TEVHİDULLAH ZEVKLerim

Konu başlıkları sadece Kul İhvani'ye aittir.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

TEVHİDULLAH ZEVKLerim

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ÖMRün SonUCU’nda=>TEVHiD,
=>İGNEnin UCU’nda=>TEVHiD,
TEVHiD NOKTASI’n==>ÜMMEti,
SEBEB SonUCU’nda==>TEVHiD!.


ZEVK 10.319

İNSÂN=>BAHARın=>GÜZÜ’ne=>YAZLARın=>KARAKIŞI’na,
SEVgi BAĞI’nın YAYı'nda===>AŞKk OKU’nun=>BAKIŞI’na,
İLLâ HUuu!. İNSÂN SIRRI’nda,
AKLın=->SonSUz SIFIRRI’nda,
GÜCü OLAN VARsa->ÇIKsın!.=>KADER KÜRREsi’n DIŞI’na!.


19.04.2022.. 22:05
brsbrsm...tktktrstkkmzd118RMZN-yalnızlığımıızzz..


İHVÂNİ’m=>DÜŞme TELAŞa,
ÖLüMün YAZ=->MeZÂR TAŞa,
==->GEÇiCi KİMLiğin SOYUN,
KÛN feyeKÛN->Şu ÂN>OYUN,
ÖZ’deki->TEVHiD”in->YAŞa!.


Resim Resim ALLAH.. ve hİÇLiKk..

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
“E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn (turceûne).: Öyleyse BİZİM, sizi abes olarak (boş yere) yarattığımızı ve BİZE döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?// “Sizi kesinkes boş yere yarattığımızı mı, sizin, huzurumuza getirilip hesaba çekilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn 23/115)

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
“Ve mâ halaktu’l- cinne vel inse illâ li ya'budûni.: Ve BEN, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) BANA kuL OLsunlar diye yarattım.// BEN cinleri ve insanları yalnız BENİ İLÂH tanısınlar, candan müslümân olarak BANA teslim olsunlar, saygıyla BANA KuLLuk ve ibâdet etsinler, yalnızca BENİM şeriatıma bağlansınlar, BANA boyun eğsinler diye yarattım.” (Zâriyât 51/56)

Cin ve İnsan cinsinin yaratılmasının hikmeti ALLAH’ı tanıyıp ona ibâdet ve kulluk etmektir. Bunun dışında başka şeylere tüketilen ömürler, ameller zâyi edilmiş olur, onun için azâbı hak eder. Bazıları.: BANA ibadet etsinler diye...” ifâdesinde.: “BENi tanısınlar diye” şeklinde bir tefsir nakletmişlerdir. Bunun mânâsı da.: “Beni MA’BUD tanısınlar.” demektir. Bu ise.: “BENim Emirlerimi tutarak bana KULLuk ve İbâdet etsinler!.” demeye gelir.”
(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Fâtiha Sûresi, 5)

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ
“Yâ ma'şere’l- cinni ve’l- insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâri’s- semâvâti ve’l- ardı fenfuz (fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân (sultânin).: Ey insan ve cin topluluğu! Semâların ve arzın kuturlarından (çaplarından) nüfuz etmeye (çıkıp gitmeye) eğer gücünüz yetiyorsa, haydi nüfuz edin (geçip, çıkın)! Bir SuLtÂN olmaksızın nüfuz edemezsiniz (geçip çıkamazsınız).// Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak “üstün bir güç (SuLtÂN)” olmaksızın aşamazsınız.” (RahmÂN 55/33)

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
“Ve yebkâ vechu RABBike zû’l- celâli ve’l- ikrâm (ikrâmi).: Ve Celâl ve İkrâm Sâhibi RABBin’in Vechi (ZâTı) bâki kalacaktır.// Ancak, hayatın devamı ve işleyişi, yardımıyla gerçekleşen, muhtaç ve âciz olmayacak, saygıya lâyık görülecek kadar güçlü olan, fânî varlıklara hayat vererek lütuf ve ihsanına mazhar eden, ZâTı’na lâyık olmayan şirkten münezzeh, Kudret ve İhtişam Sâhibi RABBin’in ZÂTı BÂKi KALacaktır.” (RahmÂN 55/27)

لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).: Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim Tağut’u tanımayıp ALLAH'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. ALLAH, işitendir, bilendir.// Din ve vicdan hürriyeti, baskıyla, zorbalıkla tahdid edilemez. Kimse baskıyla, tehdidle İslâm Dinine girmeye zorlanamaz. HAKk, doğru, huzurlu ve aydınlık yol, sonu pişmanlıkla biten, hâince düşünceler içeren, helâke ma’ruz sapık yollardan ayırt edilerek iyice açıklanmıştır. Her kim, putlaştırılmış, zâlim, azgın diktatörlerle, idârelerle Şeytanî Güclerle, Tağut ile ilişiğini keser, geçmişin kirlerinden arınarak ALLAH’a, ALLAH’a imânın gerektirdiği esaslara imân ederse, sağlam, kopması mümkün olmayan bir KULPa =>İSLÂM’a yapışmış, hukukun üstün, hakkın ve adaletin belirleyici güc olduğu en güvenli bir topluma, İslâm Toplumuna katılmış olur. ALLAH her şeyi İŞİTİR, her şeyi BİLİR.” (Bakara 2/256)

ALLAHu zü’L- CeLÂL =>İnsÂNın TERCiHi/DİLEMEsi yÖNünde Hayrı da Şerri de yaratır. Fakat ALLAH celle celâlihu, Hayırdan Razı, Şerden ise Razı Değildir. Bu yaratma ve İnsÂN’a verilen TERCİH etme gücü İmtihÂNının bir gereğidir. Çünkü iradenin zorlanması halinde sorumluluktan söz edilemez!.

وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِّنْهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لَّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
“Ve sahhare lekum mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ardı cemîan minh (minhu), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn (yetefekkerûne).: Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre âmâde) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.// ALLAH, göklerdeki varlıkların ve imkânların, yerdeki varlıkların ve imkânların hepsini, kendi katından bir lütuf olmak üzere kurduğu düzen gereğince sizin faydalanmanız için kanunlarına boyun eğdirendir. Gelişmeye devam eden, tefekkür-düşünme ağına sâhib, faydalı sonuçlar elde edebilen toplumlar için, ALLAH’ın Birliğini, Kudretini, Kurduğu Düzeni gösteren deliller, birçok konunun çözümüne işâretler vardır.” (Câsiye 45/13)

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
“Ellezî halaka’l- mevte ve’l- hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve HUve’l- AZÎZu’l- GAFÛR (gafûru).: “Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını” imtihân etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; AZÎZ'dir, GAFÛR'dur.// Hanginizin daha güzel, daha değerli, devamlı bilinçli ameller işleyeceğini, işini daha güzel yapacağını denemek için dünyada ölümü, dünyada ve âhirette hayatı yaratan ALLAH’tır. O Kudretlidir, Hükümrândır, sâlih amel işleyenleri koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk 67/2)

Resim

İMâM-ı MutLak, MÜRŞiD -i MutLak ve MUHTAR-ı MutLak MuhaMMed MuSTAFa
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem BUYRukLarında;


İmrân b. Husayn radiyallahu anhu, (çevre kabilelerden görüşmek üzere bazı heyetler geldiğinde) Peygamber aleyhisselâm’ın yanına girmiştim, Peygamber aleyhisselâm, (yaratılışın başlangıcına ilişkin kendisine sorulan bir soru üzerine).: “(Ezelde) ALLAH vardı ve O’ndan başka hiçbir şey yoktu...” buyurmuştur.
(Buhârî, Bed’ü’l-halk, 1)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Melekler nûrdan, cinler alevli ateşten/nârdan, Âdem ise size (Kur’ÂN’da) târif edildiği üzere (balçıktan) yaratılmıştır.” buyurmuştur.
(Âişe radiyallahu anha’dan; Müslim, Zühd, 60)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecûsî yapar.” buyurmuştur.
(Ebû Hüreyre radiyallahu anhu’den; Buhârî, Cenâiz, 92)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir miktar topraktan yarattı. Bu sebeple Âdemoğulları (renk ve tabiat yönünden) yeryüzü kadar (değişik şekillerde vücuda) geldiler. Onlardan kimi kızıl, kimi beyaz, kimi siyah, kimi de bunların karışımı (melez); kimi yumuşak, kimi sert, kimi kötü, kimi de iyi (huylu olarak dünyâya) geldi.” buyurmuştur.
(Ebû Musa el-Eş’arî radiyallahu anhu’den; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem İsrâ Gecesinde, birinde ŞARAB, diğerinde SÜT bulunan iki bardak getirildi. Bardaklara şöyle bir baktıktan sonra SÜT bardağını aldı.
Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm.: SENİ, İnsanın Yaratılış Gâyesine uygun olana yÖNLendiren ALLAH’a Hamd OLsun!. Şâyet ŞARAB dolu bardağı alsaydın, ümmetin sapıklığa düşerdi.” buyurdu.

(Müslim, Îmân 272 , Eşribe 92. Ayrıca bk. Buhârî, Tefsîru sûre (17), 3, Eşribe 1, 12; Nesâî, Eşribe 41)


Resim Resim MuHABet...

EL HAYy’ın>BAĞIdır HAYyat,
CÂN ÇİLLe ÇAĞIdır->HAYyat,
EL->EL’e->EL->YEDULLAH’a,
SEVgi YUMAĞIdır=->HAYyat!.

İSLÂM DÎNi=->TEVHiD YOLu,
TEKk-BİR EDER=>SAĞı-SOLu,
=> İLÂHe->İLLÂ =>ALLAH,
=>RIZAsı’nda=>RASÛLALLAH,
KÛN feyeKÛN->OLÂN=>OL!'u!.

=>ANA KUCAĞI’nda->İLLâ HUu!.
GÖĞSÜn SICAĞI’nda->İLLâ HUu!.
=>KUL KITMÎR’im->KESs SESsÎni,
=>ERENE OCAĞI’nda->İLLâ HUu!.


ALLAH celle celâlihu.:
Resim
El HAYy celle celâlihu.:

Resim


Resim

İHVÂNİ’m=->İSRÂsı’n YÜRü,
=>KUR'ÂNı’n->BAŞına BÜRü,
UNUtma==->ŞİFâ-RAHMEttir,
RABB’a=>REHBERin AHMEttir,
FITRAtın=->TEVHiD MÜHÜRü!.


وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
“Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ(mahmûden).: Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O'nunla (Kur'ÂN'la) teheccüd namazı kıl! RABBin'in seni Makam-ı MahMud'a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.” (İsrâ 17/79)

وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا
“Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren).: Ve de ki: “RABBim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından (gizli ilminden) bir yardımcı SULTÂN kıl.” (İsrâ 17/80)

وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا
“Ve kul câel hakku ve zehekal bâtıl(bâtılu), innel bâtıle kâne zehûkâ(zehûkan).: De ki: “Hak geldi, bâtıl zail oldu (yok oldu). Muhakkak ki bâtıl yok olacaktır (yok olmaya mahkûmdur).” (İsrâ 17/81)

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
“Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve şifâun ve rahmetun lil mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).: Kur'ÂN'dan indirdiğimiz şeyler, mü'minler için şifâdır ve rahmettir. Ve zâlimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.” (İsrâ 17/82)

وَإِذَآ أَنْعَمْنَا عَلَى الإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُوسًا
“Ve izâ en’amnâ alel insâni a’rada ve neâbi cânibih(cânibihî), ve izâ messehuş şerru kâne yeûsâ(yeûsen).: Ve insanı ni'metlendirdiğimiz zaman yüz çevirir ve yan çizerek uzaklaşır. Ve ona bir şerr dokunduğu zaman yeise düşer.” (İsrâ 17/83)

قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَى سَبِيلاً
“Kul kullun ya’melu alâ şâkiletih(şâkiletihî), fe rabbukum a’lemu bi men huve ehdâ sebîlâ(sebîlen).: De ki.: “Herkes kendi şekline (hüviyetine, karakterine, fıtrat tarzına) göre amel eder.” Öyleyse kimin daha çok hidâyet yolunda olduğunu en iyi RABBiniz bilir.// 'Herkes kendi mizaç, meşreb ve yaratılışına, benimsediği hayat tarzına göre, bilinçli, amaçla örtüşen niyete dayalı ameller işleyerek bir ömür geçirir. RABBiniz, kimin doğru yolda olduğunu iyi bilir.' de.” (İsrâ 17/84)


Resim

RESÛLULLAH KEVSER TASı,
HAYy HATİCetü’L-KÜBRAsı,
EZELî<=>EBED==>ANNEmiz,
NÛR-u MîM’in->MÜNTEHAsı!.

HATİCetü’L-KÜBRâ aleyhasselâm..
Ümmü’l-Kâsım (Ümmü’l-Hind) Hadîce bint Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusay el-Kureşiyye..


(Milâdî 556 Mekke, hicretten üç yıl kadar önce 10 Ramazan’da (19 Nisan 620))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ÜMMetimin kadınlarının en üstünü Hatice’dir. Önceki ümmetlerin en üstün kadını da Meryem idi” buyurdu.
(Abdullah b. Câfer-> İmam Ali kerremallahu vechehu’den; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, Vekayi ve Havadis.)

Ebu Müslim Hulayî, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: “İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve ÂLE İBRÂHÎMe ve âle imrâne ale’l- âlemîn” (Âl-i İmrân 3/33) âyeti (İbrahîm Âilesi) hakkında sorunca, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Ali, Hasan, Hüseyin, Hamza, Câfer, Fatıma ve Hatice’dir” buyurdu.
(Müttakī el-Hindî, Kenzü’l-ʿummâl fî süneni’l-akvâl ve’l-efʿâl.: İmam Süyûtî’ye ait üç eserdeki rivayetleri fıkıh konularına göre alfabetik olarak düzenlediği hadis kitabı.)

إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
“İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve ÂLE İBRÂHÎMe ve âle imrâne ale’l- âlemîn (âlemîne).: Gerçek şu ki, ALLAH, Âdem'i, Nûh'u, İBRAHÎM ÂİLESİ’ni ve İmrân Âilesini âlemler üzerine seçti;” (Âl-i İmrân 3/33)

RÛHun EBEDEN ŞÂD OLsun RAHMEten Li'L-ÂLEMîn BİZ BİR-İZ-Liğin KUTLu OLsun,
ŞEFÂatın NÂSiB ve KISMEtimiz OLsun, MERHÂMEt KÜBRÂsı ANNEciğim İNŞâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.


Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...



M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KUL İHVÂNİm..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: TEVHİDULLAH ZEVKLerim

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ÖZ’ün=>RASÛLuLLAH BULsun,
MURAd=>MURAduLLAH OLsun,
===->EHL-i BEYt EDEBİ’n İZLe,
ÖMRÜNe=>NÛRuLLAH DOLsun!.

TEVHİDULLAH=>TeMeL->DÎN’de,
NAHNU=>SIRR KENDi KENDİNde,
==>İĞNE UCU’nda==->GÖZ YAŞı,
BiR DAMLA=>KULLuk BENDİ’nde!.


ZEVK 10.320

====>EL HAYyat KİLİDi’n AÇAN====>GİRiş<=>ÇIKış==->ANAHTARı,
TEVHİDULLAH NÛRU”n SAÇAN===>HAKk’ın KULun=->ELDE VARı,
DİL’den->KALB’e GEÇsÎn TEVHİD->HeR HÜCRE’ye HÜKMEYyLEsÎn,
TAHTın- TÂCın SEÇsÎn TEVHİD=->“Lâ HUVe==>İLLâ HUu!.DEsÎn,
=>DİLİ’nden=>SEMÂ’ya UÇAN==>HeR HÜCRE’nin->TEVHİD ZÂRı,
UMUt->KOVAN.. =>KORku->KAÇAN=>ŞENLENsÎn BURSA BÂZÂRı,
=>HAKk AŞKk BİZe KUL İHVÂNİ’m===>RASÛLULLAH YÂDİGÂRı,
=>TEVHİDULLAH ZİKİR ZEVki===>HAKk ERENLER BERGÜZÂRı,
=>NAHNU SIRRında=>SEVR GÂRı =>ÂŞIKk KALBi=>HİRÂ GÂRı!.


20.04.2022.. 04:20
brsbrsm...tktktrstkkmzd19RMZN-yalnızlığımıızzz..


===>ŞAFAğın İLK==->IŞIKLarı,
GÖZden GİZLeR===>ÂŞIKLarı,
=>SEVDÂnın==>SEVgi KISMeti,
=>AŞKk NÂSİBin=->KÂŞIKLarı!.

=>KARA BAHtım=>AK İNCİLer,
DÖKtükçe DÖKer GÖZümden!.
=>SON NEFeste=->BİRİNCİLer,
SESs OLur ÇIKar=->ÖZümden!.

SEVgi SIRRımız!” der SEHER,
EL BAĞLARI”-n KESer SEHER,
=>AKLIM’ı==>UN-UFAKk EDER,
=>ÇÖL RÜZGÂRın ESer SEHER!.

ÇÖLde KUMLar==>SESsiz-ISsız,
=>YEDi RENgin==>SERÂBı’nda!.
GÖKte YILDıZ===->YAPAYALNız,
=>HAKikat=->AŞKk ŞERÂBı’nda!.

=>KaDER==>HASsREt OKun Atar,
ARAKAsından=>YEL YETİŞmezz!.
GÖZLe GÖRÜLmez==>Kim Tutar,
CÂN DAMLAsın->SEL YETİŞmezz!.

->AKIL==>BAŞta DURduğunca,
->BAŞı=>YEDi İKLim SAVURuR!.
==->YÂR KAPISIn VURduğunca,
=>NAKiL OKu=->AKLım VURuR!.
SİSTEM=>HAKk’ın KURduğunca,
KUL İHVÂNİ’m==>DİVÂN DURuR!.


Resim

İSLÂM DÎNi=>ALLAHuzü’L-CELÂL’indir..
Kur'ÂN-ı Kerîm’de=> Bakara 2/193; Âl-i imrân 3/19, 83; Enfâl 8/39; Zümer 39/3; Feth 48/28; Beyyine 98/5..


إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
“İnne’d- dîne indÂLLÂHi’l- İSLÂM (islâmu), ve mahtelefellezîne ûtû’l- kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innALLÂHe serîu’l- hısâb (hısâbı).: Muhakkak ki ALLAH'ın İndinde DÎN, İSLÂM'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitab verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim ALLAH'ın Âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki ALLAH, hesabı çabuk görendir.//ALLAH Katında, ALLAH’tan gelen, tek İlâhî Din, şeriat, düzen, medenî kurallar İSLÂM’dır. Kendilerine verilen kudsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. ALLAH’ın Âyetlerini, Kur’ÂN’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenler, küfre giren Ehl-i Kitab bilmelidir ki, ALLAH çok çabuk hesâba çeker.” (Âl-i imrân 3/19)

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
“Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehu’d- dîne hunefâe ve yukîmû’s- salâte ve yu’tû’z- zekâte ve zâlike dînu’l- kayyimeh (kayyimeti).: Ve onlar, ALLAH için hanifler olarak dînde hâlis kullar olmaktan (nefslerini hâlis kılmaktan) ve namazı ikâme etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emr olunmadılar. İşte Kayyum DÎN (kıyâmete kadar devam edecek DÎN) budur.// Halbuki, onların da, yalnız HAKk’a ve TEVHİDe yönelerek, ALLAH’ın DÎNi’ni ve Düzenini içtenlikle benimseyerek samimîyetle toplumlarında uygulayıp, ALLAH’a Kulluk ve İbâdet etmeleri, O’nun Şeriatı’na bağlanmaları, O’na boyun eğmeleri, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılmaları, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte sağlıklı bir toplumun DÎNi, insanlığı, insanî değerleri ayakta tutacak Hak DÎN, zamanla değişmeyen tabiî hukuk kurallarını içeren şeriat, düzen, medeniyet budur.” (Beyyine 98/5)

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem DUÂsında;

يَا مُقَلِّبَ القُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلٰى دِينِكَ
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Yâ Mukallibe’l- kulûb, sebbit kalbi alâ DİNike.: Ey kalbleri evirip çeviren ALLAHım, benim kalbimi KENDİ DİNİN üzerine sabit kıl!” buyurmuştur.
(Tirmizî, Kader, 7)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey kalbleri çeviren, onlara tasarruf eden ALLAH’ım! Benim kalbimi Sen’in tâatin üzerine sabit kıl!.” buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, II, 418)

Tâat.: ALLAH celle celâlihu'ya ibâdet etmek ve emirlerini yerine getirmek. İtaat etmek..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim ALLAH’ın DÎNİ’nde ilim sâhibi olursa, ALLAHu TeÂLÂ onun sıkıntılarını yok eder ve ummadığı yerden rızıklandırır!.” buyurmuştur.
(Hâtib)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz ALLAHu TeÂLÂ DÎNİ’ni fâcir-fâsık-günahkâr kimse ile de kuvvetlendirir.” buyurmuştur.
(Hafız Heysemî, Taberanî’nin -Amr b. Numan tarikiyle- yaptığı rivayetin sahih olduğunu belirtmiştir.(bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/303)

Ebû Hureyre radiyallahu anhu şöyle demiştir.: “Bizler (Hayber'de) Rasûlullah'ın beraberinde hazır bulunduk. Resûlullah, İSLÂM'ı iddiâ etmekte olanlardan bir kimse için.: “Bu adam ateş ehlindendir." buyurdu.
Savaş başlayınca bu adam şiddetli bir şekilde -düşmanla- çarpışmaya başladı ve kendisine büyük bir yara isabet etti. Bunun üzerine (bir sahâbî tarafından).: Yâ Rasûlallah! “O, ateş ehlindendir.” buyurduğun şu kimse, bugün gerçekten çok çetin bir savaş yapmış ve ölmüştür.” denildi. Peygamber aleyhisselâm bu söze karşılık.: “O, ateşe gitmiştir.” buyurdu.
Bu haberden dolayı insanlardan bazıları şaşkınlık içerisindeydiler. Onlar bu şaşkınlık hâli üzerinde bulundukları sırada birdenbire.: “O adam ölmemiştir, lâkin onda şiddetli bir yara vardır.” denildi.
Geceden bir vakit olunca o yaralı adam, yaranın acısına sabredemedi ve kendi kendini öldürdü. Sonra bu durum Peygamber aleyhisselâm'e haber verildi. O da.: ALLAHu EKBER!. BEN, Kendimin ALLAH'ın Kulu ve Resûlü olduğuma şahâdet ederim." buyurdu.
Sonra Bilâl'e emretti de Bilâl insanlar içinde.:

"Şu muhakkak ki cennet’e ancak Müslümân nefis girer. Ve muhakkak ki ALLAH bu İSLÂM DÎNİ'ni (dilerse) elbette fâcir kişi ile de te'yîd edip kuvvetlendirir." sözlerini bağırıp ilân etti..

(Buharî, Cihad, 182; Müslim, İman, 178)

Vakidî'nin Megâzî'si, hâdisenin Uhud'da cereyan ettiğini, olayın kahramanın adının Kuzman olduğunu belirtir. Ona göre.: "Kuzman, Uhud'dan geri kalır. Kadınlar bunu (savaş kaçkını diye) alaya alırlar. Bunun üzerine ilerler ve ön safta yer alır; ilk oku atar, sonra kılıcını çeker ve acâib kahramanlıklar gösterir. Müslümanlar dağılınca kılıcın kınını kırar ve.: "Ölüm, kaçmaktan daha iyi!" diye bağırarak ileri atılır. Bu esnâda kendisine uğrayan Katade İbnu'n-Nu'man.: "Şehîdlik sana mübârek olsun!" diye tebrikte bulunur. Kuzman ise.: “Vallahi ben bir DİN için savaşmadım, kavmimin itibarı için savaştım!." diye mukabele eder ve yaranın ızdırabına dayanamayarak intihar eder." (bk. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ, 14/147-148)

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
“Mâ kâne MuhaMMedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve LÂKİN RESÛLALLÂHi ve HÂTEMEN NEBîYYîn (nebiyyine), ve kânALLÂHu bi kulli şey’in ALÎMâ (alîmen).: MuhaMMed (aleyhisselâm), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat ALLAH'ın RESÛL'ü ve NEBÎLER'in (Peygamberler'in) HÂTEMi'dir (Sonuncusu). allah, herşeyi en iyi BİLENdir.//MuhaMMed gerçekte sizin yetişkin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat ALLAH’ın, İlâhî Hükümleri icrâ’ya, ülkeyi imâra, dünyâ düzenini kurmaya, sağlamaya me’mur tek yetkili RASÛLü, ve bütün Peygamberleri tasdik eden, belgeleyen, Peygamberlerin SONUNCUSUdur. Her şey, ALLAH’ın ilmi, planı, iradesi dâhilinde gerçekleşmektedir.” (Ahzâb 33/40)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Şüphesiz ki, ALLAHu TeÂLÂ her yüzyılın başında/ her asırda bu ÜMMete DÎNİ’ni /Dinî İşlerini yenileyecek (yüceddidü) bir müceddid gönderecektir.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 1.)

Müceddid.: Yenileyen. Yenileyici. Hadis-i Sahihle bildirilen, her yüz yıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük Âlim ve Peygamber aleyhisselâm’ın Vârisi olan Zât..

Müceddid Hadisi'nde yer alan “men” (kim ki), “yüceddidü lehâ dînehâ” ve “’alâ re’si külli mieti sene”..
Hadisteki “yüceddidü” fiilinin anlamı, Tecdid Kavramının muhtevâsı =>ÜMMete DÎNİ’nin /Dinî İşlerinin konusu ve içeriği, tarih içindeki zayıflama ve gevşemenin aşılarak Aslî Dindârlığın veya DÎNin ASLına uygunluk içinde etkinliğinin yeniden sağlanmasıdır..

(İbnü’l-Esîr, XII, 218-223; Sübkî, I, 199-203; Süyûtî, et-Tenbiʾe, s. 114-116; Münâvî, I, 10-13).


Resim

=>DEVRÂN DAMLASı”nın=->BİZ’i,
=>BAŞı<==>SONu====->RESÛL İZi,
SEYRÂN->CEVLÂN=>HAYRÂN HÂLi,
==>NAHNU==>BİZ BİR-İZ=>DENİZ’i!.


Resim

YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.


Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...



M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KUL İHVÂNİm..
Resim
Cevapla

“►Kul ihvâni ZEVKleri◄” sayfasına dön