GÖNÜL GÖZÜ

Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

GÖNÜL GÖZÜ..
(Tasavvufî Yazılar)

Mehmet Emin Bay


ÖNSÖZ.:

Gönül gözü bir aynadır; bu aynada Hakk görünür…
Hakk’tan gelen yansımalar her an yansır bu aynadan…

Gönül gözün açık ise sana nice sır görünür…
Bâzen öyle, bâzen böyle gönle düşen güzellikler,
Dost Emin’de bir deryâdır ama size az görünür…

O ummandan birkaç damla dökebilsem gönlünüze, mutluluğum artar benim, neşem sizle çok görünür…
Dilerim ki Yüce Mevlâ nâsib etsin, gönül gözün açık olsun, bak ki o dem ne görünür, ne görünür…


Kulağın aç iyi dinle,
Kulağına küpe olsun..
İç sesini duy ve işit,
Gönül gözün açık olsun..

Görmediğin nice şeyi,
Bilmediğin bin bir şeyi,
Gösterir o gönül gözü,
Gönül gözün açık olsun..

Gözlerini kapatsan da,
Kulağınla duymasan da,
Çıkar gönül aynasında,
Gönül gözün açık olsun..

Dost Emin der ne güzel şey,
Beş duyudan ayrı bir şey,
Algılanır her türlü şey,
Gönül gözün açık olsun..


Hamd O’nadır, şükürler O’na, her türlü ni’mete ve de aşkına…


Mehmet Emin BAY
(Dost Emin)

Şubat 2013- Ankara..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

GÜZEL..

Bir sonbahar günü Ankara’dan çıktım yola besmeleyle, İstanbul’a gidiyorum. Bir güzellik bir güzellik, anlatmak mümkün değil… Gören gözü vermişse El-Basîr, görürsün, görürsün de titrer erirsin güzellikten…
Sonbaharın olgun güzeli mi, yoksa ilkbaharın coşkulu kıpır kıpır, hayata yeni merhaba diyen güzeli mi güzel dersen, güzellikler güzeller Güzel’inden geldiği için hepsi birbirinden güzel derim..

Güzeller güzeli seyrana çıkmış
Onda güzel, şunda güzel, sende güzelmiş..
Kendini seyredip aynaya bakmış
Onda güzel, şunda güzel, sende güzelmiş..

Toprakta ot olup yeşile çalmış
Çiçeklenmiş her yer rengarenk olmuş
Güzeller güzeli kendini görmüş
Onda güzel, şunda güzel, sende güzelmiş..

Kanatlanıp uçmuş gökte kuş olmuş
Denizlerde yüzen bir balık olmuş
Hayvandan insana nice can olmuş
Onda güzel, şunda güzel, sende güzelmiş..

Beşerken gelişip insan görünmüş
Kendinden kendine mümin kul olmuş
Dost Emin Tanrıyı her yerde görmüş
Onda güzel, şunda güzel, sende güzelmiş..

Resim
Yoldayım sağımda solumda muhteşem bir tablo izliyorum. Bayıldım… Baygın, baygın gözlüyorum, zaten mümkünü yok ayılmanın…
Çam ormanlarının görkemli, esrarlı koyu yeşili içinde envai çeşit yeşil, sarı, kızıl renklerle farklı farklı ağaçlar, ağaççıkların desenleri…
Bu üç boyutlu harika tabloyu gören göz nasıl etkilenmez güzellikten… Nasıl o en büyük, o tek büyük, o ezel ebed bȃki olan El-Musavvir’i düşünmeden gelir geçer buralardan insan olan, gözü olan...
Şükür ki gören gözü, ulvi duyguları veren değerlendirecek aklı da vermiş… Zaten baygındım dostlar, birkaç ay önce Antalya’da begonvillerle bezenmiş bir güzel bahçeden denize bakarken bayılmıştım… Ayılmadan tekrar bayıldım..

İçtim kevser oldum sarhoşi
Mümkünü yok ayılmanın..
Gördüm duydum her şey bir hoş,
Mümkünü yok ayılmanın..

Yeşil güzel, mavi güzel,
Sarı güzel, kızıl güzel,
Hakk yaratmış her şey güzel,
Mümkünü yok ayılmanın..

Güzelleri yaratan kim,
Bakan kim ki gören de kim,
Gözden kalbe gösteren kim,
Mümkünü yok ayılmanın..

Kevser içen durmaz erir,
Sarhoş olur bunu bilir,
Güzellikler Hakk’tan gelir,
Mümkünü yok ayılmanın..

Gördü gözler gönül coştu,
Aşka düştü dışa taştı,
Güzellikten dilim şaştı,
Mümkünü yok ayılmanın..

Dost Emin der mȃsiva boş,
Kevser içtim oldum sarhoş,
Gördüm duydum her şey bir hoş,
Mümkünü yok ayılmanın…

Resim
Ormanların şahane renk cümbüşünün yukarısını gök mavisi ve öbek öbek bulut beyazları süslüyor ve ben Bolu’ya gidiyorum. Şöylece düşledim, ezelde elest bezminde sadece biz mi “beli” dedik Rabbimize? Yoksa tüm yaratılan canlı, cansız her şey mi? Tüm mahlȗkat Hȃlık’ına secde ediyor, ezel ebed sen bizim yüce Rabbimizsin diyor…

Ya bu senfoniye ne demeli? Nereden çıktı demeyin, gece oldu İstanbul’da ve bir güzel sesle uyandım uykudan. Rüzgȃr, yağmur şıpırtıları, artı, yan bahçede yatıp kalkan fındık

dalları… Aman Allah’ım bir coşku ki sormayın gitsin… Şükür Yaradan’a, gören gözle titreyen gönül telleri, şu anda ilahi bir senfoniyi işiten kulağıyla titrer oldu…

Ȃlâdır sıfatın her yerde mâlum,
Gören göz işiten kulak vermişsin..
Titriyor gördükçe yüreğim, gönlüm,
Gören göz işiten kulak vermişsin..

Şükür ki görürüz her şeyde seni,
Damlayız ummanda biliriz bunu,
Duyduk dinledik biz güzel sesini,
Gören göz işiten kulak vermişsin..

Şarkıdır cümbüştür neşe içinde,
Dönerler halkalar halka içinde,
Her zerre Hu çeker ayrı biçimde,
Gören göz işiten kulak vermişsin..

Dost Emine latif bir ruh vermişsin,
Allah’ına ȃşık gönül vermişsin,
En büyük neşeyi ona vermişsin,
Gören göz işiten kulak vermişsin…

Resim
Es –Semi’den mesaj var… Bu güzel armoni neler söylüyor bize? Biz derken kimisi dinlerken senfoniyi çıkar göklere, kimisi sürünür henüz bu yerde… Yani kimine makam olur kimine perde… Bir konser izlerken orkestrayı dinlerken gelen şiiri hatırladım,

Kûn deyince o anda cümle ȃlem var olur,
Kimine perde olan kimine makam olur,
Çaykovski masalında zil çalar davul vurur,
Kimine perde olan kimine makam olur..

Pesden tize geçerken bütün sazlar Bir olur,
İlahi bir sestir ki gönüllerde Hu olur,
Süfli olan yükselir belki de âlȃ olur,
Kimine perde olan kimine makam olur..

Gönül titrer derinden müzikle Hakkı bulur,
Dost’u duyar Dost Emin Dost’a kul köle olur,
Sazlar bütünleşir de Hakk’dan gelen ses olur,
Kimine perde olan kimine makam olur …

Resim
Gören gözle görür, işiten kulakla dinler, yaşarsın O’nunla güzellikler içinde, makamlara ulaşırsın kalkar her
perde…Güzeli, gördüm, dinledim bir hoş geçirdim günümü ve gecemi, darısı dostlarıma..
“Güzel” her yerde hazır ve nazır, “Güzel”i görmek için bakmasını bil, sesleri dinlerken duymasını bil...

Gönül gözü açık olan görür güzel şeyleri,
Kulağında dinler durur esrarengiz neyleri,
Damağında tatlı Kevser netsin acı meyleri,
Allah'ını tesbih eder titrer onun tüyleri..

Resim
Hamd O’nadır, şükür verdiklerine, aşk olsun o muhteşem “Güzel”e...

Güzellikler her yerde,Snden geliyor çünkü,
Yaradan sensin Tanrım güzellik sende çünkü...

31/10/2006 İstanbul..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

HAMAL

Hamal yâni taşıyıcı diye bildiğimiz yük taşıyarak ekmek parasını kazanan insanları çok görmüşsünüzdür. Çok ağır paketleri, ambalajlı kolileri, denkleri sırtlar ve iki büklüm halinde büyük bir baskı altında zorlanarak hareket ederler. Çoğu kez kan ter içinde kaldıkları uğraşlarında çektikleri acı ve riskleri bizler tam bilemeyiz…
Hayatını çeşitli şekillerde yaşayan her insan için değişken olmakla birlikte, hayatı devam ettirmek, tıpkı bir hamalın karşı karşıya kaldığı ağır bir yükün taşınması işi gibidir. Hayat bâzen insan için taşınılması çok zor olan bir yüktür. Bu yük nasıl oluşur içeriği nedir derseniz, insanların değer yargılarıdır, kavramlardır, sosyal dayatmalardır, ilkelerdir, komplekslerdir, kaprislerdir, ekonomik ihtiyaçlar ve ihtiraslardır ve benzeri insan kıskaçlarıdır…Bu kıskaçlar insanı ezer durur..
Bu yük altında insan bunalır. Bunalan insan kaçış yolu arar veya aklını kullanarak bu baskıları nasıl azaltacağını hatta bu yükten nasıl kurutulacağını düşünür…
Bu noktada genel bir ifâdeyle “hayata anlam katmak” gerekliliği ortaya çıkar. Peki nasıl? İnsanlar değişik nefis basamaklarına sahip olup, beşer özelliğinden yükselerek İnsan-ı Kȃmil mertebesine kadar ulaşabilirler. İşte her mertebedeki insan için hayata anlam katmak çok değişik nitelikler göstermektedir. Nefs-i Emmâre mertebesinde sadece benlik ve bencillik içinde nefsinin tatminini düşünen insan kendi nefsini tatmin edip hayata anlam kattığını hayatın yükünü hafiflettiğini sanarak dünya malı, mülkü, zevki için her yolu mübah sayar ve aldığı tatmin duygusunu yeterli bulur ki bu geçici ve aldatıcı sonuçlar verir. Örneğin hayatına anlam katmak için para biriktiren bir cimri hayatta korku içinde yaşar, birikimlerini kaybetme korkusu onu yer bitirir ve bir gün kendi kaybolur gider… Eğlence, içki, kadın, kumar gibi süflî işlerle hayatlarına anlam katanların sonuna bakarsanız gerçekte kendini kandırıp pişman, perişan bir şekilde göçüp giderler... Kimisi de zamanını boşa harcayacak şeylerle uğraşır ve sayılı günler geçince bomboş geçen bir ömür geçirdiğini ya anlar ya anlamaz gider… Akıllı olan aklını kullanan ise önce durumunu saptar. Sorulara cevap arar. ”Ben kimim?” der, “Dünya nedir ?” der, “niçin?” der ve hayatın gerçek anlamını bulmaya yönelir. Allah’ı tanır, kendini tanır ne için yaratıldığını idrak eder ve kulluk şuuruna erer… Nefsini terbiye eder, benlik ve bencillikten sıyrılır ve Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği kulu olur. Allah rızasını kazanmayı esas gâye edinir. Mertebesi yükseldikçe hayat ona yük olmaktan çıkar, hatta zevk olur… Aşk duyar mâşukuna kul olur… O zaman en büyük Velî’yi bulur… Allah onunla dost olur ve hayat korkusuz, ızdırapsız, huzurlu bir süreç olur… Dünya bir cennet bahçesi olur, hayatın yükü yok olur… Gâyemizi MEVLÂmıza bir şiirle ifâde edelim;

Resim
Esas gâyem budur benim, SANA kulluk edebilmek,
Şükür ile zikir ile SENİ her an anabilmek,
Seni görüp her bir yerde sevgi ile bakabilmek,
Esas gâyem budur benim, SANA kulluk edebilmek..

Doğru yoldan ayrılmadan HAKk yoluna girebilmek,
Aldanmadan şu dünyaya HAKk yolundan gidebilmek,
Gördüğüne “Hu!.” diyerek gerçeklere erebilmek,
Esas gâyem budur benim, SANA kulluk edebilmek..

Hem canlıyı hem cansızı senden bilip sevebilmek,
Aşkın ile küle dönüp SANA doğru uçabilmek,
Dost Eminin tek dileği her an SENle olabilmek,
Esas gâyem budur benim, SANA kulluk edebilmek…
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

DÜŞÜNCE..

Her insanın bileşiminde Allah’ın verdiği ruh olduğu için; bedensel özelliklerini ikinci plana iten, yâni ibâdetle, riyâzetle ruhsal özelliklerini ön plana çıkarabilen insanlarda diğer insanlarda pek görülmeyen, bilinmeyen ruhsal kaynaklı doğuşlar, sezişler, hisler ve kerâmetler derece derece görülebilmektedir. Bu sonuçların görülmesinde dinsel veya yöntemsel önemli ayrıcalıklar yoktur, zirâ Allah her kuluna kendi ruhundan verdi… O halde bir kerâmet gösteren Budist veya Hıristiyan seni şaşırtmasın.

Müslüman ise şöyle düşünmeli; Allah’ın insanlara uygulamaları için emrettiği şeriat en son olmakla, en mükemmelidir. Şeriatı tam uygulayan Müslüman ruhsal gelişim için en ideal ortamı yaratmış olur ve ruhsal olarak hızla yükselebilir. Şeriat olarak kast edilen ise Allah’ın razı olacağı ibâdet ve davranışların tümü olup, örnek alınması gereken Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) in hayatıdır…

Peygamberimizin sünnetine uygun yaşarken yaradılış sırlarını tefekkür etmekle ve de zikir ile Allah’ın rızasına ulaşırsan ( ki amaç budur ) ruhun menşe’ine dönme yolunda kemȃlȃta erer… Ne mutlu…

Kemȃlȃt ile ilgili bir şiirim şöyle:

Öyle bir çarktır ki bu,
Cansızken canlı olur..
Kemâlâta erenler,
Döner menşe’i bulur..

Karıncayken çalışır,
İnsan olan kul olur..
Kemâlâta erenler,
Döner menşe’i bulur..

Kenz-i Mahfi görünür,
Gören gözler mest olur..
Kemâlâta erenler,
Döner menşe’i bulur..

Dost Eminim diyor ki,
Her şey döner BİR olur..
Kemâlâta erenler,
Döner menşe’i bulur..


Bu aşamalara ulaşan yolda olanlarda göreceli olarak kerâmetler ( olağandışı oluşumlar ) görüleceği doğal olmakla birlikte, çok önemli olmayıp yolcu için doğaldır.

Ruhun yücelip de Arş’a yükselirsen işte kurtuluş… Cennet dedikleri o kemȃlȃt mevkiine girenler için, erenler için her yer birdir, ha burada ha orada… Yine bir şiir;


Farkı yoktur bilen bilir,
Ha burası ha orası..
Arayanlar O'nu bulur,
Ha burada ha orada..

Bilen bulur, bulan ölür,
Benlik biter, birlik olur..
Cisim burda görünse de,
Ha burada ha orada..

Mutmâindir onun kalbi,
Ne olursa O'na tâbi,
Sefâsı hoş cefâsı hoş,
Ha burada ha orada..

Hakk’ı burdan gayrı bilme,
Aramaya dışa gitme,
Dost Eminim dikkat eyle,
Ha burada ha orada..


Önce fikrimiz, düşüncemiz, Allah’a kulluk yolunda olursa yolumuz bizi olgunluğa yâni kemȃlȃta ulaştıracaktır..

Dost Eminim sapma sakın Allah'a giden yoldan,
Düşünceni güzel eyle, kaçsın gitsin pis şeytan,
Sen nefsinle cihad eyle, yardım eder Yaradan,
Mertebeni yükseltir O, umut kesme Tanrı'dan..


Bir düşünceydi arz ettim, en iyisini Cenâb-ı Zü’l- Celȃl bilir… İnsan-ı kȃmil olmayı Allah’ım nâsib etsin inşallah. Ȃmin…

26/05/2007
Ankara..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

SIRR!.

“Sırr” nedir?
Meraklanıp durma.
Sırr sensin!. Sırr insândır, yâni İnsân-ı Kȃmil…
Sen kendini bil sırrı bil…
Sırr olduğun bilirsen;
HAKk’ın eli olursun seninle verir, yâni sen verirsin O verir…
HAKk’ın dili olursun sen demezsin, O söyler…
HAKk gözüyle görür gözlerin…
Her dileğin olur, zirâ O diler…
Sırr olduğun bilirsen;
Zikir senden sanadır..
Şükür senden sanadır…
Sırra eren yok olur, sırra eren var olur…
Varlık içre halk olur…

O halde;
HAKk yolunda bir er ol, sırrına er bir kul ol…
Ayrı düşme sen “sır” ol…
Sen iste O işlesin, O da senden işlesin…
Büyüktür O, çok büyük, senden işliyor küçük…
İlim öğren kendin bil, kendindeki sırrı bil…
Sırra erdin ise sen, seversin sevilirsin,
Aşk içinde yok olur zevk içinde erirsin…


Resim

Namaz kıldım, oruç tuttum,
İman ettim SENden SANA..
Hacca gittim, zekȃt verdim,
İbâdetim SENden SANA..

Seni gördüm her yanımda,
Selâm verdim SENden SANA..
Çağırdın da girdim yola,
Ȃşık oldum SENden SANA..

Halkı sevdim HAKk’ı gördüm,
İnsânlara hizmet ettim,
Her geleni SENden bildim,
Gönül verdim SENden SANA..

Her şey SENİ tesbih eder,
Mü’minlerin rahmet bekler,
Niceleri gelir gider,
Döneceğiz SENden SANA..

Aşk ateşin içim yakar,
Dost Eminim Dost'a yakar,
Gözyaşlarım durmaz akar,
Hayran oldum SENden SANA!.
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

UMMAN!.

Bir Umman düşünün uçsuz bucaksız…
Gözle seçemediğimiz su zerrecikleri buharlaşıp gökyüzüne yükseliyor…
Sonra bu su buharı kümeleşiyor bulutlarda… Bulutlar çeşit çeşit büyüklü küçüklü, gri ve beyazıyla renk renk her biri ayrı şekil. Rüzgȃr ne yönden esiyorsa bulutlar ona uyarak hareket halinde… Ve bu bulutlar kuruyan topraklara, çatlayan dudaklara su götürüyor yâni yağmur yağdırıyor. O yağmur ki hayat veriyor, canlılık veriyor ya da canlı olanı hareketlendiren canlandıran suyu getiriyor… Dedik ya bulutlar çeşit, çeşit, kimisi yavaş, küçük taneli ama sürekli yağmurlar yağdırıyor ki toprak suyunu rahatlıkla emip hayat fışkırıyor, kimi bulut ise hızlı, iri taneli ve kısa süreli sağanak yağışlar yağdırıyor ki etkisi kısa süreli oluyor ve sel olup akıyor… Su hayat veriyor, canlılık veriyor, filizler fidan, fidanlar ağaç oluyor… Sonra evet sonra, bulutların bıraktığı su tekrar ummana yâni ilk menşe’ine ya akarsu olup dönüyor, ya buharlaşıp dönüyor, tekrar umman oluyor… Bu arada umman yine eski umman, ezeli ve ebedi sınırsız umman hep ama hep bȃki kalıyor…


Teşbih.:
Umman: İlahî hakikat denizi,
Bulut: Nebîler, Velîler,
Yağmur: İlahî rahmet incileri, ruhsal gıda.


Dost Eminim bir katreydin buhar oldun göklerde,
Bulut gibi aslını bil yağmur olup yağ yere,
Irmak, nehir, çağlayan ol ummana koş sen hele,
Umman seni kucaklasın varlık birdir ȃlemde..



UMMAN - I

Bir ummana düştüm de ben, tutunacak dal aradım,
Umman büyük dallar küçük arasam da bulamadım,
Yüzdüm durdum tek başıma ummanda bir damla gibi,
Umman beni kabul etti, ben yok oldum, umman oldum..

Dost Eminim ummandasın ummanda yok olmalısın,
Tutunacak dal arama sen ummana dalmalısın,
İhlȃs ile yüz ummanda ummanda yok olmalısın.
Mevlâ belki nâsib eder, Allah’a yar olmalısın..



UMMAN-II

Umman sana gebe iken,
Sen kendini bilemezdin..
Sen ummanda katre iken,
Sen kendini bilemezdin..

Dalgalandın düştün ayrı,
Sanma sakın umman gayrı,
Olamazsın ondan ayrı,
Sen kendini bilemedin..

Dost Emin der ummandasın,
Sanırsın ki bir damlasın,
Sen ummandan bir aynasın.
Sen kendini bilemedin…
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

PERDELER-PERDECİLER.:

Kelime-i Tevhid bize hakikati vurgular. Allah’tan başka ilâh olmadığını dilimizle ikrar, kalbimizle tasdik ederiz.
Allah vardı, O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu.” deniyor hadiste. Elbette öyledir ve şimdi de aynen öyledir… Hakikat Ehli bilir, görür ve birebir HAKk’ın varlığı, Bir’liği içinde yaşarlar…
Ef’al O’nun, Sıfat O’nun, Vücȗd O’nundur… HAKk’la birlik olmuş Hakikat Erenleri için ne kadar güzel bir terennümdür.:
“Lȃ İLȃHe İLLâ ALLAH.”
… Arada mâni yoktur, engel kalkmıştır. Dünyada mı cennette mi ne derseniz, zȃhir, bȃtın o târifsiz güzellikler sarmıştır ârif olanı… Allah bizleri de o mutlu zümreye dȃhil etsin, hicâbımız olmasın inşallah. Bu dileğimiz aşağıdaki şiir oldu;


Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız,
Yüz yüze görüşelim olmasın aracımız,
Ne varsa aramızda kalksın ayrı gayrımız,
Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız..

Ben Sen’leyim burada Sen’i göremiyorum,
Yıkamışlar beynimi Sen’i bilemiyorum,
Yanlış yerde arıyor Sen’i bulamıyorum,
Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız..

Hȃlbuki buradasın kalbimin içindesin,
Sen’le birlik olmuşum birlikte benimlesin,
İstediğin şekilde değişen biçimdesin,
Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız..

Her hareket Zȃt’dandır görünen sifâtındır,
Maddî gözle bakar da insânoğlu aldanır,
Her şeyin temelinde BİR şey olan HAKk vardır,
Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız..

Perdeyi açtım bugün kabuğumdan sıyrıldım,
Ne Sen kaldı ne de ben zȃhir bȃtın TEK oldum,
Arıyorken ben Sen’i kendimde Sen’i buldum,
Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız..

Dost Emin’im iyi bak nerede cânânımız
Cânân diye bildiğin oymuş bizim cânımız
Zevk içinde izle sen burada yansımayız
Ne dersin ey Sevgili kalmasın hicâbımız…

(Hicâb.: Perde, engel)
En son dostemin tarafından 06 Oca 2021, 15:56 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim
Peki, büyük çoğunluk için hakikat yolunu kapatan, HAKkın güzelliklerinden alıkoyan perdeler (yalancı ilâhlar) nelerdir ve bu perdeleri kimler nasıl koymuş araya?.

Genel anlamda insânın nefsi onun perdesi veya perdecisi olmuştur, ta ki nefsini arıtarak yükselenler müstesnâ.
İnsânoğlu çoğunlukla nefs-i emmâresinin elinde oyuncak olmuş ve Kur’ÂNda belitildiği üzere hayvan seviyesine hatta daha aşağılara inmiştir.
Somut olarak para, mal, mülk hırsını ele alalım. Maddî şeylerle tatmin ve mutlu olacağını sanan ve bunları elde etmek, biriktirmek, yığmak gibi emellerle yaşayan insân için tüm uğraşı, onu “hakikat” e karşı perdelemiş olur. İhtiras arttıkça da perde kalınlaşır…
Aynı şekilde yaşamın anlamını hiç düşünmemiş olan kişi benzer şekilde âilesine, çocuklarına bağlanıp başka bir şey düşünmeyebiliyor. Diğer biri şehvetinin oyuncağı olup, ömür tüketiyor. Şöhret, makam düşkünleri, benlik, gurur ve kibriyle yaşayanlar da bir başkaları…
Bütün bunları perde olarak, yalancı ilâhlar olarak görebiliriz. Bu perdeleri oluşturan perdecileri de kısaca târiflemek gerekirse; insânlara kötü nefsin isteklerini değerli, geçerli veya iyi kavramlar gibi dayatan toplum değerleridir...

Günümüz toplumunda dünya ön planda hatta tek planda tutulup hakikat yolu görmezden gelinmekte ve insânların nefislerine hoş gelen perdeler örülmektedir. Perdeciler günün koşullarına uygun çeşitli perdeleri üretmekte ve insânların hizmetine vermekteler!.. Perdeleri artan insân ve toplumlar da doğru yoldan çıkmaktalar…
Perdecilere yüz vermeyelim. Kur’ÂN'a bakıp tarihte yoldan çıkan kavimlerin sonunu görelim, düşünelim…


Perdeleri kaldır ki makama erişesin,
Her türlü sırra erip Mevlâ’ya kavuşasın,
Perdeleri kaldırmak nefis için zor gelir,
Mü’min olan o dur ki zor ona kolay gelir..

ALLAH’ı unutturan her şey perdedir sana,
Nefsini tatmin eden güzellik tuzak sana,
En şerefli mahlȗksun kȃmil insân oldunsa,
Dost Eminim ne mutlu doğru yolu buldunsa..


Perde senin nefsindir. Nefsini terbiye et, yüksel. Hakikate er, tevhide gir, HAKk’la birlik ol… Dünyan cennet olsun, ahretin ȃsan… ALLAH razı olup, kulum desin, sevdiklerinden etsin. Mutluluk sendedir haydi kolay gelsin…
ALLAH celle celâlihu yardımcımız olsun, ȃmin!.

08 /08/ 2007
Ankara..

ResimDost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim
KUL HAKKı..

Bir daha ya görür ya göremeyiz dostum, ne olur helâl et hakkını kalmasın kul borcumuz.
Rahmândır, Rahîmdir Gaffâr olan Rabbimiz, affeder inşallah günahımız, çünkü biz O’nun yarattığı nazlı birer kuluyuz…
Kul Hakkından korkarım, helâlleşelim dostum, böyle ister Mevlâmız… Sevelim, sevilelim, hoş görelim ayrı değiliz ki aynı HAKk’ın kuluyuz..

Bakın ŞiiR ne diyor;


Helâl et sen hakkını benden de helâl olsun,
Hesap günü huzurda yüzlerimiz ak olsun,
Kalmasın hiç borcumuz ödeyelim burada,
Biz temiz olalım ki ALLAH da razı olsun!.

Kul hakkı kalmaz ise diğer günahlar gider,
Zirâ Mevlâ Rahmân’dır O bağışlar affeder,
Helâlleşelim dostum bu dünya gelir geçer,
Pişmanlık fayda etmez hesabı burda gider!.

Dost Eminim diyor ki kul hakkı koymayalım,
Bu dünyada kalb kırıp ahları almayalım,
Sevelim sevilelim kibirli olmayalım,
Helâlleşelim burda ahrete kalmayalım…


Küçük, büyük demeyelim, kimin hakkı kimde ise bilinmez, helâlleşmiş olursak kalmaz kula borcumuz… İhmal etmeyelim aman kul hakkıdır korkumuz…
ALLAH celle celâlihu; kul hakkından kurtulmuş, rızasını kazanmış kullarından eylesin, günahlarımızı bağışlayıp cennetine nâil etsin İnşâe ALLAH!. Ȃmin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

İRŞAD!.

Rüya ȃlemindeydim, bir zevkin içindeydim, elde kadeh, Kevser tatlı, ser hoştum, içmekteydim…
Bezm-i Mey ehliysen eğer, neler içer, neler görürsün meğer…
Birbirinden güzel sâkiler sunarlar çeşit çeşit kadehlerde şaraplar, meyler…
Bir sâki geldi aşkı sundu bana dem yerine. Bir diğeri bir başka aşkı doldurdu kadehe… Aşk üstüne aşk içtim de bir hoş oldum, yâni “ser hoş” oldum…

İçtim kevser oldum sarhoş,
Mümkünü yok ayılmanın..
Gördüm duydum her şey bir hoş,
Mümkünü yok ayılmanın..

Resim
Elde kadeh geldiklerinde, sâkiler pek sevilir meyhânelerde, bir gizemli hoşluktur sunulan kadehlerde…
Aşk irşadın gâyesidir, aşkı sunan sevgili mürşidindir. Mürşidin, meclisteki şarap sunan sâkidir, sunulan şarapsa kevserdir…
Nice sâki tanıdım ki kendileri de ser-hoş… Sen de iç şarabını da mâşukuna koş… Sâkiler birbirinden güzel sundukları ayrı güzel…
Rüya böyle, ne sen sor dostum ne ben söyleyeyim, gerçek olmayan aşkı neyleyim… Gönül ister ki her ÂN her yerde Kevser içeyim, zikir edeyim, HAKk’ı bileyim…
Ne ȃlȃ değil mi?.

Aşk yolunun yolcusuyum ne âlâ,
Hak yolunun bir tozuyum ne âlâ,
Ȃşık mıyım mâşuk muyum ne âlâ,
Ben cân mıyım cânân mıyım ne âlâ..

Dost Eminim aşka düşmüş ne âlâ,
Kevser içmiş başı dönmüş ne âlâ,
Yok olunca varı bulmuş ne âlâ,
Sevgiliye bir kul olmuş ne âlâ…
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

ÇÖL..
Bir ÇÖLdüm, kumları rüzgȃrla savrulan, gecesi dondurucu, gündüzü alev alev yanan… Cânsızdım, yalındım, maddeydim… Bir gün nasıl oldu da yakan güneşin önüne yağmur bulutları geldi, düşlememiştim bile…
Çiseledi yağmur usul usul, kumlar ıslandı, toprak çamur kıvamına geldi. Su rahmetti… Su ve toprak birleşti bereketin simgesi gibi…
Tohum geldi, ilk tohum, yeşerdi, ortama cân geldi… Ne güzeldi yeşil renk ÇÖL ortasında ne güzel…
Otlar büyüdü ağaca durdu, yapraklar büyüdü çiçeğe durdu… İlk meyveler ne hoştu meraklı kuşlar için… Ağaç kendine şaştı, nereden çıktım ben diye…
Meyveler olgunlaştı çeşit çeşit… Her meyve yeni bir tohumdu yeni ağaçlar için ve yeni tohumlar yeni cânlar demekti, ama önemli olan ilk tohumu bilmekti…


Tohumdan tohum çıkar,
İlk tohum nerden çıkar?.

İşte bunu bilenler,
Kemâlâta ererler,
Kemâlâta erenler,
Menşe’ine dönerler..

Ol demeseydi Hȃlık,
Nasıl olurdu mahluk..

İşte bunu bilenler,
Kemâlâta ererler,,
Kemâlâta erenler
Menşe’ine dönerler..

Resim
İlk tohuma: “Ol!.” dedi,
Çiçekler meyve verdi,
Tohumdan tohum geldi,
Vahdete kesret dendi..

Çokluk sanma BİR’i gör,
Vahdetin sırrına er,
Senden görünendir BİR,
Dost Eminim bunu der..

İşte bunu bilenler,
Kemâlâta ererler,
Kemâlâta erenler,
Menşe’ine dönerler..

Nâsib ederse Tanrı, ÇÖL kumu ıslanır da bitkiye yatak olur, tohumdan bitki çıkar hayvanata yem olur… “Ol!.” der ise ol Padişah, çöl yeşerir vaha olur, “Ol!.” der ise yüce sultan çölde beşer hayat bulur…

Dönüşümdür işin aslı esası,
Her işte mevcuttur Tanrı yasası,
Başıboş sanmayın olan işleri,
Her işte mevcuttur Tanrı yasası..

Atomun içinde hareket olur,
Atomlar birleşir molekül olur,
Dilerse element veya cân olur,
Her işte mevcuttur Tanrı yasası..

Hücreden bitkiye gelişim olur,
Bir yandan hayvanlar hayatı bulur,
Zamanla beşere erişim olur,
Her işte mevcuttur Tanrı yasası..

Beşerken idrȃki açık olanlar,
Tanrı nâsib eder insânlar olur,
Tanrıyı bilenler HAKka kul olur,
Her işte mevcuttur Tanrı yasası..

Şereflenir insân kulluk ederse,
Doğru yoldan gidip HAKkı bilirse,
Yükselir makama HAKka giderse,
Her işte mevcuttur Tanrı yasası…

Dost Emin diyor ki perdeyi kaldır
Gerçekleri görüp merteben artır
Olgunlaş burada Tevhide gir dur
Her işte mevcuttur Tanrı yasası…



ResimDost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

ÇÖLden çıkan bir Beşer,
ALLAH’ın takdiriyle insân,
belki de Kȃmil İnsân olur yâni HaLiFe
İşte budur mucize…

Hiçbir mahlȗk yanaşmadı teklife,
Kabul dedi insân oldu halife,
Bu sır nedir ayân olur ârife,
Halifesin, halifesin, halife..

Teklif etti emâneti göklere,
Dağlar, yerler, gökler kaldı geride,
İnsân aldı emâneti kendine,
Halifesin, halifesin, halife..

ALLAH sana halifelik bahşetti,
Aklın ile iradeni lütfetti,
Kulluğun bil ibâdetin yap dedi,
Halifesin, halifesin, halife..

Bu dünyaya niye geldin bilsene,
Etrafında yüce HAKk’ı görsene,
İraden var uyma kötü nefsine,
Halifesin, halifesin, halife..

ALLAH’ı bil mȃsivâdan câhil ol,
Kötü nefse zulüm eyle zâlim ol,
Zü’l- CeLiLi CemȃL bilip Halîm ol,
Halifesin, halifesin, halife..

HAKk dilerse insân olur halife,
HAKkın, eli, kolu, olur halife,
Dost Eminim sana derler halife,
Halifesin, halifesin, halife…

Yüce ALLAH celle celâlihu nâsib etsin Halifelik versin, ȃmin
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

GECE ve AŞK..

Gece soğuk ve sessiz. Uyku derin mi derin, tatlı mı tatlı… O da ne?. Bir kıpırtı içinde, bir göz kırpma, bir tatlı ÂN, evet bu O!. Kalksana usul usul, dilde besmele ile kalk… Aman duymasın kimse, bozulmasın tılsım. Ȃşıklar arasındaki en güzel ÂNdır bu yaklaşım, adım adım… Sağ adımını at Tevhid ile “Lȃilȃheillallah”, ihlȃsla bütün benliğinle titre ve terennüm et sevgiliyi… Sol adımında yine O ve dilinde güzel ismi… Ne güzellik Yâ Rabb, aşkını duymak kalbte, titremek o hakiki sevgiyle… Yürek kıpır kıpır, yürü çeşme başına, aman dikkat sessiz ol duyguların kaybolmasın ne yaparsın sonra?.. Yürü çeşme başına ya da koş ki içini ve dışını tertemiz etsin, ak pâk etsin El- Kuddüs… O da ne?. Karanlıklar sanki yok oldu da her yer nûrla doluyor… İçim bir hoş oluyor, gece aydınlanıyor… Dilimde zikir, kalbimde şükür… Evet aşk dile geliyor!..

Aşk târifsiz bir duygudur ve nâsibi olana büyük ödül. Aşk olmasa ne zevki kalırdı yaşamın?. Seni sıcak yatağından fırlatan, soğukta ısıtan, nûruyla aydınlatan aşktır… Mâşuk her ÂN seninledir, seni bırakmaz, mıknatıs gibi çeker… O’na kavuşmak yâni vuslat, mir’acın olur, mir’ac namazla olur… Aşkın ereği vuslattır, ȃşığın en büyük hazzı O’nun için namazdır… Bu hazzı bilen bilir… Dur namaza haydi bu bir vuslat demidir… Aşkın dâim olsun, geceler hiç bitmesin, sevgiliyle birlikte bilemezsin neredesin...



Resim

AŞKk!.

Bu ne güzel bir aşk ki kaldırır yatağından,
İçine nûrlar doğar gece karanlığından,
Sesler gelir derinden bu İlahî ruhundan,
Titrer gönül bu aşkla haber gelir bâtından..

Aydınlanır iç dünyân O’nun parlak nurundan,
Diller O’nu zikreder huzur bulur adından,
Dalarsın bir ummana ıslanırsın suyundan,
Bu dünyâyı terk edip sıyrılırsın mekândan..

Sevgili münezzehtir hem mekân hem zamandan,
Sevgiliye ulaşır yok olursun dünyâdan,
Maddî olan değişir her şey yansır mânâdan,
Tek bir ses duyulur ki HAKkı anar durmadan..

Aşk duyar ȃşık olan, çağrı gelir Dost’undan,
Gece karanlıkları aydınlanır nurundan,
Kaybolur maddî olan titrer gönül Aşkından,
Ayrı kalmaz hiç bir şey gayrı kalmaz Allah’tan..

Bu ne güzel aşktır ki kalkarsın yatağından,
Gecenin karanlığı aydınlanır nurundan,
Ȃşık Mâşuk bir olur Yaradan’ın Aşkından,
Nice güzellik gelir Dost Emin’e Dost’undan
..


Resim Dost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

MUCİZE.:

Aşk’dır gördüğün yaşamdaki mu’cize…

”Hiçbir şey yoktu ve sadece O vardı.”“Halen de öyledir” der sufiler.
Ezel, ebed Mâşuk varsa Aşk olmaz mı? Elbet bilen bilir en büyük mu’cizedir…
Aşk da hep vardı ve halen de var…

Ol!.” deyince Mâşuk, yayıldı aşk her bir yere ve zamana, sonsuz…

Aşk, ne önce, ne şimdi, ne de sonra olamaz O’nsuz…

Olağan olan şeyde Aşk yoktur, onun için mu’cize gerek ve dostum dikkatle bak her yanın dolu mu’cize…

Yaratan bir hediye vermiş kalbimize, bizler nokta nokta her birimiz mu’cize…

Alev alev yanıyor kȃinat bu aşkın ateşinden, “Aşk Ateşi” acaba dokunmaz mı hiç size?.

Yoklayın belki içindedir, girmiştir gönlünüze…

Farkında olmak gerek, girmediği yakmadığı zerre yok cihanda, “Aşk Ateşi” ezelden beri yakar çünkü o bir mu’cize…

Ȃşık, Mâşuk nerededir? Göründü mü hiç size? Dikkat eyle göreceksin bir tek Aşk var, mu’cize…

Zȃhirdeki makro ȃlem, mikro ȃlem mu’cize, aşka düşmüş döner durur, aşkla yanar mu’cize…

Ȃşık sever Mâşukunu aşk ile, Mâşuk sever Âşıkını Aşk ile… Târifi yok bir kavramdır aşk denilen mu’cize… Ȃşık kimdir, Mâşuk kimdir, kimden kime mu’cizedir aşk denilen mu’cize?.

Olağandışı olana mu’cize derler, mu’cize olanda akıl yoktur, mantık yoktur ve aşk bir mu’cizedir ki Aşk gelince akıl durur...


Mu’cize.: İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika. Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise. * Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir. Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir..

Resim

Şimşek çakar gök ışıldar yağmur yağar rahmet olur,
Benzeri yok bir duygudur aşk gelince akıl durur..
Aşka düşen zevkten erir târifsiz bir huzur bulur,
Benzeri yok bir duygudur aşk gelince akıl durur..

Bir ceryana kapılırsın istesen de kaçamazsın,
Çok güzellik yaşasan da kimselere açamazsın,
Yaradan’ın bir lütfudur satılmaz o alamazsın,
Benzeri yok bir duygudur aşk gelince akıl durur..

Her aşığın aşkı başka târifleri bir başkadır,
Ȃşık mâşuk bir tanedir acep neden his başkadır,
Hikmeti çok Yaradan’ın yaratılan hep başkadır,
Benzeri yok bir duygudur aşk gelince akıl durur..

Dost Emin'im bu ne hâldir, aşk gelince akıl durur,
Anlatılmaz bir duygudur zȃhir ilim orda durur,
O İlahî bir duygudur lügat biter sözler durur,
Benzeri yok bir duygudur aşk gelince akıl durur…


Resim Dost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

NÛR..

Nûrdan geldin, Nûrdan geldin, Nûrsun sen…
Nûr üstüne Nûrdu En-Nûr… Habîb’ini kendi Nûruyla var etti... MuhaMMed’in Nûru’yla da bu evreni gösterdi. On sekiz bin ȃlemde zerrelerin içinde yapıtaşı Nûrdandır… Sen de Nûrdan geldin güzelim, etrafa iyi bak parlıyor her tarafın Nûrdan oluşmuş her şey… Bak ki gözün hemen kamaşır, Nûrlar durmaz uçuşur…

Yoğuşmuş bir Nûrsun sen görünensin…
Yoğunluk kalkar bir gün bu dünyâdan gidersin…
Nûrdan geldik Nûruz biz, çeşit çeşit renklerde Nûra tâbi kuluz biz…
Bu ȃlemde her gördüğün yoğunlaşmış bir Nûrdur daha doğrusu En- Nûr’un bir şavkı gibidir…
İyi bak Nûrlar arasında gezersin, sen de bir Nûrsun. Nûr’dan geldin, Nûr’sun sen…

Taşta toprakta O’nun Nûru var,
Halk ettiği mahlȗkatın her zerresinde,
Yeşilde mavide sarıda morda,
Nereye baksam O’nun Nûru var…

Bir gülsün bu ȃlemde görünen, bir ödülsün bu ȃleme verilen, işte birkaç satır Dost Emin’den;

Nûr içinde yerin varsa dünyâda,
Nûr içinde yerin olur ukbâda..
Nûru veren neden verir burada,
İşârettir verecektir ukbâda..

Nûrlar doğsun çiçek açsın ruhunda,
Sır kalmasın en-Nûr ile aranda..
Mutlu ol sen hem burada hem orda,
Nûru bulan inan yanmaz narında..

Dost Emin’im HAKk’ı düşler Nûrunda,
Nûrdan gelen Nûrla yaşar dünyâda..
Nûru ile olur bir gün yurdunda,
Nûr ödüldür parlar insân ruhunda..

Resim

Nûru bize veren MeVLâ,
Nûrun bizden hiç ayırma..
Mutluluktur o dâimî,
Nûrun bizden hiç ayırma..


Resim Dost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

KISSA.:

Sultân ordusuna emir verdi.: “Şu nehirden geçip karşıdaki araziyi zapt edin ki orası çok güzel bir yer.” Ne köprü vardı ne de sal. Yetkili kumandanlar toplanmış kara kara düşünürlerken bir asker yanaşıp dedi ki.: “İsterseniz ben bir köprü kurabilirim.” “Nasıl olur?” Diye bakıştı kumandanlar fakat memnun oldular. Zâten başka çareleri yoktu. Askerin suyu geçerken ıslanmasını istemiyorlardı. Malzemeler geldi ve sabaha kadar hummalı bir çalışmayla köprü yapıldı. Ordu sâlimen nehrin karşısına geçti ve gün ışıdığında vezir övünçle Sultân’a koştu. Çadıra girip el pençe divâna durduğunda guruluydu. Sultân sordu ve vezir övünerek nasıl köprü yapıldığını ve askerlerin ıslanmadan nehri geçtiklerini anlattı.

Sultân öfkeden kızardı.: ”Bilmez misin ben suyun içinden doğrudan geçsinler diye emir vermiştim!.” Vezir şaşırdı.: "Ama nasıl olur ıslanacaklardı” diye kekeledi.

Sultân askerlerin suyu yüzerek ve yürüyerek geçmelerini istemişti ki ıslanıp temizlensinler. Zirâ erler kirlenmiş ve kokuyorlardı, aynı zamanda zorluklar içerisinde nehri geçen askerler hem temiz hem de gerçekten tecrübeli iyi birer asker olabileceklerdi…



HİSSE.:
=>Sultân ne söylerse bir hikmet vardır…
=>Hayattaki kolaylık ve rahatlık bâzen iyi sonuç getirmez.
=>Şeytân seni zorluklardan koruyormuş gibi yanaşabilir.
=> “Cefâ” çekmeden “Sefâ” sürülmez.
=>Zorluk çekerken Rahmet Denizi’nde ıslanabilirsin.
=>v.d..


Resim Dost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

PIRILTILAR -I-

Nokta gibi parlar bir şey, göz önünden uçuşur, ya da bir yakamozda bir kıpırtı oluşur, yâni bir pırıltı…
Bâzen gönlüne mȃnȃ ȃleminden bir takım özlü, felsefik belki Ledünn iİminden bir cümle gelir, bâzen de bir etki altında âniden bir tefekkür doğar, işte bunlara “PIRILTI” dedim ben.
Pırıltıları temâlarına göre sınıflandırıp benzer konularda yazmalıyım diye not alıp bekletiyordum. Sonra notlar birikip zaman geçince güncel olarak nedenlerini unuttuğumu ve sonunda çağrışım bile vermeyeceklerini gördüm. Bu nedenle bundan böyle geldikçe bu pırıltıları kaydetmeyi düşündüm. Belki ilerde işlenip açılabilir..

Resim

* Yüksek dağların zirvelerinde bembeyaz bir taç gibi bir kar örtüsü vardır. Beydağlarında bu manzarayı gördüğümde öncelikle bu güzelliği yaratana şükrettim, zevkle seyrettim. Sonra şöyle düşündüm; farazî olarak dağlar göklere yükseldikçe Yüce Mevlâ’ya yakınlığı artan Kȃmil İnsânlar gibi alt kısımdakilerden farklı olarak İlahî Rahmet ve Yetkinlikle donanmayı simgelemek üzere taçlandırılmış gibi… Dağ ne kadar yüksekse kar ve buzdan tacı o kadar kalın ve görkemli oluyor tıpkı Velîler ve Nebîler gibi…

* Az konuş =>Çok konuşan lüzumsuz laflarla pot kırar, kalb kırar ki tâmiri zordur.
* Az ye =>Çok yiyenin yiyeceğinde haram olan veya şüpheli yiyecekler olması ihtimâli artar.
* Az uyu =>Çok uyudukça şeytân rüyâda senin nefsini azdırabilir. Ayrıca ALLAH’ın Rızasını kazanacağın eylemlere yeterli zamanın olmaz.
* Çok ibâdet et =>İbâdet ettikçe sırlar kapısı daha çok açılır.

* Yaratımdaki sonsuz başkalıklar, sonsuz güzellikleri sergiliyor…

* Kur’ÂN-ı Kerim’de birçok ayetlerde “Hiç düşünmez misiniz… aklınızı kullanmaz mısınız” şeklinde uyarılar yer alır. Bunu şöyle yorumladım ki her oluşum ALLAH’tandır ve O =>“KÛN=OL!.” demeden hiçbir şey olmaz yâni insân olarak bunu bilin, âciz olduğunuzu bilin bir yaprağı bile sizin oynatmanız mümkün değildir. Bu gerçeği bilin.
Bilin ki sadece ALLAH.: “OL!.” der ise o şey hemen olur. Bunu düşünün, bunu akıl edinin… Böylece O’nun “OL!.” demesi için isteklerinizi dileklerinizi O’na iletin, dua edin. Tâbii isteklerinizin HAKkınızda hayırlı olmasını belirtiniz ki akıl bunun içindir. Hakikat Yolcusu bunu bilir ve hiç olduğunu bilir.

* ALLAH yolunda bir kazanç elde etmedikten, ruhunu tekȃmül ettirip, kemȃlȃta erip Kȃmil İnsân olmadıktan sonra nefs-i emmâresini tatmin için yaşayân insân uzun yaşasa ne olur, kısa yaşasa ne olur.

* HAKk'a tâbi olan tâbii olur..

* Sabırlı ol ki muradın olsun..

* En büyük düşman kendi nefsindir, nefsini düşünen nefsiyle baş başa yapayalnız kalır..

12/01/2008..

Resim Dost Emin..

كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Resim---“Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn (ta’kılûne).: ALLAH size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.” ((Bekara 2/242))

يَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Resim---“Yâ kavmi lâ es'elukum aleyhi ecrâ (ecren), in ecriye illâ alellezî fetaranî, e fe lâ ta'kılûn (ta'kılûne).: Ey kavmim, ona (onun karşılığında) sizden bir ecir (ücret) istemiyorum! Eğer ücretim varsa, ancak beni Yaratan'a aittir. Hâlâ akıl etmez misiniz?” (Hûd 11/51)

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
Resim---“Ve lekad yesserne’l- kur’âne lî’-z zikri fe hel min muddekir (muddekirin).: Ve andolsun ki Biz, Kur'ÂN'ı, zikir için kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?” (Kamer 54/17)
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

DUÂ..

Huzurundaki huzurumuzu dâim eyle ALLAH’ım!.

Dâim huzurundayız yüzümüzü ak eyle ALLAH’ım!.

NÛRunla aydınlansın yolumuz, karanlıkları bizden ırak eyle ALLAH’ım!.

Bizler âciz ve nâçiz yâni birer HİÇ’iz, HİÇLiğini BİLenlerden eyle ALLAH’ım!.

Gören göz ver, işiten kulak. Bizden CeMȃLinle işle ALLAH’ım!.

Kulluk Bilincini ayırma belleğimizden kulluğumuzu bilenlerden eyle ALLAH’ım!.

MuhaMMed Mustafa (aleyhisselâm) Hazretlerinin şefâatini ve himmetini nâsib eyle, O’nun ruhaniyetinden bize güzellikler yansıt ALLAH’ım!.

TEVHİD’e eren, TEK’liği bilen, sadece seni görenlerden eyle ALLAH’ım!.

Hakikate ermiş, rızanı bulmuş, SEN'den yansıyan Halifen olmuş, aşkınla yanmışlardan eyle ALLAH’ım!.

Cânını değil SENİ cân bilen, SENinle yaşayıp, SENin çün ölenlerden eyle ALLAH’ım!.

Güzeller güzeli sevgili SENsin, aşkını dâim eyle ALLAH’ım!.

Mȃsivâyı uzak, şeytânı ırak, kendini yakın eyle ALLAH’ım!.

ADını dilde, mekȃnını gönülde eksik koyma ALLAH’ım!.

Dost Emin’i dost et, mü’min kulun et,
AŞKINLa yansın sonra külün et, ayırma bu dostu, SANA yakın et ALLAH’ım!.

Şükürler SANA, diyemem fazla, anlarsın hȃlden razı ol bizden eyle bol RAHMet RAHMÂN ALLAH’ım!. celle celâlihu..

Resim

Ȃmin!. Ȃmin!. Ȃmin!. Ȃmin!..

Resim Dost Emin..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

PIRILTILAR -II-


Resim

* Yaratılanlar ya da yansımalardan hangisi güzel diye bir seçim yapmak yanılgıdır. “Güzel” den çirkin şey sadır olmaz ki… Her şey işleviyle, göreviyle gelir ve o işlev için en güzelidir...
Yâni “Ahsen-i Takvîm” olarak yaratılmıştır… Sen, yaşadığın mekȃn ve zamanda işlevin için en güzel yaratımsın, bir pırıltısın… Parlar geçer güzellikler ama yeni yeni sonsuz sayıda güzellikler gelir ve onlar da geçer. Bil ki bu hareket Bȃki olanın bir isbatıdır…

Resim

* Dünyâ bir sergi salonu gibidir. Eserler her ÂN değişmektedir. Bakan göze göre değişik duygular verir… Bil ki sana bu zevki El-Musavvîr verir ki, her boyuttan, her resimden, her müzikten yansıyan O’dur…
Bugün buradaysak güzelim, yarın orada. Burada şimdi böyle, yarın orada olacağız öyle… Her şekilde her yerde yansımayız “BiR”-likte… Var seyreyle ve kulağın aç iyi dinle, bu güzellikler hep senin için. Senden işleyen kim?. Kendinden kendine bir AŞKktır bu, işliyor için için…

Resim

* Bir güzele AŞKk, mecâzîdir. Onu tüm güzelliğin içinde gören AŞKk ise Hakiki AŞKktır…

Resim

* Kendi iç benliğinden bir an bile ayrı kalamayan insân, her bir şeyi kuşatmış olan yaratan ALLAH’ından nasıl ayrı kalabilir?


Resim

* DNA molekülü nasıl bir nokta ise o cânlı için, sen de bir noktasısın maddî ve manevi ȃlemlerin… Açıldıkça sergilersin tüm özelliklerini ve güzelliklerini…

Resim

* Tüm oluşlar Küllî İradenindir, senden oluşana cüz'i diyorlar…

-Resim

* Çok şey bildiğini söylersin, hiçbir şey bilmediğini BiL yeter… Çok şey olduğunu söylersin, hiçbir şey olmadığını BiL yeter…

Resim

* CeLȃL içre CeMȃL’i gör HAKkı BiL…

Resim

* Akıl almaz şu muazzam var oluşu var eden muazzam bir yaratan vardır, o da şüphesiz ALLAHtır…

Resim

* Benlik; yâni gurur, kibir, kendini beğenme, seviyesinden hoşnut olma halidir ki, yükselmeyi, kemȃle ermeyi önlemiş olur.. Kemȃle eremeyen yâni Kȃmil İnsân olamayân kişi HAKk’a vasıl olup vuslâta eremez. Vuslâta eremeyen devrÂN’ı tamamlayamadığından HAMdır…

Resim

* Hakikat Ehli için avamın şeriatı değişir.

Resim

* Doğru yolda olmak HAKk Nizamı’na uymaktır…

El Musavviru celle celâlihu.:
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

ŞEYy..

Üzüm yerken birden aklıma düştü;
Yaratılan her şey O’nu sever, O’nu özler. Bu açıkça bilinmese de İlahî bir hikmettir. Mahlȗk, en güzel sıfatlarını ortaya serer ve Hȃlık’a kavuşmayı arzular… Toprak ve su en güzel özelliklerinden verir ve örneğin üzüm olur… Niye verir? Sevgiliye ulaşmak için vasıta yapar üzüm taneleri nefis tadını insânlara sunar ağızlar tatlanır, ballanır ama gerçek hazlar üzüm tanesindedir… Neden dersen? O AŞKk içinde kendini özlediği Mâşuk’una sunmaktadır, vuslât ile yok olmaktadır ve O olmaktadır. Mâşuk burada bir diğeridir ve bir diğeri o kadar çoktur ki… Vahdet kesretle görünmektedir… Mâşuk Bir’dir ancak sonsuz sayıda Âşık halinde AŞKkı yaşar... Kendinden kendinedir bu AŞKk… Her şey aslında bir şeydir ve bir şeyse her şey…

Aşağıdaki şiirde bu durum yâni kesrette vahdet anlatılıyor, tefekkür etmek de sizlere düşüyor...


ŞEYy..

Bir şey iken her şey oldun,
Bir şey misin her şey misin?.
Her bir yeri nura boğdun,
Bir şey misin her şey misin?.

Mekȃnın yok neredesin,
Her yerdesin görünmezsin,
Câhillere bilmecesin,
Bir şey misin her şey misin?.

Mü’minlerin kalbindesin,
Düşünenin fikrindesin,
Dervişlerin zikrindesin,
Bir şey misin her şey misin?.

Hem ezelsin hem ebedsin,
Hem bȃtınsın hem zȃhirsin,
Hem sonsuzluk hem zerresin,
Bir şey misin her şey misin?.

Var da sensin yok da sensin,
Kȃdir olan mutlak sensin,
Hem celȃlsin hem cemȃlsin,
Bir şey misin her şey misin?.

Yücelerin yücesisin,
Sen gönlümde efendisin,
Mâşukumsun sevgilimsin,
Bir şey misin her şey misin?.

Söylenecek her söz sensin,
Yazılacak kitap sensin,
Kuralları koyan sensin,
Bir şey misin her şey misin?.

Hayat veren bir nefessin,
İşitilen her tür sessin,
Gören gözde güzelliksin,
Bir şey misin her şey misin?.

Mü’min olan seni bilsin,
Dost Emin'in gönlündesin,
AŞKk ateşin hiç sönmesin,
Bir şey misin her şey misin?…


Kesrette yâni çokluk ortamında var görünen “şey”ler sonsuz sayıda ve hepsi ayrı özellik ve niteliktedir, birbirlerine benzemez hiç biri. Toplamda tümünü Vahdet yâni Bir halinde düşündüğünde noksansız varlık; SubhânALLAH, Vâhidü’l- Ahad’ı bulursun... Aşağıdaki şiir bakın ne diyor?



HİÇBİR ŞEYy..

Ayrı, ayrı yaratılmış her bir şey,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey,
Düşündün mü neden böyle güzel dost,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey..

SuphânALLAH noksansızdır bilirsin,
Her bir şeyi sergilemiş görürsün,
Aklın almaz şaşırırsın kalırsın,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey..

Vahdet burda görünürken kesretse,
Gördüklerin ayrı birer ögeyse,
Her ögede ayrı sıfat var ise,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey..

O’ndan gelen tüm sıfatlar özgündür,
Kimi inci kimisiyse zümrüttür,
Esmâ, esmâ müsemmâdan görünür,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey..

Beden benzer rûhu ise benzemez,
Fizik benzer kimyasıysa benzemez,
Mekȃn benzer zamanıysa benzemez,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey..

Dost Emin'im TEK’den gelmiş her bir şey,
Tek olanlar menşe’inde tek BİR şey,
ALLAH TEKdir yoktur gayrı hiç bir şey,
Birbirine benzemiyor hiçbir şey..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

PIRILTILAR - III -
Resim

PIRILTILAR -III-

* Her işte her oluşta bir değil bin bir hikmet vardır…

*Sabır, geçmişi düşünüp üzülmemek, geleceği düşünüp endişe duymamaktır. O halde ÂN’nı yaşamak sabırlı olmanın sonucudur. ÂN’da yaşayân HAKk TeȃLȃ’nın verdiği kulluğunu bilir ve huzur içinde, zevk içinde, AŞKk içinde olur, dâim zikirde olur. Sevgiyle bakar, sevgiyle görür, gerçek şu ki dostum dem bu demdir…

* DOSt’a dost olmuşsan eğer bu dostluk şereftir her şeye değer..

*Bakıyorduk, arıyorduk… Bu neden, niçin, neden böyle?. Saçlar ağardı hâlâ arıyorduk nihâyet şükür dedik bulduk, bulduk!. “Neyi?.” deme =>DOSt’u bulduk AŞKkı bulduk…

* Bazı insânlar bir şey kazanmak uğruna farkında olmadan çok şeyi kaybedebilirler. Tıpkı bazılarının dünyâyı kazanmak uğruna âhireti kaybettikleri gibi…

* Ayrı görme sen halkı, odur HAKk’ın Eseri
Dikkatlice bak ona görürsün Müessiri…

* İnsân âcizdir, bî-idrâktir. ALLAH’ın sonsuz hikmetlerinden ve bu hikmetlerin uyum içinde olduğundan haberi yoktur. Lütuf olur da bir tane hikmetini idrâk ederse kendini âlim sanır…

* Şu gördüğün güzellikleri var edeni, El-Musavvir’i düşün; Sen bakar bakar da büyük bir hazz duyarsın, incelik şurda ki, sen haz alırım sanırsın ancak gerçekte O alır hazzı…
“Ne güzel manzara, ne hoş çiçek, ne cici çocuk!.” dersin ama sen demezsin O der…
* Kaderine göre bir işlev için gelirsin. İlahî Çizgi şaşmaz. Sonuç için gerekli sebepler oluşur ve kaderinde öngörülen işlevin mutlaka olur.
Ancak İlâhî Çizgi'ye aykırı olarak iradeni kullanırsan zorluk ve mutsuzluk görürsün, uygun olarak irade kullanırsan (ki bu, Sırat-ı Müstakim'dir) kolaylıklar ve mutluluklar senin olur…

* ALLAH’ın Velîleri yıldızlar gibidir, kimisi güneş kimisi gezegenlere benzerler. Her biri ayrı nicelik ve niteliklerde parlayân ziyâlardır. Onların ziyâsı En-Nûr’dan yansıttıkları NûRdur… Her biri ALLAH’ın dileğince NûR saçar, sakın onları aynı sanma her biri ayrı özellik ve güzelliktedir. Her birinden ayrı görüyorsan HAKk’ın NûRu’nu, ne mutlu!..

* Sütü temiz olanın yoğurdu temiz olur, yoğurdun temiz ise ayranın temiz olur…

* Oruç =>yiyerek değil =>yemeyerek tutulur...

Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz." buyurmuştur..
(Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002, İbni Abdu'l-Berr, Cami'u Beyan'il-İlmi ve Fazlihi, 2/90-91; İbn Hazm, el-İhkam, 6/82; Abd ibni Humeyd, Müsned; İbni Adi, Kamil; Suyuti, Menahil el-Safa, 193; 1027; Suyuti, Cami el-Sağir, 4603)

El Musavviru celle celâlihu.:
Resim

En Nûr celle celâlihu.:

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

ŞEMS!.

Şems, yâni güneş, ışıtır her bir yeri…
Rahmân'ın rahmeti gibi ayırmaz şunu bunu, güneş ışığı da girebildiği eve verir aydınlığını…
Şems, yaşadığında saldı ışığını ve hâlen ışıtıyor gönülleri ve ısıtıyor HAKk Âşığı'nı…
O Şems ki, görür, bakar, bir kıvılcım çakar, tutuşur fȃkir bir dervişin kalbi, ortaya AŞKk çıkar… Eğer kalbinde bir kıvılcım var idiyse, üfler de alev alır parlar nerdeyse…
Ya da alev alev yanmaktaysa HAKk Dostu'nun yüreği, bir nazar eder, alev biter kor olur…
O Şems ki, bir kor gördüyse eğer, için için yanan bir Mevlânâ ise yâni, üfleyerek kül eder, yok ederek var eder…
Ne zaman ziyâret etsem ürperir içim AŞKkla dolar, şiir olur dilden akar. Aşağıda dile gelenlerden bir kaçı;


Resim

ŞEMS!. ŞEMS!.

HAKk’tan geldi HAKk’a döndü,
Şems, Şems, Şems, Şems!.
Yeryüzünü aydınlattı,
Şems, Şems, Şems!.

Neden geldi bu, ya,
Niçin koştu şu Konya’ya,
Neler verdi Mevlânâ’ya,
Şems, Şems, Şems!.

Mâşuk O'na AŞKkı verdi,
AŞKk Ateşi alevlendi,
Mevlânâ’yı yaktı gitti,
Şems, Şems, Şems!..

Bu nasıl bir AŞKk Ateşi,
Yanar durur yoktur Eşi,
Özler cânlar O Güneşi,
Şems, Şems, Şems!.

Mevlânâ’nın AŞKkıdır Şems!
Dost Emin'in Dostudur Şems!
Yüzyıllardır parlıyor Şems!
Şems, Şems, Şems!.


Resim

ŞEMS!.

İçimde bir AŞKk yeniden doğdu,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..
Mıknatıs gibi çekti yanına,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..

Sessiz konuştu gizlice benle,
AŞKkı bul dedi Mâşuk seninle,
Çıkarsın belki bir ulu yere,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..

Mevlânâ kalktı kapıyı açtı,
Işıklar saçtı içim açıldı,
AŞKkım tutuştu nurlar saçıldı,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..

Gönüller yakan AŞKk bir tanedir,
Şems’in açtığı yol bir tanedir,
Mevlânâ der ki HAKk bir tanedir,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..

Geldim Mevlânâ Şems’ten selâm var,
Titredin hemen HAKk’tan selâm var,
Dost Emin der ki Dost’dan selâm var,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..

Rahmet Rüzgȃrı esiyor burda,
Neler göründü bana Dergȃhta,
Şems’in Nûrusun Yüce Mevlânâ,
Titreyen gönül Şems’ini buldu..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

ŞEMS AKŞAMI!.

Gökteki şems battı karanlık oldu,
Şems’in türbesinde ışıklar doğdu,
Görünen Şems değil O’nun nuruydu,
Şems’in türbesinde ışıklar doğdu..

Türbenin altından yukarı çıktı,
Gülen bir nazar ile kendine baktı,
Kendini kendinde gördüğü andı,
Şems’in türbesinde ışıklar doğdu..

Dost Emin türbede gördüğün nurdu,
Şems batmaz ışıktı HAKkın nuruydu,
Câhil karanlığı ışığa boğdu,
Şems’in türbesinde ışıklar doğdu..
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim

KENDİNDEN KENDİNE..

Güneşin etrafında dönen gezegenler veya diğer gök cisimleri, her biri kendi yörüngesinde dönüp duruyor, tıpkı atomun içinde dönmekte olan elektronlar gibi… Cânlılara, insânlara dikkat ettim ki, onların da yörüngeleri etrafında hayat akışları devam ediyor, doğuyor, yaşıyor ve ölüyorlar… Topraktan gelip toprağa giden bir beden veya ALLAH’tan gelen ve yine O’na dönen bir RÛH var… O halde tüm yaratılmışlar bir devran içinde, izledikleri yörünge çizgisinde giderek başlangıç noktasına tekrar dönüyorlar. Yâni başlangıç ve sonuç noktası aynı nokta oluyor…

Yüce ALLAH bir Hadis-i Kudsî de.: “Gizli bir hazine idim, bilinmeklik istedim ȃlemleri yarattım.” buyuruyor. Başlangıç noktası bu… "OL!.” dedi ve o anda oldu cümle ȃlem, başladı hareket, başladı devran... Açıldı gizli hazine, saçıldı güzellikler... Bu muazzam oluşumu havsalanız alıyor mu?


ALLAHım çok büyüksün,
Havsalamız almıyor,
Gerçek varlıksın, teksin,
Havsalamız almıyor..

Nûrun kaplamış yeri,
Hem yeri hem gökleri,
Yarattın melekleri,
Havsalamız almıyor..

İnsâna görev verdin,
Yeryüzüne gönderdin,
Bana kulluk et dedin,
Havsalamız almıyor..

Uyardın insânları,
Gönderdin kitapları,
Açtın nice sırları,
Havsalamız almıyor..

ALLAH'ı gör her yerde,
Kalksın önünden perde,
Sakın görmedim deme,
Havsalamız almıyor..

Dost Emin inanıyor,
Kȃfir tesadüf diyor,
Kör olanlar görmüyor,
Havsalamız almıyor..


Görünen, bilinen cismanî hareketin dışında bir de insânda duygu ve düşünce oluşumu da var ki, diğer yaratıklardan ayrıcalığı meydana çıkıyor. (İnsân yeryüzünde ALLAH’ın halifesidir ve en şerefli mahlȗktur. ALLAH insâna akıl ve irade verdi ve düşünerek doğru yolda olmayı emretti.) Hareketteki obje, cisim de olsa, düşünce de olsa “mahlȗk”tur. Yâni yaratılmış “halk” edilmiştir. Yoktan var eden “Hȃlik” tır ve hiçbir şey yok iken O var idi ve yine de öyledir. Zirâ yaratan O, yok eden O, o halde her hȃlükȃrda var olan tek O’dur. Görünen görünmeyen her türlü oluşumlar “OL!” noktasında ve “Ol” deminde aynen devam ediyor. Tümüne (Tevhid-i Ef’al) denir tasavvufta. Yâni tüm fiiller oluşumlar BİR’den gelir, bize görünen çokluk (kesret) aslında TEK (vahdet) dir. Bu akıl havsala almaz oluşumların tümünün menşe’i (çıkış kaynağı) BİR’dir. Yaratan Bir’dir… Belirmişlerin görünenlerin hepsi “Gizli Hazine” (Kenz-i Mahfi) den sergilenmiştir. Sergi salonu sonsuzdur, sergilenenler sonsuz, izleyenler de sonsuz… Yâni Dost’un her şeyi kendinden kendinedir…

Başı SENsin sonu SENsin,
Bu esrarın sırrı SENsin,
Ȃlim SENsin ilim SENsin,
SEN kendinden kendinesin..

Kâh önümde görünensin,
Kâh gözlere görünmezsin,
Mü’minlerin gönlündesin,
SEN kendinden kendinesin.

Câhil bilmez neredesin,
Hȃlbuki SEN her yerdesin,
Hem yerdesin hem göktesin,
SEN kendinden kendinesin..

Dost Emin'in kalbindesin,
Dervişlerin zikrindesin,
ALLAHım SEN çok yücesin,
SEN kendinden kendinesin..


Seni senden senin gibi işleyen beni benden benim gibi işliyor…
Sen kendini varlık görürsen eğer, aldanırsın, yanılırsın… Düşün ve bul kendinden kendine işleyen O’ymuş meğer…
Hamd eden kimdir kime, zikir kimdendir kime, senin diliden çıkan dualar kimden kime? Bir noktasın sen O’ndan, işler senden Kendi’ne…


Selâm SENden SANAdır,
Dua SENden SANAdır,
Zikir SENden SANAdır,
Fikir SENden SANAdır..

Ne yaparsan SANAdır,
Zannetme ki O'nadır,
Bir aynaya bakarsan,
Selâm SENden SANAdır..

Her şeyi O'ndan iste,
Tüm istekler O'nadır,
Her dileğin verilir,
Dua SENden SANAdır..

Sayısı yok teşbihin,
Her an zikir O'nadır,
Dilden değil kalbden an,
Zikir SENden SANAdır..

Etrafa bak O'nu gör,
Tefekkürün O'nadır,
Düşündükçe titre dur,
Fikir SENden SANAdır..

Dost Emin'im sırdaş ol,
Senin AŞKkın O'nadır,
Mâşukunu kalbde bul,
Vuslât SENden SANAdır..


Evvel, Âhir var olan, Zȃhir, Bȃtın TEK olan, yüce ALLAH’ım, SENsin görünen, görünmeyen, her işte her oluşta kendinden kendinesin… Ârif olanlar görür, ȃfakta, enfüstesin...
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Re: GÖNÜL GÖZÜ

Mesaj gönderen dostemin »

Resim


AŞk’a DÂİR..

AŞk’a dair neler neler yazılmış ve yaşanmıştır günümüze dek.
Fakat.: AŞkı târif et!.” desen her kişiden apayrı târifler duyarsınız…

Bir Âşıkla yeni tanışmıştım, bana sordu.: “Sen hangisine Âşıksın Dostum?” dedi;
Dünyâya mı, Paraya mı, Leylâ ’ya mı yoksa Mevlâ'ya mı?” Bunların sonuncusu hakiki AŞk diğerleri ise mecâzî AŞkı temsil eder…

Bir diğer dost ise şöyle diyordu.: Leylâ ’ya Âşık olmayân Mevlâ’ya Âşık olamaz ki!.”

Mecâzî AŞktan İlahî AŞka geçilir mi?. Belki Mecnun olunursa…

Peki “İlahî AŞkta Mecâzî AŞk görülür mü?”
Bu soru yanlıştır, zirâ O’ndan ayrı Mâşuk nerede?.

Sevgi veya şiddetli arzu ayrı şeydir.
AŞk ise târifsizdir. AŞk’da CÂN gider CÂNÂN gelir…

Resim

Âşık oldum ol Güzel’e, terk eyledim CihÂN’ı
Mâşuk CÂNı CÂN dan aldı, CÂN da buldum CÂNÂN’ı
Her gördüğüm CÂNÂN oldu, yok oldu hep Mȃsivâ
Mâşuk CÂNı CÂNdan aldı, CÂNda buldum CÂNÂN’ı…

Gerçek AŞkı veren O’dur, yâni Mâşuk.
Kendinden kendine AŞk duyan da yine O
BAŞka türlü AŞka ulaşmak ne mümkün..
AŞk, kendi gelir âniden, titrer gönül derinden…

Dilime AŞk dizeleri geldiğinde şaşırdım, acaba benim bilmediğim bir Leylâ mı var diye, ama yoktu bir Leylâ , fakat kalbimde kıpır kıpır bir vuruş vardı, içimde genişlik, gözümde bir pırıltı vardı ve târifsiz bir güzellik vardı ve SEVİLEN en Güzel’di… O ALLAH’tı, vuslât her ÂNdı, namaz mir’actı, benim AŞkım en büyük AŞktı…

Resim

Her Âşık AŞkını en büyük sanır,
Bir kendini bir de Mâşuk’u tanır,
Hȃlbuki sayısız Âşıklar vardır,
Her Âşık AŞkını en büyük sanır..

Kimisi çöllerde Leylâ’yı arar,
Kimi Kerem olur Aslı’yı sorar,
Derviş olur kimi Mevlâ’yı arar,
Her Âşık AŞkını en büyük sanır..

Perdeli olanlar halka Âşıktır,
Hakikat yolcusu HAKk’a Âşıktır,
Hepsi de sonuçta O’na Âşıktır,
Her Âşık AŞkını en büyük sanır..

Gerçekte ȃlemde bir tek AŞk vardır,
Yaratan Âşıktır, Âşık Mâşuktur,
Her zerre Hu çeker çünkü Âşıktır,
Her Âşık AŞkını en büyük sanır..

Dost Emin Mâşuku ezelden tanır,
Hayrandır Mevlâya çünkü Âşıktır,
Her güzellik AŞkın içinde vardır,
Her Âşık AŞkını en büyük sanır,

Resim

O =>“OL!.” desin yeter bir bakarsın Âşık olmuşsun…
İçin bir hoş olmuş O’nunla dolmuşsun…
Dilinde O’nun ismi zikir etmişsin…
Her düşüncede O var fikir etmişsin…

“Bu AŞk nasıl şey?.” diye düşünme en büyük zevktir en büyük mülkiyettir. Dünyâ malı, mülkü, zevki bırak kalsın… Öylesine bir deryâ ki bu, düştüğün gizemli bir SIRR, anlatılmaz bir heyulâdır… BAŞka şeye gerek yok…

Resim

Ne gizemli bir sır imiş AŞk denilen heyula,
Bu AŞk bana yeter dostum bAŞka şeye gerek yok..
Girmiş kalbe çıkmaz bir an, akıldadır dâima.
AŞk ne imiş düşen bilir bAŞka şeye gerek yok..

Seni alıp seyrân eder bAŞka şeye gerek yok,
Gördüğüne hayran eder bAŞka şeye gerek yok..
Nice şeye hayret eder bAŞka şeye gerek yok,
Mâşuk ile ülfet eder bAŞka şeye gerek yok..
Dost Eminim bu ne hȃldir bAŞka şeye gerek yok,
Dünyâ malı, mülkü, zevki, bAŞka şeye gerek yok,
Akıl, mantık. felsefeymiş bAŞka şeye gerek yok,
Mâşuk ile vuslât gerek bAŞka şeye gerek yok..

Resim

AŞk, meşki de getirir, yâni Mâşuk’un güzelliklerini öğrenirsin AŞkın artar =>AŞk arttıkça Âşık da yükselir arşa çıkar…
AŞk’tan söz eden çok, o sözünü bitiren ise hiç yok… Bu sözü bitmiş bilmeyin, şimdilik ara verip gönlünüzü dinleyin…

Resim

AŞk Odu’na düşmüş ise bir Âşık
Bırak YANsın KÜL OLması muvafık!.
Resim
Cevapla

“Dost Emin” sayfasına dön