GÖNLÜMÜZÜN SESİ
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1706
ZEVK 1707
ZEVK 1708
ZEVK 1707
ZEVK 1708
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1709
ZEVK 1710
ZEVK 1711
ZEVK 1710
ZEVK 1711
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1712
ZEVK 1713
ZEVK 1714
ZEVK 1713
ZEVK 1714
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1715
ZEVK 1716
ZEVK 1717
ZEVK 1716
ZEVK 1717
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1718
ZEVK 1719
ZEVK 1720
ZEVK 1719
ZEVK 1720
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1721
ZEVK 1722
ZEVK 1723
ZEVK 1722
ZEVK 1723
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1724
ZEVK 1725
ZEVK 1726
ZEVK 1725
ZEVK 1726
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1727
ZEVK 1728
ZEVK 1729
ZEVK 1728
ZEVK 1729
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1730
ZEVK 1731
ZEVK 1732
ZEVK 1731
ZEVK 1732
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1733
ZEVK 1734
ZEVK 1735
ZEVK 1734
ZEVK 1735
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1736
ZEVK 1737
ZEVK 1738
ZEVK 1737
ZEVK 1738
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1739
ZEVK 1740
ZEVK 1741
ZEVK 1740
ZEVK 1741
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1742
ZEVK 1743
ZEVK 1744
ZEVK 1743
ZEVK 1744
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1745
ZEVK 1746
ZEVK 1747
ZEVK 1746
ZEVK 1747
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1748
ZEVK 1749
ZEVK 1750
ZEVK 1749
ZEVK 1750
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
KUL İHVÂNİ DİVANI
11. CİLT
(14.04.2001 – 25.01. 2002 : 542 dörtlük)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
Bismillâhirrahmânirrahîm
(Dudakta başlayıp dudakta biten rahmet anahtarım)
Muhyiddin İbni Arabî'nin SALAVAT-ı KÜBRÂsı
Allahumme salli ve sellim alâ Seyyidinâ Muhammedini’n- Nebiyyi’l-Ummiyyi’l- Arabiyyi’l- Kureyşiyyi’l- Hâşimiyyi’l- Mekkiyyi’l- Medeniyyi.
Sâhibi’t- Tâc ve’l- Mi’râc.
Sâhibi’l- Şeriat ve Atâyâ.
Sâhibi’l- Makâmi’l- Mahmûdi ve’l- Havdi’l- Mevrûdi.
Sâhibi’s- Sucûdi li Rabbi’l- Ma’bûd.
Mânâsı:
ALLAHım Efendimiz;
Nebiyyi’l-Ummî, Arabî, Kureyşî, Haşimî, Mekkî, Medenî olana,
Tâc ve Mi’râcın Sâhibine,
Şeriat ve Atâ Sâhibine,
Makâm-ı Mahmud ve Havz-ı Mevrûd Sâhibine,
Tek Ma’bud-İbâdet edilen RABB celle celâluhu için SECDEler Sâhibine,
Salât ve Selâmımızı ulaştır.
Teslimiyet ve Sıla ulaşımımızı sağla İnşâallah..
Âmin Yâ Muîn celle celâlihu…
Not: Muhyiddin İbni Arabî (radi Allahu anhu) Salavat-ı Kübrâsının çok önemli olduğunu bildirmiştir.
Muhammedi Muhabbetle..
Yâ Latîf!
Yâ Kerîm!
Yâ Rahîm!
Yâ Rahmân!
Yâ Hannân!
Yâ Mennân!
Yâ Deyyân!
Yâ Furkân!
Yâ Sultân!
Yâ ALLAH! (cc)
Lâ ilâhe illâ Allah
Muhammede’r- Resûlullah..
Mehmet Şükrü Dede Ninesinden..
İsm-i Azam..
El-Hannânül-Mennân Bedius-semavati vel-Ard Zülcelâli vel ikram el-Hayyül-Kayyum
Münir DERMAN
Ârif Susarsa Yücelir, Âşık Susarsa Ölür!..
Kul İhvâni
İnsanın;
Zâhiri: Mezheb
Bâtını: Meşreb
Evveli: Mâhiyyet
Âhiri: Mâliyyettir…
Bu ÂLEMde VARlık;
Cevher,
Hareket,
İzâfet,
Nicelik ve
Nitelikle AYRılır..
Kürsü dibinde ağlar, köçek önünde oynar!
Hoca Amcam..
Şeytanî Nefs İle Rahmânî Ruh AYNı gözden ağlar;
Göz yaşı birisinden tuzlu diğerinden tatlı gelir..
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Süt çıktığı memeye girmediği gibi, Allah korkusundan ağlayan kimse de cehenneme girmez.
Allah yolunda cihad edenlerin tozu ile insanın burun deliklerine dolan cehennem dumanı asla bir arada bulunmaz!” buyurdu.
(Tirmizî, Nesâî, İ. Ahmed b. Hanbel)
Şeriatta GÜL GÜLdür!
Tarikatta BÜL-BÜLdür!
Mârifette TÜL TÜLdür!
Hakikatte KÜL KÜLdür!..
TEVHİD TACı TeLLi TÜLle
GÜLde GÜLden GüLe GÜLle..
NâRdan Nûrdan BERi ÂŞIK
KÜLde KÜLden KüLe KÜLle..
ZEVK 1751
Çileyle Başım Yıkadı, Geldi Geçti Nice Yıllar
Gönül Deryâmı Coşturdu, Gâh Gündüz Gâh Gece Yıllar
On Birinci Aşk Defterim Safâlar Getirsin Rabbım!
İmkân-İmtihan Âlemi.. Bilene Bilmece Yıllar…
16.04.2001 11:00
ev-pzr..antly..
ZEVK 1752
Muhabbete Merhamet Hem Me’muruz Hem Mecburuz
Muhammedîyiz Hamd Olsun Nurun Alâ Nuruz
Muhammed Sıddık Hekim’in Sırr-ı Sıfır Sahrasında
Rahmânu’r- Rahîm Nefesi Halka “Nufiha Fî’s-Sur” Uz!
21.04.2001 17:40
antalya-vv..
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
---“ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ
---“Fe izâ nufiha fîs sûri nefhatun vâhıdeh(vâhıdetun) : Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.” (Hâkka 69/13)
ZEVK 1753
(Ahmed Hocaya)
“Sıdk u Adl” in Esasıdır, Bilenlerden Vefâ Bekler
Tûr-i Sîne Sahrasında Sırr-ı Sıfır Sefâ Bekler
“Kavmin Öküze Tapıyor, Yetiş Yâ Hazreti Musâ!”
Âlim, İlim.. Ârif, İrfan.. EBDÂL Olan Cefâ Bekler!..
28.04.2001 15:23
antalya-lara
EBDÂL: her devirde bedel olan İbrahimî, İsevî vs. olanlar.
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
---“Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lâ mubeddile li kelimâtih(kelimâtihî), ve huves semîul alîm(alîmu) : Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” (En'âm 6/115)
فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هَذَا إِلَهُكُمْ وَإِلَهُ مُوسَى فَنَسِيَ
---“Fe ahrece lehum ıclen ceseden lehu huvârun fe kâlû hâzâ ilâhukum ve ilâhu mûsâ fe nesiy(nesiye): Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler.” (Tâ-Hâ 20/88)
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1754
“KûN feyeKûN” Bir Damla Kan!. Dört Unsuru Bürünen CAN
Merkez-Muhit-Zaman-Mekan!.. CAN MİLİnde Dönen Cihan
HAKK’a Sığın Kendinden Geç!. SıRRın Sıfırla İhvÂNi!
Ahmaklar ki Kan Tulumu!. HAKK Âşıklar AŞKın Mumu!.
İlim İrfan İle İNSAN!.. -> Ya Câhildir ya da Sultan!..
05.09.2001 12:52
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1755
YOLcular kim?. YOL Nereye?. Ey Konup-Göçen Kervanlar
CAN-a Konak Yeri CÂNÂN,.. El HaYY-ın Sırrında CANlar
KANa Bulanmış CANımız.. -> Gizli-Kilitli İhvÂNi!..
AŞK -> ASLına dÖNüş YOLu.. ÂRİFler YOLun BULanlar…
05.09.2001 12:57
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1756
SıRR-ı Subhân Semâ’ığımız.. Ne Kan Kalmış Ne CAN NEY-de
Sıfır Sahrasında Müflis.. “KûN feyeKûN” küllî ŞEY’de..
AŞKı İle ARItılır.. ->ÂŞIKların Kanı Ey DOST!
Canda – Kanda - Tende -> SULTAN.. MEYci MEYhâneci “MEY” de…
05.09.2001 13:04
antalya-lâra-shllr
“KûN feyeKûN” Bir Damla Kan!. Dört Unsuru Bürünen CAN
Merkez-Muhit-Zaman-Mekan!.. CAN MİLİnde Dönen Cihan
HAKK’a Sığın Kendinden Geç!. SıRRın Sıfırla İhvÂNi!
Ahmaklar ki Kan Tulumu!. HAKK Âşıklar AŞKın Mumu!.
İlim İrfan İle İNSAN!.. -> Ya Câhildir ya da Sultan!..
05.09.2001 12:52
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1755
YOLcular kim?. YOL Nereye?. Ey Konup-Göçen Kervanlar
CAN-a Konak Yeri CÂNÂN,.. El HaYY-ın Sırrında CANlar
KANa Bulanmış CANımız.. -> Gizli-Kilitli İhvÂNi!..
AŞK -> ASLına dÖNüş YOLu.. ÂRİFler YOLun BULanlar…
05.09.2001 12:57
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1756
SıRR-ı Subhân Semâ’ığımız.. Ne Kan Kalmış Ne CAN NEY-de
Sıfır Sahrasında Müflis.. “KûN feyeKûN” küllî ŞEY’de..
AŞKı İle ARItılır.. ->ÂŞIKların Kanı Ey DOST!
Canda – Kanda - Tende -> SULTAN.. MEYci MEYhâneci “MEY” de…
05.09.2001 13:04
antalya-lâra-shllr
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1757
AŞK Şarabı CAN-a Helâl!. Bedene HaRaMdır ÂŞIK!
Yedi Değirmenin Mili… “Habli’l-Verid” TaMdır ÂŞIK!
“Min Ledûn” MEY-inden İÇmiş, Çırpınıp Duruyor CANlar!
Yedi Yerden Delik NEY-iz.. SEMÂ’mız SeLâMdır ÂŞIK!..
05.09.2001 13:11
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1758
GİYinmiş Bir ÖLü AHmak!. KEF-EN-lenmiş DİRİ ÂŞIK!
Ahmak KURB-ÂN-lık ARIyor!. HAKK’a KURB-ÂN BİRİ ÂŞIK!
ÖLÜMden KORKuyor Ahmak!. ÖLÜMü ->YÂR-atan ÂŞIK!
AHmak-lar AKL-ının KULu!.. EZEL-den SeR-SeRi ÂŞIK!..
05.09.2001 13:17
antalya-lâra-shllr
Ser-ü SER-ü: SERin SERen.. Başı koltuğunda ŞEMS.. Fî-NÂ EHLi..
LeyL-LâM!.. ŞeMS-îN-iM..
MevLÂ-Nâ.. MeV-LÂ ARA-makta.. ÇÂRe-SîNi bir D/Veli TaBîBe SoR!..
ZEVK 1759
“cÂN Bayramı” KURB-ÂN ETİ ->cAN-da cÂNÂN-la DİRİ-liR!
“KeŞKe KaV-MîM BİLseydi!.” dER! ->Her ZeRReye ZEVK VERiliR!
CihÂN-ın cÂNı ->MUSTAFÂ!.. RUHumuz FeDâ Efendim!..
YÜZ ÜSTü SÜRün İhvÂNi!.. ->SU GiBi SıRRIN SERiliR!..
05.09.2001 13:21
antalya-lâra-shllr
قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِييَعْلَمُونَ
---“Kîled hulil cenneh(cennete), kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne): Bütün çabalarına rağmen söz dinlemeyen kavmi tarafından şehit edilirken, ona: “Gir Cennete!” denildi. O da: “Ne olurdu kavmim bilseydi...'” dedi.” (Yâ-Sîn 36/26)
بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
---“Bimâ gafere lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne) : 'Rabbimin beni bağışladığını, beni ikrama mazhar olan kullarından eylediğini bilselerdi.” (Yâ-Sîn 36/27)
AŞK Şarabı CAN-a Helâl!. Bedene HaRaMdır ÂŞIK!
Yedi Değirmenin Mili… “Habli’l-Verid” TaMdır ÂŞIK!
“Min Ledûn” MEY-inden İÇmiş, Çırpınıp Duruyor CANlar!
Yedi Yerden Delik NEY-iz.. SEMÂ’mız SeLâMdır ÂŞIK!..
05.09.2001 13:11
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1758
GİYinmiş Bir ÖLü AHmak!. KEF-EN-lenmiş DİRİ ÂŞIK!
Ahmak KURB-ÂN-lık ARIyor!. HAKK’a KURB-ÂN BİRİ ÂŞIK!
ÖLÜMden KORKuyor Ahmak!. ÖLÜMü ->YÂR-atan ÂŞIK!
AHmak-lar AKL-ının KULu!.. EZEL-den SeR-SeRi ÂŞIK!..
05.09.2001 13:17
antalya-lâra-shllr
Ser-ü SER-ü: SERin SERen.. Başı koltuğunda ŞEMS.. Fî-NÂ EHLi..
LeyL-LâM!.. ŞeMS-îN-iM..
MevLÂ-Nâ.. MeV-LÂ ARA-makta.. ÇÂRe-SîNi bir D/Veli TaBîBe SoR!..
ZEVK 1759
“cÂN Bayramı” KURB-ÂN ETİ ->cAN-da cÂNÂN-la DİRİ-liR!
“KeŞKe KaV-MîM BİLseydi!.” dER! ->Her ZeRReye ZEVK VERiliR!
CihÂN-ın cÂNı ->MUSTAFÂ!.. RUHumuz FeDâ Efendim!..
YÜZ ÜSTü SÜRün İhvÂNi!.. ->SU GiBi SıRRIN SERiliR!..
05.09.2001 13:21
antalya-lâra-shllr
قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِييَعْلَمُونَ
---“Kîled hulil cenneh(cennete), kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne): Bütün çabalarına rağmen söz dinlemeyen kavmi tarafından şehit edilirken, ona: “Gir Cennete!” denildi. O da: “Ne olurdu kavmim bilseydi...'” dedi.” (Yâ-Sîn 36/26)
بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
---“Bimâ gafere lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne) : 'Rabbimin beni bağışladığını, beni ikrama mazhar olan kullarından eylediğini bilselerdi.” (Yâ-Sîn 36/27)
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1760
ÂB-ı HaYYatla Âbdest Al!. SECDEn Kendi POSTuna YaP!
Temizle KALBin KıBLesin! KULluğunu DOSTuna YaP!
YâR YOLU ÂŞIK KaNıyla Resim KAYgandır Ey Kul İhvÂNi!
RıZa DâRaĞaCında CAN!.. “kûN feyeKûN” KASTına YaP!..
05.09.2001 13:24
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
--- “İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82)
ZEVK 1761
Gönül Güzelin GÖRenler vUSLatta “VeDûD” PEŞinde
Dünyaperestler Nankörler.. Ne Çâre Nemrud PEŞinde
Her ZeRRe Esmâ Zuhuru.. Ne Muhteşem İŞ İhvÂNi!.
Vahdet-i VüCÛD cANda CeM’, ZıDlarla ŞüHÛD PEŞinde…
05.09.2001 13:30
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1762
Şe’enullah Şafağında Şu Gönlüme ŞAŞıyorum
Gâhi YOKum Gâhi VARım! ARZdan ARŞa TAŞıyorum
ÇİLE GERgefinde cANım!. İstediğin YAP SULTANım
Merkezle Muhit, MuhaBBet!. Yedi Yerde ŞAŞıyorum!..
05.09.2001 13:48
antalya-lâra-shllr
ÂB-ı HaYYatla Âbdest Al!. SECDEn Kendi POSTuna YaP!
Temizle KALBin KıBLesin! KULluğunu DOSTuna YaP!
YâR YOLU ÂŞIK KaNıyla Resim KAYgandır Ey Kul İhvÂNi!
RıZa DâRaĞaCında CAN!.. “kûN feyeKûN” KASTına YaP!..
05.09.2001 13:24
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
--- “İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82)
ZEVK 1761
Gönül Güzelin GÖRenler vUSLatta “VeDûD” PEŞinde
Dünyaperestler Nankörler.. Ne Çâre Nemrud PEŞinde
Her ZeRRe Esmâ Zuhuru.. Ne Muhteşem İŞ İhvÂNi!.
Vahdet-i VüCÛD cANda CeM’, ZıDlarla ŞüHÛD PEŞinde…
05.09.2001 13:30
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1762
Şe’enullah Şafağında Şu Gönlüme ŞAŞıyorum
Gâhi YOKum Gâhi VARım! ARZdan ARŞa TAŞıyorum
ÇİLE GERgefinde cANım!. İstediğin YAP SULTANım
Merkezle Muhit, MuhaBBet!. Yedi Yerde ŞAŞıyorum!..
05.09.2001 13:48
antalya-lâra-shllr
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1763
İÇimde Esen Şu Rüzgar, SıRR sAHrasın SÜRüklüyor!
Ne CeNNet Ne de CeheNNem cANımı CEM’e Kürüyor
Dost MuhaMMed-in HIRAsı, ÂRif Kalbinde İhvÂNi!
“Salât ü Selâm Dosta!” Dost! Gönlümü SILA BÜRÜyor…
05.09.2001 13:53
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1764
UZAY-dan GELmiş Gibiyim.. DİLim BİLip DİNLEyen Yok!
Bin-Bir BAĞla BAĞlı İnsan!.. AŞKa GELip İNLEyen Yok!
Kendin BİLmez! RABBın BİLmez!. KULa KULdur HAKK’a GELmez!
KaF-sız NuN-suz SaD-sız SADR-ı.. “CiM” i “MiM” i ANLAyan Yok!..
05.09.2001 14:00
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1765
NEREdesin Nar Çiçeğim!.. Bir Nefes PEŞine DÜŞtün!
İlmek İlmek Nefes Nefes NEFSin Ateşine DÜŞtün!
ÇİLE ÇARKIna ÇAĞırsam, Vallahi ki Sana Yazık!
ÇAĞırmasam Bana Ayıp!. AYYaşlar KEŞİne DÜŞtün!..
05.09.2001 14:05
antalya-lâra-shllr
İÇimde Esen Şu Rüzgar, SıRR sAHrasın SÜRüklüyor!
Ne CeNNet Ne de CeheNNem cANımı CEM’e Kürüyor
Dost MuhaMMed-in HIRAsı, ÂRif Kalbinde İhvÂNi!
“Salât ü Selâm Dosta!” Dost! Gönlümü SILA BÜRÜyor…
05.09.2001 13:53
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1764
UZAY-dan GELmiş Gibiyim.. DİLim BİLip DİNLEyen Yok!
Bin-Bir BAĞla BAĞlı İnsan!.. AŞKa GELip İNLEyen Yok!
Kendin BİLmez! RABBın BİLmez!. KULa KULdur HAKK’a GELmez!
KaF-sız NuN-suz SaD-sız SADR-ı.. “CiM” i “MiM” i ANLAyan Yok!..
05.09.2001 14:00
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1765
NEREdesin Nar Çiçeğim!.. Bir Nefes PEŞine DÜŞtün!
İlmek İlmek Nefes Nefes NEFSin Ateşine DÜŞtün!
ÇİLE ÇARKIna ÇAĞırsam, Vallahi ki Sana Yazık!
ÇAĞırmasam Bana Ayıp!. AYYaşlar KEŞİne DÜŞtün!..
05.09.2001 14:05
antalya-lâra-shllr
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1766
Altı YÜZlü KÂBEyim Ben! Yedi YÖNden Esen Rüzgar!
“Habli’l- Verid” de VeDûD-dan!. Anam Ağlatan Ah ü Zâr
Yuva KURdu Kaf Dağıma!. AK Alevli ANKA KUŞu!.
ÖZümde Nur-u MuhaMMed!.. BAŞımda Kor, Ateşten Kar!..
05.09.2001 14:14
antalya-lâra-shllr
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
--- “Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
ZEVK 1767
KORKu UMut Dünyasında..CeNNete KOŞ!. Cahimden Kaç!.
“İlim - İrade - İdraksız - İştiraksız” Resim RÜŞDe Muhtaç
RABB-ım,ŞeRRinden KORUsun!. Böyle Şeyhin Kul İhvÂNi!
Ârif, “Korkusuz - Hüzünsüz”.. Tepesinde TEVHİDi Taç!..
05.09.2001 15:13
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1768
Anladım ÇİLE ATEşi SİLiyor Kalbin Pasını
Kalaylıyor Kalb Kazanın.. Zavallı Akıl Tasını..
CAM Gibi OLsa AYNamız.. Ne “Sen” lik Ne “Ben” lik Kalsa!
SıRR-ı Sıfırı YAŞasak!. “Sıdk u ADL” in Esasını…
05.09.2001 15:32
antalya-lâra-shllr
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
---'' Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lâ mubeddile li kelimâtih(kelimâtihî), ve huves semîul alîm(alîmu) : Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.” (En’âm 6/115)
Altı YÜZlü KÂBEyim Ben! Yedi YÖNden Esen Rüzgar!
“Habli’l- Verid” de VeDûD-dan!. Anam Ağlatan Ah ü Zâr
Yuva KURdu Kaf Dağıma!. AK Alevli ANKA KUŞu!.
ÖZümde Nur-u MuhaMMed!.. BAŞımda Kor, Ateşten Kar!..
05.09.2001 14:14
antalya-lâra-shllr
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
--- “Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
ZEVK 1767
KORKu UMut Dünyasında..CeNNete KOŞ!. Cahimden Kaç!.
“İlim - İrade - İdraksız - İştiraksız” Resim RÜŞDe Muhtaç
RABB-ım,ŞeRRinden KORUsun!. Böyle Şeyhin Kul İhvÂNi!
Ârif, “Korkusuz - Hüzünsüz”.. Tepesinde TEVHİDi Taç!..
05.09.2001 15:13
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1768
Anladım ÇİLE ATEşi SİLiyor Kalbin Pasını
Kalaylıyor Kalb Kazanın.. Zavallı Akıl Tasını..
CAM Gibi OLsa AYNamız.. Ne “Sen” lik Ne “Ben” lik Kalsa!
SıRR-ı Sıfırı YAŞasak!. “Sıdk u ADL” in Esasını…
05.09.2001 15:32
antalya-lâra-shllr
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
---'' Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lâ mubeddile li kelimâtih(kelimâtihî), ve huves semîul alîm(alîmu) : Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.” (En’âm 6/115)
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1769
NEFSin Kendi Meşgalesi.. RABBB-a Kulluğa ÇALIŞmak
Zâten O’nun istediği…ÖZ-süz İbâdete ALIŞmak
Zincirlerin KIR İhvÂNi!.HAKK’ta Hürr – Özde Özgür Ol!
“BİLen Demez! Deyen BİLmez!” “Habli’l-Verid” de BULuşmak!..
05.09.2001 15:38
antalya-lâra-shllr
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
ZEVK 1770
AYAK Kabım Gibi NEFsim!. El-Verse Çıkara BİLsem!
Lâzım OLunca Giyinsem!. Şu KiBRimi KIRa BİLsem!
Yedi Letâif DİRilse!.Resim İkram ü İhsan VERilse!..
Sükûta – SüKÛN Ersem!. SıRRım Sıfır Sıra BİLsem!..
05.09.2001 15:43
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1771
Ehl-i Mârif isen Ârif Resim Mızrab, Telsiz, SAZsız Söyle!
Harfsiz–Rakamsız Beri GEL!. Söz, Sohbet, Zevk, HAZsız Söyle!
Alıp – VERdiğin “Huu!” İse Resim YÂR-e Naz - NiYAZsız Söyle!
“SUS!” maya SABRet İhvÂNi Resim “YuseBBuH”u İVAZ-sız Söyle!..
05.09.2001 16:02
lârâ shll.. antly..
İVAZ: Karşılık olarak verilen şey. Bedel.
“YuseBBuH”u:
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!” da..:
“SeBBaha”:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüşRAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
“SeBBaha”, Kur'ân-ı Kerimde 39 yerde çeşitli çekim ve isimlerle geçmektedir:
Bakara 2/30; A'raf 206; Ra'd 13/13; Hicr 15/ 98; İsrâ 17/44; Meryem 19/11; Tâhâ 20/33, 130; Enbiyâ 21/20, 79; Nûr 24/36, 41; Furkân25/ 58; Secde 32/15; Ahzâb 33/42; Sâffât 37/143, 166; Sâd 38/18; Zümer 39/75; Mü'min 40/7, 55; Fussilet 41/38; Şûrâ 42/5; Kaf 50/39, 40; Tûr 52/48, 49; Vâkıa 56/96; Hadîd 57/1; Haşr 59/1, 24; Saff 61/1; Cumua 62/1; Teğâbün 62/1; Kalem 68/28; Hâkka 69/52; İnsân 76/26; A'lâ 87/1; Nasr 110/3.
NEFSin Kendi Meşgalesi.. RABBB-a Kulluğa ÇALIŞmak
Zâten O’nun istediği…ÖZ-süz İbâdete ALIŞmak
Zincirlerin KIR İhvÂNi!.HAKK’ta Hürr – Özde Özgür Ol!
“BİLen Demez! Deyen BİLmez!” “Habli’l-Verid” de BULuşmak!..
05.09.2001 15:38
antalya-lâra-shllr
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
ZEVK 1770
AYAK Kabım Gibi NEFsim!. El-Verse Çıkara BİLsem!
Lâzım OLunca Giyinsem!. Şu KiBRimi KIRa BİLsem!
Yedi Letâif DİRilse!.Resim İkram ü İhsan VERilse!..
Sükûta – SüKÛN Ersem!. SıRRım Sıfır Sıra BİLsem!..
05.09.2001 15:43
antalya-lâra-shllr
ZEVK 1771
Ehl-i Mârif isen Ârif Resim Mızrab, Telsiz, SAZsız Söyle!
Harfsiz–Rakamsız Beri GEL!. Söz, Sohbet, Zevk, HAZsız Söyle!
Alıp – VERdiğin “Huu!” İse Resim YÂR-e Naz - NiYAZsız Söyle!
“SUS!” maya SABRet İhvÂNi Resim “YuseBBuH”u İVAZ-sız Söyle!..
05.09.2001 16:02
lârâ shll.. antly..
İVAZ: Karşılık olarak verilen şey. Bedel.
“YuseBBuH”u:
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!” da..:
“SeBBaha”:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüşRAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
“SeBBaha”, Kur'ân-ı Kerimde 39 yerde çeşitli çekim ve isimlerle geçmektedir:
Bakara 2/30; A'raf 206; Ra'd 13/13; Hicr 15/ 98; İsrâ 17/44; Meryem 19/11; Tâhâ 20/33, 130; Enbiyâ 21/20, 79; Nûr 24/36, 41; Furkân25/ 58; Secde 32/15; Ahzâb 33/42; Sâffât 37/143, 166; Sâd 38/18; Zümer 39/75; Mü'min 40/7, 55; Fussilet 41/38; Şûrâ 42/5; Kaf 50/39, 40; Tûr 52/48, 49; Vâkıa 56/96; Hadîd 57/1; Haşr 59/1, 24; Saff 61/1; Cumua 62/1; Teğâbün 62/1; Kalem 68/28; Hâkka 69/52; İnsân 76/26; A'lâ 87/1; Nasr 110/3.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1772
“ALLAHumme Salli ->alâ MuhaMMed” ->Salavat ASLı
Telefon Etmek Gibidir ->DÜŞmezse Resim ->“Arıza” fASLı
ÖZ-ün Temiz GEL İhvÂNi!. ->Resim HaKK ile ->HaBîBullah’a!
“SaFF SıRR” da “SıRR SaLLât” İle Resim Lâtifu’l- VeDûD’un fASLı…
05.09.2001 18:14
lârâ shll.. antly..
ZEVK 1773
Kim ÜFÜRüyor cAN DOSTum?. cANInda COŞtu AK DENİZ
UYUyor İse -> UYandı! ->Belki SarHOŞtu AK DENİZ
->“Yusebbuhu!” ları “OKU!” yor..
->“SuBBuHun KuDDûSun” El HAKK celle celâluhu
->Keşke GÖReBİLse İdin.. ->İnan ki HOŞtu AK DENİZ!..
05.09.2001 18:21
lârâ shll.. antly..frtına…
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
---“Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), le hul mulku ve le hul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun): Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir.” (Tegâbun 64/1)
هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
---“Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu): O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.” (Haşr 59/24)
Âşık: “Haklısın, haksızken de haklısın!” diyebilendir.
Ahmak: “Haklıyım, haksızken de haklıyım!” diyendir.
ZEVK 1774
Altı Letâif Resim CEM’i CAN Resim BEDEN İse Resim CANın KABı
HaKK’ta>HaKK’tan>Hakk'a>HaKK’la Resim “Belâ” Bazarı HiTÂBı
Beden –> Nefis –> Kalble –> RUHtur.. ->SORumlu OL-AN İhvÂNi…
AHMED-in “MîM” idir “AnA” Resim ->AHAD-ın “KûN” da KİTABı…
05.09.2001 18:35
lârâ shll.. antly..frtına…
AHMED: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Mârifet İsmi.
AHAD ALLAH celle celâluhu:
AHAD -> MîM ->AHMED..
Ahmed: en-tek HAMDeden. Hamd-ın ASLı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem . En hudud başkasının hududu olmayan yerde olan.
“Belâ” Bazarı: ELeST BeZMi:
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
---“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A'râf 7/172)
KûN feyeKûN TeceLLîsi:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82 )
“ALLAHumme Salli ->alâ MuhaMMed” ->Salavat ASLı
Telefon Etmek Gibidir ->DÜŞmezse Resim ->“Arıza” fASLı
ÖZ-ün Temiz GEL İhvÂNi!. ->Resim HaKK ile ->HaBîBullah’a!
“SaFF SıRR” da “SıRR SaLLât” İle Resim Lâtifu’l- VeDûD’un fASLı…
05.09.2001 18:14
lârâ shll.. antly..
ZEVK 1773
Kim ÜFÜRüyor cAN DOSTum?. cANInda COŞtu AK DENİZ
UYUyor İse -> UYandı! ->Belki SarHOŞtu AK DENİZ
->“Yusebbuhu!” ları “OKU!” yor..
->“SuBBuHun KuDDûSun” El HAKK celle celâluhu
->Keşke GÖReBİLse İdin.. ->İnan ki HOŞtu AK DENİZ!..
05.09.2001 18:21
lârâ shll.. antly..frtına…
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
---“Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), le hul mulku ve le hul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun): Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir.” (Tegâbun 64/1)
هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
---“Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu): O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.” (Haşr 59/24)
Âşık: “Haklısın, haksızken de haklısın!” diyebilendir.
Ahmak: “Haklıyım, haksızken de haklıyım!” diyendir.
ZEVK 1774
Altı Letâif Resim CEM’i CAN Resim BEDEN İse Resim CANın KABı
HaKK’ta>HaKK’tan>Hakk'a>HaKK’la Resim “Belâ” Bazarı HiTÂBı
Beden –> Nefis –> Kalble –> RUHtur.. ->SORumlu OL-AN İhvÂNi…
AHMED-in “MîM” idir “AnA” Resim ->AHAD-ın “KûN” da KİTABı…
05.09.2001 18:35
lârâ shll.. antly..frtına…
AHMED: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Mârifet İsmi.
AHAD ALLAH celle celâluhu:
AHAD -> MîM ->AHMED..
Ahmed: en-tek HAMDeden. Hamd-ın ASLı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem . En hudud başkasının hududu olmayan yerde olan.
“Belâ” Bazarı: ELeST BeZMi:
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
---“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A'râf 7/172)
KûN feyeKûN TeceLLîsi:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82 )
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1775
Kendini BİL ->Mürşidin BUL!. Ârif ->Mârifetli ZÂTTır.
Salâvât -> HaBiBullah’a.. -> Salât -> ALLAH’a Vuslattır.
Her Yer>Her Zaman>Her Hâlde >ÖZ-ünde “OL-AN” ı Unutma!.
AŞK -> DİŞ Ağrısı Gibi DOST!. ->ANLATılamayan TATTır…
05.09.2001 18:43
lârâ shll.. antly..frtına…
ZEVK 1776
ZüHD ü TaKVâ.. AŞK u CeZBe.. HaVF u ReCâ.. SıDK u Huşû’..
AŞK KÂBESİn Dört YÜZüne -> YUVAsın KURmuş AŞK KUŞU
ÜSTü -> ÜNS ü HeYBeT İmiş.. ALTı -> AHRâR-ın kûN POSTu
Kendi DERİsini YÜZmüş -> Ondanmış Çıplak DURuşu...
05.09.2001 18:52
lârâ shll.. antly..frtına…
ZEVK 1777
Her ZeRRenin Zikrin DİNle! Kes SESini KUL İhvÂNi!
SeMÂlar senin SîNende seyr-i SULTAN BUL İhvÂNi!
Tekmil-i TEVHİD -> YEDi-dir.. ARŞ-ı -> AHMED “MîM”inde ARA!.
CeLâL – CeMâL CEM’i -> CANda.. -> GÖZükenler ÇUL İhvÂNi!..
05.09.2001 19:30
lârâ shll.. antly..frtına…
ÇUL: Kıtmirin giysisi, giyecek, örtü, elbise..
Her ZeRRenin Zikri: SeBBahası..
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!” da..:
“SeBBaha”:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüşRAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
Kendini BİL ->Mürşidin BUL!. Ârif ->Mârifetli ZÂTTır.
Salâvât -> HaBiBullah’a.. -> Salât -> ALLAH’a Vuslattır.
Her Yer>Her Zaman>Her Hâlde >ÖZ-ünde “OL-AN” ı Unutma!.
AŞK -> DİŞ Ağrısı Gibi DOST!. ->ANLATılamayan TATTır…
05.09.2001 18:43
lârâ shll.. antly..frtına…
ZEVK 1776
ZüHD ü TaKVâ.. AŞK u CeZBe.. HaVF u ReCâ.. SıDK u Huşû’..
AŞK KÂBESİn Dört YÜZüne -> YUVAsın KURmuş AŞK KUŞU
ÜSTü -> ÜNS ü HeYBeT İmiş.. ALTı -> AHRâR-ın kûN POSTu
Kendi DERİsini YÜZmüş -> Ondanmış Çıplak DURuşu...
05.09.2001 18:52
lârâ shll.. antly..frtına…
ZEVK 1777
Her ZeRRenin Zikrin DİNle! Kes SESini KUL İhvÂNi!
SeMÂlar senin SîNende seyr-i SULTAN BUL İhvÂNi!
Tekmil-i TEVHİD -> YEDi-dir.. ARŞ-ı -> AHMED “MîM”inde ARA!.
CeLâL – CeMâL CEM’i -> CANda.. -> GÖZükenler ÇUL İhvÂNi!..
05.09.2001 19:30
lârâ shll.. antly..frtına…
ÇUL: Kıtmirin giysisi, giyecek, örtü, elbise..
Her ZeRRenin Zikri: SeBBahası..
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!” da..:
“SeBBaha”:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüşRAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9089
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ
ZEVK 1778
AkLa KARA ÇİLEsidir -> KİRMANımda EĞİRdiğiM!
Dost DEĞirmeni “BEN” i Üğüttü! >CAN Tatlıdır BAĞırdığıM!
EĞELenmiş ALTIN TOZu.. -> Her ZeRRem “ALLAH” ArmaLı..
vALLAHi VUSLAT VÂHÂsı -> ÇİLE ÇÖLÜNe ÇAĞırdığıM!..
05.09.2001 19:37
lârâ shll.. antly..frtına…
Akla KARA ÇİLEsi:
“Nemrud’uma ateş etme İbrahim (aleyhi's-selâm)’imi Vurursun!..
ZIDların ZEVKi TEVHİDdir..”
Kul ihvÂNi
Akla KARA, AYNı şeyin ikiyüzü.. iyi-kötü, inkâr-ikrar…
KİRMAN: ağaçtan yapılan geçmeli tek oklu yünü ip yapan Yörük âleti.
EĞİRmek: yünü ip yapmak.
ÜĞÜTmek: Değirmende buğdayı un etmek.
VÂHÂ: kurak çölde su başı.. Kevser Kuyusu başı..
EĞElenmiş ALTIN TOZu.. Her ZeRRem “ALLAH” Armalı..:
Bu gece gördüğüm bir rüyâ ZEVKidir bu zevk..
Önce yıllar öncesi olan olayın Rüyasıydı..
İlkokul üçüncü sınıfta okuduğum yıldı.
Ekinler biçilirken kışlık stok unumuz bitti.
Babam birkaç kile arpa buldu.
Çuvala doldurup eşeğe seklemi yükledi ve bana :
"Al götür bunu Sınasa köyündeki su değirmeninde öğüt getir!" diyerek yola çıkardı.
Sınasa, Hasan Dağı dibinde 10 km. ilerde bir köydü.
Dönüşte karanlığa kalıp da korkmamak için hayvanı hızlıca sürerek değirmeni buldum.
Değirmenci babamın ahbabı idi.
Bana yemek yedirip unumu öğüttü ve içinden hakkını aldı.
Değirmen binası kara taşlardan yapılmış sıvasız ve içi loş ışıklı idi. Duvarlarda uzun kazıklarda âlet edevât asılıydı.
Bahçelerin içinde sık kavak ağaçlarının arasında ve ürperti verici idi.
Değirmeni ilk kez yakından incelemiştim ve hiç unutmadım…
Yıllar sonra dün gece çalışırken, Kur'ân-ı Kerîm'in vahdetle anlamı hususunda ilticâ edince bağrım geçti, uyku hâli bir rüyâ başladı ve o eski değirmenin kapısından girdim.
Değirmen kendi başına dönüyor ve kimse yoktu.
Korkarak ürperdim ama çıkmadım.
Duvarları incelerken birden Mescid-i Haramın duvarlarındaki gibi lâfzullahı "ALLAH" ism-i celâlî, altın armalar hâlinde yer yer belirdi.
Hayretle etrafa baktıkça çoğaldı.
Küçüldü ve her yer "ALLAH" ismi celâlî ile doldu.
Ve içerisi altın rengi ışığa boğuldu.
Buğday teknesi, değirmen taşı v.s. her şeyin üzerinde binlerce ALLAH celle celâluhu arması...
"Acaba teknenin içinde ne var? öğütülen nedir?" diye kenarına sağ ayağımı basarak çıktım ki yüksek buğday teknesinin içine bakmak için...
İşte o anda dönen taş önce sağ ayağımı kaptı, sonra da sol ayağımı...
Demir törpüler gibi kıtır kıtır öğütmeye başladı...
Hiçbir acı duymuyordum ve yavaş yavaş dizlerime doğru çekerek öğütüyordu.
Ellerimin üzerinde sırt üstü yerde beklerken öğütülen unun döküldüğü unluğa bakınca un yerine eğelenmiş altın tozları dökülüyordu ve her zerre dahi "ALLAH"celle celâluhu armalı idi...
Tekrar etrafa baktım ki ellerim, vücudum ve her şeyde ALLAH celle celâluhu ismi Arabça kufî yazı ile yazılı idi ve ışık saçıyordu...
Kan-ter içinde uyandım ve sonsuz hamdettim Rabbü'l-âlemin'e...
Azîz Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bizim de adımıza :
"RABBim bana eşyânın hakikatini öğret!" duasını İlim, İrade, İdrâk ve İştirak bazında anlama şefâatı için Resûl-û Ekrem Efendime samimî ve sonsuz salavâtlarımı arzettim.
RABB'ımıza şükrettim ki eşyânın hakikâti aslı itibariyle Haktır...
Es-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.
Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
Rasülûke ve
Nebîyyi'l- Ümmiyi ve alâ âlihi, ve's- sahbihi ve ehl-i beytihi.
Dâimen ebeden İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
“El hamdu lillâhi rabbi'l-âlemîn”
ZEVK 1779
MuhaBBet Mahpusu Gibi kaLdım Lârâ SahiLinde
Gerçi, AK DENİZ >Kalbimde DeRyâ değil DAMLA değil
“KAZA ->KADER ->İRADEsi ->MEŞİYYETi” DahiLinde
“OLmuş-OL-AN-OLacakLar” RABBımızdan TeceLLî BİL!..
05.09.2001 20:07
lârâ shll.. antly..frtına…
“Olmuş-OL-AN-OLacaklar” RABBımızdan TeceLLî BİL!..:
مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِي كِتَابٍ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَا إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
--- “Mâ esâbe min musîbetin fîl ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun): Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.” (Hadîd 57/22)
ZEVK 1780
Burda DELİ Bir Rüzgâr Var!. Orda Es-ER-mi HaYY DostuM!
Zâriyat-ın SEHER-inde -> “Bağışla!” DER-mi HaYY DostuM!
Şu “İkİlik ÂLEMi” nde ZID-ların ZEVKİnde -> TEVHİD
“NûRun alâ NûR” OL-sa her “ŞEYY” -> İNSAN -> NûR YER-mi HaYY DostuM!
06.09.2001 12:53
lârâ shll.. antly..
Zâriyat-ın SEHER-inde.. “Bağışla!” DER-mi HaYY DostuM!:
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
--- “Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne): Gece boyunca da pek az uyurlardı.” (Zâriyât 51/17)
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
--- “Ve bil eshârihum yestağfirûne: Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi.” (Zâriyât 51/18)
“NûRun alâ NûR” OL-sa her “ŞEYY”:
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
--- “ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)
AkLa KARA ÇİLEsidir -> KİRMANımda EĞİRdiğiM!
Dost DEĞirmeni “BEN” i Üğüttü! >CAN Tatlıdır BAĞırdığıM!
EĞELenmiş ALTIN TOZu.. -> Her ZeRRem “ALLAH” ArmaLı..
vALLAHi VUSLAT VÂHÂsı -> ÇİLE ÇÖLÜNe ÇAĞırdığıM!..
05.09.2001 19:37
lârâ shll.. antly..frtına…
Akla KARA ÇİLEsi:
“Nemrud’uma ateş etme İbrahim (aleyhi's-selâm)’imi Vurursun!..
ZIDların ZEVKi TEVHİDdir..”
Kul ihvÂNi
Akla KARA, AYNı şeyin ikiyüzü.. iyi-kötü, inkâr-ikrar…
KİRMAN: ağaçtan yapılan geçmeli tek oklu yünü ip yapan Yörük âleti.
EĞİRmek: yünü ip yapmak.
ÜĞÜTmek: Değirmende buğdayı un etmek.
VÂHÂ: kurak çölde su başı.. Kevser Kuyusu başı..
EĞElenmiş ALTIN TOZu.. Her ZeRRem “ALLAH” Armalı..:
Bu gece gördüğüm bir rüyâ ZEVKidir bu zevk..
Önce yıllar öncesi olan olayın Rüyasıydı..
İlkokul üçüncü sınıfta okuduğum yıldı.
Ekinler biçilirken kışlık stok unumuz bitti.
Babam birkaç kile arpa buldu.
Çuvala doldurup eşeğe seklemi yükledi ve bana :
"Al götür bunu Sınasa köyündeki su değirmeninde öğüt getir!" diyerek yola çıkardı.
Sınasa, Hasan Dağı dibinde 10 km. ilerde bir köydü.
Dönüşte karanlığa kalıp da korkmamak için hayvanı hızlıca sürerek değirmeni buldum.
Değirmenci babamın ahbabı idi.
Bana yemek yedirip unumu öğüttü ve içinden hakkını aldı.
Değirmen binası kara taşlardan yapılmış sıvasız ve içi loş ışıklı idi. Duvarlarda uzun kazıklarda âlet edevât asılıydı.
Bahçelerin içinde sık kavak ağaçlarının arasında ve ürperti verici idi.
Değirmeni ilk kez yakından incelemiştim ve hiç unutmadım…
Yıllar sonra dün gece çalışırken, Kur'ân-ı Kerîm'in vahdetle anlamı hususunda ilticâ edince bağrım geçti, uyku hâli bir rüyâ başladı ve o eski değirmenin kapısından girdim.
Değirmen kendi başına dönüyor ve kimse yoktu.
Korkarak ürperdim ama çıkmadım.
Duvarları incelerken birden Mescid-i Haramın duvarlarındaki gibi lâfzullahı "ALLAH" ism-i celâlî, altın armalar hâlinde yer yer belirdi.
Hayretle etrafa baktıkça çoğaldı.
Küçüldü ve her yer "ALLAH" ismi celâlî ile doldu.
Ve içerisi altın rengi ışığa boğuldu.
Buğday teknesi, değirmen taşı v.s. her şeyin üzerinde binlerce ALLAH celle celâluhu arması...
"Acaba teknenin içinde ne var? öğütülen nedir?" diye kenarına sağ ayağımı basarak çıktım ki yüksek buğday teknesinin içine bakmak için...
İşte o anda dönen taş önce sağ ayağımı kaptı, sonra da sol ayağımı...
Demir törpüler gibi kıtır kıtır öğütmeye başladı...
Hiçbir acı duymuyordum ve yavaş yavaş dizlerime doğru çekerek öğütüyordu.
Ellerimin üzerinde sırt üstü yerde beklerken öğütülen unun döküldüğü unluğa bakınca un yerine eğelenmiş altın tozları dökülüyordu ve her zerre dahi "ALLAH"celle celâluhu armalı idi...
Tekrar etrafa baktım ki ellerim, vücudum ve her şeyde ALLAH celle celâluhu ismi Arabça kufî yazı ile yazılı idi ve ışık saçıyordu...
Kan-ter içinde uyandım ve sonsuz hamdettim Rabbü'l-âlemin'e...
Azîz Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bizim de adımıza :
"RABBim bana eşyânın hakikatini öğret!" duasını İlim, İrade, İdrâk ve İştirak bazında anlama şefâatı için Resûl-û Ekrem Efendime samimî ve sonsuz salavâtlarımı arzettim.
RABB'ımıza şükrettim ki eşyânın hakikâti aslı itibariyle Haktır...
Es-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.
Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
Rasülûke ve
Nebîyyi'l- Ümmiyi ve alâ âlihi, ve's- sahbihi ve ehl-i beytihi.
Dâimen ebeden İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
“El hamdu lillâhi rabbi'l-âlemîn”
ZEVK 1779
MuhaBBet Mahpusu Gibi kaLdım Lârâ SahiLinde
Gerçi, AK DENİZ >Kalbimde DeRyâ değil DAMLA değil
“KAZA ->KADER ->İRADEsi ->MEŞİYYETi” DahiLinde
“OLmuş-OL-AN-OLacakLar” RABBımızdan TeceLLî BİL!..
05.09.2001 20:07
lârâ shll.. antly..frtına…
“Olmuş-OL-AN-OLacaklar” RABBımızdan TeceLLî BİL!..:
مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِي كِتَابٍ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَا إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
--- “Mâ esâbe min musîbetin fîl ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun): Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.” (Hadîd 57/22)
ZEVK 1780
Burda DELİ Bir Rüzgâr Var!. Orda Es-ER-mi HaYY DostuM!
Zâriyat-ın SEHER-inde -> “Bağışla!” DER-mi HaYY DostuM!
Şu “İkİlik ÂLEMi” nde ZID-ların ZEVKİnde -> TEVHİD
“NûRun alâ NûR” OL-sa her “ŞEYY” -> İNSAN -> NûR YER-mi HaYY DostuM!
06.09.2001 12:53
lârâ shll.. antly..
Zâriyat-ın SEHER-inde.. “Bağışla!” DER-mi HaYY DostuM!:
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
--- “Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne): Gece boyunca da pek az uyurlardı.” (Zâriyât 51/17)
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
--- “Ve bil eshârihum yestağfirûne: Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi.” (Zâriyât 51/18)
“NûRun alâ NûR” OL-sa her “ŞEYY”:
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
--- “ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)