ANKEBUT SÜRESİ
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
36. Ve ila medyene ehahüm şüayben fe kale ya kavmı'büdüllahe vercül yevmel ahıra ve la ta'sev fil erdı müfsidın
36. Medyene de kardeşleri Şuaybı peygamber olarak gönderdik. Şuayb, Ey kavmim! Allaha kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın dedi.
وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
36. Ve ila medyene ehahüm şüayben fe kale ya kavmı'büdüllahe vercül yevmel ahıra ve la ta'sev fil erdı müfsidın
36. Medyene de kardeşleri Şuaybı peygamber olarak gönderdik. Şuayb, Ey kavmim! Allaha kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın dedi.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- mim
- Özel Üye
- Mesajlar: 2416
- Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Ankebut Suresi
Ravi : İbnu Abbas
HADİS-İ ŞERİF no:733
* ------ "Allah`ı zikretmek elbet en büyüktür" (Ankebut, 45) mealindeki ayet hakkında şunu söyledi: "Kulun Allahu Teala`yı diliyle zikretmesi büyük (bir ibadet)tir. Onuzikretmesi, herhangi bir günaha yaklaşınca O`ndan korkarak terketmesi, günah işler olduğu halde diliyle zikretmesinden, daha büyüktür.
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Ankebut Suresi
Ravi : İbnu Abbas
HADİS-İ ŞERİF no:733
* ------ "Allah`ı zikretmek elbet en büyüktür" (Ankebut, 45) mealindeki ayet hakkında şunu söyledi: "Kulun Allahu Teala`yı diliyle zikretmesi büyük (bir ibadet)tir. Onuzikretmesi, herhangi bir günaha yaklaşınca O`ndan korkarak terketmesi, günah işler olduğu halde diliyle zikretmesinden, daha büyüktür.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ
38. Ve adev ve semude ve kad tebeyyene leküm mim mesakinihim ve zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm fe saddehüm anis sebıli ve kanu müstebsırın
38. Ad ve Semûd kavimlerini de helak ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Halbuki onlar gözü açık kimselerdi.
Mim canım Kütüb-ü Sitte'den Ayet'i Kerim'eyle ilgili Hadis-i Şerif için teşekkür ederim.
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ
38. Ve adev ve semude ve kad tebeyyene leküm mim mesakinihim ve zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm fe saddehüm anis sebıli ve kanu müstebsırın
38. Ad ve Semûd kavimlerini de helak ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Halbuki onlar gözü açık kimselerdi.
Mim canım Kütüb-ü Sitte'den Ayet'i Kerim'eyle ilgili Hadis-i Şerif için teşekkür ederim.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَاءهُم مُّوسَى بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ
39. Ve karune fir'avne ve hamane ve le kad caehüm musa bil beyyinati festekberu fil erdı ve ma kanu sabikıyn
39. Kârûnu, Firavunu ve Hâmânı da helak ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَاءهُم مُّوسَى بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ
39. Ve karune fir'avne ve hamane ve le kad caehüm musa bil beyyinati festekberu fil erdı ve ma kanu sabikıyn
39. Kârûnu, Firavunu ve Hâmânı da helak ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنبِهِ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
40. Fe küllen ehazna bi zembih fe minhüm men erselna aleyhi hasıba ve minhüm men ehazethüs sayhah ve minhüm men hasefna bihil ard ve minhüm men ağrakna ve ma kanellahü li yazlimehüm ve lhakin kanu enfüsehüm yazlimun
40. Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنبِهِ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
40. Fe küllen ehazna bi zembih fe minhüm men erselna aleyhi hasıba ve minhüm men ehazethüs sayhah ve minhüm men hasefna bihil ard ve minhüm men ağrakna ve ma kanellahü li yazlimehüm ve lhakin kanu enfüsehüm yazlimun
40. Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
41. Meselüllezınet tehazu min dunillahi evliyae ke meselil ankebut ittehazet beyta ve inne evhenel büyuti le beytül ankebut lev kanu ya'lemun
41. Allahtan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
42. İnnallahe ya'lemü ma yed'une min dunihı min şey' ve hüvel azızül hakım.
42. Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
42. İnnallahe ya'lemü ma yed'une min dunihı min şey' ve hüvel azızül hakım.
42. Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ
44. Halekallahüs semavati vel erda bil hakk inne fı zalike le ayetel lil mü'minın
44. Allah gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır.
خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ
44. Halekallahüs semavati vel erda bil hakk inne fı zalike le ayetel lil mü'minın
44. Allah gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır.
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12887
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
kulihvani yazdı:ZEVK 1398
KUL HAKK Adına KONUŞ-AN.. ZİKİR Zikretti ZÂTla OL-AN
HAKKın ZİKRİne İştirak RUHun duyduğudur doğru haber
Kalben Sırren - Fiilen HAKK! Sırr-ı Sünnet ÖMRe DOL-AN
Aç gÖZünü KUL İhvanî! İşte : Ve lezikrullahü EKBER!
06.03.1998 15:21 br..
Ve lezikrullahü EKBER!.. Ankebut.. 45
İNŞAALLAHURRAHMAN, Zikrimize Sadakat-Saminiyet-Sabır ve SELAMet versin ve lezzetini tattırsın. İNŞAALLAH!...
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
45. ''Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun.''
45. ''(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allahı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.''
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
45. ''Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun.''
45. ''(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allahı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.''
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5155
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Sevgili Hocam dönüp dönüp ZEVK 1398'i, okumak isitiyorum. nur-ye'nin dediği gibi:nur-ye yazdı:kulihvani yazdı:ZEVK 1398
KUL HAKK Adına KONUŞ-AN.. ZİKİR Zikretti ZÂTla OL-AN
HAKKın ZİKRİne İştirak RUHun duyduğudur doğru haber
Kalben Sırren - Fiilen HAKK! Sırr-ı Sünnet ÖMRe DOL-AN
Aç gÖZünü KUL İhvanî! İşte : Ve lezikrullahü EKBER!
06.03.1998 15:21 br..
Ve lezikrullahü EKBER!.. Ankebut.. 45
İNŞAALLAHURRAHMAN, Zikrimize Sadakat-Samimiyet-Sabır ve SELAMet versin ve lezzetini tattırsın. İNŞAALLAH!...
İNŞAALLAHURRAHMAN, Zikrimize Sadakat-Samimiyet-Sabır ve SELAMet versin ve lezzetini tattırsın. İNŞAALLAH!...
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12887
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Lütfullah Gönüllü Gülümüz çok OKU!
Bak Münir DermAN Hocamız da YAZmış ki OKUyup da ANlayalım..
VE LE ZİKRULLAH-U EKBER
Muhterem Efendim.
Sorduğunuz suallerin cevaplarını toplu olarak izah etmeğe çalışıyorum.
Dinleyiniz:
Esmâ'i İlâhiyenin zikri üç türlüdür.
Zikir, Hâlik'ı ceseden ve ruhan taleb etmektir.
Çok büyük bir ihsandır. Kullara...
VELE ZİKRULLAH-U EKBER...
1 -Kalben,
2 -Sırren,
3 -Fiilen,
1 -Kalben= Esmâ'i sükûn ve huzur içinde dil ile zikrile elde edilir.
2 -Sırren = Esmâ'da erimektir.
3 -Fiilen = ki en kıymetli zikirdir.
Zekât, sadaka ER REZZÂK Esmâsını fiilen zikirdir.
Hayvanlara nebatlara, düşkünlere ileri derecede şefkat ve merhamet duymak Er Rahîm ve Er Rahmân esmâlarının fiilî zikridir.
Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile bu şamildir.
Zâten Resûlü Ekrem fiilî zikrin tam kendisi idi...
Bu zikre giren büyük bir takayyudat altındadır.
Resûl'e abdestli bulunmak, yerde yatmak, teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı...
Fiilî zikir olmasa diğerleri bir şey ifade etmez...
Ölmeden evvel ölmek:
Fiilî olarak Esmâların esareti altında bulunmak onlardan ayrılmamak hasletine kavuşmak demektir...
Namazdaki zikir erkân ile olduğundan ve fiil hâlinde bulunduğundan Namaz mirac'tır.
Mirac bile hem ceseden ve hem ruhen olmuştur.
Biabdihî Leylen
Abîd; ne cesed, ne de ruh'tur. İkisi birlikte olduğu zamandır..
Fiilde ubudiyet sıfatı daima galiptir.
Onun için Cenab-ı Resûl Miraca ubudiyet mertebesinde kabul buyurulmuştur.
Ubudiyette ALLAH'ı El Mütekebbir esmâsıyla tesbih mevcuddur.
Cesedin fiilî hareketleri de, son dakikada cesedi inkâr, yalnız ALLAH'ın mevcudiyetini kavlen ve fiilen LÂ İLÂHE İLLALLAH demekle sona eriyor... Bu mübârek söz de fiilî bir harekettir ki bunu söylemekle cesed kendini kurtarıyor.
Son nefeste bunu söyleyenlerin cesedi azab görmez...
Ruhun hesabı ve azabı vardır...
Nefsi dizginlemek demek, fiilî hareketleri Esmâ yolunda yürütmek demektir...
Ruh teslim olunca cesedi bile fiilî hareketlere tabi tutarak gusl yaparlar ve cenaze namazı ile cesede hürmet edilerek, ikram-ı ilâhî ile cesed uğurlanır...
Mayası olan topraktan HAYY ile gelmiştir.
Rahmet-i İlâhiye'nin denizi olan toprağa terkedilir...
Temiz geldiğin toprağa hiç olmazsa cesedinle temiz gitmeğe uğraş!..
Fiilinde Esmâ bulunan cesedlerin bulunduğu toprağa NÛR iner...
Nûr inmesi cesedin fiilî zikrine bir ikram-ı İlâhi'dir...
Hayatta iken bu fiilî zikri tahakkuk ettirenin yüzünde Nûr tecellî eder.
Bu nûr bazen siyah şekilde tecellî eder ki en büyük Nûr da bu kara Nûr'dur.
Ben bir güzel yüzlü zenci gördüm vaktiyle: ALLAH! dediği zaman simsiyah yüzü beyaz oluyor, tekrar eski rengini alıyordu
Siyah nûr, ruhun ve cesedin temizliğinin ifadesidir...
Hazreti Veysel'in avucundaki siyah nûr bunun işaretidir...
Bu nûrları görebilmek için:
Nasıl ziyâ ve yddızlar gece görünürse mânevî gece bekçisi olmak yeter....
Resûl'ün mübârek sırtındaki siyah MÜHR-Ü NÜBÜVVET bunun maddeleşmiş şeklidir...
İnsanlar arasında siyah ırkın bulunması, bu siyah derili insanların yaradılışındaki hikmeti düşünüp anlamak herkese nasib değildir...
Biraz kendinizi yorun ne çıkar...
Bilâl-î Habeşi'nin Resûl yanındaki kıymeti kimsede yoktu...
Bilal kendindekini kıymetlendirmiştir.
Nasıl?
Onu da siz arayın...
Siz de biraz kendinizi zorlayınız...
Her şeyi söylemek izni bizde yok...
HACERÜL- ESVED, Kâbe örtüsünün siyah oluşu insanı düşündürmelidir...
HÂLİK: Geceye kasem ederim buyuruyor.
Niçin gündüze değil?...
Gece namazı Resûl-ü Ekrem'e farzdır...
Karanlık yere daima her cisim hürmet ediyor.
Güneşin ziyâsında bir çok dalgalar vardır.
Fakat aydınlık hailleri geçmiyor...
Karanlığı aydınlatmamak için röntken şuaı her şeyi delip geçiyor.
Fakat kendini göstermiyor.
Kendi görünmüyor...
Gündüzümü seversin geceyimi?..
Ne söylersen inanmam...
Muhakkak geceyi seversin...
Çünkü insanların yaradılışındaki gizli bir isteği vardır: Geceyi sevmek...
Hakiki sevgi ve kulluk, gece belli olur.
Fosforun gece parlaması tesadüfi bir şey değildir.
Bir hikmetin ve bir sırrın kapaklı izah ve ifadesini haykırmaktadır.
Fosfor böceklerinin zikri gecedir.
Ondan dolayı her bağrışlarında parlar sönerler...
ALLAH'ın makam olan kalbindekini işletsen bunların hepsi sende de var. Hem en mükemmel şekilde...
Bunları bulmak çok kolaydır.
Zor diyenler: Köyden büyük şehire tesadüfen gelmiş köpeklerin şaşırıp caddenin ortasında nereye gideceklerini düşünene benzer...
Sevgiden korkuya, korkudan karanlığa, oradan edebe ve feth'e gidilir... Settâr esmâsı hududuna girilir.
Ricâl-i gayb ile hem-hâl olunur.
Korkudan sevgiye, nûr'a, oradan niyaz hududuna çıkılır...
Gidilir, gidilir, çıkılır, evet o kadar...
Settâr esmâsı örtücü demektir, örtü Kara Nûr ile olur...
Sırrı söylememek, Settâr esmâsının fiilî zikri'dir.
Setr-i avretin sebebi hikmeti Settâr esmâsının fiilî zikri'dir.
Kadın ve erkek Hubb-u İlahi'den uzaklaşma vesiylesi sonunda, cesedin tevbesini gusl ile yaparlar...
Bu da bir nev'i fiilî zikir'dir...
Bunun tekerrüründe cesedin utanmaması, yani sırrı saklaması için Setr-i avret emrolunur...
Burada Settâr esmâsının fiilî zikri mecburîdir.
Kadının çıplak gezmemesi fiilî zikrin Murad-ı ilâhî olduğundandır...
HAYY esmâsına tarla olan maddî cesedin örtülmesi fiilî zikrin mecburî oluşandandır...
İlâhi esmâların fiilî zikri mecburiyeti vardır.
Bir kısmının yoktur.
Bir kısmı da bambaşkadır.
Bunların böyle oluşu dünya icabatı hikmetine işarettir.
Artık konuşmıyacağım?
Bu bahis uzundur.
Bu kadar bilmeniz kâfidir.
Bu sözler de Settâr esmâsıyla tahdid edilmiştir.
Sonra hem sizi, hem beni yakarız.
ALLAH tevfıkinizi çoğaltsın!
Selâm...
Hep erenler Hû ile kaldırdılar
Hû perdesin Gördüler
Hû kaplamış onsekiz bin âlemi
Zât-ı Hakkı buldular
Buluştular bir Hû ile.
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Ütlü ma uhiye ileyke minel kitabi ve ekimis salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun : (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. ALLAH'ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. ALLAH yaptıklarınızı bilir. (Ankebut 29/45)
Şamil : Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan. Çok şeye birden örtü ve zarf olan. Fazla şeyleri veya kimseleri ilgilendiren.
Takayyüd : Bağlanma. Bağlı olmak. Kayıtlı bulunmak. Çalışmak. Çabalamak. Uğraşmak. Dikkatli davranmak.
Kavlen : Söyleyerek. Söz ile. Anlaşarak.
Hem-hâl : f. Aynı halde olan. İkisi beraber.
Bak Münir DermAN Hocamız da YAZmış ki OKUyup da ANlayalım..
VE LE ZİKRULLAH-U EKBER
Muhterem Efendim.
Sorduğunuz suallerin cevaplarını toplu olarak izah etmeğe çalışıyorum.
Dinleyiniz:
Esmâ'i İlâhiyenin zikri üç türlüdür.
Zikir, Hâlik'ı ceseden ve ruhan taleb etmektir.
Çok büyük bir ihsandır. Kullara...
VELE ZİKRULLAH-U EKBER...
1 -Kalben,
2 -Sırren,
3 -Fiilen,
1 -Kalben= Esmâ'i sükûn ve huzur içinde dil ile zikrile elde edilir.
2 -Sırren = Esmâ'da erimektir.
3 -Fiilen = ki en kıymetli zikirdir.
Zekât, sadaka ER REZZÂK Esmâsını fiilen zikirdir.
Hayvanlara nebatlara, düşkünlere ileri derecede şefkat ve merhamet duymak Er Rahîm ve Er Rahmân esmâlarının fiilî zikridir.
Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile bu şamildir.
Zâten Resûlü Ekrem fiilî zikrin tam kendisi idi...
Bu zikre giren büyük bir takayyudat altındadır.
Resûl'e abdestli bulunmak, yerde yatmak, teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı...
Fiilî zikir olmasa diğerleri bir şey ifade etmez...
Ölmeden evvel ölmek:
Fiilî olarak Esmâların esareti altında bulunmak onlardan ayrılmamak hasletine kavuşmak demektir...
Namazdaki zikir erkân ile olduğundan ve fiil hâlinde bulunduğundan Namaz mirac'tır.
Mirac bile hem ceseden ve hem ruhen olmuştur.
Biabdihî Leylen
Abîd; ne cesed, ne de ruh'tur. İkisi birlikte olduğu zamandır..
Fiilde ubudiyet sıfatı daima galiptir.
Onun için Cenab-ı Resûl Miraca ubudiyet mertebesinde kabul buyurulmuştur.
Ubudiyette ALLAH'ı El Mütekebbir esmâsıyla tesbih mevcuddur.
Cesedin fiilî hareketleri de, son dakikada cesedi inkâr, yalnız ALLAH'ın mevcudiyetini kavlen ve fiilen LÂ İLÂHE İLLALLAH demekle sona eriyor... Bu mübârek söz de fiilî bir harekettir ki bunu söylemekle cesed kendini kurtarıyor.
Son nefeste bunu söyleyenlerin cesedi azab görmez...
Ruhun hesabı ve azabı vardır...
Nefsi dizginlemek demek, fiilî hareketleri Esmâ yolunda yürütmek demektir...
Ruh teslim olunca cesedi bile fiilî hareketlere tabi tutarak gusl yaparlar ve cenaze namazı ile cesede hürmet edilerek, ikram-ı ilâhî ile cesed uğurlanır...
Mayası olan topraktan HAYY ile gelmiştir.
Rahmet-i İlâhiye'nin denizi olan toprağa terkedilir...
Temiz geldiğin toprağa hiç olmazsa cesedinle temiz gitmeğe uğraş!..
Fiilinde Esmâ bulunan cesedlerin bulunduğu toprağa NÛR iner...
Nûr inmesi cesedin fiilî zikrine bir ikram-ı İlâhi'dir...
Hayatta iken bu fiilî zikri tahakkuk ettirenin yüzünde Nûr tecellî eder.
Bu nûr bazen siyah şekilde tecellî eder ki en büyük Nûr da bu kara Nûr'dur.
Ben bir güzel yüzlü zenci gördüm vaktiyle: ALLAH! dediği zaman simsiyah yüzü beyaz oluyor, tekrar eski rengini alıyordu
Siyah nûr, ruhun ve cesedin temizliğinin ifadesidir...
Hazreti Veysel'in avucundaki siyah nûr bunun işaretidir...
Bu nûrları görebilmek için:
Nasıl ziyâ ve yddızlar gece görünürse mânevî gece bekçisi olmak yeter....
Resûl'ün mübârek sırtındaki siyah MÜHR-Ü NÜBÜVVET bunun maddeleşmiş şeklidir...
İnsanlar arasında siyah ırkın bulunması, bu siyah derili insanların yaradılışındaki hikmeti düşünüp anlamak herkese nasib değildir...
Biraz kendinizi yorun ne çıkar...
Bilâl-î Habeşi'nin Resûl yanındaki kıymeti kimsede yoktu...
Bilal kendindekini kıymetlendirmiştir.
Nasıl?
Onu da siz arayın...
Siz de biraz kendinizi zorlayınız...
Her şeyi söylemek izni bizde yok...
HACERÜL- ESVED, Kâbe örtüsünün siyah oluşu insanı düşündürmelidir...
HÂLİK: Geceye kasem ederim buyuruyor.
Niçin gündüze değil?...
Gece namazı Resûl-ü Ekrem'e farzdır...
Karanlık yere daima her cisim hürmet ediyor.
Güneşin ziyâsında bir çok dalgalar vardır.
Fakat aydınlık hailleri geçmiyor...
Karanlığı aydınlatmamak için röntken şuaı her şeyi delip geçiyor.
Fakat kendini göstermiyor.
Kendi görünmüyor...
Gündüzümü seversin geceyimi?..
Ne söylersen inanmam...
Muhakkak geceyi seversin...
Çünkü insanların yaradılışındaki gizli bir isteği vardır: Geceyi sevmek...
Hakiki sevgi ve kulluk, gece belli olur.
Fosforun gece parlaması tesadüfi bir şey değildir.
Bir hikmetin ve bir sırrın kapaklı izah ve ifadesini haykırmaktadır.
Fosfor böceklerinin zikri gecedir.
Ondan dolayı her bağrışlarında parlar sönerler...
ALLAH'ın makam olan kalbindekini işletsen bunların hepsi sende de var. Hem en mükemmel şekilde...
Bunları bulmak çok kolaydır.
Zor diyenler: Köyden büyük şehire tesadüfen gelmiş köpeklerin şaşırıp caddenin ortasında nereye gideceklerini düşünene benzer...
Sevgiden korkuya, korkudan karanlığa, oradan edebe ve feth'e gidilir... Settâr esmâsı hududuna girilir.
Ricâl-i gayb ile hem-hâl olunur.
Korkudan sevgiye, nûr'a, oradan niyaz hududuna çıkılır...
Gidilir, gidilir, çıkılır, evet o kadar...
Settâr esmâsı örtücü demektir, örtü Kara Nûr ile olur...
Sırrı söylememek, Settâr esmâsının fiilî zikri'dir.
Setr-i avretin sebebi hikmeti Settâr esmâsının fiilî zikri'dir.
Kadın ve erkek Hubb-u İlahi'den uzaklaşma vesiylesi sonunda, cesedin tevbesini gusl ile yaparlar...
Bu da bir nev'i fiilî zikir'dir...
Bunun tekerrüründe cesedin utanmaması, yani sırrı saklaması için Setr-i avret emrolunur...
Burada Settâr esmâsının fiilî zikri mecburîdir.
Kadının çıplak gezmemesi fiilî zikrin Murad-ı ilâhî olduğundandır...
HAYY esmâsına tarla olan maddî cesedin örtülmesi fiilî zikrin mecburî oluşandandır...
İlâhi esmâların fiilî zikri mecburiyeti vardır.
Bir kısmının yoktur.
Bir kısmı da bambaşkadır.
Bunların böyle oluşu dünya icabatı hikmetine işarettir.
Artık konuşmıyacağım?
Bu bahis uzundur.
Bu kadar bilmeniz kâfidir.
Bu sözler de Settâr esmâsıyla tahdid edilmiştir.
Sonra hem sizi, hem beni yakarız.
ALLAH tevfıkinizi çoğaltsın!
Selâm...
Hep erenler Hû ile kaldırdılar
Hû perdesin Gördüler
Hû kaplamış onsekiz bin âlemi
Zât-ı Hakkı buldular
Buluştular bir Hû ile.
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Ütlü ma uhiye ileyke minel kitabi ve ekimis salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun : (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. ALLAH'ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. ALLAH yaptıklarınızı bilir. (Ankebut 29/45)
Şamil : Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan. Çok şeye birden örtü ve zarf olan. Fazla şeyleri veya kimseleri ilgilendiren.
Takayyüd : Bağlanma. Bağlı olmak. Kayıtlı bulunmak. Çalışmak. Çabalamak. Uğraşmak. Dikkatli davranmak.
Kavlen : Söyleyerek. Söz ile. Anlaşarak.
Hem-hâl : f. Aynı halde olan. İkisi beraber.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
وَلَا تُجَادِلُوا اَهْلَ الْكِتَابِ اِلَّا بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ اِلَّا الَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُوا اٰمَنَّا بِالَّذٖى اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَاُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَاِلٰهُنَا وَاِلٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
46- ''Ve la tucadilu ehlel kitabi illa billeti hiye ahsen, illellezine zalemu minhum ve kulu amenna billezi unzile ileyna ve unzile ileykum ve ilahuna ve ilahukum vahiduv ve nahnu lehu muslimûn.''
46-''Ehli kitâba en güzel olan suretden başkasıyle mûcadele de etmeyin ancak zulmedenler başka ve deyinki; biz, hem bize indirelene iyman ettik hem size indirilene ve bizim ilâhımızla sizin ilâhınız bir, şu kadar ki biz yalnız ona müslimiz.''
ANKEBÛT Suresi (29/46. ayet)
وَلَا تُجَادِلُوا اَهْلَ الْكِتَابِ اِلَّا بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ اِلَّا الَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُوا اٰمَنَّا بِالَّذٖى اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَاُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَاِلٰهُنَا وَاِلٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
46- ''Ve la tucadilu ehlel kitabi illa billeti hiye ahsen, illellezine zalemu minhum ve kulu amenna billezi unzile ileyna ve unzile ileykum ve ilahuna ve ilahukum vahiduv ve nahnu lehu muslimûn.''
46-''Ehli kitâba en güzel olan suretden başkasıyle mûcadele de etmeyin ancak zulmedenler başka ve deyinki; biz, hem bize indirelene iyman ettik hem size indirilene ve bizim ilâhımızla sizin ilâhınız bir, şu kadar ki biz yalnız ona müslimiz.''
ANKEBÛT Suresi (29/46. ayet)
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: ANKEBUT SÜRESİ
ANKEBUT Suresinde geçen, PEYGAMBER AleyhisSELÂMlar
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
14.’’ Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe lebise fıhim elfe senetin illa hamsıne ama fe ehazehümüt tufanü ve hüm salimun.:Andolsun, biz Nûhu kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.’’
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
15.''Fe enceynahü ve ashabes sefıneti ve cealnaha ayetel lil alemin .: Biz de onu (Nûhu) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.''
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
16.''Ve ibrahıme iz kale li kavmihı'büdüllahe vettekuh zaliküm hayrul leküm in küntüm ta'lemun.: İbrahimi de peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: Allaha kulluk edin, Ona karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.''
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
24. Fema kane cevabe kavmihı illa en kaluktüluhü ev harrikuhü fe necahüllahü minen nar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü'minun .: (İbrahimin) kavminin cevabı, Onu öldürün veya yakın demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا مَّوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُم بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُم بَعْضًا وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّاصِرِينَ
25.''Ve kale innemet tehaztüm min dunillahi evsanem meveddete beyniküm fil hayatid dünya sümme yevmel kıyameti yekfüru ba'duküm bi ba'dıv ve yel'anü ba'duküm ba'dav ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasırın .:İbrahim onlara dedi ki: Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allahı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.''
فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
26.''Fe amene lehu lut ve kale innı mühacirun ila rabbı innehu hüvel azızül hakım .:Bunun üzerine Lût, ona (İbrahime) iman etti. İbrahim, Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir dedi.''
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
27.''Ve vehebna lehu ishaka ve ya'kube ve cealna fı zürriyyetihin nübüvvete vel kitabe ve ateynahü ecrahu fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihıyn .:Ona (İbrahime) İshakı ve Yakubu bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükafatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir. ''
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ الْعَالَمِينَ
28.''Ve lutan iz kale li kavmihı inneküm le te'tunel fahışete ma sebekaküm biha min ehadim minel alemın .:Lûtu da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayasızlığı işliyorsunuz.''
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
30.''Kale rabbinsurnı alel kavmil müfsidın .: (Lût) Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et dedi.''
وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ
31. ''Ve lemma caet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu inna mühliku elhi hazihil karyeh inne ehleha kanu zalimın .: Elçilerimiz (melekler) İbrahime müjdeyi getirdiklerinde, Biz bu memleket halkını helak edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir dediler. ''
قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
32. Kale inne fıha luta kalu nahnü a'lemü bi men fıha le nünecciyennehu ve ehlehu illemraetehu kanet minel ğabirın.:İbrahim, Ama orada Lût var dedi. Onlar, Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O geri kalıp helak edilenlerden olacaktır.''
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
14.’’ Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe lebise fıhim elfe senetin illa hamsıne ama fe ehazehümüt tufanü ve hüm salimun.:Andolsun, biz Nûhu kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.’’
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
15.''Fe enceynahü ve ashabes sefıneti ve cealnaha ayetel lil alemin .: Biz de onu (Nûhu) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.''
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
16.''Ve ibrahıme iz kale li kavmihı'büdüllahe vettekuh zaliküm hayrul leküm in küntüm ta'lemun.: İbrahimi de peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: Allaha kulluk edin, Ona karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.''
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
24. Fema kane cevabe kavmihı illa en kaluktüluhü ev harrikuhü fe necahüllahü minen nar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü'minun .: (İbrahimin) kavminin cevabı, Onu öldürün veya yakın demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا مَّوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُم بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُم بَعْضًا وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّاصِرِينَ
25.''Ve kale innemet tehaztüm min dunillahi evsanem meveddete beyniküm fil hayatid dünya sümme yevmel kıyameti yekfüru ba'duküm bi ba'dıv ve yel'anü ba'duküm ba'dav ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasırın .:İbrahim onlara dedi ki: Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allahı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.''
فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
26.''Fe amene lehu lut ve kale innı mühacirun ila rabbı innehu hüvel azızül hakım .:Bunun üzerine Lût, ona (İbrahime) iman etti. İbrahim, Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir dedi.''
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
27.''Ve vehebna lehu ishaka ve ya'kube ve cealna fı zürriyyetihin nübüvvete vel kitabe ve ateynahü ecrahu fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihıyn .:Ona (İbrahime) İshakı ve Yakubu bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükafatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir. ''
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ الْعَالَمِينَ
28.''Ve lutan iz kale li kavmihı inneküm le te'tunel fahışete ma sebekaküm biha min ehadim minel alemın .:Lûtu da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayasızlığı işliyorsunuz.''
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
30.''Kale rabbinsurnı alel kavmil müfsidın .: (Lût) Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et dedi.''
وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ
31. ''Ve lemma caet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu inna mühliku elhi hazihil karyeh inne ehleha kanu zalimın .: Elçilerimiz (melekler) İbrahime müjdeyi getirdiklerinde, Biz bu memleket halkını helak edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir dediler. ''
قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
32. Kale inne fıha luta kalu nahnü a'lemü bi men fıha le nünecciyennehu ve ehlehu illemraetehu kanet minel ğabirın.:İbrahim, Ama orada Lût var dedi. Onlar, Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O geri kalıp helak edilenlerden olacaktır.''