Kulihvani 2010 Rahman ve Rahimiyyet sohbeti

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Kulihvani 2010 Rahman ve Rahimiyyet sohbeti

Mesaj gönderen nur-ye »

SoHBeTi yapan: Kul İhvÂNi
SoHBeT Tarihi: 27.09.2010
SoHBeT süresi:1:44:29
SoHBeT Yeri: Ankara
SoHBeT Konusu.: Rahmân ve Rahîmîyyet
SoHBeTe katılanlar: gül-lale, gariban, nur-ye
SoHBeTi yazan: nur-ye
SoHBeTin yazılış tarihi:25.11. 2021

Resim Es-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.


EÛZU BİLLÂHİ MİNE'ş- ŞEYTÂNİ'r-RACÎM
BİSMİ'LLÂHİ'r- RAHMÂNİ'r- RAHÎM

İstiğfar antivirüsüMüz.: Subhâneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illa ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubu ileyke..

Ve'l- HaMduliLLÂhi RABBi’l- ÂleMîNN..

Yâ RABBi'l-âlemin, yâ Rasullallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu..

Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!.

ALLAHümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidina MuhaMMedîn nuru'z- zâti sırrı sarii fi'l- cemi'l- esmâyı ve's- sıfat. Bi adedi ilmike dâimen kesiren mubâreken tayiben fihi Ya RABBi’l- Âlemin!.

Esselatu ve’s- selâmu aleyke Ya HabibâLLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem..

ALLAHümme salli ve sellim ve bârik ala seyyidina MuhaMMedîn nuru'z- zâti sırrı sarii fi'l- cemi'l- esmâyı ve's- sıfat. Bi adedi ilmike dâimen kesiren mubâreken tayiben fihi Ya RABBi’l- Âlemin!.

Es selatu ve’s- selâmu aleyke Yâ seyyide’l- evvelîne ve’l- âhirin elhamdülillâhiRABBilâlemin..

“ALLAHümme salli alâ seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âli Seyyidinâ MuhaMMedîn bi adedi küllî dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”
Salaten tekunu leke rıdâen Yâ RABBilâlemin!
Salaten tekunu li hakkıke edâen Yâ Rahmetenlilâlemîn!.

Subhâneke ALLAHümme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfirruke ve etibu ileyke!.

El hamdü lillâhi RABBi’l-âlemîn!.

ALLAHümme innî esseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dini ve’d- dünya, ve’l- âhireh ALLAHümmesturnâ bi setrike’l- Cemîl!.

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike teahassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Sallalâhu aleyhi ve sellem. ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim efdalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bî-lemhati Ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.”

ALLAH ALLAH ALLAH RABBi lâ üşreke bihi şeyen veLa Havle Velâ Kuvvete İlla Billlahil’Aliyyil’Azıym. Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Tealâ aleyhi ve sellime istecertü..


Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim

Resim


Biz bu gün gül-lale ile konuşurken Rahmân ve Rahîmîyyet hani o yazıyordu ya bir miktar yazdı asal sayılar filan onların temelinde yatan bir şey var.
1 asal sayı, 2 asal sayı, 3 asal sayı, değil mi?
gariban.: 7 de öyle kendi sadece kendisine bölünebilen 1’le bölünebilen*

Kul İhvÂNi; hayır hayır temelde 3 bir defa asal sayı

gariban.: evet

Kul İhvÂNi; yâni 1, 1 daha 1+1=2 eder, Asal sayıdır. 2+1=3..Bir daha üç eder asal sayıdır. 3+1=4.. Bir daha 4 eder ama, asal sayı değildir. Ondan sonra yine asallar başlar. Aşağıda çoktur. Sayılar binleri bulduğunda asal sayılar çok azalır. Yukarda asal sayı azalır, temelde asal sayılar vardır.
Bu çok matematiğin benim merak ettiğim fakat üzerine eğilemediğim bir konusudur. İnsanlar buna dikkat etmiyorlar. Şimdi burda temel asal sen bunu soruyordun..
Niye “asal” demişler, neden asal demişler ona?. ASL’ı, yâni sayıların, sayının aslı 1’dir. Rakamın aslı 1’dir fakat rakamlaşır, yâni sıfatlaşır. “1=BiR” öyle bir rakamdır ki “ZÂT” gibidir. Kendine mahsustur. Bir daha dediğin ÂNda 1+1=2 olur. O, birin “SIFAT”ıdır. Bir daha dediğinde 2+1=3 olur, “ESM”sıdır. Bir daha dersen 3+1=4 olur “EŞY”sıdır.
Artık ondan sonra 4’lü Sistemden sonra dışarı çıktın mı, EŞYÂnın detayına girersin. Sayılarda bu vardır..
1=> Zât gibidir.
1+1=2 Sıfat gibidir.
2+1=3 Esmâ gibidir.
3+1=4 Eşyâdır.. Mâsivâdır..Nûr-u MuhaMMeddir..Âlemler..

Şimdiii bu gün gül-lale soruyor diyordu ki.: "Rahmetenli’l- Âlemîn" neleri kapsıyor..

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---“Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l- âlemîn (âlemîne).: Seni BİZ, sadece ÂLEMLERE RAHMEt olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Âlem..
El-Âlim celle celâlihu ESMÂsını yaşarsa İlim Sâhibi demektir, El-Alîm celle celâlihu İlim Sâhibi olmakla beraber İlmini icrâ’ da eden demektir..
Âlem=>El-Âlim celle celâlihu ve El-Alîm celle celâlihu Esmâlarının Tecellîsidir..
Kâdir =>Kudret Sâhibidir.
Kadîr =>Kudret Sâhibi ama aynı zamanda Kudretini uyguluyor..
Burada bir şey var. Rahmân ve Rahîm’de bu gözükmüyor ama bu anlamdadır, Rahmân ve Rahîmde..
Rahmân, âlemlerde ki Rahmet Sâhibliğini tutan uç!. Aynı kelime çünki bunlar. Ora çekiyor, bura çekiyor değil.. İki başa çekiyor onu diyorum.
Rahîm ise, bu Rahmeti dökendir. Döken, üretendir yâni, tezgâhlayandır.. Ama; tekvîn eden, yaratan demiyorum. O'nda yaratılan var, yaratma makinası, HAYy Makinası Rahîm..

İşte burada bir türlü biz bu Eşyâ Pazarında ki kadın-erkeğin dışına çıkamadığımız için kadın-erkek yerine dişil-eril desek.. "NUR’u-MİM" sonUÇta kadın erkeği illâ oraya götüreceğiz.
Onun için sıkıntı çekiyoruz. Amaa meselenin aslını öğrendiğimiz zaman "Rahmetenli’l- Âlemîn" de ki.. (ses kesildi)

gariban.: Ses kesildi Hocam, orayı bir daha tekrarlar mısınız?.

Kul İhvÂNi; ''Rahmetenli’l- Âlemîn'' âyetinde ki "Âlemîn" nedir?.
ÂlemLeri =>El-Âlim ve El-Alîm olan ALLAHu Zü’L-CeLÂL El-Alîm İsmi olarak halk etmiştir..
Neyi?. =>Âlemleri..
ALLAHın âlemi olmaz.. Âlemlerden kasıd nedir?.
İlk noktadan sonsuz noktaya kadar bütünnn maddî manevî ne varsa ZÂHİR BÂTIN olan her =>Küllî ŞEYy =>“ÂLEM”dir.
Her birisi kendine göre bir âlemdir yâni, kendine göre kuralları vardır, SÜNNETULLAH orda öyle icrâ’ eder, burda böyle icrâ’ eder..
Ceylan’a =>Kaç!. Aslan’a =>Tut!.

Bunlar hep kadın-erkek, şu-bu, bütün bunlar, zıtlıklar âlemleridir. Onun için zâten, "Rahmetenli’l- Âlemîn” demekte ki âlemler, Zıtlıklar Âlemi’dir bunlar..
ZıtLar yoksa, âlemler yoktur. BUZ-SU-BUHAR ve BULUT yok diyorsanız, H20 yok demektir ve iş bitmiştir. Hiç konuşmaya değmez zâten, âlemler ortadan kalkar.
O bile âlemdir ama netice olarak, her şeyi H-Hidrojen yaparsanız, ortada hiç bir şey kalmayabilir.. Şey’lerin tümü Tekk Şeye tek atomlu H-Hidrojen’e dönüşür..
Bir şey daha Gariban senin için, incelemen için; bu dünyada Oksijensiz yanan bir nesne yoktur..

Güneşte ise Oksijen yoktur =>“Hidrojen kendi başına yanıyor.” denmekte yâni.: “Hidrojen kendi ile birleşirken kendi kendini yakıyor!.” denmekte. İki tek 1 atom değerli Hidrojen =>2 atom değerli bir Helyum doğurmakta ve ayrıca artık vermekte o artık da, kâinâtın =>gıdası olmakta..

ResimKur'ÂN-ı Kerîm'in “ATEŞ-Li YEŞİL AĞAÇ?.”ı

Maddî insan ya da canlı yaratmasının yaşamasının tek sebebi tek ana kaynağı bütün canlıların beslenmesinin temeli güneşten alınan bir nesneye bağlıdır.. “Enerji” denmesine rağmen enerji olduğunu sanmıyorum ısı ve ışıktan yararlanmasına rağmen bunun dışında bir şey alınıyor.. “DİRİLİK ÖZü” DİRİLik diye bir şey alınıyor..
Bu enerji değil ancak sadece güneşten alınıyor, elektrik enerjisinden ve diğer enerjilerden asla alınamıyor.. Beslenme zincirinin temeli olan bitki, bunu sadece canlı varlık olarak güneşten alabiliyor ve bunu almadığı sürece beslenme hayvana geçemiyor asla.. ot yemeyen hayatta olamaz.. illâ ot yiyecek.. ot yiyen bir hayvan ot yiyecek ki, ot ise güneşten aldığı bu "Dirilik özü"nü kendi içinde foto sentez vs. yaparak gıdaya çevirecek..
DİRİLik Enerjisine çevirecek.. Yeşil Enerji, YEŞİL ATEŞ olarak..

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Resim--- "Ellezî ceale lekum mine’ş- şeceri’l- ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn (tûkıdûne).: O (ALLAH) ki, size YEŞİL AĞAÇtan bir ATEŞ/NâR yaptı da şimdi siz ondan YAKıp duruyorsunuz. (YâSîn 36/80)

Bahsedilen bu "YEŞİL ATEŞ"in formülü bulunmuş değil.. Bu formül nedir bilmiyoruz henüz.!.

MC0: Madde
MC1: Kuvvet
MC2: Enerji
MC3: ………..
.
.
MC7: nedir.. bilmiyoruz nedir ama var..
.
.
.
.
MCn: İlahî Kudrette sonsuz değer..


n=>0'dan=>sonsuza kadar..

Teknik bunu bir gün ortaya çıkarır, henüz daha üçte dolaşıyor.. enerjinin üstüne çıkmış değil o.. Oğlum Alper Vahid’in

söylediğine göre MC3 ü bulmuşlar onu ama henüz açıklayamıyorlarmış.. yâni ortaya atamıyorlar ama bulmak üzereler.. bir üstü bulacaklardır, çünkü var..

Bu güneşin muhteşemliği iki tane Hidrojenin 8000 C0 santigrat derece güneşin dış sıcaklığı.. Güneş bir

H2 Hidrojen deposu muazzam bir Hidrojen deposu.. ve durmadan iki Hidrojen eşleşiyor He2

Helyum meydana getiriyor ve bir artık bırakıyorlar bundan bu kadar enerji, ışık, ısı vs.. oluşmakta.. Her Helyum oluşta güneş muazzam bir ısı ışık vs. yayıyor.. ultraviolesi, şunu bunu aklımızın ermediği binlercesi yayılıyor durmadan durmadan..

Hidrojen’in esas hüneri GÜNEŞtedir.
GÜNEŞin Merkezindeki/İçindeki/ÖZ-ündeki sıcaklık 20x106 C0 dir.

Muhitindeki/Dışındaki/Sathındaki 8000 C0 dir.

İnsan oğlunun İLâHî Veri olan AKıL ve İLİMLe ÇÖZdüğüne GÖRe.:
GÜNEŞte 1 saniyede.:

Resim

1 sâniye dense de BİLen BİLirki “AN” dadır.
Bir ANda 1 Hidrojen, 1 Hidrojen'le Oksijen'siz YANarak!! EŞ-Leşip BİZ-İZ dediklerinde doğan BİZ-BİR-İZ Helyum'u ve El-HAYY HAYYatın Temel Gıda Kaynağı, Isının Işığın Menbağı YEŞİL ATEŞin Can bağı "ARTIK'a/Artığ'a" Ne Demeli!!!.

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Resim---Ellezî ceale lekum mine'ş-şeceri'l-ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn (tûkıdûne).: O ki size YEŞİL AĞAÇtan bir ATEŞ yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz(Yâ-Sîn 36/80)

şecere.: ağaç.. dirilik zinciri..
Nedir bu ATEŞli YEŞİL AĞAÇ?.

MCn genel formüldür.
C üssündeki n =>sıfırdan sonsuza kadar değerler alır.:

n=0 olduğunda C0= 1 eder ve MC0=M olup MADDE-dir..

n=1 olduğunda C1= C eder ve MC1=MC olup KUVVET-tir..

n=2 olduğunda C2= C2 eder ve MC2=MC2 olup ENERJİ-dir..

İnsanoğlu şimdilerde n=3 nedir bulmaya çalışmaktadır.. MC3=?!.

İşte bu noktada derim ki n=3 ve ötesindeki bir gücü göndermekte RABBu'l-âlemin Güneşle ki bu “HAYy” ın ANA/Asıl/Temel ihtiyacıdır ve her ÂN ambalajlanıp SALLınmaktadır durmadan…

Bu ARTIK içinde gelen Isı, Işık veyâ her ne ise =>sâdece bu gelenle =>Bitkiler fotosentez yapabilmekte ve TÜM CÂNLıLarın Tekk ANA Besinini yapmaktadırlar.
Sonra OT yiyenleri =>ET yiyenler>yer de =>İnsÂN ise->her ikisini de yiyerek gıdalanır.
Böylece ömür boyu hücrelerinin enerjsini YEŞİL AĞAÇ-ATEŞten alır..

Dış ısınmada da, temel ısı kaynakları da =>bitkisel ve dolayısıyla GÜNEŞ'tir..
Odun, kömür, petrol vs.. Hepsi temelde GÜNEŞ kökenlidir ve SU iLe İç İçedir..

Ne kadar önemli bir şey ki!. Dünyada muazzam bir YANICI olan Hidrojen, Güneşte hem YANICI hem YAKICI olmakta ki, bu nasıl olmakta!.
Muazzam bir ısı geliyor bize. Bildiğimiz “Yanmak” kelimesini orada nasıl kullanacağız?.
“Oksijensiz yanmak” nasıl oluyor?.
Bu da Güneş’in kendine mahsus, henüz adı bile konmamış adı bile edilememiş. Eğer bu ısıya “ateş” dersek, bizim derimizi yakıp kavlatan ateş..
Bunu dip not olarak söylüyorum..
Bizim derimizi yakan bu ateşe göz kaparsak, dünyada ki çalıyı çırpıyı Oksijenle yakmamıza, üfürmemize ne diyeceğiz!.
“Haydi Oksijenle birleş odundaki Carbon kardeş!.” Dersek, güneşte Oksijen yok ki!.
Bu çok önemli bir şeydir.. Düşünülmesi gereken bir husustur.
Bunu da bir kenara not et bakalım.. Bunu araştıralım diye söylüyorum. Çünki bunda çok SIRR var. Buna bakacağız yâni, bir Zıtlık Âlemî’nde "Âlemîn" dediği "Eşyâ kümesi"dir..

* Şimdi.: “RAHMET kelimesinde Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet beraber midir?” demişti gül-lale..

Evet, Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet beraberdir. gül-lale bu görüşü, Asiye’nin yazısına cevap verirken işlemişti, siz de okudunuz, okundu zâten, ama çok açmadan, ama çok güzel yakalamış..
Mesela; 1 asal sayısını, 2 asal sayısını ve 3 asal sayısını çok güzel muazzam bir şekilde ilk defa yakalıyor..
Meselâ ben de hiç kullanmadım onu, bildiğim halde hiç kullanmadım..

Şundan dolayı söylüyorum.:
ALLAH, Rahmân ve Rahîm..
BismiLLÂHi’r- RAHMÂNi’r- RAHÎM’dir.. Başlangıçtır bu..
Rahmân ve Rahîm’i ilk noktada RAHMEtin içine nasıl sokacağız, RAHMet nedir?. Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet, MERHAMettir.. Bunu nasıl anlıyabiliyoruz?.
Çünki Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLemde =>RusûLîyyet ve Nübüvvet vardır.
Resulîyyet =>Rahmânîyyettir. Yâni Rahmânîyyetin gâlib olduğu HÂLdir. Rusûlîyyet=>Erildir yâni, Erillik gibidir.
Ama Nübüvvet ise =>Dişillik gibidir, haber getirendir.
Yâni irsâl eden ile haber getiren farklıdır..
Mesela Rahîmîyyet daima haber getirir. Haberden kasdım, her türden haberi getirir..
İnsan bakımından tersten işler.
Yâni EŞYÂ hiç bir çocuk yokken ortada iki kişi, kadın-erkek birleşiyorsa, bunun ismi nedir?. Bu “EŞYÂda BİRLeşiyor”dur.
Sonra ne olur? Bunu kadın gizleyemez, bu haberi çıkarır, ESMÂlaşır.
Sonra kız mı? erkek mi? şu mu? bu mu?.. SIFATlaşır.
Sonra ZÂTlaşır, EŞYÂ da ZÂTlaşır.
Çocuk Anasından doğar, yaşar, Toprak Anasına batar demek istiyorum..
Gizlenen EŞYÂdan =>Âşikâr ZÂTa geçiş vardır.
Yaratılışta ise olduğu halde gözükmeyen/Gaîb ZÂT’tan =>gözüken EŞYÂ’ya geliş vardır.. Buna dikkat etmek lâzım!.

Burda iki uçta Yûnus Emre Babam kaddesallahu sırrahuca.: "Bir “BEN” vardır bEN’de =>bEN’den içeride" derken;

فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtıı’il- vâdi’l- eymeni fî’l- buk’ati’l- mubâreketi mine'ş- şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbu’l- âlemin (âlemîne).: Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, oradaki ağaç tarafından kendisine.: “Ya Mûsâ, o nidâ eden BENim. Âlemlerin, bütün varlıkların RABBİ ALLAH’ım.” diye nidâ edildi.” (Kasas 28/30)

Buyuran ALLAHu Zü’l-Celâl’in “BEN”liği ile, çok dikkat etmek lâzım ki, anasından doğmuş olan birini “ben” dediği çok farklıdır.. İkisi de, kendisine mahsus KİMLik ve KİŞİLiği ve TEKk olan ZâTtır ve doğrudur.
Amaaa bunun birisi Rahmânîyyet tarafında Risâletle gelmektedir. Nübüvvetle de birleştiği anda fiilen gelmektedir. İki benlik!.
Burada bunu anladıysak, bu bu şu bunlar çabuk anlaşılacak şeyler değil.
Benim için de, senin için de, bizim için de öyledir. Bu İŞin sonUÇ’u olan şeyler, böyle öngörmeyle bu iş anlaşılmaz!.
Ama Yavaş Yavaş anlaşılacak;
1=BiR =>TEKk SAYıdır, kendine mahsustur..Târifi yoktur, kaydı yoktur, küreği yoktur, herkesi sıfırlar..:

“n+1=2.. ..n=0.. 1.. ..Tek Sayı..
n+1=2.. .. n=1.. 2.. ..Rakam..
n+1=3.. .. n=2.. 3.. ..Rakam..
.
.
.
n+1=… n=.. ..Rakam..

Tirilyonlarca “9” olsun =>bir tek “1” eklersen duman eder hepsini. Sonsuz kesreti tamlayan böyle bir rakam yoktur zâten..
99999+1=100000 .. 0,99999+0,00001=1,00000

Bir Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet döngüsü var.
İkİLeşen kim?.. "NÛRu-MÎM!"
Nasıl ikileşmiş? Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet, RAHMEt olmuş ve ÂLEMler doğmuş bundan..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde: "ALLAH: "Seni KENDi NÛRu’mdan, diğer şeyleri de SENin NÛRu’ndan yarattım."buyurdu" buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)

Benim NÛRumdan kâinât yaratıldı, âlemler yaratıldı rahmetimden dolayı. Bunda Rahmânîyyet Rahîmîyyet vardır.
Öyle ilginç ki!.
gül-lale yazıyor buraya..
Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet döngüsünde durmadan çoğalan bir birini doğuran sürekli Rahmânlık zuhur ediyor Rahîmiyet zuhur ediyor..
Bir Kadından=>Kadına geçen Göbek Bağı, Zâhir Bağı, Annenin Göbek Bağı =>kız Kardeşinin Göbek Bağı ile bağlı.
Kesmediğimizi düşün onu öyle yaşadıklarını farzedelim. Koparmadık bağlarını çünki fizîken bağlı! Kız kardeşinin doğurduğu kızlarda birbirine göbek bağı ile bağlı!.
Erkekler nereye gitti!. Erkekler göbekleri kesilip atılanlardır, işe yaramaz çünki.. Yeni göbek bağı çıkaramazlar onlar, doğuramazlar!.

Peki, ne yapar onlar?. Onlar tohum atarlar.
Yeni göbek bağlarının oluşmasına HİZMEt ederler.. Rahmânîyyet Tohumu..
Rahîmîyyet ise fiilen işi yapar, Şâhidliği gerçekleştirir.. Rahîmîyyet Tarlası..
Bu döngü sürekli döner..
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’de; kâinâtın halk edilişine baktığımızda Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet aynı yerdedir. İkinci bir daha iyi anlaşılması için evet bu pozitif ve negatif…

gariban.: "NÛRu-MÎM"de hem “erkillik” hem de “dişilik” vardır diyorsunuz.

Kul İhvÂNi.: Evet öyle söylüyorum. RAHMet tek değildir.
RAHMEt =>Rahîmîyyetle TÜMM-lenir ve Rahmânîyyetle TAMM-lanır..

Rahmânîyyet, ALLAH celle celâlihu esirgeyici bağışlayıcı OLuşu ki, bitmez. Rahmânîyyet=>Rusûlîyyetin gereği ve “+ artı” gibidir.
Rahîmîyyet=>Nübüvvetindir gereği ve “- eksi” gibidir..

gül-lale.: “Er-Rahmân ve Er-Rahîm =>ESMÂsı Sistemde Sebbaha etmekte midir?” diye soruyor..
Elbette seBBaha eden odur.. ŞeÂN’da, Şu ÂN’da=>Her ÂN yaratmak bu anlamdadır..
Çok önemli çünki bunlar.: " Elhamdu lillâhi Rabbi’l- Âlemîn Er-Rahmâni’r-Rahîm."

الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ
Resim---El hamdu liLLÂHi RABBi'l-ÂLEMîn er-RAHMÂNi'r-RAHÎM.: Hamd, âlemlerin RABBi ALLAH'a mahsustur. O, RAHMÂNdır ve RAHÎMdir.”
(Fatiha 1/2-3)

ALLAH acıdı da yarattı!.” diyor anlamayanlar.. Niye acıdı da yarattı.
ZÂTen Vâcibu’l- VüCÛD ALLAH celle celâlihu, Kâinât MevCÛDu’nu kendi iradesiyle yaratıyor.. “yarattıklarına acıyıp da yarattı!.” Bunlar ne anlamdadır!.
Bunlar boş avara kasnak AKıLların dünya işlerine yoğunlaşıp arada sırada.: “Yahu bir de bizim bu iş vardı.. şöyle olsun!.” Gibi saçmalarıdır!.
Hani Hasan Dağı’nda Çoban Kilis’i görmüştük ya.: “60 senedir ben burada davar güdüyorum!. Fâtihayı biliyom onunla namaz kılıyom, karla abdest alıyom!.” diyordu yaa..
Yâni onun için, çok güzel bir namaz kılar, “çok güzel der” ama mânâyı anlamaz!. İmkÂN BULamamıştır.. İmkÂNlarıyla imtihÂN OLmaktadır..
İşte burada ki şeye daha çok dikkat etmek lâzım.
Adem Aleyhi’s-Selâm Yaratıldı mı?. =>Yaratıldı..
Ne gibi gözüküyor?. =>Rahmânîyyet gibi gözüküyor.
Rahîmîyyet nerde?. => Rahmânîyyet’in İÇİ’nde.
Nerden çıkıyor HaVVa Anamız. Âdem’in İÇİ’nden mi?. => Evet, İÇİ’nden Çıkıyor!. Tek başına kadın olarak yaratılmıyor!..
İki kişi yaratılmıyor..

خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
Resim---"Halakakum min nefsin vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum mine’l- en’âmi semâniyete ezvâcin, yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min ba’di halkın fî zulumâtin selâsin, zâlikumullâhu rabbukum lehu’l- mulku, lâ ilâhe illâ huve, fe ennâ tusrafûn (tusrafûne).: Sizi TEK BİR NEFSten (Âdem aleyhisselâm) halketti. Sonra o’ndan, o’nun zevcesini (eşini-Havva aleyhasselâm). Ve sizin için dört ayaklı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karnında, bir yaratılıştan sonra başka bir yaratılışla (halden hale geliştirip dönüştürerek) üç karanlık içinde yaratır. İşte bu sizin RABBİNİZ ALLAH'dır. Mülk, O'nundur. O'ndan başka İLÂH yoktur. Buna rağmen nasıl döndürülüyorsunuz.(Zumer 39/6)

"Nefsin vâhidetin.: TEK BİR NEFSten " idiniz, sonra nefisler ayrıldı..HaYy Zincirleri.. Göbek Bağları..
Sonra ne oldu?.

وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا
Resim---Ve halaknâkum ezvâcâ (ezvacen).: Ve BİZ, sizi çift olarak (eş olarak) yarattık.(Nebe’ 78/8)

"Nefsin vâhidetin".. “ve halaknâkum ezvâcâ”.. olduğunda.. geriye çek filmi geriye sardır bakayım. Geriye sardır Havva Anamız nereye gelecek görürsün!.
Geriye sardır.. “Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm” sardır geriye bakayım.. Rahîm’i nereye girecek göreceksin!. Yâni hiç bir aksaklık yok, anlatım tarzımızda demiyorum!.
Biz sadece OKUmaya-ANLAmaya çalışıyoruz!.
İkra-ÂN yapıyoruz. KurÂN-ı Kerim’imizi İkra-ÂN önce kendimiz için yapıyoruz, kendimiz meseleyi doğru anlayalım diye yapıyoruz.
Mesela bu konuşmamız bir KurÂN-ı Kerim çalışmasıdır.. KurÂN-ı Kerim çalışması.. “Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm”.. "Elif-Lâm-MîM".. (ses kesildi) TÜMM Kâinât için=>NÛRu-MÎM’dir..

nur-ye.: "Elif-Lâm-MîM".. den sonrasını duymadık Hocam.

Kul İhvÂNi.: KurÂN-ı Kerim sohbeti yapıyoruz diye.: “10.ncu âyete geldik, 20.ci âyete geldik-gidiyoruz!.” anlamında değil diyorum..
“Bunlar temel, bunlar alt yapılar olmazsa, biz tıkanır tıkanır kalırız!.” diyorum..
Bir EŞYÂnın temelindeki, madde ve mânânın temelinde ki Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i aldık.. "Rahmetenli’l- Âlemîn"de, Rahmânîyyet ve Rahîmîyyetin olduğuna âlemlerin oluşabilmesi için rahmettir. Rahmette =>Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet vardır. ALLAH’u-Âlem benim anladığımı söylüyorum..
NÛR-u Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem=İLk NOKTAsı’nda, (+, -) (pozitif-negatif) zıtlıkları teşkil eden Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet "Nefsin vâhidetin" olarak vardır diyorum..

İlk insana geliyorum Âdem Aleyhi’s-Selâm’a.. Âdem Aleyhi’s-selam Zâhir Âlemde yaratıldı mı?. İlk Nokta gibi, Tek Nokta gibi bedenen yaratıldı mı? =>Yaratıldı…
Sonra "Nefsin vâhidetin" iken =>bu Dünyâ’da MevCÛD oldu..
Nasıl çıktı?.. Yine, Rahmânîyyetten=>Rahîmîyyet çıktı..
İşte gül-lale'nin dediği bu!.

Âdem’de Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet var iken =>Rahîmeyn’ken Rahîmîyyet ayrılıverdi..
Bunu anlamamız gerekiyor. Yâni Hidrojen gibi âdeta.. 2 Hidrojen gibi 1 Oksijen gibi =>Rahmânîyyet =>Rahîmîyyeti doğuruyor dikkat edin!.
Amaaa Rahîmîyyet de =>Rahmânîyyeti doğuruyor..
O işte Er-Rahmân ve Er-Rahîm ESMÂsı dolanıp durmakta, sebbaha etmekte; Dünya =>AKLın ALANı.. Âhiret =>NAKİL ALANı diyorum..

gariban.: Hocam orada Rahîmîyyetten, Rahmâniyet olarak Havva Anamız çıktıysa şâyet =>Rahmânîyyet=>2 Rahîm miydi?. O birisine mi gitti?. yoksa tecellî mi? etti.. Bunu da düşünemeyiz ki, şimdi onun bir parçası mıydı?. O parça çıktı dışarıya tamamen o parça olduğu gibi mi? çıktı. Yerine boşluk mu? bıraktı yoksa.. Şimdi öyle deyince bu sefer niteliklere niceliklere giriyoruz. Sayısal olmaya başladı, bu seferde o boyutta o’nu sayısal olarak düşünemeyiz gibime geliyor bana, tecellî deyip geçeceğiz o zaman!. Değil mi?.

Kul İhvÂNi.: Hayır.. "Erkeği kadından bir derece faziletli kıldık."
Âyeti bu anlamdadır..

وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنفُسِهِنَّ ثَلاَثَةَ قُرُوَءٍ وَلاَ يَحِلُّ لَهُنَّ أَن يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ إِن كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَلِكَ إِنْ أَرَادُواْ إِصْلاَحًا وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكُيمٌ
Resim---Ve’l- mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi ve’l- yevmi’l- âhır (âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ (ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bi’l- ma’rû f (ma’rûfi), ve li’r- ricâli aleyhinne dereceh (derecetun), vALLÂHu AZÎZun HAKÎM (hakîmun).: Boşanmış kadınlar üç kur'a (üç ay hâli müddeti) kendi kendilerine beklerler (hâmile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer ALLAH'a ve yevm'i’l- âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde ALLAH'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlar için helâl olmaz. Şâyet onların kocaları barışmak (arayı düzeltmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde onlara tekrar geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sâhibidirler. Erkeklerin, kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde mâruf (hakları) vardır. Erkeklerin, kadınların üzerindeki (hakkı) bir derece daha üstündür. Ve ALLAH, AZÎZ'dir, HAKÎM'dir.(Bakara 2/228)

Herkes, Âyet-i CeLîLe’ye bakıp da, Erkeği Kadın terazide tartmaya çekiyor. “Erkek =>kadından üstündür.” zannediyor. Ama o derece, üstünlük değildir o!. Fazlalıktır, fazilettir, faziletli kıldık.. fazilettir o!.
Neyi fazlalık kıldık?. Erkek Rahîmiyetinin yanına Rahmânîyyet eklenmiştir.
Onun için erkek =>Hamî=> Himâye edici, himâye eden, koruyucu, koruyan, kayıran seçilmiştir.. Hamî üstünlük değil Hasbî Hizmetçi seçilmiştir.. Mükellef kılınmıştır.. Kadın=>Hamîledir..
Bir kişi bir kadını nikahı altına aldığı ÂNdan itibâren aklınıza gelebilecek her konuda sorumludur, namaz da dahil.. Önce o sorumludur. Nikah düşüp ya da öldüğü güne kadar. Çünkü erkeğin fazlalığı üstünlüğünden değil, sorumlu oluşundandır!.
Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem BUYrukLarına göz atalım;

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Resim---Ve min âyâtihî en halaka lekum min enfusikum ezvâcen li teskunû ileyhâ ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeh (rahmeten), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn (yetefekkerûne).: Ve O'nun âyetlerinden olarak sizin için kendi nefslerinizden zevceler yaratmıştır ki, onunla sukûn bulasınız. Ve sizin aranızda sevgi ve rahmet (merhamet) kıldı (oluşturdu). Muhakkak ki bunda, tefekkür eden (düşünen) bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.(Rûm 30/21)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهًا وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا
Resim---Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ yahıllu lekum en terisûn nisâe kerhâ (kerhen). Ve lâ ta’dulûhunne li tezhebû bi ba’dı mâ âteytumûhunne illâ en ye’tîne bi fâhışetin mubeyyineh (mubeyyinetin), ve âşirûhunne bi’l- ma’rûf(ma’rûfi), fe in kerihtumûhunne fe asâ en tekrahû şey’en ve yec’alallâhu fîhi hayran kesîrâ (kesîran).: Ey îmân edenler (ALLAH'a ölmeden önce ulaşmayı dileyenler)! (Eşi vefât eden ve yakınınız olan) kadınlara zorla (kerhen) vâris olmanız size helâl değildir. Ve onlara verdiklerinizin (mehrin) bir kısmını (onlardan) almak için, onları sıkıştırmayın, açıkça fuhuş yapmaları hariç. Ve onlarla iyi geçinin. Fakat eğer onlardan hoşlanmadınızsa, o taktirde umulur ki, sizin hoşlanmadığınız bir şey hakkında ALLAH pek çok hayır kılar. (Nisâ 4/9)

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
Resim---Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalALLÂHu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun li’l- gaybi bi mâ hafizallâh (hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fî’l- medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ (sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ (kebîran).: Erkekler, mallarından (kadınlar için mehir ve nafaka olarak) harcamaları sebebiyle ve ALLAH'ın, onların bir kısmını, diğerlerine üstün kılmasından dolayı, kadınların üzerinde daha çok kâimdirler (koruyup gözetici, idare edicidirler). Bu bakımdan sâlih amel (nefs tezkiyesi) yapan kadınlar itaatkârdırlar, ALLAH'ın (onların haklarını ve iffetlerini) korumasıyla, onlar da gaybde (kocalarının yokluğunda hem kendilerini, hem kocalarının mal ve şerefini) koruyucudurlar. İtaatsizliklerinden (baş kaldırmalarından) korktuğunuz (kadınlara) ise (önce) nasihat ediniz.Ve (sonra da) yataklarında yalnız bırakınız.Ve ( hâlâ itaat etmezlerse) onlara vurunuz. Bundan sonra eğer size itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Muhakkak ki ALLAH ÂLİ'dir (yücedir), KEBÎR'dir (büyüktür).(Nisâ 4/34)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizin en hayırlınız âilesine en hayırlı olanınızdır. Ben âileme karşı sizin en hayırlınızım.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Nikah, 50)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek âilesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibâriyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” buyurmuştur.
(İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan; Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İman eden bir erkek, iman etmiş bir kadına (onda hoşlanmayacağı bir huydan dolayı) kızmasın. Çünkü onun bir huyundan hoşlanmıyorsa diğer huyundan hoşlanabilir.” buyurmuştur.
(Müslim, Rada’, 61)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin. Şâyet doğrultayım dersen kırarsın. Kadının kırılması da boşanmasıdır!.” buyurmuştur.
(Müslim, Radâ` 59)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yediğinizden yedirin. Giydiğinizden giydirin. Sakın onları dövmeyin ve onlara incitici söz söylemeyin!.” buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Nikah, 41)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz ki Kıyamet günü, ALLAH'ın en çok ehemmiyet vereceği emânet, kadın-koca arasındaki emânettir. Kadınla koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra, erkeğin, hanımının sırlarını etrafa yayması o gün en büyük ihânettir.” buyurmuştur.
(Müslim, Nikah, 123, 124; Ebu Davûd, Edeb, 32)

Âdem Aleyhi’s-Selâm, topraktan yaratıldı. “Toprağa, ruhumuzdan Rahmân nefhası üfürdük.” buyuruyor. Kim O?.
Meryem Aleyha’s-Selâm’a üfürülen Rahmân nefhası ile Âdem Aleyhi’s-Selâm’ın toprağına üfürülen Rahmân nefhası arasında ne fark var?.
Âdem Aleyhi’s-Selâm’in toprağı ile Meryem Aleyha’s-Selâm’ın toprağının arasında ki ilişki ne?.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Nübüvveti ile bunların ilişkisi ne?.
Bunlar konuşulacak konular değil!. Bunlar konuşulacak konular değil sırr sahasındadır..
Şunu demek istiyorum basitçe anlamak için;
Biz, Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet’in rAHMette birleştiğini "Nefsin vâhidetin" yaratılan Âdem’den Rahîmîyyet tecellîsi olarak, tecellî ettirecek şekilde Rahîmîyyetin tecellî etmesi, fiilen tecellî etmesi Havva Anamızın ortaya çıkması yaradılış bakımından doğrudur.. Yâni AKLen doğrudur..
Dünya aklın alanı mı?.
Âhiret aklın alanı mı?.
Burada bir âhiret bir de dünya mı var?

Bunu neden akla böyle anlatmak zorunda kalıyoruz.
Çünki AKIL, kendi Maddî Âlemîni çok iyi okuduğu için ve içinde olduğu için onun hakikatını Bilmek ister..
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ne buyuruyor.: "Bana EŞYÂnın hakikatını öğret!."

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAHümme erine’l- eşyâe kemâhiye.: ALLAH’ım, bana eşyânın hakikatini göster!” buyurmuştur.
(Fareddin Razî, Tefsirü’l- Kebir, TâHâ Sûresi)

EŞYÂnın kendisi=>AKILdır zâten. AKLın almadığı bir şey yoktur kâinâtta.
AKLı uyuyan bir kişi neden göremiyor. AKLı uyuşturulan bir kişi neden eşyâyı ve hiçbir şeyi anlayamaz. AKILda var ise, EŞYÂda vardır zâten. AKIL =>bir cam gibidir..
Ancak, arkasını sırladığınız/boyadığınız zaman “AYNA” gibi olur ve her bakan kendini görüyor.
Arkada ki âhiret dediğimiz, “CÂN CAMI”nın arkasındaki âhiret dediğimiz şey AKLın kendiliğidir, hamlığıdır..
AKıL müslüman olsa =>AkL’ı-SiLm OLur..
Bu câhil AKıL müslüman olsa =>AKL-ı KâMiL OLur..
Bu Camı ayna yapan.. şu CÂNı taşıdığımız şu CÂNı "Hasîmun mubîn " yapan.. "Hasîmun mubîn " insan için kullanılan bir tâbirdir..

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Resim---E ve lem yere’l- insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn (mubînun).: İnsan, onu bir nutfeden (bir damla sudan, spermden) nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da BİZe (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.(Yâsîn 36/77)

"Hasîmun mubîn", "aduvvun mubîn"den daha beterdir..

أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budû’ş- şeytân (şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn (mubinun).: Ey Âdemoğulları! BEN, sizlerden ŞeytÂNa kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (ŞeytÂN), size apaçık bir düşmandır.(Yâsîn 36/60)

Kelime analizlerine girsek şaşarız..
Şunu demek istiyorum, ben onu çok basitleştirmeye çalışıyorum.
Ham AKıL olgunlaşsa, Câhil AKıL olgunlaşıp Kemâl bulsa bu tarafta ki ben, o’na =>Filim AKıL diyorum.
Filim.. Rol Yapan AKıL. Filim var ya FiLİM gerçekten SİLM olur, İslâm olur.

Akl-ı Silm.: (Hiss-i selim) İyiyi kötüyü farkedip, insana hak ve hakikatı, iman ve İslâmiyeti tâkib ettiren AKıL ve düşünüş. Normal ve müsbet düşünce..

Bu nerde olmakta?
"Lâ İLaHe<-ile->İLLâ ALLAH" arasında olmakta.. Kadın ile Erkek arasında olmakta..
“Barbaros sen kaç tane çocuk doğurursun?” =>"Yok.. Hocam!."
“Nuriye sen kaç tane doğurursun?” =>"Çok.. Hocam!."
Bu nasıl bir araya gelecek!.
Bu bu ikisinin birleştiği bir yer var. ikisinin birleştiği tek bir yer var ki => "Nefsin vâhidetin"var..
Onun için "nefsin vâhidetin"..
Ne şu andaki Barbaros.. ne de, şu ÂNda ki Sıla!.
Sıla’nın Barbaros’ta yok oluşudur, gark oluşudur. Tıpkı Adem Aleyhi’s-Selâm gibi.. Havva’yı çekersen topraksız kalırsın..
Havva’da bir sürü çocuk olur onun için zâten, nere dünya nere âhiret!.
AKıL dediğimiz şey.. ben bunları ne kadar yararlı olacağını bilmiyorum, konuşurken.
AKıL dediğimiz şey, Rahîmîyyet Rahmânîyyet noktasını bulsun.. Rahîmîyyetteyken Rahîmîyyet âlemînde AKıL hamdır. Rahmâniyete geçti mi NAKLi bulur, dahası konuşanı bulur.. ALLAH celle celâlihu’yu bulur.
Bismillâh!.” der yâni. “Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm” dedi mi?. nAKıL ile birleşmiş değil =>nAKıLleşmiş AKıL OLur.. NÛR-Lanmış AKıL OLur..
NAKıLleşen AKıL, AKıL SiLm/ İslâm AKıLı oldu mu?.
Kime silm olacak?.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e =>Teslimîyyet vardır.
"Ben aklımı müslüman ettim".. Nerede, kime teslim oldu?.
Ve "bana iyiliği emreder" nereye gitti AKıL.?
Bizim meşhur ŞeytÂN nereye gitti?
Kime TeSLiM OLdu?. =>ALLAH’a ve RESÛLüne!.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslümÂN oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben Şeytânımı MüslümÂN ettim, RABBım’ın yardımıyla o bana iyiliği emreder.
Şeytan emrediyor iyiliği. Kim hangi şeytan?
MüslümÂN olmuş ŞeytÂN.
MüslümÂN olmuş Hizbuşeytanlık =>Hizbullahlıktır.
MüslümÂN olmuş Firavun’un adı, yeri =>Musâ aleyhi’s-selâm gibidir.
MüslümÂN olmuş Nemrud’un DUYuşu-UYuşu =>İbrahîm aleyhi’s-selâm gibidir.
MuhaMMedî Teslimiyyet bu kadar önemlidir..


Ben şeytÂNımı müslümÂN ettim, ey ÜMMetim siz de müslümÂN edin kurtulursunuz!.
Yâni bilelim ki, bende ikilik kalmadı..


Resim ---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu: Nefsini BİLen-Tanıyan RABBisi'ni BİLir-Tanır.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Lâ İLâhe” İNKÂRımı => “İLLâ ALLAH” İKRÂRımla BULuşturdum =>Lâ İLâhe İLLâ ALLAH Sırat-ı Müstakîmim OLdu.. KALBimde =>MuhaMMedî TAHKiK İMÂNım budur..

ALLAHu Zü’l-Celâl’le MUTLAK anlamda =>hiç bir şey söylenemez!. Çünki kendisinden başka kimse yoktur..
Vâhidü’l Kahhâr’dır. Birisi çıkıpta.: “SEN =>şusun busun!.” diyemez.
ZÂT’ta bir “ŞEY yoktur.. ZÂT =>ZÂT’tır.. TEKe TEKktir..Târifsizdir.. Yorumsuzdur..
NUR-u MÎM yaratıldıktan sonra bunlar ortaya çıkar..
ZÂT=>SIfat=>ESmâ=>EŞyâ..
Rahîmîyyet.. Rahmânîyyet.. ve Bütünnn Sıfatlar.

Onun için zorlanıyorum, zorlanıyoruz.. NaKiL nereye gider?. NaKiL konuşana ve anlayana gider..
“Fenafillâh!.” derler.. ALLAH’da FâNi OLurlarmış!.
CeNNette vâdedilen Huri, Gılman ve Köşkleri Yorum anlayışları hayret vericidir..

Velîyyullah Derbentli Deli Hasan Babama.: “Sen bu dünyanın ni’metlerine el sürmedin amma, sana âhirette Huriler verilecek!.” Deyince meşhur sopasıyla düştü peşime.: "Ula bunlar burada doymayan aç köpekler için!. Bizim için CeMâLuLLAH var!." diyordu ve kovalıyordu beni.. Deli ya!??.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kulihvani 2010 Rahman ve Rahimiyyet sohbeti

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


CEMÂLULLAH var. Nedir Cemâl? =>"Lâm"ın MuhaMMedî CEM’idir. "Lâm"’ı söyle bakayım!. Analatmak o kadar zor ki!.
Bu gün iki şey söylüyordun gül-lâle, neydi onlar canım, sen iki kelime söylüyordun..
Neydi birisi HALk, o "Lâm” bu işi yapmakta.. HAKk bir kere "Lâm" landı mı? =>HaLk olur..
Bir kelime daha vardır. Oda böyle bir şeydir.
Neydi hatırlayabiliyor musun?.
HâLiM mi? Oluyor.. İLİM "Elif-Lâm-MîM"
"Elif"le "Mim" arasına "Lâm" girerse yâni!. O kadar önemli ki bunlar.
İLİM.. İLMULLAH var ya İLİM.. "Elif-Lâm-MîM"dir.
"Elif" ile "Mim” arasına "Lâm” girdiği anda İLİM olmakta, bizim için..
Çok önemli bir şey!.
"Elif" =>ALLAH,
"Mim" =>MuhaMMed Aleyhi’s-Selâm’dır.
"Lâm" girdiği anda =>İLİM gelmiştir..

HaLk ta öyledir.. "Ha"’ile “Kaf" arasına =>yine "Lâm" girdi mi? HAKk =>HaLk hâlindedir..
Burada ki "Lâm"ın önemi için!.
İki "Lâm".. ALLAH’ta da iki "Lâm" var.
Burada biz sadece "Lâm"lar ikiye ayrılıp harflerin gelişine göre bir şeyler kazandırıyor, düşünülüyor..
Çünki "Lâm" Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile ALLAHu Zü’l-Celâlihu arasında ki Cebrâil Aleyhi’s-Selâm nedir?. =>"Lâm-dır” dersek bu sefer de HâLiM gibi tamam..
Nerde "Lâm" bulursak Cebrâil Aleyhi’s-Selâm’ı yapıştıracak, yâni demek istiyorum ki bunları konuşmaktan, biz sadece fikir jimlastiği yapıyoruz..
O şekilde anlaşılması lâzım çünki bizim girdiğimiz konu ennn uç konu!.
Biz sâdece en uç konulardan bize lâzım olan bazı bilgileri alıp aşağıda işimizi yapmaya çalışıyoruz..
Yoksa o konuları bir kanun gibi öyledir, değildir yâni.. Ama bunun etkisi vardır tabiî.

Gariban.: "Elif-Lâm-MîM"e baktığım zaman Hocam "Elif"in içinden "Lâm" çıktığını, "Lâm"ın içinde ki "Mim"den de "Mim" çıktığını düşündüm..
"Elif"le "Mim"in arasına "Lâm- ل " girmemesi değil de, Mim’in "Elif"in üçü sırada tecellî ettiği gibi düşündüm.. Ve "Mim"in de içinde kendi içinde "Mim" dediğimiz zaman "me"’yi "me" olarak yazdığım zaman sol taraftaki Bâtın, sağ tarafta ki Zâhiri çıkaran o ikili olduğunu düşündüm.. Geçen rüya arasında sürekli aklımda "Mim" harfi sürekli “me, me, me” onları düşünüp duruyordum. Bir sol bir sağ kafam sürekli gidiyordu..

Kul ihvÂNi.: Evet burada harfleri konuşurken =>"Elif"=>dik duran bir harftir..
Tamamen kendisinden müstakil yâni kendi başına müstakil kalan bir harftir.. Yazarkn de kendisinden sonraki harflerle asla birleşmez!.
Yatan "Elif" aslında =>"Ye" harfidir..
3 harf vardır konuşulabilecek, konuşan/ Türkçedeki sesli harfler gibi Arapçada 3 harf vardır. Bunlar =>"Elif- ا ", "Ye- ي ", "Vav- و "’ dır.
"Elif" => “e-a” sesi verir.
"Ye" =>“i” sesi verir. Kalın Harflerde “î” sesi..
"Vav" =>“û” sesi verir. Kalın Harflerde “u” sesi..
Arapçada “ü” yoktur, “ı” yoktur aslında yoktur.

"Elif” =>ayakta ise =>"Elif"’tir.
"Elif” =>Yatmışsa "Ye"dir..

Sırtına bir nokta alırsa!.
Ali Aleyhi’s-Selâm diyor ki.: "Bu yatan "Elif" kimdir?"
Yatan "Elif" kimdir?.
Yatan "Elif" =>Fatîmat’ü’z-Zehrâ aleyhasselâm’dır..
Rahatlıkta konuşabilmeliyiz söyleyebilmeliyiz fikirlerimizi doğrudur, değildir, onlar düzeltilir..
Ama bunları anlamadığımız taktirde biz çuvallarız..
Ayakta ki "Elif"’in adı =>"Elif- ا ",
Oturan "Elif"in adı =>"Vav- و "
Yatan "Elif"in adı =>"Ye- ي "dir..
Bu yatan "Elif" aslında, yatan "Elif" diyelim.
Böyle bir harf var mı?. Var.. ve bu "Ye" dir.. "Ye" harfi çeşitli yerlerde iki nokta alır. Başta alır, sonda almaz gibi..

Bu yatan "Elif" bir nokta aldığı zaman Ali Keremullah Veche.: "İşte bu NOKta benim!" buyuruyor..
"Ne yapıyorsun?” diyorum, diyoruz.
Ben.: "Üstümde ki "Elif"i alttan tamamlıyorum. ben “be- ب” Harfinin NOKTAsıyım!." buyuruyor.
Ben de diyorum ki.: "Elif" Fatîmatü’z-Zehrâ Vâlidemiz, SıRR-ı Nübüvvettir.
Yâni o yatan "Elif".. "Be"’nin yatan kısmını diyorum..

İMaM Ali kerremullahi veche’nin: “İLiM bİR NOKta idi onu câhiller ÇOĞlattı!”
BUYUrduğunun MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..

İMaM Ali kerremullahi veche.: “Her İLiM “Besmele” ye, o dahi “ﺐ - Be” harfine, o dah, Be harfinin altındaki “.” NOKta da mündemic*tir, derc edilmiştir, toplanıp içinde CEM’ edilmiştir.”
BUYUrduğunun da MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..

*Mündemic.: İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.

Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche ne güzel Buyurmakta ki: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!.” buyurmaktadır.

Pekiii biz bunları şüphesiz ki “gül-lâle” ile sürekli konuşuyoruz..
Konuşuyoruz çünki konuşarak buluyoruz. Anlıyoruz, anlamaya çalışıyoruz..
Bu "Be"’nin yanına bir nokta daha koysak ne olur?. Gerçek "Ye" Harfi olur. Yâni zâhirî "Ye" olur.. Türkçesi Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm olur..
Hasan-Hüseyin Aleyhi’s-Selâm gibi Ehl’i-Beyt aleyhumusselâm olur.
Gerçekten tek bir "Be" harfi dördünü CEM’ eder.
Ye”den başka altından iki nokta alan bir harf bulamazsın, keser atar..
Çok ilginçtir. Ortada ve başta daima iki vardır..
Sonuçta Âhiret Âlemi’nde Mehdi Aleyhi’s-Selâm da =>İmamîyyet ile Hilâfet birleşmiştir..
Halbuki, Hasan Aleyhi’s-Selâm, Hilâfetle.. Hüseyin Aleyhi’s-Selâm’da İmamîyyet başlarken yollar zâhiren ayrılır.. Şu andada ayrıdır ALLAHu-âlem ayrıdır.. Ama âhirinde tek olduğu kesindir..
Aynen "Ye" harfinin hayatını aynen anlatıyor. Zâten "Ye" harfi "Be" SıRRının yaşayışa geçişidir.
"Be" ise =>Nübüvvet Rahîmîyyetinin zuhurudur.
Onun için Ehl’i-Beyt’lik =>Ali Keremullah Veche’den=>Oğullarına yürür.., Ali Keremullah Veche "Be"’nin altında ki “Tohum Noktası”dır.
Yatan "Elif"in TARLasının =>“Tohum Noktası”dır..
Nübüvvetin Velâyet Kablosunda sürmesi =>Ehl’i-Beyt’in sebebi Fatîmatü’z-Zehrâ Vâlidemiz’in =>Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e =>Teniyle-Kanıyla-Cânıyla-İmânıyla
direkt OLarak/Doğrudan, aracısız, araya biri olmadan Ebeden Bağlı Oluşundandır..
Onun için ne garibdir ki!. Fatîmatü’z-Zehrâ Vâlidemiz’in kendisinden doğan kızlarında/kadından Ehl’i-Beyt’lik durur..
Yâni Hz. Hüseyin Aleyhi’s-Selâm kızı, Ehl’i-Beyt’tir ancak kızının çocukları Ehl’i-Beyt değildir.. Oğulları Ehl’i-Beyt’tir erkek çocukları da Ehl’i-Beyttir.
Öyle ilginç ki, çok ilginç oturan, "Mim" kıyama kalkmış bir insan başı gibidir.. "Mim- م ".
Kesen harflerdir bunlar baş veren, yutan harflerdir..
"Mim- م " harfleri diye biz onları tespit ettik ama sanıyorum, yazmadık daha.
Hangi harfler meselâ "Lâm- ل " "Elif- ا "in kâdemli halidir kademli, ayaklı..
Başka bir şey değildir "Elif- ا "tir. Tek "Elif- ا "tir. Böyle olan harfler vardır..
Kâdemli dediğim yâni, hadi alta eğilmiş diyeyim. Nasıl diyeceksen de!. Bir şey var orada!
Münir DermÂN Babam ne diyor.: "Ayak ve el içinin her biri bedenin biri Ruhun Haritasıdır."
Bu öyle bir Ruh Haritası ki..

Resim
LÂMELİF..

"Elif" ile "Mim" arasına girebiliyor.. Lûtuf, Letâfet incelik var.
Kâdemli "Elif", "Lâm" gibi demek istiyorum.
Başka diğer harflerde benzeridir, bunun oluşmasında iş görürler.
Ne diyeyim "Sad"dır, "Dad"tır, "Ayın"dır, "Gayın"dır, bunlar hep "Vav" harfleridir =>Vucûda Geliş Harfleridir.
Aynı şekilde "Ye" =>Yaşayış Harfidir. İnsanlar farkında değil..
"Size, KurÂN’ı-Kerim ve Ehl’i-Beyt’imi emânet ederim, bırakırım, emanet ederim!." Hadis-i Şerîf’leri bu anlamdadır..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: "İnnî târikûn fikümü's- sâkaleyni kitâballahi ve ıtretî.: Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım biri ALLAH'ın Kitâbı biri de ITRETim (zürriyetim, ehl-i beytim)" buyurmuştur.
(Müslim Fezailü's- sahabe 36,37; Darimî, Fezâilü'l-Kur'ân 1; İ. Ahmed, III/14,17-4/367,371; Şeybe; Hatîb)

KurÂN’ı-Kerim bu Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm ise fiilen Maddî Hayatın elektirik taşıyan Kabloları gibidir.
"Onların yüzünden rahmetleriniz yağar." Hadis-i Şerif’leri vardır.
Öyle şey mi Olur?. Öyle şey olur.
Güneşin içinde ki hidrojenin yüzünden bütünnn dünya-âlem ekmek yiyebilmektedir. Öyle şey olur!.
“Hidrojenin yerine, daha yanıcı Helyum doldururum.”
Dolduramazsın helyumu, hidrojen dolduracaksın ki “helyum” oluşsun da ısı gelsin, ışık gelsin!.

Resim

Demek istiyorum ki, her şey ALLAH celle celâlihu’nun SüNNeTuLLAH’ı içindedir, maddî-manevî.
İnsanlar kendi düzenlerini, kendi tercihlerini yaparlar..
Krallıklar kurarlar, halifelikler kurarlar, imamlıklar kurarlar. Kendileri tercihlerini yapabilirler..
Kudsal Dinlerini fırka-fırka bölerler, şöyle yaparlar, böyle yaparlar..

Bu söylediğim şeyler, Rahmânîyyetin ve Rahîmîyyetin Sistemde nasıl yürüdüğünü anlatmak içindir..
Siz şimdi Rahmânîyyeti ve Rahîmîyyeti buraya kadar getir bakayım. Getirebiliyor musunuz?
Getiriyorsun tâbi. Anne hem erkek doğuruyor, hem de kız doğuruyor.
Bu Hilâfeti nereye götürürsen götürsen?!.
İmamîyyeti nereye götürürsün!.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem niye sırayla halifelik bırakıyor?. Niye İmamîyyet bırakıyor?!. Burada başka işler var..
Neden Ali Keremullah Veche’yi İmam yapmıyor. Neden.: “Bana bir kağıt kâlem getirin halifenin kim olduğunu bir göstereyim!.” buyuruyor.

Kırtas Vak‘ası, Kalem kağıt hadisi vardır..
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem. hicri 11 yılında hastalanıp vefâtının dört gün öncesinde, Perşembe günü, sağlığı önemli ölçüde değişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in müslüman ümmetinin yoldan çıkmasını engelleyecek bir ifâde yazmak için kalem kağıt istediği bildirildi.
Orada bulunanlardan bazıları Ömer'e.: "Resulullah'ın emrine uyun" dediler ve bir tartışma çıktı. Abdullah bin Abbas şöyle rivâyet eder.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ölüm döşeğindeyken evinde Ömer bin Hattab ve diğer kişiler var. Peygamber aleyhisselâm.: "Bundan sonra yoldan sapmayasınız diye bir şeyler yazayım" dedi. Ömer.: "Peygamber çok hasta, Kur'ÂN sizinle birlikte ve ALLAH'ın sözü bize yeter!." dedi. Evdeki insanlar arasında tartışma çıktı. Bazıları.: "Peygamberimizin vasiyetnâme yazması ve yoldan çıkmamızı sağlaması için bir kağıt parçası getirin!." dediler. Ama diğerleri Ömer'in sözünü tekrarladı. Çok söz söylenip anlaşmazlıklar artınca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “قوموا عنّی و لاینبعی عندی التنازع.: şöyle dedi.: Yanımdan kalkın ve benim yanımda nizâ’ ve tartışma yakışık olmaz!." buyurdu.Tartışma nedeniyle Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem istediğini yazamadı.
(el-Buhârî, Muhammed, Sahih-i Buhari, C.1, s.37, C.4, s.66, C.5, s.137-138, C.7, s.9.)

Resim---Saîd b. Cübeyr, İbn Abba rad.mâ'dan.: “Perşembe günü, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hastalığı ağırlaşmıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Bana bir kalem ve kağıt getirin, size bir metin yazayım ki (onu takib ederek) asla yoldan sapmayasınız!." buyurdu.
Bazıları.: "ALLAH'ın Peygamberi hezeyân edip sayıklıyor!." diye söyledi.[6]
(Müslim bin Haccâc, Sahih-i Müslim, C.5, s.75-76.)
Bu Hadis-i Şerif çeşitli yol ifâdeyle; Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Müsned Ahmed bin Hanbel, Süneni Beyhakî, İbn Sa'd'ın Kitâbü’t-Tabakâtü’l-Kebir’in de bulunmaktadır..

Böyle söyleyenler de şu hadisi elbette duymuştu.:

Resim---Ebû Saîd el-Hudrî radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben size iki değerli emânet (sekaleyn) bırakıyorum. Bunlardan biri diğerinden daha büyük olup bereket ve etkisi gökten yere kadar uzanan ALLAH’ın Kitabı (Kur'ÂN-ı Kerîm), diğeri de Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisi kıyamet günü havuzumun başında benimle buluşuncaya kadar birbirinden ayrılmayacaktır” buyurdu.
(Müsned, III, 14, 17, 26, 59; Tirmizî, “Menâḳıb”, 31)

İmamîyyet ve Hilâfet anlaşılması zor konulardır.. İnsanlar için de, bizim için de zor!.
Biz bunu ancak becerebildiğimiz kadar söylemeye-anlamaya çalışıyoruz ama kolay değil!.
O zaman insan AKLında da bu vardır. AKLın TAMMlanması lâzım ki mutmâin olsun. RABBımız TeÂLÂ’nın RÜCû’ Emrini DUYup UYaBiLsin!.
Nasıl TAMM/tamamlanacak?.
AKIL kendi içinde TAMMlanır. AKIL, DIŞla İÇin arasındadır.
"" zor anlaşılan bir kelimedir.
O da çok ilginç bir şeydir. "” daima "Ye" alarak yazılır. “İÇ Yaşayış” demektir.
Bâtın Âlem dediğimiz, Âhiret Âlemi dediğimiz ve hiç bizimle alâkası olmayan bir Âlem olarak görmekteyiz.
Oysa fiilen yaşamaktayız biz Bâtın Âlemimizi.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, Bedir Savaşında kuyulara doldurulan müşriklere.: "Hak ettiğinizi gördünüz mü?" buyurunca Sahabaesi.: “Yâ Resûlullah onlar bizi duyarlar mı?” dediklerinde
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Sizden de daha iyi duyarlar, çünki başka meşkâleleri yoktur." buyuruyor.

Âhiret Âlemini- Öbür Âlemi nasıl anlatacağız AKLa?!.
Bu ancak bu şekilde anlatılabilir. Yoksa akıl der ki.: “O zaman getir Hasan Dağ gibi önüme göreyim, yoksa inanmıyorum!.” der.
Biz, Kur’ÂN-ı Kerim AKILlarımızın inanması için okumaktayız.. AKıL, mutmâin olması için, tatmîn olması için, Kur’ÂN-ı Kerim’i okuyacak ve
kıyas yapacaktır..
Oysa rastgele ham akılla kıyas karanlıktır.. şeytanlıktır..
AKıL Camının arkasında ki SıRR/Gece karanlığı kalkıncaya kadar bu cam ayna gibi beni gösterecektir.
Ama sabah olup güneş doğduğu zaman camdan dışarıyı göreceğim ve o zamanda camda ama asla kendimi göremeyeceğim!.

AKILda böyledir. AKIL =>KaLB gibidir.
Rahîmîyyetten içeri baktığı zaman kendini görür.
Ama dışarı karanlıkta şimdi ben dışarı çıksam terasa baksam, içerdekii her şeyi görürüm. Neden görürüm? Çünki içeri aydınlıktır.
Ben karanlık tarafından baktığım için içerden camın iç yüzünde sır yok ayna değil cam! Bir SıRR yok yâni..
SıRR nerde şu ÂNda?. Gece karanlığında!
Şimdi onun için önümde ki aynada bakıyorum aynen bizim cam gibi ayna yâni, basbayağı ayna! Çünki karanlık onu SıRR’lıyor.
O zaman AKLın içinde bir SıRR var. AKLın kendinde var zâten!
Çünkiiii AKIL zâten.. Ayn-Kaf-Lâm.. AKıL, İLahî Kudret ve Letâfeti AYNen taşıyan ve yaşayan bir Melekedir..
AKLın=> “AYn”ı->AYNîyyet.. "Lâm"ı =>Lütuf Letâfeti.. "Kâf"’ı Kudrettir.
"Ayın" =>NÛRULLAH’ın Âlemde ve Âdemde YAŞAyışıdır.
Yaşayış gelmiş var, yaşıyor anlamındadır..
Yâni koordinatı var onun. Niceliği, Niteliği var, Kimliği ve Kişiliği var.
O bir şey ALLAH katında ister zeRRe, ister küRRe değişmez, aynıdır o!
YAŞAmak =>AYN’ın =>ASLI’na SALL edişidir.
Ne demek SALL etmek?.
SALL=>İç-DıŞ Lutfa Erişle=>Samedî bir Sâhiblik kazanmaktır.

SALL Niye? Çift "Lâm"’lı?.
Çift "Lâm" CeLâL de var, ALLAH’ta var çeşitli yerlerde çift "Lâm" vardır.. Zâhir ve Batîn Letâfetlerini gösterir.
Bunlar nedir bunlar?. İşte AKLın SıRRlarıdır.
Razîyyeten=>Merzîyeten "Lâm"ları..
"Fed huli ibadihi" hadi geç AYNASIZların içine, CAMCIların içine.
"fed huli cenne" CÂN-cİSİM=>CeNNet OLdu..

Bu şeyler birbirinin o kadar benzeri, açılımıdır ve doğrudur ki artık, Hasbî Hizmetçi Ustasını BULunca, AKIL yoğurulur, hazmeder ise İnşâe ALLAH o zaman artık değme keyfine!.

Anlatmıştım bir kere,
Teee 70 lerde 30 kusur sene önce Velîyyullah Derbentli Deli Hasan Babam bir kere sopayla kovaladı beni.: "Her yeri yaratan ALLAH her yerde aranır mı?.” diye!. Bir daha hiç aramadım meselâ.
Çünki mutmâin oldum, hiç bir bilgim yokken bu konularda ya da çok yokken mutmâin ettiği için!.
Birisi dese ki.: "Ben havayı arıyorum!." daha çok arar zavallı!.
Biri dese ki.: "Gözümü arıyorum!." ömür boyunca arar, toprak doluncaya kadar!.
Bu Ana Gerçekleri ya da, Ana Değer Yargılarını, Temel Unsurları BİLmemiz açısından güzel bir şeydir..
Bu gün neyi konuşacaktık gariban, ts2 yapalım dediğimiz neydi?.

Gariban.: AKILdı Hocam, şimdi bu 3’lü, 3’lülük durumu bu teslis hususu Rahmânîyetten Rahîmîyyetin çıkışı, orda ki 3’lülük, 3’lü derken "nefsin vahidetün" Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet 3’lüsünü mü kasdediyoruz?.
Yoksa Rahmânîyyetin içindeki çift Rahîmîyyetle dışarı çıkan Rahîmîyyetin toplamı olan 3’ünü mü kasdediyoruz?. “3” dediğimiz sayıyı ne teşkil ediyor, içeriği nedir?.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kulihvani 2010 Rahman ve Rahimiyyet sohbeti

Mesaj gönderen nur-ye »

Kul ihvÂNi.: Çok zor bir şey!.
Çünki Meryem Aleyha’s-Selâm, İsâ Aleyhi’s-Selâm ve Ruhu’l-Kudus, üfürülen ve üfürülenlerden oluşan üfürük de zâten yâni nefha edilen veled..

Nefha =>İsâ Aleyhi’s-Selâm
Nefha edilen =>Meryem Aleyha’s-Selâm
Nefha eden =>Ruhu’l-Kudus, Cebrâil Aleyhi’s-Selâm diyelim aynı şey!.

RahmÂN Nefhası üfüren.: "BİZ" diyor..
ALLAHu Zü’l-Celâl.: “BEN” buyurmuyor, "BİZ" buyuruyor. RuBuBîyyet Sıfatını koyuyor..
Bu, Ruhu’l-kudus olmuş, RahmÂN olmuş, hiç bunların bir şeyi değişmiyor..

Üfürülen Kim? =>Âdem Aleyhi’s-Selâm
Âdem Aleyhi’s-Selâm’dan Çıkan Kim? =>Havva Aleyhi’s-Selâm, hiç bir şey değişmiyor.
Burada bir şey var yanlız! Çok ilginç bir şey var.. (ses kesildi.Ben düştüm galiba!.)

"Âdem Aleyhi’s-Selâm’a Biz ruhumuzdan üfürdük."
"BİZ" RuBuBîyyet ifâdesidir diyorum, ifâdesi gibidir daha doğrusu, kesin hüküm demeyelim, ben ALLAHu- âlem öyle anlıyorum.
ALLAHu Zü’l-CelâlLL’i-ŞEYy yok iken "BİZ" diye niye buyursun.
Ben, bir şey yaratılırsa, yaratılmayla birlikte RuBuBîyyet Mekanizması çalıştığı için diyorum.
Âdem Aleyhi’s-Selâm’ın toprağına üfüren ile Meryem Aleyha’s-Selâm’a üfüren farklı değil, RahmÂN Nefhası!
Nefha-yı RahmÂN.. bu belli! Ama bizim açımızdan akıl açısından bir sorun var.
Birisi Rahîmîyyet birisi Rahmânîyyet.. “Bir dakka!.” diyorum ben orada "Erkeği kadından bir derece faziletli yarattık."
"Daha dikkat et!" diyorum
Gariban.: "Ediyorum Hocam" diyor.
Bu öyle bir fazlalıktır ki diyorum, normal gözüken, normal hayata göre normal gözüken Meryem Aleyha’s-Selâm bir çocuk doğurdu.
ALLAH öyle de yapar, böyle de yapar ve de yaptı.
Ama İsâ Aleyhi’s-Selâm, orada kaldı.
Çünki Meryem Aleyha’s-Selâm sâf bir Rahîmîyyettir.
Âdem Aleyhi’s-Selâm bir derece.: "Âlemlerin en faziletlisi sensin." diyor.
Meryem Aleyha’s-Selâm için ALLAHu Zü’l-Celâl.: "Kadınların en faziletlisi sensin." buyurup kesiyor orada çünki;
Âdem Aleyhi’s-Selâm’da ki fazlalığa bakar mısın?. Sen!.
O da bir çocuk doğuruyor amma, doğuruyor demeyeyim de bir çocuk oluyor ama ona tecellî ediyor, nasıl diyeceksek diyelim..
Âdem’den "Nefsin vâhidetin"ü yarattık” buyuruyor.
Ama o nefis öyle bir nefis ki, fazlalık var yâni kâinâtı dolduruyor.
Beş milyar on milyar, yüz milyar insan. Tüm bunlar kimdir? Nasıl gözüküyor?
Âdem Aleyhi’s-Selâm, Rahmânîyyet gibi gözüküyor.
Ve bu Rahmânîyyet =>Rahîmeyn/İki Rahîm.. İşte burada rahîmeyn.
Rahîmeyn ne demek?. Kendi RahmÂN iken, Rahîmi de içinde taşıyan demektir.. İki Rahîm gibidir, sanki.
Amaaa öyle bir RahmÂNdır ki, her erkekte kız ve erkek tohumu taşınmaktadır, şu ÂNda!.
Hiç bir kadının.: “Ben kız doğururum sadece ya da erkek doğururum!.” demeye hakkı ve imkanı yoktur. Rahîmîyyet buna müsâid değildir.
Adem Aleyhi’s-Selâm’da ne varsa bu gün her erkekte o vardır.
Havva Aleyhi’s-Selâm’da ne varsa bu gün her kadında da o vardır.
Bu dediğimiz şeyler, tekniğe ve tasavvufa uygundur.
Bunlar Kur’ÂN-ı Kerim güzellikleridir.
Dikkat edersek Kur’ÂN-ı Kerim'de 3 ayetler hep birbirini TAMMamlıyor.
"Erkeği kadından bir derece faziletli kıldık." Ayet’i- Celîlesini burada kullanmazsan, kullanmayı beceremezsek, getirir de burada kadına.: "Ben senden bir derece üstünüm!." dedik mi? İşte burada çamura çökeriz!. Olacak iş değil!.

Hayyat Filmimizi geriye sardırırsak Havva Aleyhi’s-Selâm Vâlidemizin Rahîmîyyetinin nasıl Âdem Aleyhi’s-Selâm’a gireceğini görürüz, değil mi?.
İsâ Aleyhi’s-Selâm’ın nasıl Meryem Aleyha’s-Selâm’a girdiğini, doğarken girdiği gibi!.
Filmi geriye çevirirsek ortada ne İbrahîm kalır, ne Arda kalır ne de Barbaros kalır..
Ne sen, ne ben kalır!. Herkes göbek bağı ile Ana Rahmi’ne girer.
Sonra da, Ana Rahminden nere geçer? =>Babaya geçer. Sonra =>Başka Anaya geçer. Göbek Bağı SiLSiLemiz.. Zaîkâ Zincirimiz..

Rahmânîyyet ve Rahîmîyyet Döngüsü =>seBBaha’dır.
Böyledir, bu böyleyken, zikzak çiziyor gibi gözüken de kadından kadınadır.. Kadınların göbek bağı kesilemezse süreğendir Havva aleyhasselâm ANAmızın Rahmine kadar.. Çünki Rahîmîyyet Ana Hattıdır o!. Rahîmîyyet =>Toprak Hattı gibidir.
O hatta bir şey yok, boş sanırsın halbuki herşeyi o doğurur..
İki tane hat geliyor pirize bak!. Tekse yanmaz!.
Orada ki hatta bak birinde hiçbir şey gözükmüyor, kontrol kalemi yanmıyor, ona Toprak Hattı derler.
Öbüründe ooo elktirik var, kontrol kalemi yanıyor.: “Bu hatta elktirik var!.” Diyor..
Halbuki temeli yapan öbürüdür, Toprak Hattıdır.. Yâni esas yapan, taşıyandır öbürüdür.
Burada TAMMlayan var, TÜMMleyen vardır.
Kadın daima TÜMMleyendir. ÜMM->ANAdır..
Erkek TAMMlayandır, TÜMMü TAMMlayandır..
Burada Rahîmîyyet TÜMMleyen, Rahmânîyyet TAMMlayandır.
TAMMlayan =>RuBuBîyyet’e çeker.
TÜMMleyen =>RuSûLîyyet’e çeker.

İlk hece çekişleri;
"u" ya çekerse =>RuBuBîyyet’e götürür,
"i" ye çekerse => RuSûLîyyet’e götürür,
"e" ye çekerse=> UBuDîyyet’e götürür,

Bu bizim görüşümüz düşüncelerimiz biraz daha AKIL bakımından bize faydalı şeylerdir, yarar sağlar. İllâ kesin kural değildir. Öyle kanun değildir ama anlayış sağlar. Hepimiz için güzelliktir.
AKIL kendi içinde MuhaMMedî Maya zâten!
AKIL =>Aydınlanamaz, Kur’ÂN-ı Kerim, Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i ve Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm’ı BULmadan NÛRlnamaz, IŞık bulamaz..
Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm sen, ben, başkası meselesi değildir.
Kişilerin kendilerinin öyle olup olmaması, basitçe kan bağı işi değildir.. Yoksa Ebu Leheb’in =>Birinci göbekten Kan bağı vardır ama, keferedir.
Hamza radiyallahu anhu’nun da=>Birinci göbekten Kan bağı vardır ve Şehîddir..
Burada ki bütün mesele =>Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Hattına/CeryÂn Mekezi kebÂNa BAĞLanaBİlmektir!. Başka bir şey anlamam ben!.
Kalb Prizimize gelen işte bu İki Kablomuz=> Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem..
O zaman şimdi ben meselâ sorarım Müjgan’a;
Keban’dan bize elektirik getiren iki hat var Hadis-i Şerif’te.:
"Biri Ehl’i-Beyt’im diğeri Kur’ÂN-ı Kerim" buyuruyor..
Resim --- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: "İnnî târikûn fikümü's- sâkaleyni kitâballahi ve ıtretî.: Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım biri ALLAH'ın Kitâbı biri de ITRETim (zürriyetim, ehl-i beytim)" buyurmuştur.
(Müslim Fezailü's- sahabe 36,37; Darimî, Fezâilü'l-Kur'ân 1; İ. Ahmed, III/14,17-4/367,371; Şeybe; Hatîb)

Birisi birisinden üstündür demiyor, büyüktür buyuruyor.
Hangisinin Kur’ÂN-ı Kerim olduğu açık.
Hangisi Rahmânîyyet, hangisi Rahîmîyyet?

Gariban.: Kur’ÂN-ı Kerim, Rahmânîyyet, Ehl’i-Beyt Rahîmîyyet.

Nur-ye.: evet aynen ilâve olarak, Kur’ÂN-ı Kerim de ki El-Kerim esması Rahmânîyeti anlamamızı güçlendiriyor..

Kul İhvÂNi.: tabi El-Kerim açık o ALLAHu Zü’l-Celâl’in sözü o!
O’nun üzerine söz olamadığı için Rahmânîyyet..
İlginç olan Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm Rahîmîyyet oluşudur, ANA gibi oluşudur.
Madde ve Mânâda.. şu ÂNda Hilâfet ve İmamîyyet basit bir kelime değildir..
Biz başka çâre bulamadık da bir kişi bulduk kendimize, hâşâ onu öne sürerek ALLAHu Zü’l-Celâl’e ulaşmaya çalışmıyoruz!.
ALLAHu Zü’l-Celâl kendi Kanunu’nu kendi koyuyor zâten.
ALLAH ve Resûl’üne =>TESLİM OLun, İMAN Edin, Tâbi OLun ve İtâat Edin!.” buyuruyor Kendisi..
Şunu şöyle yapın bunu böyle yapın, Sistemini kendi kuruyor.
Güneşe buyuruyor ki.: Sendeki bu Hidrojenler patlayacak çatlayacak buraya ısı verilecek ışık verilecek dirilik enerjisi verilecek!.”
Ayın başka halleri, başka halleri Ayın bir şeyi yok!.
Bir şeyi yok değil!. Medd-ü-Cezir nedir?
Neyle yapmaktadır bunu Ay? Nasıl yapmakta?
Buları Ay Çekimi, Yer Çekimi diye geçiştiremeyiz. Çekim neymiş?.

SİSTEMuLLAH’ın kendinde TÜMMlük, TAMMlık var anlamak için.. AKILın, beynin çok azını kullandığı bilinen şey..
Beynin içinde bazı bölümler atıl durmakta.. Esmâ Depolarıdır bunlar.
AKLın =>Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem İle BİZ BİR-İZ OLması =>Kemâl BULmasıdır.
İşte ben burada Kur’ÂN-ı Kerim çalışırken, buna çok dikkat etmişimdir. Çünki çok tefsir okudum. Bu zâtlar çok şey insanlar hiç bir kadın tefsirci yoktur bakın!. Halbuki olmalıydı.. Hiçbir erkek, kadın gözüyle kadın gibi göremez, göremeyecektir de!.

Onun için Meryem Aleyha’s-Selâm’ı çekerseniz, İsâ Aleyhi’s-Selâm doğamaz doğmaz SüNNETuLLAHta!.
Hatice Vâlidemizi çekerseniz, Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i kim örtecek?.
Kim diyecek herkes taşa tutarken.: “Sen ALLAHın Resûlullah’ısın!.” diye, yıllarca..
SİSTEMuLLAHdaki =>Rahmânîyyet TAMMlaması ve =>Rahîmîyyet TÜMMlemeleri..
Bu TAMMlama ve TÜMMlemeye çok dikkat etmek lâzım.
TÜMMleyen İNKÂR =>TAMMlayan İKRÂR=> TEVHİD denir..

Meryem Aleyha’s-Selâm’ın TÜMMlemesi, İsâ Aleyhi’s-Selâm TAMMlaması..
Havva Anamız Aleyha’s-Selâm’ın TÜMMlemesi, la Âdem Babamız Aleyhi’s-Selâm TAMMlaması..
NeBîyyü’l- ÜMMi TÜMMlemesi, ile Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem TAMMlaması..
Biz TÜMMlensek, TAMMlansak!?..
Akıl Sahrasında bu sorulara cevab nedir?.
Bu soruların cevabı aynıdır..
Ne var ki.: “Kitab Nedir?” sorunuza;
İlkokul okuyan çocuğun cevabı farklı,
Ortaokulda okuyan çocuğun cevabı farklı,
Lisede okuyan çocuğun cevabı farklı,
Üniversitede okuyan çocuğun cevabı farklı olacaktır..

Kâlem nedir? Desen; ilkokulda ki çocuk.. Okula gitmeyen bir çocuğa desen, yerden bir çöp alır işte böyle bir şeydir der, doğrudur.
Ortaokuldaki bir kâlem anlatır, lisede ki kâlemle aşk şiirleri yazarım der.. Ünüversitedeki kâlem, Kâder Kâlemidir. Şudur budur. der..
Aynı kelimeye verilen cevaplar. Kitap desen yine aynı cevapları alırsın.
Farklı ama yine aynı cevapları alırsın, sadece yorum ve anlayış vardır.

Sormak istediğiniz bir soru var mı?.
Evet Gül-lâle soruyor.: "Kaf-Lâm-Mim", "Sîn-Lâm Mim", "Mim-Lâm-Mim", "Kâlem- Melâm" başına Kudret geldiği anda kâlem olur.
İLMULLAH Kudretle icraya geçtimi "Kaf-Lâm-Mim" olur.
"Elif-Lâm-Mim" iken İlim, Kudrete geçiverdiği ÂNda Tecellî olmaya başladığı ÂNda kâlem çalışır..
Nereye levh?. Vucûda Getiriş Letâfeti başlar.
Atomu yarattık dersin çekirdeği bulursun döndürüşün de, kimin içinde döndüreceksin, kimin etrafında döndüreceksin çekirdek sabit mi duruyor?. Çekirdeğin de merkezi var. ÖZ’ün ÖZ’ü var.
Şahdamarından AKREB/AKRABA/Yakîn olan var..
Bunların tümü İKİLiktir, hâlâ İKİLiktir.
Onun için Muhiddin Arabî Hazretleri.: "İnsanlar Putperestir." diyor.
Çok ilginç!. Kim putperes değil o zaman?. Çok zor iş!.
Burada şunu demek istiyorum söylesen söylenmez, söylemesen ama öyle diyor.. Demek istenen “İKİLikLer zor kalkar!.”
Sen AKLında ki İKİLiği kaldır!. Merak etme dışarda İKİLik yok.. KüLlî ŞEYy=>ALLAHın NÛRudur.. Dışarda/Madede ALLAHın NÛRundan başka bir şey yok!.
Aklıyın içindekilerin de/Mânânın da, aklın =>ALLAHın NÛRu olduğunu Kabul etsin!.
İşte burada zorluk yakîn gelinceye kadar kulluğa devam "ibâde"’e devam "fed huli fî ibadihi"
Nasıl geleyim? =>Razîyyeten =>Merzîyyeten gel!
Razîyyeten kim geliyor? Merzîyyeten kim geliyor?
Rahîmîyyet Rahmânîyyet, Razîyyetenin Merzîyyeten'nin neresinde?
Kim bu ibâd/KuL?
HaKk, HaKk RaBB, RABB HaKk kim?
Cevablarını bulmadığımız, İç Denge ve Dış Düzenini kurmadığımız sürece, kendi ÖZümüzde ki görüş SEVİYElerimizi, RASULÎ SEVİYE’yesine, Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem SEVİYELeyemeyiz!. Sadece boş lakırtı etmiş oluruz!.
Onun içinde kısır kalır, kendi başına bir âlem tutturur ve yanlışa düşer. Bunları da İnşâe ALLAH çözeriz!.

Nuriye Kaç tane EL var bu resimde?.

Resim

nur-ye.: Saymadım hocam çok güzel bir resim hazırlamışlar. Evet saymak lâzım gerçekten

Kul İhvÂNi.: Niye saymadın ki!.

nur-ye.: Niye saymadım bilmiyorum. Kâbedeki 360 putun devrilmesinden bahsettiniz bu gün, Beden Kâbemizdeki putlarımızın yıkılması gibi değil mi?.
Bedenin Putlardan temizlenmesi gibi bedenin tamamını 360 dersek bedeni de bir dâire farz edersek 24 saatlik zaman diliminde Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin.: “Ben her gün 100 istiğfar çekerim.'' Buyurduğu gibi DIŞtan –İÇe, İÇten DIŞa bir hatim yaparak ayık kalmamız istenmiş. Teşekkür ederim..

Resim--- İbni Yesâr el-Müzenî radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey insanlar! ALLAH’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zirâ BEN ona günde yüz defa tövbe ederim.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 42. Ayrıca Ebû Dâvûd, Vitir 26; İbni Mâce, Edeb 57)

Kul İhvÂNi.: Tabi temizlenmesi gerekiyor. Ancak içerdeki putların bir tanesini ise, Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin omuzuna basarak Ali kerremallahu vechehu alıyor, burada yine Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm’ın Mânâ Âleminde ki yeri!.

Resimİmam Ali kerremullahi veçhe, Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır.: “Bir gün Resûlü Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resûlü Ekrem omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamayacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Resûlullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/384).

İnsanlar sanıyorlar ki biz hâşâ zorla Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e yer açıyoruz, Ehl’i-Beyt Aleyhumu’s-Selâm’a yer açıyoruz öyle bir şey yok’.
Hakikat şöyledir çünki onların yeri ezelden bellidir ve tesadüfen olmamıştır.

Kâbe iki apartman yüksekliğindedir. Altı metreden fazladır orası yüksektir. Kabe’nin Kapısı doğu duvarında 2.13 metre yüksektedir. İÇ yüksekliği iki insan boyu veya iki insan boyundan biraz daha fazla..
O zaman burada ki velâyet devreye giriyor.
Rusuliyyet ve Nübüvvetin omuzuna çıkmak ona yük olmak değildir.
Devamı sağlama bakımından, Velâyet işi yürütüyor.
Her derdin kaynağı İÇerdeyse sen istediğin kadar put temizle, İÇerde imân olmaz ALLAH korusun.
Onun için insanlar İÇlerinde ki putu kaldıramadıkları için, durmadan DIŞtakini temizleyip yok etmekle uğraşmaktadır.
Halbuki İÇteki esas dengeyi bozan dengesizliktir.
İÇi tamamlasalar inanç bakımından daha yerine otururlar.
Biz meselâ hararetle gençlik yıllarımızda tüm Mevlânâ Hazretlerinin esererini okuduk çok güzeldir harikadır. Hakikâten çok güzeldir. Kur’ÂN-ı Kerim burada ki D ve İÇ çalışmalar.. İÇten bahsederek DIŞtan şarkı söylemeler Dtan hiç bahsetmeden İÇte yanmalar!.

Bu Efrâil böyle güzel şeyler yazmış..
Onu yüreklendirelim diye meselâ; DIŞta ki Vech/yüz, İÇteki ÖZ/RûHun arasında kim var?. Dil vardır..
DIŞtaki Vechi =>Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Gibi düşünsek,
İÇteki RûHu =>RABB gibi düşünsek araya =>Dil ve Lisân olarak kim gelir?. =>Cebrâil Aleyhi’s-Selâm gelir.
Bu, araya girmiş anlamında değildir. Meleke, melek bir insan değildir.
Ne olduğunu henüz biz de tam bilmiyoruz.
Kur’ÂN-ı Kerim açısından söylüyorum bakınız çok erken konuşuyoruz, neden erken konuşuyoruz!.

Üniversite son sınıfta oturup birinci sınıfta çalışıyor gibi gözüküyor biz öyle değil, sadece oraya Kur’ÂN-ı Kerim’i bir okusak bir anlasak, diyeceğiz ki bunların sonunda şöyle bir netice aldık..
Ama biz ne yaptığımızı anlamak için temel değerleri temel bilgileri bilelim diye bunları konuşuyoruz.. Yoksa anladık herşeyi bitti anlamında değil.
Ama bütün bunların sonucu varacağı yer bura olacak. Çalışmaların tümünün sonunda oraya geleceğiz.
Evet Barbaros buyur canım!.

Gariban.: Hocam Âdem Aleyhi’s-Selâm ilk yaratılırken "Nefsin vâhidetin" den çıkıyor, bundan sonra Havva Anamız ondan ayrılıyor yâni Âdem Aleyhi’s-Selâm çıkıyor, yanlış anlamadım değil mi?

Kul İhvÂNi.: KurÂN-ı Kerim öyle buyuruyor değil mi?. “Size tek nefisten yarattık.” Âdem Aleyhi’s-Selâm’a buyuruyor ve Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in hadisleri ayetlerin tümü bize şeyi gösteriyor size derken hepimizi çeksek hava anamızda yok oluyoruz.

Gariban.: Havva Aleyhi’s-Selâm da =>Âdem Aleyhi’s-Selâm da yok oluyor. Âdem Aleyhi’s-Selâm "Nefsin vâhidetin"e gidiyor. Peki "Nefsin vâhidetin"de =>"Nur’u-Mim" noktasına mı gidiyor?. Nereye gidiyor, RABB’ımıza mı gidiyor?.

Kul İhvÂNi.: "Nefsin vâhidetin" Âdem Aleyhi’s-Selâm’da Beşerîyyet olarak, Rahîm =>RahmÂNla buluştuğu anda "Nefsin vâhidetin"dür.

Gariban.: O zaman şöyle diyelim Havva anamız "Nefsin vâhidetin"den ayrılır ayrılmaz o İKİLİK ortaya çıkıyor.

Kul İhvÂNi.: Ama vardı zâten Âdem Aleyhi’s-Selâm’da zâhire çıkıyor.
İkiliği doğuran Havva anamızdır.
Ama ikiliği doğurmayan bir kadın daha var, bir anamız daha var diyorum o da =>Meryem Aleyha’s-Selâm..
Yaradılış bakımından ters gibi gözükür ama, ters mers yoktur halbuki!
Biri erkekten meydana gelmektedir, kadındır.
Biri kadından meydana gelmektedir, erkektir..
Birisi =>ÇoKLuğa götürmektedir. Birisi =>TEkLiğe götürmektedir.
Burada başka şeylerde var tabi..

Müjgan yazıyor buraya..
“Rahîm=>RahmÂNa, RahmÂN=>ALLAH İsmine, İSM =>"Be"ye, "Be"=> “Noktası”na gitmez mi?.” diyor.
Öyle yapar "Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm"’i geriye çekersen "Be"’ye gelirsin,
Neden gelirsin "Be"’ye, niye gelirsin "Be"ye canım, hani ALLAH’a gidecektik niye "Be"ye geldik.. "Be"nin=> “Noktası”na geldik..
Kimdir bu? Nedir? Tüm bunlar akıl tam anlaşılması içindir.
Âli İsmi..
"Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm" derken Rahîm RahmÂN, ALLAH İsmine..
İsm nedir? Biz onu bulmuş değiliz daha.
"İsm" neticede "Be"’ye gidiyor.
"Be" SIRRı falan denilen basit bir şey değil. Kolay şeyler değil.
Öyle iki kelimeyi bilmek meselesi değil!. Kur’ÂN-ı Kerim’i anlamak meselesidir!.
Önemli olan bizim AKLımızın =>Rahîmîyyet nedir? Rahmânîyyet nedir? ALLAH anlayışı nedir? ALLAH kavramı var kafamızda!.
Şunu diyeceğiz ki =>Rahîm ve RahmÂN =>Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’dir, bu belli..
İşte burada bu "İsm"’in "Be"yle bitmesi aklın "Be SıRRı” yâni.
Aklın "Be SıRRı!”
"Be" kıyama kalksa yâni “Nokta”sı kaybolsa =>"Elif” OLur.. O zaman "Be" kalmaz ortada, BİLELİK kalmaz!. BİLELİK =>İKİLİKten dolayıdır.
Bunlar MuhaMMedî Tasavvufun;
ŞERİÂT Bazından =>TARİKAT’a geçiş,
TARİKAT Bazından => MÂRİFET’e geçiş,
MÂRİFET Bazından =>HAKİKAT’a geçiş..
Vites değiştirir gibi olsa ne güzel => “Ohh üç günde bitiyor bu iş!.”
Öyle değil yalnız!. Bunlar netice varmez. Çünkü hep dışarı endekslidir. Nefsin kendi şakşukasıdır, akıl oyunlarıdır ve dış kaynaklı ve dışa dönüktür!.
Esas Tekâmül etmiş/Kemâl bulmuş nefis =>Camdan dışarıyı seyreder gibi, kâinâtı seyreder..
DIŞarda ki fırtına -40 0 C derecedir ama, İÇerdeki sıcaklı + 40 0 C derecedir.
Aradaki camdan, can camından seyreder sistemi.
Bu Rahmânîyet ve Rahîmîyyet arasında ki perdesiz perdelik nedir?.
Bir anne-babadan doğan çocuk ikisinin ara kesitidir, ve ikisini de taşır.
Bu kimdir?. Rahmânîyyet ve Rahîmîyyetin eşleşmesinden doğan yeni bir oluşum var..
Diyelim ki oğlun İbrahîm kim? Kim bu İbrahîm, yeni bir oluş.
Tüm bunlar “BESMELE”nin içinde var. "İsm"’inde var, "Be"sinde var, Bî-İZNİLLAH ALLAHın İzniyle var..
Soracak sorunuz var mı?
İnşâe ALLAH yarın biraz daha konuşuruz.

İstiğfar antivirüsüMüz.: Subhâneke ALLAHümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve e’tubileyke..

Ve'l- HaMduliLLÂhi RABBu’l- ÂleMîNN..
Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim

Resim

Hayırlı gecelerimiz olsun İnşâe ALLAH!..


Resim SıRRSîNem Kur'ÂN-ı Kerîm'den MiMM MuhaBBetlerimle…
Resim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön