ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

Resim

ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî
kaddesallahu sırrahu..


GÜL-i ZÂRin>GÜL-LÂLEsi,
ŞÂH AbduLkadîr GeyLâNî!.
=>MELÂMEtin=>MEŞÂLEsi,
ŞÂH AbduLkadîr GeyLâNî!.

KuR'ÂN İLe==>DOSt DUÂ’sı,
ELem NEŞrah ve’d-DUHÂ’sı,
=>“TÛR-i SÎNE SEYRÂNI”na,
=>MUKADDes VÂDi TÛVÂ’sı!.


ZEVK 9931

ON ALtı BiN ÂLEM İÇRe===>GAVS’ın GÖNüL GÖZü=>KuR'ÂN,
ELif-Lâm-Mîm KELÂM İÇRe=>SALL-ü-SELL-ü- SÖZü=>KuR'ÂN,
SEYYid-ü-ŞERîF GeYLâNî!.
TÂRiFü’L- MÂRiF GeYLâNî!.
DOSt’a=>DÂRü’s- SELÂM İÇRe=->MUHAMMEDî ÖZü=>KuR'ÂN!.


21.04.2021..04:21
brsbrsm...tktktrstkkmizdezâmÂNdaÂNnn..


=======->SALÂVÂtü’L-BEŞÂİRi,
MÜJDEdir===>ZÂtıN<=>ZÂHİRi,
TEKk NOKTA’da>TEVHiDuLLAH
CEM’ EYyLer=>EVVEL<->ÂHİRi!.

GÖKLer SESsİZz! YERLer SAGıR,
KUL İHVÂNİ’m===>YÜKün AGıR,
HABîBuLLAH’a=-HASBî HİZMEtt,
=>CÜMMLEyi==>TEVHiDe ÇAGıR!.


Resim

Resim

Resim


ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu.:
UYun =>UYdurmayın,
TemizLenin =>Kirlenmeyin,
İtaat edin =>Muhalefet etmeyin, yakınmayın!.

Resim

ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu.. da =>Veysel Karanî ve İbrâhim b. Edhem gibi ANADOLUmuz'da ve Türk Halk Edebiyatı ve Folklorunda önemli bir yer tutmuştur.. Ve pek çok HAKk ERENLERimiz SaygıyLa BAĞLILıkLarını DİLe GetirmişLerdir.:

YûNus EMRe kaddesallahu sırrahu’nun.:

Resim ER BULUNmaz!.

Seyyâh olup şu âlemi ararsan.
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..
Ceddi MuhaMMed’dir eğer sorarsan.
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..

Benim şeyhim beni HAKk’a götürür,
Nice müşküllerim onda bitirir,
MuhaMMed’in Sancağını getirir,
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..

Cümle evlâdına yeşil yaraşır,
Aşkı gelir bu çağlarda dolaşır,
Ona dervîş olan HAKk’a ulaşır,
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..

Giderler gazâya çalarlar satır,
Dâimâ yaparlar hoş gönül hatır,
Bağdad’da türbesi nûr olmuş yatır,
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..

HAKk TeâLâ yerin göğün güzeli,
Hoş nazar eylemiş sana ezeli,
Evliyâlar serçeşmesi güzeli,
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..

Âşık YûNuS biz çekelim zahmeti,
Üstümüzde hâzır ola himmeti,
“Oğlum!” demiş O’na Resûl Hazreti.
ABDüLKâDiR gibi bir ER bulunmaz..


Âşık YûNus EMRe
kaddesallahu sırrahu

Resim

EŞReFoĞLu RûMî kaddesallahu sırrahu’nun;

Resim CEM’ OLMUŞ!.

Cem' olmuş dervişleri,
PÎRim ABDüLKâDiR'in,
Yolunda sadıkları,
PÎRim ABDüLKâDiR'in..


Elim verdim eline,
Kurbân olam diline,
Cânlar fedâ yoluna,
PÎRim ABDüLKâDiR'in..


Arısının balıyım,
Bahçesinin gülüyüm,
Bağının bülbülüyüm,
PÎRim ABDüLKâDiR'in..



İnkâr eden oL ER’i,
Mürşid eder Şeytanı,
Aslıdürür GeYLaNî,
PÎRim ABDüLKâDiR'in..


Sana direm hey kişi,
Kalpten çıkar teşvişi,
Oda yanmaz derivişi,
PÎRim ABDüLKâDiR'in..


Evliyâlar Rehberi,
HAKk’ın Sırra Mazharı,
Başında Kudret Gülü,
PÎRim ABDüLKâDiR'in..


HAKk katı'nda uludur
İki cihân doludur
EŞReFoĞLu kuludur
PÎRim ABDüLKâDiR'in..


EŞReFoĞLu RûMî
kaddesallahu sırrahu..

Resim

Cem'.: Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar. * Az olarak cemaat için isim olur. * Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma
İnkâr.: Bilmeme, tanımama. Yaptığını ve söylediğini gizleme. * Yapmadım deme ve ayak direme. * Reddetme.
Teşviş.: Karıştırma. Karma karışık etme. Bulandırma.
Mazhar.: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.


Resim

ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî
kaddesallahu sırrahu.. (1078 - 1166)

Muhyiddin Ebû Muhammed Abdulkâdir b. Ebî Sâlih Mûsâ Zengîdost el-Geylânî ya da daha bilinen adıyla, ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî
kaddesallahu sırrahu..

Büyük Selçuklu Devleti döneminde, günümüz İran'ının Hazar Denizi kıyısındaki Gilan Eyaleti'nde m. 1077 (H. 470) yılında doğan âlim ve mutasavvıf olan Kadirîyye Tarikatının kurucusu ve İslam Âlimi-KâmiLi-Ârifi. m. 1166 (H. 561) yılında Bağdat'ta vefât etti ve türbesi Bağdat'tadır.
Vefâtına tarih ebsedle düşüldü.:

İnne Bî-İzniLLahi SuLtânü’r- RicâLin.
=>Câe fî AŞkin =>Teveffâ fî KemâLin.:


Şüphesiz ki, insanların Sultânı AŞKk ile geldi.
Ve AŞKk İle KemÂL içinde vefât etti..

Mânâsına gelen beyitte: "AŞK" kelimesi ile Ebced hesabına göre;
(470) doğum tarihi ve "Kemâl" kelimesi ile de 91 sene olan ömrüne işâret edilmiştir..


Resim Aziz Kardeşlerim;
Yüce RABbım TeÂLÂ, 30 yıl öncesi 1989-1990 yıllarında; ilki Alper Vahit ve Mustafa Alpay Oğullarımla.. İkincisi Kızım Ahsenle olmak üzere, Bağdat üzerinden otobüsle UMRE HACCı Ziyâretlerimizin ikisinde de, bir taksi bulup yatsı namazımızı ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu Câmisinde kılıp Yatsı namazından sonra yapılan diz üstü kalkılarak yapılan Yarı DEVRÂN Halaka Zikirlerine de katılmak nâsib ve kısmetimiz oldu..
Sadece Gümüş ve Billur kullanılarak muhteşem bir şekilde yapılan Türebesinde HAYYBiR OLmuştuk sonsuz hamd Olsun RABBımız TeÂLÂ'ya..


KiMLiği:
Muhyiddin, Gavsü’l- A'zam, Kutb-i Rabbanî, Sultan-ul- Evliyâ, Kutb-i A'zam ve El-Bâz, el-Eşheb gibi lâkabları vardır. Babası Ebu Salih Musa Zengidost'tur. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in torunu Hasan bin Ali aleyhisselâm’ın oğlu olan Hasan el-Mu'tena'nın oğlu Abdullah el-Kâmil'in soyundandır. Annesinin ismi Fatıma, lâkabı Ümmü’l- Hayr olup, anne tarafından da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in torunudur. Bu nedenle de ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu hem SEYYİD/baba tarafından Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem torunu ve hem de ŞERİF/anne tarafından Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem torunudur.


HaYatı.:
ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu, 1077 yılında Gilan Eyâleti'nin Neyf Köyünde doğdu. Babası küçük yaşta vefât eden Geylânî, 1095 yılında Bağdat’a gitti. Çok küçük yaşlardan itibâren farklı bir yapısı olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bağdat'ta dönemin tanınmış âlimlerinden dersler alarak hadis, fıkıh ve tasavvuf eğitimini geliştirdi.
Hocalarından Ebu Said Mahzumî'nin medresesinde haftada üç gün pazartesi, salı ve cuma gecesi verdiği ders ve vaazları çok yoğun ilgi görmüştür. İslam tasavvuf'unu herkesin anlayacağı şekilde sundu. Önceden Şafii Mezhebi'nde idi. Hanbeli Mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbeli Mezhebine geçti ve bu tercihi mezhebin yayılmasında etkin bir yeri olmuştur.


AiLeSi.:
ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu çok sayıda kız ve erkek çocuk sahibi olmuştur. Onlar vasıtasıyla Kadirîlik Tarikatı Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs (İspanya), Irak, Suriye ve ANAdoLu'ya yayılmıştır. Oğullarından Ebû Abdurrahmân Şerafeddîn Îsâ Mısır'a yerleşmiş olup Mısır'daki Kâdirî Şerîflerin dedesidir. ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu'nun torunları, Kuzey Afrika'da daha çok "Şerîf", Irak, Suriye ve ANAdoLu'da ise “Seyyid” ve “Geylânî” diye anılmaktadır..


ŞÂH EYH ŞERİF ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu’nun,
BABA TARAFI SOY ŞECERESİ.:

01. Hz İmam-ı Ali (Necef).
02. Oğlu Seyyid İmam-ı Hasan (Medine).
03. Oğlu Şerîf Hasan-ül Müsennâ (Şeyh Hasan Şazilî ceddi).
04. Oğlu Şerîf Abdullah Muhid.
05. Oğlu Şerîf Musa El Cevnî.
06. Oğlu Şerîf Abdullah Sanî.
07. Oğlu Musâ Sanî.
08. Oğlu Şerîf Davûd.
09. Oğlu Şerîf Muhammed.
10. Oğlu Şerîf Yahyâ.
11. Oğlu Şerîf Ebu Salih Cengî.
12. Oğlu Şerîf ABDüLKâDiR GeYLâNî (Bağdat) (Kadriyye Tarikatı Pîri).
radiyallahu anhum ecmâinn..


ŞÂH ŞEYH SEYYİD ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu’nun,
ANNE TARAFI SOY ŞECERESİ:

01. Hz İmam-ı Ali (Necef).
02. Oğlu Seyyid İmam-ı Hüseyin (Kerbelâ).
03. Oğlu Seyyid İmam-ı Zeynelabidin (Medine).
04. Oğlu Seyyid İmam-ı Muhammed Bakır (Medine).
05. Oğlu Seyyid İmam-ı Cafer-i Sâdık (Medine).
06. Oğlu Seyyid İmam-ı Musâ-i Kâzım (Bağdat).
07. Oğlu Seyyid İmam-ı Ali Rizâ (Meşhed).
08. Oğlu Şeyh Seyyid Ca’fer-i Sanî.
09. Oğlu Şeyh Seyyid Musâ.
10. Oğlu Şeyh Seyyid Kemâleddin.
11. Oğlu Şeyh Seyyid Abdullah.
12. Oğlu Şeyh Seyyid Mahmud.
13. Oğlu Şeyh Seyyid Cemâleddin.
14. Oğlu Şeyh Şeyyid Abdullah.
15. Kızı Seyyide Fatıma.
16. Oğlu Şerîf ABDüLKâDiR GeYLâNî (Bağdat) (Kadriyye Tarikatı Pîri).
radiyallahu anhum ecmâinn..


ResimResimResim

NOT.: Tarikatlar, Başlıca İki Kısma Ayrılırlar.:

1-) SESsiz Zikr (Zikr-i Hafî) Yapan Tarikatlar.:
Bu yol Hazreti Ebû Bekr radiyallahu anhu’dan gelmiş olup, mürşidlerinin adına göre; Tayfurîyye, Yesevîyye, Medârîyye, Hakîkî olan-bozuşmamış Bektâşiyye, Nakşibendîyye, Ahrarîyye, Ahmedîyye-i Müceddidîyye ve Hâlidîyye gibi isimler almışlardır..

2-) Yüksek SeSLe Zikr (Zikr-i Cehrî) Yapan Tarikatlar.:
Bu yolda, İmam Ali kerremallahu vechehu’den oniki İmâm vasıtasıyla gelmiştir. Oniki İmâmın sekizincisi olan İmâm-ı Ali Rızâ’dan Ma’rûf-i Kerhî almış ve Cüneyd-i Bağdadî’nin çeşitli talebelerinin yolunda bulunan meşhûr mürşidlerin adı verilerek, kollara ayrılmışlardır.
Böylece Ebû Bekr-i Şiblî yolundan Kadirî, Şâzilî, Sa’dî ve Rıfâî.
Ebû Ali Rodbârî yolundan, Ahmed Gazâlî ve Ziyâüddîn Ebû Nesîb-i Sühreverdî vâsıtaları ile Kübrevî meydana gelmiştir.
İmâm-ı Ali kerremallahu vechehu’den Hasen-i Basrî radiyallahu anhu vâsıtası ile Edhemî ve bundan Çeştî hâsıl olmuştur. Bedevîye, Rıfâiyyeden hâsıl olmuştur..

Tarikat, Zikir ile ALLAHu TeÂLÂ’ya kavuşma yoludur. Zikir, ALLAHu TeÂLÂ’yı hatırlamak demektir. Her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine ve yasaklarına sarılmaktır. Yaklaşık olarak, son yüz seneden beri tarikat diyerek birçok şeyler uyduruldu. Hakîkî İslâm âlimlerinin, Eshâb-ı Kirâm'ın, Peygamberimiz aleyhisselâm'dan alıp bildirdikleri doğru yol unutuldu. Dinde câhil olanlar, hattâ İslâmiyetin emirlerine açıkça uymayanlar, şeyh ve tarikatçı ünvânı alarak, zikir ve ibâdet adı altında, dînimizin yasak ettiği birçok günahları ve bid’atleri işlediler. Bugün sahte, yalancı mürşidlere, müslümanları sömüren tarikatçılara, dîni siyâsete âlet edenlere çok rastlanmaktadır..


Resimtürbesi.

ESERLERİ.:
1-) El-Gunye Li-Tâlibî Tarîki’l-Hak.: Dinî hükümlerden iman, tevhid ve ahlâkı konu alır. İçeriği Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Kutü’l-kulûb’una benzer. İbâdetlerin faziletine ve Müslümanların günlük hayatla ilgili hâl ve hareketlerine geniş yer verilir. Akait konuları selef akîdesi esas alınarak açıklanir. Şîa, Mu‘tezile ve Cehmîyye gibi mezhebler ağır dille reddedilir. ALLAH celle celâlihu Hakkında teşbih ve tecsimi andıran bazı izâhlara yer verilir. Eserde tasavvufî konular, zühd ve takvâ seviyesinde ele alınır.
Orijinal dille baskı.: (Kahire 1288). Farsça tercüme ve baskı: Abdülhakîm es-Siyâlkûtî (1282), El-Gunye Lahor 1282. Trk. terc. ve Eski Türkçe baskı (1303) Umdetü’s-sâlihîn fî tercemeti Gunyeti’t-tâlibîn, İstanbul. Trk. terc. ve Yeni Türkçe baskı Meyan, A. Faruk (1971), İlim Esrâr Hazinesi, İstanbul.
2-) El-Fethu’r-Rabbânî ve’l-Feyzü’r-Rahmânî.: 1150-1152 döneminde çoğunu medresede, bir kısmını ribâtta verdiği vaazların müridleri tarafından notlar hâlinde yazılmasından ortaya çıkartılan 62 bölümlük bir eser. Sonunda vefâtını anlatan bir zeyil bulunur. Tasavvuf konusunda en önemli eseri. Bu eserinde insanı duygulandıran ve heyecanlandıran tablolar çizer..
Orijinal dille bask.ı: (Kahire 1281, 1303). Trk. terc. ve yeni Türkçe baskı: Akçiçek, Abdülkadir (1961) El-Fethu’r-Rabbânî ve’l-Feyzü’r-Rahmânî, İstanbul. Trk. terc. ve yeni Türkçe baskı: Arıkan, Yaman (1986) El-Fethu’r-rabbânî ve’l-feyzü’r-rahmânî, İstanbul.
3-) Fütûhu’l-Gayb..: Oğlu Abdürrezzâk’ın babasının meclislerinde topladığı 78 vaazdan oluşur. Eserin sonunda ölürken yaptığı vasiyetten ortaya çıkan bir soy şeceresi bulunur.
Orijinal dille baskı.: İstanbul 1281; Kahire 1304. Arapça şerh edilmiş baskı: İbn Teymiyye, (1984) "Şerhu kelimât min Fütûhi’l-gayb" Câmiu’r-resâil, s. 71-189, Cidde. Almanca terc. ve baskı: Braune, Walter (1933) Die Futûh al-Gaib das Abdal-Qadir, Leipzig 1933. Trk. terc. ve yeni Türkçe baskı: Akçiçek, Abdülkadir (1962) İlâhî Armağan, Ankara.
4-) El-Füyûzâtü’r-Rabbâniyye fî Evrâdi’l-Kadiriyye.: Nesir ve nazım halindeki duâ ve evrâddan meydana gelen bir risâle.
Orijinal dille baskı.: İstanbul (1281), Kahire (1303). Trk. terc. ve yeni Türkçe baskı: Yıldırım, Celal Eser (1975), İlâhî Feyzler, İstanbul.
5-) Mektûbât.: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu’nun 15 mektubu.:
Trk. terc. ve Eski Türkçe baskı: Refet Süleyman Paşa (1276), Mektûbât-ı Şeyh Abdülkadir-i Geylânî, İstanbul. Trk. terc. ve Yeni Türkçe baskı: Akçiçek, Abdülkadir (1966) Onların Mektupları, İstanbul. Trk. terc. ve Yeni Türkçe baskı: Uluçınar, Bekir (1981), Mektubat, İstanbul.
6-) Cilâü’l-Hâtır min Kelâmi Şeyh Abdilkâdir.: El-Fethu’r-Rabbânî’nin 57. ve 59. bölümler. Bir yazma nüshası Süleymaniye Ktp. (Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 685).
7-) Sırrü’l-Esrâr ve Mazharü’l-Envâr.: Bir yazma nüshası Süleymaniye Ktp. (Celâlettin Ökten, nr. 239). Trk. terc. ve Yeni Türkçe baskı: Akçiçek, Abdülkadir (1964), Ötelerden Haber, İstanbul .
8-.) Ed-DeLâiL.: Evrâd ve Salavâtü’l-kübrâ adlarıyla da anılmakta. Eser, El-Gunye’nin Mi‘rac’la ilgili bölümlerinden derlenmiştir. Trk. terc. ve Eski Türkçe baskı: Süleyman Hasib (1273, 1306), İstanbul
9-) Es-Sirâcü’l-Vehhâc fî Leyleti’l-Mirrâc.: Orijinal dille baskı: İstanbul 1312. Trk. terc. ve Yeni Türkçe baskı: Güner, Mustafa (1975) Üç Aylar ve Faziletleri, Ankara. Trk. terc. ve Yeni Türkçe baskı: Hasırcızâde (1994) Üç aylar ve Mübarek Geceler, İstanbul 1984.
10-) Akıdetü’l-Bâzi’l-Eşheb/Behcetü’l-esrâr’ın kenarında.: Çeşitli kaside ve manzumelerini ihtivâ eder. “Muhyî” mahlasını kullanan ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu’nin “Hamriyye”, “Ümmiyye”, “Tâiyye”, “Lâmiyye”, “Tasavvufiyye” adlı kaside ve manzumelerini içine alan iki yazma mecmua, Süleymaniye Ktp. (Pertev Paşa, nr. 615/3 ve Hacı Mahmud, nr. 2598/5)

Şu eserlerin de ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu’ya nisbet edilen diğer ESERLER şunlardır.:
* Kitâb fî Usuli’d-dîn.: Yazma nusha:(Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2763/9);
* El-Esmâü’l-Hüsnâ.: Yazma nüsha: (Süleymaniye Ktp., Düğümlü Baba, nr. 496/1);
* Kitâb-ı Hamse-i Geylânî.: Yazma nusha (Süleymaniye Ktp., Serezli, nr. 4050);
* Gavsiyye (Hamriyye).: ALLAH celle celâlihu ile ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahuarasında geçtiği iddia edilen konuşmaları ihtiva eder. Bu risâle ona ait olmadığı kabul edilmektedir. Bir yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Hacı Mahmud, nr. 2855). Orijinal dille baskı İsmail Fenni (1228) Vahdet-i Vücûd ve Muhyiddin Arabî, İstanbul 1928. Trk . terc. ve Eski Türkçe baskı: Mehmed Abdüllatif (1266) Tercüme-i Gavsiyye, İstanbul 1266.
* Zikrü’l-Makamât fî Tarîki’l-Hak. Yazam nüsha.: (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5399/8);
* Yevâkıtü’l-Hikem; el-Mevâhibü’r-Rahmâniyye.: Bu eserlerin ilk üçü dışındakiler Geylânî’ye ait olmayıp bazı kitaplardan ve hakkındaki menkıbelerden derlenmiştir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

Resim

52.inci SALÂVÂT-ı ŞERÎFE.:

SALÂVÂT-ı BEŞÂİRU'L- HAYRAT

SEYYîD ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu..
"Bize iman bahşeden ALLAH’a hamdolsun!.
Tüm KâinâtınEefendisi'ne her vakit ve zamanda Salât ve Selâm OLsun!.
Şöyle ki, ümmetin şeyhi, imamların imamı, efendilerin efendisi, kutubların kutbu, büyük kurtarıcı, en cömert sığınılan SEYYîD ABDüLKâDiR-i GeYLâNî bazı müridlerine bu Salâvâtı Şerîfeyi.: “Benden alın, ben de onu ALLAHu TeÂLA tarafından ilham yoluyla aldım. Sonra Peygamberimize sundum ve ona faziletini sormak istedim. O ise, daha sormadan bu Salâvâtı Şerîfe'nin fazileti hakkında bana haber verdi ve dedi ki.:
“Bu Salâvât kendisini okuyanı en yüksek derecelere yükseltir, gayelerinin en sonuna ulaştırır. Kim bu Salâvâtı okuyarak bir şey isterse reddedilmez, hayal kırıklığına uğramaz, DUÂları reddedilmez. Kim bu Salâvâtı Şerîfe'yi bir kez okursa veya onu taşırsa, ALLAH onu, meclisinde bulunanları af eder. Eğer bu Salâvâtı okuyup da eceli gelirse yanına dört tane Rahmet Melâikesi gelir.:
* Birincisi, ondan Şeytân'ı men’ eder.
* İkincisi, ona Kelime-i Şehâdeti ilham eder.
* Üçüncüsü, onu Kevser Şarabı’ndan sular.
* Dördüncüsü, elinde CeNNet Meyveleriyle dolu altın bir kap tutarak ona cennetteki yerini müjdeler.
Der ki.: “Müjde olsun, ey ALLAH’ın kulu!.”
Hemen arkasından bakar ve daha rûhu çıkmadan gözüyle orayı görür. Sonra kabrine güvenli, sevinçli ve mutlu bir şekilde girer. Orada vahşet halleri görmez. Kabri ona daralmaz ve kabrinde onun için 40 tane Rahmet Kapısı açılır ve bu kapının aynısı kıyamet gününde tekrar dirilince bu sefer nurdan bir kapı olarak açılır. Sağında onu müjdeleyen, solunda ona güvence veren birer melek vardır. Üzerine iki kat hülle giydirilir. Ve ona üzerine binmesi için bir BURak hediye edilir. Ne hüsrana uğrar, ne de pişmanlık çeker. Hesabı kolay bir şekilde görülür. Sırat Köprüsü'nün üzerinden geçerken CeheNNem ona.: “Ey ALLAH’ın azâd ettiği kişi, hızlı bir şekilde geç, ben sana haramım!.” der.

CeNNete kendisinden öncekilerle beraber girer ve orada ona beyaz, gümüşten kırk kubbesi olan bir yapı verilir. Ve her kubbenin altında altından bir saray vardır. Ve her sarayda nurdan yüz çadır vardır. Her çadırda ise sündüsten bir yatak vardır. Her yatağın üzerinde ise keskin ve güçlü miskten yaratılmış daha henüz dokunulmamış huriden câriye vardır. Bu huri câriyeler sanki tam bir gecede beliren dolunay kadar güzeldir. Sonra ona hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı hiçbir beşerin de aklına gelmeyen güzellikler verilir. Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den gelen haberde bu Salâvât-ı Şerîfe şöyle anlatılmıştır.:
Mîrac gecesi Efendimiz RABBi’ne (celle celâlihu) yükseldiği zaman.:
ALLAH TeÂLA.: “Yeryüzü kimindir Yâ MuhaMMed!” diye sordu.
Efendimiz aleyhisselâm.: SENindir Yâ RABBî!” dedi.
ALLAH TeÂLA tekrar.: “Gökler kimindir Yâ MuhaMMed!” buyurdu.
Efendimiz aleyhisselâm.: SENindir Yâ RABBî!” dedi.
ALLAH TeÂLA.: Sırlar Âlemi kimindir!” buyurdu.
Efendimiz aleyhisselâm.: “SEnindir Yâ RABBî!” dedi.
ALLAH TeÂLA.: Kürsî kimindir Yâ MuhaMMed!” buyurdu.
Efendimiz aleyhisselâm.: SENindir Yâ RABBî dedi.
ALLAH TeÂLA.: SeN kiminsin Yâ MuhaMMed!” buyurdu.
İşte o zaman Efendimiz aleyhisselâm secde etti ve başka bir şey söylemeye haya, engel oldu.
Ve ALLAH TeÂLA tekrar.: “Senin üzerine kim salâvât getirir!” diyerek efendimizi daha fazla şereflendirip ta’zim etti. (Yâni ona salâvât getirdi)
SEYYîD ABDüLKâDiR-i GeYLâNî kaddesallahu sırrahu.: “İşte bu salâvâtı şerîfe bu hadise uyan salâvât-ı şerîfedir.” demiştir..

Bu Salâvât Rahmetten yetmiş kapı açar ve cennet yolundan acâyiblikler gösterir. Bin köle azâd eden kişiden daha fazla sevâb alır. Bin deve kurban etmiş gibi sevâb alır. Yine bin (dinar) altın sadaka vermiş kadar sevâb alır. Dahası bin ay oruç tutmuş kadar sevâbı vardır ve bu salâvâtta gizli, keşfedilmemiş bir sır vardır. Yine bu Salâvâtta rızık edinmek kolaylaşır, ahlâklar güzelleşir, hacetler (ihtiyaçlar) giderilir. Yüksek derecelere yükseltilir. Günahlar silinir. Ayıplar varsa örtülür. Zelîl içindeki İzzetli kılınır..

Eğer bu Salâvât-ı Şerîfeyi okuyanın bir hemmi, üzüntüsü, kederi varsa, Salâvât Şerîfe'de geçen her bir Salât-ı Selâm okuyan için Kerim Peygamber aleyhisselâtu vesselâm yanında bir şefâat vesilesidir. Bu Salâvât-ı Şerîfenin içinde geçen her bir Âyet-i Kerimede, yine okuyan için Mevlâ zü’l- CeLâL Katında bir şefâatdir. Bu Salâvât-ı Şerîfe salâvât getirenler için, Salâvâtı zikredenler için, zikri öğüt alanlar için bir öğüt, hak yola vesile isteyenler için bir vesile ve Kur’ÂN-ı Azîm’in bir Salâvât-ı Şerîfesidir. Bu Salâvât-ı Şerîfeye “BEŞÂİRE’L- HAYRAT/Hayırları Müjdeleyen” adını verdiğim Salâvât-ı Şerîfe işte budur..”

Evliyaullahtan Seyyid Mekinuddin.: “Bu Salâvâtı Şerîfe önceden sadece Sâlih, Kâmil olup, tam bir şekilde güzel hasletlere sâhib mükafat sâhibi kişilere verilir idi.” demiştir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

Resim

SALÂVÂT-ı BEŞÂİRU'L- HAYRAT

ARAPÇASI.:

صلوات بشائر الخيرات
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ اَللّٰهُمَّ صَّلِ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُؤْمِنِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ وَأَنَّ ا للّهَ لاَ يُضِيعُ اَجْرَ الْمُؤمِنِينَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلذَّاكِرِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ فَاذْكُرُونئٓ اَذْكُرْكُمْ اَذْكُرُوا ا للّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصِيلاً هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلاَمٌ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَرِيماً * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْعَامِلِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ
اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى
وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولَـٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْاَوَّاب۪ينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً لَهُمْ مَا يَشَآؤُنَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ذٰلِكَ جَزٰٓءُ الْمُحْسِن۪ينَ* اللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلتَّوَّابِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّاب۪ينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّر۪ينَ وَهُوَ الَّذ۪ي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَعْفُوا عَنِ السَّيِّـَٔاتِ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُخْلَصِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَداً مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُصَلِّينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَآءِ وَالْمُنْكَرِ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَاْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَآ اَصَابَكَ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ ا لْأُمُورِ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْخَاشِعِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَاسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ وَاِنَّهَا لَكَب۪يرَةٌ اِلَّا عَلَى الْخَاشِع۪ينَ اَلَّذ۪ينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَاَنَّهُمْ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلصَّابِرِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْخَائِفِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِۚ وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰى فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰى * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُتَّقِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ لَهُمْ جَزَٓاءُ الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ اٰمِنُونَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَّمَدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُخْبِتِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَبَشِّرِ الْمُخْبِت۪ينَ اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالَّذ۪ينَ يُؤْتُونَ مَٓا اٰتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ اَنَّهُمْ اِلٰى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلصَّابِرِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَ اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ اِنّ۪ي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُٓوا اَنَّهُمْ هُمُ الْفَٓائِزُونَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْكَاظِمِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ فَمَنْ عَفَا وَاَصْلَحَ فَاَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُحْسِنِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَاَحْسِنُوا اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُتَصَدِّقِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَاَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ اِنَّ اللّٰهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّق۪ينَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُنْفِقِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ
* اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلصَّالِحِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ اَلَّذ۪ينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ و سَلَّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُصَلِّينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِه۪ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مَحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُبَشِّرِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۜ لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۜ * اَللّٰهُمّو صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْفَائِزِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلزَّهِدِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَاباً وَخَيْرٌ اَمَلاً * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْأُمِّيِّينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ
كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُصْطَفِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذ۪ينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُذْنِبِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعاًۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمِ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُسْتَغْفِرِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ وَمَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً اَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّٰهَ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُوراً رَح۪يماً * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِالْمُبَشِّرِ لِلْمُقَرَّبِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اِنَّ الَّذ۪ينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنٰٓىۙ اُو۬لٰٓئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ لَا يَسْمَعُونَ حَس۪يسَهَاۚ وَهُمْ ف۪ي مَا اشْتَهَتْ اَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ * اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْبَشِيرِ الْمُبَشِّرِ لِلْمُؤْمِنِينَ بِمَا قَالَ اللّهُ الْعَظِيمُ اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰى وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰى ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰى * اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَيْهِ صَلاَةً تُشْرَحُ بِهَا الصُّدْورُ وَتَهُونُ بِهَا ا لْاُمُورُ وَتَنْكَشِفُ بِهَا السُّتُورُ وَسَلِّمْ تَسْلِيماً كَثِيراً دَائِماً اِلَى يَوْمِ الدِّينِ دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌ وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

Resim

SALÂVÂT-ı BEŞÂİRU'L- HAYRAT

TÜRKÇESİ.:

Bismillâhirrahmânirrahîm..
Elhamdülillahi RABBi’l âlemîne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedil beşiri’l- mübeşşiri li’l- mü’minîne bimâ kâlALLAHu’l- azîmu ve beşşiri’l- mü’minîne ve ennALLAHe lâ yudîu ecre’l- mü’minîne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri lizzekirîne bimâ kalâllahu’l- azîmu fezkurunî ezkurküm üzkürullahe zikren kesiren ve sebbihuhu bükraten ve esilen hüvellezî yusallî aleyküm ve melâiketühü liyuhriceküm minezzulumâti ilâ’n-nuri ve kâna bi’l- mü’minîne rahîma tahiyyatühüm yevme yelkavnehü selâmün ve eaddelehüm ecren kerimen..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l- âmilîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ennî leaüdîu amele âmilin minküm min zekerin evünsâ ve men âmile sâlihan min zekerin ev ünsâ ve hüve mü’minun feülâike yedhulune’l- cennete yurzakune fihâ bigayri hisâbin..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l- evvebîne bima kâlâllahü’l- azîmu feinnehu kâne li’l- evvebîne gafuren lehüm mâyeşâune inde RABBi’him zalike hazâu’l- muhsinîne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri littevvabîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu innALLAHe yuhibbuttevvabîne ve yuhibbu’l- mütetahhirîne ve hüvellezî yekbeluttevbete an ibâdihi ve ya’fu anisseyyiati..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-muhlasîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu femen kâne yercû likâe RABBi’hi felya’me’l- amelen sâlihan ve lâ yüşrik biibâdeti RABBi’hi ehâden muhlisîne lehüddîne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-musallîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve ekimi’s-salâte inne’s-salâte tenha ani’l-fehşâi ve’l-münkeri ekimi’s-salâte ve’mur bi’l-ma’rufi venha ani’l- münkeri vesbir alâ meâ esabeke inne zalike min azmi’l- umuri..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-hâşiîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu vestainu bi’s-sabri ve’s-salâti ve innehâ lekebiratün illa alâ’l- haşiîne ellezîne yezunnune ennehum mülâku RABBi’him ve ennehum ileyhi raciune ellezîne yezkurunALLAHe kıyamen ve kuuden ve alâ cunubihim ve yetefekkerune fî halki’s-samâvati ve’l- ardi RABBenâ mâ halakte haze bâtilen subhâneke fekınâ azabe’n-nâri..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’s-sâbirîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu innemâ yüveffe’s-sâbirune ecrehüm bigayri hisâbin ülâikellezîne hedahümüllahü ve ülâike hüm ulu’l- el bâb..
ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-hâifîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu velimen hâfe Mekâme RABB i’hi cennetâni ve emmâ men hâfe mekâme RABBi’hi venehe’n-nefse ani’l- hevâ fe inne’l-cennete hiye’l- me’vâ..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-müttakîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve rahmeti vesiat külle şeyin fesaktubuhâ lillezîne yettakune ve yu’tunezzekâte vellezînehum biâyetinâ yü’minunellezîne yettâbiune’r-rasûlennebiyye’l- ümmiyye lehüm cezââüddi’fi bimâ âmilu vehüm fî’l- ğurufâti âminune..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-mühbitîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve beşşiri’l- mühbitînellezîne izâ zükirâllahü vecilet kulûbühüm vellezîne yü’tune mâ atev ve kulûbühüm veciletün ennehüm ilâ RABBi’him raciune..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri lissabirîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve beşşiri’s-sâbirînellezîne izâ esâbethüm müsîbetün kâlu innâ lillahi ve innâ ileyhi râciune ülâike aleyhim salâvâtün min RABBi’him ve rahmetün ve ülâike hümü’l- mühtedune innî cezeytühümü’l- yevme bimâ Sabarû ennehüm hümü’l- fâizune..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-kâzimîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve’l- kâzimîne’l- ğayze ve’l- âfîne ani’n-nâsi vALLAHü yühibbu’l- muhsinîne femen afâ ve aslaha ve ecruhü alâllahi innehü la yühibbu’z-zâlimîne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l- muhsinîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve ehsinu innALLAHe yuhibbu’l- muhsinîne men câe bi’l- haseneti felâhü aşrü emsâlihâ vemen câe bi’s-seyyiati felâ yühzâ illâ mislehâ vehüm lâ yüzlemune..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-mütesaddikîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve entesaddakû hayrün leküm inküntüm ta’lemune innALLAHe yeczi’l- mütesıddıkîne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-münfikîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve mimmâ razaknâhüm yünfikune vemâ enfaktüm min şey’in fehüve yühlifühü..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- Mübeşşiri li’l-şâkirîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu veşkürü ni’metALLAHi inküntüm iyyâhu ta’budune lein şekertüm laezîdeneküm velâin kefertüm inne azâbî leşedidun..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri lissâilîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu feinnî karîbun ucîbu da’vete’d-dâi izâ daânid unî estacib leküm..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’s-sâlihîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu enne’l- arda yerisuhâ ıbâdiye’s- sâlihûne ülâike hümü’l- vârisunellezîne yerisune’l- firdevse hüm fîhâ hâlidûne..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-musallîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu innALLAHe ve melâiketühü yusallune ale’n-nebî yâ eyyühellezîne amenu sallü aleyhi ve sellimu teslimen yü’tikum kifleyni min rahmetihi ve yec’al leküm nûren temşune bihi ve yağfir leküm vALLAHü ğafürün rahîmun..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-mübeşşirîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve beşşirillezîne âmenu ve âmilu’s-sâlihâti lehümü’l- büşrâ fî hayâti’d- dünyâ ve fi’l- âhireti lâ tebdîla likelimâtillahi zâlike hüve’l- fevzu’l- azîmu..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l- fâizîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu vemen yütiillahe ve rasûlehu fekad fâza fevzân azîman..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’z-zahidîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu elmâlu ve’l-banune zînetü’l- hayâti’d- dünyâ ve’l- bâkiyâtü’s-sâlihâtü hayrün inde RABBi’ke sevâben ve hayrün amelen..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-ümmiyyîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu küntüm hayra ümmetin uhricat li’n-nâsi te’murune bilma’rufi ve tenhevne ani’l- münkeri..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-mustafîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu sümme evrasnâ’l- kitâbellezînestafeynâ min ibâdînâ feminhüm zâlimun linefsihi ve minhüm Muktesiddun ve minhüm sâbikun bi’l- hayrâti biiznillahi zâlike hüve’l- fadlü’l- kebîru..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-müznibîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ku’l- yâ ibâdiyellezîne esrafü alâ enfüsihim lateknetû min rahmetillâhi innellâhe yağfiru’z-zunube cemiân innehü hüve’l- ğafuru’r-rahîm..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l- mustağfirîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu ve men ya’me’l- suvâen evyezlim nefsehu sümme yestağfirillâhe yecidillâhe ğafuren rahîmen..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-mukarrebîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu innellezîne sebakat lehüm minnâ’l- hüsnâ ülâike anhâ müb’adune la yes’maune hasîsehâ vehüm fî mâştehât enfüsühüm hâlidune la yahzünühümü’l- fezâü’l- ekberu ve tetelekkâhümü’l- melâiketü hâzâ yevmükümüllezî küntüm tuadune..
* ALLAHümme salli ve sellim alâ seyyidinâ MuhaMMedi’l- beşiri’l- mübeşşiri li’l-mü’minîne bimâ kâlâllahü’l- azîmu inne’l- müslimîne ve’l-müslimâti velmü’minîne velmü’minâti ve’l-kânitîne ve’l-kânitâti ve’s-sâdikîne ve’s-sâdikâti ve’s-sâbirîne ve’s-sâbirâti ve’l-hâşiine ve’l-hâşiâti ve’l-mütesaddikîne ve’l-mütesaddikâti ve’s-sâimîne ve’s-sâimâti ve’l-hâfizîne furucehüm ve’l-hâfizâti ve’z-zâkirînallâhe kesiren ve’z-zâkirâti eaddallâhü lehüm mağfiraten ve ecran azîmen ve enleyse li’l-insâni illâ mâseâ ve enne sa’yehü sevfe yürâsümme yüc’zâhü’l- cezâe’l- evfâ..
* ALLAHümme salli aleyhi salâten tüşrahu bihâ’s-suduru ve tehunu bihâ’l- umuru ve tenkeşifu bihâ’ş-şuturu ve sellim tesliman kesîran daimân ilâ yevmi’d-dîni da’vehüm fihâ subhânekellahümme ve tahiyyetühüm fihâ selâmün ve âhiru da’vehüm eni’l-hamdülillâhi RABBi’’l- âLemin..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

Resim

SALÂVÂT-ı BEŞÂİRU'L- HAYRAT

MÂNÂSI.:

RAHMÂN ve RAHÎM OLan ALLAH’ın AdıyLa..
Hamd, âlemlerin RABBi’ ALLAH’a mahsustur..

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle mü’minleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“mü’minleri müjdele.”
ALLAH’ın, mü’minlerin mükâfatını zâyi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle zikreden kalbleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
BENi anın ki BEN de sizi anayım.”
“Ey iman edenler! ALLAH’ı çokça zikredin, onu sabah akşam tesbih edin. O sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için size merhamet edendir, melekleri de sizin için bağışlanma dileğindedir. ALLAH mü’minlere çok merhamet edendir. ALLAH’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği selâmdır. ALLAH onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sâlih amel işleyenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Ben erkek olsun, kadın olsun sizden hiçbir amel edenin amelini zayi kılmam.”
“Kadın ve erkek kim mü’min olarak sâlih bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler ve orada hesâbsız olarak rızıklandırılırlar ”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle çokça tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şübhesiz ki ALLAH, çokça tevbe eden kimseleri bağışlayıcıdır.”
“Onlar için RABBleri katında diledikleri her şey vardır, işte bu muhsinlerin mükâfatıdır.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şüphesiz ALLAH çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”
“Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayandır.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle ihlâs sâhiblerini müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kim RABBi’ne kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve RABBi’ne ibâdette kimseyi ortak koşmasın.”
“Dinde ihlâs sâhibleri olarak,”
“Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdir.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle RABBi’nin emirlerine itaat eden huşû’ sâhiblerini müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sabrederek ve namaz kılarak (ALLAH’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz ağır bir şeydir, ancak huşû’ duyanlar için değil. Onlar RABB’lerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.”
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken ALLAH’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. RABBi’miz bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız, bizi ateş azabından koru derler.”
“işte onlar ALLAH’ın hidâyete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sâhiblerinin ta kendileridir.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle RABBi’nin huzurunda hesâb vermekten korkan kimseleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
RABBi’nin huzurunda (hesâb vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır.”
“Kim de RABBi’nin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa şüphesiz cennet onun sığınağıdır.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle muttâkileri (takvâ sâhiblerini) müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, BANA karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım. Onlar Resûle, ÜMMî Peygamber’e uyan kimselerdir.”
“İşte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle itaatkâr ve tevâzû’ sâhiblerini müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
ALLAH’a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele ki ALLAH anıldığı vakit onların kalbleri titrer.”
RABB’lerine dönecekleri için, verdiklerini kalbleri ürpererek verirler.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sabredenleri müjdele. Onlar başlarına bir musibet gelince, biz şüphesiz (her şeyimizle) ALLAH’a âidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz, derler. İşte RABB’leri katında rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.”
“Şübhesiz ki BEN, sabretmelerine karşılık bugün onları mükâfâtlandırdım; gerçekten kurtuluşa erenler, ancak onlardır”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle öfkelerini yenenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Onlar öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. ALLAH iyilik edenleri sever.”
“Kim affeder, bağışlarsa onun mükâfatı ALLAH’a âittir. Şüphesiz ki ALLAH, zâlimleri sevmez…”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle güzel davranışlarda bulunan kimseleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“İyilik edin, şüphesiz ALLAH iyilik edenleri sever.”
“Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezâlandırılır ve onlara zulüm edilmez.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sadaka verenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Borcu sadaka olarak bağışlamanız, eğer bilirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır…”
“Şüphesiz ALLAH sadaka verenleri mükâfatlandırır.”


AZîM OLan ALLAH’ım!. Şu mübârek sözlerinle kazançlarını hayır yollarında sarf edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kendilerine rızık olarak verdiğimizden de ALLAH yolunda harcarlar.”
“Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle şükredenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Eğer yalnız O’na ibâdet ediyorsanız, ALLAH’ın ni’metine şükredin.”
“Eğer şükrederseniz elbette size ni’metimi artırırım; eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle DUÂ edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
BEN onlara çok yakınım. BANA DUÂ edince, DUÂ edenin DUÂsına karşılık veririm.”
BANA DUÂ edin, DUÂnıza karşılık vereyim.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sâlih kullarını müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Muhakkak yeryüzüne BENim iyi kullarım vâris olacaktır.”
“İşte vâris olanlar, onlardır. Onlar ki, Firdevs (Cennetin)e vâris olurlar. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle Peygamber Efendimize salât edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şüphesiz ALLAH ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na teslimiyetle salât ve selâm edin.”
“Sizlere rahmetinden iki pay versin; size bir nûr bahşeylesin ki, onunla (yolunuzu görüp) yürüyesiniz, hem de sizi bağışlasın. ALLAH çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle dünyâ ve âhiret hayırlarıyla müjdelenenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“İnanıp yararlı işler yapanları müjdele.”
“Dünyâ hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. ALLAH’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir…”


AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle kurtuluşa erenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kim ALLAH’a ve Resûlü’ne itâat ederse, o takdirde gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle âhiret hayatını dünyâ ni’metlerine tercih edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Mallar ve evlâdlar dünyâ hayatının süsüdür. Baki kalacak sâlih ameller ise RABBi’nin katında sevâb olarak da, ümit olarak da daha hayırlıdır.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle kendi ümmetine tâbi olanları müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder kötülükten men’ edersiniz.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle seçilmiş kimseleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sonra BİZ o kitabı, kullarımızdan süzüp seçtiğimiz kimselere miras olarak verdik. Onlardan kendilerine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan ALLAH’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır, işte bu büyük lütuftur.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle günahkâr mü’minlere mağfireti müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“De ki: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle tövbe edip bağışlanma dileyenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra ALLAH’tan mağfiret dilerse, ALLAH’ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulur.”

AZîM OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle SANA en yakın kullarını müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği ni’metler içerisinde ebedî olarak kalırlar. O büyük korku onları tasalandırmaz ve melekler onları.: “İşte bu size vaad edilen (mutlu) gününüzdür.” diyerek karşılarlar.”
“Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sâdık erkeklerle sâdık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevâzi’ erkeklerle mütevâzi’ kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, ALLAH’ı çok zikreden erkeklerle ALLAH’ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için ALLAH, bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
“Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır..”


ALLAH’ım!
Efendimiz MuhaMMed’e gönüllerin açılmasına, müşküllerin kalkmasına, perdelerin açılmasına vesile olan salât ile salât eyle. Hesâb ve Cezâ Günü’ne dek dâim ve çokça selâm eyle.:
“Orada onların DUÂsı.: “Ey RABBi’miz olan Yüce ALLAH! SEN, bütün noksan sıfatlardan münezzehsin!” demeleridir. Orada birbirlerine temennîleri de.: “Selâm!.” dır. DUÂlarının sonu ise.: “Hamd, âlemlerin RABBi’ olan ALLAH’a mahsustur.” demeleridir..”
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

SALÂVÂT-ı BEŞÂİRU’L- HAYRAT’ın;
Kur'ÂN-ı Kerîm ÂyetLeri MeÂL ANLAmı:
Resim

SALÂVÂT-ı BEŞÂİRU'L- HAYRAT'ın
Kur'ÂN-ı Kerîm ÂyetLeri MeÂL ANLAmı.:


RAHMÂN ve RAHÎM OLan ALLAH’ın AdıyLa..
Hamd, âlemlerin RABBi’ ALLAH’a mahsustur..

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle mü’minleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“ mü’minleri müjdele.”


نِسَآؤُكُمْ حَرْثٌ لَّكُمْ فَأْتُواْ حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ وَقَدِّمُواْ لأَنفُسِكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّكُم مُّلاَقُوهُ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh (mulâkûhu), ve beşşiri’l- mu’minîn (mu’minîne).: Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanizâ nasıl dilerseniz öyle yaklaşın. Ve kendiniz için (derecelerinizi arttıracak ameller) takdim edin. Ve ALLAH'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na mülâki olacağınızı (kavuşacağınızı) bilin. Ve mü'minleri müjdele.” (Bakara 2/223)

ALLAH’ın, mü’minlerin mükâfatını zâyi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.”


يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Yestebşirûne bi ni’metin minallâhi ve fadlin, ve ennallâhe lâ yudîu ecre’l- mu’minîn (mu’minîne).: Onlar, ALLAH'tan olan ni'meti, fazlı ve "ALLAH'ın mü'minlerin mükâfatını zâyi etmeyeceğini" müjdelemek isterler.” (Âl-i İmrân 171)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle zikreden kalbleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“BENi anın ki, BEN de sizi anayım.”


فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Resim---“Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurun (tekfurûni).: Öyle ise BENİ zikredin ki BEN de sizi zikredeyim. Ve BANA şükredin ve BENİ inkâr etmeyin.” (Bakara 2/152)

“Ey iman edenler! ALLAH’ı çokça zikredin, onu sabah akşam tesbih edin. O sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için size merhamet edendir, melekleri de sizin için bağışlanma dileğindedir. ALLAH mü’minlere çok merhamet edendir. ALLAH’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği selâmdır. ALLAH onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.”


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ (kesîran).: Ey iman edenler, ALLAH'ı çokça zikredin.” (Ahzâb 33/41)

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Resim---“Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ (asîlen).: Ve O'nu, sabah akşam tesbih edin.” (Ahzâb 33/42)

هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا
Resim---“Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bi’l- mu’minîne rahîmâ (rahîmen).: Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O'nun melekleridir ki O, mü'minlere Rahîm(dir). (Rahîm esmâsıyla tecellî eden).” (Ahzâb 33/43)

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا
Resim---“Tehiyyetuhum yevme yelkavnehu selâm (selâmun), ve eadde lehum ecren kerîmâ (kerîmen).: O'na (ALLAH'a) kavuştukları gün onların tehiyyeti (mükâfatı) "selâm"dır. Ve onlara kerim (ikram edilen) bir ecir (mükâfat) hazırlanmıştır.” (Ahzâb 33/44)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sâlih amel işleyenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Ben erkek olsun, kadın olsun sizden hiçbir amel edenin amelini zâyi kılmam.”


فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخْرِجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُواْ وَقُتِلُواْ لأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّن عِندِ اللّهِ وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ
Resim---“Festecâbe lehum RABBuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba’dukum min ba’d(ba’dın), fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum seyyiâtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâ’l- enhâr (enhâru), sevâben min indillâh (indillâhi) vallâhu indehû husnus sevâb (sevâbi).: O zaman RABB'leri, onların DUÂlarına icâbet etti. (Şöyle buyurdu): Sizden erkek veya kadın amel edenin amelini, Ben kesinlikle zâyi etmem. Siz birbirinizdensiniz. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Ben'im yolumda işkenceye uğrayanların, savaşanların ve öldürülenlerin seyyiatlarını mutlaka örteceğim. Ve onları mutlaka, altlarından nehirler akan cennetlere sokacağım, ALLAH'ın katından bir mükâfat olarak. Ve ALLAH, O'nun katında mükâfatların en güzelidir.” (Âl-i İmrân 3/195)

“Kadın ve erkek kim mü’min olarak sâlih bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler ve orada hesâbsız olarak rızıklandırılırlar.”


مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَى إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ
Resim---“Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûne’l- cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb (hisâbin).: Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezâlandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilü’s-salihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü'minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesâbsız rızıklandırılacaktır.”

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle çokça tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şübhesiz ki ALLAH, çokça tevbe eden kimseleri bağışlayıcıdır.”


رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا
Resim---RABBukum a’lemu bi mâ fî nufûsikum, in tekûnû sâlihîne fe innehu kâne li’l- evvâbîne gafûrâ (gafûren).: RABBiniz, nefslerinizde olanı (niyetinizi) daha iyi bilir. Eğer salihler olursanız, o taktirde Muhakkak ki O, Evvâb olanlar (O'na yönelip, tövbe ederek ulaşanlar) için mağfiret edici olur.” (İsrâ 17/25)

“Onlar için RABB’leri katında diledikleri her şey vardır, işte bu muhsinlerin mükâfatıdır.”


لَهُم مَّا يَشَاءونَ عِندَ رَبِّهِمْ ذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ
Resim---“Lehum mâ yeşâûne inde RABBihim, zâlike cezâu’l- muhsinîn (muhsinîne).: Diledikleri şeyler, RABB'lerinin katında onlar içindir. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.” (Zümer 39/34)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şüphesiz ALLAH çok tövbe edenleri SEVer, çok temizlenenleri SEVer.”


وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُواْ النِّسَاء فِي الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىَ يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
Resim---“Ve yes’elûneke ani’l- mahîd (mahîdi), kul huve ezen, fa’tezilûn nisâe fî’l- mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurn (yathurne) fe izâ tetahherne fe’tûhunne min haysu emerekumullâh (emerekumullâhu) innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbu’l- mutetahhirîn (mutetahhirîne).: Sana hayz halinden (kadınların belirli günlerinden) soruyorlar. De ki: “O bir ezâdır. Bu yüzden hayz zamanında (belirli günlerinde) kadınlardan (cinsel olarak) uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise artık ALLAH'ın emrettiği yerden onlarla biraraya gelin. Muhakkak ki ALLAH, tevvabin olanları (tövbe edenleri) sever ve temizlenenleri sever.” (Bakara 2/222)

“Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayandır.”


وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
Resim---“Ve huvellezî yakbelut tevbete an ibâdihî ve ya’fû anis seyyiâti ve ya’lemu mâ tef’alûn (tef’alûne).: Ve O, kullarının tövbelerini kabul eden ve seyyielerini (günahlarını) affedendir. Ve yaptığınız şeyleri bilir.” (Şûrâ 42/25)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle ihlâs sâhiblerini müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kim RABBi’ne kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve RABBi’ne ibâdette kimseyi ortak koşmasın.”


قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا
Resim---“Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid (vâhidun), fe men kâne yercû likâe RABBihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti RABBihî ehadâ (ehaden).: De ki: «Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim RABBine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve RABBine yaptığı ibâdete hiç kimseyi ortak etmesin.” (Kehf 18/110)

“Dinde ihlâs sâhibleri olarak,”


وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Resim---“Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînu’l- kayyimeh (kayyimeti).: Ve onlar, ALLAH için hanifler olarak dînde hâlis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur.” (Beyyine 98/5)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle namazı dosdoğru kılanları müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Namazı dosdoğru kıl; çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.”


اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---“Utlu mâ ûhıye ileyke mine’l- kitâbi ve ekımı’s- salât (salâte), inne’s- salâte tenhâ ani’l- fahşâi ve’l- munker (munkeri), ve le zikrullâhi ekber (ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn (tasneûne).: Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve ALLAH'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve ALLAH, yaptığınız şeyleri bilir.” (Ankebût 29/45)

“Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdir.”


يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
Resim---“Yâ buneyye ekımı’s- salâte ve’mur bi’l- ma’rûfi venhe ani’l- munkeri vasbir alâ mâ esâbek (esâbeke), inne zâlike min azmi’l- umûr (umûri).: Ey yavrum, namazı ikame et (namaz kıl)! Ma'ruf ile (irfanla, iyilikle) emret ve münkerden (kötülükten) nehyet (münkeri yasakla, mani ol). Ve sana isabet eden şeylere (musîbetlere) sabret. Muhakkak ki bu, azmedilen (mutlaka yapılması gereken) işlerdendir.” (Lokmân 31/17)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle RABBi’nin emirlerine itaat eden huşû’ sâhiblerini müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sabrederek ve namaz kılarak (ALLAH’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz ağır bir şeydir, ancak huşû’ duyanlar için değil. Onlar RABB’lerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.”


وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
Resim---“Vesteînû bis sabri ve’s- salât (salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâ’l- hâşiîn (hâşiîne).: (ALLAH'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve Muhakkak ki o (hacet namazı ile), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.” (Bakara 2/45)

الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُو رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
Resim---“Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû RABBihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).: Onlar ki, RABBlerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler.” (Bakara 2/46)

“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken ALLAH’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. RABBi’miz bunu boş yere yaratmadın, SENİ eksikliklerden uzak tutarız, bizi ateş azabından koru derler.”


الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Resim---“Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkı’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), RABBenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ (bâtılan), subhâneke fekınâ azâbe’n- nâr (nârı).: Onlar (ulû’l- elbab, lüblerin, ALLAH'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) ALLAH'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey RABBimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen SUBHÂN'sın, artık bizi ateşin azabından koru.” (Âl-i İmrân 3/191)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sabredenlere mükâfatları elbette hesâbsız olarak verilir.”


قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
Resim---“Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû RABBekum, lillezîne ahsenû fî hâzihi’d- dunyâ haseneh (hasenetun), ve ardullâhi vâsiah (vâsiatun) innemâ yuveffa’s- sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb (hisâbin).: De ki: "Ey iman eden kullarım, RABBinizden sakının. Bu dünyâda iyilik edenler için bir iyilik vardır. ALLAH'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesâbsızca ödenir.” (Zümer 39/10)

“İşte onlar ALLAH’ın hidâyete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sâhiblerinin ta kendileridir.”

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Resim---“Ellezîne yestemiûne’l- kavle fe yettebiûne ahseneh (ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulû’l- elbâb (elbâbi).: O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, ALLAH'ın kendilerine hidâyet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.” (Zümer 39/18)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle RABBi’nin huzurunda hesâb vermekten korkan kimseleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
RABBi’nin huzurunda (hesâb vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır.”


وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ
Resim---“Ve li men hâfe makâme RABBihî cennetân (cennetâni).: RABBinin makamından korkan kimseler için iki cennet vardır.” (Rahmân 55/46)

“Kim de RABBi’nin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa şüphesiz cennet onun sığınağıdır.”

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
Resim---“Ve emmâ men hâfe makâme RABBihî ve nehennefse ani’l- hevâ.: Ve fakat, kim RABBinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).” (Naziat 79/40)

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
Resim---“Fe inne’l- cennete hiye’l- me’vâ.: O taktirde, Muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir.” (Naziat 79/41)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle muttâkileri (takvâ sâhiblerini) müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım. Onlar Resûl’e, Ümmî Peygamber’e uyan kimselerdir.”


وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Resim---“Vektub lenâ fî hâzihi’d- dunyâ haseneten ve fî’l- âhıreti innâ hudnâ ileyk (ileyke), kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’ (şey’in), fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn (yu’minûne).: Bize bu dünyâda ve âhirette (yevm'i’l- âhirde, kıyâmet gününde, hayat gününde) haseneler (güzel ameller, derecat kazandıran ameller) yaz (pozitif derecelerimizi, negatif derecelerimizden daha çok kazandır). Gerçekten biz tövbe edip, Sana döndük. ALLAHÛ TEALÂ, şöyle buyurdu.: “Azâbımı dilediğime isabet ettiririm. Ve rahmetim herşeyi kuşattı. Böylece onu (haseneyi) takvâ sahiblerine ve zekâtı veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, âyetlerimize îmân ederler (mü'minlerdir).” (A’râf 7/156)

الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---“Ellezîne yettebiûne’r- resûlen nebiyye’l- ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fî’t- tevrâti ve’l- incîli ye’muruhum bi’l- ma’rûfi ve yenhâhum ani’l- munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimu’l- habâise ve yedau anhum ısrahum ve’l- aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humu’l- muflihûn (muflihûne).: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma'ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, O'na îmân ettiler ve O'na saygı gösterdiler ve O'na yardım ettiler ve O'nunla beraber indirilen Nûr'a (Kur'ÂN-ı Kerim'e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünyâ mutluluğuna) erenlerdir.” (A’râf 7/157)

“İşte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.”

وَمَا أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُم بِالَّتِي تُقَرِّبُكُمْ عِندَنَا زُلْفَى إِلَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ جَزَاء الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ آمِنُونَ
Resim---“Ve mâ emvâlukum ve lâ evlâdukum billetî tukarribukum indenâ zulfâ illâ men âmene ve amile sâlihan fe ulâike lehum cezâud dı’fi bimâ amilû ve hum fî’l- gurufâti âminûn (âminûne).: Ve sizin mallarınız ve evlâtlarınız katımızda sizi, BİZE yaklaştıracak yüksek değere sahip değildir. İman eden ve sâlih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, onlar için amelleri sebebiyle kat kat mükâfat vardır. Ve onlar, yüksek makamlarda emin (emniyette) olanlardır.” (Sebe’ 34/37)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle itaatkâr ve tevâzû’ sâhiblerini müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
ALLAH’a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele ki ALLAH anıldığı vakit onların kalbleri titrer.”


وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ
Resim---“e li kulli ummetin cealnâ menseken li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmeti’l- en’âm (en’âmi), fe ilâhukum ilâhun vâhıdun fe lehû eslimû ve beşşiri’l- muhbitîn (muhbitîne).: Ve Biz, bütün ümmetler için (kurban konusunda aynı) usulleri tayin ettik ki onlara, (ALLAH'ın) rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine ALLAH'ın İsmi'ni zikretsinler (ALLAH'ın İsmi ile kurbanları kessinler). O halde, sizin İlâhınız Tek Bir İLÂH'tır. Öyleyse O'na teslim olun! Ve muhbitleri müjdele.” (Hac 22/34)

الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---“Ellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum vas sâbirîne alâ mâ esâbehum ve’l- mukîmi’s- salâti ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Onlar, ALLAH'ı zikrettikleri zaman kalpleri titreyenlerdir (ALLAH'tan gelen bir cereyanla kalbleri ve vücutları sarsılanlardır). Onlara isabet edenlere (musîbetlere) sabredenlerdir ve salâtı (namazı) ikame edenlerdir. Ve onlar, onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler.” (Hac 22/35)

RABB’lerine dönecekleri için, verdiklerini kalbleri ürpererek verirler.”

وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
Resim---“Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ RABBihim râciûn (râciûne).: Ve, RABB’lerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalbleri titreyerek yapanlar;” (Mü’minun 23/60)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sabredenleri müjdele. Onlar başlarına bir musibet gelince, biz şüphesiz (her şeyimizle) ALLAH’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz, derler. İşte Rableri katında rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır”


وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
Resim---“Ve le nebluvennekum bi şey’in mine’l- havfi ve’l- cûi ve naksın mine’l- emvâli ve’l- enfusi ve’s- semerât (semerâti), ve beşşiri’s- sâbirîn (sâbirîne).: Ve sizi mutlaka korku ve açlıktan ve mal, can ve ürün eksikliğinden imtihan ederiz. Ve sabredenleri müjdele.” (Bakara 2/155)

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Resim---“Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (râciûne).: Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman.: “Biz ALLAH'a âidiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler.” (Bakara 2/156)

أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
Resim---“Ulâike aleyhim salâvâtun min RABBihim ve rahmetun ve ulâike humu’l- muhtedûn (muhtedûne).: İşte onlar var ya, RABB’lerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidâyete erenler de onlardır.” (Bakara 2/157)

“Şübhesiz ki ben, sabretmelerine karşılık bugün onları mükâfâtlandırdım; gerçekten kurtuluşa erenler, ancak onlardır.”

إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
Resim---“İnnî cezeytuhumu’l- yevme bimâ saberû ennehum humu’l- fâizûn (fâizûne).: Muhakkak ki BEN, onlar sabırlarından dolayı kurtuluşa erenler olduğundan, bugün onlara mükâfatlarını verdim.” (Mü’minûn 23/111)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle öfkelerini yenenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Onlar öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. ALLAH iyilik edenleri sever.”


الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Resim---“Ellezîne yunfikûne fî’s- serrâi ve’d- darrâi ve’l- kâzımîne’l- gayza ve’l- âfîne ani’n- nâs (nâsi), vallâhu yuhibbu’l- muhsinîn (muhsinîne).: Onlar (muttekîler), bollukta ve darlıkta (ALLAH için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları affedenlerdir. Ve ALLAH, muhsinleri sever.” (Âl-i İmrân 3/134)

“Kim affeder, bağışlarsa onun mükâfatı ALLAH’a aittir. Şüphesiz ki ALLAH, zâlimleri sevmez…”

وَجَزَاء سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve cezâu seyyietin, seyyietun misluhâ, fe men afâ ve asleha fe ecruhu alâllâh (alâllâhi), innehu lâ yuhıbbuz zâlimîn (zâlimîne).: Bir kötülüğün cezâsı onun misli kadar kötülüktür. Fakat kim affeder ve ıslâh ederse artık onun ecri (mükâfatı) ALLAH'a aittir. Muhakkak ki O (ALLAH), zâlimleri sevmez.” (Şûrâ 42/40)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle güzel davranışlarda bulunan kimseleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“İyilik edin, şüphesiz ALLAH iyilik edenleri sever.”


وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Resim---“Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbu’l- muhsinîn (muhsinîne).: Ve (mallarınızı) ALLAH yolunda infâk edin (başkalarına verin)! Ve de kendi elinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın! Ve ahsen olun! Muhakkak ki ALLAH, muhsinleri sever.” (Bakara 2/195)

“Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezâlandırılır ve onlara zulüm edilmez.”

مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلاَ يُجْزَى إِلاَّ مِثْلَهَا وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ
Resim---“Men câe bi’l- haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bi’s- seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn (yuzlemûne).: Kim (ALLAH'ın huzuruna) bir hasene ile gelirse, artık onun on misli, onundur.Ve kim bir seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası ile cezâlandırılmaz. Ve onlar zulmolunmazlar.” (En’âm 6/160)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sadaka verenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Borcu sadaka olarak bağışlamanız, eğer bilirseniz, HAKkınızda daha hayırlıdır…”


وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَن تَصَدَّقُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Resim---“Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meysereh (meyseretin) ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn (ta’lemûne).: Eğer (borçlu) zor durumda ise (ödeyemeyecekse) o taktirde durumu kolaylaşıncaya kadar beklenmelidir. Ve (alacağınızı) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Keşke bilseydiniz.” (Bakara 2/280)

“Şüphesiz ALLAH sadaka verenleri mükâfatlandırır.”

إِذْ قَالُواْ لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَى أَبِينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّ أَبَانَا لَفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
Resim---“İz kâlû le yûsufu ve ehûhu ehabbu ilâ ebînâ minnâ ve nahnu usbeh (usbehtun), inne ebânâ le fî dalâlin mubîn (mubînin).: “Yûsuf ve kardeşi, babamıza.: “Gerçekten bizden daha sevgili.” demişlerdi. Ve biz bir grubuz. Muhakkak ki; babamız, gerçekten açık bir yanılgı içinde.” (Yûsuf 12/8)

ResimAzîmOLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle kazançlarını hayır yollarında sarf edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kendilerine rızık olarak verdiğimizden de ALLAH yolunda harcarlar.”


الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---“Ellezîne yu’minûne bi’l- gaybi ve yukîmûne’s- salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Onlar (takvâ sahipleridir) ki, gaybe (gaybte ALLAH'a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler).” (Bakara 2/3)

“Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir.”

قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ وَمَا أَنفَقْتُم مِّن شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Resim---“Kul inne RABBî yebsutur rızka li men yeşâu min ibâdihî ve yakdiru leh (lehu), ve mâ enfaktum min şeyin fe huve yuhlifuh (yuhlifuhu), ve huve hayru’r- râzikîn (râzikîne).: De ki: "Muhakkak ki benim RABBim, kullarından dilediği kimseye rızkı genişletir ve taktir eder (daraltır). Ve bir şey infâk ettiğiniz (verdiğiniz) zaman (o takdirde) O, onun karşılığını verir. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’ 34/39)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle şükredenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Eğer yalnız ona ibâdet ediyorsanız, ALLAH’ın ni’metine şükredin.”


فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلالاً طَيِّبًا وَاشْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Resim---“Fe kulû mimmâ razakakumullâhu halâlen tayyiben veşkurû ni’metallâhi in kuntum iyyâhu ta’budûn (ta’budûne).: Öyleyse ALLAH'ın sizi rızıklandırdığı helâl ve tayyib (güzel, temiz) olan şeylerden yeyin! Ve eğer siz, yalnız O'na kul olduysanız, ALLAH'ın ni’metlerine şükredin!” (Nahl 16/114)

“Eğer şükrederseniz elbette size ni’metimi artırırım; eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”

وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ
Resim---“Ve iz te’ezzene RABBukum le in şekertum le ezîdennekum ve le in kefertum inne azâbî le şedîd (şedîdun).: Ve o zaman RABBiniz size bildirmişti ki; eğer şükrederseniz (ni'metlerinizi) artırırız, eğer küfredenlerden olursanız Muhakkak ki azabım şiddetlidir.” (İbrahîm 14/7)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle DUÂ edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Ben onlara çok yakınım. Bana DUÂ edince, DUÂ edenin DUÂsına karşılık veririm.”


وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Resim---“Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb (karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fe’l- yestecîbû lî ve’l- yu’minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).: Ve kullarım sana, BENden sorduğu zaman, Muhakkak ki BEN, (onlara) yakınım. BANA DUÂ edilince, DUÂ edenin DUÂsına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da BANA (BENİM dâvetime) icâbet etsinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).” (Bakara 2/186)

“BANA DUÂ edin, DUÂnıza karşılık vereyim.”

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
Resim---“Ve kâle RABBukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn (dâhırîne).: Ve RABBimiz, şöyle buyurdu: "Bana DUÂ ediniz ki size icâbet edeyim. BANA kul olmaktan kibirlenenler, Muhakkak ki hâkir ve zelîl olarak cehenneme girecekler." (Mü’min 40/60)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle sâlih kullarını müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
” Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarım vâris olacaktır.”


وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ
Resim---“Ve lekad ketebnâ fî’z- zebûri min ba’di’z- zikri enne’l- arda yerisuhâ ıbâdiye’s- sâlihûn (sâlihûne).: Andolsun ki; zikirden (Tevrat'tan) sonra Zebur'da, arza salih kullarımızın vâris olacağını, yazdık.” (Enbiyâ 21/105)

“İşte vâris olanlar, onlardır. Onlar ki, Firdevs (Cennetin)e vâris olurlar. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.”

أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ
Resim---“Ulâike humu’l- vârisûn (vârisûne).: İşte onlar, vâris olanlardır (mirasın sahibleridir).” (Mü’minun 23/10)

الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Ellezîne yerisûne’l- Firdevs (firdevse), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onlar, Firdevs Cenneti’ne vâris olacaklardır. Onlar, orada ebedî kalacaklardır.” (Mü’minun 23/11)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle Peygamber Efendimize salât edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şüphesiz ALLAH ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin!.”


إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---“İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ (teslîmen).: Muhakkak ki ALLAH ve melekleri, Nebî'ye (Peygamber'e) salât ederler. Ey iman edenler siz (de) O'na salât edin! Ve (O'na) teslim olarak salât edin!” (Ahzâb 33/56)

“Sizlere rahmetinden iki pay versin; size bir nur bahşeylesin ki onunla (yolunuzu görüp) yürüyesiniz, hem de sizi bağışlasın. ALLAH çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِ وَيَجْعَل لَّكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenût tekûllâhe ve âminû bi resûlihî yû’tikum kifleyni min rahmetihî ve yec’al lekum nûren temşûne bihî ve yagfir lekum, vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun).: Ey iman edenler, ALLAH'tan sakınıp korkun ve O'nun elçisine iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nûr kılsın ve size mağfiret etsin. ALLAH çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Hadîd 57/28)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: ŞÂH ABDüLKâDiR-i GeYLâNî ks..

Mesaj gönderen Gul »

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle dünyâ ve âhiret hayırlarıyla müjdelenenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“İnanıp yararlı işler yapanları müjdele.”


وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Ve beşşirillezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihe’l- enhâr (enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl (kablu) ve utû bihî muteşâbihâ (muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: (Ey MuhaMMed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde.: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyâdakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (Bakara 2/25)

“ Dünya hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. ALLAH’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir…”

لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---“Lehumu’l- buşrâ fî’l- hayâti’d- dunyâ ve fî’l- âhırah(âhırati), lâ tebdîle li kelimâtillâh (kelimâtillâhi), zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu).: Onlara, dünyâ hayatında ve âhirette müjdeler (mutluluklar) vardır. ALLAH'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ü’l- azîmdir.” (Yûnus 10/64)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle kurtuluşa erenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kim ALLAH’a ve Resûlüne itâat ederse, o takdirde gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”


يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
Resim---“Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ (azîmen).: (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, ALLAH'a ve O'nun Resûl'üne itaat ederse, o taktirde fevzü’l- azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.” (Ahzâb 33/71)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle âhiret hayatını dünyâ ni’metlerine tercih edenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Mallar ve evlâdlar dünyâ hayatının süsüdür. Bâki kalacak sâlih ameller ise RABBi’nin katında sevâb olarak da, ümit olarak da daha hayırlıdır.”


الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ أَمَلًا
Resim---“El mâlu ve’l- benûne zînetu’l- hayâtid dunyâ, ve’l- bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde RABBike sevâben ve hayrun emelâ (emelen).: Mal ve çocuklar dünyâ hayatının ziynetidir (süsüdür). Bâki (kalıcı) olan sâlih ameller (nefsi ıslâh edici ameller), sevap olarak ve emel (ümit) olarak, RABBinin katında daha hayırlıdır.” (Kehf 18/46)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle kendi ümmetine tâbi olanları müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder kötülükten men edersiniz.”


كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
Resim---“Kuntum hayra ummetin uhricet li’n- nâsi te’murûne bi’l- ma’rûfi ve tenhevne ani’l- munkeri ve tu’minûne billâh (billâhi), ve lev âmene ehlu’l- kitâbi le kâne hayran lehum, minhumu’l- mu’minûne ve ekseruhumu’l- fâsikûn (fâsikûne).: Siz, insanlar için çıkarılmış (seçilmiş) olan, ümmetin hayırlı kişileri oldunuz. Mâruf ile emredersiniz ve münkerden nehy edersiniz (men edersiniz). Ve siz, ALLAH'a îmân ediyorsunuz. Eğer kitap ehli de îmân etselerdi elbette onlar için hayırlı olurdu. Onlardan bir kısmı mü'mindir ve onların çoğu da fâsıklardır.” (Âl-i İmrân 3/110)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle seçilmiş kimseleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Sonra biz o kitabı, kullarımızdan süzüp seçtiğimiz kimselere miras olarak verdik. Onlardan kendilerine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan ALLAH’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır, işte bu büyük lütuftur.”


ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
Resim---“Summe evresne’l- kitâbellezînastafeynâ min ibâdinâ, fe minhum zâlimun li nefsih (nefsihî), ve minhum muktesid (muktesidun), ve minhum sâbikun bi’l- hayrâti bi iznillâh (iznillâhi), zâlike huve’l- fadlu’l- kebîr (kebîru).: Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba vâris kıldık. Böylece onlardan bir kısmı nefsine zulmedicidir, onlardan bir kısmı muktesittir. Onlardan bir kısmı da ALLAH'ın izniyle hayırlarda yarışanlardır. İşte o ki o, büyük fazldır.” (Fâtır /32)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle günahkâr mü’minlere mağfireti müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”


قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim---“Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh (rahmetillâhi), innallâhe yagfiru’z- zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- gafûrur rahîm (rahîmu).: De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki ALLAH, günahların hepsini mağfiret eder (sevâba çevirir). O, Muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen)." (Zümer 39/53)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle tövbe edip bağışlanma dileyenleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra ALLAH’tan mağfiret dilerse, ALLAH’ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulur.”


وَمَن يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّهَ يَجِدِ اللّهَ غَفُورًا رَّحِيمًا
Resim---“Ve men ya’me’l- sûen ev yazlim nefsehu summe yestagfirillâhe yecidillâhe gafûran rahîmâ (rahîmen).: Ve kim kötülük yapar veya nefsine zulmeder, sonra da ALLAH'tan mağfiret dilerse, ALLAH'ı mağfiret edici ve rahmet edici olarak bulur.” (Nisâ 4/110)

ResimAzîm OLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle Sana en yakın kullarını müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği ni’metler içerisinde ebedî olarak kalırlar. O büyük korku onları tasalandırmaz ve melekler onları.: “işte bu size vaat edilen (mutlu) gününüzdür.” diyerek karşılarlar.”


إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا الْحُسْنَى أُوْلَئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ
Resim---“İnnellezîne sebekat lehum minne’l- husnâ ulâike anhâ mub’adûn (mub’adûne).: Muhakkak ki BİZden kendilerine hüsna (güzellikler) ulaşanlar (yazılanlar), işte onlar, ondan (cehennemden) uzaklaştırılanlardır.” (Enbiyâ 21/101)

لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنفُسُهُمْ خَالِدُونَ
Resim---“Lâ yesme’ûne hasîsehâ, ve hum fî meştehet enfusuhum hâlidûn (hâlidûne).: Onun (cehennemin) uğultusunu işitmezler. Ve onlar, istedikleri şeyler içinde ebedî kalacak olanlardır.” (Enbiyâ 21/102)

لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Resim---“Lâ yahzunuhumu’l- fezeu’l- ekberu ve tetelakkâhumu’l- melâikeh (melâiketu), hâzâ yevmukumullezî kuntum tûadûn (tûadûne).: O en büyük dehşet (korku), onları mahzun etmez. Ve melekler, onları karşılar (ve derler ki): “Bu, sizin vaadolunduğunuz gününüzdür.” (Enbiyâ 21/103)

ResimAzîmOLan ALLAH’ım!.
Şu mübârek sözlerinle mü’minleri müjdeleyen Efendimiz MuhaMMed’e salât ve selâm eyle.:
“ Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sâdık erkeklerle sâdık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevâzi’ erkeklerle mütevâzi’ kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, ALLAH’ı çok zikreden erkeklerle ALLAH’ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için ALLAH bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”


إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---“İnne’l- muslimîne ve’l- muslimâti ve’l- mu’minîne ve’l- mu’minâti ve’l- kânitîne ve’l- kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ve’s- sâbirâti ve’l- hâşiîne ve’l- hâşiâti ve’l- mutesaddikîne ve’l- mutesaddikâti ve’s- sâimîne ve’s- sâimâti ve’l- hâfızîne furûcehum ve’l- hâfızâti ve’z- zâkirînallâhe kesîren ve’z- zâkirâti eaddallâhu lehum magfireten ve ecren azîmâ (azîmen).: Gerçekten İslâm olan (ALLAH'a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (RABBine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve ALLAH'ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! ALLAH, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.” (Ahzâb 33/35)

“Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır..”


وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---“Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insan için, çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm 53/39)

وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى
Resim---“Ve enne sa’yehu sevfe yurâ.: Ve onun yaptığı çalışma (amel), yakında görülecektir.” (Necm 53/40)

ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاء الْأَوْفَى
Resim---“Summe yuczâhu’l- cezâe’l- evfâ.: Sonra onun karşılığı eksiksiz olarak ödenecektir.” (Necm 53/41)

ALLAH’ım!
Efendimiz MuhaMMed’e gönüllerin açılmasına, müşküllerin kalkmasına, perdelerin açılmasına vesile olan salât ile salât eyle. Hesap ve Cezâ Günü’ne dek dâim ve çokça selâm eyle..
“Orada onların duâsı.: “Ey RABBi’miz olan yüce ALLAH! Sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin! » demeleridir. Orada birbirlerine temennîleri de.: “Selâm!.” dır. Duâlarının sonu ise.: “Hamd, âlemlerin RABBi’ olan ALLAH’a mahsustur.” demeleridir.”


دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Da'vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tehiyyetuhum fîhâ selâm (selâmun), ve âhıru da'vâhum eni’l- hamdulillâhi RABBi’l- âlemin (âlemîne).: Onların orada DUÂları: “ALLAH'ım, SEN SÜBHÂN'sın (Seni her türlü noksan sıfattan tenzih ederim). Ve onların orada hayatları (tehiyyatları, dilekleri) “Selâm”dır. Ve DUÂlarının sonu, “Âlemlerin RABBi ALLAH'a hamdetmek”tir.” (Yûnus 10/10)

Kaynak.: Beşâiru’l-Hayrat =>Dersaadet/İstanbul (Matbaa-i Âmire.) Hicrî 1337/Miladî 1921..


Resim

M.M.M. MuhaBBetLerimLe...


ResimGÜLResim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön