Muhabbet Muhammet
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
EFENDİLER EFENDİSİ'NE İLTİCA
EFENDİLER EFENDİSİ'NE İLTİCA
Bütün çiçeklerin içinde bir çiçek (gül),
bütün taşların içinde bir taş (yakut),
bütün insanlar içinde bir insan (peygamber) o.
Şairin dediği gibi,
Muhammedün beşerün lâ ke'l-beşer
Bel hüve yâkâtün beyne'l-hacer
Mânâ: Muhammed elbette beşerdir, ama sıradan bir beşer gibi değildir. Belki taşlar arasında yakut ne ise, insanlar arasında Muhammed de odur.
Sevginin damıtılmış, süzülmüş, rafine muhatabı olarak sevilen (maşuk), estetik sevgi imbiğinden geçirilip Müslümanların kalbine süzülen aşk (Muhammed).
Neler söylenmedi onun hakkında, neler yazılmadı. Yazmakla bitirilemedi ve bitirilemeyecektir de.
Bütün söz ustaları kalemleri ellerine aldılar, adına na't dediler onu anlattılar; tazarru dediler, ona iltica ettiler.
Siyer dediler hayatını söylediler, şemail dediler vasıflarını sayıp döktüler.
Hilye yazdılar yakınlıklarını ifade için, mi'raciye dizdiler şanını tebcil için.
Adına gül dediler ve besteler yaptılar gül terennümünde, ilahiler söylediler gül deminde.
Na'tî diye mahlas kullandılar, divanlar doldurdular; adını anarak başladılar mesnevilere bir bakışına mazhar olmak için.
Aherli kağıtlara döküldü bin bir harf düz ve eğik, Rasul'ü yazmak için yarıştı gubari ile şikeste ta'lik.
Hamdullah'tan Hâmid'e harf başına Muhammed diye yazdı divitler; Levnî'den Osman'a tel tel renk verdi maviler ve çivitler.
Onun içindir ki ne yana baksa Rasul'den bir iz görür gözler, ne yöne dönse Rasul'ü özler, geceler ve gündüzler.
Eşya ve varlık Rasul için vardır ve Rasul, elbette eşya ve varlık kadardır.
Bir milyon adı varsa aşkın, bir eksiğiyle hep Rasul'ün gül yanağından alır ilhamını.
Kağıt, kalem ve kitap... Söz, kelam ve hitap...
Kimiler gül deyip ömür boyu gülerler; kimiler gül deyince gül uğruna ölürler.
Muhammed, benim Efendim.
Efendim'i anlatmayan dil ne söyler ki efsaneden başka!..Muhammed harflerinden Muhammed söylemeyen kelimeler gerçeği olmayan isimlerden öte nedir ki?!..
Gülün kokusunu taşıyan bilgi canda ışık; ama bir gül destesi götürmeyen kervan bedene kuru yüktür.
Gülünce yüzünde güller açan güzeller, yüzyıllarca bütün güzelliklerini bir tek güzellikten damıtarak yaşadıklarının farkındaydılar; yazık ki teknoloji çağında bunu kaybettiler.
Oysa beşeriyet bütün zaman ve mekan boyunca onu bilememenin ve onu sevememenin ıstırabıyla kıvrandı ve
büyük hakikat şu ki
başını nereye vursa o Efendiler Efendisi'ne sığınmaktan başka kurtuluş bulamayacak,
Efendim'i örnek almadıkça ete kemiğe bürünmüş feryadından kurtulamayacak.
Eller nakış nakış, desen desen Muhammed'i dokudukça,
kağıtlar renk renk, deste deste Muhammed'i okudukça ancak kurtulacak beşeriyet.
Onun gül damlası terinin ıtırlarında bülbüller yaşar aşk ile, ve aşk ile pervayanağının rengine pervaneler düşer.
Çünkü kimin eline değerse bir gül, elleri gül kokar onun.
"Eğer Elçi'nin vasıflarının şerhini devamlı, durmadan söylesem, yüzlerce kıyamet geçer de o yine bitmez." der Mevlana.
Lisan ve kalem onu hakkıyla anlatamaz, bunu herkes bilir.
Bu yüzden biz haddimizi elbette bilecek ve Zekâî Mustafa Dede'den ariyet bir beyit ile ona iltica edeceğiz:
Garîk-i bahr-i isyânem şefâat yâ Rasûlallah
Esîr-i nefs-i nâdânem şefâat yâ Rasûlallah
(Elbette hasretini terennümdür kasdımız Efendimizin, cür'etimiz ise içimizin yanışından.
Varlığa o iken sebep, hayalinden ya fikrinden, hiç olmazsa adının zikrinden nasıl duralım ayrı. )
--------------------------------------------------------------------------------
BERCESTE
Aman lafzı senin ism-i şerîfinle müsâvîdir
Anınçün âşıkın zikri "amân"dır yâ Rusûlallah
Mechul âşık
("Amân" ile "Muhammed" isminin ebced karşılığı 92 eder. Bu yüzden "aman" diye çığıran âşık aslında "Muhammed" demektedir.)
(Berceste: Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit..FARSÇA seçkin seçilmiş demek..Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir.)
--------------------------------------------------------------------------------
İnsanlığın övüncü hakkında
Ahnes b. Şureyk Bedir'de Ebu Cehl'e rastladığında sorar:
-Ey Ebe'l-Hakem! Burada senden ve benden başka sözümüzü duyacak kimse yok. Söyle bakalım Muhammed doğru bir kimse midir, yoksa yalan mı söylüyor?
-Andolsun ki Muhammed doğru bir kimsedir ve asla yalan söylememiştir.
* * *
Bir başka seferinde Ebu Cehil bizzat Efendiler Efendisi'nin yüzüne karşı şöyle diyecektir:
-Ya Muhammed! Biz senin bir yalancı olduğunu söylemiyoruz; ancak getirdiğin şeylerin yalan olduğunu söylüyoruz.
* * *
Ebu Süfyan Kudüs'e gittiği zaman Roma hükümdarı Hirakl kendisini çağırtıp Hz. Muhammed'in vasıflarını sorar. Cevabın bir cümlesi şöyledir:
-Asla yalan söylediği görülmemiştir.
* * *
Nadir b. El-Haris arkadaşlarına çıkışıyordu:
-Muhammed aranızda büyüyen bir yetimdi. O en çok memnun olduğunuz, sözünde sadık, emanete riayet eden bir kimse idi. Neticede şakaklarındaki saçlarına ak düştüğünde size İslamiyet'i getirdi. Bu sefer her faziletini inkar ederek ona sihirbaz bile dediniz. Hayır, and olsun o bir sihirbaz asla değildi
İSKENDER PALA
Bütün çiçeklerin içinde bir çiçek (gül),
bütün taşların içinde bir taş (yakut),
bütün insanlar içinde bir insan (peygamber) o.
Şairin dediği gibi,
Muhammedün beşerün lâ ke'l-beşer
Bel hüve yâkâtün beyne'l-hacer
Mânâ: Muhammed elbette beşerdir, ama sıradan bir beşer gibi değildir. Belki taşlar arasında yakut ne ise, insanlar arasında Muhammed de odur.
Sevginin damıtılmış, süzülmüş, rafine muhatabı olarak sevilen (maşuk), estetik sevgi imbiğinden geçirilip Müslümanların kalbine süzülen aşk (Muhammed).
Neler söylenmedi onun hakkında, neler yazılmadı. Yazmakla bitirilemedi ve bitirilemeyecektir de.
Bütün söz ustaları kalemleri ellerine aldılar, adına na't dediler onu anlattılar; tazarru dediler, ona iltica ettiler.
Siyer dediler hayatını söylediler, şemail dediler vasıflarını sayıp döktüler.
Hilye yazdılar yakınlıklarını ifade için, mi'raciye dizdiler şanını tebcil için.
Adına gül dediler ve besteler yaptılar gül terennümünde, ilahiler söylediler gül deminde.
Na'tî diye mahlas kullandılar, divanlar doldurdular; adını anarak başladılar mesnevilere bir bakışına mazhar olmak için.
Aherli kağıtlara döküldü bin bir harf düz ve eğik, Rasul'ü yazmak için yarıştı gubari ile şikeste ta'lik.
Hamdullah'tan Hâmid'e harf başına Muhammed diye yazdı divitler; Levnî'den Osman'a tel tel renk verdi maviler ve çivitler.
Onun içindir ki ne yana baksa Rasul'den bir iz görür gözler, ne yöne dönse Rasul'ü özler, geceler ve gündüzler.
Eşya ve varlık Rasul için vardır ve Rasul, elbette eşya ve varlık kadardır.
Bir milyon adı varsa aşkın, bir eksiğiyle hep Rasul'ün gül yanağından alır ilhamını.
Kağıt, kalem ve kitap... Söz, kelam ve hitap...
Kimiler gül deyip ömür boyu gülerler; kimiler gül deyince gül uğruna ölürler.
Muhammed, benim Efendim.
Efendim'i anlatmayan dil ne söyler ki efsaneden başka!..Muhammed harflerinden Muhammed söylemeyen kelimeler gerçeği olmayan isimlerden öte nedir ki?!..
Gülün kokusunu taşıyan bilgi canda ışık; ama bir gül destesi götürmeyen kervan bedene kuru yüktür.
Gülünce yüzünde güller açan güzeller, yüzyıllarca bütün güzelliklerini bir tek güzellikten damıtarak yaşadıklarının farkındaydılar; yazık ki teknoloji çağında bunu kaybettiler.
Oysa beşeriyet bütün zaman ve mekan boyunca onu bilememenin ve onu sevememenin ıstırabıyla kıvrandı ve
büyük hakikat şu ki
başını nereye vursa o Efendiler Efendisi'ne sığınmaktan başka kurtuluş bulamayacak,
Efendim'i örnek almadıkça ete kemiğe bürünmüş feryadından kurtulamayacak.
Eller nakış nakış, desen desen Muhammed'i dokudukça,
kağıtlar renk renk, deste deste Muhammed'i okudukça ancak kurtulacak beşeriyet.
Onun gül damlası terinin ıtırlarında bülbüller yaşar aşk ile, ve aşk ile pervayanağının rengine pervaneler düşer.
Çünkü kimin eline değerse bir gül, elleri gül kokar onun.
"Eğer Elçi'nin vasıflarının şerhini devamlı, durmadan söylesem, yüzlerce kıyamet geçer de o yine bitmez." der Mevlana.
Lisan ve kalem onu hakkıyla anlatamaz, bunu herkes bilir.
Bu yüzden biz haddimizi elbette bilecek ve Zekâî Mustafa Dede'den ariyet bir beyit ile ona iltica edeceğiz:
Garîk-i bahr-i isyânem şefâat yâ Rasûlallah
Esîr-i nefs-i nâdânem şefâat yâ Rasûlallah
(Elbette hasretini terennümdür kasdımız Efendimizin, cür'etimiz ise içimizin yanışından.
Varlığa o iken sebep, hayalinden ya fikrinden, hiç olmazsa adının zikrinden nasıl duralım ayrı. )
--------------------------------------------------------------------------------
BERCESTE
Aman lafzı senin ism-i şerîfinle müsâvîdir
Anınçün âşıkın zikri "amân"dır yâ Rusûlallah
Mechul âşık
("Amân" ile "Muhammed" isminin ebced karşılığı 92 eder. Bu yüzden "aman" diye çığıran âşık aslında "Muhammed" demektedir.)
(Berceste: Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit..FARSÇA seçkin seçilmiş demek..Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir.)
--------------------------------------------------------------------------------
İnsanlığın övüncü hakkında
Ahnes b. Şureyk Bedir'de Ebu Cehl'e rastladığında sorar:
-Ey Ebe'l-Hakem! Burada senden ve benden başka sözümüzü duyacak kimse yok. Söyle bakalım Muhammed doğru bir kimse midir, yoksa yalan mı söylüyor?
-Andolsun ki Muhammed doğru bir kimsedir ve asla yalan söylememiştir.
* * *
Bir başka seferinde Ebu Cehil bizzat Efendiler Efendisi'nin yüzüne karşı şöyle diyecektir:
-Ya Muhammed! Biz senin bir yalancı olduğunu söylemiyoruz; ancak getirdiğin şeylerin yalan olduğunu söylüyoruz.
* * *
Ebu Süfyan Kudüs'e gittiği zaman Roma hükümdarı Hirakl kendisini çağırtıp Hz. Muhammed'in vasıflarını sorar. Cevabın bir cümlesi şöyledir:
-Asla yalan söylediği görülmemiştir.
* * *
Nadir b. El-Haris arkadaşlarına çıkışıyordu:
-Muhammed aranızda büyüyen bir yetimdi. O en çok memnun olduğunuz, sözünde sadık, emanete riayet eden bir kimse idi. Neticede şakaklarındaki saçlarına ak düştüğünde size İslamiyet'i getirdi. Bu sefer her faziletini inkar ederek ona sihirbaz bile dediniz. Hayır, and olsun o bir sihirbaz asla değildi
İSKENDER PALA
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- Hakan
- Moderatör
- Mesajlar: 4968
- Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00
- derunilale
- Saygın Üye
- Mesajlar: 268
- Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00
Allah razı olsun inş..
Bir veda hutbesiyle ayrıldın aramızdan
Sorma sahabelerin birer birer ardından
Bizimde bahtımıza acı yalnızlık düştü
Anladım Sensiz bülbül güle neden küstü
Sene 632; ne hicranla yıkanmış bir yıl
Evrenin tüm saatleri ayrılığa kuruldu
Ashabın hıçkırıkları tüm şiirlerin sonuydu
Gökyüzüne dokunsan ağlayacak
Zira tüm bulutlar grinin en koyu tonuydu
Bir tepeye tırmandın ağır ağır
Bu veda haberini duymaktansa
Ashab razı ebediyen olmaya sağır
- Ümmetim dedin, Ümmetim dedin
- Belki bu size son seslenişim bilemem dedin
Ve yangın düştü kalbine yüz bin sahabenin aniden
Korkarım Ebu Bekirin saçlarını beyazlatır bu veda
Korkarım Ömerin yüzüne tebessüm uğramaz bir daha
Belhi haramda hiçbir ayrılık böyle can yakmadı
Yusufların nur yüzüne hicran beni düştü
Mecnunların derdi büyük, Leylalar anlamadı
Yetimlerin başını okşayan bir mübarek elin vardı
Sen yoksun, o yetimlerinde saçları tozlara bulandı
Bu ayrılık Yakupların tekrar kör edecek korkarım
Korkarım Yusuflar tekrar dönecek zindanlara
Ferhatların tırnakları dayanır mı bilmem
Sen gittin yalancı güneş kaldı
Ufkumuzu aydınlatmaya çalışan
Tadı yok güllerin artık onlarda yalan
Sen yürürken Mekke sokaklarında adım adım
Ardında gülden güzel kokun kalırdı
Rüzgarlar öpmeden geçemez saçlarını
Ceylanları bile kendinden geçiren güzel gözlerin vardı
Şimdi yoksun,
O güzel kokunu da bizden zalim bir rüzgar aldı
Anaları sütten kesti bu veda
Bebeklerin emdiğinin zehirden farkı yok
Ya seher kuşları kimin içinsöylesin şarkılarını şimdi
Vefakar örümceğinde yeni bir ağ örmeye takati yok
Ömerin kamburu arttı diyorlar yokluğunun ardından
Aliyi dert sardı dertleşeceği sırdaşı yok
Bilalin de boğazında düğüm düğüm nefesi
Zira çağırırken ümmeti namaza
- Hayyaalelfelah Hayyaalelfelah
Gelenlerin içinde ümmetin Efendisi yok
Şimdi anladım;
Yıldızlar neden ardından birer birer etmekte firar
Anladım; kırlangıçlar neden bu kadar kısa yaşar
Anladım; kelebekleri ateşlere sürükleyen aşkının sırrını
Şimdi anladım; bebekler neden ağlayarak doğar
Bir veda hutbesiyle ayrıldın aramızdan
Sorma sahabelerin birer birer ardından
Bizimde bahtımıza acı yalnızlık düştü
Anladım Sensiz bülbül güle neden küstü
Sene 632; ne hicranla yıkanmış bir yıl
Evrenin tüm saatleri ayrılığa kuruldu
Ashabın hıçkırıkları tüm şiirlerin sonuydu
Gökyüzüne dokunsan ağlayacak
Zira tüm bulutlar grinin en koyu tonuydu
Bir tepeye tırmandın ağır ağır
Bu veda haberini duymaktansa
Ashab razı ebediyen olmaya sağır
- Ümmetim dedin, Ümmetim dedin
- Belki bu size son seslenişim bilemem dedin
Ve yangın düştü kalbine yüz bin sahabenin aniden
Korkarım Ebu Bekirin saçlarını beyazlatır bu veda
Korkarım Ömerin yüzüne tebessüm uğramaz bir daha
Belhi haramda hiçbir ayrılık böyle can yakmadı
Yusufların nur yüzüne hicran beni düştü
Mecnunların derdi büyük, Leylalar anlamadı
Yetimlerin başını okşayan bir mübarek elin vardı
Sen yoksun, o yetimlerinde saçları tozlara bulandı
Bu ayrılık Yakupların tekrar kör edecek korkarım
Korkarım Yusuflar tekrar dönecek zindanlara
Ferhatların tırnakları dayanır mı bilmem
Sen gittin yalancı güneş kaldı
Ufkumuzu aydınlatmaya çalışan
Tadı yok güllerin artık onlarda yalan
Sen yürürken Mekke sokaklarında adım adım
Ardında gülden güzel kokun kalırdı
Rüzgarlar öpmeden geçemez saçlarını
Ceylanları bile kendinden geçiren güzel gözlerin vardı
Şimdi yoksun,
O güzel kokunu da bizden zalim bir rüzgar aldı
Anaları sütten kesti bu veda
Bebeklerin emdiğinin zehirden farkı yok
Ya seher kuşları kimin içinsöylesin şarkılarını şimdi
Vefakar örümceğinde yeni bir ağ örmeye takati yok
Ömerin kamburu arttı diyorlar yokluğunun ardından
Aliyi dert sardı dertleşeceği sırdaşı yok
Bilalin de boğazında düğüm düğüm nefesi
Zira çağırırken ümmeti namaza
- Hayyaalelfelah Hayyaalelfelah
Gelenlerin içinde ümmetin Efendisi yok
Şimdi anladım;
Yıldızlar neden ardından birer birer etmekte firar
Anladım; kırlangıçlar neden bu kadar kısa yaşar
Anladım; kelebekleri ateşlere sürükleyen aşkının sırrını
Şimdi anladım; bebekler neden ağlayarak doğar
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Efendim
EFENDİM
Güzellik şahikası, nübüvvetin çerağı
Yürek semalarının dalgalanan bayrağı
Mazlumların gür sesi, acizler sığınağı
Ruhuma âb-ı hayat sensin derman Efendim
Tutuşan gönüllere kati ferman Efendim
Güllerin en irisi, çöllerin rayihası
Nesiller yetiştiren bahçelerin en hası
Ezanlar yankılanır, silinir yürek pası
Aşkına meftun kalbim, sana hayran Efendim
Hakka varmayan vuslat bize hicran Efendim
Kisra saraylarını dize getiren sendin
Küfrün kalelerini yıktı mübarek bendin
Gurbete veda edip aslî yurduna döndün
Ahmedsin, Muhammedsin gül û reyhan Efendim
Batıla kâbûs oldun, Hakka burhan Efendim
Gönül sermayesini gayri yükledik ata
Çileyi azık ettik, yol verdik saltanata
Sırtımızda ağır yük, revan olduk Sırata
Bîçare ümmetine şefkat ihsan Efendim
Hüsnünü vasfetmede aciz lisan Efendim
Bu gönül şehrimizin koca sultanı sensin
İçimizi kavuran derdin dermanı sensin
Ruhlara hayat veren aşkın ummanı sensin
Mahbûb-i Hüdasın sen cana canan Efendim
İsmailin olurum, bu can kurban Efendim
Sararmaya yüz tutmuş gülşenime can düştü
Hercaî yüreğime kor gibi sevdan düştü
Bedenim sırılsıklam, düşüme figan düştü
Seni düşünmeyen kalp yıkık, viran Efendim
Didârına müştâkım ruhum üryan Efendim
Çatlayan yüreklere nur yağmurları yağdır
İmana pusu kuran bu ne yüzsüz bir çağdır
O Habib-i Kibriya gözümüzde bir dağdır
Kâinat vecd içinde eder seyran Efendim
Bulutlar kucak kucak sana giryân Efendim
Ayağının altında toprağın ben olsaydım
Sâyebân niyetine yaprağın ben olsaydım
Tecellinle müşerref Nur Dağın ben olsaydım
Azgın bir küheylandır, nefsim tuğyan Efendim
Sana dair olmayan sözler ziyan Efendim
Her bir yağmur damlası inci, gevher çöl için
Bülbülün yakarması sevdiceği gül için
Arşın cümle kapısı açılır Resûl için
Gökler gözyaşı döker, ağlar cihan Efendim
Hilkatin sebebi sen, nur-i Yezdan Efendim
Efendim, halâskârım, gül-i ruhsâr rehberim
O mübarek alnından iştiyakla öperim
Nebiler ordusunda ben gönüllü askerim
Sen yoksun ya âlemde yürek hazan Efendim
Ümmetin akıbeti billah hüsran Efendim
Hicranın yüreğimi kavurdu Resulullah
Külümüzü dağlara savurdu Resulullah
Can evimi kasırga, sel vurdu Resulullah
Hasretinle bin parça olsun bu can Efendim
Zikrinden aciz diller bize düşman Efendim
Dikenli bahçemizde hasret gülleri açar
Mechûle revan olup nice civanlar göçer
Resuller sözde ölür, âleme ışık saçar
Gidince garip kaldı cümle mekân Efendim
Kalpler huzura erer senle her an Efendim
Kokuna hasret kaldı insanlık gideli sen
Gece gün intizara razıyım kapında ben
Dünya cadı kazanı Ey Resul nurunla dön!...
Gönüllerin sultanı, tayy-ı mekân Efendim
Girsen rüyalarıma olsan mihman Efendim
Ne ağır zemheriler geçiriyor ümmetin
Günah galerisinde öksüz kaldı sünnetin
Müminin kokusuna şimdi hasret cennetin
Bu ne garip asırdır ahir zaman Efendim
Bizi bize bırakma, kayır aman Efendim
M. Nihat Malkoç
Güzellik şahikası, nübüvvetin çerağı
Yürek semalarının dalgalanan bayrağı
Mazlumların gür sesi, acizler sığınağı
Ruhuma âb-ı hayat sensin derman Efendim
Tutuşan gönüllere kati ferman Efendim
Güllerin en irisi, çöllerin rayihası
Nesiller yetiştiren bahçelerin en hası
Ezanlar yankılanır, silinir yürek pası
Aşkına meftun kalbim, sana hayran Efendim
Hakka varmayan vuslat bize hicran Efendim
Kisra saraylarını dize getiren sendin
Küfrün kalelerini yıktı mübarek bendin
Gurbete veda edip aslî yurduna döndün
Ahmedsin, Muhammedsin gül û reyhan Efendim
Batıla kâbûs oldun, Hakka burhan Efendim
Gönül sermayesini gayri yükledik ata
Çileyi azık ettik, yol verdik saltanata
Sırtımızda ağır yük, revan olduk Sırata
Bîçare ümmetine şefkat ihsan Efendim
Hüsnünü vasfetmede aciz lisan Efendim
Bu gönül şehrimizin koca sultanı sensin
İçimizi kavuran derdin dermanı sensin
Ruhlara hayat veren aşkın ummanı sensin
Mahbûb-i Hüdasın sen cana canan Efendim
İsmailin olurum, bu can kurban Efendim
Sararmaya yüz tutmuş gülşenime can düştü
Hercaî yüreğime kor gibi sevdan düştü
Bedenim sırılsıklam, düşüme figan düştü
Seni düşünmeyen kalp yıkık, viran Efendim
Didârına müştâkım ruhum üryan Efendim
Çatlayan yüreklere nur yağmurları yağdır
İmana pusu kuran bu ne yüzsüz bir çağdır
O Habib-i Kibriya gözümüzde bir dağdır
Kâinat vecd içinde eder seyran Efendim
Bulutlar kucak kucak sana giryân Efendim
Ayağının altında toprağın ben olsaydım
Sâyebân niyetine yaprağın ben olsaydım
Tecellinle müşerref Nur Dağın ben olsaydım
Azgın bir küheylandır, nefsim tuğyan Efendim
Sana dair olmayan sözler ziyan Efendim
Her bir yağmur damlası inci, gevher çöl için
Bülbülün yakarması sevdiceği gül için
Arşın cümle kapısı açılır Resûl için
Gökler gözyaşı döker, ağlar cihan Efendim
Hilkatin sebebi sen, nur-i Yezdan Efendim
Efendim, halâskârım, gül-i ruhsâr rehberim
O mübarek alnından iştiyakla öperim
Nebiler ordusunda ben gönüllü askerim
Sen yoksun ya âlemde yürek hazan Efendim
Ümmetin akıbeti billah hüsran Efendim
Hicranın yüreğimi kavurdu Resulullah
Külümüzü dağlara savurdu Resulullah
Can evimi kasırga, sel vurdu Resulullah
Hasretinle bin parça olsun bu can Efendim
Zikrinden aciz diller bize düşman Efendim
Dikenli bahçemizde hasret gülleri açar
Mechûle revan olup nice civanlar göçer
Resuller sözde ölür, âleme ışık saçar
Gidince garip kaldı cümle mekân Efendim
Kalpler huzura erer senle her an Efendim
Kokuna hasret kaldı insanlık gideli sen
Gece gün intizara razıyım kapında ben
Dünya cadı kazanı Ey Resul nurunla dön!...
Gönüllerin sultanı, tayy-ı mekân Efendim
Girsen rüyalarıma olsan mihman Efendim
Ne ağır zemheriler geçiriyor ümmetin
Günah galerisinde öksüz kaldı sünnetin
Müminin kokusuna şimdi hasret cennetin
Bu ne garip asırdır ahir zaman Efendim
Bizi bize bırakma, kayır aman Efendim
M. Nihat Malkoç
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
Tatlı bir ağlamayla açıldı bu gözlerim dünyaya
Tatlı bir gülümsemeyle karşılandım bu dünyada
Fani alemde fuzuli yaşamaya değil
Senin sevgini yüreğimde hissetmeye geldim
Gel... Gel Ya Muhammed
Issız, sessiz bir yerde
Sensiz bir alemde
Yapamam... Yaşayamam...
Sensizken tutar mı bu eller
Görür mü bu yaş dolu gözler
Yürür mü bu dermansız dizler
Sana hasret, sana muhtacım
Gel... Gel Ya Muhammed
Dünya adlı bir gemide yolcuyum
Meçhule değil, İslama gitmek istiyorum
Geminin kaptanı SEN ol, pusulası da KUR'AN olsun
Gel... Gel Ya Muhammed
Gel... Gel Ya Muhammed
ALINTI
Tatlı bir gülümsemeyle karşılandım bu dünyada
Fani alemde fuzuli yaşamaya değil
Senin sevgini yüreğimde hissetmeye geldim
Gel... Gel Ya Muhammed
Issız, sessiz bir yerde
Sensiz bir alemde
Yapamam... Yaşayamam...
Sensizken tutar mı bu eller
Görür mü bu yaş dolu gözler
Yürür mü bu dermansız dizler
Sana hasret, sana muhtacım
Gel... Gel Ya Muhammed
Dünya adlı bir gemide yolcuyum
Meçhule değil, İslama gitmek istiyorum
Geminin kaptanı SEN ol, pusulası da KUR'AN olsun
Gel... Gel Ya Muhammed
Gel... Gel Ya Muhammed
ALINTI
En son aNKa tarafından 09 Ağu 2008, 18:00 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12895
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
MUHAMMED MUSTAFA YOLUNA KURBAN
MUHAMMED MUSTAFA YOLUNA KURBAN
Rabbim seni yaratmayı diledi
Yarattı ve sonra 'Habibim' dedi.
Alemlere rahmet için gönderdi.
Allah tarafından seçilmiş insan,
Mahammed Mustafa yoluna kurban..
Canlar feda, nur nübüvvet tacına
Mevla'ya yükselen o mîracına,
Emanet ettiğin veda haccına,
Melekût, kâinat olmuştu hayran,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Ey Resul, Bize kapıları aç
Nurunla aydınlat, rahmetini saç,
Şimdi dünya sana, daha çok muhtaç,
Sen olmasan elbet olmazdı cihan,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Sevginle ruhumu karmak isterim,
Onunla cismimi sarmak isterim,
Ravzana bir daha varmak isterim,
Nasip eder ise o yüce Rahman,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Çok günah işledik, yaptık sa isyan,
Tevbekâr olduk ve hem de pişman,
Sığınmışız sana ey şefaatkân,
Tek Kurtuluş yolu mübarek kuran,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Yollar; eğri büğrü, yanlış giderken,
Canavar insanlar, insanı yerken,
Halimiz arzetsek kime, sen varken,
Muhtacız ey Nebi, ey derde derman,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
SEYFEDDİN KARAHOCAGİL
22 - Şubat - 2007 Ankara
Rabbim seni yaratmayı diledi
Yarattı ve sonra 'Habibim' dedi.
Alemlere rahmet için gönderdi.
Allah tarafından seçilmiş insan,
Mahammed Mustafa yoluna kurban..
Canlar feda, nur nübüvvet tacına
Mevla'ya yükselen o mîracına,
Emanet ettiğin veda haccına,
Melekût, kâinat olmuştu hayran,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Ey Resul, Bize kapıları aç
Nurunla aydınlat, rahmetini saç,
Şimdi dünya sana, daha çok muhtaç,
Sen olmasan elbet olmazdı cihan,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Sevginle ruhumu karmak isterim,
Onunla cismimi sarmak isterim,
Ravzana bir daha varmak isterim,
Nasip eder ise o yüce Rahman,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Çok günah işledik, yaptık sa isyan,
Tevbekâr olduk ve hem de pişman,
Sığınmışız sana ey şefaatkân,
Tek Kurtuluş yolu mübarek kuran,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
Yollar; eğri büğrü, yanlış giderken,
Canavar insanlar, insanı yerken,
Halimiz arzetsek kime, sen varken,
Muhtacız ey Nebi, ey derde derman,
Muhammed Mustafa yoluna kurban..
SEYFEDDİN KARAHOCAGİL
22 - Şubat - 2007 Ankara
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Ey nebiler nebisi
Ey NEBİLER NEBİSİ
Ey nebiler nebisi
Cılız sesimizi duy da gel,
Ahu-zarımızı işit de gel,
Gözde yaşı gör de gel,
Miractan iner gibi,
Hira dan döner gibi,
Tıpkı,
Gökten yağar gibi gel,
Bekliyoruz,
seni asırlardır,
ey asr-ı saadetin gülü,
Dillerde adın, gözlerde yaş,
Gel,
Gel
ey alemlere rahmet olan,
Gel,
ey asr-ı saadetin gülü,
Gel,
ey asr-ı server,
Gel,
ey müjdeciler müjdecisi,
Gel,
ey kutlu peygamber,
Tıpkı,
Miraçtan döner gibi,
Gökten iner gibi
Yeniden doğar gibi gel,
Beklenmektesin,
beklenmektesin bak,
ufukta yaşlı gözler,
Gel,
gel yeniden,
gel ey kutlu peygamber,
..................................
..................................
AYHAN UÇAR
Ey nebiler nebisi
Cılız sesimizi duy da gel,
Ahu-zarımızı işit de gel,
Gözde yaşı gör de gel,
Miractan iner gibi,
Hira dan döner gibi,
Tıpkı,
Gökten yağar gibi gel,
Bekliyoruz,
seni asırlardır,
ey asr-ı saadetin gülü,
Dillerde adın, gözlerde yaş,
Gel,
Gel
ey alemlere rahmet olan,
Gel,
ey asr-ı saadetin gülü,
Gel,
ey asr-ı server,
Gel,
ey müjdeciler müjdecisi,
Gel,
ey kutlu peygamber,
Tıpkı,
Miraçtan döner gibi,
Gökten iner gibi
Yeniden doğar gibi gel,
Beklenmektesin,
beklenmektesin bak,
ufukta yaşlı gözler,
Gel,
gel yeniden,
gel ey kutlu peygamber,
..................................
..................................
AYHAN UÇAR
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- kurtulus
- Yeni Üye
- Mesajlar: 7
- Kayıt: 28 Tem 2007, 02:00
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Muhabbet Muhammet
Muhabbet Muhammet
Bir hanede olursa muhabbet
Ande zuhur eder Muhammet
Girirse ol kalbe Muhammet
Türlü türlü doğar muhabbet
Muhammet ile eyle muhabbet
Muhabbette bul Muhammet
Enfüs afak hep Muhammet
Aşık ol et onla muhabbet
Hak eyleyince muhabbet
Var olundu Muhammet
Sebeptir nuru Muhammet
Letafet ile muhabbet
Burak Aşka eyle muhabbet
Onsekizbin alemde Muhammet
Zuhur etsin sende Muhammet
Dolu dolu olsun muhabbet
Bir hanede olursa muhabbet
Ande zuhur eder Muhammet
Girirse ol kalbe Muhammet
Türlü türlü doğar muhabbet
Muhammet ile eyle muhabbet
Muhabbette bul Muhammet
Enfüs afak hep Muhammet
Aşık ol et onla muhabbet
Hak eyleyince muhabbet
Var olundu Muhammet
Sebeptir nuru Muhammet
Letafet ile muhabbet
Burak Aşka eyle muhabbet
Onsekizbin alemde Muhammet
Zuhur etsin sende Muhammet
Dolu dolu olsun muhabbet
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- ceylin
- Saygın Üye
- Mesajlar: 213
- Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00
- Seleme
- Dost Üye
- Mesajlar: 94
- Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00
Bir Rahmet, Bir Bereket
Dışardayağmur
İçerdesevda,
Yağmurtoprağadüşer
Kavuşmakbana.diyordubeniböylesinederindenetkileyen,yağmuraolanhasretimikörükleyenses.
Toprak,yağmurakavuşacağıanısabırsızlıklabekler.TıpkıLeylanınMecnun`una,Mevlana`nınCemal-iMutlak`akavuşacağıanıbeklediğigibi.
Birkatresuyamuhtaçtohumların,umutlaRabbi`nin,rahmetgöndereceğigünübeklediğigibibekliyoruzbizdeyağmuru;tefekkürederek,günahlarımızdanarınıp,tertemizbirmü`minolarak,Rabbimiz`inhuzurunaçıkacağımızgünü.
Ferahkapısından,yağmurlarsayesindeferahlayarak,temizlenerek,bahtiyarbirşekildegeçeceğimizgünübekliyoruzümitle...
O`nunadıAhmet`ti
Kâinatarahmetti
Nişanesişefkatti
Âlememerhametti.(M.C)
Efendimiz(S.A.V)debirrahmetti;tıpkıyağmurgibi.BelkicismenEfendimiz(S.A.V)yokamaRabbimadetaO`nuntimsalirahmettanelerinibizdenesirgemiyor.Asr-ıSaadet`teashab,RahmetPeygamberiEfendimiz(S.A.V)sayesindegünahlarındanarınırken,buasırdabizlerRabbim`inbirbirindengüzelmeleklerininellerindendüşenkatrelerletefekkürdünyasındagünahlarımızdanarınmayaçalışıyoruz.NekadartemizleniyoruzbilinmezamaRabbimümitsizolmayındiyor.Ümitliyiztıpkıbirkardelençiçeğigibieksiderecelerdekisoğuğaaldırmayıp,Hâkim-iEzeli`nin,Mâlik-iEbedi`ninismiyleBismillahdeyipüzerindekiokartabakasınıdelipgeçenümidikadar.
Mü`minlerigünahkirindenarındıranabdestgibi,yağdığıbölgeyikirdenarındıranyağmur,Rabbim`inherbirmeleğinebirberekettanesivererekistediğiyerlerebırakmasınıemretmesiyleadetameleklerdünyayaabdestaldırır.Artıkdünyadaarınmıştıraynıbirmü`mininkalbiniabdestlemasivadanarındırdığıgibi.Toprakise;çöldesusuzluktanbiçarekalmışdivanegibi,yüreğineserpilenrahmettaneleriileyenidenümitleniryenimerhabalaraşahitolmakiçin.
Topraktakitohum,sankiorahmettanesinibeklemektedir,bereketihsanedeceğiyeryüzünemerhabadiyebilmekiçin.
İşte,merhametisonsuzRabbim`inbizaciz,günahkârkullarınasonsuzmerhameti.Rabbim`inemriyle,yeryüzüneteşrifeden,herbiribirmeleklegelenkatrelerinyineRabbim`inmerhametiylesağanaksağanakyağdığıbölgelerehemrahmethembereketihsanetmesi,sonsuzLütufveKeremsahibiRabbim`inbizaciz,günahkârkullarınasonsuzlütufvekeremi
[img][/img]
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
-Naat-
Ey Nebi
Ey nebi,
Sen yürürken dağlar titrerdi
Bulutlar üzerinden hiç eksilmezdi
Yağmur senin eserindi
Çöldeki güller seninle yeşerdi
Ey Resul, hüzzam çiçeklerinin yağmurusun
Ruhunla Fethettiğin diyarlardan geliyorsun
Buram buram terleyen şarkılar seni konuşsun
Ölümsüz sevdaların, mutlu sonusun, sembolüsü
Hasretin vuslata döner mi bilemem
Ağlasam gözyaşları mı silemem
Kalbimde filizlenen aşkını söndüremem
Ey nebi, seni rüyamda görmek yetmez bana
Gönül çölümde açan bir gülsün
Bana da şefaat eyle, yüzüm gülsün
Ben sevdaların yenik süvarisi
Senin yolunda kılıcım demirde dövülsün
Islak bakışında, yağmura gebedir gözlerin
İmanı çağırır gönlüme sözlerin
Allah için yanar sönmez közlerin
Ey nebi, kuşlar kanadında taşır seni
Güller yaprağında kokunu saklar.
Sana aşıkların yanaklarında
Gözyaşları ırmak gibi vadi yapar
Sana kavuşmayı özlemek özlem topraklarında
Cömert dünyanın bencil insanlarıyız
Merhamet denizini kurutanlarız
Senin rahmetinden çok uzağız
Ey Nebi! Bizi affet senin duana muhtacız
Ey Nebi, bulutlar ağlardı sen ağladığında
Aynı secdeye baş koyduğun Hatice'nin mezarında
Ama davan öyle büyüktü senin
Bu acı neydi ki karda ateş kalırdı
Baktığın aynada hayalin olmak
En çok neyi isterdim, bilir misin?
Peygamber Mescidi yapılırken, taşıdığın taş olmak
Güneş olup seni terletmekten korkmak
Sen gitmedin ey sevgili
Elim gitti, ayağım gitti
Bedenime can veren yüreğim gitti
Sensiz öksüz, yetimim şimdi.
Ey mübarek kutlu beldenin efendisi
Soldu bahçemizde güllerin al rengi
Dikenler kanatır oldu sözlerini unutalı
İmanımız buz kalıbı, kin sevgiyi esir aldı
Nefis denen azgın at, bize hakim oldu
Hırs,ihtiras bütün benliğimizi yuttu
Kur-an'ın sureti, siretinin yollarını tuttu
Ey Resul, kalbimiz seni anmayınca pas tuttu
Çöl gecelerinde Ashabının okuduğu Kur-an'la
Mest olurdu onu dinleyen nice melekler
Yürürken bile ağlardı Allah korkusuyla
Müşriklerin korktuğu korkusuz Ömer
Bütün cehennemi içine alacak kadar
Genişti Ebu Bekir Sıddık'ın yüreği
Çünkü kalbini böyle güçlü yapan kor
Sana duyduğu aşkın meyvesiydi Ya Resulullah
O'nu andıkça kılıcının pası silinirdi Ali'nin
Zülfikar kılıcı, kınından Allah için çıkardı
Hayber Kalesinin kapısını elleriyle kırmıştı.
Sen Müşriklerin öSenin yatağında senin yerine yatıyordu
Senin yatağında senin yerine yatıyordu
Yürekliydi Ali Allah'ın arslanıydı
Sana biat eden yaşı en küçük yiğitti
Ey Nebi, sana inanmak bile bir başkaydı
Osman gibi servetimi senin yolunda
Senin davan için harcamak vardı
Değil bir kere, bin kere ölmek bile az gelirdi
Hamza kadar olmasa da
Senin yanında savaşmak vardı Ya Resulullah
Ey Nebi; ne zaman o gül şehrine gelsem
Bastığım her yer gül kokar
Gönül ayrılmak istemez senden
Ömrümde bir kez yollarında ölsem
Bismillah demen kafiydi silerdi kılıçların pasını
Ashabın yarışırdı vermek için senin yolunda canını
Namazdayken bile omzunda taşırdın Hüseyin'le Hasanı
Ey Nebi, sen bülbülün gülü, sen sevdaların gönülüsün
Ey nebi sesini duyur bize
Sesini duyur hasretinle inleyen gönüllere
Bir bengisu ol kurak kalbimize
Çöle dönüşmeden ruhumuz
Sevginle yeşersin umudumuz
Ey nebi, sen Medine'ye hicret etmiştin
Ben sana senin yoluna hicret ediyorum
Gül sözlü, gül yüzlü efendim, peygamberim
Varlığınla ruhuma nur salan güneşim
Şehitlerin arzusu gibi senin için bin kere öleyim
Senin hürmetine kabul edilir dualar
Seni anan kasideler gönüllere huzur sunar
Güllerin en güzeli senin ismindir ya Muhammed
Şefaatinle affedilir günaha batmış insanlar
Ey Nebi, seni bekleyen kuşlar özleminle dile gelir
Bülbüller susar, güller kırmızı rengiyle konuşur
Çölde dara düşen ceylan seni duyunca kurtulur
Boynu bükük güvercin senin zafer muştunla sevinir
Nur yüzünde, güneş kalbinde aydınlık sende
Hira mağarasında tefekküre dalıp gittiğinde
Uyanırsın aniden Hakkın "oku" emriyle,
Cebrail'in kanatlarında okumayı bilmesen de
Ve sonra bir okuyuşta Kur-an'ı ezberlediğinde
Güvercinden bekçi olsam mağaranda
Seni saklasam ben yüreğimde
İzini örümcek, yüzünü güvercin gizler
Sana bir şey olsa Ayşe'nin kalbi sızlar
Vuslatınla açılır, kör karanlığa alışkın gözler
Ey Nebi, denizler ikiye yarılır senin doğuşunla
Gül baharı, bahar Nisanı bekler
İsa Peygamber senin geleceğini müjdeler
Saklanır hakikat yalanın toprağını deler gerçekler
Ya Muhammed! Gülüşün bir mehtaba benzer.
Hüznün lirik ritmine seyyah olan sevdam
Karanfilin koynunda ayak bastığın kumlara kilim olsam
Çiçekler balını dikenlerin gölgesinde saklar
Sözler deryasında inci olan sözlerinle çağlasam
İkliminde gönüllere ferah veren kelimelerin
Hiddet içinde sana gelenler sakinleşip durulur
Mümin olup ashabın olurlar saf değiştirir düşmanların
Yolunda ölenler çoğalır kızlar gömülmekten kurtulur
Yıldızlar ağlıyormuş, duydun mu ya Resulullah
Gözyaşları sel olmuş, zambaklar kurumuş ya Resulullah
Sen Rabbine kavuşurken ayrılık gam verir seni sevene
Sana kavuşunca şehitler cennette senin köşkünde
Şefaatini esirgeme bizde sana kavuşalım Ya Resulullah!
Hüseyin Özbay
Ey Nebi
Ey nebi,
Sen yürürken dağlar titrerdi
Bulutlar üzerinden hiç eksilmezdi
Yağmur senin eserindi
Çöldeki güller seninle yeşerdi
Ey Resul, hüzzam çiçeklerinin yağmurusun
Ruhunla Fethettiğin diyarlardan geliyorsun
Buram buram terleyen şarkılar seni konuşsun
Ölümsüz sevdaların, mutlu sonusun, sembolüsü
Hasretin vuslata döner mi bilemem
Ağlasam gözyaşları mı silemem
Kalbimde filizlenen aşkını söndüremem
Ey nebi, seni rüyamda görmek yetmez bana
Gönül çölümde açan bir gülsün
Bana da şefaat eyle, yüzüm gülsün
Ben sevdaların yenik süvarisi
Senin yolunda kılıcım demirde dövülsün
Islak bakışında, yağmura gebedir gözlerin
İmanı çağırır gönlüme sözlerin
Allah için yanar sönmez közlerin
Ey nebi, kuşlar kanadında taşır seni
Güller yaprağında kokunu saklar.
Sana aşıkların yanaklarında
Gözyaşları ırmak gibi vadi yapar
Sana kavuşmayı özlemek özlem topraklarında
Cömert dünyanın bencil insanlarıyız
Merhamet denizini kurutanlarız
Senin rahmetinden çok uzağız
Ey Nebi! Bizi affet senin duana muhtacız
Ey Nebi, bulutlar ağlardı sen ağladığında
Aynı secdeye baş koyduğun Hatice'nin mezarında
Ama davan öyle büyüktü senin
Bu acı neydi ki karda ateş kalırdı
Baktığın aynada hayalin olmak
En çok neyi isterdim, bilir misin?
Peygamber Mescidi yapılırken, taşıdığın taş olmak
Güneş olup seni terletmekten korkmak
Sen gitmedin ey sevgili
Elim gitti, ayağım gitti
Bedenime can veren yüreğim gitti
Sensiz öksüz, yetimim şimdi.
Ey mübarek kutlu beldenin efendisi
Soldu bahçemizde güllerin al rengi
Dikenler kanatır oldu sözlerini unutalı
İmanımız buz kalıbı, kin sevgiyi esir aldı
Nefis denen azgın at, bize hakim oldu
Hırs,ihtiras bütün benliğimizi yuttu
Kur-an'ın sureti, siretinin yollarını tuttu
Ey Resul, kalbimiz seni anmayınca pas tuttu
Çöl gecelerinde Ashabının okuduğu Kur-an'la
Mest olurdu onu dinleyen nice melekler
Yürürken bile ağlardı Allah korkusuyla
Müşriklerin korktuğu korkusuz Ömer
Bütün cehennemi içine alacak kadar
Genişti Ebu Bekir Sıddık'ın yüreği
Çünkü kalbini böyle güçlü yapan kor
Sana duyduğu aşkın meyvesiydi Ya Resulullah
O'nu andıkça kılıcının pası silinirdi Ali'nin
Zülfikar kılıcı, kınından Allah için çıkardı
Hayber Kalesinin kapısını elleriyle kırmıştı.
Sen Müşriklerin öSenin yatağında senin yerine yatıyordu
Senin yatağında senin yerine yatıyordu
Yürekliydi Ali Allah'ın arslanıydı
Sana biat eden yaşı en küçük yiğitti
Ey Nebi, sana inanmak bile bir başkaydı
Osman gibi servetimi senin yolunda
Senin davan için harcamak vardı
Değil bir kere, bin kere ölmek bile az gelirdi
Hamza kadar olmasa da
Senin yanında savaşmak vardı Ya Resulullah
Ey Nebi; ne zaman o gül şehrine gelsem
Bastığım her yer gül kokar
Gönül ayrılmak istemez senden
Ömrümde bir kez yollarında ölsem
Bismillah demen kafiydi silerdi kılıçların pasını
Ashabın yarışırdı vermek için senin yolunda canını
Namazdayken bile omzunda taşırdın Hüseyin'le Hasanı
Ey Nebi, sen bülbülün gülü, sen sevdaların gönülüsün
Ey nebi sesini duyur bize
Sesini duyur hasretinle inleyen gönüllere
Bir bengisu ol kurak kalbimize
Çöle dönüşmeden ruhumuz
Sevginle yeşersin umudumuz
Ey nebi, sen Medine'ye hicret etmiştin
Ben sana senin yoluna hicret ediyorum
Gül sözlü, gül yüzlü efendim, peygamberim
Varlığınla ruhuma nur salan güneşim
Şehitlerin arzusu gibi senin için bin kere öleyim
Senin hürmetine kabul edilir dualar
Seni anan kasideler gönüllere huzur sunar
Güllerin en güzeli senin ismindir ya Muhammed
Şefaatinle affedilir günaha batmış insanlar
Ey Nebi, seni bekleyen kuşlar özleminle dile gelir
Bülbüller susar, güller kırmızı rengiyle konuşur
Çölde dara düşen ceylan seni duyunca kurtulur
Boynu bükük güvercin senin zafer muştunla sevinir
Nur yüzünde, güneş kalbinde aydınlık sende
Hira mağarasında tefekküre dalıp gittiğinde
Uyanırsın aniden Hakkın "oku" emriyle,
Cebrail'in kanatlarında okumayı bilmesen de
Ve sonra bir okuyuşta Kur-an'ı ezberlediğinde
Güvercinden bekçi olsam mağaranda
Seni saklasam ben yüreğimde
İzini örümcek, yüzünü güvercin gizler
Sana bir şey olsa Ayşe'nin kalbi sızlar
Vuslatınla açılır, kör karanlığa alışkın gözler
Ey Nebi, denizler ikiye yarılır senin doğuşunla
Gül baharı, bahar Nisanı bekler
İsa Peygamber senin geleceğini müjdeler
Saklanır hakikat yalanın toprağını deler gerçekler
Ya Muhammed! Gülüşün bir mehtaba benzer.
Hüznün lirik ritmine seyyah olan sevdam
Karanfilin koynunda ayak bastığın kumlara kilim olsam
Çiçekler balını dikenlerin gölgesinde saklar
Sözler deryasında inci olan sözlerinle çağlasam
İkliminde gönüllere ferah veren kelimelerin
Hiddet içinde sana gelenler sakinleşip durulur
Mümin olup ashabın olurlar saf değiştirir düşmanların
Yolunda ölenler çoğalır kızlar gömülmekten kurtulur
Yıldızlar ağlıyormuş, duydun mu ya Resulullah
Gözyaşları sel olmuş, zambaklar kurumuş ya Resulullah
Sen Rabbine kavuşurken ayrılık gam verir seni sevene
Sana kavuşunca şehitler cennette senin köşkünde
Şefaatini esirgeme bizde sana kavuşalım Ya Resulullah!
Hüseyin Özbay
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- Seleme
- Dost Üye
- Mesajlar: 94
- Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00
Muhammedun beşerun lâ kel-beşer ...
Bütün çiçeklerin içinde bir çiçek (gül), bütün taşların içinde bir taş (yakut), bütün insanlar içinde bir insan (peygamber) O.
Şairin dediği gibi,
Muhammedun beşerun lâ kel-beşer
Bel huve yâkâtun beynel-hacer
Mânâ: Muhammed elbette beşerdir, ama sıradan bir beşer gibi değildir. Belki taşlar arasında yakut ne ise, insanlar arasında Muhammed de odur.
Sevginin damıtılmış, süzülmüş, rafine muhatabı olarak sevilen (maşuk), estetik sevgi imbiğinden geçirilip Müslümanların kalbine süzülen aşk (Muhammed).
Muhammed, benim Efendim.
Efendimi anlatmayan dil ne söyler ki efsaneden başka!..
Muhammed harflerinden Muhammed söylemeyen kelimeler gerçeği olmayan isimlerden öte nedir ki?!..
Gülün kokusunu taşıyan bilgi canda ışık; ama bir gül destesi götürmeyen kervan bedene kuru yüktür.
Gülünce yüzünde güller açan güzeller, yüzyıllarca bütün güzelliklerini bir tek güzellikten damıtarak yaşadıklarının farkındaydılar; yazık ki teknoloji çağında bunu kaybettiler.
Oysa beşeriyet bütün zaman ve mekan boyunca onu bilememenin ve onu sevememenin ıstırabıyla kıvrandı ve büyük hakikat şu ki başını nereye vursa o Efendiler Efendisine sığınmaktan başka kurtuluş bulamayacak,
Efendimi örnek almadıkça ete kemiğe bürünmüş feryadından kurtulamayacak.
Eller nakış nakış, desen desen Muhammedi dokudukça, kağıtlar renk renk, deste deste Muhammedi okudukça ancak kurtulacak beşeriyet.
Onun gül damlası terinin ıtırlarında bülbüller yaşar aşk ile, ve aşk ile yanağının rengine pervaneler düşer.
Çünkü kimin eline değerse bir gül, elleri gül kokar onun.
Eğer Elçinin vasıflarının şerhini devamlı, durmadan söylesem, yüzlerce kıyamet geçer de o yine bitmez. der Mevlana.
Lisan ve kalem onu hakkıyla anlatamaz, bunu herkes bilir.
Bu yüzden biz haddimizi elbette bilecek ve Zekâî Mustafa Dededen ariyet bir beyit ile ona iltica edeceğiz:
Garîk-i bahr-i isyânem şefâat yâ Rasûlallah
Esîr-i nefs-i nâdânem şefâat yâ Rasûlallah
Elbette hasretini terennümdür kasdımız Efendimizin, cüretimiz ise içimizin yanışından. Varlığa o iken sebep, hayalinden ya fikrinden, hiç olmazsa adının zikrinden nasıl duralım ayrı.
BERCESTE
Aman lafzı senin ism-i şerîfinle müsâvîdir
Anınçün âşıkın zikri amândır yâ Rusûlallah
Mechul âşık
Amân ile Muhammed isminin ebced karşılığı 92 eder.
Bu yüzden aman diye çığıran âşık aslında Muhammed demektedir.
iskender Pala
[img][/img]
- ceylin
- Saygın Üye
- Mesajlar: 213
- Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00
Muhammedun beşerun lâ kel-beşer
Bel huve yâkâtun beynel-hacer
rahman razı olsun iskender hocamızın yazılarının her biri mükemmel emeğine sağlık kardeşim . . .selam ve dua ile...
Bel huve yâkâtun beynel-hacer
rahman razı olsun iskender hocamızın yazılarının her biri mükemmel emeğine sağlık kardeşim . . .selam ve dua ile...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/ucankuslar.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
- ceylin
- Saygın Üye
- Mesajlar: 213
- Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00
SeN ki yANık sEvdaMDın beNim
~~~SeN ki yANık sEvdaMDın beNim~~~
Sen yaralı serçemdin benim. Yüreğime kondun, bense söz eyleyip dilimden uçuramadım seni ya Resûlallah!
Kalbim seninle tanıdı sevdayı, bense kırmızı bir gül verip canana, tanıtamadım seni ya Resûlallah!
Ruhum sensiz kördü, karanlıktı. Sen, gören gözü idin ruhumun. Bense nefs gözlüğümü çıkarıp, gözümün ta içine bakanlara gösteremedim seni ya Resûlallah!
Sen ıslah ettin yüreğimi, huzuru oldun kalbimin. Bense nice sıkıntılı dostlarıma, yüreğimdeki senden bir buket sunup, huzur veremedim ya Resûlallah!
Sen solmasını istemediğim çiçeğiydin ruhumun, bense sünnetullah deryasından bir bardak su dökemedim sana ya Resûlallah!
Sen ziyafet verdin gönlüme, bense hadis sofrasına oturup lezzetini tadamadım ya Resûlallah!
Sen dertlerime ilâçtın, dermandın yaralarıma. Bense gözyaşlarımı su eyleyip içemedim seni ya Resûlallah!
Sen ki ahlâk merdiveninin zirvesindeydin. Bense terbiye çarığını giyip, huzuruna çıkamadım ya Resûlallah!
Sen bir hoşgörü pınarıydın, usulca aktın kalbimin derinliklerine. Bense içerine girip, günah kirlerimi yumamadım ya Resûlallah!
Sen ki yanık sevdamdın benim. Seni göremeyişin, göremeyecek oluşun ümitsizliği ateş olup yaktı beni. Bense Rahman'dan bir damla rahmet dilenip, bu ateşi söndüremedim ya Resûlallah!
Sen olmasan yoktu yüreğim, sen ki her şeydin benim için. Bense hiçbir şeyliğimi bilip, her daim boynumu bükemedim ya Resûlallah!
Yaşanılmaya en lâyık aşk sende idi, görülesi göz, duyulası söz sende. Bense Asrı Saadet'e benzemeyen şu ömrümde, seni bulamadım ya Resûlallah!
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/ucankuslar.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
- ceylin
- Saygın Üye
- Mesajlar: 213
- Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00
Gönüllerin Efendisini sevmenin alametleri nelerdir?
[SALİH OKURÜmmetimden beni çok seven kimseler bulunacaktır ki, onlar benden sonra gelecekler. Onlardan biri beni görebilmek için bütün aile ve malını feda etmek isteyecektir.
(Müslim)
Her soyut şeyin vücudu, var olduğu somut bazı alametlerinden anlaşılabilir; sevgi, şefkat, nefret, korku, iman, aşk vs Bebeğinin en ufak bir gürültüsünde annesini yatağında fırlatan hâl şefkatin somutlaşması değil de nedir? Zaten ana demek de şefkatin somutlaşıp, ete kemiğe bürünmesi demek değil midir? Bunun gibi, her soyut şey somut alamet ve işaretlerle arz-ı endam eder, kendini gösterir
Peygambere duyulan iştiyak da bazı emare ve işaretlerle kendini belli eder. Bir insanda bu vasıf ve haller varsa o, Peygamberini seviyor kanaati bizde hasıl olur. Nedir onlar? İsterseniz maddeler halinde sıralayalım.
1- RESULULLAHI HERKESE VE HER ŞEYE TERCİH ETMEK:
Bir mümin için Allah Resulü (sas) kendi canından daha çok sevilmelidir. Kalbî alakada en büyük pay o aleyh-i ekmelüt-tahiyya efendimiz olmalıdır. Ve bu sevgi bizi Ona her hususta itaat ve inkıyada götürmelidir. Yoksa, bir insanın Resulün aydınlık şehrahı haricinde bir yol, bir fikir akımı, bir ideoloji, bir izme kendini kaptırıp, arkasından da Ben Resulullahı seviyorum demesi kendi kendini avutmasıdır.
2- RESULULLAHI ÇOK ANMAK:
Seven sevdiğini devamlı anar, hatırlar, yâd eder. Bir insanın hayatının her faslında Fahr-i alemden izler bulması, Onun adını vird-i zeban etmesi ona duyduğu iştiyakın alametidir.
3- İMAM CELALEDDİN SUYUTİNİN BİLDİRDİĞİ BİR ALAMET: Ona ulaşmayı, Ona kavuşmayı çok arzulamaktır. Merhum Akifin şöyle konuşturduğu Sudanlı gibi:
Nasıl ki gün çıkınca bağrı yanar sahranın
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın
Artık böyle bir mümin için ölüm korkulan bir şey olmaktan çıkar, bir vuslat gecesine dönüşür. O hep şöyle inler:
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta.
Ruhuma sisli, dumanlı bir kasvet yaymakta.
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta.
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta.
4- ONU HÛŞÛ-HÛDÛ İÇİNDE, İÇİ SIZLAYARAK ANMAK: İshak et Tucyibi diyor ki: Resulullahın ahirete intikal etmesinden sonra ashabı onu andıkları zaman huşu ve hudu içerisinde vücutları titreyerek ağlarlardı. Tabiinin çoğu da aynı şekildeydi. (Şifa-i Şerif)
Seyyid-ül müezzinin Bilal-i Habeşi (ra)in bir hadisesi de misal olarak ne yakıcıdır. Resul-i Ekremin vefatıyla Hz. Bilalin dünyası başına yıkılmıştı. Artık Medine ona dar geliyordu. Bu dayanılmaz ızdırabı bir nebze olsun dindirmek için ayrıldı Resulün köyünden. Şama yerleşti. Aylar sonra bir gece rüyasında güneşlere taç giydiren o sultan çıkageldi: Ey Bilal! Beni ziyarete gelmeyecek misin? sözü onun yataktan fırlamasına yetmişti. Hemen yola koyuldu. Peygamber şehrine vardığında ilk işi Habibin kucağına kendisini salmak oldu. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz o gün sabah ezanını onun okumasını rica ettiler. Kıramazdı elbet Nebinin bu elmas yadigarlarını Gür sesiyle başladı ezanı okumaya. Allahüekber sadası Medine âfâkında çınlayınca, şehrin sakinleri İsrafil sûra üfürmüşçesine yataklarından fırladı. Sanki Resulullah geri dönmüştü. Herkes gözyaşları içinde mescide koşmaya başladılar. Bilal Efendimiz Eşhedü enne Muhammeden Resulullahı tamamlayamadı, gözyaşları içinde ayaklarının bağı çözüldü ve baygın bir şekilde yere yıkıldı.(Usdül Gabe)
5- RESULULLAHIN DOSTLARINI DOST BELLEMEK:
İman ve inançsızlık kesin hatlarla ayrılmış gece gündüz gibidir, kış-yaz gibidir, soğuk ve sıcak gibidir, birbirinden ayrıdır. Bundan dolayı bir mümin imana, imana ait şeylere sevgi besler, alaka duyar, müminleri sever. İnkar düşüncesine karşı da içinde bir tiksinti ve buğz duyar. Bu da Resul-i Ekremi sevmesinin alametlerindendir.
6- HER GÜN SALAVAT GETİRMEK
7- SÜNNETİNİ SEVMEK
İnsan sevdiği kişiye benzemek ister, bu psikolojik bir hadisedir. Hatta bazen çok sevdiğimiz kişileri giydikleri elbiseden konuşma üslubuna kadar taklid ederiz. Resul-i Ekremi seven de her hususta ona ittiba edecek ve bidatlardan sakınacaktır.
8- KURANI SEVMEK
Sahabenin en alimlerinden İbn-i Mesud diyor ki: Kişi kendisinin durumunu Kurana başvurarak anlayabilir. Kuranı, Kuran okumayı seviyorsa, Allahı ve Resulünü seviyor demektir.
9- EHL-İ BEYTİ SEVMEK
Arapların güzel bir sözü var: Minel habibi ilel habibi habib Sevgiliden gelen her şey sevgilidir. Sevgilimiz, Efendimizin (sas) ev halkını, Âl-i Abayı, onlardan bugüne uzanan Seyyid denilen sülalesini sevmek de Peygamber sevgisinin sızıntısıdır. Bu konuya hadis kitapları çok yer vermişler. Numune olarak Tirmiziden bir nakille yetinelim: Resulullah: Kim Hasan ve Hüseyni severse beni sevmiş olur. Kim de beni severse Allahı sevmiş olur. Kim de bunlara buğz ederse, bana buğz etmiş, bana buğz eden de Allaha buğz etmiş olur. buyurdu.
10- DAVASINI BENİMSEMEK, OMUZLAMAK:
Bir insanın öğretisini benimsemeden, onu sevdiğini iddia etmek sevginin mahiyetinden habersiz olmak demektir. Allah Resulünün bize miras bıraktığı hak ve hakikati omuzlama vazifesi için cansiperane koşturmamız, aynen şanlı ashabı gibi bu mal, bu can bu uğurda feda dememiz, bu yolda başımıza gelebilecek sıkıntılara katlanmamız, fedakarlığımız, Peygamberimize sevgimizin barometresidir. Herkes Efendimizin hayatını kendisine rehber edindiği ölçüde o sevgiden bir pay almış demektir
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/ucankuslar.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
- derunilale
- Saygın Üye
- Mesajlar: 268
- Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00
- Seleme
- Dost Üye
- Mesajlar: 94
- Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00
- fatmaana
- Aktif Üye
- Mesajlar: 199
- Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00
MUSTAFA (sav)
AHMED YESEVÎ (kaddesallahu sırrehu) yaşı;
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in HAKK'a yürüme yaşı olan 63 e ulaştığında yer altına yaptırdığı bir hücrede inzvaya çekilip bir daha çıkmamıştır.
Bu halveti kendi Hikmetlerinden dinleyelim.
Hayır dua ve himmetleri bizimle olsun.
ALLAH Tealâ rahmetini bol eylesin.
Sabah erken pazartesi günü yere girdim
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Altmışüçte sünnet dedi işitip bildim
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer üstünde dostlarım matem tuttu
Bütün âlem "Sultanım " deyip nara çekti
Hakk'ı bulan gerçek sûfiler kanlar yuttu
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Elvedâ deyip yer altına adım koydum
Aydın dünyayı haram kılıp Hakk'ı sevdim
Zikrini söyleyip yalnız olup yalnız yandım
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
"Tâhâ" okuyup akşam ve geceler kaim oldum
Gece namaz gündüzleri oruçlu oldum
Bu hâl ile yer altında daim oldum
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Altmış gece altmış gündüz bir kez yemek
Tan atana kadar namaz kılıp bir kez selâm
Altmışüçte oldu ömrüm sonunda tamam
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Hakk Mustafa ruhu gelip oldu imam
Bütün varlık yer altında oldu köle
Çok ağladım Hakk Mustafa verdi müjde
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Mi'rac gecesi "Gözümün nuru evlad..." dedi
Elimi tutup "Ümmetimsin ümmet" dedi
"Sünnetimi sıkı tutasın gönüldaşım" dedi
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
"Kıyamette yol kaybedersen yola salayım
Muhammed deyip susamış olsan elini tutayım
Evladım deyip elini tutup cennete girdireyim...
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ey dostlar bu sözü işitip şevkim arttı
"Ümmet" dedi, iç ve dışım nura battı
Nurunu salıp cemâlini Hakk gösterdi
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Cemalini görüp ruhum uçup arşa kondu
Musa gibi varlığım tutuştu yandı
Mecnun gibi eş ve dosttan kaçıp saklandı
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer altında eziyet çektim çok zorluk
Döşek yastık taştan yapıp çektim sıkıntı
Ey dostlar bu dünyada yok dinlenmek
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ta zorluk çekmedikçe vuslatı nerede?..
Hizmet kılmadan hâl derdi olmaz peyda
Can ve gönlünü kılmadıkça Hakk'a tutkulu
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer altına girdim ise kendimden geçtim
Gözümü açınca Mustafa 'yi hazır gördüm
İsyan ve cefâ eden ümmetlerin hâlini sordum
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
"Ey evlad benden sorsan hani ümmet,"
"Ümmet" dedi göğsüm dolarak hasret yarası
"Ümmet için çok çekiyorum Hak'dan külfet"
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ümmetlerimin günahlarını her Cum 'a aftet
Alıp geleyim ya Muhammed sen bunu ayır
Ta ki ağlayıp secde eyleyim Tanrı 'ya affet
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Her Cum 'a affet ümmetlerin günahını
Alıp geleyim ya Muhammed gör bunu
Ümmetlerin neler kılar Ahmed seni
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ben melekten utanç duyarım ey ümmetim
Yaratan 'dan korkmaz mısın düşük himmetim
Gece yatmadan ibadet etsen hoş devletim
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer altına girdim dostlar iradesiz
"Âmin" deyiniz âl, ashab ve dört-yar*
Ümmetlerin suçunu bağışla Allah 'ım
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Kul Hoca Ahmed ben ikinci defteri söyledim
İki âlem eğlencelerini meye sattım
Ölmeden önce can acısının zehrini tattım
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
* Dört halife kastediliyor.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in HAKK'a yürüme yaşı olan 63 e ulaştığında yer altına yaptırdığı bir hücrede inzvaya çekilip bir daha çıkmamıştır.
Bu halveti kendi Hikmetlerinden dinleyelim.
Hayır dua ve himmetleri bizimle olsun.
ALLAH Tealâ rahmetini bol eylesin.
Sabah erken pazartesi günü yere girdim
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Altmışüçte sünnet dedi işitip bildim
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer üstünde dostlarım matem tuttu
Bütün âlem "Sultanım " deyip nara çekti
Hakk'ı bulan gerçek sûfiler kanlar yuttu
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Elvedâ deyip yer altına adım koydum
Aydın dünyayı haram kılıp Hakk'ı sevdim
Zikrini söyleyip yalnız olup yalnız yandım
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
"Tâhâ" okuyup akşam ve geceler kaim oldum
Gece namaz gündüzleri oruçlu oldum
Bu hâl ile yer altında daim oldum
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Altmış gece altmış gündüz bir kez yemek
Tan atana kadar namaz kılıp bir kez selâm
Altmışüçte oldu ömrüm sonunda tamam
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Hakk Mustafa ruhu gelip oldu imam
Bütün varlık yer altında oldu köle
Çok ağladım Hakk Mustafa verdi müjde
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Mi'rac gecesi "Gözümün nuru evlad..." dedi
Elimi tutup "Ümmetimsin ümmet" dedi
"Sünnetimi sıkı tutasın gönüldaşım" dedi
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
"Kıyamette yol kaybedersen yola salayım
Muhammed deyip susamış olsan elini tutayım
Evladım deyip elini tutup cennete girdireyim...
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ey dostlar bu sözü işitip şevkim arttı
"Ümmet" dedi, iç ve dışım nura battı
Nurunu salıp cemâlini Hakk gösterdi
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Cemalini görüp ruhum uçup arşa kondu
Musa gibi varlığım tutuştu yandı
Mecnun gibi eş ve dosttan kaçıp saklandı
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer altında eziyet çektim çok zorluk
Döşek yastık taştan yapıp çektim sıkıntı
Ey dostlar bu dünyada yok dinlenmek
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ta zorluk çekmedikçe vuslatı nerede?..
Hizmet kılmadan hâl derdi olmaz peyda
Can ve gönlünü kılmadıkça Hakk'a tutkulu
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer altına girdim ise kendimden geçtim
Gözümü açınca Mustafa 'yi hazır gördüm
İsyan ve cefâ eden ümmetlerin hâlini sordum
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
"Ey evlad benden sorsan hani ümmet,"
"Ümmet" dedi göğsüm dolarak hasret yarası
"Ümmet için çok çekiyorum Hak'dan külfet"
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ümmetlerimin günahlarını her Cum 'a aftet
Alıp geleyim ya Muhammed sen bunu ayır
Ta ki ağlayıp secde eyleyim Tanrı 'ya affet
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Her Cum 'a affet ümmetlerin günahını
Alıp geleyim ya Muhammed gör bunu
Ümmetlerin neler kılar Ahmed seni
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Ben melekten utanç duyarım ey ümmetim
Yaratan 'dan korkmaz mısın düşük himmetim
Gece yatmadan ibadet etsen hoş devletim
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Yer altına girdim dostlar iradesiz
"Âmin" deyiniz âl, ashab ve dört-yar*
Ümmetlerin suçunu bağışla Allah 'ım
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
Kul Hoca Ahmed ben ikinci defteri söyledim
İki âlem eğlencelerini meye sattım
Ölmeden önce can acısının zehrini tattım
Mustafa 'ya mâtem tutup girdim ben işte...
* Dört halife kastediliyor.
[url=http://www.muhammedinur.com][img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/ftm11fh9.gif[/img][/url]
- eda
- Yeni Üye
- Mesajlar: 4
- Kayıt: 07 Tem 2008, 02:00
NE MUTLU KALBİNE SEN DÜŞENE
Ne Mutlu Kalbine Sen Düşene ve
Ne Mutlu Senin Kalbine Düşene!
Ne Mutlu Senin Gönlüne Düşene!
Ne Mutlu Gönlüne Sen Düşene!
Ey en Sevgili'den lütuf Sevgili!.. Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların, sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak, kelâmımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki; Sen latîf olan Allah'ın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize. Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultânım! Bizi, Sen'in ümmetin olmakla şereflendiren Allah Teâlâ'ya, yarattıkları adedince hamdolsun!..
Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Sen'i, muhabbetine tâlip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru.
Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken, şimdilerde satırlardan sadırlara terfî etmeyi bekliyor. Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise; ancak muhabbetinin hakkını verip mübârek ahlâkınla ahlâklanmaktan geçiyor.
Zâtının aşkıyla yanıp tutuşan ve lütfuna nâil olan şâir Nâbî kadar dökemesem de muhabbetimi satırlara, sadrım Sen'in aşkının nûrunu dağıtıyor tüm varlığıma. Hasretin gözlerimden döküldüğünde, gözyaşlarımı Fuzûlî'nin gönül testisiyle Sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden, Efendim.
Endülüs'ten Bağdat'a gelip, evinin çevresi karantinaya alınmış hocasının kapı aralığından mübarek hadîs-i şeriflerini öğrenmek için dilenci kılığına giren, aşkına bürünmüş Bâkî bin Mahlet'i duyduktan sonra, Cumâ'ları Sana salât ü selam getirenlerin yüzlerini bizzat gördüğün haberiyle sarsılıp utanıyorum.
Ey kalplerin tabîbi!.. Şahsınızda, Sizi Yaratan'ın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin azlardan, müjdelediğin gariplerden, mukarrebûndan olmamız için şefaatini lütfet.
Kutlu müjdene nâil olmak için ömrünün son demlerinde İstanbul'un İslambol diye anılmasına vesîle olan fethe ilk adımı atanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî gibi İstanbul'u mânevî açıdan yeniden fethetmemiz, tekrar ümmet bilincini, İslâm kardeşliğini kazanmamız için kerem edip, sünnetinle yol göster bizlere!.. Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sen'sin. Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâm'a hizmetçi olarak diri tutmamız için, Sana Habîbim! diyen Vedûd olan Allah'tan yardım diliyoruz. Çünkü Sen'i lâyıkıyla sevmek, Sana Sevgilim diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesîledir diye ümid ediyoruz.
Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde!
Hiçliğinin dahî idrâkine varamamış bu âciz Meryem, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönülden gönüle Sana âdetâ- lehimlenmek ister! Şefaatinle ferahnâk etmezsen eğer, hâlimiz nice olur Efendim!
Yâ Raûf! Ne mutlu Sen'in kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene!!!
Ne Mutlu Senin Kalbine Düşene!
Ne Mutlu Senin Gönlüne Düşene!
Ne Mutlu Gönlüne Sen Düşene!
Ey en Sevgili'den lütuf Sevgili!.. Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların, sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak, kelâmımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki; Sen latîf olan Allah'ın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize. Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultânım! Bizi, Sen'in ümmetin olmakla şereflendiren Allah Teâlâ'ya, yarattıkları adedince hamdolsun!..
Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Sen'i, muhabbetine tâlip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru.
Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken, şimdilerde satırlardan sadırlara terfî etmeyi bekliyor. Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise; ancak muhabbetinin hakkını verip mübârek ahlâkınla ahlâklanmaktan geçiyor.
Zâtının aşkıyla yanıp tutuşan ve lütfuna nâil olan şâir Nâbî kadar dökemesem de muhabbetimi satırlara, sadrım Sen'in aşkının nûrunu dağıtıyor tüm varlığıma. Hasretin gözlerimden döküldüğünde, gözyaşlarımı Fuzûlî'nin gönül testisiyle Sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden, Efendim.
Endülüs'ten Bağdat'a gelip, evinin çevresi karantinaya alınmış hocasının kapı aralığından mübarek hadîs-i şeriflerini öğrenmek için dilenci kılığına giren, aşkına bürünmüş Bâkî bin Mahlet'i duyduktan sonra, Cumâ'ları Sana salât ü selam getirenlerin yüzlerini bizzat gördüğün haberiyle sarsılıp utanıyorum.
Ey kalplerin tabîbi!.. Şahsınızda, Sizi Yaratan'ın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin azlardan, müjdelediğin gariplerden, mukarrebûndan olmamız için şefaatini lütfet.
Kutlu müjdene nâil olmak için ömrünün son demlerinde İstanbul'un İslambol diye anılmasına vesîle olan fethe ilk adımı atanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî gibi İstanbul'u mânevî açıdan yeniden fethetmemiz, tekrar ümmet bilincini, İslâm kardeşliğini kazanmamız için kerem edip, sünnetinle yol göster bizlere!.. Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sen'sin. Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâm'a hizmetçi olarak diri tutmamız için, Sana Habîbim! diyen Vedûd olan Allah'tan yardım diliyoruz. Çünkü Sen'i lâyıkıyla sevmek, Sana Sevgilim diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesîledir diye ümid ediyoruz.
Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde!
Hiçliğinin dahî idrâkine varamamış bu âciz Meryem, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönülden gönüle Sana âdetâ- lehimlenmek ister! Şefaatinle ferahnâk etmezsen eğer, hâlimiz nice olur Efendim!
Yâ Raûf! Ne mutlu Sen'in kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene!!!
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12895
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Canım kardeşim, ne güzel yazmışsın, Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme olan hissiyatını. Sözcüklerinin her biri kalbindeki Ona olan aşkını anlatıyor. Bu güzel aşka bu güzel hale erdirene hamd ve sena ola... Aşık olduğun sevdasına yandığın Resulullahtan gelse gerektir bu iştiyak, öyle diyorlar ya ALLAH sevmeden siz onu sevemezsiniz diye... Seni hem gıpta ile okudum hem yüreğim yanarak. Onu sevmek hepimizde aşikar olmakta ama ve lakin sendeki aşikarlık ayrı bir güzel bu ne güzel sesleniş, sena, seda... Erittin kalbimin yağını, bana da nasip ola sendeki bu sevdadan inşallah, bize demiyorum zira sanırım bu konuda eksiği ve ihtiyacı olan benim aranızda... Mübarek ola, muhabbet ola, mukaddes ola...
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Baharlarımız yarım, ÖKSÜZ bayramlarımız,
Neden açmaz GÜLümüz, BÜLBÜL konmaz EFENDİM.
Sevgisiz sevinilmez, sızılı BİR yarımız.
Seni bilemeyenler dünyada yanmaz EFENDİM.
Mütebessim GÜL YÜZÜN, ne hoştur EDAların,
Ne kimseyi incittin, ne de kırdın EFENDİM.
Alemlere Rahmettir senin tüm duaların.
SEN, VAR oluşumuzdaki BİR SIR-dın EFENDİM.
Eda kardeşimiz... hoş geldin sefalar getirdin BİZ'e...
Gönlüne, eline sağlık katkıların için.
Selamlar.
Neden açmaz GÜLümüz, BÜLBÜL konmaz EFENDİM.
Sevgisiz sevinilmez, sızılı BİR yarımız.
Seni bilemeyenler dünyada yanmaz EFENDİM.
Mütebessim GÜL YÜZÜN, ne hoştur EDAların,
Ne kimseyi incittin, ne de kırdın EFENDİM.
Alemlere Rahmettir senin tüm duaların.
SEN, VAR oluşumuzdaki BİR SIR-dın EFENDİM.
Eda kardeşimiz... hoş geldin sefalar getirdin BİZ'e...
Gönlüne, eline sağlık katkıların için.
Selamlar.
En son halimkok tarafından 09 Tem 2008, 17:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]