapılmış…
Nasreddin Hoca gibi o da başka türlü tersine, güya bir ilim ozanı, şâir kadrosuna kaydedilmiş, bindirilmiş...

Biri Nasreddin Hoca'yı tersine eşeğe bindirmiş.
Heykelini resmini yapmış...
Asrî âlimlere söylüyorum:
Ben Nasreddin Hoca'yı ters bindiği eşekden indirmeyeceğim!
Yunus'u soktuğunuz şâir kadrosuna dokunmayacağım!..
Hoca'nın altından eşeği çekip alacağım gibi, Yunus'u da bu âlimlerin elinden maddî ve mânevî üzüntüsünden kurtarmak için bir iki lâf edeceğim o kadar...
Bu âlimler gözlerini maddî ve mânevî kültür an’ane ve geleneklerimizin enkazı arasından açıp birşey bildiklerini mırıldayan âlim bilgin geçinenlere Yunus'un küçük bir portresini çizeceğim.
Ressam değilim amma lâf ve sözlerle resim yapılır ki hakiki resim de budur.
Bu resim kâğıdı, boyası, fırça ve kalemi Yunus'un kendi malzemesidir. Onun sözlerini, söylediklerini, biraraya toplayarak yapılmış bir resim. Portre...


Yunus, Hacı Bektaş-ı Velî zamanında çocuk...
Celaleddin-i Rumî çok genç Konya'da...
Hacı Bektaşi'den sonra Tapduk zamanında Yunus olgun ve Celâleddin Rumî ile aynı asırda...
Konuşmamışlar...
Sebep büyük...
Celâleddin Rumî söyler:
“Hangi makama çıksam o yörük çocuğunu görüyorum!”
Hangi makam...
Görüşmemeleri, Yunus tarafından...
Rumî tarafından değil...
Neymiş bu?..


Celâleddin 7 yaşlarında, Babası Sultanı ulemâ ile Şamda Muhiddini Arabi'yi ziyârete gidiyorlar...
“Bir nehir bir deryayı peşine takmış gidiyor” sözü; gurur hikâyesi var burada...
Câmi söylemiş ya sonradan :
“Nîş peygamber velî daret kitab: Peygamber değil ama kitabı var.”
Burada Câmi, gururu gizleyerek alay ediyor.
Hâlbuki burada kimse farkında değil.


Muhiddin-i Arabi “vahiy” yolunun yolcusu...
İbnü’r Rüşd “akıl” yolcusu filozof.
Aynı devirde Endülüs'de yaşamışlar.
Biri Tuleyille diğeri İşbiliyye'de doğmuş.
İbnü’r Rüşd, Muhiddin'den biraz daha yaşça büyük...
Muhiddin Arabi, İbnü’r Rüşd ile görüşmek arzusunda idi.
Fakat rüyasında filozofla arasına bir perde girdiğini gördü.
Ve bu yüzden vaz geçti...

Yunus, ALLAH, Resûl yolcusu…
Celâleddin Rumî kendi kendinin yolcusu.
Onun için Yunus görüşmedi.
Diğeri de her makamda Yunus'u görüyor o kadar...


Yunus Emre Portresi :
Orta boylu. Şişman değil, kemikli. Yüz cildi soluk. Elmacık kemikleri hafif çıkık. Gözleri derinde siyah. Köseye yakın tüysüz. Sakalı yok... Göğsü açık. Ayakları büyük... Dişleri seyrek. Dudakları kalın ve düzgün. Sesi ince düzgün ahenkli...
Okuma yazması yok.
Buz gibi “ümmî”, Kitab yazmamış.
Vay anasına bu nasıl söz?
Tam söz oğlum tam söz!..
Sözleri gönül ve dillerde toplanmış...
Kendinden sonra toplamışlar...
Kim toplamış bilinmiyor...
Hacı Bektaş-ı Velî, Tapduk Emre kanalından gelmiş, yukarıdan Yunus'a bilinmeyen ilham...
Bundan ötürü EMRE ismini almış.

“Ete kemiğe burundum
Yunus diye göründüm”

Yunus ismini kim koymuş kimse bilmiyor.

Babası kim? Anası kim? isimleri nedir? Bilmiyorlar.
Anası göndermiş onu Hacı Bektaş'a buğday almak için...
Hacı Bektaş-ı Velî'ye bu küçük çocuk ahlat götürmüş.
Nefes almış fakat nefesi hemen geri vererek buğday almış götürmüş anasına...
Yunus evlenmemiştir.
“Efendim sen nüfus memuru musun nereden biliyorsun bunları?”
Biz biliriz!..
Senin gibi sapı kırık akıl kazması ile yerleri eşip arkeologlar gibi çömlek parçaları arayanlardan değiliz!
Bunları hep Yunus sözlerinde gizlemiştir.
Maddî aslını saklamış Mânevî tarafını gizlemeden gizlemiş...
Herkes bilmesin diye...

“Gözsüze fısıldadım.
Sağır sözüm anladı.
Dilsiz çağırıp söyler.
Dilimdeki sözümü...”

Kime fısıldamış.
Sağır kim? Dilsiz kim? Dildeki sözü ne?


“Yunus'un sözüden sen bir mânâ anlar isen,
Konya'daki minareyi görürsün bir çuvaldız…”

“Burada Konya'daki minare ne? Kimdir?”
Celâleddin Rumî'yi kastediyor…


“Balık kavağa çıkmış
Zift turşusun yemeğe”

Balık deryadan çıkmış.
Odundan başka işe yaramayan kavağa çıkıyor.
Zift turşusu ne demektir?
Rumî'nin uğraşını anlatıyor…

“Leylek koduk doğurmuş.
Bak a şunun sözüne…”

Leylek yumurta yapar.
Doğurmaz.
Leylek yüksek yerlere yuva yapar...


“Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü”

Burada erik ve üzüm neyi ifade ediyor?
Ne mânâ verirsen ver ki veremezsin.
Biz de söyleyemeyiz.
Çünki Yunus'a ve gizlediği şeye biz de hürmet ederiz…

“Bir sinek bir kartalı salladı urdu yere.
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu.”

Burda Necmeddin-i Kübrayı telmih ediyor.

“Yunus bir söz söylemiş hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden örttü mânâ yüzünü.”


“Seni de birgün sığaya çeken bir molla Kasım gelir.”


Hacı Bektaş-ı Velî sakal bırakmamıştır.
Yavuz Selim sakal bırakmamıştır.
Son halife Vahdettin sakal bırakmamıştır.
Yunus'un sakalı yoktur bırakmamıştır.
Resûlü Ekrem vahiy tamamlandıktan sonra yani Kur’ân tamamıyle bittikten sonra çenelerinde bir parmak sakal bırakmıştır.
Muhiddin Arabi sakal bırakmamıştır.
Daha binlercesi var. Hz. Ali Fatıma'nın vefatından sonra sakal bırakmışlardır.


Yunus, ilâhî donmuş bir sisdir.
Onu anlamak, o billurdan geçen renkleri görmek gerek.
Aksini idda edebilir misiniz?
Billur belki donmuş bir sisdir.
Biz de sis gibi konuştuk ya...
Bu da doğrudur…

“Bir kör ile güleştim
Elsiz ayağım aldı
Onu da basamadım
Tuttu benim kolumu”

Maddî ve ruhî âlemin hudud ve sırlarına nasıl ulaştığını anlatıyor.
Bunu anlamak bugün Yunus ile uğraşanların işi değildir.
Anlayamazlar…
Yed-i beyzâ ve ilm-i ercül bunu bilmek gerekir.
El ve ayak her mahlûkun bir cesedin, diğeri ruhun haritası ve insanın kendi levh-i mahfuzudur.
Bunu anlamak gerek.
El, ruhun,
Ayak, cesedin…

Bir kör ile gûleştim: Rumî ile,
Elsiz ayağım aldı: ona hürmet ettim. Ona da basamadım. Bozamadım hürmetimi. Kolumu tuttu...
Anlamak istemeyenlerle güreştim, uğraştım, ayağımı kaydırmak için konuştular durdular.
Ayağımı da basamadım. Ses çıkarmadım.
Neticede benim kolumu tuttular...


Yunus dışa haykırmış, içe davet etmiş...
Neyi görmez misin?
Hep içeriden dışarı üflerken ses çıkarır, içe çekme yok.
Ney, neyi çıkaran icad edenleri de târif ediyor kimsenin haberi yok.
Fazla konuştuk ağam…
Ben size Yunus'un adresini vereyim de gidin onunla konuşun..
Adres : Derviş caddesi. Gönül palas oteli.


Bazı insanlar vardır masal ile hakikat arasında yaşarlar.
Mitoloji dedikleri şey yalan içinde gizlenmiş büyük gerçeklerin hikâyesidir. Görünmeyen bir perde bu gibi insanları toplumdan ayırır.
Bunları anlatmak güç, anlamak daha güç...
Ancak resmini çeker veya söylenenleri kopya ediriz.
Zâten büyük milletlerin tarihi 3 - 5 büyük insanların tarihidir.
Bunları tetkik, birtakım kulak malzemisinden bir fılitre yaparak bundan büzülmeleri icabeder.


Görünmeyen bu perdeyi aralayıp büyük bir insanı seyredersek, maden suyunda demirin erimiş olduğu gibi burada insan târifi mümkün olmayan beşerî bir zevk ve emniyet duyar.
Hiçbir şeyde yanılmayan, basit görünen herşeyi bulan bunlardır.
Bu gibi insanlar hatırlanmazlar değil, kendilerini daima hatırlatırlar.
Büyük insanın yanına öldürmek için bile yanaşsan birşeyler öğrenirsin.

Unutulmayanlardan birine suikast yapmışlar.
Yapanı yakalamışlar.
O büyük insan : “Ben onu affettim, serbes bırakın!” demiş.
Kendisine sorduklarında : “affediyorum çünki, bana bilmediğim ve birgün gideceğim ölümün zevkini tattırdı!..” demiş.

27.03.1982


M.Derman(k.s)

Deforme : Formunu, asıl özelliğini kaybetmek.

Asrî : Devre, modaya ve israflı fantaziyelere uyan. Taklitçi. Zamana uygun. Bir devreye, asra âit ve müteallik

Enkaz : Yıkıntı, yıkılmış şeyin artıkları. Harabenin parçaları.

Ahlat : Dağ armudu.

Koduk-Boduk : Manda yavrusu.

Telmih : (C.: Telmihât) Lâyıkiyle ve kâmilen keşfedip nazara arzetmek. * Bir şeyi açıkça söylemeyip başka bir mâna ifade için söz arasında mânalı söylemek. İmâ ile söz arasında başka bir mânayı ifade etmek. * Edb: İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, ata sözüne veya meşhur bir şiire, bir söze işaret etmek.

Yed-i beyzâ : Musa Aleyhisselâm'ın mu'cize olarak gösterdiği beyaz ve parlak eli. Bu tabir mecaz olarak keramet ve hârikulâde hâller ve meziyetler hakkında kullanılır.

İlmi ercül : f. Kıymeti, kadri, değeri yüksek erlerin ilmi
Resim
Cevapla

“►Yunus Emre◄” sayfasına dön