KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta KALB-i SELîM..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta KALB-i SELîM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

>BEBeğin KÜÇÜCEkk KALbi,
ÂŞIkk KALbi >BÖCEkk KALbi,
OYNuYOR====>ZİLLi ZÂRİfe,
KÛN feyeKÛN KÖÇEkk KALbi!.

=>İNSÂNın==>VARLık ÂLEti,
=>SoN NEfESte==>NihÂYeti,
feyeKÛN’un=>KÛN KAYnağı,
=>ALLAH’ın->EL HAYy ÂLEti!.

AŞKk İSe==>BiR GÖNLüN DİLi,
MERKEZde=>MEŞKkin MENZİLi,
BİZ BİR-İZ=>SıRR-ıNAHNU’yuz,
=>SEVen<->SEViLen=>SEVGiLi!.


ZEVK 10.272

=>NEFes NEFes YAŞA!.nmışsa===>AŞKkLara SAYgı DUYarım,
=>MîM MuHABBet MAHŞERinde=>MEŞKkLere SAYgı DUYarım,
BiR KALB ki=>DOĞuş<->BATışta,
=>YEDi MEVSiM->YAZda<->Kışta,
HeR Atışta=> “ALLAH!..” diyen=>KÖŞKkLere SAYgı DUYarım!.


28.02.2022.. 17:17..isrâ: isrâ..
brsbrsm...tktktrstkkmzdebckktlfnnn..


=>İHVÂNİ’m=>DAMLa=>DENİZ’e,
===>ULAŞıR=>DÜŞmüşse=->İZ’e,
HeR YeR HeR ZamÂN Her HÂLde,
HeR NEFeS AŞKk=->BİZ BİR-İZ’e!

=>ANLA=>SÖZümü=>EFENDi,
AKLın SIRRı=->KaDER KENDi,
SİLmeye ÇALIŞtı->ÇOKkLaRı,
=>UĞRAŞtı->ÖMRü TÜKENDi!.



Resim KELÂMULLAHta ve RESÛLULLAH =>SeLîm KALB..

Abdullah b. Abbas radiyallahu’n şöyle dediği rivâyet edilmiştir: KALbe, sürekli değiştiği için KALb adı verilmiştir.”

(Ahmed, el-Müsned, 32/431; Bezzâr, el-Müsned, 8/167; Beyhakî, Şu‘abü‘l-Îmân, 2/207)

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî radiyallahu anhu şöyle demiştir.: “Kulun üzerine düşen, ALLAH TeALÂ’nın koyduğu sınırları korumaya çalışmak ve nefsin arzularına engel olmaktır. Böyle yaptığında ALLAH onun KALbini muhafaza eder ve sırrını düzeltir.”

Selman-ı Farisî r.a.’ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir.: “Her kim zâhirini düzeltirse, ALLAH TeALÂ da onun içini düzeltir.”

(İbnü’l-Mübârek, ez-Zühd, 2/17; Ebu Nuaym, el-Hilye, 1/203)


Resim

KELÂMULLAHta =>SeLîm KALB..

Bakara 2/7,10,74,88,93,97,118,204,225,235,260,283,; Âl-i İmrân 3/7,8,103,118,119,126,151,154,156,159,167; Nisâ 4/63,90,155,159; Mâide 5/7,13,41,52,113; En’âm 6/25,43,46,110,113; A’râf 7/43,101,179; Enfâl 8/2, 10 11 12 24 43 49 63 70; Tevbe 9/8, 15, 45, 60, 64, 77, 87, 93, 110, 117, 125, 127; Yûnus 10/57, 74, 88; Hûd 11/ 5, 23; Ra'd 13/28; İbrahîm 14/37,43; Hicr 15/12, 47; Nahl 16/22, 78, 108; İsrâ 17/36, 46, 51; Kehf 18/14,28,57; Enbiyâ 21/3; Hac 22/32, 35, 46, 53, 54, Mü'minun 23/60,63,78; Nûr 24/37,50; Furkân 25/32; Şu’arâ 26/89,194,200; Neml 27/74; Kasas 28/10,69; Ankebût 29/10,49; Rûm 30/59; Lokmân 31/23; Secde 32/9; Ahzâb 33/4,5,10,12,26,51,53,60; Sebe’ 34/23,48 Fâtır 35/38,84; Zümer 39/7, 22, 23, 45; Mü'min 40/18,35; Fussilet 41/5; Şûrâ 42/24; Câsiye 45/23; Ahkâf 46/26; MuhaMMed 47/16, 20 24, 29; Fetih 48/4,11,12,18,26; Hucurât 49/3, 7, 14; Kâf 50/33, 37; Hadîd 57/16, 27; Mücâdele 58/ 22; Haşr 59/2, 10, 14; Saff 61/5; Münâfikûn 63/3; Tegâbün 64/11: Tahrîm 66/4; Mülk 67/13, 23; Müddesir 74/31; Nâzi'ât 79/8; Mutaffifîn 83/14; Hümeze 104/7; Nâs 114/4..


Resim

خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ
Resim---“HatemALLÂHu alâ KULÛBihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh (gışâvetun), ve lehum azâbun azîm (azîmun).: ALLAH onların KALBlerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azâb vardır.” (Bakara 2/7)

رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
Resim---“RABBenâ lâ tuziğ KULÛBenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh (rahmeten), inneke ente’l- VEHHÂB (vehhâbu).: RABBimiz, bizi hidâyete erdirdikten sonra, KALBlerimizi saptırma. SENin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki SEN, VEHHÂB'sın (vehbî olarak bağışlayansın).” (Âl-i İmrân 3/8)

أُولَئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُل لَّهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغًا
Resim---“Ulâikellezîne ya’lemullâhu mâ fî KULÛBihim fe a’rıd anhum vaızhum ve kul lehum fî enfusihim kavlen belîgâ (belîgan). : İşte onlar, ALLAH'ın KALBlerinde olanı bildiği kişilerdir. Artık onlardan yüz çevir, onlara vaaz et (nasihat et) ve onlara kendileri hakkında belagâtli (güzel) söz söyle. “ (Nisâ 4/63)

فَلَوْلا إِذْ جَاءهُمْ بَأْسُنَا تَضَرَّعُواْ وَلَكِن قَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Resim---“Fe lev lâ iz câehum be’sunâ tedarraû ve lâkin kaset KULÛBuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Böylece onlara darlığımız geldiği zaman yalvarsalardı olmaz mıydı? Fakat onların KALBleri kasiyet bağladı (katılaştı). Şeytân, onlara yapmış oldukları şeyleri süsledi (güzel gösterdi).” (En’âm 6/43)

وَنُقَلِّبُ أَفْئِدَتَهُمْ وَأَبْصَارَهُمْ كَمَا لَمْ يُؤْمِنُواْ بِهِ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَنَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Resim---“Ve nukallibu EF’İDehtehum ve ebsârehum kemâ lem yu’minû bihî evvele merretin ve nezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn (ya’mehûne).: Ve onların FUÂD hassalarını (nefsin KALBinin idrak hassalarını) ve basîretlerini (nefsin KALB gözünün görme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hâllerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız.” (En’âm 6/110)

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---“Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran mine’l- cinni ve’l- insi lehum KULÛBun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike ke’l- en’âmi bel hum edallu, ulâike humu’l- gâfilûn (gâfilûne).: Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların KALBleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (A’râf 7/179)

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Resim---“İnnemâ’l- mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet KULÛBuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ RABBihim yetevekkelûn (yetevekkelûne).: Gerçek mü'minler onlardır ki; ALLAH zikredildiği zaman KALBleri titrer (cezbelenir). Ve onlara ALLAH'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve RABB'lerine tevekkül ederler.” (Enfâl 8/2)

مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء
Resim---“Muhtıîne mukniî ruûsihim lâ yerteddu ileyhim tarfuhum, ve EF’İDetuhum hevâ’ (hevâun).: Başlarını dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların bakışları, kendilerine dönemez. Ve onların KALBleri hevâ ile (nefsin âfetleriyle) doludur (nefsin âfetlerinden ibârettir).” (İbrahîm 14/43)

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
Resim---“Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innes sem’a ve’l- basara ve’l- FUÂDe kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâ (mes’ûlen).: Ve (hakkında) ilmin olmayan bir şeyin ardına düşme (karışma) (açıklamaya çalışma)! Muhakkak ki işitme, görme ve FUÂD/idrak, onların hepsi, ondan (takfu'dan) mes’ul (sorumlu) oldu (mes’uldürler).” (İsrâ 17/36)

وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Resim---“Ve huvellezî enşee lekumu’s- sem’a ve’l- ebsâra ve’l- EF’İDEh (ef’idete), kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).: Ve sizin için işitme hassası, görme hassası ve FUÂD hassası (idrak hassası) inşa eden (yaratan) O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz.” (Mü'minun 23/78)

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
Resim---“Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikâmis salâti ve îtâiz zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhi’l- KULÛBu ve’l- ebsâr (ebsâru).: Ticâretin ve alışverişin, onları ALLAH'ın zikrinden, namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), KALBlerin ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.” (Nûr 24/37)

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Resim---“İllâ men etâllâhe bi KALBin selîm (selîmin).: ALLAH'a selîm (selâmete ermiş) KALBle gelenler hariç.” (Şu’arâ 26/89)

وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Resim---“Ve RABBuke ya’lemu mâ tukinnu SUDÛRuhum ve mâ yu’linûn (yu’linûne).: Ve senin RABBin, onların SîNElerinde gizli olan şeyi ve alenî olan (gizlemedikleri) şeyi bilir.” (Kasas 28/69)

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Resim---“Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumu’s- sem’a ve’l- ebsâre ve’l- EF’İDeh (efidete), kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).: Sonra (ALLAH), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve FUÂD (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.” (Secde 32/9)

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا
Resim---“E fe lâ yetedebberûne’l- KUR’ÂNe em alâ KULÛBin akfâluhâ.: Hâlâ KUR'ÂN'ı tefekkür etmezler mi (iyiden iyiye düşünmezler mi)? Yoksa KALBler üzerinde kilitleri mi var?” (MuhaMMed 47/24)

مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh (bi iznillâhi), ve men yu'min billâhi yehdi KALBeh (KALBehu), vALLÂHu bikulli şey'in ALÎM (alîmun).: ALLAH'ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim ALLAH'a îmân ederse, (ALLAH) onun KALBine ulaşır. Ve ALLAH, herşeyi en iyi bilendir.” (Tegâbün 64/11)

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Resim---“Min şerri’l- vesvâsi’l- hannâs (hannâsi).: (Sinsice, KALBlere vesvese ve şüphe düşürüp duran) Hannâsın vesveselerinin şerrinden.” (Nâs 114/4)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta KALB-i SELîM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

İnsÂNoğLu =>Yaratılış SeBeBi OLan=>KuLLuk İmtihÂN ÂLeMinde:
TeMeLde =>İNKÂR-Bâtıl-Şerr<=İLe=>Hak-Hayr-İKRÂR ZıtLarından birisini;
TERCiH Etmeye =>MUHTAÇ-MECBUR-ME’MUR ve MAHKUM YARAtıLmıştır..
Tümm Esmâların Cem’i OLAN AKıL NÛRu için iki yöne de Hevâ-Heves Meyili vardır..
İnsÂN Nefsinin/Ham AKLının Dünyâ Hayatının Hevâ-Heves Merkezi Kafa Tasıdır..
İnsÂN KALBi =>NûrLanmış AkıL/N-AKiL Her ÂN GeLen ceryÂNın TeceLLî Merkezidir..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH TeÂLÂ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza değil, KALBLerinize ve AmeLLerinize değer verir.” buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 34; İbn-i Mâce, Zühd, 9)

İslâm Dîni’nin Gâyesi İnsânlara temiz, saf ve hissiyâtı yüksek bir KALBe ulaştırmak için, ALLAH TeÂLÂ’nın ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in, âyet ve hadislerde “KALB-i SeLîm /SeLîm KALB” diye takdim etmektedir..
Kur’ÂN-ı Kerîm’de:


يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
Resim---“Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn (benûne).: Çocukların ve malın fayda vermediği gün (beni utandırma).” (Şu’arâ 26/87)

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
Resim---“Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn (benûne).: Çocukların ve malın fayda vermediği gün (beni utandırma).” (Şu’arâ 26/88)

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Resim---“İllâ men etâllâhe bi KALBin SeLîm (selîmin).: ALLAH'a SeLîm (selâmete ermiş) KALBle gelenler hariç.” (Şu’arâ 26/89)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHım!. SENden dinde sebât isterim... doğru söyleyen dil ve SeLîm bir KALB isterim!.” diye DUÂ etmiştir.
(Tirmizî, Deavât, 23; Nesâî, Sehv, 61)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ashabımdan kimse BANA bir başkasından söz getirmesin! BEN sizin karşınıza (peşin hükümlerle değil) SeLîm bir KALBle çıkmak istiyorum.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Edeb, 28)

KALB, insanın gerek ALLAH, gerekse kullar ile münasebetlerinde merkezî bir yere sâhibdir. Îmânî ve ahlâkî boyutu bu derece önemli olan KALBin, sâfiyeti bozulmadan korunması gerekmektedir. Âlimler, SeLîm KALBi umumiyetle.: “Küfür ve günahlara yönelmekten uzak kalmış”, “Şirk ve şüpheden arınmış”, “ALLAH’ın hak olduğuna, kıyametin vuku’ bulacağına ve öldükten sonra dirilmeye inanmış”, “Bâtıl inanç ve dünyevî şehvetlere yönelmekten kurtulmuş”, “Kötü ahlaktan sıyrılıp güzel ahlâk ile zînetlenmiş” ve “bid’atten kaçarak sünnetle mutmâin olmuş KALB" diye tavsif etmişlerdir..
(Beydâvî, IV, 106; Râzî, XXIV, 338; Kurtubî, XIII, 114; İbn-i Kesîr, Tefsîr, III, 352)

SeLîm KALB, Ahlâkî ve Akîdevî Hastalıklardan arınmış, ALLAH’a ve RESÛLü’ne itaatle huzura kavuşmuş olan Kudsî bir Makamdır. Dolayısıyla KALB eğitiminde dikkat edilecek en önemli husus, onu “SeLîm” hâle getirmek ve bu AsLî Fıtratı üzere RABBe takdim edebilmektir..
Böyle bir KALBi elde etmek, kişinin tâbi tutulduğu KuLLuk İmtihanlarını başarıyla tamamlamasına bağlıdır.
Zirâ KALBler Takvâ Şûuru’nu elde edebilmek için imtihan edilirler..


إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---“İnnellezîne yeguddûne asvâtehum inde RESÛLİLLÂHi ulâike’l- lezînemtehanALLAHu kulûbehum li’t- takvâ lehum magfiretun ve ecrun azîm (azîmun).: ALLAH'ın RESÛLü’nün yanında seslerini alçaltanlar; işte onlar, ALLAH'ın takvâ için KALBlerini imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük ecir vardır.” (Hucûrât 49/3)

İmtihan basamaklarını aşarak istenilen kıvama ulaşmanın yolu, KALBi =>Kur’ÂN ve Sünnet-i Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bildirdiği Manevî Hastalıklardan korumak ve güzel hasletlerle süslemekten geçer.:

Kur'ÂN-ı Kerîmde Nefs=>“Fücûr”a ve “Takvâ”ya meyletmeye uygun bir şekilde yaratılmıştır.:


فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
Resim---“Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.: Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvâsını ilham etti.// Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).” (Şems 91/8)

Âyette, nefsin öncelikle fücûr vasfının zikredilmesi, terbiye edilmemiş nefsin, tabiatı icâbı kötülüklere meyledeceğini gösterir.
Bu duruma diğer âyetlerde şöyle dikkat çekilir.:


وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bi’s- sûı illâ mâ rahime RABBî, inne RABBÎ GAFÛRUN RAHÎM (rahîmun).: Ve ben, nefsimi ibrâ edemem (temize çıkaramam). Muhakkak ki nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. RABBimin RAHÎM Esmâsıyla tecellî ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki RABBim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). RAHÎM'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).” (Yûsuf 12/53)

الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَى
Resim---“Ellezîne yectenibûne kebâire’l- ismi ve’l- fevâhışe illâ’l- lemem (lememe), inne RABBeke vâsiu’l- magfireh (magfireti), huve a'lemu bikum iz enşeekum mine’l- ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a'lemu bi menittekâ.: Onlar ki, küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuştan içtinâb ederler (sakınırlar). Muhakkak ki RABBin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir. O, sizi topraktan yaratmıştı. Ve siz, annelerinizin karnında cenin idiniz. Öyleyse nefslerinizi temize çıkarmayın (nefslerinizi tezkiye ettiğinizi iddia etmeyin). O (ALLAH), kimin takvâ sahibi olduğunu daha iyi bilendir.” (Necm 53/32)

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
Resim---“Ve emmâ men hâfe makâme RABBihî ve nehennefse ani’l- hevâ.: Ve fakat, kim RABBinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).” (Nâzi’ât 79/40)

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
Resim---“Fe inne’l- cennete hiye’l- me’vâ.: O takdirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir.” (Nâzi’ât 79/41)

قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
Resim---“Kad efleha men zekkâhâ.: Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.” (Şems 91/9)

وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا
Resim---“Ve kad hâbe men dessâhâ.: Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır.// Nefsini korumayıp, günahlarla alçaltarak kirleten, fesada uğratan hilekâr kimseler zarar edip hüsrana uğradı.” (Şems 91/10)

KALB =>Akıl ve Nefis tarafından ele geçirilmek istenen bir kaleye benzetilebilir. Dolayısıyla nefis, hevâ ve heveslerini tatmin için KALBe sürekli vesvese vermektedir..
KurÂN-ı Kerîm’de.:


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min habli’l- verîdi.: Ve andolsun ki insanı BİZ yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve BİZ, ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf 50/16)

Nefs-i Emmârenin Hevâ-Hevesinin=>Küfür, Hased, Kin, Kibir, Gaflet , Gazâb gibi saldırılarına karşı =>KALBî Cihâd için.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gerçek mücâhid, ALLAH’a itaat hususunda nefsiyle cihâd edendir.” buyurmuştur.
(İbn-i Hanbel, VI, 21)

مَن كَفَرَ بِاللّهِ مِن بَعْدِ إيمَانِهِ إِلاَّ مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالإِيمَانِ وَلَكِن مَّن شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِّنَ اللّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Resim---“Men kefere billâhi min ba’di îmânihî illâ men ukrihe ve KALBuhu mutmainnun bil îmâni ve lâkin men şereha bil kufri sadran fe aleyhim gadabun minallâh (minallâhi), ve lehum azâbun azîm (azîmun).: KALBi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidâyete erdikten) sonra ALLAH'ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa, artık ALLAH'tan bir gazâb onların üzerinedir ve onlar için azîm azâb vardır.” (Nahl 16/106)

ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّواْ الْحَيَاةَ الْدُّنْيَا عَلَى الآخِرَةِ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
Resim---“Zâlike bi ennehumustehebbûl hayâte’d- dunyâ alel âhıreti ve ennALLAHe lâ yehdî’l- kavme’l- kâfirîn (kâfirîne).: İşte bu, onların dünya hayatını, âhiret hayatına göre daha çok sevmeleri ve ALLAH'ın, kâfir kavmi hidâyete erdirmemesi sebebiyledir.” (Nahl 16/107)

أُولَئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---“Ulâikellezîne tabeALLAHu alâ KULÛBihim ve sem’ihim ve ebsârihim, ve ulâike humu’l- gâfilûn (gâfilûne).: İşte onlar, ALLAH'ın kalblerini, işitme hassalarını ve görme hassalarını tabettiği (mühürlediği) kimselerdir. Ve işte onlar; onlar, gâfillerdir.” (Nahl 16/108)

وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
Resim---“Vezkur RABBeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri mine’l- kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun mine’l- gâfilîn (gâfilîne).: Ve sabah ve akşam vakitlerinde RABBini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma.” (A’râf 7/205)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû bitâneten min dûnikum lâ ye’lûnekum habâlâ (habâlen), veddû mâ anittum, kad bedeti’l- bagdâu min efvâhihim, ve mâ tuhfî sudûruhum ekber(ekberu), kad beyyennâ lekumul âyâti in kuntum ta’kılûn (ta’kılûne).: Kendinizden (mü'minlerden) başkalarını sırdaş edinmeyin. Onlar sizi fesada düşürmekten geri kalmazlar ve size sıkıntı verecek şeyleri temenni ettiler. Kin ve öfkeleri ağızlarından (sözlerinden) belli olmuştur. Göğüslerinde gizledikleri şey (kinleri) daha da büyüktür. Akıl etmiş olsaydınız, size âyetleri açıklamıştık.” (Âl-i İmrân 3/118)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir hâkim öfkeli iken, iki kişi arasında hüküm vermesin” buyurmuştur.
(Tirmizî, Ahkâm, 7)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, mü’mine yakışmayan bu tür kötü huylardan uzak kalmak ve ümmetine örnek olmak üzere.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Ey RABBim!. KALBime hidâyet eyle, dilimi doğru kıl, göğsümdeki hile ve kin duygusunu gider” diye DUÂ etmiştir." buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Vitr, 25; Tirmizî, Deavât, 102)

وَدَّ كَثِيرٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُم مِّن بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّاراً حَسَدًا مِّنْ عِندِ أَنفُسِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ فَاعْفُواْ وَاصْفَحُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Vedde kesîrun min ehli’l- kitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffârâ (kuffâran), haseden min indi enfusihim min ba’di mâ tebeyyene lehumu’l- hakk (hakku), fa’fû vasfehû hattâ ye’tiyallâhu bi emrih (emrihî), innALLAHe alâ kulli şey’in KADÎR (kadîrun).: Ehli kitaptan çoğu, hak kendilerine apaçık beyan olduktan sonra, nefslerindeki hasetten dolayı, sizi îmânınızdan sonra küfre döndürebilmeyi (fıska düşürmeyi) isterler. Artık, ALLAH (bu husustaki) emrini getirinceye kadar bağışlayın ve hoşgörün. Muhakkak ki ALLAH, herşeye KADÎRdir.” (Bakara 2/109)

Âyet-i kerîme, bilhassa Yahûdilerin Müslümanları îmândan vazgeçirme yönündeki isteklerinin altında haset duygusunun yattığını açıkça belirtmektedir.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kulun KALBinde îmânla haset bir arada bulunmaz.” buyurmuştur.
(Nesâî, Cihâd, 8.)

KELÂMULLAHİLmi ve RESÛLULLAH EdebiyLe TemizLenen KALB=>KALB-i SİLM için gereken ÖzeLlik ve GüzeLlikLeri/ALLAHKorkusu, Îmân, Muhabbet, Merhamet, Takvâ, İstiğfar ve Zikir DUÂ v.d. BİLip-BULup-OLup ve de YAŞAmak kaynağı da yine KELÂMULLAH ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellemdir.:
=>SİLM KALB..


يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min RABBikum ve şifâun limâ fî’s- sudûri ve huden ve rahmetun li’l- mu'minîn (mu'minîne).: Ey insanlar! Size, RABBinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin KALBindeki hastalıklara) şifa ve mü'minlere hidâyet ve rahmet gelmiştir.” (Yûnus 10/57)

قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî KULÛBikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â (şey’en), innALLAHe GAFÛRun RAHÎM (rahîmun).: Bedevîler, dedi ki.: "İman ettik." De ki.: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz KALBlerinize girmiş değildir. Eğer ALLAH'a ve RESÛLÜ'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Hucurât 49/14)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Helâl belli, haram da bellidir. İkisi arasında bir takım şüpheli şeyler vardır ki, insanlardan pek çoğu onları bilmez. Şüphelilerden sakınıp korunan kimse (takvâ sahibi), ırzını ve dinini muhafaza etmiş olur. Dikkat ediniz! İnsan vücudunda bir lokmacık et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün vücûd iyi olur; o, bozuk olursa bütün vücûd bozuk olur. İşte o et parçası KALBtir” buyurmuştur.
(Bûhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkat, 107)

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Resim---“İnnemâ’l- mu'minûnellezîne izâ zukir[color=#0000BF]ALLAHu vecilet KULÛBuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ RABBihim yetevekkelûn (yetevekkelûne).: Gerçek mü'minler onlardır ki; ALLAH zikredildiği zaman KALBleri titrer (cezbelenir). Ve onlara ALLAH'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve RABB'lerine tevekkül ederler.” (Enfâl 8/2)

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ
Resim---“Ve li kulli ummetin cealnâ menseken li yezkurûsm[color=#0000BF]ALLAHi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm(en’âmi), fe ilâhukum ilâhun vâhıdun fe lehû eslimû ve beşşiri’l- muhbitîn (muhbitîne).: Ve Biz, bütün ümmetler için (kurban konusunda aynı) usulleri tayin ettik ki onlara, (ALLAH'ın) rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine ALLAHın İsmi'ni zikretsinler (ALLAH'ın İsmi ile kurbanları kessinler). O halde, sizin İlâhınız TEK BİR İLÂH'tır. Öyleyse O'na teslim olun! Ve muhbitleri müjdele.” (Hacc 22/34)

الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---“Ellezîne izâ zukir[color=#0000BF]ALLAHu vecilet KULÛBuhum va’s- sâbirîne alâ mâ esâbehum ve’l- mukîmi’s- salâti ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Onlar, ALLAH'ı zikrettikleri zaman kalpleri titreyenlerdir (ALLAH'tan gelen bir cereyanla KALBleri ve vücutları sarsılanlardır). Onlara isabet edenlere (musîbetlere) sabredenlerdir ve salâtı (namazı) ikâme edenlerdir. Ve onlar, onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler.” (Hacc 22/35)

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ
Resim---“Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh (hubbillâhi), vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâh (lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, enne’l- kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdu’l- azâb (azâbi).: İnsanlar içinde, ALLAHtan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), ALLAH'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise ALLAH'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azâba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle ALLAHın olduğunu ve ALLAH'ın vereceği azâbın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.” (Bakara 2/165)

إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Resim---“İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne RABBenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayru’r- RÂHIMîn(râhımîne).: "Çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup.: "RABBimiz, iman ettik, sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de," (Mü’minûn 23/109)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kul bir hata işlediği zaman KALBine siyah bir nokta düşer. Eğer tevbe edip affını dilerse, KALBi bu lekeden temizlenir, cilâlanır. Ancak tekrar günaha dönerse bu noktalar çoğalarak KALBin tamamını kaplar. İşte ALLAH TeÂLÂ’nın Kur’ÂN’da zikrettiği (Mutaffifîn 83/14) KALBin kirlenmesi (paslanması) budur.”
buyurmuştur.
(Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn Mâce, Zühd, 29)

كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Resim---“Kellâ bel râne alâ KULÛBihim mâ kânû yeksibûn (yeksibûne).: Hayır, bilâkis kazanmış oldukları şeyler, onların kalplerinin üzerini kapladı (KALBlerini kapladı, örttü, kararttı)." (Mutaffifîn 83/14)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bazen KALBimin perdelendiği olur. Bu yüzden ben ALLAH’a günde yüz defa istiğfâr ederim.” buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 41)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHım! KALBimi kar ve dolu suyu ile yıka! Beyaz elbiseyi kirden arındırdığın gibi KALBimi günahlardan arındır” buyurmuştur.
(Buhârî, Deavât, 39; Müslim, Zikr, 49)

Resim ReSûLuLLaH sallallahu aleyhi vesellem BUYRukLarında KALB.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “...Bilin ki! Vücûdda öyle bir et parçası vardır ki o, iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücûd iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücûd bozulur. Bilin ki! O, KALBtir.” buyurmuştur.
(Âmir’in en-Nu’mân b. Beşîr radiyallahu anhu’den; Buhârî, Îmân, 39)

Resim---Şehr b. Havşeb radiyallahu anhu.: “Ümmü Seleme’ye.: "Ey mü’minlerin annesi! ALLAH Resûlü senin yanındayken en çok hangi DUÂyı ederdi?” dedim. Ümmü Seleme.: “O’nun çoğunlukla ettiği DUÂşuydu.: “Ey KALBleri çeviren (ALLAH’ım)! Benim KALBimi dinin üzere sabit kıl!.” Ben kendisine.: “Yâ Resûlullah!. “Ey KALBleri çeviren (ALLAH’ım)! Benim KALBimi dinin üzere sabit kıl!.’ diye neden çok DUÂ ediyorsun?” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey Ümmü Seleme! Hiçbir insan yoktur ki KALBi ALLAH’ın iki parmağı arasında olmasın. O, dilediği (kulunun KALBini) istikâmet üzere kılar, dilediğini ise saptırır.” buyurdu.
(Tirmizî, Deavât, 89)

Resim---Ebû Hüreyre radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH, sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak KALBlerinize ve amellerinize bakar.” buyurdu.
(Müslim, Birr, 34)

Resim---Ebû Hüreyre radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kul bir günah işlediği zaman KALBinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tevbe ve istiğfar ettiği zaman KALBi parlatılır. Günaha devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm KALBini kaplar. ALLAH’ın, (Kitabı’nda).: ‘Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları KALBlerini paslandırmıştır.’ (Mutaffifîn, 83/14) diye anlattığı pas işte budur.” buyurdu.
(Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83)

Resim---Amr b. Âs radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Âdemoğlunun KALBinden bütün (arzu) vâdilerine (uzanan) yollar vardır. ALLAH, KALBini bütün bu yollara açmış olan kişiyi bunların hangisinde helâk ettiğini önemsemez, fakat kim ALLAH’a güvenirse ALLAH onu (arzularının) keşmekeşliğinden kurtarır.” buyurdu.
(İbn Mâce, Zühd, 14)

Resim---Abdullah b. Mes‘ud radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dikkat edin vücudun içinde bir et parçası vardır; o düzelirse bütün vücûd düzelir, o bozulursa bütün vücûd bozulur. Dikkat edin, o KALBdir!” buyurdu.
(Buhârî, İmân, 39, Büyû‘, 2; Müslim, Müsâkât, 107)

Resim---Enes radiyallahu anhu’dan; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kişinin KALBi dosdoğru (müstakîm) olmadıkça imanı dosdoğru olmaz. Kişinin dili dosdoğru olmadıkça da KALBi dosdoğru hale gelmez.” buyurdu.
(Ahmed, el-Müsned, 20/343; İbn Ebü’d-Dünya, es-Samt, s. 48; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, 2/62; Beyhakî, Şu‘abü‘l-Îmân, 1/98)

Hasan-ı Basrî Kaddesallahu sırrahu bir zâta demiştir ki.: KALBini tedavi et! Çünkü ALLAH kullarından KALBlerini düzeltmelerini istiyor. KALBin düzelmesi de ancak oraya marifetullahın; ALLAH’ın azameti, muhabbeti, heybeti ve O’na duyulan haşyetin ve tevekkülün tam anlamıyla yerleşmesi ile mümkün olur. İşte kelime-i tevhidin gerçek anlamı budur. KALB de ancak kendisinden başka ilâh bulunmayan ALLAH TeALÂ’ya ibâdet edip O’nu yegâne İLÂH tanıması, O’nun muhabbeti ve haşyetiyle dolu olmasıyla salâha kavuşur.”

(İbn Receb, Câmi‘u’l-Ulûm ve’l-Hikem, 1/210)

Resim---Enes b. Malik radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her Âdemoğlunun KALBi, ALLAH Azze ve Celle’nin parmaklarından iki parmağı arasındadır. Onu sebat ettirmek istediği zaman sebat ettirir, çevirmek istediği zaman çevirir. KALBin misali, çölde rüzgârın sürekli çevirip durduğu bir tüye benzer.” buyurdu.
(Ahmed, el-Müsned, 11/130; 29/178; 32/530; Buhârî, Îmân, 11; Müslim, Kader, 17; İbn Mâce, Mukaddime, 10, 13; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 7/156)

Resim---Enes b. Malik radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kılıcın paslandığı gibi elbette KALB de paslanır. Onun cilâsı her yerde ALLAH TeALÂ’yı zikretmektir.” buyurdu.
(İbn Kuteybe, Garîbü’l-Hadîs, II, 278; Zemahşerî, el-Fâik, I, 411; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, II, 100)

Resim---Ebu Ümame radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Lokman, oğluna şöyle öğüt vermişti.: “Yavrucuğum, âlimlerin meclisine devam et, hikmet ehlinin sözlerini dinle! ALLAH TeALÂ ölü toprakları nasıl bol yağmur sularıyla diriltiyorsa, ölü KALBleri de hikmet nurlarıyla diriltir!” buyurdu.
(Taberânî, el-Evsat, 8/199; Beyhakî, el-Medhal, s. 298-299)

Resim---Abdullah b. Mesud radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her insanın KALBine şeytânın bir dokunuşu, meleğin de bir dokunuşu vardır. Şeytândan gelen dokunuş şerri vaadedip hakkı yalanlar ve yasaklar. Melekten gelen ise hayrı vaadedip hakkı tasdik eder. Bu bakımdan kim KALBinde bunu (hayrı) görürse, bilsin ki bu ALLAH’tan gelen bir lütuftur ve bunun için ALLAH TeALÂ’ya hamd etmelidir. Kim KALBinde diğerinden gelen böyle bir şeye rastlarsa, kovulmuş şeytânın şerrinden ALLAH’a sığınsın!”
Bunu söyledikten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şeytân sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder. ALLAH ise size kendi tarafından bir mağfiret ve bir fazl vaadediyor.ALLAH’ın lütfu geniştir, her şeyi hakkıyla bilendir.” buyurdu. (Bakara 2/268) meâlindeki âyeti okudu..

(Tirmizî, Tefsîr, Bakara 268; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 10/37)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sıkça yaptığı ve ashabına da yapmalarını tavsiye buyurduğu iki DUÂ.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“Ey Muhammed peygamberin RABBi olan ALLAHım! Günahlarımı bağışla, KALBimdeki öfkeyi gider ve beni yaşattığın sürece fitnelerin saptırmasından koru!” buyurdu

(Ahmed, el-Müsned, 6/302)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey KALBler üzerinde tasarrufta bulunan ALLAHım, KALBlerimizi taatine yönlendir!” buyurmuştur.
(Müslim, Kader, 17; Ahmed, el-Müsned, 2/168)


Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön